Tem
18
2024
--

Rantçılar Fenerbahçe ve Kalamış’a tebelleş oldular! (Güncelleniyor!)

13 yıla yayılan özelleştirme girişiminde beşinci ihale düzenlendi. Daha önce Koç Holding’in elinden alınan ihalede bu kez en yüksek teklifi, topladığı Hazine arazileriyle dikkat çeken bir müteahhit verdi. Limanın 40 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda toplanıldı. İhaleye altı şirket ve bir müteahhit katıldı… Konuyla ilgili ulusal basında yer alan haberler aşağıda güncellenerek paylaşılmaktadır.


SON GÜNCELLEME: 25/7/24, 08.30

İstanbul Kalamış’ta Neler Oluyor? (DW Türkçe, 24/7/2024)
https://www.youtube.com/watch?v=MNkvA9znD-I

Kalamış’ta 26 yıllık Koç dönemi bitti: İhaleyi alan isme yönelik soru işaretleri ise zirve yaptı! (Halk TV, 24/7/2024)
https://www.youtube.com/watch?v=oz0-ksv-0HY

Kalamış Krizi (HaberTürk, 23/7/2024)
https://www.haberturk.com/kalamis-krizi-3705051-ekonomi

Kalamış’a yeni Galataport iddiası ortalığı karıştırdı! Kadıköy Belediye Başkanı: Yok olmasına izin vermeyeceğiz! (Sanayi Gazetesi, 23/7/2024)
https://sanayigazetesi.com.tr/kalamisa-yeni-galataport-iddiasi-ortaligi-karistirdi-kadikoy-belediye-baskani-yok-olmasina-izin-vermeyecegiz/

Koç’un 1 milyon dolarlık trajedisi ve sermayenin marina savaşları (Gazete Duvar, 21/7/2024)
https://www.gazeteduvar.com.tr/kocun-1-milyon-dolarlik-trajedisi-ve-sermayenin-marina-savaslari-makale-1707196

Koç’u alt edip Kalamış Yat Limanı’na en yüksek teklifi veren Karaarslan kim? Bahadır Özgür anlattı!
https://www.youtube.com/watch?v=lmMKaW6qRkU (Halk TV, 20/7/2024)

Kalamış Yat Limanı ihalesini alan Karaarslan: “İnsanlar zenginleşiyor, alternatif olsun diye bu sektöre girdik” (sol.org.tr, 20/7/24)
https://haber.sol.org.tr/haber/kalamis-yat-limani-ihalesini-alan-karaarslan-insanlar-zenginlesiyor-alternatif-olsun-diye-bu

‘Halkın sahillerini satamazsınız’ (sol.org.tr, 16/7/24)
https://haber.sol.org.tr/haber/akp-kalamis-limanini-ozellestirmekte-israrci-halkin-sahillerini-satamazsiniz-394223

Fenerbahçe Kalamış Dayanışması’nın Forum-Panel Sonuçları (evvel.org, 16/7/24)
https://evvel.org/kiyilar-halkindir-kalamis-ve-fenerbahceyi-rantcilara-teslim-etmeyecegiz-rantci-baronlarin-kadikoyun-guzelliklerine-tebelles-olmasina-izin-vermeyecegiz

“Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı özelleştirmesi: En yüksek teklif Karaarslan’dan” (BirGün Gazetesi, 16/7/24)
https://www.birgun.net/haber/fenerbahce-kalamis-yat-limani-ozellestirmesi-en-yuksek-teklif-karaarslan-dan-545043#google_vignette

“Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı ihalesine 505 milyon dolar teklif veren Vahit Karaarslan kimdir” (Oda TV, 16/7/24) https://www.odatv.com/guncel/vahit-karaarslan-kimdir-fenerbahce-kalamis-yat-limani-ihalesine-en-yuksek-teklif-veren-karaaslan-insaatin-sahibi-ne-is-yapiyor-120053518

“Erdoğan iptal etti… Yılan hikayesine döndü… Koç Holding Kalamış Yat Limanı’ndan vazgeçmiyor” (Oda TV, 16/7/24) https://www.odatv.com/guncel/erdogan-iptal-etti-yilan-hikayesine-dondu-koc-holding-kalamis-yat-limanindan-vazgecmiyor-120053431


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe” ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, Kadıköy başlıklı ilgilere ise http://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
08
2024
--

ECE AYHAN’ın Bakışsız Bir Kedi Kara’sı ABD’nin sokaklarında da dolaşıyor! BLIND CAT BLACK! (Full MP3-Albüm) ve filmin Türkiye gösteriminin hikâyesi… UPAS’ta…


30 Aralık 2008, BirGün Gazetesi

Blind Cat Black adlı albümdeki şarkılar ile
filmle ilgili çeşitli efemeralara
https://upas.evvel.org/?p=2746
adresinden ulaşabilirsiniz.



13 Temmuz 2010, Star Gazetesi

Hamiş: “Ece Ayhan” başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
05
2024
--

KIYILAR HALKINDIR! Kalamış ve Fenerbahçe’yi teslim etmeyeceğiz! Rantçıların Kadıköy’e tebelleş olmasına izin vermeyeceğiz!


#KIYILARHALKINDIR
Pazarlık meselesi yapılamaz!

Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı işletmesinin özelleştirilmesi ihalesinin nihai pazarlık görüşmesi 16/7/2024 tarihinde yapılacak! Sahillerimizi savunmak için herkesin bu işgali çevresine duyurmasını, itiraz sesimizin yükselmesini istiyoruz!

(FBKD) Fenerbahçe Kalamış Dayanışması


4 Temmuz 2024 Perşembe günü Kalamış Atatürk Parkı’nda, Fenerbahçe Kalamış Dayanışması’nca (FBKD) düzenlenen Panel-Forum Etkinliği’nin tam metni aşağıda yer almaktadır.


Fenerbahçe Kalamış Dayanışması (FBKD) tarafından 4 Temmuz 2024 Perşembe günü saat 19:30 ile 22:00 arasında, mevcut yat limanının “işletme hakkının 40 yıl süreyle devredilmesi yöntemi ile özelleştirilmesi” hakkında bir panel-forum düzenlenmiştir. Etkinliğin panel kısmına gazeteci yazar Bahadır Özgür, avukat Onur Cingil, mimar Toprak Erduvan ve şehir plancısı Nuri Cem Ceylan katılmıştır. Etkinliğin açılış konuşmasını FBKD’yi temsilen (ve aynı zamanda) panelin moderatörü olan Alev Ataç gerçekleştirmiştir.

AÇILIŞ KONUŞMASI (ALEV ATAÇ)

“Merhaba, Öncelikle bu akşam bizlerle olan değerli panelistlerimize ve siz değerli katılımcılarımıza Fenerbahçe Kalamış Dayanışması adına  ‘hoş geldiniz’ diyorum. Bizler ‘Kalamış’ı ranta, betona ve talana teslim etmeyeceğiz’ diyerek 2021 yılının mayıs ayından bu yana mücadele eden insanlardan oluşan Fenerbahçe-Kalamış Dayanışması’yız. Bugün Kadıköy’ün sınırları içinde yer alan Kalamış, tarih boyunca asude bir huzurun, deniziyle, ağacıyla, kuşlarıyla kısaca doğasıyla çekici ve zarif bir güzelliğin simgesi olmuştur. Onun bu özellikleri, üzerinde yaşayan insanların da yaşam biçimleri olurken, kendine özgü bir kültür de oluşturmuştur. Kalamış yıllar boyunca şairlere, ressamlara birçok sanatçıya ilham vermiş, orada yaşamayan insanlar için de her zaman bir cazibe merkezi olagelmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar, elde edilen buluntular bizlere Fenerbahçe-Kalamış bölgesindeki insan yaşamının yüzlerce yıl boyunca, bölgenin güzellikleri ve doğal yaşam değerleriyle uyumlu bir şekilde var olduğunu göstermektedir. Fenerbahçe-Kalamış bölgesi İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden olan Khalkedon’un merkezine çok yakın bir alandır. Kurbağalı Dere Vadisi vaktiyle incir ağaçları, bağ kütükleri, geniş bostanlarla dolu iken, Kalamış, Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının yazlık mekân olarak tercih ettikleri bir bölge olmuştur. 19. yy.’da ise bu bölgede yer alan bahçeler parka dönüştürülmüş, halka açılmış ve çok rağbet gören gezi alanları haline gelmiştir. Böylece bölgenin olağanüstü güzelliği ve ambiyansından halkın yararlanması gerektiği düşüncesi, çok uzun yıllar önce hayata geçirilmiştir. Son yıllarda ise, Kalamış, barındırdığı yat limanı nedeniyle halkın gündemine sıkça gelmekte, bu nedenle de önemli bir mücadele alanı olarak anılmaktadır. Mücadele alanının merkezinde ise, mevcut yat limanını büyüterek bu bölgeyi daha fazla ticarileştirecek, betonlaştıracak, büyük bir rant ve talan alanı haline getirecek, Kalamış’a, kıyılarına, sahiline halkın erişimini tamamen engelleyecek olan özelleştirme projesi yer almaktadır. Bu rant ve talan projesi, mülkiyeti Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ.’ye ait olan “Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın, 40 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu etkinliğimizin amacı iktidarın bitmek tükenmek bilmeyen rant ekonomisi anlayışına Kalamış’ı teslim etmemek için 2021 yılından bu yana sürdürdüğümüz mücadelemizde farkındalığı arttırmak ve mücadelemizi büyütmektir. Bu amaçla sizlerle beraberiz. Katılımınız bu nedenle çok değerli. Bugün panelistlerimizle Kalamış’ın mevcut durumunu, sorunlarını, ihale sürecini, yürütülen hukuksal mücadeleyi, planlanan proje hayata geçerse bunun Kalamış’a, Kadıköy’e ve İstanbul’a etkilerini konuşacağız. Etkinliğimizi 3 bölüm halinde yapacağız. İlk olarak panel bölümünde konuşmacılarımızdan sizler adına soracağım soruların cevaplarını alacağız. İkinci bölümde panelistlerimiz sizlerden gelen soruları cevaplandıracaklar, sizlerin katkı ve görüşlerinizi dinleyeceğiz. Üçüncü bölüm ise panelimizin özetlenmesi ve kapanışı şeklinde olacaktır.”

