o sokakta köstekbüken balığı yüzer
1.
Habeşbaşı sıcak gelip soğuk gitmiştir
Çanakkaleli Melâhat çekmeceye sürülür
siciliyle birlikte
Küçük Çekmece’ye
(…)
Devamı için bkz: https://zaferyalcinpinar.com/s69.html
o sokakta köstekbüken balığı yüzer
1.
Habeşbaşı sıcak gelip soğuk gitmiştir
Çanakkaleli Melâhat çekmeceye sürülür
siciliyle birlikte
Küçük Çekmece’ye
(…)
Devamı için bkz: https://zaferyalcinpinar.com/s69.html
Dağlarca’nın Ahmet Soysal’a emanet ettiği 34 yeni şiir… Fazıl Hüsnü Dağlarca sevgisi buluşturdu onları ilk defa. Bundan tam 27 yıl önce… Ve o buluşmadan Beyaz dergisi çıktı. Yayını 13 yıl sürdü Beyaz’ın… Şimdi, Dağlarca yok artık O’nun yokluğu Turgay Özen ve Ahmet Soysal’ı yeniden bir araya getirdi. Beyaz’ı Hayykitap künyesiyle yeniden yayımlıyorlar. Dağlarca’ya sevgilerinin son sözü olarak, özel bir sayıyla… “Bütün bu şiirleri bana, Dağlarca, üç dört seferde, dergilerde yayımlamam için verdi. Kısmet Beyaz’da yayımlanmalarıymış meğer” diyor kitabın sunuşunda Ahmet Soysal. Beyaz’ın özel sayısında Dağlarca’nın bu son şiirleri dağılmadan, bir toplam durumunda yayımlanıyor ve böylece “şairin şiirde vardığı son nokta ve bir bakıma şiir vasiyeti ortaya çıkmış oluyor.
Hayykitap, okurlarına, önümüzdeki aylarda Ece Ayhan ve İlhan Berk için de birer Beyaz Özel kitabı hazırlayacağını müjdeliyor…
Tanıtım yazısından…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “DAĞLARCA” ilgilerininin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.
ŞİİRİN KURGUSU
Bilebildiğimce, 1954 yılından bu yana “şiir”ler, yazılar yayımlıyorum; hayır, bir ana niteliği belli bir toplumda şiirin de (bile) yeri olmayışı sırılsıklam gerçeğinden yola çıkmadım, çıkmıyorum (bu kez); yalnızca, şiir denilen şey hizmet ve meta üretildiği, üreti-lişi gibi “kurulmuyor” kesenkes diyorum. Yani, bir bakıma, iktisatta belirli bir sayfası yoktur şiirin; bu yüzden anlatmak epey zor olacaktır okura şiiri! Siz görünüşe bakmayın. Bir şiir “kurulurken” (doğallıkla başka arkadaşları bilemem) nasıl “yoğruluyor”u soruyorsunuz? Yazmanın, yazılmanın… bir öncesi var ilkin, üç yıllık, on yıllık, yirmi yıllık sorular oluyor kafada sözgelimi; başlangıç kurgusu daha zihin oralardayken örülüyor yapılıyor; kısacası “şiir zihni” sanırım biraz başka türlü işliyor genelgeçer akıl yürütmelerden; daha da özeti “külyutmazlık”tır (Bizim tarihimizden bir örnek, hoşa gitmeyecekse de; Hezarfen Ahmet Çelebi, bir cambazdır ve İstanbul’da Galata Kulesinden uçmak adına atlar, kulenin altındaki bir tümseğin üzerine düşer ve bacağını kırar!.. Yeryüzü tarihinde de Troyalı bir güzel Helen vardır, Homeros İlyada’sında böyle yazıyor, kitaplar, romanlar, filmler var… Oysa Paris Helen’i Yunanistan’dan kaçırdığında bir kocakarıdır!… Bunlar tarihin gidişine yürüyüşüne küçük bir çelme takmak bile sayılmaz tarihçe; “şiir”den söylemesi deyip geçiyorsunuz; bugünlerde çok büyük bir yanlışlık yapılıyor, iş-leniyor özel ve genel anlamda düşünmeklerim gibi…). Yine sözgelimi, bir şeyi, “verilmiş” her bir şeyi (olabildiğince) irdeliyorsundur, yakın ve uzak çevrendeki hiçbir şeyin gösterilmeye çalışıldığı gibi olmadığını biliyorsundur çünkü etinde kanında duyarak; her bir şey bütündür ya; işte bunları şiire taşıyorum… Nesneler, daha çekirdek olarak zihindeyken katlanmaya başlıyor, en yalın bir şiirde bile onun parçalarında yalınlık yoktur, yani ufacık bir şey bile binlerce boyutlu… Benim “kurduğum”, “kurabildiğim” şiirde, soruya, konuya geliyorum, okur denilen kişi karınca kararınca dahi olsa silinmiş olduğu için, bütün kavramlar nesnel gerçeklikler, vb. hızlı bir değişime, belirli bir şiir perspektifinde yerlerini alıncaya dek gelişmeye uğruyorlardır. Yaptıklarımı, ettiklerimi savunmuyorum burada; düşüncemin “iktidar”a geçmesini istemedim hiçbir zaman çünkü. Yalnızca, “şiir”in öyle kitaplarda, kitaplarınızda yazıldığı gibi olmadığı, doğrusu olamayacağıdır, benim de deneyimlerim olmuştur, bildiğimi biliyorum o kadar… “Son biçim”ini alıp almadığını anlamak sorununa gelince, şiirin, buna neden “son öz” denmemiş olduğunu da düşünüyorum, izin verin de bir kömürün bir elmasa dönüşmüş olduğunu artık anlayalım! Bir şiir kıpırdanıyorsa, deviniyorsa sonra ermiş demektir; sözgelimi herhangi bir şey eksikse kıpırdanmaz! Ustalar şunu çok iyi anlayacaklardır; şiir tam bir avadanlıktır, tarihsel bir avadanlıktır!… Devletle…
