Tem
03
2024
--

Hikâye: “BİR ŞİŞE SERUM” (Nâzım Hikmet)

“Hikâyeler”, Nâzım Hikmet
Adam Yayınları, 5.Baskı, Mayıs 1994, ss. 7-9

(Hikâyeyi okumak için sayfaların üzerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Buluntular (Efemeralar) | Etiketler:
Haz
30
2024
--

YAŞAMAYA DAİR (Nâzım Hikmet)

Yaşamaya Dair, Nâzım Hikmet
Gözlem Çocuk Aşama Dizisi No.10, 3. Baskı, Nisan 1979
Çizimler: Yunus Saltuk

(Sayfaları büyütmek için üzerlerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden, “sahafiye” ilgilerine ise http://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
21
2024
--

Yel Üfürdü, Su Götürdü (Nâzım Hikmet)

Nâzım Hikmet, “Yel Üfürdü Su Götürdü”
Cem Yayınevi, 1977, 1. Baskı
Hazırlayan: Asım Bezirci, Resimleyen: Ferruh Doğan

(Resimleri büyüterek okumak için üzerlerine tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden, “sahafiye” ilgilerine ise http://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
15
2024
--

Nâzım Hikmet cevap veriyor!

(…)

Kemal SÜLKER
“Nâzım Hikmet’in Polemikleri”, Ant Yayınları, 1968, s. 82-84


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
03
2024
--

Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal (Haziran’da ölmek zor!)

3 Haziran 1963’te vefat eden büyük şair
Nâzım Hikmet’i saygıyla anıyoruz:
https://evvel.org/ilgi/tas-ucak


Orhan Kemal ve Nâzım Hikmet (Bursa Cezaevi yılları…)

Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e (Raşit Öğütçü’ye) yazdığı mektuplardan;

(…)
Muhakkak ki bir sıçrama devresindesin. Ve bu sıçramanın başarıyla gerçekleşmesi gelecek edebiyat faaliyetinin üzerinde çok tesirli olacaktır. Ben senin memleketimin en büyük muharrirlerinden biri olacağına eminim… İnsanların birçok taraflarını doğru olarak değerlendirmekte çok yanılmışımdır. Yanılmadığım bir şey varsa o da bir insandaki sanat kabiliyetidir. Beni yalnız bu hususta dolandırmadılar. Sende sanatkâr malzemesi, yapısı, soluğu mükemmeldir. Sana dolu dizgin güveniyorum. (“Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e iki mektubu”, Sanat Emeği Dergisi, Sayı:4, 1978, s.39)
(…)
Ben şahsen, gün geçtikçe ve aramızda zaman uzadıkça seni bir kat daha seviyorum. Memleketime, Türk halkına, dünyaya ve insanlarıma faydalı ve onlara lâyık olacağından eminim. Sana güveniyorum. Sahici Türk edebiyatı senden dünya ölçüsünde eser beklemektedir. Göster kendini Raşit.  (Nâzım Hikmet, ”Yayımlanmamış Eserler”, Cem Yay., 1977, s.350)


Orhan Kemal’in Gözünden Nâzım Hikmet

(…)“Hapishanede çehrelerini sık sık görmeye mecbur olduğumuz bir topluluk var, kravatlı, bey ıskartası, muhasip, kasadar –hakaret olsun diye veznedar demiyorum- kâtip, tahsildar, maliye memuru, ne bileyim ben, bu çeşit “Küçük burjuva”lar. Bunların karakterleri malum: Hem kel, hem fodul. Bütün hareketlerinden, sözlerinden kendini beğenmişlikleri akar. Mesela Nâzım Hikmet’e bunlardan birisi der ki:

-Bana bak Nâzım, sen insandan anlamıyorsun azizim, sen insanları ayırt etmekten yoksunsun!

Ben kudururken Nâzım Hikmet “Sen insan ayırt etmekten yoksunsun,” diyen “Serseriye” hiç kızmaz, özellikle gülümser ve ona bomboş gözlerle bakar. Biliyorum bu bakış o kadar anlamsız ve boştur ki, anlayana sivrisinek saz… O böyle bakarken kim bilir hangi konu üzerinde düşünüyor, çok iyi bildiği karşısındaki bu budalayı –kim bilir kaç milyonuncu misalini- tekrar önündeki bir aynaya bakar gibi okuyor.”

