Tem
31
2025
--

BLUE (2017) (Yavuz Çetin & Kerim Çaplı Belgeseli) (YouTube, full izle, 98 dk.)

Blues türünün bu topraklardaki en önemli temsilcilerinden Blue Blues Band’in hikâyesini dinlemek, trajik şekilde hayata veda eden iki ismin, Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’nın yaşamlarına yakından bakmak anlamına geliyor. Röportajlar ve arşiv görüntüleriyle müzik tarihimizde etkileyici bir yolculuk…

Belgesel, 90’ların Türkiye’deki sosyo-kültürel yapısını ve  ruhunu yansıtması bağlamında, odağa aldığı müzisyenlerin eserleriyle ve dünyayla kurdukları ilişkileri temelinde önemli ve derin referanslar içeriyor. Belgeselde  kimlerle röportaj yapıldığına dair: Akın Eldes, Ayhan Sayıner, Aylin Aslım, Barış Özgen Şensoy, Batu Mutlugil, Batur Yurtsever, Bobby Dick, Burak Güngörmüş, Bülent Özdemir, Cenap Oğuz, Cenk Taner, Çağlan Tekil, Defne Halman, Demirhan Baylan, Deniz Arcak, Didem Berkes, Dom DoMieri, Ekrem Özkarpat, Emre Noyan, Ercan Saatçi, Ercüment Vural, Erkan Oğur, Esra Uygun, Fethi Taner, Galip Tekin, Gerhard Joost, Göksel, Gültekin Kaçar, Gür Akad, Güven Erkin Erkal, İskender Paydaş, Jake Gerber, Mehmet Demirdelen, Melis Danişmend, Metin Kalaç, Mine Erkaya, Murat Beşer, Murat Meriç, Nejat İşler, Ömer Ahunbay, Özlem Kumrular, Perin Konyalıoğlu Erk, Selim Öztürk, Sunay Özgür, Sururi Demirtaş, Taner Öngür, Tanju Eksek, Tarkan Mumkule, Taylan Dedeoğlu, Teoman, Volkan Başaran, Volkan Öktem, Zafer Yalçınpınar, Zafer Şanlı.  Popüler isimlerin de içinde yer aldığı uzun listede Çetin ve Çaplı’ya dair düşüncelerle 90’ların evreninde gezineceksiniz.

Yönetmen: Mehmet Sertan Ünver
Senarist: Mehmet Sertan Ünver, Suzan Güverte
Görüntü Yönetmeni: Nil Kara, Gökhan Kalan
Kurgucu: Mehmet Sertan Ünver
Yapımcı: Suzan Güverte
Yapım Şirketi: Güverte Film


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Yavuz Çetin arşivine https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden, Kerim çaplı arşivine ise https://evvel.org/ilgi/kerim-capli adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
26
2025
--

FENERBAHÇE İÇİN ERKEN SEÇİM!


Gerçek Fenerbahçe’liler olarak gittik noterden beyanımızı verdik. Mesajımız net: Ali Koç’a güvenmiyoruz, inanmıyoruz! Ali Koç ile rantçı şürekasını kulübümüzde  istemiyoruz.


Fenerbahçe Spor Kulübü‘nün kongre üyesiysen imza kampanyası
sürecini tamamlayıp Fenerbahçe’yi başarısız Ali Koç ve
başarısız şürekasının işgalinden kurtarabilirsin!


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
19
2025
--

Bir yapay zekâ deneyi: “SANMIYORUM!” (Zafer Yalçınpınar)

Soyut Dergisi, Sayı: 73, Kasım 1974, s. 96
(Görseli büyütmek için üzerine tıklayınız…)

Bir yapay zekâ deneyi: “SANMIYORUM!”

1974’te Soyut Dergisi’nde yayımlanan -yukarıda gördüğünüz- ticari reklam kupürünün tasarımsal estetiğini düşünürsek şiir kitabı yayıncılığında ve edebiyat dergiciliğinde her şeyin 1970’lerde -2000’lere göre- çok daha organik olduğunu -yapaylaşmadığını- fark ederiz. 

Sizce şimdilerde -2025’in ânlarında- durum nasıl… Yapay zekânın asistanlığında bu örnekteki (kupürdeki) estetik yaklaşımın tazeliğini ve doğallığını bulmak mümkün olacak mı? Sanmam. Bence -üstelik de siyah beyaz olarak- bu örnekteki neonsu duyguyu verebilir mi -verebilecek mi- izleyiciye yapay zekâ? Sanmam. (Analojik ve anakronik olarak Nâzım Hikmet -bir kez daha- sormalı bence: “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”) 

Ve fakat, belki de bu yazıdan -ve deneyden- sonra -birilerine asistanlık eden- yapay zekânın makineleşmiş zihni bu durumu da öğrenecek, kodlayacak, arşivleyecek ve kendini daha da geliştirmeye çalışacak! Misal; “neonlaştırma” diye arayacak geçmiş arşivinde veya hızlıca benzer fontlar oluşturup tasarım deneylerine girişecek! İşte asıl acı olan kısım da budur bence: Diğer her alanda olduğu gibi kendi insani elimizle/zihnimizle bilgi/yaklaşım veya nedensellik sunarak mühendislerin ‘altın rengine boyanmış vahşi kapitalizm icatları’na yenik düşeceğiz gene! 

Şurası kesin: 2025’in tüm ânlarında (dünyayla birlikte güneşin etrafındaki 46. dönüşümü tamamladığım şu günlerde) Beckett gibi ‘daha iyi yenil’ demek gelmiyor içimden! Geleceğini de sanmıyorum! 

Zafer Yalçınpınar
Temmuz 2025 


Önemli Not/Devamı: Bu düşüncelerle yazıyı kaleme aldıktan sonra bir deneye giriştim; X üzerinde Grok’a ve sonrasında Android işletim sistemi üzerinde chatGPT’ye çeşitli komutlar vererek -ne istediğimi anlatmaya çalışarak- kupürü tekrardan yapay zekânın tasarlamasını istedim. Sonuçlar çok ilginçti, yapay zekâ olumlu sonuçlar elde edemiyordu -hatta önce ne istediğimi anlamadı bile- ve fakat ‘olumlu sonuçlar elde edemediğini biliyor’ ve öğrenmeye -denemeye- devam ediyordu. Bu süreç kapsamında X/Grok ve chatGPT’de yapay zekâ ile yazışmalarımın ekran görüntülerini aşağıda paylaşıyorum. (Görüntüleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
18
2025
--

Bir Dünya, Edebiyat’ta; Zafer Yalçınpınar

Martı Medya Grubu tarafından yayına sunulan ve Sabri Ejder Öziç‘in hazırladığı ‘Bir Dünya, Edebiyat’ programına konuk oldum. (Yayın Tarihi: 18 Temmuz 2025)


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Tem
12
2025
--

Cezaevinde Ece Ayhan tarafından İlhan Berk’e yazılmış iki mektup… (1969)

Cezaevinde Ece Ayhan tarafından İlhan Berk’e yazılmış iki mektup… (1969)
Ece Ayhan, “Hoşça Kal -İlhan Berk’e Mektuplar”, 3. Baskı 2019, ss.7-8
(Mektupları büyüterek okumak/incelemek için üzerlerine tıklayınız.)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan arşivine https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, İlhan Berk arşivine ise https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
07
2025
--

Biyografi / Portre: ECE AYHAN (Sıddık Akbayır)

“Otuz İki Kısım Tekmili Birden
ECE AYHAN”
Sıddık Akbayır
Ekim 2024, 35 Sayfa
okumak için: https://upas.evvel.org/32eceayhan.pdf


Sıddık Akbayır, hazırladığı biyografi ve portre çalışmalarıyla yakın dönem edebiyat tarihine çözümleme-karşılaştırma açısından en çok katkıyı sağlayan araştırmacılardan biridir. Akbayır’ın 2008 yılında Ece Ayhan’a dair kaleme aldığı ve çeşitli şiir mecralarında yayımlanan sıra dışı portre çalışmasını -gözden geçirilmiş olarak, bir kez daha- okurun ilgisine sunmaktan mutluluk duyuyoruz.


