2011 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı’na https://zaferyalcinpinar.com/almanak2011.html adresinden ulaşabilirsiniz.
29
2011
Portreler, 1935 (Nâzım Hikmet)
Bugün, Nâzım Hikmet’in 1935 baskısı “Portreler” adlı hiciv kitabını koleksiyonuma ekleyebilmenin coşkusunu yaşıyorum. “Yeni Kitabcı” adlı kitabevinden yayımlanan “Portreler”in kapağını Ali Suavi Sonar tasarlamış. Kitabın beni en çok ilgilendiren özelliği Nâzım Hikmet’in “Cevap” adlı sıkı şiirlerini içermesi… (Zy)
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
29
2011
Uzaklık
Yüzyılın gerçek felaketi, zamana bağımlı insanla, zamandan bağımsız insan arasında, büyümesine göz yumulan uzaklıktadır.
Saint John Perse
29
2011
Şaşırmak
(…)
Philippe Sollers: Şöyle diyorsun: “Manzara karşısında her zaman bir şaşkınlık içindeyiz. Hayranlık, aydınlanma, gizlerin açığa çıkışı bu. Şeylerin varoluşu karşısında duyulan, temel, kökten bir şaşkınlık. Sanki varoluşumuz bize yeniden veriliyor gibi, gizemli, anlaşılmaz. Bazen alışılmadık, uç koşullar aracılığıyla kızışıveren bu deneyim, mimari heyecanın ve kışkırttığı fikirlerin deneyimi aslında.
Dönüş yolunda, ertesi gün yola çıkıldığında, dünya bize büyük bir sanayi kuruluşu gibi gözüküyor, geveze ve kör, koca bir yalan. O büyülenme anını yeniden yakalamak istiyoruz, anısı hâlâ zihnimizde ama onu yeniden bulabilmek için girişi yeniden aramamız gerekiyor.” Şu “mimari heyecan” nedir?
Christian de Portzamparc: Beden, mekân, duyumlar ve zaman arasında bir ilişki söz konusu. Buna çoğu zaman “varoluş etkisi” diyorum, anlam etkisine karşıt olarak Bu çok güçlü bir gerçeklik. (…) Daha önce de görmüş olduğumuz ve bazen son derece basit şeyler karşısında, çirkinlikler ve güzellikler karşısında bir şaşkınlık ortaya çıkmıyorsa hiçbir düşünce de üretilemezmiş gibi geliyor.
(…)
C. de Portzamparc – P. Sollers, “Görmek ve Yazmak”
Çev: Cem İleri, YKY, 2010, s. 52
29
2011
Van Halen, yeniden yolda…
1972 yılında California’nın Pasadena kentinde kurulan Van Halen’in ilk solisti David Lee Roth, yaklaşık 20 yıllık bir aradan sonra ilk kez grubun diğer üyeleriyle birlikte sahneye çıkacak.
Gitarist Eddie Van Halen’in 15 yaşındaki oğlu Wolfgang Van Halen, bas gitarist Michael Anthony’nin yerini alacak. Davulda ise Alex Van Halen yer alıyor.
En son 2004 yılında solist Sammy Hagar ile birlikte dünya turuna çıkan Van Halen, 2012 yazında 40 konser verecek.
Tekrar bir araya geldiklerini iki dakikalık bir tanıtım filmiyle müjdeleyen grup üyeleri, turne biletlerinin 10 Ocak’tan itibaren satışa sunulacağını açıkladı.
Grup, yeni albüm için de Interscope Records ile anlaşmaya vardı.
28
2011
Haber: “Majik” de gitti…
Beyoğlu’nda 97 yıllık Majik Sineması ile komşusu Maksim Gazinosu’nun yıkılıp yerlerine 17 katlı otel yapılmasına dair proje onaylandı.
27
2011
Görme Durumu (Ludwig Wittgenstein)
(…)
208. (…) Yorumlama, bir prosedürdür.(…) Görme bir eylem değil, bir durumdur.(…)
(…)
211. “Bir seferinde ‘Orada bir küre mi görüyorsun?” ve bir başka seferinde ‘Orada bir yarım küre mi görüyorsun?’ diye sorulduğunda, iki seferinde de gördüğüm şey aynı olabilir ve ‘Evet’ diye yanıtlasam da iki hipotez arasında ayrım yaparım. Satrançta şimdiki hamle hem piyonla hem de şahla yapılabilecek bir hamle olsa da ve fiilen şah biçimli bir taş piyon olarak kullanılıyor olsa da, piyon ile şah arasında ayrım yapmam gibi.” -Felsefede insan hep bir sembolizm miti ya da bir zihinsel süreç miti üretmek tehlikesi içindedir. Basitçe herkesin bildiği ve herkesin kabul edeceği şeyler söylemek yerine.