Orhan Kemal, Yazmak Doludizgin, Günlük, Tekin Yayınları, 2002,s.30-31


2 Haziran 1970’te vefat eden
“gerçek toplumcu” Orhan Kemal’i saygıyla anıyoruz:
https://evvel.org/?s=Orhan+Kemal


May
20
2024
--

OYUNLARIM ÜSTÜNE (Nâzım Hikmet, 1962)

(Görselleri büyüterek okumak için üzerlerine tıklayınız…)
Türk Tiyatrosu Dergisi, Ekim-Aralık 1976, Sayı: 422, ss. 6-14


Hamiş: EVV3L kapsamındaki Nâzım Hikmet ilgilerinin tamamına http://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
13
2023
--

14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında Nâzım Hikmet’e aydınlardan mektup: “…açlık grevinize fasıla vermenizi rica ediyoruz.”

(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)


Birinci Mektup İmzacıları: (Ön Sayfa) Oktay Rifat, Dr. Hakkı Balamir, Muvaffak Şeref, Cahit Sıtkı Tarancı, Niyazi Ağırnaslı, Ferit Anlar, Ayhan Anlar, Melih Cevdet Anday, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cevdet Kudret Esendal, Prof. Dr. Behçet Kamay, Ordinaryüs Profesör Vasfi Raşid Sevig, Doç. Dr. Hüseyin Cahit Özen, Adnan Saygun, Asım Ruacan, Dr. Kemâl Narin, Doç. Dr. Sadun Aren, Ahmet Cevat Emre (Arka Sayfa) Ahmet Evintan, Nazım Kâmil Bayur, Mümtaz Faik Fenik, Ulvi Uraz, Prof. Dr. Behçet Tahsin Ramay, Melek Gün

İkinci Mektup İmzacıları: Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Orhan Veli, Sabahattin Eyüboğlu, Fikret Adil, Mina Urgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abidin Dino, Sait Faik


Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlamıştı. Avukatının isteği üzerine açlık grevini bir süre durduran şair, 1 Mayıs 1950’de tekrar greve başladı, 13 Mayıs’ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Nâzım’ın annesi Celile Hanım, tek başına bir kampanya açmıştı. 9 Mayıs 1950 günü Celile Hanım üzerinde “Haksız yere mahkum edilen oğlum Nâzım Hikmet açlık grevindedir. Ben de ölmek istiyorum gece gündüz oruçluyum. Bizi kurtarmak isteyenler bu deftere adreslerini yazarak imzalasınlar” yazılı bir dövizle Galata Köprüsü’nün üzerine çıktı, kısa bir süre sonra “trafiği engellemek” suçlamasıyla gözaltına alındı. (…)

(…) Üç şair, Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday, Nâzım’a destek için Ankara’da üç günlük açlık grevi yaptılar. (12 Mayıs 1950) (Bkz: https://evvel.org/garipciler-nazim-hikmet-icin-aclik-grevinde-1950)

14 Mayıs 1950’de yapılan seçimleri DP kazanmıştı ve yeni hükümetin kurulması bekleniyordu. Seçimden üç gün sonra, Adnan Adıvar, Halide Edip, Sait Faik, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret gibi aydınlar Nâzım’a bir mektup yazarak yeni hükümet kurulana kadar eyleme ara vermesini istediler.

Nâzım Hikmet, 19 Mayıs 1950’de açlık grevine son verdi. 14 Temmuz 1950’de çıkarılan hükümlülerin cezalarında indirim düzenleyen madde Meclis’te kabul edildi. Nâzım, 14 Temmuz 1950’de, tam 13 yıl sonra cezaevinden çıktı.