Hamiş: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13

Tem
05
2025
--

Ortak Hayal Sergisi’nden Görüntüler (Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, Kadıköy)

3 Haziran 2025’te Kadıköy, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılışı gerçekleşen Ortak Hayal Sergisi, Nâzım Hikmet’in etrafında kurulan, sadece onun düşünsel etkisiyle değil; doğrudan dostluk, yoldaşlık, tartışma ve üretim ilişkileriyle şekillenen kültürel evrenin izini sürüyor…


Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…



Sergiye dair detaylı bilgilere https://haber.sol.org.tr/haber/nazimin-62-olum-yildonumunde-sergi-ortak-hayal-398777 adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerine https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
04
2025
--

Sahici aydın: Nihat Genç, vefat etti…

Nihat Genç (1956-2025)


Cumhuriyet modernitesinin yarattığı sahici aydın ve onurlu yazar Nihat Genç vefat etti. Genç, 1990’lı yıllardan günümüze yazın ve düşün dünyasının her alanında eşsiz çalışmalar gerçekleştirdi, siyasal alanda da küreselci neoliberal odaklarla son nefesine kadar mücadele etti. Müthiş üzgünüm. Hakkını helal et bize Nihat Genç… (Zy)


Tem
03
2025
--

Kitap koleksiyonuma dair; “Bir Ömer Seyfettin mucizesi hiç de fena olmazdı” (Zafer Yalçınpınar, 2012)

(Sayfaları büyüterek okumak için üzerlerine tıklayın…)


İstanbul Fuar Merkezi tarafından yayımlanan “sergistanbul” adlı derginin Eylül 2012 tarihli 64. sayısında yer alan söyleşi… Zafer Yalçınpınar‘ın kitap koleksiyonuna dair… Yalçınpınar’ın koleksiyonundan bazı eserler Temmuz 2025 itibariyle shopier.com/evveldukkan adresinde satışa sunulmaktadır.


shopier.com/evveldukkan

Haz
28
2025
--

Uğur Yanıkel’in ECE AYHAN Çalışmaları


Ece Ayhan (1931-2002)

Aralık 2022’de 27 yaşında vefat eden sıkı dost -ve genç yayıncı- Uğur Yanıkel, Ece Ayhan‘ın yaşamıyla ve poetikasıyla özel olarak ilgileniyordu. pasaj69.org adresinde kurduğu özgür yayıncılık platformu kapsamında hem bütünlenmiş e-kitapçıklar olarak hem de parça parça buluntular olarak, kimsenin cesaret edemediği arşiv kazıları gerçekleştirdi. Tabiî ki, araştırma konusu Ece Ayhan olunca, bütünsel sonuçlara ve çıkarımlara ulaşmak zorlaşır, çünkü Ece Ayhan’ın poetikası da yaşamı da kilitlerle, gizli dehlizlerdeki gizli geçitlerle, katastrofik olaylarla ve tarihsel labirentlerle doludur. Bununla birlikte, Uğur’un Ece Ayhan araştırmalarındaki gayreti -kazıyı sürekli derinleştirmesi, parçalara, buluntulara ulaşması- bir şiir tarihi araştırmacısı (veya poetikasını oluşturmaya çalışan bir şair) için kilit açıcı nitelikler taşıyor. Basitçe söylersek; Uğur’un araştırmaları puzzle’ın parçalarını birleştirebilmek veya büyük haritanın bir kısmını görebilmek için ipuçları sunuyor. EVV3L kapsamındaki Ece Ayhan araştırmalarının kaotik alan derinliğinde kaybolmaması amacıyla ve Uğur’un Ece Ayhan arşiv çalışmalarını bir kez daha okurun zihnine sunabilmek için kısa bir listeleme/derleme gerçekleştirdik. “İyi avlar” dileriz! (İngilizcesi; “Have a good hunting!”) Zafer Yalçınpınar

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan’dan Hikâyeler)
tam metin, pdf: https://evvel.org/iyibirgunes.pdf

Kürt Çiçekleri (Ece Ayhan’ın Özgür Gündem yazıları’ndan…)
tam metin, pdf: https://evvel.org/ozgurgundem.pdf


Ümit Bayazoğlu-Ece Ayhan Görüşme Notları
tam metin, pdf: https://evvel.org/gorusmenotlari.pdf


Uğur Yanıkel (1995-2022)

UĞUR YANIKEL’İN ECE AYHAN ARAŞTIRMALARI (pasaj69.org Arşivi)

Ece Ayhan’ın 1998 yılında katıldığı televizyon programının kaydı
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-1998-yilinda-katildigi-televizyon-programinin-kaydi/

“Sevgili kardeşim Arslan Bey…” (Ece Ayhan’dan, Arslan Kaynardağ’a Kartpostal ve Mektup)
https://pasaj69.org/sevgili-kardesim-arslan-bey-ece-ayhandan-arslan-kaynardaga-kartpostal-ve-mektup/

Ece Ayhan ve Komet (Kartpostallar ve Fotoğraflar)
https://pasaj69.org/ece-ayhan-ve-komet-kartpostallar-ve-fotograflar/

BULUNTU: Ece Ayhan için düzenlenen sergi(ler)
https://pasaj69.org/buluntu-ece-ayhan-icin-duzenlenen-sergiler/

Bir Ece Ayhan Fotoğrafı
https://pasaj69.org/bir-ece-ayhan-fotografi/

KİTAPÇIK: İyi Bir Güneş – Ece Ayhan’dan Hikâyeler
https://pasaj69.org/kitapcik-iyi-bir-gunes-ece-ayhandan-hikayeler/

Şiir: Galata Kantosu (Ece Ayhan)
https://pasaj69.org/siir-galata-kantosu-ece-ayhan/

Büyütmek için tıklayın...

Ece Ayhan’ın evleri, semtleri, kentleri (1995 Mayıs’ına kadar)
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-evleri-semtleri-kentleri-1995-mayisina-kadar/

“Ben kendimi yıkıyorum, gençlere yol olsun diye(…)” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/ben-kendimi-yikiyorum-genclere-yol-olsun-diye-ece-ayhan-caglar/

“Çok adam kırmışım, özür dilerim….” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/cok-adam-kirmisim-ozur-dilerim-ece-ayhan-caglar/

BULUNTU: Deliler Bayramı (Ece Ayhan Çağlar, 1956)
https://pasaj69.org/buluntu-deliler-bayrami-ece-ayhan-caglar-1956/

KİTAPÇIK: ‘Kürt Çiçekleri: Özgür Gündem’den Yazılar (Ece Ayhan)’
https://pasaj69.org/kitapcik-kurt-cicekleri-ozgur-gundemden-yazilar-ece-ayhan/

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan Çağlar – Hikâye)
https://pasaj69.org/iyi-bir-gunes-ece-ayhan-caglar-hikaye/

Parasız yatılıdan, Parasız Yatılı’ya dair sorular (Ece Ayhan & Füruzan)
https://pasaj69.org/parasiz-yatilidan-parasiz-yatiliya-dair-sorular-ece-ayhan-furuzan/


EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13

Haz
27
2025
--

“Yaşasın Kötülük ve de Ötesi” (Ece Ayhan’ın yayımlanmamış kitabı hakkında!)


Öküz Dergisi, Sayı: 40, Eylül 1997
(Metni büyütmek için üzerine tıklayınız…)

Öküz Dergisi arşivinde Ece Ayhan’ın güncelerinin yanı sıra, kendi el yazısıyla kaleme aldığı mektuplar da bulunuyor. Öküz Dergisi’nin 40. sayısında yayımlanan 13 Ocak 1997 tarihli mektubunda Ece Ayhan, Morötesi Requiem metninin devamı (veya tamamlayıcısı) niteliğinde bir başka metinden bahsediyor. “Yaşasın Kötülük ve de Ötesi” adını verdiği bu metnin akıbeti bilinmiyor…


Öküz Dergisi, Sayı: 39, Ağustos 1997
(Metni büyütmek için üzerine tıklayınız…)

90’lı yılların sonunda (tahminen 1996-1998 döneminde) Ece Ayhan’ın “final niteliğinde bir anlatı, özel bir minyatür” kaleme aldığını, bu doğrultuda çalıştığını biliyoruz. Önceleri tek -bütünsel- bir kitap olarak düşünülen bu anlatının adı “Melanet” olarak belirlenir… Sonradan, bu “final niteliğindeki anlatı”nın Ece Ayhan tarafından -bilinçli olarak- ikiye bölündüğünü ve bir bölümünün “Morötesi Requiem” adıyla 2001 yılında YKY’den yayımlandığını biliyoruz. Peki diğer bölüme ne oldu?

Bazı çevreler bu bölümün ilk baskı yayımlanırken Morötesi Requiem’e dahil edildiğini iddia ediyor. Bazı çevreler ise Morötesi Requiem’in ilk baskısı yayımlandıktan sonra, -kitabın tepki çekerek mahkeme kararıyla yasaklanıp toplatılması nedeniyle- diğer bölümün kitap olarak yayımlanmasına YKY’nin cesaret edememiş olduğunu düşünüyorlar. (Enis Batur YKY’den ayrıldığı için kitabın yayımlanmadığını dile getirenler de var.) Morötesi Requiem’in 2001 yılında yayımlanmasından hemen bir yıl sonra Ece Ayhan’ın vefatı sonucu kitabın yarım kalmış olma ihtimali de tahminlerin arasında bulunuyor.

