Tem
31
2024
--

Genco Erkal yaşamını yitirdi…

Usta sanatçı Genco Erkal, 86 yaşında yaşamını yitirdi. Erkal’ın ölüm haberi kendisinin sosyal medya hesabından Nâzım Hikmet’in “Veda” şiiriyle duyuruldu: https://haber.sol.org.tr/haber/genco-erkal-yasamini-yitirdi-394418

Tem
27
2024
--

İlhan Berk Portresi (Nuri İyem, 1943)

Nuri İyem’in İlhan Berk Portresi
Cumhuriyet Kitap Eki, Sayı: 911, 2 Ağustos 2007
(Görseli büyütmek için üzerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
27
2024
--

İlhan Berk İçin… (Zafer Yalçınpınar, 2016)


Üvercinka Dergisi, Eylül-Ekim 2016, Sayı: 23-24, ss. 12-13
(Yazıyı büyüterek okumak için görselin üzerine tıklayın..)

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk arşiv çalışmalarının tümüne http://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
26
2024
--

YANKI ODASI // 9. Bölüm // ECE AYHAN’A SAYGI // ÖZEL YAYIN // 2. Kısım // 25 Temmuz 2024 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Yankı Odası‘nın 9. Bölümü’nde ‘kara gerçeğin sivil şairi Ece Ayhan‘ı saygıyla andık ve evvel.org arşivinin içinde gezindik…

Ece Ayhan odağında gerçekleştirmeyi planladığımız özel yayınlarımız kısımlar halinde devam edecek…

evvel.org kapsamındaki 20 yıllık Ece Ayhan arşiv çalışmalarımıza (ve çalışmalarımızın detaylı indeksine) https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan için hazırladığımız web sitesi ise burada…


Yaz döneminde olmamız sebebiyle canlı yayınlarımız seyrekleşecek. Ekim 2024’e kadar 10 veya 15 günde 1 canlı yayın gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ekim 2024 itibariyle ise her Pazar, 23.00’da canlı yayında olacağız. Yaz dönemindeki canlı yayın tarihlerimizi ve saatlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmenizi önemle rica ediyoruz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Tem
21
2024
--

Ece Ayhan’ın Son Günceleri… (1997-2000)

Ece Ayhan’ın vefatından kısa bir süre (birkaç yıl) önce Öküz Dergisi’nde yayımlanan son günce metinleri Ece Ayhan’ın kitaplarında yer almıyor ve fazla bilinmiyor… Ece Ayhan yaşamı ile poetikasına ilgi duyan okurlarımızla (ve edebiyat tarihçileriyle) işbu “çevik ve etkili” metinleri -20 küsur yıl sonra tekrarlayıp, vurgulayıp- paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. (Zy)

(Günceleri okumak için üzerlerine tıklayınız..)


Öküz Dergisi Arşivi’nden…
Ece Ayhan’la gerçekleştirilmiş bir röportaj!
(Okumak için resimlerin üzerine tıklayınız..)


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13


EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html

Tem
21
2024
--

Ferit Edgü 88 yaşında vefat etti…

Ferit Edgü’nün vefatı üzerine, kendisinin kaleme aldığı Do Sesi adlı hikâyeyi düşündüm öncelikle… Ada Yayınları’nın kültür-sanat, edebiyat ve şiir alanında etkisi büyüktür; Ada Yayınları’nın eserleri bize “koleksiyon değerinde/niteliğinde kitap yayınlamayı” öğretmiştir. Zamanında Ece Ayhan’a çok yardımı da dokunmuştur, sanıyorum #FeritEdgü’nün… Ama tabiî sonuçta kimse melaike değil! Bu gerçeğin de farkındayım. Ve fakat “bu dünyanın kavgası bu dünyada kalır!” demişti Ece Ayhan bir mektubunda…  Allah rahmet eylesin, taksiratını affetsin. (Zy)


(…)

89/ Unutma, ne kadar koşarsan koş, duracaksın.

(…)

91/ Adımlarını sayarak varacağın yere varamazsın.

(…)

105/ Baltasız kul olmaz.

106/ Saat kulesinden zaman görülmez.

107/ Unutma 9, 8’den sonra değil 10’dan önce gelir.

(…)

Ferit Edgü
“Aforizmalar”, Sel Yay., 2003


Zafer Yalçınpınar Arşivi’nden…


Ayrıca bkz: https://www.birgun.net/haber/usta-edebiyatci-ferit-edgu-yasamini-yitirdi-546509

Tem
20
2024
--

“Rüzgâr Defteri” 9 yaşında!

Zafer Yalçınpınar​, “Rüzgâr Defteri”
YAYINPasaj69.org, Ağustos 2018, 2. Edisyon, 34 Sayfa

Okumak için: https://zaferyalcinpinar.com/ruzgardefteri2.pdf


(…) “Rüzgârı düşünüyorum” deseydim, inanır mıydın buna? Örneğin, rüzgârın resmi nasıl çizilir, nasıl boyanır? Evet, eğilmiş ağaçlar, uğuldayan tepeler, dolgun yelkenler, sallanan yapraklar, vuran kapılar, kepenkler, toz bulutları: Hızla büyüyen sarmaşıksı bir duygu. Ancak, hiçbirisi rüzgârın anlamını karşılamıyor: Bunlar rüzgârı algılamamızı sağlayan imgeler, göstergeler; yani, gördüklerimiz: Rüzgârla -rüzgârın etkisiyle- devinen şeyler bunlar, rüzgâr değil. (…)


2015 yılında Uğur Yanıkel’le birlikte ‘Rüzgâr Defteri’ adlı metnimi orjin alarak başladığımız, ardından da ‘İmgelemin Özgürleşmesi’, ‘Ece Ayhan’ ve ‘İkinci Yeni’nin şiirsel alan derinliğine doğru genişlettiğimiz söyleşiden bir bölüm aşağıdadır. Bu söyleşinin özel bir öneme sahip olduğunu dile getirmeliyim: Bu söyleşi, yazdığım bir metnin imgesel imkânlarının yanı sıra semantik etkileşimlerini de sınayan, beni yeni düşünce merhalelerine götüren, kendi metnimin anlamını daha tutarlı bir şekilde görebilmemi sağlayan tam bir ‘poetika çalışması’ oldu. Uğur Yanıkel’e ne kadar teşekkür etsem azdır… (Zy)

Uğur Yanıkel: Oyun Yayınevi tarafından geçtiğimiz ay yayımlanan Rüzgâr Defteri, adalarda ‘örülmüş’  bir anlatı, zaten kitabın giriş kısmında da bunu açıkça dile getiriyorsun. Kitabı okuduğumda şunu fark ettim; evet, ada kültürünün etrafında yoğun bir şekilde ‘dolaşıyorsun’ ancak bir şeyi ‘yakalıyorsun’, rüzgârı… Rüzgârı yakalıyorsun ve rüzgâr üzerinden derinlemesine bir sorgulama, analiz sürecine girişiyorsun. Ancak, burada bahsettiğim sorgu ve analiz, duyusal alan üzerinden ilerliyor. Bu süreçten sonra da rüzgârı adeta modelliyorsun. İfade etmeliyim ki bahsettiğim bölüm, beni en çok heyecanlandıran, etkileyen bölümdü. Çünkü rüzgârın işlevini, oluşumunu biliyoruz ve tüm bunların doğaya ve canlılara yansımasını görebiliyoruz, ancak kendisini göremiyoruz somut bir şekilde. Görünmeyeni görünür kılman beni heyecanlandırdı açıkçası. Ayrıca bu modellemeyi yapabiliyor olmanda imgelem gücünün yanı sıra geçmişteki eğitim sürecinin ve çalışma hayatının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Sen bu konuda neler diyeceksin?

Zafer Yalçınpınar: Ne diyeyimtutarlı, doğruya yakınsayan sözler bunlar… Sorduğun soruda ‘analiz ve modelleme’ diyerek tespit ettiğin durumun nedeni, Rüzgâr Defteri’ni yaşarken -ya da ‘rüzgâr’ denen şeyi düşünürken- elde ettiğim bulguları, görüngüleri alegorik bir dille işlemeye, örmeye çalışmamdır. Bu alegorik dilin bir tür eksiltme hareketi sonucunda oluştuğunu söyleyeyim: Defterin başlangıçtaki, yaşandığı ândaki gerçekliğini değiştirerek ‘rüzgâr’ olgusunun işaret ettiği düşünsel alanı daha belirgin, göz önüne getirilebilir ve nihayetinde ‘sorgulanabilir’ kılmaya çalıştım. Yani, matematikle özdeşleştirerek ifade edersem; yazdığım metnin sürekli olarak türevini aldım ve ‘rüzgârın anlamı’ diyebileceğimiz alegorik bir katmana ulaştım. Bahsettiğim bu işlek kulağa zor, karmaşık, saçma ve tuhaf geliyor olabilir. Basitleştirirsek; ‘rüzgâr’ denen şeyi önce anlayıp sonra da anlatmaya çalıştım. Bunu da metindeki düşünselliği ve imgeselliği dengeleyerek kotarmaya gayret ettim. Aslında, Rüzgâr Defteri’ndeki işleğin ne olduğunu anlatmak için Almanca’da güzel bir fiil vardır: ‘dichten’. Oruç Aruoba bu kelimeyi “şiir olarak kurmak” şeklinde çevirir. Ludwig Wittgenstein bir yazısında “Felsefenin aslında şiir olarak kurulması gerekir.” diyor. Ben de bunu yapmaya çalıştım. ‘Rüzgâr’ olgusunu şiirlemeye, rüzgârın varoluşunu ‘şiir olarak kurmaya’ gayret ettim. Rüzgâr Defteri’nin adalar kültürü ve geçmiş çalışma hayatımla olan ilgisinden önce, bu bahsettiğim ‘şiir olarak kurmak’ meselesi çok daha belirleyici ve önemli… Bunun üstünde durmalıyız sanırım. Bütün bu sözlerimden ve açıklamalarımdan ne anlaşılıyor? Sence nedir Rüzgâr Defteri? Felsefi bir metin mi, şiir mi? Nedir sence?

