Haz
29
2008
0

El çektirilir…

Denizli Çardak’ta kaymakam olan ECE AYHAN’ın (Saygı ile anıyorum.) dikkatini çeken bir olay olur. Köyleri gezerken köyde bulunan gençlerin benizlerinin soluk, halsiz olması ve başlarındaki terlik (daha çok namaz kılarken başa geçirilen başlık) dikkatini çeker. Araştırmaları sonunda Çardakta bir tarikatın, gençlerin erkeklik organlarını bağlayarak evlenmelerini önlediğini, bunun da dinin gereği olarak uygulandığını öğrenir. Olayın üzerine gitmeye karar verir. Ama aradan çok zaman geçmeden kaymakamlıktan el çektirilir.

ABDURRAHİM SERCAN

Kaynak;
www.68dayanisma.org/?page=duyurularv&event=1&ID=1098

 

Haz
29
2008
0

“Tamam bacım, terk et burayı…”

Karabük Kültür Sanat ve Sanayi Festivali kapsamında düzenlenen konferansta hükümeti ve enerji politikasını eleştiren yazar Latife Tekin, Karabük Belediye Başkanı AKP’li Hüseyin Erer’in tepkisiyle karşılaştı. Erer’in konferansta siyaset yapılamayacağı tepkisi üzerine Latife Tekin konferansı terk etti. 

Haberin devamı için bkz:

https://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&ArticleID=885594&Date=28.06.2008&CategoryID=77

 

Haz
26
2008
0

“…ürettiğin zaman zarar ediyorsun.”

(…) İş dünyası açısından şu söylenebilir: Özal döneminden sonra, üretmenin değil satmanın değer olduğu bir ekonomi ortaya çıktı. Şu anda Türkiye’de en zor durumda olanlar üreticiler. Bir şey ürettiğin zaman zarar ediyorsun, ama bir şey sattığın zaman kar ediyorsun. (…)Üretmenin sahici değer olduğunu, satmanın bir değer olmadığını anlatmaya çalışmaktayız. Borsa seanslarını gözünüzün önüne getirin. Orası bir tapınak sanki. Bilinmeyen bir Tanrı var. O Tanrı’nın ne yapacağı belli değil. Gönenç de getirebilir, yıkım da getirebilir. Onlar da rahip. O Tanrı’nın ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyorlar. Onun arzusu o gün hangi yönde tecelli edecek onu belirlemeye çalışıyorlar, onu insanlara bildiriyorlar. Tek kutsal şey para. Yani kut kalmadı mı, başka kut yok mu? Kut aramak nedir? Kutsal olan ne bulacağız başka? Ya da kutsal olanı nasıl bulabiliriz? Çünkü bugün yok. Paradan başka kutsal olan birşey var mı insanların kafasında? Para kutsal birşey değil ki! Para bir aracı. Parayı kendi başına amaç haline getirdiğin zaman mutsuz olursun. İşte post-kapitalist durum. Kapitalizm üretim üzerine dayalı bir şeydir. Kapitalist toplumun işlemesi hep daha fazla üretim üzerine dayalıdır. Öyle bir nokta geldi ki iktisat tarihinde, tüketime dayalı olmaya başladı. Tüketim de satış demek. Satış da para demek. Amerikan Otomotiv Sanayi, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıktıktan sonra, ellerinde müthiş bir üretim potansiyeli ile çıktılar. Zaten devletin desteklediği birşeydi. O sırada otomobilin yaygınlaşmasıyla birlikte rekabet başladı. Rekabette ilk düşünülecek şey nedir? Dayanıklılık. Ömür boyu dayanıklı otomobiller yapmaya başladılar. 1953-54, doruk noktası 1955-56’dır. 55 Chevrolet, 56 Chevrolet, 56 Ford, 57 Ford. Dünyanın en iyi arabalarıdır. Otomotiv tarihinin en dayanıklı arabalarıdır. Ne yapacağız peki? Bir yığın araba üreteceksin, kime satacaksın. Adam almış 56 Chevrolet’yi, en az 20 yıl kullanabilir. Hiç tık etmeden. 58 yılından başlayarak bilinçli olarak dayanıklı araba üretmemeye başladılar. Buruşturup atacaksın ki yenisini satsın sana. Yani artık ne ürettiğin önemli değil, satmayı biliyorsan satacaksın.