Benim kanaatim Ece Ayhan’ın el yazısıyla kaleme aldığı bu metninin hâlen kayıp (gizli) ve tamamlanmamış/yayımlanmamış olduğu yönünde… Çünkü,YKY tarafından çıkarılan Kitap-lık dergisinin 1997 tarihli 29-30 nolu ortak sayısında ‘Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’den çeşitli parçalar‘a yer verilmiş; ayrıca da “Work in Progress” (hazırlanmaya/yazılmaya devam ediliyor) şeklinde bir üst başlık/not koyulmuş… Sonra detaylı inceledim; Kitap-lık dergisinde yer alan bu parçalar Morötesi Requiem’in hiçbir baskısında bulunmuyor. (Yani bu bölümün Morotesi Requiem’in ilk baskısına dahil edildiği yönündeki iddia da çürümüş durumda…)

Nihayetinde… Ece Ayhan’ın kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve Morötesi Requiem’le birlikte düşündüğü ‘Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’ adlı metnin nerde, kimde olduğunu bilen ya da bu metnin akıbetine dair detaylı, doğrulanmış bilgi sahibi olan biri var ise zafery@yandex.com adresine e-posta gönderebilir… Böyle bir bilgiye ulaşırsam, şimdiden, “yerden göğe kadar teşekkür ederim.”

Zafer Yalçınpınar, Temmuz 2024

Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’nden parçalar…
(3 sayfa uzunluğundaki parçaları okumak için tıklayın…)


Ece Ayhan’ın Öküz Dergisi’nde Yayımlanan
Mektupları – Kendi el yazısıyla…
(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13



Ece Ayhan Kitapları’nın Çeşitli Baskıları
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)

EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html



Ece Ayhan Kitapları’nın Çeşitli Baskıları
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)
Haz
26
2025
--

ECE AYHAN VE İLHAN BERK İÇİN SAVUNMA (5 Eylül 2024)


ECE AYHAN VE İLHAN BERK İÇİN SAVUNMA

Duyduğuma göre İlhan Berk ve Ece Ayhan’a karşı itibarsızlaştırma/kıskançlık hamleleri varmış ortalıkta gene… Hiç değişmedi, 40 yıldır hep aynı şeyler! Madem öyle, işbu mutat laklakıyat taifesine karşı biz de -her daim- yalın gerçekleri söylemek zorundayız. 90’ların radyolarındaki gibi; bizden gelsin o septik-egosantrik taifeye:

Türkiye’de “poetika tasarımı, şiir dili, şiirsel yük ve imgelemin özgürleşmesi” açısından baktığımızda, İlhan Berk’in veya Ece Ayhan’ın yanına yaklaşabilecek düzeyde bir şiir aurası hâlâ yoktur. 1950 kuşağının kurduğu poetika -şiir sanatının kapsamı gözetildiğinde- hâlâ zirvededir. Teknolojinin yükselişi ve yığışımın (sosyolojik çokluk, sosyal medya, sosyal mühendislik ve bunların yarattığı doksozof kümesinin) niceliksel olarak artmasıyla birlikte kültür endüstrisi yaygınlaştı ama bu yaygınlık etkili bir poetika gelişimine veya niteliğe dönüşmedi. Yani, Türk Şiiri’nde çok uzun soluklu (50 yılı aşkın) bir “nafile ve ıskarta” dönem yaşandı. 2000’lerin başında biraz umut vardı, ve fakat o kabiliyetli gençleri de 2007 yılından itibaren neo-liberalizmin psikopolitik tüketim oyunlarıyla ve diğer palyatif psikolojik yaklaşımlarla zehirleyip -zihnen- öldürdüler! Hatta öyle ki koca bir kuşak doğumundan itibaren iğdiş edildi, zombileştirildi! (Bkz: Gen-Z)

Bunları neden söylüyorum: İtibarsızlaştırma hamlesine katılanlar da bu hamleyi yönetmeye çalışan “kötülük dayanışması” bileşenleri de bırakın tarihin ön sayfalarını/saflarını, tarihin çöplüğünde bile konumlanamayacak derecede garip-gureba ve meczup takımına dönüşmüş durumdadır. Bu tekaüt olmuş ve dolaşımdan çıkarılmış taifeye benim/kişisel tavsiyem; enerjilerini “emeklilerin ekonomik haklarını savunmak” falan gibi eylemlerde harcamaları ya da lümpenleşmiş pembe popolu arkadaşlarıyla birlikte rantçı/beleşçi ortamlara -misal; Anadolu Yakası Ev Sahipleri, Emlâkçılar ve İnşaatçılar Birliği’ne falan- yanlamaları… 

Son sözümüz gayet açık: Türk Şiiri’nin haysiyetine musallat olmayı bırakın artık! 

Zafer Yalçınpınar / 5 Eylül 2024


Hamiş: EVV3L kapsamındaki İlhan Berk ve Ece Ayhan arşiv çalışmalarımızın indeksine https://evvel.org/evvelindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
25
2025
--

YANKI ODASI // 9. Bölüm // ECE AYHAN’A SAYGI // ÖZEL YAYIN // 2. Kısım // 25 Temmuz 2024 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Yankı Odası‘nın 9. Bölümü’nde ‘kara gerçeğin sivil şairi Ece Ayhan‘ı saygıyla andık ve evvel.org arşivinin içinde gezindik…

Ece Ayhan odağında gerçekleştirmeyi planladığımız özel yayınlarımız kısımlar halinde devam edecek…

evvel.org kapsamındaki 20 yıllık Ece Ayhan arşiv çalışmalarımıza (ve çalışmalarımızın detaylı indeksine) https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan için hazırladığımız web sitesi ise burada…


Yaz döneminde olmamız sebebiyle canlı yayınlarımız seyrekleşecek. Ekim 2024’e kadar 10 veya 15 günde 1 canlı yayın gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ekim 2024 itibariyle ise her Pazar, 23.00’da canlı yayında olacağız. Yaz dönemindeki canlı yayın tarihlerimizi ve saatlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmenizi önemle rica ediyoruz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Haz
17
2025
--

Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde; Ece Ayhan ve Cemal Süreya (1980’lerin ortası…)

Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde… (Cağaloğlu, 1980’lerin ortası…)
Ece Ayhan ve Cemal Süreya (Ayakta: Kemal Ateş)
Fotoğraflayan: Naim Tirali
(Kemal Ateş Arşivi’nden…)


Hamiş: Ece Ayhan başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz. 

Haz
12
2025
--

ELİNLE // Sabahattin Kudret Aksal, 1962 // Desenler: Nurullah Berk


Sabahattin Kudret Aksal, “ELİNLE”
1. Baskı, 1962, Yeditepe Yayınevi
Kapak ve Desenler: Nurullah Berk
(Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız…)



Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Yeditepe Dergisi/Yayınevi ilgilerine https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden, imzalı ilgilere ise https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
11
2025
--

2. Edisyon: ÇALMAYAN & KÖTÜ (Zafer Yalçınpınar)

Çalmayan & Kötü, Zafer Yalçınpınar
2. Edisyon, Plüton Yayın, 2025
80 Sayfa, Şiir Kitabı


İlk edisyonları açık kaynaklı e-kitap olarak 2014 ve 2018’de çeşitli dijital platformlar aracılığıyla okura sunulan ‘Çalmayan’ ve ‘Kötü’ adlı şiir dosyalarının ikinci edisyonları 2025 Dünya Şiir Günü kapsamında bütünleşik bir kitap olarak yayımlandı. Plüton Yayın tarafından gerçekleştirilen özel basılı nüshanın içerdiği 35 şiir, Zafer Yalçınpınar‘ın olgunluk dönemi eserleri olarak değerlendirilebilir…


Basılı nüshayı satın almak için…

Kitapyurdu linki:
https://www.kitapyurdu.com/kitap/calmayan-kotu/715071.html

Shopify linki:
https://plutonkolektif.myshopify.com/products/
calmayan-kotu-zafer-yalcinpinar



Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm eserlerine ücretsiz (tam metin pdf) olarak https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
10
2025
--

Nâzım Hikmet’in 1954’te Dünya Barış Konseyi Olağanüstü Oturumu’nda yaptığı konuşma…

Nâzım Hikmet’in 1954’te Dünya Barış Konseyi Olağanüstü Oturumu’nda yaptığı konuşmanın ses kaydı uzun yıllar sonra ilk kez gün yüzüne çıkıyor… Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından gerçekleştirilen arşiv çalışmasına (konuşmanın ses kaydına ve tam metnine) https://www.tustav.org/2025/06/03/nazim-hikmetin-1954te-dunya-baris-konseyi-olaganustu-oturumunda-yaptigi-konusma/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet araştırmalarına https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
09
2025
--

Kısmet Bozcaada’da… (H. Can Yücel)