Uğur Yanıkel: Aslında tüm bu bahsettiklerinin bir çıktısı olarak şunu söyleyebilirim, Rüzgâr Defteri tek tığ ile örülmemiştir. Yani, oluşma, örülme evresindeki ilerleyiş, izlenen yol, yöntem bakımından baktığımızda ve bunun yanında kitabın içeriğindeki rüzgârı anlamaya yönelik sorulan soruların yönlendiriciliği bakımından felsefi bir ‘tığ’ kullanılmış diyebilirim. İkinci tığ ise senin de bahsettiğin ‘şiir olarak kurmak’  fiilinden de yola çıkarak erişilen şiirsellik ya da içeriğinde şiirsel bir tını barındıran imgelem. Tüm bu söylediklerimden de anlaşılacağı üzere Rüzgâr Defteri için yalnız başına bir ‘felsefi metin’ ya da bir ‘şiir’ diyemem. Rüzgâr Defteri, yazarının gördükleri, yaşadıklarının bir sonucudur en nihayetinde, dilin kendine özgü bir biçimde kullanılmasından dolayı yine bu temel üzerinden tanımlanabilir, diye düşünüyorum. Zaten, Rüzgâr Defteri dahilinde ve haricinde de böyle düşünüyorum. Yani mesela, bugün artık, ‘şiir’ kavramını gördüğümüzde ya da duyduğumuzda ‘kafamızın içinde’ ne kendini gösteriyor? Bu çok önemli. Şiirin ‘dinamik öz’ diyebileceğim ya da kavramlar üstü bir ‘şey’ olduğunu düşünüyorum. ‘Dinamik öz’ dememi şöyle bir örnek vererek açıklamaya çalışayım: Ateş böcekleri geceleri parıldayan bir böcek türüdür, yani gündüzleri ışık saçmazlar, hâl böyleyken gündüz bir ateş böceğini -tanıyıp- gördüğümüzde, gözümüzü kapatıp elde ettiğimiz ‘karanlık’, ateş böceğinin parıldamasına neden olmaz. Üstelik ateş böceğini de göremeyiz. Bu örnekte bana göre asıl ‘şiir’ ateş böceğidir. Yani o ‘dinamik öz’ dediğim kısıtlandırılamayan, ‘gözümüzü kapattığımızda’ görünmeyen ‘şey’dir.  Buradan hareketle şiirin alışılmış bir biçime(forma) artık gerek duymadığını söyleyebilirim. Bana kalırsa şiir bunu aşan tek türdür; bir biçime(forma) ihtiyaç duymadan varlığını sürdürebildiği için… Bu bağlamda dilin ve kelimelerin göz önünde olmadığı ‘şeylere’ bakalım; yanmış bir filmi banyo ettiğimizde elde ettiğimiz görüntü, ufak bir çocuğa oyalanması için verilen kâğıt ve kalem ile çocuğun yaptığı çizim -ki çocuk genelde o kâğıdı rastlantısal olarak karalar yani ‘rüzgâr’ı çizer-. Verdiğim örnekler çoğaltılabilir elbette. Ancak bu verdiğim örneklerin ve daha fazlasının kişisel sezme yetimiz ile farkında olabiliriz. Rüzgâr Defteri’nin benim için asıl önemi, senin bahsettiklerini saklı tutarak söylüyorum, buradan geliyor. Çocukken hepimiz rüzgârı ‘modellemişizdir’ ancak bunun rüzgârı görünür kılıyor olduğunu bilmeden, farkında olmadan. Rüzgâr Defteri ile şahsen bu farkındalığı kendime kazandırdım. Peki, sen, Rüzgâr Defteri’ni oluştururken, ‘rüzgârı keşfettin’ diyebilir miyiz? Eğer öyleyse, bu keşfin Rüzgâr Defteri dışında bir yansıması oldu mu sende?

Zafer Yalçınpınar: Doğduğumdan beri her yılın belli bir dönemini adada yaşıyorum. Ada yaşamında, denizin hareketini belirleyen rüzgâr çok önemlidir. İnsan için ‘düşünmek’ ne ise ada için de ‘rüzgâr’ odur. Rüzgâr sürekli yaşamı değiştirir, hemen her şey rüzgâra bağlıdır adalarda… Rüzgâr Defteri’nin yazım sürecini yaşamsal düzlem üzerinden anlatayım o zaman… 2013 yılında Duygu Gündeş’le birlikte Bozcaada’da tatile gittik. Bu tatilde, konaklamak için Bozcaada’nın kıyı şeridinde bulunan popüler mevkilerden birini değil de, daha içrek, adanın kuzeydoğuya bakan tarafında bulunan bağ ve bahçelerin ortasında, salaş diyebileceğimiz bir yer seçtik. Bu mevkide, tatilin ilk ânından son ânına kadar rüzgâr hiç durmadı, sürekli ve kuvvetli olarak kendini hissettirdi. Sürekli esiyor, bir şeyler anlatıyor, sürekli bir şeyleri düşünüyor, düşündürtüyor gibiydi. Bu yaşantı parçasında, Rüzgâr Defteri’nin ilk orjini oluştu; belirleyici kavram, metne eşlik edecek olan odak noktası bu ‘süreklilik’ti. Diğer orjin ‘rüzgârın etkinliği, etkililiği’ydi. ‘Devinim’ olgusuyla birlikte  ‘rüzgârın yaşama düşünce katması’ da defterin temel eğretilemesidir. Bu orjinler ya da ‘mihenk noktaları’ üzerinden defterin örülümü, yazımı bir tam yıl boyunca sürdü. Marmara Adası’nda, 2014 yılında, fırtınalı bir gecede deftere son noktayı koydum. Bu başlangıç ve bitiş arasında oluşan imgelemin, evet, konuşmamızın başında da vurguladığın gibi matematik ağırlıklı eğitim sürecimden, para kazanmak için bir on yıl kadar çalıştığım bilim kurumundan tut da bulanık mantığa veya dilbilim felsefesine olan ilgime ve araştırma çalışmalarıma kadar uzanan bir arkaplanı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, önemli olan defterin yazımındaki tetikleyici kıvılcımlardır. İlk denklemdir. Daha önce de ‘Çalmayan’(Eylül 2014, Kendi Yayınları) adlı şiir kitabımı okuyan bir arkadaş şiirlerimi ‘matematiksel’ bulduğunu ifade etmişti. Sence, şiir ve matematik arasında belirgin bir ilişki var mı? Sembolik anlatım ekolünde, Bilge Karasu’da veya Rüzgâr Defteri’ndeki alegorik katmanda bu türden bir ilişki mecburiyet hâline mi dönüşüyor? Ece Ayhan, bir yazısında, ‘İkinci Yeni logaritmalı şiirdir.’ der. Peki, şimdi ben kalksam, ‘şiirsel önerme’ ya da ‘imgesel önerme’ diye bir şeyler, kavramlar atsam ortaya, bu ifadeleri duyduğunda aklına neler gelir, ilkin?

Uğur Yanıkel: ‘Şiir ve matematik’ dendiğinde akla ilk gelen şey ‘ölçülü şiirler’ oluyor. Ancak buradaki biçim odaklı ilişkiyi bir kenara bırakırsak, sanırım şiir ve matematik arasındaki ilişkinin temel belirginliği soyut düşünce ya da soyut düşünebilme becerisinden geliyor. En genel tabiri ile matematik, evren ve zaman içerisinde bulunmayan ancak akılda varlığını sürdüren, soyut zeminde düşünebilmenin sonucudur. Şiirde de böylesi bir soyut zeminin varlığından söz edebiliriz. Formüleri, sayısal bir dili olsa da bu sayısal dilin çözümlenme süreci analitik düşünceyi ortaya çıkarır, sonrasında da güçlendirir. Bu analitik düşünce hayatla, yaşamla, varlıklarla bir bağ kurmaya yönlendirir insanı. Bu bağ ile imgelem gücünün birleşimi de Rüzgâr Defteri’nde kendini hissettiriyor. İlk başta söylediğin ‘…matematikle özdeşleştirirsem sürekli türevini aldım’ sözü de buna delil olarak gösterilebilir… Şimdi, Rüzgâr Defteri’ndeki alegorik katmanda ise tüm bu ilişkinin mecburiyet hâlinden ziyade kendiliğinden oluştuğunu düşünüyorum, az önceki açıklamalarıma dayanarak. (…)

Eylül 2015


Not: Söyleşinin tam metnini PDF dosyası biçeminde https://zaferyalcinpinar.com/ruzgarisiirlemeksoylesi.pdf adresinden arşivleyebilirsiniz.