212. Burada sahip olduğum şeyin sahici bir görme durumu mu yoksa bir yorumlama durumu mu olduğunu bana içgözlem söyleyebilir mi? Her şeyden önce, neye yorum diyeceğimi, bir şeye yorumlama durumu mu yoksa görme durumu mu deneceğini nasıl söyleyeceğimi kendim için açık hale getirmem gerekir.
(…)
221. “Bilinç, bir başkasının yüzünde ve davranışında, bendeki kadar açık seçiktir.”
222. İnsan gözünü bir alıcı olarak görmeyiz; o bir şeyi içeri alıyor gibi değil, bir şeyi dışarı gönderiyor gibi görünür. Kulak alır; göz bakar. (Bakış atar, parlar, ışır, ışık saçar.) İnsan birinin gözlerinden dehşete düşebilir, kulağından ya da burnundan düşmez. Gözü gördüğünde, ondan dışarı çıkan bir şey görürsün.
(…)
Ludwig Wittgenstein
“Zettel”, Çev: Doğan Şahiner, Nisan Yay., 2004, ss.53-57
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Wittgebstein ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.
27
2011
Yorgunluk Üzerine Deneme (Peter Handke)
(…)
Birinci resimde sessizim, süreçlerden acıyla koparılmış -ikincisinde dışardan gelen sesler karmaşası, konuşma içime işliyor, ancak ben bu sırada, en fazla bir çığlık atabilir durumda, hâlâ sessizim -üçüncüsünde iradem dışında, cümle cümle anlatmaya başlayarak nihayet hayat geliyor içime; bu çoğunlukla belirli birine, dostlara yöneltilmiş bir anlatım -ve nihayet, bugüne dek en kalıcı biçimiyle o zamanki berrak bakışlı yorgunluğumda yaşadığım dördüncü resimde, dünya susarak, hiçbir söz kullanmadan kendini anlatıyor; bana da şuradaki ağarmış saçlı izleyici komşuma da, oradan salınarak geçen muhteşem kadına da… Tüm barışçıl olaylar aynı zamanda birer anlatıydılar(…) orada anladım ki ideal bir destandı bu: Uçucu dünyanın resimleri birbirlerine tutunuyor ve biçim kazanıyorlardı.
İdeal mi?
Evet, ideal:Herşey olması gerektiği gibi oluyordu çünkü. Sürekli yeni bir şeyler oluyordu ve hiçbiri fazla ya da eksik değildi -Herşey bir destanda olması gerektiği gibiydi; kendini anlatan insanlık tarihi olarak kendi anlatan dünya, bu nasıl olabilirse öyleydi işte. Ütopik mi? Buradaki bir afişte “La utopia no existe” yazısını okudum. Çevrilirse, yok-yer yoktur, anlamına gelir. Bunu bir kez düşündüğünde dünya tarihi yön değiştirmeye başlar.(…)
Peter Handke
“Yorgunluk Üzerine Deneme”, Çev: Cemal Ener, Nisan Yay.,1991, ss.43-45
27
2011
Yapıt
Bugün yapıldığı gibi, kongrelerde, söyleşilerde, düşünülebilecek her fırsatta, zamanımızda bir şaire, bir yazara düşen görevlerden söz edilmesi, beni çok önceden kızdırmaya başlamıştı. Çünkü bu bağlamdaki bütün soruları çok ters ve aşırı haddini bilmezlik olarak buluyorum. Yazarların kendi görevleri üzerine ilginç açıklamalar yaptıklarına hep rastlanmasına karşın, ben bu görevin ne olduğunu bilmiyorum. En azından bütün bu sorunlar karşısında bizden beklenen tavır anlamında olmak üzere, bilmiyorum. Buna karşın bu bağlamda doğal olarak var bir şey, ama herkes çalışmasının hesabını ne ölçüde verebileceğini ve kendi kendisine karşı nasıl verebileceğini kendisi çözümlemek durumunda. Benim açımdan bu, insanın iki ya da üç eski beklentide kalabileceği gibi bir sonuca yol açıyor; bir zamanlar bu, entelektüel dürüstlük diye adlandırılmıştı. Yani insanın söyleyebileceğinden daha fazlasını söylememesi, kendisine dışardan yüklenen sözde sorunları üstlenmemesi girişimi. Gerçek sorunları insan çok farklı bir biçimde üstleniyor, bu sorunlar konferanslarda, kongrelerde tartışılamaz. Ve bu türden gerçek bir sorunun varlığı söz konusu ise eğer, o sorun, en olumlu anlamda olmak üzere, tartışılamaz. Ve bu soruna verilebilecek tek yanıt, çalışmadır, yapıttır veya bu yapıtın başarılmasıdır.
