Nis
30
2018
--

Kadıköy Sound of “Personal Jesus”

“Personal Jesus” by bangkok bb
Ağaç Ev-Kadıköy, Nisan 2018
izlemek/dinlemek için: https://evvel.org/pjbangkokbb.mp4


“Personal Jesus” by Acil Servis
Ağaç Ev-Kadıköy, Nisan 2018
izlemek/dinlemek için: https://evvel.org/pjacilservis.mp4


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Kadıköy” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
26
2018
--

“la casa de papel” Kadıköy’de…


Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar
Kadıköy, 2018



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
25
2018
--

güneşe…

“nilüfer
güneşi bekliyor
uzanıyor bakıyor güneşe
sualtından güneşleniyor gökyüzüne”

Zafer Yalçınpınar



Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine https://bit.ly/zypsiir adresinden, tüm fotoğraflarına da https://zaferyalcinpinar.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
19
2018
--

Kendini Anlatan: “Sosyal Doku”


“Sosyal Doku”
Foto: Zy
Heybeli Ada, 2018



Tüm fotoğraflar: https://zaferyalcinpinar.tumblr.com


Nis
18
2018
--

“Kendim olmak diye bir kaygım yok…” (Bilge Karasu)

(…)
Kendim olmak diye bir kaygım yok galiba. (Gülerek) İşte nasıl yazıyorsam öyleyimdir diyorum herhalde. Bu da yine imgelere getirecektir bizi ama, kendim olmak diye bir kaygım yok, onu anlatmak çok güç. Nasıl tasarlıyorsam, nasıl yazıyorsam öyle oluyor. Kendim olmak, başka bir şey değil ki, çünkü onun dışında, onun ötesinde bir kendimlik yok ki, kendimlik burada söylediğimde, yazdığımda, yaptığımda.
(…)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 32
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
18
2018
--
Nis
17
2018
--

Sergi: “REMIX” (Bülent Erkmen)

Bkz: https://www.akbanksanat.com/sergi/remix

“Remix, Erkmen’in 1970’lerin sonlarından grafik tasarımın tüm alanlarında ürettiği işleri (kitap, dergi, afiş, logo…) sergi mekanı, sergileme tasarımları ve tiyatro alanındaki çalışmaları, eşarp, gömlek, takı, çini, halı gibi üç boyutlu nesne tasarımlarını ve özel projeleri bir araya getiriyor.”

Nis
16
2018
--

“Karanlık bizi / yakın tutar sana” (Wendell Berry)

(…)
akıntıda kımıltısız duran
küçük balıkları seyrederek;
yanlarına vardığımda sanki
hepsi senin duru zihninin zerrecikleriydi
taşlar arasında yitip giden.
Ormanların derininde dolandım
sabahın köründe, şüphesiz
ben uykudayken
bakışların üzerimden geçti.
Seni bimeyişimizden gelir
senin mükemmelliğin
ve umudumuz. Karanlık bizi
yakın tutar sana.

(…)
Bulut özgürdür anca
rüzgârla gitmeye.

Yağmur özgürdür anca
yere dümeye

Su özgürdür anca
bir araya toplanmaya

bayır aşağı akışında
göğe ağışında.

(…)

Düşünsenize işimizi yaptığımızı
kar gibi, usul usul,
es geçmeden hiçbir şeyi.

WENDELL BERRY
“Deli Çiftçi Özgürlük Cephesi”, Çev: İnan Mayıs Aru
SUB Yayımları, Mart 2018

Nis
16
2018
--

“Yazmak” (Bilge Karasu)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 25-27
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
15
2018
--

YENİ GELEN #2

“Yeni Gelen” Dergi’nin ikinci sayısı yayımlandı…
Ayrıntılar için: https://yenigelen.org/

Nis
12
2018
--

Epigramlar’dan… (Ambrose Bierce)

Akıl şaşar, erdem yenilir; rüzgâr döner, pusulanın iğnesi kutba sırt çevirir; oysa aptallık hiç yanılmaz, hiç dur durak bilmez. Dünya yaratılalı beri ekseni hep dingilder, aptallık bir sabitlik standardı olarak lüzumludur.
(…)
Kamuoyu zar atarak belirlenseydi, uzun vadede %50 doğruyu seçerdi.
(…)
Paragöz, kendini çalışmayı sevdiğini söyleyerek savunuyorsa, sakat bir savunma yapıyor demektir, para uğruna çalışmayı sevmek parayı sevmekten de daha düşük bir zevktir çünkü.
(…)
Herkes deli, dalaletini analiz edebilene filozof deniyor.
(…)

Ambrose Bierce
“Epigramlar”, Çev: Armağan Ekici, Kırmızı Kedi Yay., 2018

Nis
11
2018
--

Kültür dergisi dediğin “JİLET” gibi olmalı!