Kaynak: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi, Haz: Yeşim Bilge Bengü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011

Şub
15
2023
--

Pablo Neruda’nın zehirlenmiş olduğu kanıtlandı…


Nâzım Hikmet ve Pablo Neruda

(…) Pablo Neruda’nın kalıntılarından örnekler, analiz için dört farklı ülkeye gönderildi ve 2015’te Şili hükümeti, “ölümden yüksek ihtimalle üçüncü bir partinin sorumlu olduğunu” söyledi. Neruda’nın yeğeni Rodolfo Reyes, İspanyol haber ajansı Efe’ye yaptığı açıklamalarda şairin kalıntılarında botulinum toksini bulunduğunu, bunun da Neruda’nın zehirlendiği iddialarını doğruladığını belirtti. Reyes, “Neruda’yı öldüren kurşunu bulduk, vücudundaydı. Kim ateşledi? Yakında öğreneceğiz, ama Nerduda’nın üçüncü bir partinin müdahalesiyle öldürüldüğüne şüphe yok” dedi. (…)

Haberin tam metnine https://www.tv100.com/on-yillar-sonra-dogrulandi-pablo-neruda-zehirlenmis-haber-652488 adresinden ulaşabilirsiniz.

Daha detaylı bilgiler şurada: https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/nobel-odullu-silili-sair-pablo-neruda-hakkinda-korkunc-iddia-2051943

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Haz
26
2022
--

“Nâzım Hikmet ve Erenköy” (Emre Muşazlıoğlu)


“BİZİM ERENKÖY YAŞANACAK YERDİR”

“Orhan Selim (Nâzım Hikmet) 21 Aralık 1934 tarihli “Bize Buyrun” başlıklı yazısına ‘Bizim Erenköy’ diyerek başlar. Erenköy’ün yazın toz, kışın çamur derdinden yakınır. Bu çileyi görmesi için bir belediye yetkilisini Erenköy’e davet eder. İroni yaparak, yetkiliye bir köşk tutacaklarını söyler ve hatta yetkilinin bir dediğini iki etmeyeceklerinin de noter karşısında ant içerek garantisini vereceklerini ilave eder. Nâzım Hikmet yazının başında o yılların Erenköy’ünün güzelliklerini şöyle sıralar: “Bizim Erenköy, gerçek yaşanacak yerdir. Buram buram reçine kokan, yaz kış yemyeşil çamları vardır. Suyumuzun tadına doyulmaz. Ağaçlıklar arasında, irili ufaklı kuş yuvaları gibi köşklerimizi bir görseniz; bağlarımızın kabuğu ince, suyu ballı üzümlerini bir yeseniz Erenköyümüzden bir daha ayrılmak istemezsiniz.”

(Tam metni okumak için: https://www.gazetekadikoy.com.tr/yazarlar/emre-musazlioglu/nazim-hikmet-ve-erenkoy)


Emre Muşazlıoğlu, Kadıköy tarihini sıkı yazı ve buluntular eşliğinde irdeliyor. Muşazlıoğlu’nun Gazete Kadıköy kapsamındaki tüm yazılarını https://www.gazetekadikoy.com.tr/yazarlar/emre-musazlioglu adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Kadıköy” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden, “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilere ise https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
22
2022
--

Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde! Nâzım Hikmet 120 Yaşında!


Bugüne kadar yayımlanmış en özel ve kapsamlı Nâzım Hikmet arşiv çalışması M. Melih Güneş tarafından Ocak 2021’de büyük şairin doğumunun 119. yıldönümüne ithafen gerçekleştirildi. “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde” başlıklı 700 sayfalık bu “şölen kitap”, yalnızca 1100 adet basıldı ve hors commerce (ticaret dışı) olarak dağıtımı sağlandı. Şaheserin 278 no’lu nüshası Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’nda yer almaktadır.



EVV3L kapsamında yayımlanan
NÂZIM HİKMET İlgileri:

1/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak
2/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/2
3/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/3
4/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/4
5/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/5

Kas
17
2021
--

Sessizliklerin Dokunuşu: Nâzım Hikmet Üzerine Konuşmalar’dan… (Ali Özgentürk)


“Sessizliklerin Dokunuşu”, Ali Özgentürk
Nâzım Hikmet Üzerine Konuşmalar
Ayrıntı Yayınları, 2021, 223 sayfa