Tem
19
2024
--

Yeni Eser: İSTİNORA / SABAH VOLİSİ / Marmara Adası’nda Balıkçılık (H. CAN YÜCEL)


“İstinora” Sabah Volisi, Marmara Adası’nda Balıkçılık
H. Can Yücel, Adalı Yayınları, Temmuz 2024, 526 Sayfa

Satın almak için:
https://adaliyayinlari.com/istinora-sabah-volisi-marmara-adasi-nda-balikcilik/hcan-yucel/adali-yayinlari/95.aspx

“Marmara Adası’nın yerel tarihini didik didik araştıran, 10 yılı aşkın süredir adaya dair bulduğu her materyali bir ipucu olarak değerlendirip tanıklarına ulaşan, titiz bir araştırmacı yazar H. Can Yücel. Bu tanıkların anlatıları kadar, Can’ın bir satır bilgiyi doğrulamak için kimi zaman sahaflarda, kimi zaman kütüphanelerin arşivlerinde geçirdiği saatleri biliyorum. Nihayetinde Marmara Adası’nın balıkçılık abecesi, ilmek ilmek dokunarak hazırlanan bu kitapta vücut buldu. Kılıç avına haftalar önceden hazırlanan adalı balıkçıların heyecanından tutun, Marmara sokaklarının tuzlu balık koktuğu günlere uzanan bir serüven! Avcılığın sünger için olanı da var, ıstakoz için olanı da… Elbette denizi yurdu bilen, haftalarca eve dahi uğramdan denizle hemhal olan yılların emektar balıkçı reisleri de anlattılar Marmara Denizi’nin heybesinde sakladığı bereketli avları, dalgaları ve fırtınadan önceki sessizliği…

Ada köyleri tek tek incelendi. Kahvelerde demli çay, dillerde 1920’lerden günümüze dek uzanan Marmara Adası’nın denizcilik ve balıkçılık hikâyeleri bitmedi. Onlarca tanığın anlatıları, yüzlerce fotoğrafın kitap için arşivlenmesi, sayısı belirsiz efemeranın derlenip kitaba katkı sunacak hale getirilmesi ve saatler süren kayıtların deşifresinden sonra Can’ın 10 yıllık emeği ‘İstinora Sabah Volisi’ kitabı hem Marmara Adası için, hem de Türkiye balıkçılığı için bir başvuru kaynağı olacağı kuşkusuz.” (Mustafa Dermanlı, Arka Kapak Metni’nden… )


” (…) Kısıtlı yaşam döngümüz içinde, profesyonel işimden arta kalan zamanlarda ada ile hemhal olup, 2014 yılında başlamıştım balıkçıların anlattıkları her şeyi not etmeye. Reisler, konserveciler, tuzlamacılar, oltacılar, zıpkıncılar, alamanacılar, gırgır sahipleri, süngerciler, lambacılar ve daha kimler kimler… Onlarca balıkçılık hikâyesini biriktirirken, fotoğraflar, anılar, saatler hatta günler süren kayıtların deşifresi, arşiv taraması, resmi kayıtlar ve neşredilmiş yayınlarda Marmara Adası’nın yüz yıllık balıkçılık geçmişini araştırmış, karanlıkta kalan, bilinen ancak hakkında yazılanlardan tatmin olunmayan konuları mümkün mertebe aydınlığa kavuşturmaya çalıştım.

Yayınlanmış birçok eser ki içlerinde en çok İstanbul Balıkhanesi eski müdürü Karekin Deveciyan’ın Türkiye’de Balık ve Balıkçılık adlı eseri ve Hamdi Arpa’nın Balıkçılık Tarihimizden Notlar adlı araştırmasından faydalanmakla beraber, Marmara Adası özelinde kalmaya ve yerel anlatıları ön plana alacak şekilde ilerlemeye özen gösterdim. Mümkün mertebe bol görselle anıları canlandırmaya, gelecek kuşakların hafızasında yer edecek bir kaynak eser meydana getirmeye çalıştım. Ada merkezi Marmara ile sınırlı kalmayarak Cumhuriyet döneminde balıkçılığı ile adından söz ettiren adanın diğer yerleşimleri; Asmalı, Topağaç, Gündoğdu ve Çınarlı’daki balıkçılarla da görüşerek, balıkçılık faaliyetlerini sisli hatıralardan ve tarihin tozlu sahifelerinden çıkartıp, fotoğraflarla da bezeyerek okuyucunun beğenisine sundum. 526 sayfayı, okuma yazmayı henüz öğrenmemiş çocukların bile ilgi duyup karıştırmasını düşleyerek, dört yüze yakın görsel-fotoğraf ile süsledim. Her konu başlığı birbirinden kıymetli bilgiler içermekte. Yaman Koray’ın Deniz Ağacı romanının Marmara Adası üzerinden çözümlemesi, Kanlı Deniz (1974) filminin ayrıntıları ‘Kılıç Avı’ bölümünü daha da zenginleştirdi. Sanıyorum kitapta en çok ilgi çekecek konulardan biri de Halkevleri ve Köy Enstitüleri’nden bile önce, 1928 yılında Marmara Adası’nda açılmış olan Türkiye’nin ilk Balıkçılık Mektebi’dir. Bu konuda yazılmış en ayrıntılı yazı olduğunu düşünmekle birlikte ilk kez gün yüzüne çıkacak anlatılar olduğunu da belirtmek isterim. Slowfood Marmara Topluluğu’nun kurucusu Ebru Köktürk Koralı’nın önerisiyle kitabın sonuna balık yemeklerini de ekleyerek Marmara Adası’nın balıkçılık kültürünü tüm yönleriyle yansıtmaya çalıştım. (H. Can Yücel) (Kitaba dair sunuş metninin tamamını okumak için tıklayın…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan “Adalar Kültürü” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
18
2024
--

Rantçılar Fenerbahçe ve Kalamış’a tebelleş oldular! (Güncelleniyor!)



13 yıla yayılan özelleştirme girişiminde beşinci ihale düzenlendi. Daha önce Koç Holding’in elinden alınan ihalede bu kez en yüksek teklifi, topladığı Hazine arazileriyle dikkat çeken bir müteahhit verdi. Limanın 40 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda toplanıldı. İhaleye altı şirket ve bir müteahhit katıldı… Konuyla ilgili ulusal basında yer alan haberler aşağıda güncellenerek paylaşılmaktadır.


SON GÜNCELLEME: 28/09/24, 23.58

Fenerbahçe Kalamış Dayanışması: Kamusal yaşam haklarımız talana kurban ediliyor (Evrensel, 28/9/2024)
https://www.evrensel.net/haber/529388/fenerbahce-kalamis-dayanismasi-kamusal-yasam-haklarimiz-talana-kurban-ediliyor

Kadıköy Belediyesi: Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirilmesi ile ilgili çekincelerimiz var (Evrensel, 19/9/2024)
https://www.evrensel.net/haber/528595/kadikoy-belediyesi-kalamis-yat-limaninin-ozellestirilmesi-ile-ilgili-cekincelerimiz-var

Mesut Kösedağı: Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirilmesiyle ilgili çekincelerimiz var (Gazete Duvar, 19/9/2024)
https://www.gazeteduvar.com.tr/mesut-kosedagi-kalamis-yat-limaninin-ozellestirilmesiyle-ilgili-cekincelerimiz-var-haber-1721484

Koç Holding’in elinden alınan Kalamış Marina’da son karar verildi (Halk Tv, 9/9/2024)
https://halktv.com.tr/ekonomi/koc-holdingin-elinden-alinan-kalamis-yat-limaninda-son-karar-verildi-868635h

Kadıköylüler Kalamış Limanı’nın satışını yargıya taşıdı: İhaleyi durdurun, özelleştirmeyi iptal edin! (sol.org.tr, 17/8/2024)
https://haber.sol.org.tr/haber/kadikoyluler-kalamis-limaninin-satisini-yargiya-tasidi-ihaleyi-durdurun-ozellestirmeyi-iptal

İstanbul Kalamış’ta Neler Oluyor? (DW Türkçe, 24/7/2024)
https://www.youtube.com/watch?v=MNkvA9znD-I

Kalamış’ta 26 yıllık Koç dönemi bitti: İhaleyi alan isme yönelik soru işaretleri ise zirve yaptı! (Halk TV, 24/7/2024)
https://www.youtube.com/watch?v=oz0-ksv-0HY

Kalamış Krizi (HaberTürk, 23/7/2024)
https://www.haberturk.com/kalamis-krizi-3705051-ekonomi

Kalamış’a yeni Galataport iddiası ortalığı karıştırdı! Kadıköy Belediye Başkanı: Yok olmasına izin vermeyeceğiz! (Sanayi Gazetesi, 23/7/2024)
https://sanayigazetesi.com.tr/kalamisa-yeni-galataport-iddiasi-ortaligi-karistirdi-kadikoy-belediye-baskani-yok-olmasina-izin-vermeyecegiz/

Koç’un 1 milyon dolarlık trajedisi ve sermayenin marina savaşları (Gazete Duvar, 21/7/2024)
https://www.gazeteduvar.com.tr/kocun-1-milyon-dolarlik-trajedisi-ve-sermayenin-marina-savaslari-makale-1707196