“Denizcilik tarihimize adını altın harflerle yazdıran Sadun-Oda Boro çifti 1965’yılı İstanbul Caddebostan semtinden demir alıp dünya seyahatine başlayalı iki yıl on ay 5 gün geçmişti. Hürriyet gazetesinin sponsorluğunda düzenli olarak Kısmet yelkenlisine ayrılan köşeden seslenirlerdi tüm takipçilerine. Sadun-Oda Boro çifti bu zorlu yolculuğa, salacakta dönemin ünlü tekne yapımcısı Athar Beşpınar’ın ellerinde hayat bulan Kısmet adını verdikleri 10.30 metre boyunda Baş-kıç bir formlu tamamı ahşap bir tekne ile çıkmışlardı. İlk kez Türk Sancağı taşıyan bir tekne dünya denizlerinde boy göstermişti onların sayesinde. Kısmet’den gelen haberler anavatandan merakla ve ilgiyle izleniyordu. (…)”

H. Can Yücel‘in ‘Deniz Kartalı’ kapsamında kaleme aldığı araştırmanın tam metnine https://denizkartali.com/h-can-yucel-zaman-tuneline-davet-ediyor-kismet-bozcaadada/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
05
2025
--

DÜĞÜMSÜZ YOL (Zafer Yalçınpınar)

Yol ayaklarınızı götürür sizin
Yürüdüm dersiniz
Köylere ilçelere kentlere
Girer çıkar o
Siz hepsinden kovulmuşçasına uzak
Kocaman körlüğünüzle kocaman uzak
Vardım dersiniz hep
(…)
Oysa
Öteki yolu aradığınızı sizin
Bir evrensel gök bilir
Bir ben bilirim
Bir siz bilmezsiniz 
[1]

Yol -yolun kendisi- sonsuz bir devinime işaret ediyor: -varlığı bir yere ulaşmak üzerine tasarlanmış olsa da- bir yere ulaşıldığında bile hareketlilik içeriyor. Yolun dünyayı çevrelemiş dev bir ejderha veya bir yılankavi süzülüş olduğunu söyleyelim artık… Aslında mecazlardan kurtulabiliriz ve yolun -gerçekten de- bir yılan olduğunu söyleyebiliriz; en geniş çerçeveden uzamla yoğrulmuş ‘doğa’ya baktığımızda! Misal; yolun çizgisi başka; ağaçların çizgisi gibi değil:- Keskinliği daha az, daha yuvarlak motiflerle dolu, çok daha kıvrımlı, çok daha yılankavi:- akışkan işte!

Yol unutkanlık ve umarsızlık içeriyor, yerleri unuttuğumuzu sanıyoruz, halbuki her yerde, ‘yeni yer’ diyebileceğimiz tüm varış noktalarında çok az yeni şey var. (Oruç Aruoba, “Yeni / yer / yoktur.” [2] der. Çünkü ‘Yeni yol vardır.’) Yenilik, bir ‘varış’ değildir, hayal etme becerisiyle biçimlenmiş bir düşünce kıvrımıdır. Yenilik; yolun yaratımı ve devinimiyle birlikte doğuşkan olduğu bilinen; öncesinde berrak, saydam, apaçık bir birikintidir belki de; bir göletin oluşumundan sonra yeraltı sularının diğer su kollarından biriyle buluşana kadar var gücüyle yönüne devam etmeye çalışması gibi!

Önemli bir soru: Kıvrımların, yolun kıvrımlarının akışkan yapısı, oluşturduğu motifler, daha çok düşünceye mi benziyor, yoksa daha çok hayale mi benziyor? Yoldaki yalnızlık, yolun biricik bütünlenişi, tedirginlik yaratması, temkinli olma ihtiyacı, tüm bunlar… Düşünce mi üretir, yoksa hayal mi?

Harita varışları (sonuçlar, başarılar, kilometre taşları veya yerleşik düzen) bir çözüm değildir: Varışların hepsi düğümlüdür. Çözüm dediğimiz şey bir düğüm gibi olamaz; düğümden türemiş, düğümden sıkıştırılmış bir noktasallık ya da çitlenmiş, duvarlanmış, etrafı çevrilmiş bir sınırlılık da olamaz. Çözüm:- yerleşik veya durağan olamaz, o bir yol gibi devingen (yeraltında veya yüzeyde, nerede hareketliyse orada) olmalıdır sanıyorum, çünkü kâinatta devinmeyen hiçbir şey (zerre) yoktur.

Geride bıraktığın yerdeki zorluklar ile varmak istediğin yerdeki zorluklar arasında bir bağ kurarsan eğer, bu bağın adına “yol” diyebilirsin.

Ve evet, yol da çözüm de düğümsüzdür!
Ve evet, Aruoba’nın dediği gibi “—özgürlük de, yol açabilmektir.” [3]

Nihayetinde; mücadele eden, yol açmaya çalışan, özgürlük ve anlam arayan genç arkadaşlarıma ‘Sahicilikle, bâki selamlar!’ diyorum.

Zafer YALÇINPINAR
23 Nisan 2025


[1]  Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Uzaklarla Giyinmek”, Tüm Zamanlar Yayıncılık, 2. Baskı, 1997, s. 49
[2]  Oruç Aruoba, “Yürüme”, Metis Yayınları, 5. Baskı, 2023, s.144
[3]  Oruç Aruoba, “Yürüme”, Metis Yayınları, 5. Baskı, 2023, s.114


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm yazıları ve eserlerini https://zaferyalcinpinar.info adresinden okuyabilir, arşivleyebilirsiniz.

Haz
04
2025
--

evvel.org 22 yaşında!

Yankı Odası’nın özel yayınından…
(3. Bölüm, 26 Mayıs 2024)
Özel yayının tamamını https://youtu.be/NjkJSSn-CCc 
adresinden izleyebilirsiniz.


Okumakta, takip etmekte bulunduğunuz bu büyük betiği (aksak kolajı) yayımlamaya/oluşturmaya başlamamın üzerinden tam 22 yıl geçmiş…

Bu kadar retoriğe ve kozmopolit yaşama karşın çelişkisiz bir bütün olmak çok zor artık. Bunu kabul etmeliyiz. Günümüz metinlerinde dizge, kurgu ve kronoloji yavaş yavaş değerini, işlerliğini yitiriyor. En başta bunu hissettim. Sonra da kendimi şurada buldum;  “çağrışımlar” ve “yan anlamlar”la ilerleyen, anlatmak yerine sezdirmeyi yeğleyen, “öncesi” ile “sonrası” yitmeye yüz tutmuş, nedensellik, planlama ve mühendislik güdüsü  azaltılmış -hatta yok edilmiş- bir şeyler (betik) oluşturulmalı… Ancak tümüyle de saçmacılık oynayamayız; yani “aksak” da olsa üç aşağı beş yukarı bir tını, bir duruş olmalı, sezdirilmeli… “Parçalar” olmalı ve araya “sus”lar konmalı… Bu garip betik, hangi edebiyat akımından ya da yazınsal türden, hangi eserden olursa olsun sadece fragmanlar tarafından oluşmalı… Metinler ve onların oluşturduğu kolaj, İlhan Berk’in deyişiyle “bir cehennem provası” gibi işlenmeli, seçilmeli… Bir adım daha ileri giderek, oluşturulan bu kolajın fragmanları da aksamalı, serbestleşmeli, yeni metinlerle, geribildirimlerle ve kesitlerle büyümeli, stokastik süreçler gibi, bir sarhoşun bir çizgi doğrultusunda yürümesi -aslında yürüyememesi- gibi ilerlemeli ve bütününe bakıldığında atonaliteye benzer bir şeylere (betik) ulaşılmalı…

İşte, okuduğum, dinlediğim ve yazdığım metinlerin  arasından tuttum, “parçalar” aldım. Bunlar benim “yazın” sezgilerime ve  kafama  göre güzel “şey”ler; deyişler, söylemler, olaylar, dizeler, tümceler, haberler, karakterler… Sonra da onları buraya -bu blog sitesine- kaydettim. Aynı zamanda benim için büyük bir “alıntı defteri” varoldu. “Aksak Kolaj” fikri böyle çıktı; bir büyük “betik” oluşturmanın coşkusu –belki de özgürlüğü- tüm bunlar…  Ve bir akıl karışıklığı, bir yandan da “kayıt altına alma güdüsü”…

Daha önce (2003-2006) bu işi “sonrasızlık” adında basılı bir fanzin yayımlayarak gerçekleştiriyordum. Fanzin İstanbul/Kadıköy’de 100 adet basılıyor ve dağıtılıyordu. 2006’da internet üzerindeki yeni teknolojiyle (blog sistemiyle) birlikte  “sonrasızlık” adını verdiğim/dikiş attığım bu “aksak kolaj” daha büyük, sınırsız ve işlek hale geldi… Geribildirimlerin, yan metinlerin, açılımların da eklenebileceği bir “cehennem yeri” oldu.