PANELİSTLERİMİZE SORULARIMIZ VE CEVAPLAR:

Hiçbir özelleştirme olmasa bile, Kalamış ve çevresinin, yat limanının mevcut durumu, kullanımı ve getirdiği sorunlar nelerdir?

TOPRAK ERDUVAN: Öncelikle parkta aşırı bir kullanım var. Plastik örtülü çimler, parka beton dökülmesi, etkinlik işgali, yoğunluğa uygun olmayan dolgu alan, kalabalık kaynaklı halk sağlığı sorunları, çok yoğun kalabalığın olduğu günlerde tehlike anında ihtiyaç sahiplerine ulaşma zorluğu, ulaşamama riski, trafik, hava kirliliği, gürültü, plastik atıklar, ticarileşme, doğru planlama yapılmaması, kamuya açık alan olma özelliğini yitirme gerçeği, parktaki doğal yaşamın çok zarar görüyor olması Kalamış Atatürk Parkı’nın ve Kalamış’ın karşı karşıya olduğu en temel mevcut sorunlardır.

Kalamış Yat limanı ihalesi 2017 den bu yana ilan edilip neden daha sonra iptal ediliyor? İktidarın ihaleden beklentileri ve aslında ihalenin arkasında yatan gerçekler nelerdir? Siz Gazete Duvar’daki yazınızda “Kalamış Yat limanı bir kez daha satışa çıkarıldı. Ama burada mesele özelleştirme değil sadece. Genişleterek özelleştirme” diyorsunuz. Buradaki özelleştirmeden ne anlamalıyız? Halka etkileri ile birlikte açıklar mısınız?

BAHADIR ÖZGÜR: İhalenin arkasındaki gerçek genişletilmiş özelleştirmedir. Bundan ne anlamalıyız? Yat limanında olanlar aslında ülkenin diğer yerlerindeki toprakların özelleştirilmesine benzemektedir. Özelleştirmeler 2000-2010 yıllarında kamu malları tarafında olurken 2010 sonrasında toprak özelleştirmelerine dönüştü. 49 yıllığına devirlerle tanıştık. Yani 2010 dan sonra toprakların özelleştirilmesi söz konusudur. Dünyada çok önceden başlayan bu durum bizde yeni başlamıştır. Yani zeytinlik alanların kamulaştırılması gibi. Turizm, maden çıkarma gibi nedenlerle özelleştirmeler olmaktadır. Şimdi ise denizde özelleştirme olmaktadır. Kalamış gibi. Genişletilerek özelleştirme dönemi; toprak özelleştirmesi bu dönemde başladı. Topraklar kamusal alanlar olarak belirlenmişti daha önceleri, ancak 2012’den itibaren bu durum yasal olarak da değişti. Tapu Kadastro Kanunu, Afet Yasası, Maden-Enerji Yasası gibi yasalar aynı yıl içinde değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin hepsi 2012 yılında olmuştur. Bu kanunlar aslında birbirleri ile entegredir. Bu süreçler 2012, 2013’den beri süre gelmektedir. Kalamış Yat Limanı ile ilgili işletme hakkının devredilmesi söz konusu idi. Süre doldu ama bu konu ertelenmektedir. Ortada siyasi bir çekişme vardır. Koç grubuna baktığımızda tank ihalesi, otoyol ve köprüler gibi ihaleler ellerinden alındı. Kalamış da ertelendi. Süreç tamamlandı. Resmi Gazete de yayınlandı ancak, iktidar ile Koç grubu arasındaki bu siyasi iç çekişme nedeni ile ihale tamamlanmıyor. İktidarın kendisine yakın gruplardan bu ihaleye girenler olsa idi belki bu süreç sonuçlanacaktı. Türkiye’de 40 adet yat limanı vardır. Başka yerde olmayan durumlar Kalamış’ta yapıldı. Aslında durum Kanal İstanbul ile bağlantılıdır. Burada bir port düşüncesi vardır. Kanal İstanbul’u da hayata geçirerek Kanal İstanbul’dan Mersin’e kadar portlar ve yat limanları inşa etmeyi planlıyorlar. Kalamış Yat Limanı durdurulamazsa Kadıköy Port yolu da açılmış olacak. Mevcut yat limanlarının genişletilmesi istenmektedir. DENİZDE KAPASİTE ARTTIRIP tesis yenileme düşüncesi vardır. Karada bir kapasite artışı yapmıyoruz diyorlar ancak, burada denizde bir kapasite arttırma söz konusudur. 26.000 m2’lik bir inşaat alanı görülmektedir. Bu durumda parka doğru bir inşaat başladı mı bu parkın bitmesi demektir. Projede küçük oteller, 2 katlı en az 10 kadar tesis restoran vb. düşünülüyor. Burada önemli olan yat limanının Galataport’ta olduğu gibi bölgeyi kapatıyor  olmasıdır. Bu tarz yerlere hem maddi olanaksızlık yüzünden hem de yaratılan tarz yüzünden gitmek istemeyeceğiz. Böylece kapatma fiilen olmaktadır. Sizin bizim gibi insanların, halkın gideceği tarzda bir şey yaratmamış oluyorlar. Datça’da da 550 yatlık benzer bir yat limanı kuruluyor. YAT LİMANLARI KIYILARI KAPATMANIN EN KESKİN YOLLARINDAN BİRİ. KIYILARDA YAT LİMANI OLUNCA HALKA HİTAP ETMEDİĞİNDEN KAPATILMIŞ OLUYOR.  İnsanlar ellerindeki varlıkların bu yolla değerlenmiş olduğunu düşünerek aslında yanılıyorlar. Örneğin Yalıkavak. Para açısından varlıkları değerlenmiş oluyor fakat kaybettikleri farklı şeyler de söz konusudur. Datça, Marmaris, Kaş, Assos, Çanakkale kıyıları kapatılma tehdidi altında, bölgede aslında mülkler beklenildiği kadar değerlenmediği gibi mafya, oligark akını ve değersizleştirme yaşanıyor.

İşletme hakkının belli bir süreyle verilerek özelleştirme yapılması hukuken ne anlama geliyor? Bu çerçevede yat limanı özelleştirme süreçleri ve hukuki durum nedir? Bugüne kadar nasıl bir hukuki mücadele yürütülmüştür? Bundan sonra yürütülmesi gereken bir hukuki mücadele alanı var mıdır?

ONUR CİNGİL: Teknik ve hukuk insanlarının zorlandığı bir süreçten geçiyoruz. İşleyişin adil ve doğru yürütüldüğü ülkelerde teknik ve hukuk zorlanmaz. Kıyı işgalinin uzun bir geçmişi var. Geçmişte de turizm tesisleri, siteler, otellerle kıyılar işgal edilmişti aslında. Anayasa’nın 43. maddesi aslında çok net, kıyıya erişim bir kamusal haktır, ancak uygulanmıyor. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu da 2012’de yayınlandı. Aslında 2012’den itibaren kanunlar değiştirilerek halkın merkezden gönderilme süreci başladı. Normal bir özelleştirme süreci yaşanmadı. İşletme hakkı ihalesi plan değişikliği ile açıldı. 40 yıllık bir peşkeş süreci bu aslında. Alanı genişletiyor ve kapasiteyi arttırıyor. 1984 özelleştirme yasası ile başlayan 1989-1992-2011 özelleştirme furyası Kalamış için 2011 yılında başlamıştır, çünkü rantabl bir yer burası. 2015 yılında Setur ihaleyi almıştır. Kalamış Yat Limanı ihalesinin durdurulması için 32 Kadıköylü vatandaşın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru hala sonuçlanmadı. En son Adalet Bakanlığı bu konuda vatandaşların bireysel başvuru, şikayet hakkı olamayacağı yönünde görüş vermiş Anayasa Mahkemesi’ne. Bu çok sorunlu bir görüştür. Kalamış’ta ironik bir şekilde ÇED gerekli değil kararı çıkmış.  Doğa ve çevre talanlarına karşı devletle uğraşmak ironisi yaşanan pek çok örnek sayılabilir; Kuzey Ormanları, Kaz Dağları, Validebağ. Esas olan sivil direniş, halkın hep birlikte bu projeye karşı durması. 

BAHADIR ÖZGÜR: Kullanım alanı genişletiliyorsa muhakkak ÇED olmalı. ÇED raporu gerekli denirse halka sorulması, halkın görüşünün alınması gerekiyor. ÇED için halkın katılımı zorunlu. Burada ÇED niye yok, neden istenmiyor, bu çok önemli bir nokta. Bölge halkını marina etkilemez yorumu yapılıyor.

2013 ve 2015 de yapılan plan değişikliklerinde Mimarlar Odası’nın açtığı davalar var. Yeni durum için açılmış dava var mı? Varsa konusu ne? Yerel yönetimlere rağmen bu proje hayata geçirilebilir mi?

