Mar
01
2010
1

Söyleşi: “Kömürün elmasa dönüşmesi üzerine…”

Kömürün elmasa dönüşmesi üzerine, Deniz Fidan sordu, ben de cevapladım;

—–

KÖMÜRÜN ELMASA DÖNÜŞMESİ ÜZERİNE… (1 Mart 2010)

Deniz Fidan: __Ahmet Orhan, Poelitika’daki yazısında, Ece Ayhan’ın  ‘Çok Eski Adıyladır’ kitabında “iktidarın olmadığı bir yeryüzü imgesi barındırmadığını” söylüyor. Oysa, en belirgin olarak “Devlet ve Tabiat”ta, iktidar kavramına olan dışlayıcı bakışı fark edebiliyoruz. Sizce, eğer varsa, bu değişimin sebebini Ece Ayhan’ın şiir ve sanat çevresiyle yaşadığı olumsuzluklara mı bağlamamız gerekir?

Zafer Yalçınpınar: Soruyu “Ece Ayhan’ın iktidar karşıtlığı nasıldır?” şeklinde ele almak gerek. Şimdi, her şeyden önce, Ece Ayhan’ın mülkiye mezunu olduğunu unutmayalım. Yani istesek de istemesek de bir “devlet adamı” eğitimi almış. İktidar ve devlet yapısını, rol modellerini, devlet retoriğini, sınıfsal yapıyı ve diğer bileşkeleri, enstrümanları filan biliyor. Hatta sınıf arkadaşlarından daha iyi biliyor. Çünkü onlardan daha meraklı; sezgileri ve hakikat ile haklılık yolundaki inadı daha kuvvetli… Eğitiminin ardından pratiğe ya da uygulamaya geçecek imkâna da ulaşıyor. Yani bir mülki amir -kaymakam- olarak altı sene kadar görev yapıyor.  Tüm bu yaşantılar “devlet ve iktidar” denen şeyi hem kuramsal hem de uygulamalı olarak çok iyi tanımasını sağlıyor. Belki de “iktidar”a maruz kalmaktan ya da “iktidar” uygulamaktan tiksiniyor. Bu tanıma süreci, Ece Ayhan’ı diğer her şeyden çok daha fazla olarak bir “iktidar karşıtı” yapmış olabilir. Sonuçta, sıradan ya da alışılmış bir iktidar karşıtı, aslında, neye karşı olduğunu yani “iktidar” denen şeyi Ece Ayhan’dan daha iyi bilemez. Koşutlamayı genişletirsek, o senin bahsettiğin şiir ve sanat çevresi filan da daha iyi bilemez. Birkaç kişiyi saymazsak, o şiir ve sanat çevresi gerçekte Ece Ayhan’ın dostu değil. Sadece Ece Ayhan’a hayran olmuşlar, ondan etkilenmişler filan… Bunları bir kenara bırakırsak Ece Ayhan, “topluluk” denen şeyin topluma dönüşmesini çok istiyor. Asıl amacı ve beklentisi budur. Ama gün geçtikçe özde bunun gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini görüyor. Gün geçtikçe toplum refleksleri göstermeyen, hatta mevcut özelliklerini de kaybeden bir toplulukla karşı karşıya kaldığına inanıyor. Öyle de… Ece Ayhan’ın düşündüğü, kafasında kurduğu “insanlık” ve “insan olmak” başka türlü… Kısacası, hayal kırıklığına uğruyor Ece Ayhan… Bu topluluğun sahiciliğe ulaşamayacağını, “insanlığa” ulaşamayacağını düşünüyor. Karamsarlaşıyor… Zamanla, karamsarlık alaya dönüşüyor. Ardından da çok büyük bir tarihsel hesaplaşmaya ve haklılığın inadına dönüşüyor. Durum bundan ibaret aslında… Sonuçta, Çok Eski Adıyladır’da Ece Ayhan’ın bir düşünsel değişikliğe uğradığını sanmıyorum. Ama derinleşmiştir Ece ve bence Çok Eski Adıyladır adlı kitabında E.M. Cioran’ın şu sözlerinin tarihçesini yazıyor gibidir; “Hükmetmek bir zevk ve bir zaaftır. Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece. İktidarı arzulamak insanlığın uğradığı en büyük lanettir.”

D.F.: Ece Ayhan’ın “akkor”luğunun üstünde önemle duruyorsunuz. Ayhan akkorluğunu nasıl ifade etti?