“1995 yılında Fransız bir film yapımcısı Nâzım Hikmet ile ilgili bir sinema filmi yapmamı önerdi. İspanyol roman yazarı Jorge Semprun ile senaryo çalışmalarına başladık. Bir ara Moskova’ya gidip, 2 ay kadar Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova ile senaryo için konuşmalar yaptım. Nâzım Hikmet’in Moskova’daki Andrey Voznesenski ve diğer arkadaşlarının tanıklıklarını dinledim. Ayrıca Nâzım Hikmet’i çok yakından tanıyan Müzehher Vâ-nû, Avni Arbaş, Mehmet Ali Aybar ve Nail Çakırhan ile de görüştüm. Bazı nedenlerle bu filmi gerçekleştirmedik… Söylemedikleri, söylediklerinden fazla olan, konuşurken kullandıkları kelimelerin arasında hep sessizlik taşıyan bu 20. yüzyıl kahramanlarının düşünceleri tozlu kasetlerde kalsın istemedim.” (Ali Özgentürk) 


TARIK AKAN – MÜZEHHER VÂ-NÛ KONUŞMASINDAN…

(…)


ALİ ÖZGENTÜRK – ANDREY VOZNESENSKİ KONUŞMASINDAN…


ALİ ÖZGENTÜRK – VERA T. HİKMET KONUŞMASINDAN…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
13
2021
--

Araştırmacı Gazeteci Emin Karaca vefat etti…


Özellikle Nâzım Hikmet çalışmalarıyla tanınan araştırmacı gazeteci Emin Karaca (Covid-19- nedeniyle) vefat etti. Çok titiz ve kıymetli bir araştırmacıydı. Geride bıraktığı eserlerin içeriksel/tarihsel kıymetinin bilinmesini/korunmasını diliyorum. (Zy)


Bkz: https://www.birgun.net/haber/gazeteci-emin-karaca-hayatini-kaybetti-330136

Tem
14
2020
--

“Nâzım’ın Yüreği” (Yevgeni Yevtuşenko)

Ne zaman ki bıksam
_________yalancı gerçeklerden,
kaypak ve utanmaz baskıdan,
hatırlıyorum kızıl Nâzım’ı
ve gırtlaktan gelen konuşmasını onun:
__________“Selam, kardeşim!
Neden asıyorsun suratını?
__________Boşver!
Şiirin mi tıkandı?
__________Gel hadi, tamamlarız.
Paran mı yok?
__________Buluruz, canını sıkma.
Kız mı yok?
__________Onu da hallederiz!”
Fakat asıl, onu yiyip bitiren bir şey vardı,
ve hep dehşetle akardı bu
____________yüzündeki kırışıklıklardan
“Her şey yolunda fakat,
____________yüreğim acıyor biraz.
Bunda üzülecek ne var!
____________acıyorsa – yaşıyoruzdur!”
Şiir bazıları için
____________oyundur,
bazıları için
________bir tezgâh,
_____________ya da paradır,
Onun gibiler içinse şiir,
________________para değil
_____________________yaradır.
İşte budur Nâzım’ın yürek yarası.
Bir keresinde,
________pek de inanmayarak,
endişeli doktoru bana tembihlemişti:
“Bakınız
________Acı konulardan kaçınınız ki
Acımasın Nâzım’ın yüreği!”
Ne naif doktor…
________O hastanız artık yok.
Temkinleriniz işe yaramadı,
Fakat yüreği,
________sağ kaldı ne var ki,
ölümünden sonra bile devam ediyor acımaya.
Acıyor yüreği,
_______içimdeki acı için.
Acıyor yüreği,
_______Ruslar ve Türkler için,
Nâzım gibi mahpuslarda
_______özgür olanlar için,
Özgür olsalar bile,
_______mahpus olanlar için.
Mahpuslara özgü olan o büyük incelikle,
____________ölümünden sonra bile,
__________________dinlemiyor doktorları.
Acıyor yüreği,
______korkaklık ettiğimizde,
Acıyor yüreği,
______kayıtsız kalınca biz.
Acıyor, bir ötekine
______“Selam kardeşim!
Diyemediğimizde onun gibi içten ve
__________________________yiğitçe..

Öyleyse onun gibi, yüreğimiz acıyla vursun ki,
Nâzım’ın acıyan yüreği sonunda huzur bulsun.