TOPRAK ERDUVAN: Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı’nın 40 yıl süreyle “İşletme Hakkının Verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi için ihale açıldı. Biz de bu idari işleme idarenin ilk savunması dahi alınmaksızın YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve yargılama sonucunda İPTALİNE karar verilmesi için dava açtık. Çünkü şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu ihale mevzuatına, kamu yararına ve hukuka aykırı. Bu idari işlem 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapılıyor. Yani içeriğinden bağımsız olarak, proje ne olursa olsun, bu kamuya ait bir alanın özelleştirme yoluyla sadece belli bir zümre tarafından kullanılmasıyla, belli bir zümrenin çıkarları doğrultusunda sonuçlanacak. Öncelikle oda/kurum olarak; mesleğin ve meslektaşların hak ve çıkarlarını korumak, şehir planları ve uygulamalarının, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun yapılmasını denetlemek, bu konudaki eksiklikleri, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları yapmakla yükümlüyüz. Biz, “bu yükümlülükler nedeniyle, bugüne dek alınan emsal kararlarda da belirtildiği gibi “şehircilik ilkelerine ve hukuka aykırı olan bir uygulamanın hayata geçirilmesi”ne ilişkin kent mekânı ile ilgili ihaleler ile ilgili olarak TMMOB Mimarlar Odası’nın “dava açma sorumluluğu var” gerekçesiyle dava açtık. Peki bu pratikte ne ifade ediyor, projesi şartnamesi açıklanmamış yat limanıyla ilgisi ne? Buna en iyi örnek Galataport. Oradaki İstanbul modern binası ödüllü bir yapı olsa da denize açılan nadir meydanlardan birini kapatmış, kıymet bindiren özelliklerinden biri olan denize açılma halini yok etmiştir. Dolayısıyla iyi bir mimarlık örneğidir diyemiyorum. Zarar vermiştir. Yat limanı için de benzeri durumlar yaşayacağız.  Bugün nasıl hemen parkın bitimi naylon brandalarla çeviriliyse bu katlanarak artacak. Brandaların içinde sözde iyi hangi özelleştirilmiş işletme olursa olsun brandanın duvarın arkasındakinin hakkını yemiş olacak. Ayrıca Galataport ne kadar girilebilirse yat limanı daha da girilemez olacak. Güya kamuya açık alan ama bugün her sokak sanatçısı Beşiktaş’taki gibi çalabiliyor mu? Sokakta yaşayan kent sakini dostlarımızı köpekleri kedileri savunmak istediğimizde o sahilde meydanda nöbet tutabilecek miyiz? Vapuru bile zümreye özel… En basitinden 2 sandalye atıp bir örtü serip piknik yapma şansımız yok. Kafeler vb. var ama açıkçası çoğunda oturma şansımız da yok. Galataport nasıl belli bir zümreye ait olacaksa yat limanı ve çevresi de o hale gelecek. Hatta yat limanı, ihalesinin şartnamesiyle bugünden kapalı. Başta saydığım amaç ve yükümlülükleri kamu yararına yerine getirebilmemiz için şartnameyi görmemiz gerekiyor. İhale şartnamesinde kamu zararına ilan hükümleri nasıl görüp de kontrol edeceğiz ki kamu yararı için itiraz edebilelim? Burada ihlal edilen itiraz hakkı çok riskli bir konu. Sadece bizim değil tüm odaların, orada itiraz hakkı olan herkesin itiraz hakkı bu gizlilik sayesinde ihlal edilmiş oluyor. Parktan ve mevcut limandan gelen insan ve trafik yükü kenti her gün boğuyorken hem etkinliktekiler hem mahalledekiler için risk oluşturuyorken yat limanının ihalesi ile artacak yükün kontrolünü yapma şansımız bile olmadı. Eğer şu an iptal gelmezse ihale sonrası uygulama zorunluluğu nedeniyle iptal daha da zorlaşacaktır. Yani itiraz ya da durdurma için ihale sonucunu beklemek kendi işimizi zorlaştıracaktır. Halbuki; bu alan: 2. derece doğal sit alanı ve 3. derece arkeolojik sit alanı ayrıca 1. derece doğal sit alanına komşu. Kıyı çizgisi ile deniz arasında. Ancak söz konusu alana ilişkin imar planı değişiklikleri; komşu sit alanı planı ile birlikte ve bütünleşik bir yaklaşım içinde hazırlanmamış, Koruma İlkeleri ihlal edilmiştir. Plan hiyerarşisi bozulmuş, 1000 ölçekli planlar 5000 ölçeklilerden önce askıya çıkmıştır. Dava konusu ihale işlemi meri imar planı hükümlerine dahi uyulmadan hazırlanmış, özelleştirme işlemine dayanak olarak herhangi bir imar planı askıya çıkarılmamıştır. Çünkü turizm tesisi denmesine, on binlerce m²lik inşaat alanı artışlarına ihtiyaçları var. ÇED raporu yok, belli bir zümrenin kazancı için 10 binlerce m2lik alan inşa edilirken kamuya ait doğal alanlar zarar görecek. Kıyı siluetinin bozulmasına, biyolojik ve kimyasal kirliliğe, deniz alanında ekolojik dengenin bozulmasına, doğal su akımlarının ortadan kalkmasına, yelken sporunun yoğun olarak yapıldığı alanın küçülmesine, inşaat yoğunluğu ile ilave gündüz nüfusu ve taşıt yoğunluğuna, doğal yaşamın tehlikeye girmesine ve hava koridorunun kesilmesine neden olacak, bölgenin karakteristik dokusu bozulacaktır.

Kıyılar salt su kenarları değildir. Onlar, iyodu, kumu, tuzlu ya da tatlı suyu, radyoaktivitesi, güneşi ve rüzgârı ile bir değerler bütünüdür. Bu bütün insanın sağlıklı yaşam kaynağının başta gelen öğelerinden biridir. Bu sebeple kıyılar bir kişinin veya bir topluluğun olmamalıdır, kamunun olmalıdır. Ülkenin tüm bireyleri kıyıların nimetlerinden eşit olarak yararlanmalıdır. Yani bazı alanları satamazsınız, yetkiniz olsa da sözde yasal olsa da meşru değildir.

2013 ve 2015 yıllarında plan değişikliği yapılarak denizde ve karadaki dolgu alan için plan değişikliği yapılarak özelleştirmenin altyapısı oluşturuldu. 2013 deki plan değişikliğine Kadıköy Belediyesi ve Mimarlar Odası, 2015 yılındaki plan değişikliğine Kadıköy Belediyesi, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası dava açtılar. Şehir Plancları Odası neden bu davayı açtı? Dava nasıl sonuçlandı?

Planlanan bu proje hayata geçerse bunun Kalamış’a, Kadıköy’e ve İstanbul’a etkileri ve geleceğe dair tehditleri neler olur? Kadıköy Belediyesi’nin ve İBB’nin bu projedeki sorumlulukları nelerdir?

NURİ CEM CEYLAN: Bu alan için 2013, 2015 ve 2017 yıllarında 3 adet plan yapıldı. 2013’de Şehir Plancıları Odası’nın açtığı bir dava yok, çünkü o sırada Mimarlar Odası bir dava açmıştı, Şehir Plancıları Odası diğer odalara göre üye sayısı az ve bütçesi sınırlı bir oda. 2013 de yapılan plan emsal farklılıklar nedeniyle iptal ediliyor. Ancak 2015 yılındaki plana dava açılmıştır.  2015 yılındaki plan ise ÇED raporu olmadığı için iptal edilmiştir. Plan hazırlamak uzun bir süreç olduğu, sadece kurum görüşlerini almak 1 yıl gibi bir süreye ihtiyaç duyarken, 2 yılda bir plan hazırlamayı başarmışlar. 2017 yılındaki yeni plana yapılan itirazlar, açılan dava, dava konusu planların üst ölçekli planlara uygun olduğu, hukuka aykırılık bulunmadığı, koruma ilkelerine uygun olduğu, ÇED olumlu kararına ihtiyaç bulunmadığı gerekçeleriyle reddine karar vermiştir. İtiraz konusu koruma amaçlı nazım imar planı ve uygulama imar planının birlikte onaylanarak askıya çıkarılması, koruma amaçlı imar planlarının ana kararlarının anlaşılması, tartışılması ve itirazların değerlendirilmesine izin vermemesi açısından planlama ilkelerine aykırıdır. Planlar katma değer de sağlayabiliyorlar. İktidar planları değiştirip proje üretirken kamu yararı/toplum yararı gibi çok anlamlı olmayan kavramlar ortaya çıkarmış durumda. Plan herhangi bir zümre için yapıldığında kamu yararı ortadan kalkar. Kalamış Yat Limanı, yarı kamusal olarak nitelendirilen kontrollü geçişlerin olduğu ve açık alanlar (park, kumsal, yaya bölgeleri) ile bağlantısı bulunan bir yat limanıdır. Yat limanı ihalesinde mekânsal sınırlar %20’den 30’a çıkarılabiliyor. Yükseklik katsayısı 0.31 yapılarak bir bölge ticarileştiriliyor. İstanbul’un tüm kıyı alanları değerlendirildiğinde kamusal erişilebilirlik yaklaşık olarak yarı yarıyadır (%42 erişilebilir, %40 erişilemez). Milattan önce 3000’lere ulaşan bulgulara sahip bir sit alanı, bu nedenle burada muhakkak arkeolog ve müze gözetimi gerektirirken inşaat alanı haline dönüştürülecek. Diğer taraftan Kıyı Kanunu Mekânsal Yapı Yönetmeliği’ne de uyulmuyor. Yerel yönetimler özelleştirmeye itiraz eden davalar açabilirler, ruhsat süreçlerini, kazı takibini yapabilirler.  15.000 m2 alanda inşaat için günde 10-20 kamyon trafiği bölge için ciddi risk ve takip sorumluluğu yaratıyor.