Ece Ayhan
1982, Türk Dili Dergisi
Meydansız / Zafer Yalçınpınar
Şiir Kitabı, Şubat 2009, Çekirdek Sanat Yayınları, 69 Sayfa
*
Gözü kara bir şiir yazıyor Yalçınpınar. Gözü kara ve atak. Dilin ve gerçekliğin en sinsi uçurumlarında, üstelik de çoğu kez en tekinsiz anlarda dolaşmaktan kaçınmıyor; ama hiçbir zaman olası tuzaklara düşmeden. Sözcükleri çağrışımsal anlamlarının en uç noktalarına kadar koştururken sergilediği ustalık, iyi sindirilmiş bir şiirsel birikimi olduğu kadar bütünüyle özgün bir sanatsal kavrayışı da dışavuruyor. Yalnızca sesi ve sözcükleri değil, sessizliği, sözsüzlüğü, boşluğu da ustaca kullanan bir şair o; imgelerinin gücü de bir ölçüde bu iç içe yapıdan kaynaklanıyor. (Dr. Erdoğan Kul)
*
Meydansız kalmak, müstahkem mevki oluşturmak, cemaatçilik ve pusuculuk gibi haysiyetsiz tavırların genç kuşaklara salık verildiği ya da dayatıldığı günümüz edebiyat dünyasını -bu cürufu- kuyruklarından birbirine bağlamak… “Haklılığın inadı”yla veya “elimizin düzü”yle bir tokat… (Janset Karavin)
*
Satın almak için;
İdeefixe: https://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=QS2OU1P8W3H5G429ZC0M
Gittigidiyor: https://urun.gittigidiyor.com/MEYDANSIZ-Zafer-Yalcinpinar_W0QQidZZ27560459
Pandora: https://www.pandora.com.tr/urun.aspx?id=176836&oid=2
Eren Kitap: https://www.eren.com.tr/goster/kitap/kitap.asp?kitap=274164
Kitap Yurdu: https://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=447487&sa=39813345
*
Taş Uçak Şiir Sergisi‘nden çeşitli görüntülere https://zaferyalcinpinar.com/tasucakta.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Serginin kataloğuna ise https://zaferyalcinpinar.com/tasucakkatalog.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
Taş Uçak Şiir Sergisi üzerine Tayfun Polat’la gerçekleştirdiğimiz ve Karga Mecmua’nın 24. sayısında yayımlanan söyleşiye https://www.kargamecmua.org/?d=23,31,21 adresinden ulaşabilirsiniz.
SERGİ KAPSAMINDAKİ SÖYLEŞİLER:
“Haklılığın İnadı” / 13 Şubat 2009 Cuma / 18:00-20:00 (Ahmet Soysal ile birlikte…)
“Günümüz Edebiyat Ortamı ve Meydansızlık” / 16 Şubat 2009 Pazartesi / 18:00-20:00
“Boşluğun Dili” / 17 Şubat 2009 Salı / 18:00-20:00
*
Odakule Sanat Galerisi / İstiklal Caddesi No:142 Kat:1
Sanat Yönetmeni: A. Necip Yeşiltepe
*
Taş Uçak Şiir Sergisi‘nin kataloğuna https://zaferyalcinpinar.com/tasucakkatalog.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
Gece nerede, hangi anda başlar? Buna hangimiz karar verebildi? Gecenin geleceği, geldiği, indiği, sardığı, gömdüğü, hep birer benzetim olarak söylenebilir; gecenin üzerimize kapanmakta olduğunu, bizi ezeceğini hepimiz gördük. Hangimiz, kaçınılmaz olduğu bilinen şeyler karşısında bile, kendini biraz daha aldatmaktan, bu kaçınılmazdan kaçılabileceği, belki de bu korkulanın başa hiç gelmeyeceği umuduna- bütün boşluğunu bilerek-kapılmak çocukluğunu göstermekten utanç duydu? Hiçbirimiz, dense yeridir sanırım. Gecenin çoktan bastırdığını bildiğim halde daha yeni yeni akşam oluyormuş gibi yazı yazmaklığım, kolaylıkla, yapıntının özel özgürlüğünden dem vurarak açıklanabilir; öykücü, öyküsüne istediği yerden başlayabilir demek, güç olmasa gerek. Ama bu başlangıcı seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor muyum?
Gece, yazdığım gibi, ağır ağır yayıldı ovaya, sonra tepeleri de boğdu.
Bilge Karasu
(Gece’den…)
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com