Bkz: https://www.facebook.com/JiletDergi/


“Kültür Dergisi dediğin Jilet gibi olmalı! Cafelerin değil sokakların Kadıköyü’nü, gerçek yaşamdaki kalb ve vicdan arayışını anlatmalı… Rambo Okan‘ı ve Apaçi Ayhan‘ı kapağına taşımalı! Jilet Dergi’nin 2. sayısını kaçırmayın derim!” (Zy)

Nis
08
2018
--

Ezgiler Ezgisi’nden…

I.

1/
Ezgiler Ezgisi
Süleyman’ın
(…)

3/ (…)
ve bir ıtır gibi yayılıyor havaya adın
(…)

6/
Bakın bana karayım
çünkü güneş baktı yüzüme
(…)

15/
İşte güzelsin sevgilim güzelsin işte
gözlerin iki güvercin
(…)

17/
Sedirağaçları çatkı olmuş evimize
tavanımız selviler


III.
(…)

10/

Kim bu kadın
şafağa benzer karşıdan
Ay kadar güzel
Güneş kadar saf
sancak açmış ordu gibi korkunç
(…)

Ezgiler Ezgisi (Neşideler Neşidesi)
Eski Ahit, Çev: Samih Rifat, YKY, Mart 2018

Nis
08
2018
--

Ödüller, kötücül besinlerdir!

Edebiyat/şiir ödüllerindeki haksızlıklar gündemde… gene… İşbu kötücül konunun ödüllendirme sistematiğini de kapsayan bir “edebiyat sosyolojisi” meselesi olduğunu anlamanız için, şu alıntıları kaç on yıl daha tekrar etmem gerekecek?

“(…) Dünya kadar eskidir bu mesele: Edebiyatın insanı doyurmadığı fikri bir atasözü değerindedir. (…) Sanat koruyuculuğu yazarın bir kişi veya kurum tarafından bakılıp korunmasıdır; ama yazardan karşılığında kültürel bir ihtiyacın tatmini beklenir. Müşteri ile patron arasındaki münasebetler ortaçağda sadakat yemini etmiş insanla efendisi arasındaki münasebetlere pek yabancı değildir. Sanat koruyuculuğu feodal teşkilâtlanma gibi, bağımsız hücreler üstüne kurulmuş bir yapıdır. (…) İmparatorluğun zengin Romalısının familia’sı sanat koruyuculuğunun belirmesine en elverişli yapıdaydı. Zaten sanat koruyuculuğu (mécénat), ismini Augustus’un dostu ve Horatius’un koruyucusu Maecenas’ınkinden almıştır. Fakat sanat koruyuculuğu özellikle prenslerin, kralların veya papaların saraylarında gelişmiştir. (…) Devlet koruyuculuğu, çağlar boyunca az çok muntazam ödenek ihsanları veya İngiltere’de “poet laureate”, Fransa’da “Kralın vakanüvisi” benzeri resmî görevler vererek uygulanmıştır. (…) Bu anlamda koruyuculuk yanında, bir de edebiyat pazarına etki yaparak, yazara başka türlü ümit edemeyeceği gelirler sağlayan dolaylı koruyuculukların varlığına işaret edilebilir. Bir hükümet bu şekilde genel kitaplıklar ve propaganda servisleri için, bir eserden büyük miktarda sipariş edebilir. Bununla beraber en fazla kullanılan metot, ismi büyük parası az edebiyat ödülleriyle yazara fazla satış yaptırıp gelirini arttırmaktır. (…) Mısırlı yazar Taha Hussein meseleye gerçek iktisadî anlamını vermiştir: “Burada namuslu olmayan bir pazarlık vardır: Yazar, koruyucunun verdiği altını ve parayı aldıkça harcar; yazar, ona hiçbir şekilde harcanamayacak sanatını veya düşüncesini vermektedir.” (…) (Robert Escarpit, “Edebiyat Sosyolojisi”, Çev: Ali Türkay Yazıcı, Remzi Kitabevi, 1968, ss. 50-53)