Panel bölümü tamamlandıktan sonra forum kısmında katılımcılar görüşlerini dile getirdiler, panelistlere sorularını yönelttiler. Bu kısımda dile getirilen görüşler arasında;

– ÇED raporu istenmemesinin nedeninin, alanın dolgu alan olması ve aslında burada bir inşaat yapılmasının mümkün olmadığı hususunun düşünülebileceği,

-çevreye ilişkin bütün sorunların bütünlüklü düşünülmesi gerektiği,

-özelleştirme süreçlerinin bugün değil 24 Ocak 1980 Kararları ile Turgut Özal tarafından başlatıldığı, aslında Latin Amerika için hazırlanan neo-liberal sürecin Türkiye’de de adım adım uygulandığı,

-24.01.1980 de başlayan bu neo-liberal politikaların, şirket çıkarları ile kamunun çıkarları çatıştığında devletin her türlü kanun ve uygulama ile özel şirketlerin yanında yer alması anlamına geldiği, bütün kamu ihale ve projelerinde şirket çıkarlarının kar amacının öncelendiği, (ÇED istenmemesi, işletme hakkının 40 yıllığına devri ile özelleştirme gibi kavram kargaşası yaratılması, Anayasa Mahkemesi’ne başvuran 32 vatandaşa, sanki 32 kez bilirkişi gelmiş gibi masraf yansıtılmasına benzer şekilde halkın mahkeme masraflarıyla korkutulması, pafta ve emsal oyunları gibi kirli yöntemlere başvurulmasında olduğu gibi)

-en temel hakkımızın temiz hava hakkımız olduğu,

-Validebağ’da, mücadelenin sürekliliği sonucunda başarıya ulaşıldığı,

-Kadıköy’de 139 adet baz istasyonu bulunduğu, bunun için de dava açılmasının uygun olacağı, bunun için mücadele edilmesi gerektiği

-sahne veya etkinlik alanı kurmak gibi parkta yapılacak işlerde kullanılacak iş makinaların Kadıköy Belediyesi’nce tanımlanması ve bunun kurallarının ilçe belediye meclisinde kararının alınması gerektiği, (her taşeron firma istediği ekipmanı parka sokamamalı)

-ihale için inşaat emsal alanı belirlenirken yapay yürüme iskelelerinin doğal kara parçası olarak kabul edildiği, yani denizin de hesaba katıldığı,

gibi konular yer almıştır. 

Yerel yönetimlerden beklediğimiz destek nedir? sorusuna Toprak Erduvan aşağıdaki maddelerle cevap vermiştir:

-Dayanışma ile bir durmak✓

-Görünürlük✓

-Dava açılabilir✓

-Ticarileşme karşıtı durabilir✓

-Parka girecek araç yönetmeliği olmalı✓

Validebağ’daki Ekoloji Tabanlı Yönetim Planı süreci düşünülür mü? sorusuna FBKD’dan Alev Ataç, “Validebağ ile Kalamış’ın farklı olduğunu, biri doğal alan iken diğerinin dolgu alan olduğu, ancak bunun deniz için düşünülebileceği, bunun için de akademisyenlere danışılabileceği” şeklinde cevap verdi.

Kalamış’da ne yapılması lazım, ne istiyoruz, somut öneri olarak ne istemeliyiz? şeklindeki katılımcı sorusuna Bahadır Özgür cevap verdi:

Türkiye’de ilk özelleştirme 1984 yılında Iğdır Pamuk Fabrikası’nda yapıldı. O zaman bunun kendisine bir etkisinin olmadığını düşünerek hiç kimse duyarlılık göstermedi, itiraz etmedi. Bugün bilmemiz gereken şey, kamu varlığı gittikten sonra yerine konulamaz olduğudur. Özelleştirme yapıldığında mafya geliyor. Buraya niye dokunuyorsun? Yapılanların bana ne yararı var? diye düşünmeli, kamu yararı/ihtiyacı olmayana itiraz edilmeli. Şu anda olması gereken parka hiçbir şey yapmamaktır. Olanı korumak gelecekteki refahımızın güvencesi olacaktır.

PANELİSTLERİMİZİN FORUM KAPSAMINDAKİ KAPANIŞ/SON SÖZLERİ:

Nuri Cem Ceylan: Bütün alanlarda dayanışarak mücadele edeceğiz.

Bahadır Özgür: Anadolu’da bir çok direniş var, ülke kıpır kıpır. İnsanlar her yerde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Mücadele eden bütün herkesin, bütün toplumun bir arada durması gerekiyor. Siyaseten güçlü olmanız gerekiyor. Özelleştirme aksamıyor, gündemle oyalanıp dikkati dağıtmayalım..

Onur Cingil: Doğanın yeşili doların yeşiline karşı bu dönemde. Örgütlü olmak, mücadeleyi büyütmek ve önce kendimize güvenmek tek gerçek.

Toprak Erduvan: Mülkiyet hakkı değil barınma hakkı.


FBKD OLARAK FORUM KAPSAMINDAKİ SON SÖZÜMÜZ:

Dünyanın her yerinde, yat limanları yapılırken, yatların ihtiyaçları doğrultusunda yat limanlarının yanında bazı tesislere, işletmelere yer verilmesi gibi hususlar gözetilir.

Bu nedenle yat limanlarının yapılacağı yerin seçiminde, dünyada “yerleşim yerlerinin içinde olma” değil “yerleşim yerlerine ulaşım kolaylığı” şartı aranır. Yat limanlarının yerleşim yerlerinin içinde olmaları, o çevreye dünyanın her yerinde yük getirir.

Esas olarak tekneler ve sahipleri için kurulan yat limanlarının, kentin dışında kurulmaları tercih edilmelidir.

İstanbul’da bulunan 7 yat limanının da düşük kapasite ile çalıştığı bilinmektedir. Bu nedenle burada neden bir kapasite artışına ihtiyaç var, neden daha çok yat limanı yapılmalı bunlar bilinmiyor? Yat limanı bir kamu ihtiyacı değil.

Bu proje, halkın anayasa ile güvence altına alınmış olan kıyıya erişim ve kentte sağlıklı ve güvenli yaşam haklarını hiçe saymaktadır. Neo-liberal politikalarla halka dayatılan bütün özelleştirme ihalelerinin amacı, kamusal alanları halkın elinden alarak sermayeye rant yaratmaktır.  Fenerbahçe Kalamış Dayanışması olarak bizler, Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı özelleştirmesine ve bölgenin bir bütün olarak çok zengin bir azınlığın kullanımına sunulmasına, bir çeşit soylulaştırılmasına karşı çıkıyoruz. Ayrıca balıkçılar da barınakları ile bu bölgenin ilk kullanıcıları ve gerçek sahipleridir ve  onların da hakları gasp edilemez diyoruz.

Kent mücadelesi bütünlüklü bir mücadele olmalıdır. Bu nedenle mücadele, sadece “Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı ve Çevresi” ile sınırlı kalmamalı, Söğütlüçeşme ve Kuşdili Çayırı da dahil olmak üzere Kadıköy’ün Haydarpaşa’dan Fenerbahçe’ye kadar uzanan bölgesinin doğasını, tarihini, yaşamını tehdit eden girişimlerin ve yapılaşmanın da önüne geçecek şekilde olmalıdır. Fenerbahçe-Kalamış Dayanışması bu bilinçle hareket etmektedir.

Mücadelemizin odağına Fenerbahçe-Kalamış bölgesini koymakla beraber, kentin havasını, suyunu kirleterek ekolojik dengeyi bozan, ağaçlarını, hayvanlarını tehdit eden, halk ve çevre sağlığı ve güvenliğini yok edecek bütün “projelere” de karşı çıkarak kent mücadelesinin ancak bütüncül bir yaklaşımla sürdürülebileceğini savunmaktayız.

Fenerbahçe Kalamış Dayanışması olarak; yaşam alanlarımızın rant uğruna talan edilmesine, tarihsel ve kültürel değerlerimize hukuksuzca ve fütursuzca yapılan saldırıya seyirci kalmayacağımızı ve izin vermeyeceğimizi buradan bir kez daha duyuruyoruz, tüm doğa ve yaşam savunucularını, Kadıköy Belediyesi’ni ve İBB’ni de bu mücadelede yanımızda görmek istiyoruz, bu mücadeleye paydaş olmaya davet ediyoruz.

Bütün katılımcılarımıza çok teşekkür ediyor, mücadeleyi hep birlikte büyüterek mutlaka başarılı olacağımıza olan inancımızı bir kez daha duyuruyoruz.

FENERBAHÇE KALAMIŞ DAYANIŞMASI
instagram: @fenerbahcekalamisdayanismasi
twitter/x: @fbkalamisday



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe” ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, Kadıköy başlıklı ilgilere ise http://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
01
2024
--

YANKI ODASI // 7. Bölüm // 27 Haziran 2024 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Yaz döneminde olmamız sebebiyle canlı yayınlarımız seyrekleşecek. Ekim 2024’e kadar 10 veya 15 günde 1 canlı yayın gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ekim 2024 itibariyle ise her Pazar, 23.00’da canlı yayında olacağız. Yaz dönemindeki canlı yayın tarihlerimizi ve saatlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmenizi önemle rica ediyoruz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Haz
23
2024
--

Rant ve talana karşı DİRENİŞ VAKTİ! Adalar’a ve Kalamış’a çökmek isteyen açgözlülere karşıyız!

Direnişi büyütmek için takip ediniz:
https://twitter.com/fbkalamisday


(…) Minibüslerin bayram bahanesiyle kullanılacağını öğrenen Adalılar bunu yetkililere sormasına rağmen cevap alamadı. O günden bugüne de Adalar sanki Adalılar yaşamıyormuş, protestolar yükselmiyormuş gibi, her hangi bir yetkili isim tarafından tek bir açıklama yapıldı, bir kişi bile Adalılarla görüşmedi. Ada halkına Gezi sürecini hatırlatan bu tutum, Gündüz Vassaf‘ın deyimiyle, “aktörlerin değiştiği ama popülist politikacı anlayışının değişmediği bir hale büründü: https://yesilgazete.org/son-istanbul-adalarda-bes-yilda-ne-oldu-ne-olmali/ (Yeşil Gazete, Derya Tolgay, 25/6/2024)

Talana dayalı politikalar sonucu Adalar’da turist akınıyla birlikte uzun süredir yaşanan çehre değişikliği şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İETT tarafından buraya taşınan minibüslerle farklı bir boyut kazandı: https://haber.sol.org.tr/haber/adalarda-talan-buyuyor-simdi-de-minibusler-getirildi-393794 (17/6/2024, sol.org.tr)

Haz
05
2024
--

KESİN BİLGİ: Kongrede Aziz Yıldırım’ı destekliyoruz. Nokta.