Şu an okumakta, takip etmekte bulunduğunuz bu büyük betiği (aksak kolajı) yayımlamaya/oluşturmaya başlamamın üzerinden tam 22 yıl (2003-2025) geçmiş…

Poetika çalışmalarımı, efemeratik koleksiyon arşivimi, değinileri, duyuruları, anlatıları, şiirleri, dizeleri, ifşaatları, lobutları, buluntuları, Ece Ayhan, İlhan Berk, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Rifat, Kuzgun Acar, Kerim Çaplı, Yavuz Çetin, Sait Faik, Oruç Aruoba, Bedri Rahmi, Abidin Dino, Nâzım Hikmet ARAŞTIRMALARIMIZ‘ı (sonrasında Uğur Yanıkel, Duygu Gündeş, Özge Dirik gibi erken kaybettiğimiz sıkı dostlarımız için saygı çalışmalarımızı) alıntıları, etkinlikleri, tartışmaları, incelemeleri, fotoğrafları, çağdaş-kavramsal ve saf sanatı, gerçeküstücülüğü, dadacılığı, Kadıköy’ü, bağımsız müziği, blues, caz ve rock’n roll’u, söyleşileri, izlenimleri, deneyimleri, eski-yeni-nadir-imzalı kitapları, sahafları, e-kitapları, UPASı, dergileri, sokak sanatını, dilbilimi, felsefeyi, paylaşımları, mücadeleleri ve tüm bunların etrafında yer alan insanları (ve aksine insan olamayanları) kısacası her şeyi -ama her şeyi- aklıma getirdiğimde söz konusu 22 yıl bana 220 yıl gibi geliyor…

Bu kalabalık beni yoruyor ama mutsuz etmiyor. Aksine umut veriyor, zinde tutuyor… Ve bu yükün insanı insan eden akkor sahiciliğini yaşamım boyunca taşımaya, çoğaltmaya devam edeceğim.

Sonuçta, ölene kadar yazmaya kararlıyım, ama bunu kimseye önermiyorum.

Zafer Yalçınpınar
2003-2025


Yankı Odası’nın özel yayınından…
(3. Bölüm, 26 Mayıs 2024)
Özel yayının tamamını https://youtu.be/NjkJSSn-CCc 
adresinden izleyebilirsiniz.


“EVVEL.ORG” ŞiARLARI

1/ evvel.org,  bir efemeratik edebiyat, kültür, sanat ve koleksiyon arşividir. Yaşamsal ilgileri doğrultusunda kapsamlı ve heveskârdır.

2/ evvel.org içeriği ve taifesi, “açık kaynak” ile “özgür neşriyat” kavramlarını ve uzgörüsünü benimsemiştir. Bununla birlikte, binlerce yıldır süre gelen yayın ahlâkına da saygılıdır.

3/ evvel.org ve taifesi,  edebiyat-sanat oligarşisi ile bu oligarşinin yarattığı “Yeni Sinsiyet” tipolojisine, ödüllendirme sistematiğinin tüm bileşenlerine, yayıncılık istismarlarına ve retorik arsızlıklarına karşıdır.

4/ evvel.org’un poetika çalışmaları “imgelemin özgürleşmesi” kavramının alan derinliğinde yürür.

5/ evvel.org ve taifesi, her devr-i daim, hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışına inanır. Haklılığın inadını (hak dirayetini) kendine mihenk edinmiştir. Kapsama alanındaki hiçbir gaddarlığa sessiz kalmamayı kendine şiar edinmiştir.

6/ evvel.org taifesi, “eşya değildir ve insan olmaya çalışır.”

evvel.org (2014-2025)


UPAS YAYIN VE EVVEL.ORG
ÜZERİNE SÖYLEŞİLER

Zeynep Meriç: Upas Yayın’ı kurmaya ne zaman karar verdiniz? Bu oluşumda sizi tetikleyen en önemli olay veya olgu nedir?

Zafer Yalçınpınar: Tahakkümlerden ve ezberlerden uzak bir özgür yayıncılık projesi oluşturmayı yıllardır düşünüyordum. 15 yıldır evvel.org kapsamında çeşitli edebiyat çalışmaları gerçekleştiriyorum. Çevremdeki dostlar, özellikle şiir ve poetika kapsamında evvel.org’un çok değerli bir arşiv ihtiva ettiğini, bununla birlikte fazlasıyla kişisel olduğunu sürekli dile getiriyorlardı. Haklılardı. En başından beri evvel.org’u kişisel not defterim, edebiyat ve şiir kapsamında tutulmuş bir not defteri olarak tasarlamıştım. Tuhaftır, okuyucunun ilgisini çekti falan… Neyse… 2018 yılında, evvel.org’un sub-domain’i olarak “upas” başlığını kullanmaya ve burada özgür bir şekilde dijital kitaplar yayımlamaya karar verdim. Balzac’ın bir kitabında ‘Upas’ ismiyle ve ‘Upas Ağacı’nın hikâyesiyle karşılaşmam, çok belirleyici ve tetikleyici oldu. Şu an Türkiye’de, Upas’ın dışında, şiiri, poetikayı ve imgelemin özgürleşmesi gibi kavramları yayın politikasının orjinine yerleştiren, şiiri öncelikli gören, bu kapsamda elini taşın altına koyan sadece bir-iki yayınevi var. Çünkü şiir -özellikle de sıkı şiir- iktisadi bir varoluş sergileyemiyor, satmıyor, okuru ve takipçisi az… Anlayanı ve ilgileneni de az… Bu duruma, böylesi bir çaresizliğe ve imkânsızlığa -kendimce- bir son vermek istedim.

Zeynep Meriç: Upas’ın poetikaya öncelik veren özgür bir yayın girişimi olduğunu belirtiyorsunuz. Peki, Upas’ta sadece şiir mi yer alıyor, diğer edebi türlere yer veriyor musunuz? Okurların arzuları mı size ışık tutuyor?

Zafer Yalçınpınar: Upas Yayın’da yer alan eserlerin özünü şiir ve poetika oluşturuyor. Bizim mihenk taşımız da turnusol kâğıdımız da şiirdir. Şibolet gibi… -Araştırın bakalım ‘Şibolet’ ne demekmiş- Sonuçta, öyküler, roman parçaları, roman karakterleri, polisiye, mizah, popüler kültür falan bizim dışımızda. Bizim önceliğimiz şiir… Sıkı şiir… Deneysellik, avangard, dada, gerçeküstü, letterizm, görsel şiir gibi kavramları kapsam-içi görüyoruz. Bu konuda azıcık katıyız. Sıkı şiiri ve imgelemin özgürleşmesini dert edindik. Yaşamdaki şiirselliğin arttırılması, şiir birikiminin arttırılması, şiir dilinin geliştirilmesi, sezgisel ve bilişsel bir auranın yaratılması, şiirin dilimizdeki sürdürülebilirliği, şiirsel yükün ihtiva ettiği kalp, vicdan ve hakikat duygusu bize yol gösteriyor. Tabiî ki okurumuzu da önemsiyoruz: Sıkı, olgun, güçlü ve geleceği belirleyen bir şiir dilini ve poetikayı okura sunarak, böyle yaparak okurlarımızı önemsiyoruz.

Zeynep Meriç: Upas’ın varoluşunda İlhan Berk ve Ece Ayhan’ın önemi nedir? Bu doğrultuda şiirsel çizginizden ödün verdiniz mi hiç? ‘Dilin imkânlarının genişletilmesi’ gerekliliğinden mi yanasınız sürekli?

Zafer Yalçınpınar: Şiirsel çizgimizden ve şiirsel maksadımızdan ödün vermeyiz. İlhan Berk ve Ece Ayhan da taviz vermemiştir. Sıkı şairlerin en büyük özelliği budur. Tarihsel varoluş, yazgı veya lanetimiz böyledir maalesef… Ece Ayhan ve İlhan Berk’in önemi, Dünya’daki 1950 şiir hareketinden yola çıkarak 2020’lere uzanmayı başaran dilsel uzgörü çizgilerini Türkçe’de oluşturabilmelerinde gizlidir. Felsefi bir boyut, yaşama alan derinliği katan dilsel bir sınırsızlık… Türkçe’deki şiir dilinin günümüze uzanan en başarılı motiflerini bu iki şairin zihnindeki bilişsel harita belirlemiştir. Dikkat ederseniz ‘İkinci Yeni’ akımı demiyorum. 1950 şiir hareketi diyorum. Ve bu durumu derinlemesine araştırmayı sizlere bırakıyorum.

Zeynep Meriç: Basılı nüshalarınızın olmadığını söylemiştiniz. Peki, ilerleyen süreçte bu mümkün mü? Basılı nüshaya geçiş için Upas’ta büyük değişiklikler olabilir mi?