Oruç Aruoba

(İpet Altınay tarafından yapılan bir söyleşiden…Söyleşinin tamamına https://www.plan-pr.com/roportaj/oruc_aruoba_rop.htm adresinden ulaşılabilir…)

Haz
22
2008
0

İnsandan çok eşyaya benziyorlardı

(…)

Çoğunun yüzünü unuttum büsbütün,
(…)
Halbuki kaç kere karşımda oturup dizildiler
Bir tek kaygıları vardı, hakkımda hüküm okunurken:
                                                            Heybetli olmak.
                                                            D e ğ i l d i l e r.
İnsandan çok eşyaya benziyorlardı:
duvar saatleri gibi ahmak,
                                kibirli,
ve kelepçe, zincir filan gibi hazin ve rezildiler.
(…)

 

NÂZIM HİKMET 
(Diz Boyu Karlı Bir Gece’den) 

 

Haz
16
2008
0

Sergi: “Kargaşa 8” / Dergi: Karga Mecmua

Karga Mecmua’nın web sitesi açıldı:

www.kargamecmua.org

——–

KARGAŞA 8 / 4-30 Haziran 2008

Bkz: https://www.kargart.org/program.aspx?id=392

Haz
14
2008
0

İyi geceler gece

Işık istedim karanlık çıkıp geldi:

Güneş taş gibi düşüp cam gibi dağıldı

(…)

İyi geceler gece

(…)

Gökhan Demirci  (Yedi Gece’den…)

 

Haz
11
2008
0

Düzineyi Tamamlamak

Biri Berlin’den bildirdi: Bir Rus askerin kontrolünde bir düzine perişan esir bir sokaktan geçiyor; muhtemelen uzak bir kamptan geliyorlar ve genç Rus onları bir yere çalışmaya, o zaman söylendiği üzere, istihdam etmeye götürüyor. Herhangi bir yere; gelecekleriyle ilgili hiçbir şey bilmiyorlar; her yerde rastlanan hayaletler onlar. Tesadüfen, yıkık bir binadan çıkan bir kadın bağırmaya başlıyor, birdenbire caddeden koşarak geliyor ve esirlerden birini kucaklıyor –küçük birlik durmak zorunda, tabii asker de anlıyor ne olduğunu; hıçkırıklara boğulan kadını kucaklayan esirin yanına gidiyor ve soruyor:
“Karın mı?”
“Evet—.”
Sonra kadına soruyor:
“Kocan mı?”
“Evet—.”
Sonra eliyle işaret ediyor:
“Kaçın, kaçın!”
İnanamıyorlar, duruyorlar; Rus asker diğer on bir kişiyle yürümeye devam ediyor; birkaç yüz metre sonra sokaktan geçen birine işaret ediyor, makineli tüfekle grubun içine itiyor zorla: devletin ondan istediği düzineyi tamamlamak için.

Max Frisch
Günlükler 1946-1949, Çev: Dilman Muradoğlu, YKY, 2008, s.54

 

Haz
06
2008
0

Rimbaud’un Mektubu

Aden, 22 Ocak 1882

Sayın Bay DEVISME’e

Gallas(Doğu Afrika) bölgesinde dolaşıyorum; şu sıralarda bir fil avcıları grubu oluşturmaya çalışıyorum; aşağıdaki konularda bana elden geldiğince ivedilikle bilgi verebilirseniz size gerçekten minnettar kalırım:

Fil avı için özel bir silah var mı?

Varsa, nasıl bir şey bu?