ALİ KOÇ’A AÇIK MEKTUP (15 Mayıs 2024)

Öncelikle, tüm başarısızlıklarımızı “Yazıklar olsun!” diyerek içten duygularla kutluyorum! Kongrede Aziz Yıldırım’a oy vereceğim…

Çünkü; bir grup şirketi gibi şımarık beyaz yaka kafasıyla yönetilmeyen, twittercılık-medyacılık-pazarlamacılık-iletişimcilik oynamayan, tüm siyasi odaklar tarafından yıkılması gereken bir ideolojik hedef olarak görülmeyen, patron localarındaki üç beş sanayici ile üç beş rantçının yanlış kararlarıyla finansal şamar oğlanına dönmemiş, federasyonun/hakemlerin kolayca haksızlık uygulayabileceği bir çürük kaya veya kâğıt-kürekten ibaret bir merci gibi eylemsizlik çıkmazına girmeyen, tarihe geçecek derecede uzun soluklu başarısızlıkların/hüsranların timsali haline gelmemiş… gerçek bir Fenerbahçe’ye ihtiyacımız var çünkü… Küllerinden doğacak bu yeni Fenerbahçe’ye de ancak yalın gerçekler‘i görerek ulaşabiliriz. Kimse kusura bakmasın: Dost acı söyler!

Sn. Ali Koç, sizi Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanlığına bizler getirdik ve inşallah bizler göndereceğiz…

Zafer YALÇINPINAR
Üye No: 15037, Üyelik Tarihi: 2006


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

May
19
2024
--

Futbol tarihi şöyle yazacaktır: “19 Mayıs 2024: Fenerbahçe Spor Kulübü’nün futbol takımı, ahlâksız galatasaray’a -üstelik deplasmanda, üstelik 10 kişiyle- özel bir ders verdi!”


Futbol tarihi şöyle yazacaktır: “19 Mayıs 2024 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün futbol takımı, ahlâksız galatasaray’a -üstelik deplasmanda, üstelik 10 kişi kalmasına rağmen- özel bir ders verdi!”


Basın Açıklaması: https://fenerbahce.org/haberler/futbol/2024/5/
baskanimiz-ali-y-koc-ve-yoneticimiz-selahattin-baki-tarihi-
derbi-zaferinin-ardindan-basin-mensupla


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerine http://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
05
2024
--

Sokak Sanatçısı Burak Yurdakul (RAKUN) 27 yaşında hayatına son verdi…

Marmaray olmadan önce Erenköy Tren İstasyonu’nun
alt geçidinde… Bir Rakun eseri…
(Ayrıca bkz: http://instagram.com/rakunart)


Rakun’un EVV3L kapsamında yer alan bazı eserlerine
https://evvel.org/?s=Rakun adresinden ulaşabilirsiniz.



Başta Kadıköy’ün Suadiye, Caddebostan, Yeldeğirmeni, Hasanpaşa ve Erenköy semtleri olmak üzere İstanbul’un birçok sokağında duvar resimleri yaparak “Rakun” mahlasını (http://instagram.com/rakunart) kullanan 27 yaşındaki Burak Yurdakul vefat etti. Vefat haberini “Somon” mahlasıyla yine duvar resimleri yapan sanatçı arkadaşı sosyal medya aracılığıyla duyurdu. Doğma büyüme Kadıköylü sokak sanatçısı 2017 yılında Gazete Kadıköy‘e verdiği röportajda yaptığının grafitti olmadığını sadece duvarlara resim yaptığını, yaptığı resimlerin bazılarının hikâyesi olduğunu bazılarını ise o an doğaçlama yaptığını söylemişti. (https://artdogistanbul.com/rakun-1997-2024/) (4 Nisan 20224)


Ayrıca bkz: https://www.odatv.com/guncel/grafiti-sanatcisi-burak-yurdakul-kimdir-burak-yurdakul-neden-hayatini-kaybetti-120037410

Şub
03
2024
--

“Yarına ne kaldı?” sorusuna cevap 28 yıl sonra geldi: “Yarına Kalan Şarkılar” (KARGO’ya Saygı Albümü)

Yarına Ne Kaldı? / Kargo / 1996
Kaset ve Kaset Kapağı


90’ların sonu 2000’lerin başında Türkiye’de en çok dinlenen gruplar arasında yer alan Kargo’ya saygı albümü Kargo☆Yarına Kalan Şarkılar, GRGDN Müzik etiketiyle yayımlandı…


Kargo-Yarına Kalan Şarkılar’ı
spotify’da dinlemek için tıklayın…



Kargo-Yarına Kalan Şarkılar‘ı
youtube‘da dinlemek için tıklayın…


Kargo☆Yarına Kalan Şarkılar albümünde yaklaşık 20 sanatçı yer alıyor. Albümde bir araya gelen isimler arasında; Abkountry, Aleyna Tilki, Barış Demirel, Batu Akdeniz, Buray, Cem Adrian, Deniz Tekin, Evdeki Saat, Gece, Gökçe, Jabbar, maNga, mor ve ötesi, Nilipek., Rashit, Sattas, Selin, Simge Pınar, Sufle, Şanışer, TNK, Vega ve Yalın bulunuyor. Şarkılar sırasıyla 19 Ocak, 2 Şubat, 16 Şubat ve 1 Mart’ta beşer single hâlinde dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Albümün tamamlanmasıyla beraber fiziksel versiyonu double LP olarak yayımlanacak ve en son da Nisan-Eylül 2024 arası grubun orijinal kadrosu ile albümdeki isimlerin de konuk olduğu bir turne düzenlenecek.



Vokalde Koray Candemir, gitarda Selim Öztürk, tuşlu çalgılarda Serkan Çeliköz, bas gitarda Mehmet Şenol Şişli ve davulda Burak Karataş’tan oluşan Kargo, farklı nesil ve müzik türlerinden onlarca müzisyenin katkısıyla dört parça hâlinde yayımlanan bir saygı albümü projesine ilham verdi…


Kas
01
2023
--

Karga’ca Değiniler (ve Karga 27 yaşında…)



Körler Ülkesi Kadıköy’de, KargaBAR ve KargART ekseninde; 2007 yılında yayın hayatına başlayan Karga Mecmua’da 500’ün üstünde katılımcının gönüllü desteği ile 2000 civarı yazı, 2500 civarı orijinal görsel yer aldı.

Karga Mecmua’nın yayın serüvenine, ağırlıklı olarak 2007-2013 yılları arasında yayımlanmış 25 betikle (bkz: https://bit.ly/kargaca) katılmaktan onur duyduğumu ifade etmeliyim. Bu süreçte Tayfun Polat ile Utkan Çınar‘a -sahici/sıkı insan oldukları için- ne kadar teşekkür etsem azdır: Beni, metinlerimi, şiirlerimi ve evvel.org‘u hiçbir zaman, hiçbir sıkıntıda yalnız bırakmadılar… Her daim sağolsunlar, varolsunlar.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar


Ağu
17
2023
--

KADIKÖY 2023

ağustos’un 17’si
cumhuriyetin 100. yılı
hava sıcak, kuşlar sıçıyor
__çöpler kokuyor,
____________rüzgâr esmiyor
halkımız metroyla beldemize geliyor
rantçılar ve sökülü kapılar ve molozlar
_______günlerdir çöp arabası bekliyor
çöpçüler yıllık izinde
______Dersim’in köylerini geziyorlar
ağaçlar ve çiçekler, rahatsız ve hareketsiz…
müteahhitlerden kaçamayacaklarını biliyorlar
sinekler ile emlakçılar kan emmekten mutlular
kendilerini ezecek motorsikletli göçmenleri
___ve hiç gelmeyecek taksileri
____________________bekliyor
_______________________kediler ve yaşlılar
adamın biri Bostancı’da köşebaşına işiyor,
_________________işiyor ve gidiyor
meyhaneler dolup boşalıyor
tekel bayileri para basıyor
başkanlar delegelerini güzel güzel yemliyor
belediyemiz yerel seçimlere hazırlanıyor

Zafer Yalçınpınar


Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine ve şiir kitaplarına https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
14
2023
0

Yavuz Çetin’i çok özlüyoruz…

15 Ağustos 2001′de vefat eden
sıkı gitarist Yavuz Çetin’i, saygıyla anıyoruz…


 yavuzcetin

“Yavuz Çetin, ‘soundcheck’ yaparken… “

Fotoğraf:  Z. Yalçınpınar
1999, Shaft Blues Club-Kadıköy

*

SIKI GİTARİST YAVUZ ÇETİN

Sıkı gitarist Yavuz Çetin’in ölümünün üzerinden yaklaşık olarak sekiz yıl geçmiş. Demek ki Yavuz Çetin hakkında bir şeyler yazmaya ancak sekiz yıl sonra cesaret edebiliyorum.

Her şeyden önce Yavuz Çetin’i “sıkı gitarist” yapan şeyin ondaki eşsiz “tuşe” olduğunu -tüm ağırlığıyla- ortaya koymalıyız. Tuşe; bir şarkının, bir melodinin ya da bir müzikal tipolojinin ruhunu/özünü dinleyiciye aktarabilmedeki ustalıktır. Bir tür içtenliktir.  Senelerini gitar tekniğini güçlendirmekle harcamış biri, evet, her türlü şarkıyı çalabilir, gitar üzerinde her türlü akrobasiyi yapabilir, fakat çaldığı şeyin ruhunu içselleştiremeyip ömrü boyunca tuşesiz bir gitarist olarak kalabilir de… Böylesine sportmen bir gitaristin çaldığı her şey saman gibi gelir dinleyiciye.  Yavuz Çetin ise bastığı her notayı içselleştirebilen nadir gitaristlerdendi. 1998 yılının kış aylarından birinde Yavuz Çetin’in “İLK” adlı albümünü “ilk” kez dinlediğimde, albümü hemen beğenmemin nedenlerinden biri de -sanırım- bu güçlü tuşeydi. Özellikle de şarkılardaki blues rifflerinin zamanlamasından, yerlemlerinden ve şarkının armonisine pürüzsüzce eklemlenebilmiş olmalarından dolayı çokça etkilenmiştim. Albümü defalarca dinledim ve albümdeki dinginliğin nasıl olup da bu kadar “enerji dolu” olduğunu, olabildiğini düşündüm, durdum. Hatta bu kimyayı -kendimce- matematiksel (modal/makamsal) olarak hesaplamaya bile çalıştım. O zamanlar cevabı bulamamıştım fakat şimdi, bugün, özellikle de gitar için düşündüğümüzde bu sorunun cevabının Blues Ruhu’yla açıklanabileceğini biliyorum.