Z.Y.: Ece Ayhan, “Ben karamsarım. Ama benim karamsarlığım akkordur” der. Bunu yaşamıyla ortaya koymuştur. Başına gelen binlerce olay, umutsuzluk,  onun inadına inat katmıştır. Olumsuzluklar onu karakter aşınmasına uğratacağına, kendisinden uzaklaştıracağına, aksine, Ece Ayhan’ın kendisiyle yanmasına neden olmuştur… Neyse o olmuştur Ece… Kendisinden, özünden,  doğrularından, şüphelerinden, kök nedenler arayışından, bildiklerinden, bulduklarından, sezdiklerinden, anlam arayışından kısacası sahiciliğinden hiç dönmemiş, aksine derinleşmiş ve sürekli olarak boyayı kazımaya çalışmıştır. Kapkara bir boyayla uğraşmış ve boyayı her kazıdığında daha da kara ve daha da zorlu bir boyayla karşılaşmıştır. Uğraştığı “kara” Ece’nin eline gözüne bulaşmıştır hep… Ama boyayı kazımaya devam etmiştir. Bu durum bir “karşıtlık” –kontrast- yaratıyor. Ve karşıtlık her zaman parlar. Örtüleri sevmez Ece Ayhan… Ece Ayhan’ın hayatı, zihninde, çok derin bir yerde “kömürün elmasa dönüşmesinin eczası ya da kimyası olarak şiir” düşünmekle, tasarlamakla, yazmakla ve araştırmakla geçmiştir. Bu büyük deneyin belli aşamalarında başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Akkorluk, işte, Ece Ayhan’ın kömürden  dönüştürmeye çalıştığı o elmasın akkorluğudur.  Kazıdığı boyalardır.

D.F.: Kitaplarınızda şairden “Ayhan Çağlar” diye bahsediyorsunuz, bunun sebebi nedir?

Z.Y.: Öncelikle, Ece Ayhan, 1950-55 döneminde dergilerde yayımladığı ve yayımlayamadığı şiirleri “E. Ayhan Çağlar” olarak imzalamış. O şiirlerin çoğu şu an baskısı bulunan “Bütün Yort Savular” adlı toplu şiirler kitabında yer almıyor. Örneğin,  “Selanik”, İnfanta”, “İnsanların Kötüsü”, “Boşluktaki Aptal”, “Takma Göz” adlı şiirler bu kitapta yok. Ve bu şiirler o  tarihte yani Ece Ayhan’ın hayatının ve şiirinin başında, onun  dünyayı nasıl gördüğüyle ilgili çok önemli ipuçları taşıyorlar. Ece Ayhan şiirinin ipuçları orada… Bir de “Ece Ayhan” ismi gereğinden fazla kent efsanesi ile ilişkilendirildi. Bundan sıyrılmanın yolu da ona sivil bir “Ayhan Çağlar” olarak bakmak, öyle araştırmak… Anlayan anlamıştır bu söylediğimi…

D.F.: Ece Ayhan’ın devlet memurluğundan ayrılma sebebine ilişkin bulanıklık hala sürüyor. Bugün, araştırmalarınızdan elde ettiğiniz sonuç nedir?

Z.Y.: Bu konuda bütünsel bir sonuca varamadım. Daha doğrusu vardığım noktayı belgelendiremedim henüz… Ece Ayhan kendisine “komplo” kurulduğunu söylüyor. Erdoğan Alkan’ın açıklamalarından bu sonuç çıkıyor… Bir de o dönemde, yani 66’da, Ece Ayhan’ın görev yaptığı bölgede halkevi başkanı olarak çalışan biri var; Abdürrahim Sercan. Onun bu konuda anlattıkları da çok ilginç… Sercan, görevli olduğu bölgede, Kaymakam Ece Ayhan’ın  bir tarikatın üzerine çok gittiğini, tarikata çok sert yüklendiğini ve bu yüzden de Ece’nin bir “komplo”yla alaşağı edildiğini iddia ediyor. Hatta o tarihlerde yerel gazetelerden birinde bu durumun haber olarak yayımlandığını da söylüyor. Ama henüz gazeteye ulaşamadık. Bir ulaşsak…
Ama sonuçta, sanıyorum, Ece Ayhan da devlet memurluğundan filan sıkılmıştı. Asıl neden bu galiba…

D.F.: Günümüz Türkçe şiirinin içinde yer alan bir şair olarak, Ece Ayhan’ın, güncel Türkçe şiire olan etkisini nasıl görüyorsunuz?