Koç’u alt edip Kalamış Yat Limanı’na en yüksek teklifi veren Karaarslan kim? Bahadır Özgür anlattı!
https://www.youtube.com/watch?v=lmMKaW6qRkU (Halk TV, 20/7/2024)

Kalamış Yat Limanı ihalesini alan Karaarslan: “İnsanlar zenginleşiyor, alternatif olsun diye bu sektöre girdik” (sol.org.tr, 20/7/24)
https://haber.sol.org.tr/haber/kalamis-yat-limani-ihalesini-alan-karaarslan-insanlar-zenginlesiyor-alternatif-olsun-diye-bu

‘Halkın sahillerini satamazsınız’ (sol.org.tr, 16/7/24)
https://haber.sol.org.tr/haber/akp-kalamis-limanini-ozellestirmekte-israrci-halkin-sahillerini-satamazsiniz-394223

Fenerbahçe Kalamış Dayanışması’nın Forum-Panel Sonuçları (evvel.org, 16/7/24)
https://evvel.org/kiyilar-halkindir-kalamis-ve-fenerbahceyi-rantcilara-teslim-etmeyecegiz-rantci-baronlarin-kadikoyun-guzelliklerine-tebelles-olmasina-izin-vermeyecegiz

“Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı özelleştirmesi: En yüksek teklif Karaarslan’dan” (BirGün Gazetesi, 16/7/24)
https://www.birgun.net/haber/fenerbahce-kalamis-yat-limani-ozellestirmesi-en-yuksek-teklif-karaarslan-dan-545043#google_vignette

“Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı ihalesine 505 milyon dolar teklif veren Vahit Karaarslan kimdir” (Oda TV, 16/7/24) https://www.odatv.com/guncel/vahit-karaarslan-kimdir-fenerbahce-kalamis-yat-limani-ihalesine-en-yuksek-teklif-veren-karaaslan-insaatin-sahibi-ne-is-yapiyor-120053518

“Erdoğan iptal etti… Yılan hikayesine döndü… Koç Holding Kalamış Yat Limanı’ndan vazgeçmiyor” (Oda TV, 16/7/24) https://www.odatv.com/guncel/erdogan-iptal-etti-yilan-hikayesine-dondu-koc-holding-kalamis-yat-limanindan-vazgecmiyor-120053431


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe” ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, Kadıköy başlıklı ilgilere ise http://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
17
2024
--

Gariban Leylekler Evi’nden… (Ahmet Haşim)

(…)

(…)

(…)

Ahmet HAŞİM, “Gurebahane-i Laklakan” (1928)
Günümüz Türkçe’sine Uyarlayan: Timur Aydın
Gariban (veya Düşkün) Leylekler Evi
Türkiye İş Bankası Yay., 2024, 9. Baskı, s. 3-9

Tem
16
2024
--

Nerde O Eski Afişler… (#1)

Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…
(Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız…)

Tem
13
2024
--

“Ece (Ayhan) hiç kuşkusuz büyük bir şair. Bunu çoğu söyleyemiyorlarsa, düşündürücüdür, dürüstlük değildir.” (İlhan Berk, 1982)


İlhan Berk‘ten Özcan Yalım’a Mektup, 3 Ocak 1982
“Ece Ayhan Çağlar anlatıyor…”, Haz: Eren Barış, Dipnot Yay., 1. Baskı, ss. 107-108
(Büyüterek okumak için görsele tıklayınız…)

Hamiş: Ece Ayhan başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz. EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgileri de şurada: http://evvel.org/ilgi/ilhan-berk

Tem
10
2024
--

Kupür: EDEBİYAT GECESİ (Hüsamettin Bozok & İlhan Berk, 1942)

Cumhuriyet Gazetesi, Haziran 1942


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk arşiv çalışmalarına http://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
09
2024
--

YANKI ODASI // 8. Bölüm // ECE AYHAN’A SAYGI // ÖZEL YAYIN // 1. Kısım // 13 Temmuz 2024 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Yankı Odası‘nın 8. Bölümü’nde ‘kara gerçeğin sivil şairi Ece Ayhan‘ı saygıyla anıyoruz.

Ece Ayhan odağında gerçekleştirmeyi planladığımız özel yayınlarımız önümüzdeki günlerde kısımlar halinde devam edecek…

evvel.org kapsamındaki 20 yıllık Ece Ayhan arşiv çalışmalarımıza (ve çalışmalarımızın detaylı indeksine) https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan için hazırladığımız web sitesi ise burada…


Yaz döneminde olmamız sebebiyle canlı yayınlarımız seyrekleşecek. Ekim 2024’e kadar 10 veya 15 günde 1 canlı yayın gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ekim 2024 itibariyle ise her Pazar, 23.00’da canlı yayında olacağız. Yaz dönemindeki canlı yayın tarihlerimizi ve saatlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmenizi önemle rica ediyoruz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Tem
09
2024
--

Uğur Yanıkel’in ECE AYHAN Çalışmaları


Ece Ayhan (1931-2002)

Aralık 2022’de 27 yaşında vefat eden sıkı dost -ve genç yayıncı- Uğur Yanıkel, Ece Ayhan‘ın yaşamıyla ve poetikasıyla özel olarak ilgileniyordu. pasaj69.org adresinde kurduğu özgür yayıncılık platformu kapsamında hem bütünlenmiş e-kitapçıklar olarak hem de parça parça buluntular olarak, kimsenin cesaret edemediği arşiv kazıları gerçekleştirdi. Tabiî ki, araştırma konusu Ece Ayhan olunca, bütünsel sonuçlara ve çıkarımlara ulaşmak zorlaşır, çünkü Ece Ayhan’ın poetikası da yaşamı da kilitlerle, gizli dehlizlerdeki gizli geçitlerle, katastrofik olaylarla ve tarihsel labirentlerle doludur. Bununla birlikte, Uğur’un Ece Ayhan araştırmalarındaki gayreti -kazıyı sürekli derinleştirmesi, parçalara, buluntulara ulaşması- bir şiir tarihi araştırmacısı (veya poetikasını oluşturmaya çalışan bir şair) için kilit açıcı nitelikler taşıyor. Basitçe söylersek; Uğur’un araştırmaları puzzle’ın parçalarını birleştirebilmek veya büyük haritanın bir kısmını görebilmek için ipuçları sunuyor. EVV3L kapsamındaki Ece Ayhan araştırmalarının kaotik alan derinliğinde kaybolmaması amacıyla ve Uğur’un Ece Ayhan arşiv çalışmalarını bir kez daha okurun zihnine sunabilmek için kısa bir listeleme/derleme gerçekleştirdik. “İyi avlar” dileriz! (İngilizcesi; “Have a good hunting!”) Zafer Yalçınpınar

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan’dan Hikâyeler)
tam metin, pdf: https://evvel.org/iyibirgunes.pdf

Kürt Çiçekleri (Ece Ayhan’ın Özgür Gündem yazıları’ndan…)
tam metin, pdf: https://evvel.org/ozgurgundem.pdf


Ümit Bayazoğlu-Ece Ayhan Görüşme Notları
tam metin, pdf: https://evvel.org/gorusmenotlari.pdf


Uğur Yanıkel (1995-2022)

UĞUR YANIKEL’İN ECE AYHAN ARAŞTIRMALARI (pasaj69.org Arşivi)

Ece Ayhan’ın 1998 yılında katıldığı televizyon programının kaydı
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-1998-yilinda-katildigi-televizyon-programinin-kaydi/

“Sevgili kardeşim Arslan Bey…” (Ece Ayhan’dan, Arslan Kaynardağ’a Kartpostal ve Mektup)
https://pasaj69.org/sevgili-kardesim-arslan-bey-ece-ayhandan-arslan-kaynardaga-kartpostal-ve-mektup/

Ece Ayhan ve Komet (Kartpostallar ve Fotoğraflar)
https://pasaj69.org/ece-ayhan-ve-komet-kartpostallar-ve-fotograflar/

BULUNTU: Ece Ayhan için düzenlenen sergi(ler)
https://pasaj69.org/buluntu-ece-ayhan-icin-duzenlenen-sergiler/

Bir Ece Ayhan Fotoğrafı
https://pasaj69.org/bir-ece-ayhan-fotografi/

KİTAPÇIK: İyi Bir Güneş – Ece Ayhan’dan Hikâyeler
https://pasaj69.org/kitapcik-iyi-bir-gunes-ece-ayhandan-hikayeler/

Şiir: Galata Kantosu (Ece Ayhan)
https://pasaj69.org/siir-galata-kantosu-ece-ayhan/

Büyütmek için tıklayın...