Yevgeni YEVTUŞENKO
Сердце Хикмета, 1967
Rusça’dan Çeviren: Mehmet Kerem Baysal


Ç.N.: “Birkaç hafta önce, internette bazı sayfalarda Yevtuşenko’ya atfedilen 1967 tarihli “Сердце Хикмета” (Nâzım’ın Yüreği) adlı bir şiire rastladım. İnternette yaptığım aramalar sonucunda kaynağını doğrulayamasam bile üslubunun Yevtuşenko’nun şiiriyle örtüşmesi sebebiyle şaire ait olduğunu düşündüğüm bu şiirden etkilenerek şiiri Rusça’dan dilimize çevirmek istedim. Yine şiirinin Türkçe çevirisinin Lel Starostov ismiyle bazı sayfalarda paylaşılmış olduğunu gördüm; ne var ki çevirinin tam anlamıyla dilimize aktarılamadığını fark ettim. Şiirin bir başka çevirisini de bulamadım. Sovyet şiirinin önemli isimlerinden olan ve Nâzım’la ahbaplık etmişliği de bilinen Yevtuşenko’nun, Nâzım’ın ölümünün ardından yazdığı bu şiirin Türkçe sesi olma sorumluluğunu, bir Rusça tercüman ve şiirsever olarak üzerimde hissettim. İyi okumalar dilerim.” (Mehmet Kerem Baysal)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
04
2020
--

Nâzım Hikmet’in yayımlanmamış 5 şiiri bulundu…


(…) Nâzım Hikmet’in şu ana kadar hiçbir yerde yayımlanmayan beş şiiri, Yapı Kredi Yayınları editörlerinin TÜSTAV Komintern Arşivi’nde yürüttüğü çalışmalarla ortaya çıkarıldı. Şiirler kitap-lık dergisinin son sayısında yayımlandı.(…)


Bkz: https://www.birgun.net/haber/nazim-hikmet-in-daha-once-yayimlanmayan-5-siiri-bulundu-306615


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

May
01
2020
--

“İstanbul’da 1 Mayıs” (Nâzım Hikmet)

“1 Mayıs İşçi ve Emekçi Günü’nde büyük şair Nazım Hikmet’in bir şiiri ilk kez gün yüzüne çıktı. Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) Komintern Arşivi’nde yer alan Nâzım Hikmet’in “İstanbul’da 1 Mayıs” şiirini Banu İşlet bularak çevirisini yaptı.” (1 Mayıs 2020, Cumhuriyet Gazetesi)


Şiiri okumak için: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/nazim-hikmetin-istanbulda-1-mayis-siiri-ilk-kez-ortaya-cikti-1736306


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Buluntular (Efemeralar) | Etiketler:
Mar
30
2020
--

Nâzım Hikmet Çizimi (Abidin Dino)


Abidin Dino‘nun Nâzım Hikmet çizimlerinden…

(Çizimden haberdar olmamızı sağlayan
sıkı sahhaf Barış Bingöl’e çok teşekkür ederiz.)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerine https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden, Abidin Dino ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/abidin-dino adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
25
2020
--

Öl… Ölebildiğin kadar… Seeeev, sevebildiğin kadar.


Nâzım Hikmet’in
“Benerci Kendini Niçin Öldürdü” (1932)
adlı destanından…


“Nâzım Hikmet’in bu şiirinde, şiirsel bir anıştırma olarak, “sev” kelimesinin yerine “öl” kelimesi okunabilir/kullanılabilir. Özellikle destanın bütünselliği kapsamında, Benerci’nin sevgilisinin sonu düşünüldüğünde… “(…) benden izin sana, öl, ölebildiğin kadar.” (Zy)



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
15
2020
--

Özel Tarih Damgalı Zarf: Nâzım Hikmet’in Doğumunun 118. Yılı


15/01/2020, PTT, Özel Tarih Damgalı Zarf
Bkz: https://www.filateli.gov.tr


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
10
2020
--

Nâzım Hikmet ve Sait Faik (1950, Burgaz Adası, Vedat Günyol Arşivi’nden)


Yeni Ufuklar Dergisi, Haziran 1976, Sayı: 273
(Vedat Günyol Arşivi’nden…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden, Sait Faik başlıklı ilgilerin tümüne ise https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
10
2019
--

Nâzım Hikmet’in Taş Uçak’tan sıkı dostu ressam İbrahim Balaban vefat etti…


“Resimlerinde Anadolu insanının yoksulluğunu, renklerini ustaca resmeden ve ünlü şair Nâzım Hikmet’in yakın dostları arasında yer alan ünlü Türk ressamı İbrahim Balaban 98 yaşında yaşama veda etti.”