Zafer Yalçınpınar: Olabilir. Fakat şu an böyle iyiyiz. Gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz. Ne kendimizi ne de şiir okurunu ekonomik bir külfet altına sokmak istemiyoruz. Şiiri neo-liberal sisteme sokmak istemiyoruz. Dijital yayıncılığın, yeni nesil yayıncılığın güzelliği de budur zaten… Şiire neo-liberal girişimci bir tavır yüklemek isteyen muhteris tipolojiden de yıllardır -açıkça söylüyorum- nefret ediyoruz.

Zeynep Meriç: Okurlarınız yayınlarınıza nasıl ulaşabilir? Sitedeki etkinlikleri nasıl takip edebilir?

Zafer Yalçınpınar: Cevap sorunuzda bulunuyor zaten… Cep telefonunuzdan, tabletinizden veya bilgisayarınızdan upas.evvel.org adresini ziyaret etmeniz yeterli… Tek tıklamayla kitaplarımızı, tüm paylaşımlarımızı ücretsiz olarak indirip pdf biçeminde okuyabiliyorsunuz, arşivleyebiliyorsunuz. Sosyal medyada da çok aktifiz. Duyurularımız da etkinliklerimiz de… Kısacası, her şey bir tık uzağınızda… Daha ne olsun. Büyük hizmet!

Zeynep Meriç: Bilginin bu denli karmaşık ve kirli olduğu dönemde basılı yayının azalmasını ve dijital yayınların çoğalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu durum yayımlanan eserlerin değerini arttırıyor mu, azaltıyor mu?

Zafer Yalçınpınar: Vallahi, bizim yayınladığımız eserler Mars gezegeninin dilinde yazılmıyor. Türkçe yazıyoruz… (Gülüyor) Aynı harfler, aynı dil… Kâğıdın üzerinde veya kitabın içinde olsun ya da ekranda dijital kitap biçeminde olsun son derece özenli ve titiz çalışıyoruz. Şiir dili, redaksiyon, mizanpaj ve diğer tasarımsal öğeler konusunda basılı yayınların çoğundan özenliyiz. Belki, koleksiyonerler için bazı basılı deneylerimiz de olacak gelecekte… Bakacağız.  

Zeynep Meriç: Upas’ı bundan sonra nerede göreceğiz?

Zafer Yalçınpınar: Upas Yayın’ın poetikası bir fısıltı gibi yayılır. Hiç ummadığınız bir anda bizim yayınlarımızla veya bizatihi bizimle karşılaşabilirsiniz. Fakat şunu söyleyebilirim; kitap fuarlarında, mikrofon arkalarında ya da ışıltılı podyumlarda birer dünya güzeli veya doksozof gibi kırıtmayacağımız kesin!

Zeynep Meriç: Devam eden veya başlayacağınız yeni bir proje var mı? Son olarak neler söyleyeceksiniz?

Zafer Yalçınpınar: Birçok gayretimiz var. Şiir aurasına, şiirsel alan derinliğine görsel ve işitsel eklemler sağlamak istiyoruz yakın gelecekte… Sıkı şiiri desteklemeye ve şiire öncelik vermeye devam edeceğiz. Son olarak, ne diyeyim, gözünüz, kulağınız upas.evvel.org’da olsun. Ve tabiî ki bu çevik söyleşi için de sana çok teşekkür ederim.

Ekim 2019


Emin Karabal: Öncelikle Evvel Fanzin kendini ilk bakışta nasıl tanımlar? Bir şeylerin platformu mudur; öyleyse “neyin” veya “kimin” platformudur? Evvel Fanzin’in eklem noktaları nelerdir?

Zafer Yalçınpınar: “Bakış” dedin ya, aslında çok güzel bir yerden yaklaştın… Evvel’i, geçmişin sıkı değerlerine yani geleceğe uzanan, uzanmakta olan değerlere doğru yaşamsal bir bakış olarak tasavvur etmek gerekiyor. Bu bakışı bir “anlamlandırıcı”, “sezinleyici” ya da “değerleyici” olarak ifade edebiliriz. Evvel’in bakışı ve süzülümü boşluğu rahatsız ediyor. Paul Valéry’nin çok sevdiğim bir dizesi vardır; “Boşluk, bakışlarımın biçimini taşıyor.” (Sessizlik…) Neyse… Sorduğun soruya fazlaca mistik yaklaştığımı fark ettim. Sonuçta Evvel -birincil olarak- edebiyat, yazar, şiir, şair ve sanat efemeraları ile belgelerini derleyerek insanlarla paylaşan, insanların edebiyat-sanat buluntularına erişebilecekleri bir platformdur. Kısacası Evvel, bazı konuların ve insanların “fan”ıdır. Edebiyat ile şiir konusunda son derece ilkeli, derli toplu, kendine güvenen, yerinde ağır ve poetik bir mekândır. Farklı sanat disiplinlerinde kendilerini kanıtlamış, ancak yaşantılarına bakıldığında içsel açıdan kardeş olan Ece Ayhan, Kerim Çaplı ve Kuzgun Acar ilk aklıma gelen isimler… Sait Faik, Bilge Karasu, Oruç Aruoba, İlhan Berk de Evvel’in önem verdiği isimler arasında… Bu insanlara ait her türlü efemerayı, şiiri, buluntuyu, dergilerde kalmış yazıları, kaynakları paylaşıyoruz. Evvel’e “fanzin” dememiz de bu noktadan kaynaklanıyor. Bununla birlikte, Evvel’in özellikle ilgilendiği birçok konu başlığı da var; dilbilim felsefesi, caz, sokak sanatı, fanzinler, bağımsız sinema, sahaflar, imzalı kitaplar, özgür neşriyatlar, adalar kültürü ve Marmara(Mermer) Adası, İstanbul-Kadıköy Kültürü, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihi, koleksiyonerlik kültürü, eski ve yeni edebiyat dergileri, edebiyat ve sanat oligarşisine karşı verilen mücadeleler, ikinci yeni şiir akımı… Peki, tüm bu konular ve ilgiler kimin için… Duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmayan, eşyadan çok insana benzeyen herkes için.

E. K.: “Evvel”, “Sonrasızlık” ve “P.A.T.”, daha da geriye gidersek “Kuzey Yıldızı” ile nasıl bir ilişki içinde? Bu dönüşüm süreçlerine, en çok da Evvel dönüşümüne etkeyenler nelerdir?

Z.Y.: Bu oluşumların ortak yanı şiir ve hakikat arayışıdır. Bu yolda çaba göstermek, inanç ve inattır. Kafamda sürekli çınlayan iki imge var. İlki kimin dizeleriydi şimdi hatırlamıyorum; “yıldızlara yakın olmak isteyenler, kasabalarını uçurumlara kurarlar.” İkincisi ise Nâzım Hikmet’in  dizelerinden… Demin de atıfta bulundum; “duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmamak / eşyadan çok insana benzemek”. Bu iki imgelem ve duruş çok önemli… Bu duruş bir evrilme gerektiriyorsa, Evvel de evrilir.

E.K.: Evvel sadece internet tabanlı bir yapıya mı sahip yoksa bir baskı uzantısı var mı?

Z.Y.: Evvel, bilinçli olarak interneti kendine medya olarak seçmiştir. Edebiyat, şiir araştırmaları, arama, atıf, takip imkânları, arşivleme, tasarım ve maliyet avantajları, söylem-bağlam analizi kolaylığı, pdf paylaşımı ve özgür neşriyat düşüncesi, tenkit-cevap hızı açısından ve tüm editöryal enstrümanlarıyla internet çok verimli ve kuvvetli bir zemindir. Ben internet yayıncılığı için yaftalanan olumsuz düşüncelere katılmıyorum. İnternet yayıncılığının olumlu gelişmelere vesile olacağını düşünüyorum. Bakın, internette yazılanlar Marsça yazılmıyor! Yazanlar da Marslı değil! Tıpkı diğer medyalarda, matbu dergilerde olduğu gibi internette de kötü yazarlar, kötü eleştirmenler, üleştirmenler, kötü şiirler, cukkacılar, statükocular, sahici olmayan şairler filan var. Ama bunun tersi de yani iyileri ve sıkı olanları da var. Ve bence Evvel gibi platformlar arttıkça sahici edebiyat ve sıkı şiir, imgelemin özgürleşmesi adına çok önemli birer mihenk taşı haline gelecektir.

E.K.: Evvel’in deyimiyle “Aksak Kolaj”ı iskeletlendiren, tam dağınık bir cisim bırakmayan öğeler tam olarak nitelendirilebilir mi? Blog üzerinden yayın yapan Evvel’in biçimini bu “Aksak”lık mı oluşturuyor?