Ece Ayhan’ın evleri, semtleri, kentleri (1995 Mayıs’ına kadar)
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-evleri-semtleri-kentleri-1995-mayisina-kadar/

“Ben kendimi yıkıyorum, gençlere yol olsun diye(…)” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/ben-kendimi-yikiyorum-genclere-yol-olsun-diye-ece-ayhan-caglar/

“Çok adam kırmışım, özür dilerim….” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/cok-adam-kirmisim-ozur-dilerim-ece-ayhan-caglar/

BULUNTU: Deliler Bayramı (Ece Ayhan Çağlar, 1956)
https://pasaj69.org/buluntu-deliler-bayrami-ece-ayhan-caglar-1956/

KİTAPÇIK: ‘Kürt Çiçekleri: Özgür Gündem’den Yazılar (Ece Ayhan)’
https://pasaj69.org/kitapcik-kurt-cicekleri-ozgur-gundemden-yazilar-ece-ayhan/

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan Çağlar – Hikâye)
https://pasaj69.org/iyi-bir-gunes-ece-ayhan-caglar-hikaye/

Parasız yatılıdan, Parasız Yatılı’ya dair sorular (Ece Ayhan & Füruzan)
https://pasaj69.org/parasiz-yatilidan-parasiz-yatiliya-dair-sorular-ece-ayhan-furuzan/


EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13

Tem
08
2024
--

ECE AYHAN’ın Bakışsız Bir Kedi Kara’sı ABD’nin sokaklarında da dolaşıyor! BLIND CAT BLACK! (Full MP3-Youtube-Full Albüm) ve filmin Türkiye gösteriminin hikâyesi… UPAS’ta…


30 Aralık 2008, BirGün Gazetesi

Blind Cat Black adlı albümdeki şarkılar ile
filmle ilgili çeşitli efemeralara
https://upas.evvel.org/?p=2746
adresinden ulaşabilirsiniz.



13 Temmuz 2010, Star Gazetesi

Hamiş: “Ece Ayhan” başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
08
2024
--

“Günaydın Yeryüzü” Çizimleri (Fethi Karakaş, 1952)

İlhan Berk‘in 1952 yılında Yeditepe’den yayımlanan
“Günaydın Yeryüzü” adlı 3. şiir kitabından… Fethi Karakaş çizimleri…

(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız.)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden, “sahafiye” ilgilerine http://evvel.org/ilgi/imzali adresinden, Yeditepe Dergisi ve Yayınevi ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
05
2024
--

KIYILAR HALKINDIR! Kalamış ve Fenerbahçe’yi teslim etmeyeceğiz! Rantçıların Kadıköy’e tebelleş olmasına izin vermeyeceğiz!


#KIYILARHALKINDIR
Pazarlık meselesi yapılamaz!

Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı işletmesinin özelleştirilmesi ihalesinin nihai pazarlık görüşmesi 16/7/2024 tarihinde yapılacak! Sahillerimizi savunmak için herkesin bu işgali çevresine duyurmasını, itiraz sesimizin yükselmesini istiyoruz!

(FBKD) Fenerbahçe Kalamış Dayanışması


4 Temmuz 2024 Perşembe günü Kalamış Atatürk Parkı’nda, Fenerbahçe Kalamış Dayanışması’nca (FBKD) düzenlenen Panel-Forum Etkinliği’nin tam metni aşağıda yer almaktadır.


Fenerbahçe Kalamış Dayanışması (FBKD) tarafından 4 Temmuz 2024 Perşembe günü saat 19:30 ile 22:00 arasında, mevcut yat limanının “işletme hakkının 40 yıl süreyle devredilmesi yöntemi ile özelleştirilmesi” hakkında bir panel-forum düzenlenmiştir. Etkinliğin panel kısmına gazeteci yazar Bahadır Özgür, avukat Onur Cingil, mimar Toprak Erduvan ve şehir plancısı Nuri Cem Ceylan katılmıştır. Etkinliğin açılış konuşmasını FBKD’yi temsilen (ve aynı zamanda) panelin moderatörü olan Alev Ataç gerçekleştirmiştir.

AÇILIŞ KONUŞMASI (ALEV ATAÇ)

“Merhaba, Öncelikle bu akşam bizlerle olan değerli panelistlerimize ve siz değerli katılımcılarımıza Fenerbahçe Kalamış Dayanışması adına  ‘hoş geldiniz’ diyorum. Bizler ‘Kalamış’ı ranta, betona ve talana teslim etmeyeceğiz’ diyerek 2021 yılının mayıs ayından bu yana mücadele eden insanlardan oluşan Fenerbahçe-Kalamış Dayanışması’yız. Bugün Kadıköy’ün sınırları içinde yer alan Kalamış, tarih boyunca asude bir huzurun, deniziyle, ağacıyla, kuşlarıyla kısaca doğasıyla çekici ve zarif bir güzelliğin simgesi olmuştur. Onun bu özellikleri, üzerinde yaşayan insanların da yaşam biçimleri olurken, kendine özgü bir kültür de oluşturmuştur. Kalamış yıllar boyunca şairlere, ressamlara birçok sanatçıya ilham vermiş, orada yaşamayan insanlar için de her zaman bir cazibe merkezi olagelmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar, elde edilen buluntular bizlere Fenerbahçe-Kalamış bölgesindeki insan yaşamının yüzlerce yıl boyunca, bölgenin güzellikleri ve doğal yaşam değerleriyle uyumlu bir şekilde var olduğunu göstermektedir. Fenerbahçe-Kalamış bölgesi İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden olan Khalkedon’un merkezine çok yakın bir alandır. Kurbağalı Dere Vadisi vaktiyle incir ağaçları, bağ kütükleri, geniş bostanlarla dolu iken, Kalamış, Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının yazlık mekân olarak tercih ettikleri bir bölge olmuştur. 19. yy.’da ise bu bölgede yer alan bahçeler parka dönüştürülmüş, halka açılmış ve çok rağbet gören gezi alanları haline gelmiştir. Böylece bölgenin olağanüstü güzelliği ve ambiyansından halkın yararlanması gerektiği düşüncesi, çok uzun yıllar önce hayata geçirilmiştir. Son yıllarda ise, Kalamış, barındırdığı yat limanı nedeniyle halkın gündemine sıkça gelmekte, bu nedenle de önemli bir mücadele alanı olarak anılmaktadır. Mücadele alanının merkezinde ise, mevcut yat limanını büyüterek bu bölgeyi daha fazla ticarileştirecek, betonlaştıracak, büyük bir rant ve talan alanı haline getirecek, Kalamış’a, kıyılarına, sahiline halkın erişimini tamamen engelleyecek olan özelleştirme projesi yer almaktadır. Bu rant ve talan projesi, mülkiyeti Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ.’ye ait olan “Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın, 40 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu etkinliğimizin amacı iktidarın bitmek tükenmek bilmeyen rant ekonomisi anlayışına Kalamış’ı teslim etmemek için 2021 yılından bu yana sürdürdüğümüz mücadelemizde farkındalığı arttırmak ve mücadelemizi büyütmektir. Bu amaçla sizlerle beraberiz. Katılımınız bu nedenle çok değerli. Bugün panelistlerimizle Kalamış’ın mevcut durumunu, sorunlarını, ihale sürecini, yürütülen hukuksal mücadeleyi, planlanan proje hayata geçerse bunun Kalamış’a, Kadıköy’e ve İstanbul’a etkilerini konuşacağız. Etkinliğimizi 3 bölüm halinde yapacağız. İlk olarak panel bölümünde konuşmacılarımızdan sizler adına soracağım soruların cevaplarını alacağız. İkinci bölümde panelistlerimiz sizlerden gelen soruları cevaplandıracaklar, sizlerin katkı ve görüşlerinizi dinleyeceğiz. Üçüncü bölüm ise panelimizin özetlenmesi ve kapanışı şeklinde olacaktır.”

PANELİSTLERİMİZE SORULARIMIZ VE CEVAPLAR:

Hiçbir özelleştirme olmasa bile, Kalamış ve çevresinin, yat limanının mevcut durumu, kullanımı ve getirdiği sorunlar nelerdir?

TOPRAK ERDUVAN: Öncelikle parkta aşırı bir kullanım var. Plastik örtülü çimler, parka beton dökülmesi, etkinlik işgali, yoğunluğa uygun olmayan dolgu alan, kalabalık kaynaklı halk sağlığı sorunları, çok yoğun kalabalığın olduğu günlerde tehlike anında ihtiyaç sahiplerine ulaşma zorluğu, ulaşamama riski, trafik, hava kirliliği, gürültü, plastik atıklar, ticarileşme, doğru planlama yapılmaması, kamuya açık alan olma özelliğini yitirme gerçeği, parktaki doğal yaşamın çok zarar görüyor olması Kalamış Atatürk Parkı’nın ve Kalamış’ın karşı karşıya olduğu en temel mevcut sorunlardır.

Kalamış Yat limanı ihalesi 2017 den bu yana ilan edilip neden daha sonra iptal ediliyor? İktidarın ihaleden beklentileri ve aslında ihalenin arkasında yatan gerçekler nelerdir? Siz Gazete Duvar’daki yazınızda “Kalamış Yat limanı bir kez daha satışa çıkarıldı. Ama burada mesele özelleştirme değil sadece. Genişleterek özelleştirme” diyorsunuz. Buradaki özelleştirmeden ne anlamalıyız? Halka etkileri ile birlikte açıklar mısınız?