Z.Y.: Olumsuz tarafından bakarsak, Ece Ayhan gibi olmak isteyen ve şiir dilini körü körüne kırmaya çalışan bir sürü “ıskarta” ve “kopya” zevat doldu etrafa… Oysa ki Ece Ayhan şiir dilini körü körüne kırmamıştır ve onun şiirde yaptığı değişim “keyfi” değildir. Ece Ayhan’da farklı birikimler ve karşıtlıklar var, zaten önceki sorularında bunları anlatmaya çalıştım. Herneyse… Bahsettiğim bu kötü kopyalar ve ıskartalar ikide bir ağızlarına “Ece Ayhan” ismini doluyorlar… Bu durum Ece Ayhan’ın isminde ve şiirinde deformasyon yaratıyor. Bazı yeniyetmeler bu mutat zevatlara inanıyor filan… Yani olmadık şeylerle ve yapay bağlamlarla Ece Ayhan’ın ilişkilendirilmesi gibi büyük bir dezenformasyon tehlikesi, numarası var ortada… O yüzden bu ıskarta zevatlardan ve kifayetsiz muhterislerden tiksiniyorum.
Artık, geleceğin şiirinin, yani yeni, farklı, sıkı ve sivil şiirin bütünüyle ikinci yeni akımının devamı olarak vücut bulacağını da düşünmüyorum. İkinci Yeni’den sadece İlhan Berk ile Ece Ayhan’ın şiirinin geleceğe uzandığını, uzanacağını sanıyorum. Yani kısacası, bana sorarsanız, Ece Ayhan, Türkçe şiire evrensel bir gelecek ve tarihsel bir sahicilik sağlamıştır, diyebiliriz. Bir de tabii o kazınmış boyaları ve kömürün elmasa dönüşmesi eğretilemesini de aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor…

Şub
23
2010
0

Kınar Hanım’ın Tersleri

Ody Saban, “Sayfalarım – Aşk kitabı” , 1992
Karton üstüne akrilik, kolaj, karışık teknik, 32 x 58cm



KINAR HANIM’IN TERSLERİ

su yüzüne çiçekleniyor
kınar hanım’ın denizleri
çerçeveliyor kanlı ellerle dalgaları
ve tutuyor tüm gökyüzünün yapbozlarını
ölüler diplerde kökleniyor
sonunda büyük bir kitap yazılıyor
bir sayfadan diğerine doğru
ters ters gömüle gömüle
sonra kendinin akı akı akıcı bakışı
mısra bir çift ipek çorap üstünde
ıslanıp kurutulmuş sonradan boyanmış pamuktandır
halen kol altında tuttuğu ayrımın uçları
başı hep midesinde ilerler
bıktırır yosunlarla tutmuş unutulmayan anneliği
bir çift rakkas gibi
yeniden sevgililer sarı odada buluşurlar
gözlerden  yakın  ve nazarı hep değen o sapsarı
zincir zincir ellerle dalgalar
sualtına uzuyorlar

Zafer Yalçınpınar ve Ody Saban
22 Şubat 2010

Not: İşbu şiir Ody Saban ile Zafer Yalçınpınar tarafından birlikte yazılmıştır.

Şub
05
2010
0

Korkunç bir dünyada yaşıyoruz.

3 Mart 1977

Ece Ayhan’la son çıkan iki kitabı üstüne bir konuşma yaptım. Yazko’ya gönderdim. Ben ilk kez bir insana, hele bir şaire soru soruyorum. Ece dışında bunu dünyada kimseye yapmazdım diyorum. Bunu salt onun şiirine olan sevgimden yaptım elbet. Çağdaşlarım içinde başka hiçbir şair beni o denli ilgilendirmedi. Benim için büyük bir şairdir Ece Ayhan. Bu bir gün kuşkusuz anlaşılacaktır. Nasıl bir şiir kurduğu, nasıl ‘bina’ ettiği zaman alacaktır. Alsın! Önce bunun için yaptım bu konuşmayı. Sonra da ona karşı sürdürülen, bu katı, sağır, insan dışılığa, bu suskunluğa dayanamadığım için yaptım. Korkunç bir dünyada yaşıyoruz. Ben böyle bir dünyada yaşadığımızı da, daha çok, Ece Ayhan’a bakarak anlıyorum.