1998’in yazında Kadıköy’ün cafe-barlarından birinin tüm masalarında Yavuz Çetin ve grubunun tanıtım broşürünü gördüm. Bu tanıtım broşürleri aynı zamanda da indirim biletleriydi. Yavuz Çetin ve grubu Çarşamba akşamları “Kallavi Bar” diye bir yerde çalıyordu ve indirim biletleri bu barda geçerliydi. Biletlerden birkaç tane aldım ve ilk Çarşamba gününün gelmesini bekledim.

Söz konusu ilk Çarşamba gecesi Blues tutkunu bir arkadaşımla birlikte soluğu Kallavi Bar’da aldık. Barı gördüğümüzde çok şaşırdığımızı itiraf etmeliyim. Kallavi Bar, Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın yanında, Kurbağlıdere’ye paralel olarak inşa edilmiş, köşkten devşirme bir yapıydı. Barın “üst” katından bol rakılı fasıl ezgileri filan geliyordu. Kapıdaki görevliye Yavuz Çetin’i izlemek istediğimizi ve fasıl seslerini duyunca şaşırdığımızı söyledik. Görevliden Yavuz Çetin’in ve grubunun “alt” katta çaldığı bilgisini alınca rahatladık.  (Aslında rahatlamamalıydık, çünkü gerçekte –yani bu memleketin “kara” gerçeğinde- Yavuz Çetin isimli sıkı gitarist, o köşkün alt katında değil de yandaki stadyumda çalmayı hak eden biriydi.)

Köşkün bodrum dairesine benzeyen alt katına girdiğimizde sahnede Yavuz Çetin ve grubu,  Jimi Hendrix’in “Voodoo Chile” adlı şarkısının solo bölümünü çalıyorlardı. Ardından, Cream’den “Sunshine Of Your Love” geldi. Şarkıların sololarında Yavuz, bir nota bile teklememişti. Büyülenmiştik.  Daha önce Kadıköy’de hakkını vererek Jimi Hendrix çalan bir grup da görmemiştik. Yavuz, bu eski ve sıkı şarkıyı çalarken şarkının ruhunu kendinde hissediyordu ve bu ruh Yavuz Çetin’den bize doğru akıyordu.

Bütün gece hayranlıkla Yavuz Çetin’i izledik, dinledik, içki içtik.  Blues tutkunu arkadaşım, programın sonuna kadar beklemişti ve sonunda sahneden indiğinde Yavuz’un yolunu kesip, onun elini öpercesine;

“Bu sıkı şarkıları bu kadar sıkı çalmaya devam ederseniz size dinozor diyecekler…” dedi.

Yavuz Çetin gülümseyerek:

“Desinler, önemli değil… Bir gün gelecek bugün bana dinozor diyenlere de başkaları dinozor diyecekler. ” diye cevapladı ve içkisini almak üzere bara yöneldi.

Şimdi, bugün, 2009’da, kime “dinozor” diyebileceğimizi bilemiyorum, fakat hangi gitaristlere ve gruplara “geyik” denilebileceğini çok iyi biliyorum. Açıkça söyleyeyim; Yavuz Çetin bugüne kadar sahnede izlediğim en tuşeli ve sıkı gitaristlerden biridir. Belki de birincisidir.

Yavuz Çetin’in ölümünün üzerinden sekiz yıl geçmiş.  Bunca zamana rağmen zorlukla –ellerim titreyerek ve kafa karışıklığıyla-  yazdığım bu yazıyı, Yavuz Çetin’in şarkı sözlerinden bir bölüm alıntılayarak bitirmek “yerinde” olacaktır:

“Sahil sakin ve sessiz
Motel ışıkları durgun deniz
Karşıda bir balıkçı teknesi
Kırık dökük iskele 

Sıcak günlerin yorgunluğu üzerimde
Umutsuzluk görünürde
Henüz batan güneşin özlemi
Ve bu yalnızlık çekilmez gibi”

Zafer Yalçınpınar, 2009
“Sıkı Gitarist; Yavuz Çetin”, “kargamecmua müzik yazıları (2007-2011)”,
G Yayın, Geniş Kitaplık, 2011, s. 62


yavuzcetin2

“Bend’e çıkarken Yavuz Çetin…”

Fotoğraf:  Z. Yalçınpınar
1999, Shaft Blues Club-Kadıköy

*


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Yavuz Çetin” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
05
2023
--

Türkiye’de ilk fanzini yayımlayan -Mondo Trasho- Esat Cavit Başak vefat etti…


Eylemsel sanatın en güçlü temsilcilerinden Esat Cavit Başak,
5 Ağustos 2023’te İzmir-Menemen’de vefat etti…


Esat Cavit Başak, 26 Ağustos 1965’de Kuşadası’nda doğdu. 1981’de Devlet Tatbiki Sanatlar Yüksek Okulu-İç Mimarlık bölümünü kazandı. Aynı fakülte içerisinde İç Mimarlık’dan Endüstri Ürünleri Tasarımı’na yatay geçiş yaparak oradan mezun oldu. Sanat eleştirmeni ve kuratör Beral Madra’nın galerisi BM’de Madra’nın sergi asistanlığını ve grafik sanatçısı Mengü Ertel’in çıraklığını yaptı.


Esat Cavit Başak, 1990’ların başından günümüze eylemsel sanatın en etkili isimlerinden biriydi. Onu anlatan en güzel ve samimi yazılardan biri Murat Beşer tarafından 2016 yılında kaleme alındı: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/murat-beser/mondo-trasho-esat-141371



Tayfun Polat‘ın kaleme aldığı ve Karga Mecmua’nın Mayıs 2010 tarihli 38. sayısında yayımlanan “Endüstri devrimi bitti, Esat Başak kazandı” adlı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/esatbasak.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.


Şubat 2011’de Esat Cavit Başak’ın Açık Radyo’da Janset Karavin’le birlikte gerçekleştirdiği söyleşiyi dinlemek için tıklayın…


2017 yılında Express dergisinde yayımlanan “Fanzin bir örgütlenme biçimidir” başlıklı söyleşisinde eylemsel yöneliminin detaylarını, yakınlaştığı ve uzaklaştığı sanatsal kapsamı dile getirmişti. Söyleşinin tam metni şurada: https://birartibir.org/fanzin-bir-orgutlenme-bicimidir/



Esat Cavit Başak’ın son dönem çalışmalarının çoğunu
https://www.instagram.com/novakozmikova/ adresinden inceleyebilirsiniz.


Esat Başak‘ın Ece Ayhan Çizimleri



Sub-Yayın (Şenol Erdoğan) tarafından yayıma hazırlanarak arşivlenen Mondo Trasho’nun tüm orjinal sayılarına https://archive.org/details/mondo-trasho adresinden pdf dosyası biçeminde ulaşabilirsiniz.


Fanzin kültürünün Türkiye’deki ilk örneği olan Mondo Trasho‘yla (ve Esat Cavit Başak’la) ilgili güzel bir araştırmaya https://kiyimuzik.com/fanzin-kulturunde-bir-manifesto-olarak-mondo-trasho/ adresinden ulaşabilirsiniz.


2010 yılında Esat Başak’la gerçekleştirilen bir başka söyleşi de şu adreste bulunuyor: https://istanbulmuseum.org/artists/esat%20cavit%20basak.html

Tem
08
2023
--

MFÖ’den Özkan Uğur vefat etti…

Tam adı, Raif Özkan Uğur’dur. 17 Ekim 1953 yılında İstanbul’da doğdu. Ailenin beşinci çocuğu olan Uğur, Reşat Nuri Güntekin İlkokulu’nda okurken mandolin ile tanıştı. Fenerbahçe Lisesi’nde okurken müzik sevdası ağır bastı ve ilk olarak “Atomikler” adında amatör bir grup kurup, dönemin popüler şarkılarını yorumladı.

Müzik hayatına 1970’te birçok ünlü ismin de zaman zaman yer aldığı Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’nda başladı. 1971 senesinde Kızıltoprak’ta tanıştığı Mazhar Alanson ve Fuat Güner ile ilk grubu Kaygısızlar’la profesyonel bas gitaristliğe başladı. O dönem Sadık Kuyaş da grupta bas gitaristlik yapmaktaydı. Bir süre beraber çaldıktan sonra Kuyaş gruptan ayrıldı ve Uğur grubun tek bas gitaristi oldu. Kaygısızlar’ın dağılmasından sonra 1972’de Barış Manço’nun kendisine eşlik etmesi için kurduğu rock grubu Kurtalan Ekspres adlı grubun ilk kadrosunda yer aldı ve Ankara Dedeman’daki ilk konserde yer aldı. İlk plaklarından sonra Barış Manço askere gitti. Grup bir süreliğine dağılınca Özkan Uğur, Aydın Çakuş ve Nur Yenal ile birlikte Ter grubunu kurdu. Grup, o dönem kendi grubunu dağıtmış Erkin Koray ile birleşti ve 1972’de “Hor Görme Garibi / Züleyha” 45’liğini çıkardı.