Neler salık verilebilir?

Nerede bulunur? Ederi ne?

Mermilerin niteliği ne, zehirleyici mi, patlayıcı mı?

Şimdilik, deneme için, iki silah satın almam söz konusu; denedikten sonra, büyük bir olasılıkla, yarım düzine kadar birşey satın alabileceğim.

A. RIMBAUD

 

Rımbaud’un Mektupları, Çev: Tahsin Saraç, Düşün Yayınevi, s.67

 

Haz
05
2008
0

Yeni Bir Kötülük Dayanışması…

“Ahmet Korhan” mahlasını kullanan birileri ahmet.korhan@yahoo.com adresinden Tübitak Başkan Yardımcıları’nın sekreterlerine “hakkımda pislik, hakaret ve tehdit dolu söylemler içeren, doğrudan işten atılmamı ya da uzmanlık görevimden uzaklaştırılmamı sağlamaya yönelik” mektuplar göndermektedirler… Bu mektupların kopyalarını da bilgilendirme amacıyla Baki Ayhan T, Hakan Arslanbenzer, Metin Celal, Mehmet Öztek, Salih Bolat, Osman Olmuş, Cihan Oğuz, Enver Ercan, Onur Caymaz, Şeref Bilsel ve Ömer Şişman’a da göndermişlerdir.

(Üzülerek söylüyorum ki bilgilendirme mektuplarını alan kişilerin de bu işin içinde, bir köşesinde olduğunu düşünmeye eğilimliyim.)

Bu tehditi yapanların, bu mektupları yazanların kim olduklarından emin değilim ama işime, evime ve hayatıma yönelik bir eyleme ve tecavüz konumuna geçtikleri açıktır. Birçok düşmanım var. Fakat bu mektupları yazan, bu işi planlayanların eski “kötülük dayanışması” takımının başını çeken Reha Yünlüel, Ömer Şişman ve Emrah Altınok olduğundan şüphelenmekteyim.

Fakat şunun bilinmesi gerekir ki kim ne yaparsa yapsın, kime hangi mektubu gönderirse göndersin, hangi gizli elleri ve mekanizmaları çalıştırırsa çalıştırsın, ne olursa olsun, artık benim “ölene kadar yazacağım” ve bir tipolojiyi “sıçtığı yere kadar kovalayacağım” kesindir.

Bunların dışında söyleyecek özel/yeni bir şey yok.

Hiç boşuna “heves” etmesinler…

Zafer Yalçınpınar

Haz
04
2008
0

Ece Ayhan’dan Nilgün (Marmara) ile Kağan (Önal)’a…

Ece Ayhan’ın 11.11. 1984 tarihinde Nilgün Marmara ile Kağan Önal’a ithafen imzaladığı “Yeni Defterler” adlı kitabını koleksiyonuma ekleyebilmiş olmanın sevincini yaşıyorum.

Nilgün Marmara’nın en belirgin özelliği; Mülkiyet Duygusu’nun olmamasıdır. Kızıltoprak’taki evinde oturuyorlardı. Evlenecek. Ev kocasının. Salonun parkeleri bir milim inceltildi, yeniden cila yaptılar. Haftasonları onlarda kalıyordum. “Bak ne güzel oldu” dedim. “Misafirler için artık salonu kullanmayın, benim kaldığım odayı kullanın.” Dedim. O da “İnsanlar kullanmayacaksa ne işe yarar!” demişti. Nilgün Marmara’nın nikâh şahidiydim. Kadıköy’deki nikâhta hiç süslenmedi, gelinlik giymedi. Şöyle bir mavi sürmüştü gözüne, herhalde rimel. Ben bazen Tezer Özlü ile Nilgün Marmara’yı birbirine karıştırırım. Sahi, Nilgün Marmara ile Tezer Özlü yaşadı mı patron?!

Ece Ayhan

Öküz Dergisi, Sayı: 2000/2, s.2

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com