İlhan Berk,
“El Yazılarına Vuruyor Güneş”, YKY,  2. Baskı, 1997, s.143

Oca
29
2010
0

Ömer Uluç’la “Sıkı Resim” Üzerine…

Ömer Uluç‘un Eserlerinden İki Örnek

***

Sıkı ressam Ömer Uluç ile Ece Ayhan tarafından yapılan bir söyleşiye https://zaferyalcinpinar.com/omerece.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. İşbu söyleşi önce 1988 yılında Gösteri Dergisi’nde yayımlanmış, daha sonra da YKY’den çıkan “Hay Hak! Söyleşiler” adlı kitapta yayımlanmıştır.

Oca
09
2010
0

Buluntular: Ece Ayhan Fotoğrafları

Ümit Bayazoğlu -sağolsun- arşivindeki birtakım Ece Ayhan fotoğraflarını benimle paylaştı. Fotoğraflar aşağıdadır… (ZY)

Beyin ameliyatının ardından Ece Ayhan, hastanede…

***

Ece Ayhan ve Tuncel Kurtiz

***

Ece Ayhan anlatıyor…

***

Ece Ayhan ve Cihat Burak

***

Hamiş: İşbu fotoğraflar Ece Ayhan Web Sitesi‘nde “efemeralar” bölümüne eklenmiştir.

Oca
01
2010
0

İlgilerin Gidişi

Buruk bir ezgi seziliyordu içlerinde
kinleri gibi renk renk
ölmüş atlarını bırakıp
tahta pabuçlarıyla gittiler
gözlerinde frank krallarının eski hüznü

(…)
kumsalda kocaman izlerini siliyor deniz.

Ece Ayhan Çağlar, 1956

Hamiş:  1959’da Kınar Hanım’ın Denizleri’nde yer alan “Kötü İlgilerin Gidişi” adlı şiire Ece Ayhan, önce,  “İlgilerin Gidişi” adını vermiştir ve bu adla “Yeni Ufuklar” dergisinin 1956 tarihli 35. sayısında yayımlamıştır. Sonradan,  1959’da şiirin ismini “Kötü İlgilerin Gidişi” olarak değiştirmiştir.

Oca
01
2010
0

Buluntu: “İnfanta” ve “Paydos” (Ece Ayhan)

“geceyazısı” adlı derginin 2006’da yayımlanan 9. sayısında iki adet Ece Ayhan şiirine daha rastladım. İşbu şiirler de Ece Ayhan’ın şiir kitaplarında ve “toplu şiirler” baskısında yer almamışlar… Şiirleri aşağıda paylaşıyorum. (ZY)

Ara
09
2009
0

Gerçeklikler dille sınırlandırılamıyor…

By Rad

*

Gerçeklikler dille sınırlandırılamıyor. (1967)
(…)
Şiir imgeyle ‘kurulur’. Onsuz bir şey anlatılamaz. Felsefe de anlatılamaz, başka herhangi bir şey de anlatılamaz. (…) Sanatın özü sessiz çekilmesidir. Türkiye’de şiir sessiz çekilir.  (…) Şiir öylesine iyi örülmeli ki eklem yerleri, teğeller gözükmesin. Bir yapıda da karkas kendini göstermez. (1970)
(…)
Yalnız şu var ki, ustalıkla taşeronluğu, alıntıyla çalıntıyı birbirine karıştırmayacağız. Kimyaya çalışanlar bilirler, karbonun iskeletiyle elmasınki aynıdır. (1973)

Ece Ayhan

Ara
08
2009
0

Zorlanacak…

(..)
Kara şiirler denebilir bu yazdıklarıma. Çünkü kara alayın da ötesinde bunlar. Gaddarca bakışları saptıyorum ben. (…)
İmge aslında anlam. Anlam taşıyıcısı. Şiirin birimi. Ama bir başına da değeri var yalnızca araç değil. (…) Biliyorsun ‘kurgu’nun ilkesi ‘üçleme’dir. Bir şeyin yinelendiğini belirten ilk sayı üçtür. (…) Gençler siyasal şiire yöneliyorlar doğrudan doğruya. Onlar için söyleyebileceğim şey: ‘ Yek beyza vü sadhezar dâva’ – ‘Yüz bin gürültü ve sonunda bir tek yumurta’- Ama civcivler sevimlidir sevilir. (…) Şiir de zorlanacak doğallıkla. Şiirin de başka şeyleri zorlaması için. Eski bir sefine gelip hesap sorabilir, baştan ayağa beyaz giyinmiş adamlara.