BAHADIR ÖZGÜR: İhalenin arkasındaki gerçek genişletilmiş özelleştirmedir. Bundan ne anlamalıyız? Yat limanında olanlar aslında ülkenin diğer yerlerindeki toprakların özelleştirilmesine benzemektedir. Özelleştirmeler 2000-2010 yıllarında kamu malları tarafında olurken 2010 sonrasında toprak özelleştirmelerine dönüştü. 49 yıllığına devirlerle tanıştık. Yani 2010 dan sonra toprakların özelleştirilmesi söz konusudur. Dünyada çok önceden başlayan bu durum bizde yeni başlamıştır. Yani zeytinlik alanların kamulaştırılması gibi. Turizm, maden çıkarma gibi nedenlerle özelleştirmeler olmaktadır. Şimdi ise denizde özelleştirme olmaktadır. Kalamış gibi. Genişletilerek özelleştirme dönemi; toprak özelleştirmesi bu dönemde başladı. Topraklar kamusal alanlar olarak belirlenmişti daha önceleri, ancak 2012’den itibaren bu durum yasal olarak da değişti. Tapu Kadastro Kanunu, Afet Yasası, Maden-Enerji Yasası gibi yasalar aynı yıl içinde değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin hepsi 2012 yılında olmuştur. Bu kanunlar aslında birbirleri ile entegredir. Bu süreçler 2012, 2013’den beri süre gelmektedir. Kalamış Yat Limanı ile ilgili işletme hakkının devredilmesi söz konusu idi. Süre doldu ama bu konu ertelenmektedir. Ortada siyasi bir çekişme vardır. Koç grubuna baktığımızda tank ihalesi, otoyol ve köprüler gibi ihaleler ellerinden alındı. Kalamış da ertelendi. Süreç tamamlandı. Resmi Gazete de yayınlandı ancak, iktidar ile Koç grubu arasındaki bu siyasi iç çekişme nedeni ile ihale tamamlanmıyor. İktidarın kendisine yakın gruplardan bu ihaleye girenler olsa idi belki bu süreç sonuçlanacaktı. Türkiye’de 40 adet yat limanı vardır. Başka yerde olmayan durumlar Kalamış’ta yapıldı. Aslında durum Kanal İstanbul ile bağlantılıdır. Burada bir port düşüncesi vardır. Kanal İstanbul’u da hayata geçirerek Kanal İstanbul’dan Mersin’e kadar portlar ve yat limanları inşa etmeyi planlıyorlar. Kalamış Yat Limanı durdurulamazsa Kadıköy Port yolu da açılmış olacak. Mevcut yat limanlarının genişletilmesi istenmektedir. DENİZDE KAPASİTE ARTTIRIP tesis yenileme düşüncesi vardır. Karada bir kapasite artışı yapmıyoruz diyorlar ancak, burada denizde bir kapasite arttırma söz konusudur. 26.000 m2’lik bir inşaat alanı görülmektedir. Bu durumda parka doğru bir inşaat başladı mı bu parkın bitmesi demektir. Projede küçük oteller, 2 katlı en az 10 kadar tesis restoran vb. düşünülüyor. Burada önemli olan yat limanının Galataport’ta olduğu gibi bölgeyi kapatıyor  olmasıdır. Bu tarz yerlere hem maddi olanaksızlık yüzünden hem de yaratılan tarz yüzünden gitmek istemeyeceğiz. Böylece kapatma fiilen olmaktadır. Sizin bizim gibi insanların, halkın gideceği tarzda bir şey yaratmamış oluyorlar. Datça’da da 550 yatlık benzer bir yat limanı kuruluyor. YAT LİMANLARI KIYILARI KAPATMANIN EN KESKİN YOLLARINDAN BİRİ. KIYILARDA YAT LİMANI OLUNCA HALKA HİTAP ETMEDİĞİNDEN KAPATILMIŞ OLUYOR.  İnsanlar ellerindeki varlıkların bu yolla değerlenmiş olduğunu düşünerek aslında yanılıyorlar. Örneğin Yalıkavak. Para açısından varlıkları değerlenmiş oluyor fakat kaybettikleri farklı şeyler de söz konusudur. Datça, Marmaris, Kaş, Assos, Çanakkale kıyıları kapatılma tehdidi altında, bölgede aslında mülkler beklenildiği kadar değerlenmediği gibi mafya, oligark akını ve değersizleştirme yaşanıyor.

İşletme hakkının belli bir süreyle verilerek özelleştirme yapılması hukuken ne anlama geliyor? Bu çerçevede yat limanı özelleştirme süreçleri ve hukuki durum nedir? Bugüne kadar nasıl bir hukuki mücadele yürütülmüştür? Bundan sonra yürütülmesi gereken bir hukuki mücadele alanı var mıdır?

ONUR CİNGİL: Teknik ve hukuk insanlarının zorlandığı bir süreçten geçiyoruz. İşleyişin adil ve doğru yürütüldüğü ülkelerde teknik ve hukuk zorlanmaz. Kıyı işgalinin uzun bir geçmişi var. Geçmişte de turizm tesisleri, siteler, otellerle kıyılar işgal edilmişti aslında. Anayasa’nın 43. maddesi aslında çok net, kıyıya erişim bir kamusal haktır, ancak uygulanmıyor. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu da 2012’de yayınlandı. Aslında 2012’den itibaren kanunlar değiştirilerek halkın merkezden gönderilme süreci başladı. Normal bir özelleştirme süreci yaşanmadı. İşletme hakkı ihalesi plan değişikliği ile açıldı. 40 yıllık bir peşkeş süreci bu aslında. Alanı genişletiyor ve kapasiteyi arttırıyor. 1984 özelleştirme yasası ile başlayan 1989-1992-2011 özelleştirme furyası Kalamış için 2011 yılında başlamıştır, çünkü rantabl bir yer burası. 2015 yılında Setur ihaleyi almıştır. Kalamış Yat Limanı ihalesinin durdurulması için 32 Kadıköylü vatandaşın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru hala sonuçlanmadı. En son Adalet Bakanlığı bu konuda vatandaşların bireysel başvuru, şikayet hakkı olamayacağı yönünde görüş vermiş Anayasa Mahkemesi’ne. Bu çok sorunlu bir görüştür. Kalamış’ta ironik bir şekilde ÇED gerekli değil kararı çıkmış.  Doğa ve çevre talanlarına karşı devletle uğraşmak ironisi yaşanan pek çok örnek sayılabilir; Kuzey Ormanları, Kaz Dağları, Validebağ. Esas olan sivil direniş, halkın hep birlikte bu projeye karşı durması. 

BAHADIR ÖZGÜR: Kullanım alanı genişletiliyorsa muhakkak ÇED olmalı. ÇED raporu gerekli denirse halka sorulması, halkın görüşünün alınması gerekiyor. ÇED için halkın katılımı zorunlu. Burada ÇED niye yok, neden istenmiyor, bu çok önemli bir nokta. Bölge halkını marina etkilemez yorumu yapılıyor.

2013 ve 2015 de yapılan plan değişikliklerinde Mimarlar Odası’nın açtığı davalar var. Yeni durum için açılmış dava var mı? Varsa konusu ne? Yerel yönetimlere rağmen bu proje hayata geçirilebilir mi?