Z.Y.: Bu biçimi ve türevlerini benimsedim, göze aldım. Tıpkı müzikte, caz davulcularında ve caz cümlelerinde olduğu gibi… “Anlam”ın coşkusuzluğunu böylesi bir biçimle ve “aksak”lıkla azaltabilirsiniz ancak… Post-endüstriyel dönemin en önemli karakteristiğidir bu fragmante biçim… Evvel’de yer alan kılavuzda söz konusu fragmante yapının gerekçelerini uzun uzun yazdım, oradan okunabilir. Fakat şunu da ilave edeyim hemen; Evvel’in karakterini “standartlaşma, azamileşme, senkronizasyon, uzmanlaşma, yoğunlaşma ve merkezileşme” gibi endüstriyel aksiyonlardan kaçınması hatta bunlara karşı durması belirliyor… Belirleyecek de.

E.K.: Eski platformlardan bu yana gelen okuyucuları dışarıda bırakırsak Evvel, yeni okuyucuyu nasıl görüyor, kendisini nasıl göstermek istiyor? Önceki soruda sorduğum öğelerle yeni okuyucunun geneliyle arasında bir ilişki kurmak mümkün mü?

Z.Y.: Evvel, okuyucusunu ciddiye alan, önemseyen özenli bir platformdur. Okuyucusu da Evvel’i ciddiye alır, önemser, Evvel’e özen gösterir… (Sessizlik…) Tekrar edeyim; Evvel’in takipçileri ile destekçileri “kültür endüstrileri” karşıtı bir mizaçla sahici edebiyatı ve şiiri arayacak,  yeni sinsiyet tipolojisine ve kifayetsiz muhterislere karşı duracak, bazı değerleri “gözleri gibi” koruyacak özenli ve sahici insanlar olacaktır.

E.K.: Evvel’in statik olmaktan çok, eleştirileri ve bildirileriyle yeni bir arayış içinde olduğunu varsayıyoruz… Evvel, kendisinin ileride el vereceği teşkilin nasıl olduğunu sezinleyebiliyor mu?

Z.Y.: Evvel ve çevresi -senin de  ifade ettiğin gibi- durağan ya da etrafı çitlerle çevrilmiş bir oluşum değil. Evvel, kendini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışan, imgelemin özgürleşmesi için mücadele eden, korkusuz, ilgilendiği konulara ya da insanlara karşı sorumluluğunun ve yükünün bilincinde olan, yayımladığı poetik bildirilerde ve tenkitlerde hakikati arayan, mutat zevatların muhteris tipolojisi ile yeni sinsiyet’in retorik arsızlığına karşı olan, en önemlisi de sahici edebiyatın, sıkı şiirin, poetikanın ve sanatın haysiyetine -o “kalb ve vicdan” boyutuna- yerden göğe kadar inanan bir platformdur. Gelecekte de bu değerlerini, özelliklerini ve ilkelerini koruyacaktır. Söz konusu ilkeler kimde, nasıl tezahür olur, orasını bilemem. Kimse de bilemez. Ama tahminim, gene, yani gelecekte de “eşyadan çok insan olanların, insana benzeyenlerin” Evvel’i takip edeceğidir.

Temmuz 2011


2011 yılında dipdalga ve taifesi, edebiyat alanında uzun yıllardır kimsenin cesaret edemediği türden  bir içeriği ve kapsamı yüklenmiş görünüyordu… Taife, https://dipdalga.net adresinde (edebiyat ve şiir yayıncılığı üzerine sıkı bir soruşturma ve derlemle birlikte) yola çıkmıştı. İşbu soruşturmanın, fanzinlere ve fanzin kültürüne ilişkin kısmına  “evvel.org” bağlamında katıldım. 2011 yılında soruşturmaya verdiğim cevapların tam metni aşağıdadır:

Dipdalga: Bir fanzinin doğuşuna neden olan motivasyon nelerdir? O fanzine ilgi gösteren kişi neleri gözetir? Fanzin ilgi gösteren kişide neler uyandırır?

Zafer Yalçınpınar: Bence yazınsal, daha doğrusu sanatsal açıdan, insanın içinde tutamadığı bir şeylerin -bir farkındalığın, bir düşün, bir dizenin, bir olayın, bir sezginin, bir fikrin, bir sorunun, bir nedenselliğin, bir imgenin, yani ne yaşanıyor ise onun yarattığı duygudurumun- “dile getirilmesi”, “tınıması”, kişinin “konu” uzayındaki bir noktanın duygudurumsal bir “itki” ya da “ilgi”yle birlikte önemsenmesi, tezahür etmesi sonucunda fanzin doğar… Kısacası, duygudurumsal arkaplan açısından “özel” olan bir “ilgi”nin tezahürüdür fanzin… Özel bir ilgi, retorikten arı bir şekilde fanzinle somutlaşır, diyebiliriz. Yani, öncelikle kişisel ağırlığı olan, kişinin kendisine yönelimini, duygudurumsal olarak kendisini sınamasını, kendisini sorgulamasını mimleyen bir “ilgi” hâlidir bu tezahür… Gariptir ki bu tezahür, “medya” tanımıyla çelişir: -ama gene de yazarı, okuyucusu ya da çoğaltıcısı için “özel bir ilgiler medyası”dır aslında, fanzin…

D.D.: Fanzinler ve toplumsal mücadeleler ilişkisi nasıldır? Sovyet Devrimi’nde fanzinlerin önemine ilişkin bazı değinmeler gördüm. Türkiye’de fanzin geleneği için 1990’ların başına tarih veriliyor olsa da, -yeni olsa da- bu ilişki nasıl biçimlendi?

Z.Y.: Bu konuda belirginleşmiş bir izlenimim yok. Çünkü sorunuzun içerdiği tarihçeyi bütünüyle bilmiyorum. Zaten fanzinlerin bulanık bir geçmişi vardır. Türkiye’deki fanzin kültürünün -başlangıçta, ilk örneklerinde, ilk kez “fanzin” adının telaffuz edildiği zamanlarda- ideolojilerle sınırlanmış olduğunu ya da ideolojilerin sınıflandırdığı toplumsal mücadelerle, işbu mücadelelerin retoriğiyle, diliyle filan bir ilişkisinin olduğunu sanmıyorum. Aksi bir durumla başlamıştır her şey… Türkiye’deki fanzin kültürü, kendini “toplumsal” olanın dışında hissedenlerin kendileriyle (birkaç benzeriyle) yalnız kalmak, biraz kafa dinlemek istemesi ve “diğerleri”ni -bütünüyle- umursamamak yönünde başlamış olsa gerek… İlk dönemlerde, fanzin söz konusu olunca “diğerlerinden kendini soyutlamak” çok önemsenmiş gibi geliyor bana…

D.D.: Popüler ürünlerin yarattığı bilince karşı fanzinler nasıl bir imkân sunuyor?

Z.Y.: Sahici sanatın biricik olanı sezdirme becerisini etinde ve kemiğinde hisseden bir insan evlâdı, o “popüler ürün” dediğiniz şeylerle karşılaştığında büyük bir “pazar/ekonomi/iktisat” bulantısı yaşıyor. Oysa ki “Yeni Kapitalizm”in hilebaz ve sinsiyet içeren tipolojilerinden, piyasadan uzaklaşmak, biricik olana yakınlaşmak, biricik olandaki tözü sezmek ve endüstriyel olandan kurtulmak içindir sanat da fanzin de… Fanzinlerde yer alan konuya, kişiye, olaya, esere, şiire “ilgi” duyuş biçiminin bir iktisadının olmaması en önemli şeydi bence… Bu  durumda “imgelemin özgürlüğü” biçimlenebiliyordu. (Sıkı şiirde bu imkân hâlâ geçerlidir.) Bir ilginin, bir içeriğin, bir imgelemin, bir şiirin iktisadı oluşmuşsa eğer, emin olun ki o artık büyük ihtimalle sahiciliğini, tözünü ve sıkılığını kaybetmektedir. Çünkü piyasalandırılmıştır.

D.D.: Fanzin sayısının son yıllarda azaldığından bahsediliyor. Nedenleri nelerdir? Fanzincinin isyan etme gerekçeleri mi azaldı? Kültür-sanat tekellerinin iyice semirdiği, yayınlarda aynı isimlerin döndüğü bir ortamda; yaşamın nabzını tutan fanzinlerin söyleyecek daha çok sözü olması gerekmiyor mu?

Z.Y.: Panoptik gözetleme altında yaşayan sessiz yığınlar ve o yığınların devasa gölgesi… Giderek, insandan çok eşyaya benzemenin Kafkavari hâli, anatomik suskunluğu, cansızlaşması… Kendi yokoluşunun ağıtını hafifçe mırıldanan bir keşmekeş, binbir türlü yabancılaşma, anlamdışı bir kariyerizm, karakter aşınması, retorik arsızlığı ve uzgörüsüzlük, fikir kelliği tipolojisi…  Mesailer, mesailer, mesailer… Yöneticiler, yöneticiler, yöneticiler… İşler, müşteriler, küresel ağ kapitalizmi filan… Toplum mühendisliğine maruz kalanların saflığı, öğrenilmiş çaresizlik duygusu… Bugünlerde, Yeni Kapitalizm’in Kültürü’nün içerisinde ne tuhafız yahu!