Bkz: https://www.birgun.net/haber-detay/ressam-ibrahim-balaban-hayatini-kaybetti.html


İbrahim Balaban‘ın hayatı ve sanatı hakkında
kapsamlı bilgilere, eserlerinden bir seçkiye ve
Nâzım Hikmet’in İbrahim Balaban için kaleme
aldığı bir şiire https://www.turkishpaintings.com/
index.php?p=37&l=1&modPainters_artistDetailID=534
adresinden ulaşabilirsiniz.


Oca
23
2019
--

Bir Şiir Kitabı’nın ve Şiir Sergisi’nin 10.Yılı: “MEYDANSIZ / TAŞ UÇAK” (Zafer Yalçınpınar)

Şöyle bir baktım da, ikinci şiir kitabım Meydansız‘ın yayımlanmasının üzerinden 10 yıl geçmiş: Dünya -tüm yüküyle birlikte- güneşin etrafında 10 kez dönmüş… Hiçbir şey değişmemiş, hâlâ aynı durumdayız; “Meydansız” olarak yaşamanın burukluğunu ve anlamsızlığını kalbimizde tüm yüküyle hissediyoruz.

Meydansız, Cavit Mukaddes‘in yönlendirmesi sonucunda, Tuncay Takmaz‘ın yayınevi olan Çekirdek Sanat tarafından Savaş Çekiç‘in kapak tasarımı eşliğinde Ocak 2009’da yayımlandı. Kitap Beyoğlu’nda, İSO’nın yönettiği Odakule Sanat Galerisi’nde gerçekleştirilen Taş Uçak Şiir Sergisi‘yle birlikte okura sunuldu.

Okumak için; bit.ly/meydansiz2009

Ne sergi ne de kitap pek ilgi görmedi… Zaten böyle olacağını biliyorduk. Karga Mecmua’nın Şubat 2009 tarihli 24. sayısında Tayfun Polat’la birlikte bu ilgisizliği değerlendiren çok sert bir söyleşi gerçekleştirdik. (Aşağıda söyleşinin tam metnini paylaşıyorum.) O günlerde hem Meydansız’la hem de Taş Uçak Şiir Sergisi’yle işaret etmeye çalıştığım şeyler edebiyat kâhyaları tarafından örtbas ediliyor ve okuyucu sürekli kandırılıyordu. Bugün de durum aynıdır. O gün de işaret ettik aynı şeyleri, şimdi, 10 yıl sonra da işaret ediyoruz. Çünkü meseleye ‘uzay zaman’ olarak baktığımızda hakikatin sırlı olmadığını görürüz: Hakikat, kalb ve vicdan arayışıyla birlikte yaşamın özüne mıhlanmıştır! (Zy)

Taş Uçak Şiir Sergisi’nin Açılışı’nda (10 Şubat 2009)

TAŞ UÇAK İNECEK MEYDAN ARIYOR…


(İşbu söyleşi Karga Mecmua’nın Şubat 2009 tarihli 24. sayısında yayımlanmıştır.)

Tayfun Polat: Şiir Sergisi ne demek?