TOPRAK ERDUVAN: Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı’nın 40 yıl süreyle “İşletme Hakkının Verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi için ihale açıldı. Biz de bu idari işleme idarenin ilk savunması dahi alınmaksızın YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve yargılama sonucunda İPTALİNE karar verilmesi için dava açtık. Çünkü şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu ihale mevzuatına, kamu yararına ve hukuka aykırı. Bu idari işlem 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapılıyor. Yani içeriğinden bağımsız olarak, proje ne olursa olsun, bu kamuya ait bir alanın özelleştirme yoluyla sadece belli bir zümre tarafından kullanılmasıyla, belli bir zümrenin çıkarları doğrultusunda sonuçlanacak. Öncelikle oda/kurum olarak; mesleğin ve meslektaşların hak ve çıkarlarını korumak, şehir planları ve uygulamalarının, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun yapılmasını denetlemek, bu konudaki eksiklikleri, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları yapmakla yükümlüyüz. Biz, “bu yükümlülükler nedeniyle, bugüne dek alınan emsal kararlarda da belirtildiği gibi “şehircilik ilkelerine ve hukuka aykırı olan bir uygulamanın hayata geçirilmesi”ne ilişkin kent mekânı ile ilgili ihaleler ile ilgili olarak TMMOB Mimarlar Odası’nın “dava açma sorumluluğu var” gerekçesiyle dava açtık. Peki bu pratikte ne ifade ediyor, projesi şartnamesi açıklanmamış yat limanıyla ilgisi ne? Buna en iyi örnek Galataport. Oradaki İstanbul modern binası ödüllü bir yapı olsa da denize açılan nadir meydanlardan birini kapatmış, kıymet bindiren özelliklerinden biri olan denize açılma halini yok etmiştir. Dolayısıyla iyi bir mimarlık örneğidir diyemiyorum. Zarar vermiştir. Yat limanı için de benzeri durumlar yaşayacağız.  Bugün nasıl hemen parkın bitimi naylon brandalarla çeviriliyse bu katlanarak artacak. Brandaların içinde sözde iyi hangi özelleştirilmiş işletme olursa olsun brandanın duvarın arkasındakinin hakkını yemiş olacak. Ayrıca Galataport ne kadar girilebilirse yat limanı daha da girilemez olacak. Güya kamuya açık alan ama bugün her sokak sanatçısı Beşiktaş’taki gibi çalabiliyor mu? Sokakta yaşayan kent sakini dostlarımızı köpekleri kedileri savunmak istediğimizde o sahilde meydanda nöbet tutabilecek miyiz? Vapuru bile zümreye özel… En basitinden 2 sandalye atıp bir örtü serip piknik yapma şansımız yok. Kafeler vb. var ama açıkçası çoğunda oturma şansımız da yok. Galataport nasıl belli bir zümreye ait olacaksa yat limanı ve çevresi de o hale gelecek. Hatta yat limanı, ihalesinin şartnamesiyle bugünden kapalı. Başta saydığım amaç ve yükümlülükleri kamu yararına yerine getirebilmemiz için şartnameyi görmemiz gerekiyor. İhale şartnamesinde kamu zararına ilan hükümleri nasıl görüp de kontrol edeceğiz ki kamu yararı için itiraz edebilelim? Burada ihlal edilen itiraz hakkı çok riskli bir konu. Sadece bizim değil tüm odaların, orada itiraz hakkı olan herkesin itiraz hakkı bu gizlilik sayesinde ihlal edilmiş oluyor. Parktan ve mevcut limandan gelen insan ve trafik yükü kenti her gün boğuyorken hem etkinliktekiler hem mahalledekiler için risk oluşturuyorken yat limanının ihalesi ile artacak yükün kontrolünü yapma şansımız bile olmadı. Eğer şu an iptal gelmezse ihale sonrası uygulama zorunluluğu nedeniyle iptal daha da zorlaşacaktır. Yani itiraz ya da durdurma için ihale sonucunu beklemek kendi işimizi zorlaştıracaktır. Halbuki; bu alan: 2. derece doğal sit alanı ve 3. derece arkeolojik sit alanı ayrıca 1. derece doğal sit alanına komşu. Kıyı çizgisi ile deniz arasında. Ancak söz konusu alana ilişkin imar planı değişiklikleri; komşu sit alanı planı ile birlikte ve bütünleşik bir yaklaşım içinde hazırlanmamış, Koruma İlkeleri ihlal edilmiştir. Plan hiyerarşisi bozulmuş, 1000 ölçekli planlar 5000 ölçeklilerden önce askıya çıkmıştır. Dava konusu ihale işlemi meri imar planı hükümlerine dahi uyulmadan hazırlanmış, özelleştirme işlemine dayanak olarak herhangi bir imar planı askıya çıkarılmamıştır. Çünkü turizm tesisi denmesine, on binlerce m²lik inşaat alanı artışlarına ihtiyaçları var. ÇED raporu yok, belli bir zümrenin kazancı için 10 binlerce m2lik alan inşa edilirken kamuya ait doğal alanlar zarar görecek. Kıyı siluetinin bozulmasına, biyolojik ve kimyasal kirliliğe, deniz alanında ekolojik dengenin bozulmasına, doğal su akımlarının ortadan kalkmasına, yelken sporunun yoğun olarak yapıldığı alanın küçülmesine, inşaat yoğunluğu ile ilave gündüz nüfusu ve taşıt yoğunluğuna, doğal yaşamın tehlikeye girmesine ve hava koridorunun kesilmesine neden olacak, bölgenin karakteristik dokusu bozulacaktır.

Kıyılar salt su kenarları değildir. Onlar, iyodu, kumu, tuzlu ya da tatlı suyu, radyoaktivitesi, güneşi ve rüzgârı ile bir değerler bütünüdür. Bu bütün insanın sağlıklı yaşam kaynağının başta gelen öğelerinden biridir. Bu sebeple kıyılar bir kişinin veya bir topluluğun olmamalıdır, kamunun olmalıdır. Ülkenin tüm bireyleri kıyıların nimetlerinden eşit olarak yararlanmalıdır. Yani bazı alanları satamazsınız, yetkiniz olsa da sözde yasal olsa da meşru değildir.

2013 ve 2015 yıllarında plan değişikliği yapılarak denizde ve karadaki dolgu alan için plan değişikliği yapılarak özelleştirmenin altyapısı oluşturuldu. 2013 deki plan değişikliğine Kadıköy Belediyesi ve Mimarlar Odası, 2015 yılındaki plan değişikliğine Kadıköy Belediyesi, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası dava açtılar. Şehir Plancları Odası neden bu davayı açtı? Dava nasıl sonuçlandı?

Planlanan bu proje hayata geçerse bunun Kalamış’a, Kadıköy’e ve İstanbul’a etkileri ve geleceğe dair tehditleri neler olur? Kadıköy Belediyesi’nin ve İBB’nin bu projedeki sorumlulukları nelerdir?

NURİ CEM CEYLAN: Bu alan için 2013, 2015 ve 2017 yıllarında 3 adet plan yapıldı. 2013’de Şehir Plancıları Odası’nın açtığı bir dava yok, çünkü o sırada Mimarlar Odası bir dava açmıştı, Şehir Plancıları Odası diğer odalara göre üye sayısı az ve bütçesi sınırlı bir oda. 2013 de yapılan plan emsal farklılıklar nedeniyle iptal ediliyor. Ancak 2015 yılındaki plana dava açılmıştır.  2015 yılındaki plan ise ÇED raporu olmadığı için iptal edilmiştir. Plan hazırlamak uzun bir süreç olduğu, sadece kurum görüşlerini almak 1 yıl gibi bir süreye ihtiyaç duyarken, 2 yılda bir plan hazırlamayı başarmışlar. 2017 yılındaki yeni plana yapılan itirazlar, açılan dava, dava konusu planların üst ölçekli planlara uygun olduğu, hukuka aykırılık bulunmadığı, koruma ilkelerine uygun olduğu, ÇED olumlu kararına ihtiyaç bulunmadığı gerekçeleriyle reddine karar vermiştir. İtiraz konusu koruma amaçlı nazım imar planı ve uygulama imar planının birlikte onaylanarak askıya çıkarılması, koruma amaçlı imar planlarının ana kararlarının anlaşılması, tartışılması ve itirazların değerlendirilmesine izin vermemesi açısından planlama ilkelerine aykırıdır. Planlar katma değer de sağlayabiliyorlar. İktidar planları değiştirip proje üretirken kamu yararı/toplum yararı gibi çok anlamlı olmayan kavramlar ortaya çıkarmış durumda. Plan herhangi bir zümre için yapıldığında kamu yararı ortadan kalkar. Kalamış Yat Limanı, yarı kamusal olarak nitelendirilen kontrollü geçişlerin olduğu ve açık alanlar (park, kumsal, yaya bölgeleri) ile bağlantısı bulunan bir yat limanıdır. Yat limanı ihalesinde mekânsal sınırlar %20’den 30’a çıkarılabiliyor. Yükseklik katsayısı 0.31 yapılarak bir bölge ticarileştiriliyor. İstanbul’un tüm kıyı alanları değerlendirildiğinde kamusal erişilebilirlik yaklaşık olarak yarı yarıyadır (%42 erişilebilir, %40 erişilemez). Milattan önce 3000’lere ulaşan bulgulara sahip bir sit alanı, bu nedenle burada muhakkak arkeolog ve müze gözetimi gerektirirken inşaat alanı haline dönüştürülecek. Diğer taraftan Kıyı Kanunu Mekânsal Yapı Yönetmeliği’ne de uyulmuyor. Yerel yönetimler özelleştirmeye itiraz eden davalar açabilirler, ruhsat süreçlerini, kazı takibini yapabilirler.  15.000 m2 alanda inşaat için günde 10-20 kamyon trafiği bölge için ciddi risk ve takip sorumluluğu yaratıyor.

Panel bölümü tamamlandıktan sonra forum kısmında katılımcılar görüşlerini dile getirdiler, panelistlere sorularını yönelttiler. Bu kısımda dile getirilen görüşler arasında;

– ÇED raporu istenmemesinin nedeninin, alanın dolgu alan olması ve aslında burada bir inşaat yapılmasının mümkün olmadığı hususunun düşünülebileceği,

-çevreye ilişkin bütün sorunların bütünlüklü düşünülmesi gerektiği,

-özelleştirme süreçlerinin bugün değil 24 Ocak 1980 Kararları ile Turgut Özal tarafından başlatıldığı, aslında Latin Amerika için hazırlanan neo-liberal sürecin Türkiye’de de adım adım uygulandığı,

-24.01.1980 de başlayan bu neo-liberal politikaların, şirket çıkarları ile kamunun çıkarları çatıştığında devletin her türlü kanun ve uygulama ile özel şirketlerin yanında yer alması anlamına geldiği, bütün kamu ihale ve projelerinde şirket çıkarlarının kar amacının öncelendiği, (ÇED istenmemesi, işletme hakkının 40 yıllığına devri ile özelleştirme gibi kavram kargaşası yaratılması, Anayasa Mahkemesi’ne başvuran 32 vatandaşa, sanki 32 kez bilirkişi gelmiş gibi masraf yansıtılmasına benzer şekilde halkın mahkeme masraflarıyla korkutulması, pafta ve emsal oyunları gibi kirli yöntemlere başvurulmasında olduğu gibi)

-en temel hakkımızın temiz hava hakkımız olduğu,

-Validebağ’da, mücadelenin sürekliliği sonucunda başarıya ulaşıldığı,

-Kadıköy’de 139 adet baz istasyonu bulunduğu, bunun için de dava açılmasının uygun olacağı, bunun için mücadele edilmesi gerektiği

-sahne veya etkinlik alanı kurmak gibi parkta yapılacak işlerde kullanılacak iş makinaların Kadıköy Belediyesi’nce tanımlanması ve bunun kurallarının ilçe belediye meclisinde kararının alınması gerektiği, (her taşeron firma istediği ekipmanı parka sokamamalı)

-ihale için inşaat emsal alanı belirlenirken yapay yürüme iskelelerinin doğal kara parçası olarak kabul edildiği, yani denizin de hesaba katıldığı,

gibi konular yer almıştır. 