Ece Ayhan
Ağustos 1970

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Kas
27
2009
0

Bildiri No.4 (Denizaltı Edebiyatı)

Bildiri No:4
(27 Kasım 2009)
Denizaltı Edebiyatı

_1. Yeni yer yoktur. (Oruç Aruoba)
__1.1.   Yerler bitmiştir.
___1.1.1.  Yeraltı bitmiştir.
___1.1.2.  Yeryüzü bitmiştir.
__1.2.  Yeni yol vardır.
___1.2.1.   Yol denizin altındadır.
_2. Şiir denizin altındadır.
__2.1.  Bir denizaltıdır.
___2.1.1.    Sait Faik bir denizaltıdır.
___2.1.2.    Oktay Rifat bir denizaltıdır.
____2.1.2.1.     İlhan Berk bir denizaltıdır.
___2.1.3.    Bilge Karasu bir denizaltıdır.
____2.1.3.1.     Oruç Aruoba bir denizaltıdır.
___2.1.4.    Ece Ayhan bir denizaltıdır.
____2.1.4.1.     Ben bir denizaltıyım.
_2.2.  Denizin altında “mülkiyet” yoktur.
_2.3.  Denizin altında basınç vardır.
___2.3.1.    Şiir, derinde çoğalır.
_3.Sıkı şiirde iktisat yoktur.
__3.1.  Rekabet yoktur.
___3.1.1.     Ödüllendirme sistematiği yoktur.
____3.1.1.1.      Ödüller insansızdır.
_____3.1.1.1.1.    Yükleniciler insansızdır.
_____3.1.1.1.2.    Düzenleyiciler insansızdır.
_____3.1.1.1.3.    Katılımcılar insansızdır.
_____3.1.1.1.4.    Takdimciler insansızdır.
_____3.1.1.1.5.    Jüri insansızdır.
____3.1.1.2.     Ödüller insansızlıktır.
_____3.1.1.2.1.   Şartnameler insansızdır.
_____3.1.1.2.2.   Şiltler ve plaketler insansızdır.
_____3.1.1.2.3.   Mikrofonlar ve masalar insansızdır.
_____3.1.1.2.4.   Ödül törenleri, kurdeleler, kuşaklar ve podyumlar insansızdır.
_____3.1.1.2.5.   Toplu fotoğraflar insansızdır.
__3.2.  Piyasa yoktur.
___3.2.1.    Pazar yoktur.
____3.2.1.1.    Paydaş yoktur.
____3.2.1.2.    Satıcı yoktur.
____3.2.1.3.    Müşteri yoktur.
____3.2.1.4.    Dağıtım yoktur.
____3.2.1.5.    Güvence yoktur.
____3.2.1.6.    Tedarikçi yoktur.
_____3.2.1.6.1.   Fatura yoktur.
_____3.2.1.6.2.  İade yoktur.
___3.2.2.   Projelendirme yoktur.
____3.2.2.1.    Zaman yönetimi yoktur.
____3.2.2.2.   Maliyet yönetimi yoktur.
____3.2.2.3.   Risk yönetimi yoktur.
_4. Şiir tek başınadır.
__4.1.  Tek başına yazılır.
__4.2.  Tek başına çoğalır.
___4.2.1.    Antolojiler ve yıllıklar insansızdır.
__4.3.  Tek başına keşif yapar.
___4.3.1.   Tek başına icraat yapar.
___4.3.2.   Dilin yapıtaşı sözcükler değildir.
___4.3.3.   Dilin yapıtaşı “im”lerdir.
____4.3.3.1.   İm tek başınadır.
____4.3.3.2.   Başkalarının derinliklerine tek başına ulaşır.
_5. Şiir, denizaltı iskelelerine yanaşır.

Zafer Yalçınpınar


Diğer poetik bildiriler için;

Bildiri No.3 (Füg): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=509
Bildiri No.2 (Masanın Ayakları): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=93
Bildiri No.1: (Vatoz’un Salınımı): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=81

Kas
22
2009
0

“Takma Göz” çıktı!