(…)

“Ödül konusu son derece karışık bir konu… Şimdi, her şeyi bir kenara bırakalım ve meseleye dil açısından bakalım: Bugün, “Ödül” dediğimiz anda imgesel olarak ödülü alan kişiyi ya da eseri değil “ödül sistematiği”nin kendisini ya da ödülün metasını işaret ediyoruz, yüceltiyoruz, ayrıcalıklandırıyoruz. Eskiden böyle değildi. Şimdilerde, rekabet, kazanmak, yarışmak, hırs, farklılık, üstünlük filan gibi şeyler doğrudan aklımıza geliyor. Ödüllendirme denen şey, Yeni Kapitalizm’in yönetim süreçlerinin içerisinde düşünüldüğünde bir “isteklendirme” türüdür ve iktidar heveslileriyle iktidar sahiplerinin buluştuğu bir podyumdur. Ödül, iktidarın, kendi iktidarını kuvvetlendirdiği bir araçtır. Ödüller sahici değildir. “Ödül Sistematiği” denen şeyden podyumu, ışıkları, jüriyi, ödülü takdim edeni, alkış seslerini, o kırıtışları, gazetelerdeki haberleri, duyuruları filan kaldırın, geriye ne kalır? Şiltler, plaketler filan kalır. Zaten, bu şiltler, plaketler filan birer “simge” değil midir? İmgelemi kuvvetli bir şair için “ödül” denen şeyin karşılığı böylesi bir “sıradan simge” olamaz. Çünkü ödül sistematiğinin demin saydığım bileşenlerinin hiçbiri de imgelemin özgürleşmesiyle bağlantılı değildir. Şairin ödülü sıkı şiir yazmak, yazabilmektir. Şairin ödülü; tüm baskılara rağmen özgür bakışını, imgeselliğinin biricikliğini kaybetmemektir. Derdi şudur şairin; töze nüfuz edebilmek, tözü imlemek… Şair, şiirinin sıkılığını, dizelerinin gücünü yarışmalarla, ödüllerle filan teyit ettiremez. Bakın, bugünün edebiyat ortalığını birazcık araştırdığınızda “ödülsüz” bir şair bulmakta zorlanırsınız. Herkesin bir yığın ödülü var yahu… Nerede kaldı bu adamların ayrıcalığı filan? Ama benim dediğim anlamda, yani imgelemin özgürleşmesi ve töze nüfuz edebilmek yönünde ödüllendirilmiş şair sayısı bir elimin parmaklarının sayısını geçmez. Bu nedenle “Ödüller insansızdır” dedim. (Zafer Yalçınpınar, 2009)


Edebiyat ödüllerindeki haksızlıkları ve kötücül görünümü 10 yıllardır şu adreste ifşa ediyoruz, mutlaka incelemelisiniz: https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir


Nis
03
2018
--

Nisan’dan…

 

 


Fotoğraflar: Zy


 

 


Tüm fotoğraflar: https://zaferyalcinpinar.tumblr.com


 

 

 

Nis
02
2018
--

Kızılağaçlar (John Steinbeck)

(…)

(…)

John Steinbeck
“Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında”, Çev: Aslı Biçen
Sel Yay., 2017, 3. Baskı, ss. 168, 169, 171

Ayrıca bkz: https://evvel.org/kelimelere-acik-kapi-birakmiyor

Nis
01
2018
--

Dilin Gücü (Bilge Karasu)

Herhangi bir metnin ortaya çıkması, ilkin o dilin, o metni söyleyebilir hale gelmiş olması demektir; böyle bir metin varsa. Hem söyleyebilir hale gelmiş olması demektir, hem de bundan sonra buradan çıkabilecek olan birtakım başka metinleri de söyleyebilecek gücüllüğü bulmuş olması demektir. (…)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 47
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com