Barış Manço’nun askerden dönmesiyle Özkan Uğur tekrar Kurtalan Ekspres’e döndü. 1973-1974 yılları arasında bu grupla çalıştı. 2 plak kaydında yer aldı. 1974’te gruptan ayrıldıktan sonra bu dönemden eski arkadaşları Mazhar – Fuat’ın hazırladığı stüdyo albümünde de bas çaldı. Kurtalan Ekspres’e 1976’da kısa süreli bas gitarist, 1978’de bir Anadolu turnesi için de gitarist olarak grupta yer aldı. 1974’te Kurtalan Ekspres’ten arkadaşı Murat Ses ile bir süre Edip Akbayram’ın Dostlar Orkestrası’nda yer aldı. Ancak müzikal anlaşmazlıklardan dolayı ayrıldı. Anadolu Rock’ın başka bir ünlü ismi olan Ersen ve Dadaşlar grubuna Taner Öngür’ün yerine bas gitara geçti. Üç 45’likten sonra dönemin siyasi koşulları nedeniyle Ersen Dinleten ile Dadaşlar’ın yolları ayrıldı. Özkan Uğur bir süre daha Dadaşlar’da kaldı ve Selda Bağcan ile “Selda ve Dadaşlar” adıyla çıkan Türkülerimiz LP’sinde bas gitar çaldı. 1976’da Seyhan Karabay ve Kardaşlar grubunun bir 45’liğinde yer aldı.

1976’da yine Fuat Güner ve Mazhan Alanson ile İpucu Beşlisi’ne geçti. Bir 45’lik yayımlayıp, Seyyal Taner ile çalıştılar. Grubun dağılmasıyla 1978’de Galip Boransu ve Cengiz Teoman ile Grup Karma’yı kurdu. Bu grup ile katıldıkları 1978 Türkiye Eurovision elemelerinde bestesi Galip Boransu’ya ait “İmkansız” adlı şarkıyla 4. olmuştur.

1980’lerin başında Özkan Uğur, Mazhar Alanson ve Fuat Güner, ünlü isimlerin de arkasında çalıp para biriktirdiler. 1980-1983 tarihleri arasında Fuat Güner’le birlikte, Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” ve “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı” adlı oyunlarında müzisyen ve oyuncu olarak yer aldı. 1984’te MFÖ olarak ilk albümleri Ele Güne Karşı Yapayalnız ile şöhreti yakaladılar. 1985’te Diday Diday Day ve 1988’de Sufi şarkısı ile olmak üzere iki kez Türkiye’yi Eurovision’da temsil etmiştir. Özkan Uğur, MFÖ’de bas gitar çalarken, aynı anda inanılmaz zor derecedeki vokalleri tenor ses rengi ile başarıyla icra etmektedir. Ayrıca sanatçının hiçbir anlama gelmeyen sözlerle yaptığı şarkılar bulunmaktadır. Yayınladıkları birçok şarkıda besteciliğiyle dikkat çekti. “Lay Lili Lili Lay”, “Mecburen”, “No Problem”, “New York Sokaklarında” gibi şarkıların bestesinde yer almış, “Hep Aynı” şarkısının bas performansıyla dikkat çekmiştir. “Bazen”, “Amanın Aman”, “O Neydi O” gibi bestelerinin vokalinde de yer almıştır. “Ali Desidero” ve “İdare Edip Gidiyoruz” şarkılarında ses rengini değiştirerek vokalle düet yapmıştır.

Özkan Uğur, grup üyeleri içinde solo albüme sahip olmayan tek sanatçıdır. İlk yayınladığı solo şarkı Karışık Pizza filminin müziği “Maksat Muhabbet Olsun”dur. G.O.R.A. filmi için yazdığı “Olduramadım” da kendisinin bir klibe de sahip olan ikinci şarkısıdır. Özkan Uğur, müzik dünyasında birçok ismin albümlerinde vokallerde yer almıştır. Bunlardan bazı örnekler Sezen Aksu, Tarkan, Nev, Yavuz Çetin, Baba Zula, Ayhan Sicimoğlu, Asya’dır. Sezen Aksu’nun “Dert Faslı” şarkısının bestecilerinden biridir. Ayşegül Aldinç’in “Bir Kız”, “Ne Güzel”, “Nenni” isimli parçalarının müzikleriyle, Sertab Erener’in “Kera” ve Yavuz Çetin’in “Fanki Tonki Zonki” parçalarının sözleri de ona aittir. En son 2016’da DMC’den “Aynada” single’ını çıkartmıştır.

Öte yandan 1996 yılında Yavuz Turgul’un yönettiği, Şener Şen ve Uğur Yücel’in başrollerini paylaştığı Eşkıya filminde rol almıştır. Atv kanalında yayınlanan İkinci Bahar dizisinde zabıta rolünde oynamıştır. Atv’de yayınlanan Ağırlığınca Altın yarışmasını sunmuştur. Komser Şekspir filminde oynamıştır. Atv’de yayınlanmış olan Yeter Anne dizisinde anne rolündeki Suna Pekuysal’ın oğlunu canlandırmıştır. Alacakaranlık adlı dizide Bedir Büyükdereci rolünü canlandırmıştır. G.O.R.A. filminde Garavel rolünde oynamıştır. A.R.O.G. filminde ise Dimi rolünde oynamıştır. 2009 yapımı olan Yahşi Batı filminde de Kızılderili şefi Kızılkayalar rolüyle beyazperdede Cem Yılmaz’a eşlik etmiştir. 2010 yılında başlayan Türk Malı dizisinde oynamıştır. 2014 yılında Pek Yakında filminde Ejder rolüyle beyazperdeye bir kez daha çıkmıştır.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/sanatci-ozkan-ugur-yasamini-yitirdi-451449

May
29
2023
--

SEÇİMLERE DAİR İKİ ÇİFT LAF! (29 Mayıs 2023)


İKİ ÇİFT LAF!

Uzun zamandır “kendimle konuşmalar” başlığı altında bir şeyler kaleme almıyordum. Fakat, 2023 seçimleri vesile oldu, bu köşeden zaman zaman yazmaya devam edeceğim. Çünkü birilerinin yalın gerçekleri dile getirmesi gerekiyor.

Öncelikle hemen ifade edeyim; ben bir AKP’li değilim ve hayatımın hiçbir döneminde AKP’ye oy vermedim. 44 yaşımdayım. Ailemin üç kuşağı da doğma büyüme Kadıköylüdür, Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze -tüm zorluklara ve problemlere rağmen- Kadıköy’de yaşıyoruz, evimiz barkımız, işimiz gücümüz Kadıköy’de…

Kendimi bildiğimden beri siyasal görüşüm sosyalizmdir ve felsefi açıdan diyalektik materyalizmi benimseyerek yaşamımın her alanında uygulamaya çalışırım. Özellikle entelektüel ve kültürel alanda sol görüş ve aydınlık bir gelecek için mücadele ettim, bedeller ödedim.

Kılıçdaroğlu’nun 11. yenilgisini yaşadığı bu seçimde de -tıpkı yenildiği diğer seçimlerde olduğu gibi- gene Kılıçdaroğlu’na oy verdim. Üstelik bu kez yenileceğinden tamamen emin olmama rağmen, gittim son kez -haklılığın inadına inanarak- gene oyumu Kılıçdaroğlu’na verdim. Fakat, bu seçimle birlikte anladım ki Kılıçdaroğlu kazanmak istemiyor ve küresel neoliberal düzenin ayarlı muhalefetiyle tatlı tatlı yoluna devam etmek istiyor sadece…

Entelektüel ve kültürel açıdan bağımsızlık ile özgürlük adına memleketimizde sosyalist birikimin oluşması için en çok emek verenlerden, en çok inananlardan -ve en çok bedel ödeyenlerden- biriyim. Bugün ise Kılıçdaroğlu’nun kişisel hırslarla, parti içi anti-demokratik yaklaşımlarla, yanlış kararlarla, uzgörü eksikliğiyle ve yanlış modellerle bir kez daha başarısız olduğunu görüyorum. Gezi parkı direnişinden günümüze 10 yılda olgunlaşan tüm entelektüel ve eylemsel sosyalist birikimin 2023 seçimlerinde heba edildiğine tanık oldum.

Hicap duyuyorum!

Kılıçdaroğlu’nun en büyük hatası -belki de zaafı veya tutsaklığı- neoliberal düşüncenin sinsi yöntemleriyle kandırılarak, gerçeklere gözünü kapamış olmasıdır. İkinci büyük hatası da, gene neoliberalizmin dümen suyunda giderek yerel kitlelere bu gerçekliği aşılamaya çalışmasıdır. Seçim yenilgisinden sonra bile neoliberal düşünceye ve hayallere kapılarak seçmeninin gerçeklerle bağını “kökünden” koparmaya çalışmak da çok büyük bir yanlış… Çünkü memleketimizde neoliberalizmin besleyerek marjinalleştirdiği yarı-aydın tipolojiyle (Tarkanlarla, Cem Yılmazlarla, twitter-youtube fenomenleriyle, zikzak kuşağının pop kültürüyle, hızlı tüketim kültürüyle, finansal plazacıların spekülasyon planlarıyla, yerel yönetimlerin liyakatsiz ve rantçı kadrosuyla, beyaz yaka şımarıklığıyla, sahte entelektüellerle, bölgesel çıkar gruplarına lehtarlıkla) sosyal medya muhalefetiyle, bol keseden atıp tutmakla, sosyal medyadaki görüngülerle, tatlı su solcularıyla, duyarlılık kasmakla, tıklanma sayılarıyla, anlamsız aritmetik seçim hesaplarıyla, kaset siyasetiyle falan “güven veya itibar” kazanılmaz. Seçim de kazanılmaz tabiî ki… Bu hâllerle, bu yarı-aydın tipolojisi davranışlarını takip ederek sadece ve sadece kendi içinize hapsolduğunuz dar çevrenizi oyalarsınız!

Güven ve itibar “elini taşın altına koyarak” kazanılır. “Elini taşın altına koymak ne demek?” diye soranlara Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını, mücadelesini, bağımsızlık savaşını ve 1923 devrim tarihini “doğru” okumalarını öneririm. Kazanmak için gerçek bir şey yapmalısınız!

Söylemlerinin ve eylemlerinin merkezine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı anti-emperyalist yolu ve sosyalizmin yalın gerçeklerini koymadığı sürece CHP’nin başarılı olması mümkün değildir. Şu anki mevcut yaklaşımla devam ederse ve kurucu özüne dönmezse varlığını idame ettirmesi bile çok zor CHP’nin… Böyle devam ederse başka oluşumların, düşüncelerin ve neoliberal tuhaflıkların içinde eriyip gider… Emmanuel Macron modelini takip ederek “benzemezlerin bir araya geldiği neoliberal bir ittifak”la bu seçimin kazanılamayacağını, halkımızın böylesi bir ittifaka güvenmeyeceğini, teveccüh etmeyeceğini herkesten çok CHP kadrolarının biliyor olması gerekirdi. Biliyorlardı zaten!