Takma Göz, 2009 yılının Kasım ayında çoğaltılmış bir sayılık, bir sayfalık, bir şiirlik, bir fanzindir. Ece Ayhan’ın şiir kitaplarına girmeyen  “Takma Göz” adlı bir şiirinden oluşmaktadır. Takma Göz, Yeni Ufuklar Dergisi’nin 1956 yılında yayımlanan 31. sayısında bulunmuştur. Şiiri bulup, buluşturan Zafer Yalçınpınar’dır. Takma Göz, bir Kadıköy tribidir. “Evvel Fanzin” ile “Khalkedonista” işbirliğinin cakasıdır. Copyleft’tir. Fanzine https://zaferyalcinpinar.com/takmagoz.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

***

***

Kas
22
2009
0

Yeni Ufuklar Dergisi (1956)

Ece Ayhan’ın Takma Göz adlı şiirinin yayımlandığı Yeni Ufuklar Dergisi

Kas
20
2009
0

Gördüm, gördüm ve gördüm!

(…)

İlhan Berk: (…) Sen şiiri tersinden yazıyorsun; sende bir gemideki fareler, gemiyi bırakmaz, gemi fareleri bırakır; deniz çekilmez kara bırakır denizi; kuşları tutmaz çocuklar, koyverirler, ama kendileri gelip ceplerine girer çocukların, v.b. ‘Müesses nizam’ı ters yüz etme vardır sende, bunu hep düşünmüşümdür; neden bu başın ayak, ayağın baş olması? Şaşırtmadır şiir, ilk vurucu öğe odur. Bunun için mi bu şiiri tersinden yazman?
Ece Ayhan: Evet, ‘şiiri tersinden yazıyorsun’ diyorlar bana. Terslik merslik yok! (…) 71’de, bir 12 Mart olmuştu hani (o zamanlar Üsküdar’da, Sultantepe’de oturuyordum, denize arkadan ve yukardan bakan bir ev; oraya sen de gelmiştin bir kez). Evet 71 yaz aylarında oradan, İsanbul limanında, bir lekesiz apak gemilerin fareleri bıraktığını gördüm, gördüm ve gördüm! Terslik bunun neresinde yahu? Tüyler ürpertici gerçekleri sergiliyorsam ben ne yapayım (‘aksi adam’,’hırçın adam’, ‘tepen adam’ genel geçerliliğini iliştirmekler isterler bana hep, bunu da biliyorum. Zokayı yutmayacaksın! Kül yutmayacaksın!)(…)Sonra; şiir, bir şaşırtma da değildir bence. Sonuçlar buna buraya varabilirler başka. Okur’lar ‘aykırı bir dal’la karşılaştıklarında, karşılaşınca irkmiş, irkilmiş ya da ürkmüş olabilirler..(…) Sana bu ‘Salavin’in Tezgâhtarları’ bakışları okulunun korkunçluğunu, ilkelliğini ne desem anlatamam. (…) İstanbul’da, tahta tavanında, tersten işlenmiş bir bilmece bulunan bir kahve varmış. Osmanlı İmparatorluğu kapanırken de dururmuş duruyormuş. Müşterilerin boyunları koparmış tavandaki bilmeceli o nakışa bakmaktan; çözülmek istenir çünkü bir bilmece, hele ustası güzel bezemişse… Ama kimsenin aklına bilmeceyi aynadan okumak gelmemiş, gelmez!

Ece Ayhan
Dipyazılar, YKY, 1996, s.30-32

Kas
17
2009
0

Kınar (Hanım)’ın Ölümü

Kınar Hanım’ın Vefatına İlişkin Kupür

(Yeditepe Dergisi, 1950, Sayı: 8)

Kas
17
2009
0

Kınar Hanım’ın Denizleri

“Kınar Hanım’ın Denizleri” Çizimi (polikinik dilemma)

*

Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım’dan
düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını
______tüketemezmiş hiç
(…)
Ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar
______hanım’ın denizlerinden.

Ece Ayhan

Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan
düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını
	tüketemezmiş hiç

İşte kel hasan bu kel hasan karanlığı süpürürmüş
ters yakılmış güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla
işte masallara da girermiş bir polis o zamanlardan beri sürme
	kirpiklerini aralayarak insanları çocukların

Ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar
	hanım'ın denizlerinden.

Kas
17
2009
0

Anadolu Ortaçağı!