Yerel yönetimlerden beklediğimiz destek nedir? sorusuna Toprak Erduvan aşağıdaki maddelerle cevap vermiştir:

-Dayanışma ile bir durmak✓

-Görünürlük✓

-Dava açılabilir✓

-Ticarileşme karşıtı durabilir✓

-Parka girecek araç yönetmeliği olmalı✓

Validebağ’daki Ekoloji Tabanlı Yönetim Planı süreci düşünülür mü? sorusuna FBKD’dan Alev Ataç, “Validebağ ile Kalamış’ın farklı olduğunu, biri doğal alan iken diğerinin dolgu alan olduğu, ancak bunun deniz için düşünülebileceği, bunun için de akademisyenlere danışılabileceği” şeklinde cevap verdi.

Kalamış’da ne yapılması lazım, ne istiyoruz, somut öneri olarak ne istemeliyiz? şeklindeki katılımcı sorusuna Bahadır Özgür cevap verdi:

Türkiye’de ilk özelleştirme 1984 yılında Iğdır Pamuk Fabrikası’nda yapıldı. O zaman bunun kendisine bir etkisinin olmadığını düşünerek hiç kimse duyarlılık göstermedi, itiraz etmedi. Bugün bilmemiz gereken şey, kamu varlığı gittikten sonra yerine konulamaz olduğudur. Özelleştirme yapıldığında mafya geliyor. Buraya niye dokunuyorsun? Yapılanların bana ne yararı var? diye düşünmeli, kamu yararı/ihtiyacı olmayana itiraz edilmeli. Şu anda olması gereken parka hiçbir şey yapmamaktır. Olanı korumak gelecekteki refahımızın güvencesi olacaktır.

PANELİSTLERİMİZİN FORUM KAPSAMINDAKİ KAPANIŞ/SON SÖZLERİ:

Nuri Cem Ceylan: Bütün alanlarda dayanışarak mücadele edeceğiz.

Bahadır Özgür: Anadolu’da bir çok direniş var, ülke kıpır kıpır. İnsanlar her yerde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Mücadele eden bütün herkesin, bütün toplumun bir arada durması gerekiyor. Siyaseten güçlü olmanız gerekiyor. Özelleştirme aksamıyor, gündemle oyalanıp dikkati dağıtmayalım..

Onur Cingil: Doğanın yeşili doların yeşiline karşı bu dönemde. Örgütlü olmak, mücadeleyi büyütmek ve önce kendimize güvenmek tek gerçek.

Toprak Erduvan: Mülkiyet hakkı değil barınma hakkı.


FBKD OLARAK FORUM KAPSAMINDAKİ SON SÖZÜMÜZ:

Dünyanın her yerinde, yat limanları yapılırken, yatların ihtiyaçları doğrultusunda yat limanlarının yanında bazı tesislere, işletmelere yer verilmesi gibi hususlar gözetilir.

Bu nedenle yat limanlarının yapılacağı yerin seçiminde, dünyada “yerleşim yerlerinin içinde olma” değil “yerleşim yerlerine ulaşım kolaylığı” şartı aranır. Yat limanlarının yerleşim yerlerinin içinde olmaları, o çevreye dünyanın her yerinde yük getirir.

Esas olarak tekneler ve sahipleri için kurulan yat limanlarının, kentin dışında kurulmaları tercih edilmelidir.

İstanbul’da bulunan 7 yat limanının da düşük kapasite ile çalıştığı bilinmektedir. Bu nedenle burada neden bir kapasite artışına ihtiyaç var, neden daha çok yat limanı yapılmalı bunlar bilinmiyor? Yat limanı bir kamu ihtiyacı değil.

Bu proje, halkın anayasa ile güvence altına alınmış olan kıyıya erişim ve kentte sağlıklı ve güvenli yaşam haklarını hiçe saymaktadır. Neo-liberal politikalarla halka dayatılan bütün özelleştirme ihalelerinin amacı, kamusal alanları halkın elinden alarak sermayeye rant yaratmaktır.  Fenerbahçe Kalamış Dayanışması olarak bizler, Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı özelleştirmesine ve bölgenin bir bütün olarak çok zengin bir azınlığın kullanımına sunulmasına, bir çeşit soylulaştırılmasına karşı çıkıyoruz. Ayrıca balıkçılar da barınakları ile bu bölgenin ilk kullanıcıları ve gerçek sahipleridir ve  onların da hakları gasp edilemez diyoruz.

Kent mücadelesi bütünlüklü bir mücadele olmalıdır. Bu nedenle mücadele, sadece “Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı ve Çevresi” ile sınırlı kalmamalı, Söğütlüçeşme ve Kuşdili Çayırı da dahil olmak üzere Kadıköy’ün Haydarpaşa’dan Fenerbahçe’ye kadar uzanan bölgesinin doğasını, tarihini, yaşamını tehdit eden girişimlerin ve yapılaşmanın da önüne geçecek şekilde olmalıdır. Fenerbahçe-Kalamış Dayanışması bu bilinçle hareket etmektedir.

Mücadelemizin odağına Fenerbahçe-Kalamış bölgesini koymakla beraber, kentin havasını, suyunu kirleterek ekolojik dengeyi bozan, ağaçlarını, hayvanlarını tehdit eden, halk ve çevre sağlığı ve güvenliğini yok edecek bütün “projelere” de karşı çıkarak kent mücadelesinin ancak bütüncül bir yaklaşımla sürdürülebileceğini savunmaktayız.

Fenerbahçe Kalamış Dayanışması olarak; yaşam alanlarımızın rant uğruna talan edilmesine, tarihsel ve kültürel değerlerimize hukuksuzca ve fütursuzca yapılan saldırıya seyirci kalmayacağımızı ve izin vermeyeceğimizi buradan bir kez daha duyuruyoruz, tüm doğa ve yaşam savunucularını, Kadıköy Belediyesi’ni ve İBB’ni de bu mücadelede yanımızda görmek istiyoruz, bu mücadeleye paydaş olmaya davet ediyoruz.

Bütün katılımcılarımıza çok teşekkür ediyor, mücadeleyi hep birlikte büyüterek mutlaka başarılı olacağımıza olan inancımızı bir kez daha duyuruyoruz.

FENERBAHÇE KALAMIŞ DAYANIŞMASI
instagram: @fenerbahcekalamisdayanismasi
twitter/x: @fbkalamisday



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe” ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, Kadıköy başlıklı ilgilere ise http://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
03
2024
--

Hikâye: “BİR ŞİŞE SERUM” (Nâzım Hikmet)

“Hikâyeler”, Nâzım Hikmet
Adam Yayınları, 5.Baskı, Mayıs 1994, ss. 7-9

(Hikâyeyi okumak için sayfaların üzerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Buluntular (Efemeralar) | Etiketler:
Tem
03
2024
--

Günaydın Şarkısı (Zafer Yalçınpınar)

biraz daha uyumalıyız
saatleri ve martıları kapatın
hepimiz çıldırmış gibiyiz
işyerlerine yetişmek için
işyerlerinde sömürmek için
kendimizi
_______kendimize
çarptırmak için

sivri sinekler
ve diğer kan emiciler
bizi bekliyor

haydi biraz daha uyanmalıyız, yapabilirsin!
kediler ve köpekler bizi bekliyor
atlar ve eşekler bize benziyor
bahçeler ve çicekler bizi suluyor
elbiseler gömlekler bizi giyiniyor
bilgisayarlar bizi hesaplıyor
güvenlikler bize bakıyor
çocuklar okula yetişiyor

biraz daha uyanmalıyız, yapabilirsin,
her şeyi tüketmek için
her şeyi üretmek için
kendimizi
_______kendimize
satmak için

biraz daha kalkmalıyız, yapabilirsin!
kostak kostak ayakkabıları giymek için
göçmen çocuk işçilerin ellerinden

biraz daha çalışmalıyız, yapabilirsin koçum…
bu istanbul’un açgözlülüğüne
taksit, kira ve rant yetiştirmek için
borçlanmalıyız tüm holdinglerin geçmişine
bankalara, belediyelere, hipermarketlere
beyaz eşyacılara, araba galerilerine
özel okul ve hastane ve veterinerlere
ve dolandırıcıların tüp bebek merkezlerine
para ve sermaye yetiştirmek için
simsarların zümrütlü ve şımarık tarihine
biraz daha uyanmalıyız yapabilirsin, eminim!

sonucu söylüyorum:

günün ilk ışıklarıyla
biraz daha yaşamalıyız
emekli olmak için hiçbir yerde
ölümü beklemek
ve gömmek için
kendimizi
______kendimize

Zafer Yalçınpınar
21 Haziran 2024


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine ve şiir kitaplarına http://bit.ly/zypsiir adresinden -ücretsiz olarak, pdf biçeminde- ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com