D.D.: İnternetin gelişimi fanzini nasıl etkiledi? Fanzin arşiv projeleri bu geleneğin devamlılığına nasıl bir etkide bulunabilir? Elektronik ortamdaki fanzin arşivleri, fanzinin fotokopi kokan aurasını zedeler mi? Ne tür önlemler alınabilir?

Z.Y.: Bakın, ben bu internet olumsuzlamalarına katılmıyorum. Blog sistematiğiyle yayımlanan yazılar, şiirler Marslılar tarafından, Marslıların alfabesiyle yazılmıyor! Çizilen resimler, çekilen fotoğraflar filan Marslıların fırçasından, objektifinden çıkmıyor. Gözün ve sözün ucunda insanın zihni var, insanın hakikati var, olmalı, olacak! İnternette de kaleminin, gözünün, sözünün ucunda kalb ve vicdan taşıyanlar var, olmalı, olacak! İnternette kullanılan imgelem başka evrenlerin filan imgelemi değil. Zaten, bence, sıkı fanzincinin fotokopi kokan bir aurası da yok artık. O fotokopi işleri 90’ların sonunun ve 2000’lerin başının medyasıydı, çoğalım tekniğiydi. Bugünün medyası, çoğalım tekniği, internet üzerindedir…

D.D.: Mevcut kültür-sanat eleştirmenliği, edebiyatın sektörleşmesinde nasıl bir tahakküm yaratıyor? Bu sistem yeni seslere hangi ölçülerde açık?

Z.Y.: Ben, titizlikle ve özenle  icra edilen bir kültür-sanat eleştirmenliği filan göremiyorum ortada… Ne yapısal, ne de post-yapısal olarak hakikat ihtiva eden, aydınlatıcı bir eleştirmenlik göremiyorum, yok. Kısacası, ortalıkta “eleştiri” yok, “üleştiri” var. Bugün, Yeni Sinsiyet tipolojisinin çeşitli oligarşik söylemlerini, menfaat çeşitlemelerini, cehaleti ve hodbinliği primlendirişini, yandaş/paydaş etkileşimlerini, tüm o “karakter aşınması”nı filan “eleştiri” diye okuyoruz. Tarihi bir hatadır, tarihi bir ilüzyondur bugün yaşanan şu “eleştiri” dansözlükleri, kıvırtmaları… Edebiyatın, sanatın özünü terketmesi ve endüstrileşme sürecine  yönelmesidir bu… Yeni Kapitalizm’in kendine yeni “çıkar yollar” bulma çabasıdır tüm o “eleştiri/üleştiri” numaraları…

D.D.: Düzensiz de olsa uzun yıllar yayımlanmış fanzinler var mı? Fanzin eyleminin uzun soluklu olmayışının nedenleri neler?

Z.Y.: Tözle, sahici olanla süreğen bir ilişki kuramazsın. Yanarsın… Kül olursun Kerem gibi… O noktaya geldiğinde, ya sahte bir tavırla “yola devam” diyeceksin ya da yayını, bahsettiğin o fanzin eylemini durduracaksın, dinleneceksin. Her şeyi yeniden düşüneceksin, göğe bakacaksın bir süre… Bu böyledir. Fakat, düşün ki sahtecilikle, statüko arayışıyla, yalanla dolanla 70 yıl boyunca yayın hayatını sürdüren “soluksuz, yaşamsız, içsiz kalmış” bazı “mezarlık dergiler” var tarihimizde… “Bir çöplüğe dönüşmektense varlığımı noktalarım” diye düşünüyor olabilir fanzin ve çevresi… Haklı da.

D.D.: Sokak şairleri, sanatçıları fanzincilerin ruh ikizleri mi? Ortaklıklar nelerdir?

Z.Y.: Benzerliğin kökeni, hakikat yolunda kalb ve vicdan arayışıdır: “Eşya olmak” yerine “insan olmak” arzusudur. Şiir ve şair özelinde başka benzerlikler de vardır; örneğin “imgelemin özgürleşmesi” açısından içsel olarak kardeştirler…

D.D.: Metropollerde (İstanbul, Ankara, İzmir) ve dışında, kültür-sanat endüstrisine karşı duruşunu önemsediğiniz bandrollü yayınlar var mı? Varsa, isim verebilir misiniz?

Z.Y.: Kültür-sanat endüstrisine karşı veya yancı duruşuyla olmasa da bazı özel ilgilerim nedeniyle önemsediğim ve takip ettiğim bandrollü yayınlar var. Ama isim vermek istemiyorum.

D.D.: Kültür-sanat endüstrisine mesafeli bazı muhalif dergiler, dağıtım şirketlerinin istediği yüksek fiyatlar nedeniyle bu ağdan çekildi. Bu durum fanzin kültürünün özgünlüğünün ve fanzinci duruşunun bir onayı olarak görülebilir mi?

Z.Y.: Görülür… Ama çevrimsel ya da iklimsel, yani “geçici” bir onaydır bu aslında… Bak, bir şeyi açıkça ortaya koymalıyız; “dağıtımdan çekilmek” dediğin şey, “yeni kapitalizmin kültüründen çekilmek” anlamı taşımıyor. Aslında, tersine, bu “çekilme” olayı okuyucu profiline ilişkin bir kapristir, şovdur hepi topu… Misal, dağıtımdan çekildiğini söyleyen dergilerin kaçının etiket fiyatı yarı yarıya azalmış? Eminim ki çok azdır…  Yani bu “çekilmek” hikâyesi sahici bir tavır değildir. Yarın öbürsü gün, dağıtımcılara ya da benzer bir “Yeni Kapitalizm” sistemine “Eyvallah” diyeceklerdir sanıyorum, eli kulağındadır. Görürsün…

D.D.: Bildiğimiz kadarıyla fanzin eylemi, kültür-sanat aleminin dışında konumlanmayı; günlük hayatın gerçeklerinden yola çıkarak, sisteme isyanı ve direnişi ifade eder. Hiç bu öze aykırı tutumlarla karşılaştınız mı, fanzinin bir basamak olarak görüldüğü durumlarla?

Z.Y.: Evet, defalarca böylesi şeylerle karşılaştım… Özellikle de 2009-2011 arası bu konuda çok belirleyiciydi, çok kritikti. Ama en üzücüsü şuydu bence: “Yeraltı Edebiyatı” denilen söylemin bir basamak ve menfaat enstrümanı olarak kullanılmasına, alt-kültür dilinin ve imgeleminin endüstrileşmesine (yani “imgelemin özgürleşmesi” yolundan çıkarak Yeni Kapitalizm söylemlerinde erimesine) böylelikle de o alt-kültürün anlamsızlaşmasına şahit oldum. Son 2-3 yıl içerisinde “Yeraltı Edebiyatı” denen şey fabrikalaştı…

Aralık 2011


2007-2025 EVV3L İndeksi için tıklayın:
https://evvel.org/evvelindeksi.pdf

Haz
03
2025
--

YANKI ODASI // 29. Bölüm // 2 Haziran 2025 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Haziran’da ölmek zor! Orhan Kemal ve Nâzım Hikmet….


30. Bölüm’ün yayın tarihine/saatine ilişkin bilgiler/güncellemeler/değişiklikler için lütfen sosyal medya hesaplarımızı takip ediniz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

May
31
2025
--

Nâzım Hikmet ekseninde; ORTAK HAYAL Sergisi (NHKM Kadıköy, Haziran 2025)


Açılış: 3 Haziran 2025, Saat: 19:30

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi
Bahariye Caddesi Ali Suavi Sokak No: 7 34714
Kadıköy / İstanbul, https://www.nhkm.org.tr/
Telefon: 0216 414 22 39


Bu sergi, Nâzım Hikmet’in etrafında kurulan, sadece onun düşünsel etkisiyle değil; doğrudan dostluk, yoldaşlık, tartışma ve üretim ilişkileriyle şekillenen kültürel evrenin izini sürüyor. Onun çevresinde yer alan ressamlar, karikatüristler, yazarlar, şairler, akademisyenler, oyuncular ve eleştirmenler; yani Türkiye’nin 20. yüzyıl sanat hayatında iz bırakmış onlarca ismin kesişim kümesi toplumsal açıdan geri olandan kopmayı arzulayan bu “ortak hayal”dir. 


(Serginin çağrı metnini büyüterek
okumak için üzerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Nâzım Hikmet arşivine https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com