Çizim: polikinik dilemma

***

(…)
Sizler, benim anladığımca, çok büyük çoğunluklar, kalabalıklar yani, hep kestirmeden gidiyorsunuz; bu çürük çarık akıl yürütmelerinizle de, öyle görünüyor, gideceksiniz de. Bu helal yollarda, bu yanlış değer yargılarına dayandırılmış yöntemlerle ‘gerçek’ nasıl bulunabilir, bulunamaz ki. Her alanda insana çok büyük yanlışlar işleten şu (içinde belirli bir kurnazlığı da bulunduran) ‘algı ortalaması’ bizim bu topluluk’ta nelere patlıyor, anlamıyor musunuz? Bir masal kurulmuş! (s.10)
(…)
Aşağı yukarı 28-29 yıldır şiirler yayınlıyorum. Eleştirmenlerin yazdıkları yayın kitaplarıında adım hiç geçmez ya da geçerse  şöyle bir değinilir; derledikleri seçkilerde antolojilerde de şiirlerim yoktur (geniş oylumlu, hemen her şairin olduğu seçkilerde bile benden pek az şiir alınır.) Çeyrek yüzyılı geçen bir zaman sürüp giden bu olumsuzluklar insanın belirli bir yargıya varması için ölçüt olmayabilir ama nedendir? diyedir düşünülmesi gerekir. 51 yaşımdayım, kendimi avutamam avutmayacağım da hiç… Kısacası ‘kahir ekseriyet’ şiirlerimi beğenmemiştir; bunlar bana sözle de ‘önemsiz’, ‘sıradan’ şiirler yazdığımı söylemişlerdir. (s.15)
(…)
Anadolu Ortaçağı! İşte tam da burada duruyoruz. Adına ben düpedüz bir “kötülük toplumu’ diyorum bunun. Böylece nitelenmiş topluluklarda ‘Dallas’ gibi dizi filmler ilgi görür, görebilir. (s.17)

Ece Ayhan
Dipyazılar, YKY, 1996

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Kas
15
2009
0

Buluntu: “İyilik de kötülük de yalnız insanlardan gelir!” (Ece Ayhan)

Ece Ayhan’ın kitaplarında olmayan bir metnine ulaştım.
Sombahar Dergisi’nin Haziran 1994 tarihli 23. sayısında yayımlanan “İyilik de kötülük de yalnız insanlardan gelir!” başlıklı Ece Ayhan yazısına https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/yalnizinsanlardan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Yazı, ayrıca, Ece Ayhan Web Sitesi‘ne de eklenmiştir.

Kas
15
2009
0

Uzun Saçlı Uzun Gözlü Dargın Peri (Ece Ayhan)

“Unutulmuş Şiirler Antolojisi”nden…

(Haz: Reşit İmrahor, YKY,1993)

*

Eki
30
2009
0

Şair Nigâr Hanım

Aralık 1905

Yazmak benim için büyük bir teselli idi, hem teselli, hem mükâfat. Onbeş seneyi geçen bir müddetten beri matbuat âleminde bulunduğum için gerek yurdiçi, gerekse yurddışı gazetelerinin hakkımda neşrettikleri makalelere lâkayıt kalmadım; bunlardan müteselli ve müftehir oldum. Fakat her şeyi yıkan zaman, yokedemediği duyguları ve alışkanlıkları da hiç olmazsa yıpratıyor.
Başlangıçta hergün, sonraları haftada yahut ayda bir defa can attığım, dert döktüğüm şu deftere artık aylar geçiyor da el sürmüyorum. Hayata küskünlüğüm beni sanki ölüm sessizliği içinde yaşar gibi bulunduruyor. Görünüşte kimseye dargın değilim, fakat ruhumu derin bir acılık kaplıyor.

Şair Nigâr (Binti Osman)
“Hayatımın Hikâyesi”nden…

Not: Ece Ayhan tarafından kaleme alınan ve 1967’de Şiir Sanatı Dergisi’nde yayımlanan “Şair Nigâr Hanım” adlı yazıya https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/sairnigarhanim.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
25
2009
0

Bir Ece Ayhan fotoğrafı daha…

1957’de,  Pazar Postası’nda Ece Ayhan…

Eki
19
2009
0

Bir Ece Ayhan Fotoğrafı

Cumhuriyet Gazetesi Arşivi’nden bir Ece Ayhan Fotoğrafı

***

Not: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bakınız: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=544

***

Eki
08
2009
1

ECE AYHAN HAKKINDA “ÖNEMLİ” BULUNTULAR (Zafer Yalçınpınar)