Ingeborg Bachmann, 1969
Çev: Ahmet Cemal
26
2011
Apollinaire’in Yeni Düşüncesi
(…)
(…)
Necati Cumalı
G. Apollinaire, Yaşamı Sanatı ve Şiirleri, Alaz Yay., 2. Baskı, 1986, s.7-8
25
2011
“E V V E L; görmeye, okumaya, anlamaya, düşünmeye ve paylaşmaya devam ediyor hâlâ!”
2011 yılı, E V V E L Fanzin kapsamı doğrultusunda ilgilendiğimiz “sahici/sıkı edebiyat” için oldukça zorlu geçti. “Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin İkbal Günleri’nin yaşandığı şu dönemde yaygınlaşan “haysiyetsizlik, liyakatsizlik ve muhterislik” beni oldukça rahatsız ediyor… Ancak, unutulmamalı ki “Her hâl mütehavvildir”: Uzam, ikbal ile idbar günlerinin döngüleriyle hınca hınçtır.
İçinde bulunduğu çevrimsellik ne olursa olsun E V V E L Fanzin kapsamı, hakikat yolundaki haklılığın inadından ve ateşli sabrından dönecek değildir. Şu söz, 2012’de de, tüm takipçilerimizin, yani kalb ve vicdan arayışıyla yaşamını sürdüren tüm sahici insanların gözlerinde çınlayacak:
“E V V E L ; ‘İmgelemin Özgürleşmesi’ bağlamında görmeye, okumaya, anlamaya, düşünmeye ve paylaşmaya devam ediyor hâlâ!”
E V V E L İlgileri:
https://evvel.org/evvel-fanzin-ilgileri
E V V E L üzerine bir söyleşi:
https://evvel.org/soylesi-evvel-uzerine
25
2011
İnsanoğlunun Sesi (Ingeborg Bachmann)
(…)Söz, müzik alanından sürüldüğü takdirde kendi başının çaresine bakabilir. Uğraşları dil olan bizler, dilden yoksunluğun ve dilsizliğin -yani en arı konumlarımız diyebileceğimiz bu konumların!- ne demek olduğunu deneyimlerimiz aracılığıyla bilmekteyiz; bizler, ıssız bir ülkeden yaşam bizim sürmemiz demek olduğu sürece sürdüreceğimiz bir dille birlikte geri döndük.
Ancak her hedef şaşırmanın kaçırılmış bir kurtuluş fırsatı olduğu, bir ruha ilişkin her yanlış anlamanın benzer bir ruhta ölümcül bir hüzne yol açtığı bir anda sanatların birbirinden ayrılması gerçekten zorunlu mu? Şarkıya gereksinimimiz ortada. Şarkı son bulmak zorunda mı?
Hiçbir zaman olmadığımız kadar feda etmeye, yetinmeye hazır olmamıza karşın, bir sanattan ötekine giden bir iz bulunduğu yolundaki düşüncemizi korumaktayız. Hölderlin’in bir sözüne göre ruh, kendini ancak ritmik bir biçimde dile getirebilir. Çünkü müziğin ve yazının ruha yaklaşımları aynıdır. Her ikisinde de ilk, yani yaratıcı anlamda bir ritim bulunmaktadır. Bundan ötürü birbirlerini tanıyabilirler. Sözü edilen iz, işte budur.
(…)Bu sese yeniden saygı göstermenin, sözcüklerimizi, ezgilerimizi ona devretmenin onun düşünülebilecek en güzel çabalarla bekleyenlere ve sırtını dönmüş olanlara ulaşmasını sağlamanın zamanı artık geldi. Onu artık bir araç olarak değil, ama yazın ile müziğin doğruluk anını paylaşacakları zaman parçasının yöneticisi saymanın zamanı geldi.
Üstünde yaşadığımız bu kararmakta, dilsizleşmekte ve çılgınlığın önünde geriye çekilmekte olan yıldızda, yüreklerdeki ülkeler boşaltılırken, onca düşünce ve duyguya veda edilirken, insanoğlunun sesi bir kez daha yankılandığında, bizler için yankılandığında, bunun insanoğlunun sesi olduğunun bilincine varamayacak biri düşünülebilir mi?
