Zafer Yalçınpınar- “Yerim Senin Varlığını”
——————————————————
Zafer Yalçınpınar-“Modüler Şiir Yoktur!”
——————————————————–
Zafer Yalçınpınar- Ş inside
Zafer Yalçınpınar- “Yerim Senin Varlığını”
——————————————————
Zafer Yalçınpınar-“Modüler Şiir Yoktur!”
——————————————————–
Zafer Yalçınpınar- Ş inside
(…)
Bu kitap 1952’de iki bin adet basıldı, dört franga satılıyordu, yirmi yılda yaklaşık iki bin adet satıldı. Ve sonunda kendime dedim ki: “İnsanlar haklı, bu kitap bir hiç, var olmayı hak etmiyor, neyse, başı¬na geleni hak etti.” Gallimard birkaç yıl önce bu kitabı cep dizisinde yayımlayınca, yolunu şaşırmış gençlik için bir tür elkitabı haline gel¬di, günümüzde en çok sivrilen kitaplarımdan biri… Kısa süre önce evime bir hanım geldi, yayıncılıkla uğraşan bir kadın, “Bu türde bir başka kitap yazmanız için ne isterseniz veririm,” dedi bana. Ona, “Yapamam…, böyle şeyler ısmarlama yazılmaz,” dedim. Ama size bir kitabın kaderinden bahsedersem: Asla, ama asla bu kitabın gö¬müldüğü yerden çıkarılacağına inanmazdım. Bu sadece Fransa’da böyle değil, Almanya’da bile kısa süre önce Berlinli bir solcu gazete benim hakkımda iki sayfa yaptı; bu kitap söz konusu ediliyor ve ma¬kalenin adı: “Nichts als Scheisse” (Sadece pislik).Ve bir dışkı denizinin içinde boğulma noktasında olduğum görülüyor. Fakat tuhaf olan, bu makalenin bana karşı olmaması. Normal olarak bunun çok sert bir eleştiri olması gerekirdi, ama hiç öyle değil. Size bu şeylerden bahsetmemin tek nedeni, her şeyin öngörülebileceğini, ama bir kitabın kaderinin öngörülemeyeceğini söylemek. Gördüğüm bütün genç yazarlara diyorum ki: “Bakın, tahminler yürütmek yarar¬sız; bir kitap yazdığınız zaman, kaderinin ne olacağı asla bilinmez. Ve bu herkes İçin geçerlidir, ama bu tecrübeyi kendimiz yaşamamız gerekir. Dolayısıyla, çok fazla yanılsamaya kapılmak veya bir kitap ilgi görmedi diye bunalıma girmek yararsız. Unutulmuş veya batmış bir kitabın birdenbire yeniden ortaya çıkma ihtimali vardır daima.” Görüyorsunuz, pek fazla iyimser olmayan ben bile, bazen iyimserleşiyorum. Böyle devam etmeyeyim, yoksa kendini beğenmişin biri zannedeceksiniz beni. (s.46)
(…)
İktidarın kötü, çok kötü olduğuna inanıyorum. Onun varlığı karşısında mütevekkil ve kaderciyim, ama bir musibet olduğunu düşünüyorum. Bakın, iktidara ulaşmış kimseler tanıdım ve bu korkunç bir şey. Ünlü olmayı başaran bir yazar kadar korkunç bir şey. Üniformalı olmak gibi bir şey bu; üzerinizde bir üniforma varsa, artık aynı insan olamazsınız: İşte, iktidara ulaşmak da, daima aynı olan görünmez bir üniformayı giymektir. Kendime soruyorum: Normal olan, ya da normal gibi görünen bir insan, iktidarı neden kabul eder? Sabahtan akşama meşgul yaşamayı neden kabul eder? Muhtemelen hükmetmek bir zevk, bir zaaf olduğu içindir bu. Bunun içindir ki kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör ya da mutlak şef örneği yoktur. (…)İktidar şeytanidir: Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece. İktidarı arzulamak insanlığın uğradığı en büyük lanettir. (s.22)
E.M. Cioran
Ezeli Mağlup (söyleşiler), Çeviren: Haldun Bayrı, Metis Yayınları, 2007,
Bazen yaşam insanın başına öyle raslantılar (kesişimler) getiriyor ki şaşkınlık içinde kalıyorsunuz ve “Her şey olabilir ya da oluyor” diye düşünüyorsunuz. Yani “Yahu bu kadarı da olmaz!” diye düşündüğünüz her olay başınıza gelebiliyor veya oluyor. Geçenlerde yaşanılanlar buna sıkı bir örnektir:
***
Bir tümce bir şeyin nasıl olduğunu söyleyebilir
ne olduğunu değil
***
Ancak bir biçimi olan vardır.
***
Kâğıt yanızlığı biliyor.
beklemeyi de…
***
Akarsuyun vakti yoktur.
***
Ölüm üstüne konuşan vardır ama
açıklık getiren yoktur.
İLHAN BERK, Tümceler Geliyorum, YKY, 2007
Cümlesi bizden yana ağaçların
Bulutlar ve yağmur bizden taraf
Dört gözle bekliyor güneş
Karıncalarla beraber zaferi
Bir haber tek bir haber
Başlaması için bayramın
Bütün yıldızlarım davetli
Fener alayına
Boyum devrilsin diyor baca
Böyle sevinçle tütersem eğer
Bahçeler bahara tövbeli
Zafere kadar
Oktay Rifat
“Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler” adlı kitabından
Üç ayda bir okurla buluşacak olan yeni No Edebiyat Sanat Seçkisi‘nin Baharsonu sayısı yayımlandı. Şiir, öykü, oyun, deneme, inceleme, mektup, gezi yazısı gibi tüm edebi türlere açık olan No’yu yayına Turgay Kantürk hazırladı, tasarımını ise Savaş Çekiç gerçekleştirdi.