Zafer Yalçınpınar: Şiir ihtiva eden ve geneli düşünüldüğünde poetik tarafı ağır basan bir izlek, demek… Tıpkı resim ya da fotoğraf sanatı gibi şiir de imgelerden ve imgesel öğelerin kurgusundan, dengesinden oluşur. Duvarda asılı bir şiirin duvarda asılı olan bir tablodan farkı, şiirin kelimeler tarafından işaret edilen farklı, dolaylı ve belki de ilkel bir imgeleminin olmasıdır. Ayrıca şiirde, fonetik bazen de müzikal bir yapı oluşturabilirsiniz; örneğin soyut bir şiirde -resim sanatında olduğu gibi renklerin tınısını değil de- kelimelerin işaret ettiği imgelerin tınısını bulabilirsiniz. Ya da İlhan Berk’ten Mısırkalyoniğne veya Oktay Rifat’tan Perçemli Sokak’ı, bu iki şiir kitabını birer soyut resmi izler gibi okuyabilirsiniz. Sergide 16 adet şiir ve şiirsel metin ile 14 adet görsel işimden oluşan genel bir kompozisyon var. Ayrıca sergide Nâzım Hikmet ve Ece Ayhan’ın poetikasına çeşitli referanslar da var… Aslında, şiirsel metinlerimin imgeselliği ile çoğu tipografik olan görsel işlerimin imgeselliği arasındaki kimyayı, alaşımı ortaya koymak istedim. Bu alaşımda poetika daha ağır geliyor… Bu nedenle şiir sergisi dedik…  

T.P.: Bu serginin açılması süreci nasıl işledi?

Z.Y.: “Odakule Sanat Galerisi” ve “Asanat” danışmanı Necip Yeşiltepe, internetteki çeşitli platformlarda bazı görsel işlerimi görmüş, çok beğenmiş. Bir sergi düzenlemeyi teklif etti ve koşullarını sundu. Ben de kabul ettim. Sonrasında serginin içeriği ve kompozisyonu üzerine çalışırken Necip Yeşiltepe, şiirlerimdeki imgeselliğin daha baskın, daha etkileyici olduğunu ve görsel işlerimi de kapsadığını fark etti. Böylece sergiyi hem şiirlerimden hem de görsel işlerimden oluşturmaya karar verdik. Söyleşiler ise sergiye katılacaklarla ve okuyucuyla etkileşim kurmak için düşünüldü. Bir de baktık ki söyleyecek, anlatacak ve işaret edecek, yani içimizde birikmiş birçok şey varmış… Bunları da paylaşalım istedik.

T.P.:  “Görsel iş”ten kasıt nedir? Ya da farkı nedir?

Z.Y.: Şimdi, benim bu parçaları “görsel iş” diye muğlak bırakmamın sebebi onların “ne olduğu” üzerinde kalıcı bir karara varamayışım… Yöntem olarak çeşitli kolajlardan, grafik deneylerinden, stokastik süreçlerden ve tipografiden oluşuyor bu işler… Ayrıca içlerinde, “Ş” harfinin tipolojisinin, matematiğin, tersimlemelerin, istatistiğin ve felsefenin birtakım bileşkelerine işaret eden işler de var… Fakat tüm bu teknikler ya da öğeler görsel işlerimin “nasıl oluştuğu” hakkında bilgi verirken onların “ne olduğu” hakkında aydınlatıcı değiller. Bunun sebebi de görsel işlerime bulaşan “poetika”, o cehennem… Biliyorum ki tüm bu durum, bu bilinmezlik yaptığım işlerin bir “ucube eser” gibi yanlış algılanmasına sebep oluyor, olacaktır da. Fakat inan ki “görsel iş” deyişinden daha iyi bir deyiş bulamadım…   

T.P.: Sergi kapsamında gerçekleşecek söyleşilerin konuları nasıl seçildi?

Z.Y.: Söyleşi konuları Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nda iki senedir sürekli tartıştığımız ve sürekli savunduğumuz başlıklar… Bu söyleşiler çeşitli şairlerden çeşitli alıntılarla ve şiir okumalarıyla başlayacak… “Boşluğun Dili” konulu söyleşi dışında, söyleşilerin odağı şairlik halleri ve günümüz edebiyat ortamımızın vasatlığı… Ayrıca,  “Haklılığın İnadı” başlıklı söyleşide Ece Ayhan ve Nâzım Hikmet üzerinde özelikle duracağız ve görsel, işitsel paylaşımlarda da bulunacağız… “Boşluğun Dili” ise tamamen benim şiirlerimle ilgili… Bu söyleşide şiirlerim ve şiirlerimde yer alan birkaç duygudurum hakkında konuşacağız… Söyleşiler başından sonuna kadar katılımcılarla etkileşimli gerçekleştirilecek.