Ingeborg Bachmann
“Bu Tufandan Sonra”, Çev: Ahmet Cemal, Metis Yay. 2.Baskı, 1998, ss.47-48
25
2011
“Kara Çalmak” (Volkan Hacıoğlu)
Sıkı edebiyatçı Volkan Hacıoğlu, Yeni Sinsiyet‘in junior salınımlarına çeşitli lobutlar göndermiş. Volkan’a, “Şiirden” dergisinin tavrına, söylemlerine ve savunusuna sonsuz derecede katılıyorum, hepsinin yanındayım. Volkan Hacıoğlu’nun kaleme aldığı “Kara Çalmak…” başlıklı önemli lobutun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/karacalmak.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Z. Yalçınpınar
25
2011
Dün gece Yavuzcan Çetin, sahnedeydi…
Yavuzcan Çetin, dün gece tv8’de Türkiye’nin en sıkı rock ve blues gitaristleriyle birlikte sahne aldı… Programı izleyenler/dinleyenler blues ruhunun yüceliğine, sahiciliğine şahit oldu. Video kaydına https://zaferyalcinpinar.com/yavuzcanveruyatakimi.flv (64,3 mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Yavuz Çetin ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden ulaşabilirsiniz.
24
2011
Kitap: İmbilim Ders Notları (Bilge Karasu)
Bilge Karasu
“İmbilim Ders Notları”
Yayına Hazırlayan: Cemal Güzel
BilgeSu Yayıncılık, Aralık 2011
“Dilbilim tümcenin bittiği yerde biter. Tümcenin sonrası, yani bağlam imbilimin alanına girer.”
“İmbilimin amaçladığı, kabaca söylendikte, anlam üretimi biçimlerinin, anlam üretim biçimlerinin düzenlenişinin incelenmesi, bu alanda biçimselleştirilmiş, nicelleştirilmiş birtakım sonuçlara varılabilmesi. Bu da imbilimi bir bilim haline getirmenin önemli bir adımıdır.”
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Bilge Karasu ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.
23
2011
Bir Tramvay Hikâyesi
Dün akşam Fatih-Harbiye tramvayına Beyazıt’tan bindim. Biri fesli, diğeri sarıklı, dinç, kır sakallı iki adam da Sultan Mahmut türbesi durağından bindiler. Araba lebalep doluydu. Bu iki yolcu münhal vukuuna intizaren (yer boşalmasını beklemek için) yanyana ayakta duruyorlardı. Salkımsöğüt mevkiinde bir yer boşaldı. Sarıklı, sarıksız efendilerin ikisi de bir anda köşe kapmaca oyununda görülen bir çeviklikle o yere oturmak istediler. Galebe (yengi) sarıksızda kaldı. Hoca efendi hiddetini zaptedemeyerek: “Fesüphanallah! Saygı, âlime hürmet de kalmadı. Eskiden biz bir yere girince doksan yaşındaki ihtiyarlar bile kıyam ederler, biz emretmeyince oturmazlardı”, dedi. Sarıksız muhatab ve muâteb (azarlanan) soğuk bir tavırla cevap verdi: “Benim cahil olduğumu ne biliyorsunuz, a Hoca Efendi? Aramızdaki fark, ben ilmi kafamın içinde taşıyorum, zat-ı fâzılaneniz de dışında!” dedi.
Süleyman Nazif
“Yergi, Nükte ve Fıkralarıyla Süleyman Nazif”, Haz: Yalvaç Ural, Milliyet Yay., 1983, s.11
22
2011
Çizgiler…
Bkz: https://www.dadatart.com/2011/12/22/cizgiler-is-basinda/
Scribbled Line People diye adlandırılan tasarım dizisinin başında grafik-tasarımcı Ayaka Ito ve bunun yanında programcı Randy Church olmak üzere iki kişi bulunuyor. Ortak bir beğeni sonucu ortaya çıkarılan dizide insanlara dijital ortamda gergin kablolardan oluşan bir vücut tasarlanmış ve modellenen bu görseller fotoğrafların içine güzel bir şekilde monte edilerek -interaktif tasarımcı Erik Natzke’nin de katkılarıyla- kompozit görüntüler ortaya çıkarılmış. İç içe geçmiş kabloların oluşturduğu karmaşık yapı dizinin her bir parçasını görsel zevk açısından geçerli konuma yükseltmiş. Kullanılan programların Photoshop ve Flash olduğunu belirtiyorlar.