Sözüm o ki kendinizi daha fazla kandırmayın! Halkı oyalamayın!

Eğer bir kişi “Ben sosyalistim!” diyorsa, şu üç temel kurala bağlı kalmak zorundadır:

1- Hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışınızı -her şeye rağmen- sürdürmelisiniz. İnsancıl sosyalist düşüncenin tarihini bilmelisiniz ve bu doğrultuda erdemli davranmalısınız. Kapitalizmin pazarda alıp sattığı bir metaya veya eşyaya dönüşmemelisiniz! Büyük insanlığınıza -her zaman, her yerde, her koşulda- sahip çıkmalısınız.

2- Küresel sömürü düzenine karşı memleketinizin özgürlüğü ve bağımsızlığı için gerçekten mücadele etmelisiniz. Memleketinizin ve halkın sömürülmesine izin vermemelisiniz.

3- Halkı kandırmanın hiçbir mazereti yoktur! Halka yalan söylemek suçtur! Yalın gerçeklerle bağınızı koparmamalısınız!

Aydınlık bir gelecek isteyen ve bilmem kaç şeçimdir sahte muhalefet unsurları tarafından oyalanarak yenilgi ve umutsuzluk duygusuyla iç içe yaşayan kitleler, bahsettiğim üç kuralla kendi kapılarının önünü süpürmek zorundalar… Ben öyle yapacağım. Kimse kusura bakmasın: Dost acı söyler! Kılıçdaroğlu ve kadroları çekip gitmeli artık!

Zafer Yalçınpınar / 29 Mayıs 2023



Orhan Veli, Yaprak Dergisi, 15 Mayıs 1950

Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm köşe yazılarını https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar adresinden okuyabilirsiniz.

May
25
2023
--

Kadıköy’ün İmge Sahaf’ı kapandı!

Bugün, Kadıköy’ün merkezi kültürel kıymetlerinden biri olan İmge Sahaf’ın artan kiralar ve dönemsel ekonomik zorluklar nedeniyle kapandığını öğrendim. İmge Sahaf (ve sonradan İmge Sahaf’la birleşen Gençler/Dostlar Sahaf) yirmili yaşlarımdan bu yana vazgeçilmez uğrak mekânımdı. Efemeratik edebiyat koleksiyonumdaki en kıymetli eserlerden bazılarına ulaşmamda (evvel.org’da paylaştığımız edebiyat ve şiir buluntularında) İmge Sahaf’ın önemi/payı büyüktür. Haluk Ceylandağ ile Babür Bey hiçbir zaman, hiçbir koşulda benden entelektüel dostluklarını ve desteklerini esirgememişlerdir.

Özellikle Kadıköy’e musallat olan “hızlı tüketim, eğlence, dükkân-emlak-rant baronları ve vurgunculuk tipolojisi” nedeniyle Kadıköy öz niteliklerini hızla kaybediyor. (Belki de çoktan kaybetmiştir, işler kontrolden çıkmıştır ve Kadıköy’ün ruhu çoktan tükenmiştir bile! Maşallah… Kadıköy Belediyesi de bu duruma ses çıkarmayıp en kritik konularda bile rantçıların kulağına ‘yürü ya kulum’ diye fısıldayarak mevcut hızlı tüketim ve rant ortamını eksiksiz bir şekilde ruhsatlandırıyor!) Ve sonuçta Kadıköy’de harcadığım gençlik yıllarımın en önemli, en kıymetli kültürel mekânlarından biri daha kapanıyor yine! (Büyük ihtimalle İmge Sahaf’ın yerine meyhane, kebapçı veya yeni nesil türevi cafe-bistro vs açılır…) Kim ne derse desin; yerden göğe kadar üzülüyorum! Kadıköy can çekişiyor!

Hem böylesi tükenişlere şahit olacak kadar yaşlandığım için, hem Körler Ülkesi şiirsel geçmişi en güçlü noktalarından birini kaybettiği için, hem de mevcut Kadıköy’ün içine düştüğü bu kötücül nihai ahval için -gerçekten ve gerçekten- çok üzülüyorum.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
25 Mayıs 2023


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilere https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
23
2023
--

Evladıma miras bu sevda… (Efemeralar)(1)


Nisan 2008, Fenerbahçe-Chelsea Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Maç Bileti

(Tüm efemeralar Zafer Yalçınpınar arşivindendir.)



Aralık 2006, Zafer Yalçınpınar‘ın FBSK Üyeliğine Kabul Yazısı


Mayıs 2009, Lefter Küçükandonyadis Heykeli’nin Açılışı
(Kuşdili, Kadıköy)


2007, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Yüzüncü Yılı Özel Pulu


3 Nisan 2011, Fenerbahçe-Bursaspor maçı “okul açık” tribünü taraftarı için
pankart uygulaması bilgilendirme notu…

(Tüm efemeralar Zafer Yalçınpınar arşivindendir.)



2007, 100. Yıl Fenerbahçe Piyangosu Bileti


Ocak 2004, FBSK Faruk Ilgaz Tesisleri Açılış Töreni Davetiyesi

EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü
ilgilerinin tamamına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

1/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin
2/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/2
3/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/3
4/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/4
5/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/5
6/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/6
7/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/7
8/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/8

Mar
22
2023
--

Fenerbahçeli Santrfor Yaşar Yalçınpınar (Üye No: 582)



Yaşar Yalçınpınar’ın Üye Kimlik Kartı (Üye No: 582)


Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi’nden…

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
18
2023
--

Bağımsız Müzik’te “yerli” 2022 Dökümü (Tayfun Polat)


Tayfun Polat diyor ki;
(…) Yılın genel değerlendirmesini de yapmak isterim. Öncelikle bu yıl önceki yıllardan çok daha az yeni isim keşfettim. Aslında çok çok fazla üretim yapıldı ve yayınlandı. Ancak bu üretim hacminin yeni isimleri de barındıran büyük bir kısmı algoritma popu olarak nitelendirdiğim, birbirinin aynısı şarkılardan oluşuyor. Dolayısıyla bir süre sonra ilgimi kaybettim ve yeni çıkan isimleri merak etmeyi de, takip etmeyi de bıraktım. Listelerin büyük bir kısmı zaten takip etmekte olduğum müzisyenlerin üretimleriyle dolu. Ama tabii ki yeni ve heyecan verici isimler bu yıl da var. (…)

İncelemek için: https://www.tayfunpolat.net/muzik/yerli-2022-dokumu/

Oca
06
2023
--

BOĞUCU HAVA (Zafer Yalçınpınar)

eski püskü
eğri büğrü
sus pus var:
ay boğuluyor.

karşımda çam
______suskun ve iğneli
arkasındaki tepede
______sivri minare
biraz daha yakında
______otistik palmiye
yukarıda ay
_______etrafında ayla
yıldızları ve bulutları çakılı
_______________çivili gökyüzü
arabaları ile otopark alanları
_______________çizik yeryüzü
kaldırımlı sokakta:
ışıklar boğuluyor.

balkonda oturuyorum
sırtımda soğuk duvar
önümde camsız pencere
solumda solgun çiçekler
sağımda inşaat uçurumları
_____________ve kiralık bir kapı.

eğri büğrü
eski püskü
sus pus var:
evler boğuluyor.

Zafer Yalçınpınar
Aralık 2022, Bostancı


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine ve şiir kitaplarına https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
23
2022
--

Meçhul Sanatçı Anıtı’nı ziyaret ettik: 17. İstanbul Bienali’nde eleştirel mesajımızı ateşledik!


20 Eylül 2022’de Kadıköy-Müze Gazhane‘deki Meçhul Sanatçı Anıtı‘nı ziyaret ederek mesajımızı İstanbul Bienali’ne ilettik! Bugüne dek sanat için emek vermiş, çabalamış ama hak ettikleri ilgiyi tam görememiş tüm gerçek sanatçılara selam olsun! Müze Gazhane’de Bienali gezen tüm sanatçı ve izleyicileri, eski baca bölümünde bizim gibi poz vermeye, isimleri ile #MechulSanatciAniti hashtagini kullanmaya ve yer bildiriminde bulunmaya çağırıyoruz!

Fatih Balcı tarafından temellük yöntemi kullanılarak tasarlanan çağdaş sanat eyleminin ayrıntıları şurada: https://evvel.org/fatih-balci-temelluk-yontemiyle-atesliyor-mechul-sanatci-aniti

Eyl
20
2022
--

Fatih Balcı, 17. İstanbul Bienali’nde temellük yöntemiyle ateşliyor: “MEÇHUL SANATÇI ANITI”


Sanat aktivisti Fatih Balcı, 17. İstanbul Bienali mekânlarından Müze Gazhane’de (Kadıköy) görülür en yüksek yapı olan eski baca bölümünü kendi işi olarak ilan ediyor!  Fatih Balcı ele aldığı yapıyı “bugüne dek sanat için emek vermiş, çabalamış ama hak ettikleri ilgiyi tam görememiş tüm sanatçılar adına bir anıt”a dönüştürüyor. Sanatçı, postmodern sanat stratejilerinden temellük yöntemini kullanırken hem bir duyguyu görünür hale getiriyor hem de bir kez daha Bienal’in çevresinde kurulmuş statüko sınırlarını ve yüksek duvarları geçiyor. Fatih Balcı, Bienali gezen tüm sanatçı ve izleyicileri, eski baca bölümünde kendisi gibi poz vermeye,  isimleri ile  #MechulSanatciAniti hashtagini kullanmaya ve yer bildiriminde bulunmaya çağırdı!


Hamiş: Fatih Balcı’nın Upas Yayın kapsamında yer alan eserlerine https://upas.evvel.org/?tag=fatih-balci adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com