T.P.: Sergiye ve bir şiirine adını veren “Taş Uçak” göndermesini açıklar mısın?

Z.Y.: Öncelikle Taş Uçak, Nâzım Hikmet’in mahkûm olduğu dönemde Bursa Cezaevi’ne verilen lakaptır. Abidin Dino’nun aktardığına göre bu lakabı Nâzım Hikmet koymuştur. Şimdi düşünün, taştan uçak yapmaya çalışan ya da yıllarını böylesine karşıt, imkânsız bir düşüncenin, benzetmenin belki de avuntunun içinde geçirmiş bir adam…  Bir büyük şair… İfadedeki imkânsızlık duygusu… Fakat gene de şairin bu yöndeki imgesel inadı… Ayrıca, Cemal Süreya şöyle demişti: “Ağır ol bay düzyazı, uçamazsın!” Sıkı şiirin en önemli temsilcisi olan Ece Ayhan da “Anlaşılmayacaksın. Ey kanatsızlık!” diyor. Bugün sıkı şairlerin hepsi yeni Taş Uçak’larda yaşıyor… Bunu işaret etmek istedim. Bir açıkhava hapishanesine benzettiğim, görünmez dikenli tellerle çevrilmiş ve imkânsızlıkları sistemin kaotik yapısıyla örülmüş kentlerde, yeni taş uçaklarda…

T.P.:  Bu sergi mevcut edebiyat ortamında nasıl algılanabilir?

Z.Y.: Bugün, edebiyatın içtenliğine ve sahiciliğine inananlardan değil de ticari kâhyalık yapmak ve statüko cukkalamak peşinde koşanlardan oluşan, yani, editörcülük oynayan fırsatçıların maniple ettiği bir edebiyat “ortalığımız” var. Çoğu da modern şiiri bilmiyor, sezmiyor… Her iki türlü de liyakatsizler… Yani “kim kime dum duma” bir ortalık, bir ortalama kavrayış, vasatlıktan kaynaklanan bir retorik arsızlığı söz konusu… Bizim işaret etmeye çalıştığımız şeyler kolay kolay anlaşılmayacaktır. Hatta sezilmeyecektir bile… Diğer birçok konuda olduğu gibi edebiyatta da meydansızız. Sergiye “anlaşılmaz şeyler bütünü” gözüyle bakılacak sanırım… Bu da kötü, belki de “ortalama” bir yaklaşımdır bana göre… Kısacası bu meydansızlıkta serginin iyi ya da yeterince algılanacağını düşünmüyorum. 

T.P.: Sence nasıl algılanmalı?

Z.Y.: Eski ve usta şairleri saymazsak sıkı şiir denen şeyin okuyucusu, takipçisi kalmamış gibi günümüzde… Ayrıca birtakım fason şiirleri ve şairleri, yani gerçekte şiir ve şair olmayanları, sahici olmayanları zaten hesaba katmıyorum.  Kalburüstü yayınevlerinden çıkan yeni şairlerin yeni şiir kitapları bile en fazla 200-300 adet satıyor. Bu kadar küçülmüş, bu kadar odalaşmış, bu kadar meydansız ve yalnızlıkla, dikenli tellerle çevrilmiş bir ortamda bir tane yamuk bıyıklı ve kısa pantollu adam çıkmış “şiir” diye inat ediyor. Sıkı şiirin içtenliğini ve sahiciliğini savunmaya çalışıyor, onun akkor yapısını işaret etmeye çalışıyor, her şeye rağmen yazıyor, okuyor, tartışıyor, uykusuz kalıyor, kısacası şartlarını zorluyor falan… En azından bu çaba takdir edilmeli… Bununla birlikte açık açık söyleyeyim ki eğer tek bir kişi, tek bir dizemin imlediği şeyi sezdikten sonra o dizeyi aklına mıhlar ve hiçbir zaman unutmaz ise Taş Uçak Şiir Sergisi başarısız değil demektir, benim için…   

Karga Mecmua, Sayı: 24, Şubat 2009

Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine ve şiir kitaplarına -pdf olarak- https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Yalçınpınar’ın söyleşileri de şurada; https://bit.ly/dilinkemigi

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com