Bkz: https://www.dadatart.com/2011/12/22/cizgiler-is-basinda/
20
2011
Bedri Rahmi’nin Otoportreleri
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Otoportreleri’nden örnekler…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
20
2011
Nü…
“Nü”
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
20
2011
Mavi Kitap Kahverengi Kitap (Ludwig Wittgenstein)
Ludwig Wittgenstein
“Mavi Kitap Kahverengi Kitap”
Çev: Doğan Şahiner
İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı, 2007
Ludwig Wittgenstein’ın 1933-35 yılları arasında Cambridge Üniversitesindeki bazı öğrencilerine yazdırdığı notlardan oluşan Mavi Kitap, Kahverengi Kitap, 20. yüzyılın en önemli filozoflarından birinin ileride gerçekleştireceği fikirlerin tohumlarını içermesi bakımından ayrı bir önem taşır.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Wittgenstein ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.
19
2011
Hermann Hesse’nin Başkişileri (Joseph Mileck)
(…)
Hesse’nin 1917’den önceki başkişileri zayıf keşişlerdir. Yalnız düşlerle, beklemelerle ve umutlarla yaşayan ve gerçek önündde gerrileyen estetlerdir bunlar daha çok. Kendine kapanmış, değişken huylu sanatçılar, ya da akraba-ruhlar olan bu kişiler müzminleşmiş bir kararsızlıkla eylem güçlerini yitirmiş ve kendilerini romantik bir hastalığa kaptırmışlardır. Bunlar, kendi yalnızlıkları içinde eriyip tükenmiş, yaşama ve sevme sanatına yabancılaşmış uyumsuzlar yaşamdan çok az şey isteyip çok şey bekleyen yabancılardır. Hiç sonu gelmeyen bir sıkıntı ve umutsuzluğun içindedirler. Duygusal sinik Lauscher’in, doğa çocuğu olarak Camenzid’in, gürültücü kompozitör Kuhn’un (Gertrud) giderek daha kararlı ressam Veraguth’un (Rosshalde) ve daha dayanıklı bir gezgin olan Knulp’un yaradılışı ve alınyazısı böyledir.
Demian-öncesi başkişilerin herbirinin kişiliği ve alınyazısının arkasında Hesse’nin kendisi dolaşmışsa da ondan sonra gelen on yıl içinde yazarla başkişi yavaş yavaş şiirsel bir otobiyografik eriyiş içinde birbirlerine karışır. Dikkafalı Klein, çılgın Klingsor ve özellikle Kurgarst’la umutsuz Steppenwolf’un romatizmalı başkişisi nerdeyse Hesse’nin kendi bedeninden kendi ruhundan oluşmuşlardır. Oysa şimdi Hesse gibi, kendini-tanıma, kendini gerçekleştirme arayışı içinde olan bu yeni başkişiler uykularından uyanmış, alınyazılarını kendi ellerine almışlardır.
(…)
Joseph Mileck
Kaliforniya Üniversitesi, Mart, 1963
Çev: Yurdanur Salman
19
2011
Büyük Pazar Müzayedesi’nde İmzalı Kitaplar (24 Aralık 2011)
24 Aralık 2011 Cumartesi günü, Point Hotel Barbaros‘ta gerçekleşecek olan “Büyük Pazar Müzayedesi”, edebiyat efemerası koleksiyonerleri ve heveskârları için son derece kıymetli eserler sunuyor.
Nâzım Hikmet’in el yazısı, şiirlerinin Rusça çevirilerini içeren bir imzalı kitabı ve Nâzım Hikmet kitaplarının tümünün ilk baskılarını içeren özel bir koleksiyon, Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kaybolanlar” başlıklı yazı defterleri, çeşitli şair ve yazarların Ahmet Muhip Dıranas’a imzaladığı kitaplar, Sabahattin Ali’nin el yazılarından oluşan efemeralar, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kumaş üzerine işlediği özgün baskılar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Cahit Külebi, Asaf Halet Çelebi, Halim Şefik, Orhan Veli, İlhan Berk, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Can Yücel gibi sıkı isimlerin imzalı kitapları… Hangi birinden bahsetsem ki?
Eserler, müzayede günü olan 24 Aralık 2011’e kadar Point Hotel Barbaros’un kütüphanesinde sergileniyor. Mutlaka görülmeli, ziyaret edilmeli bu eserler…
Zy
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.