Salih Bolat‘ı sevmezdim. İki nedenden dolayı sevmezdim:
1/ Herkesi sevmek zorunda değilim.
2/ Salih Bolat’ın son 20 yılda şiirimizde/edebiyatımızda oluşturulan kötücül ödüllendirme sistematiğinde -jüri üyesi olarak, özellikle- payı büyüktür.
Ödüllendirme sistematiğine karşı yoğun mücadele verdiğim ilk zamanlarda -2008 yılının ilk aylarında- Salih Bolat beni TYS’ye (Türkiye Yazarlar Sendikası‘na) şikayet etmiş ve Enver Ercan‘la birlik olup beni TYS disiplin kuruluna sevk ettirmişti. (Şimdi düşünüyorum da, aslında adam bana iyilik yapmış: Bendeniz, TYS’nin disiplin kurulunun verdiği “üyelik askılama” kararı sonrasında TYS’yi terk ederek, ödüllendirme sistematiğinden ve benzeri tipolojiden iyice uzaklaşmış oldum. 2008 yılından beri TYS’yle hiçbir ilişki kurmadım. Ve şimdi geriye dönüp baktığımda, bu “terkediş”in benim edebiyatıma TYS’nin kendisinden ve çevresindekilerden çok daha fazla fayda sağladığını düşünüyorum. Salih Bolat’a ve Enver Ercan’a benim ayağımı TYS’den kestikleri için ne kadar teşekkür etsem azdır.)
Salih Bolat’ı en son 9 Kasım 2017 tarihinde Tüyap İstanbul Kitap Fuarı‘nın vip salonunda görmüştüm. Salonun baş tarafında bacak bacak üstüne atmış, dört kişilik geniş bir koltukta krallar gibi yalnız başına oturuyordu. İçeriye girdiğimizde bizi farketti ve alaycı bir şekilde bize gülümsedi. Bu tavırdan müthiş rahatsız olup vip salonundan çıktık ve konuşmacısı olduğumuz panel saatine kadar başka bir yerlerde beklemek/takılmak zorunda kaldık. (Aslında adam gene bana iyilik yapmış: Bu olaydan sonra, yani 2017’den günümüze Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’na ne ziyaretçi, ne de konuşmacı olarak ayağımı atmadım. Çünkü genel olarak baktığımda, Tüyap İstanbul Kitap Fuarı gibi organizasyonlar tamamiyle anlamsız… Bu çıkarıma ulaşmamda bana yardım ettiği için Salih Bolat’a teşekkür etmem gerekir aslında…)
Ece Ayhan vefat ettiğinde Hilmi Yavuz, hızını alamamış ve “ölünün ardından konuşmak” başlıklı kötücül bir yazı yazmıştı. Şimdi, bugün, kimse daha fazlasını beklemesin benden! Ben öyle biri değilim! Daha önce de söyledim: “Onlara benzemezsek, onlar gibi olmazsak bize yeter de artar!” Ayrıca, Ece Ayhan’ın, Onat Kutlar’a ilişkin olarak Enis Batur’a yazdığı bir mektupta ifade ettiği şu sözü de çok önemsiyorum: “Bu dünyanın kavgası bu dünyada kalır!” Ben en fazla şunu söyleyebilirim: “Allah taksiratını affetsin…” Diyeceğim budur!
Önemli Not: Aşağıda, Salih Bolat’ın beni TYS’ye şikayet edişine, Enver Ercan’ın beni TYS disiplin kuruluna sevk edişine ve TYS disiplin kurulunun “üyelik askılama” kararına dair 2008 yılında tarafıma gönderilen resmi yazılar bulunuyor. Resmi yazıların ilk ikisindeki “TYS Yönetim Kurulu” imzası Enver Ercan’a aittir. Kararı içeren resmi yazıdaki imza kime ait bilmiyorum. Allah, taksiratlarını affetsin…
Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar
14 Şubat 2022