ECE AYHAN HAKKINDA “ÖNEMLİ” BULUNTULAR

Bilindiği gibi Milliyet Gazetesi 1950-2004 yılları arasındaki arşivini internete taşıdı. İşbu arşivde bir hafta süren araştırmalarım sonucunda Ece Ayhan hakkında birçok buluntuya ve belgeye ulaştım. Örneğin, 1966’da Ece Ayhan’ın  -Üstelik de “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı şaheseriyle katıldığı- Yeditepe Şiir Armağanı’nı “kaybettiğini” kim bilebilirdi?
Ya da, 1975’de, “Ozanın (Ece Ayhan’ın) Yaşaması İçin” adlı bir resim sergisinin düzenlendiğini, o sergiye katılanların tam listesini, hangi eserlerin, ne tip eserlerin sergilendiğini biliyor musunuz? Ya da o serginin gelirinin boyutunu (azlığını-çokluğunu) kim bilebilir, kim tahmin edebilir? 1968’de İçişleri Bakanlığı tarafından “adresi MEÇHUL olan Ece Ayhan” hakkında yayımlanan basın ilanını, yani Ece Ayhan’ın “emekliliğe sevk ediliş” ilanını okumuş muydunuz?
Kısacası, buluntulardan bazılarını -en önemli olanlarını- aşağıda paylaşıyorum. Gerisi size kalmış…

“Artık ayarsınız ya da aymazsınız, orasını bilemem.”

Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar

***
ECE AYHAN ŞİİR ARMAĞANINI KAYBEDİYOR (27.01.1966, Milliyet Gazetesi,Sayfa 6):

Tahir Alangu, Asım Bezirci, Hüsamettin Bozok, Edip Cansever, Memet Fuat, Fethi Naci ve Behçet Necatigil’den kurulu Yeditepe seçiciler kurulu, “Yeditepe Şiir Armağanı”nı bu yıl, Ceyhun Atuf Kansu’nun “Bağımsızlık Gülü” kitabına verdi. Kansu’nun kitabı ile birlikte Metin Eloğlu “Türkiyenin adresi”, Ülkü Tamer “Virgülün başından Geçenler”, Ece Ayhan “Bakışsız Bir Kedi Kara” ve Ali Püsküllüoğlu “Sırtımızda Kızgın Güneş” kitaplarıyla yarışmaya katılmışlardı. (27.01.1966, Milliyet Gazetesi, Sayfa 6)

***

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINDAN EMEKLİYE SEVK EDİLİŞ (12.07.1968, Milliyet Gazetesi, Sayfa 4):

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN
Çardak Kaymakamı iken, 2/9 1966 tarihinde Bakanlık emrine alınıp, 6435 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca, 5/3 1967 tarihinden itibaren emekliye sevkedilen ve daha sonra açmış olduğu dâvâ sonunda emeklilik işlemi iptal edilen Ece Ayhan Çağlar’ın, Bakanlık emirinde geçen 6 aylık sürenin bitimi olan 1/4/1967 tarihinden itibaren 6435 sayılı Kanunun 1. maddesinin 3. bendi gereğince emekliye sevkedildiği, adresi meçhul olduğundan ilanen tebliğ olunur.
(12.07.1968, Milliyet Gazetesi, Sayfa 4)
***
OZANIN YAŞAMASI İÇİN RESİM SERGİSİ (21.03.1975, Milliyet Gazetesi, Sayfa 8):

***

Hamiş: Tüm bu efemeralar Ece Ayhan Web Sitesi‘ne eklenmiştir.

Eki
05
2009
0

“Hep Şiir Düşündüm Ben” (Ece Ayhan)

(…)
Filiz Aygündüz: Canınız bunca yanarken şiiri düşünebiliyor musunuz?

Ece Ayhan: Bakın bir örnek vereyim. Vaktiyle ya herru ya merru diyerek Zürih’ten Türkiye’ye döndükten sonra menenjit oldum.Bir arkadaşla Boğaziçi köprüsünde gidiyoruz. Sultantepe’de balkonda otururken şiir ekseninde düşünürdüm, karşıya geçen motorlardaki balonculardan para alıyorlar mı diye. Tam köprüden geçiyoruz bir yandan kusuyorum menenjit yüzünden, bir yandan da baloncuları soruyorum arkadaşa.Yani dün ve bugün, hastalıkta ve sağlıkta hep şiir düşündüm ben.
(…)

5-9-1999 tarihli Milliyet Gazetesi’nden…

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com