No’nun bu ilk sayısında Selim İleri, Sina Akyol, Jale Sancak, Orhan Alkaya, Haydar Ergülen, Seyhan Erözçelik, Oğuzhan Akay, Metin Cengiz, Altay Öktem, Gültekin Emre, Özden Çiftçi, Serdar Koçak, Enver Topaloğlu, Deniz Durukan, Levent Tülek, Kadir Aydemir, Uygar Asan, Levent Karataş, Zafer Yalçınpınar, Anita Sezgener, Onur Behramoğlu, Pelin Onay, Erkut Tokman, Mustafa Işık, Onur Tekin, S. Aylin Antmen, İ. Cem Doğru ve Turgay Kantürk ürünleriyle yer alıyorlar. Geçtiğimiz Nisan ayında yaşamını yitiren Kurt Vonnegut bir söyleşiyle No’da. No’da ayrıca Meksika Kısa Öyküsü üzerine özel bir bölüm yer alıyor; Bulut Tarakçının çevirileriyle Hector Perea, Maria Antonio Campos, Jesus Gardea, Monica Lavin ve Rosa Bertran bu bölümün konukları. Nonun bu ilk sayısında Temür Koran desenleriyle yazarlarımıza eşlik ediyor.
Nonun amacı, yalnızca edebi ürünlere değil, yazı yoluyla anlam bulabilecek tüm sanatsal türlere bir zemin hazırlamak olacak. Çünkü bu sayfalar yazıda ifade bulan her sanatsal disipline açık. Artık (belki de) kanıksadığımız dayatmacı, hiza belletici, alabildiğine kirli, kollamacı (sözde yenilikçi ve güncel) ortama küçük de olsa bir delik açmak; bir nefes payı yani!Edebiyatı olduğu kadar, diğer sanatsal disiplinleri de içine alan bu rekabetçi kaos ortamından sıyrılma yolunda bir çaba belki de No; zor ama olanaksız değil! Sayılarla konuşan okurlara, yazarlara, şairlere, dergi yöneticilerine, eleştirmenlere yeniden! yeniden! yeniden! sözcüklere dönmemiz gerektiğini hatırlatma çabası belki de No.
Edebiyatımıza Strazburg’dan katılan, “kabzımal” lâkabıyla tanınmış şiir ihracatçımız kimdir?
Ağılda bülbül beslemeye/yetiştirmeye çalışan, “Ağıl Ağızlı” lâkabıyla tanınmış Türk şairi kimdir?
Dostumuz, Şair Doğan Ergül’ü kaybettik. Şiir içinde yatsın. (…) burada sabah akşam donmuş bir denizi taşlıyoruz taşladıkça taşıyor deniz çocuklar oyunda hile yapan arkadaşlarına ceza olarak bir parça bu denizden veriyorlar akasyalar ve barbunlar bir aradalar ortaçağ anlatıları satıyor uzun yol şoförleri mola yerlerinde… durup ay’a bakıyor kediler ve köpekler dolunay akşamları… mardinli bir gece istiyor aşıklar haftaiçleri ve haftasonları italyan rönesansı hakkında konuşuyorlar… mahalle bakkalı yaşlı adam boyuna bir ağacı yontuyor anlıyoruz ki aşk soyunan bir şehirdir
Doğan Ergül Aşkın ve Suların Öğleni, Babil Yayınları, 2005, s.84 |
Dün sahafları gezerken bir sahafta bazı kitaplar gördüm. İlgili sahaf Lale Müldür’ün kütüphanesindeki “işe yaramaz kitaplar”ı sattığını söyledi. Kitapları inceledim, kitapların içinde Hilmi Yavuz hazretlerinin Lale Müldür’e imzaladığı kitap da vardı. Belediye şairi Hilmi Yavuz beni pek ilgilendirmedi.Ancak, Lale Müldür’e imzalanan kitaplar arasında iki ilginç isim vardı: HAKAN ARSLANBENZER ve SERKAN OZAN ÖZAĞAÇ… Tarikatçı Arslanbenzer’in dergâh yayınlarından çıkmış “Şehidet’in Erken Günlerini Anarak” adlı kitabı Lale Müldür’e imzalıydı ve 2 Ytl’ye satılıyordu. İçinde bulunduğum durum beni güldürdü. Bu işten kâr çıkarılabileceğim ortadaydı ve kitabı satın aldım ve şu an gittigidiyor’da satışa sundum, şu adresten kitabı satın alabilirsiniz:
https://www.gittigidiyor.com/main/urun.php?id=5017378
Serkan Ozan Özağaç’ın Lale Müldür’e imzaladığı kitap ise tarikatçı arslanbenzer olayından çok daha ilginçti: ”Ağrılar Kitabı” adlı kitap Serkan Ozan Özağaç tarafından Lale Müldür’e imzalanmıştır. Lale Müldür zamanında Serkan Ozan Özağaç’a kitapta yer alan “Marie Sophie” bölümüyle ile ilgili bir “çalıntı” suçlamasında bulunmuştur. Bu olay C Yayınları’nın sahibi rahmetli Cenk Koyuncu ile Lale Müldür arasında bir tartışmaya neden olmuştur. Tartışma basına ve gazetelere yansımış ve Cenk Koyuncu, Lale Müldür için “Lale Devri kapanmıştır.” demiştir. Kitapta bazı yerler ve sayfalar Lale Müldür tarafından işaretlenmiştir. Kitap 1-50 numaralı satışdışı kopyanın 41 numaralı olanıdır. Bu kitabı da GittiGidiyor’da satışa sundum:
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com