Gazeteci Mine Kırıkkanat’ın yazar Elif Şafak’a açtığı intihal davası sonuçlandı. Mahkeme, Elif Şafak’ın ve kitabı basan Doğan Yayınları’nın Mine Kırıkkanat’a tazminat ödemesine hükmetti.
Mahkemenin gerekçeli kararındaki açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Elif Şafak’ın 2001’de ilk basımı yapılan Bit Palas kitap isminde dahi ilk basımı 1990’da yapılan Sinek Sarayı ile benzerliğinin olması, kitaptaki kurgulama, karakterler, mekân ve zaman birliği, olay örgüsüne bakıldığında esinlenmenin çok ötesinde Mine Kırıkkanat’ın Sinek Sarayı isimli kitabının adından ve içeriğinden fazlasıyla yararlandığı ve bu yararlanmanın intihal düzeyinde olduğu ve Mine Kırıkkanat’ın Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan kaynaklı haklarının ihlal edildiği kabul edildi.”
Sıkı dostumuz Uğur Yanıkel için 27 Aralık 2023 tarihinde Şişli Derviş Eroğlu Kültür Merkezi‘nde özel bir anma programı düzenledik.
Gazeteci ve şair Uğur Yanıkel’in, 24 Aralık 2022’de hayatını kaybetmesinin üzerinden tam bir yıl geçti. halktv.com.tr YouTube Koordinatörü ve şair Yanıkel için ailesi, arkadaşları, sevdikleri, 27 Aralık 2023 akşamı Şişli Derviş Eroğlu Kültür Merkezi’nde bir araya gelerek anma programı düzenledi. Anmada, şair Azimet Avcu, yazar Tekin Deniz, Zafer Yalçınpınar, 10Haber Genel Yayın Yönetmeni Hakan Çelenk, Seda Yanıkel ve Damal Dernekleri Federasyonu Başkanı Güner Kökat konuşmalar gerçekleştirdi. Konuşmaların ardından Yanıkel’in sevdiği türküler sanatçı Eren Can Doğaner tarafından seslendirildi. Anma programının son bölümünde ise arkadaşları A. Gülfem Özer, Celal Baran Yıldırım, Emir Alisipahi, Cem Onur Seçkin, Ozan R. Kartal ve Toprak Şems Tezcan, Uğur Yanıkel’in şiirlerini okudu.
28 Aralık 2023, BirGün Gazetesi
Anma programına ilişkin ulusal basında yayımlanan haberlere ve Uğur Yanıkel’in edebiyat ve arşiv çalışmalarına ilişkin detaylı bilgilere aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Uğur Yanıkel arşivine https://evvel.org/ilgi/ugur-yanikel adresinden, Uğur Yanıkel’in tüm edebiyat ve şiir çalışmalarına pasaj69.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry‘nin ölümünden sonra yayımlanan Günlük Notlar’ından özel bir seçkiye https://upas.evvel.org/?p=2475 adresinden ulaşabilirsiniz.
Uğur Yanıkel‘in gerçekleştirdiği tüm edebiyat çalışmalarını ve özgür yayıncılık doğrultusundaki tüm emeklerini pasaj69.org adresinden inceleyebilirsiniz. Yanıkel’in vefatına ve edebiyat-şiir-yayıncılık eksenindeki direnişine dair EVV3L kapsamında yer alan özel arşive https://evvel.org/ilgi/ugur-yanikel adresinden ulaşabilirsiniz.
Uğur Yanıkel’in instagram hesabından gerçekleştirdiği en son paylaşım…
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tartışmalı poesium‘un ikincisini düzenlemiş, 30 küsur yıl önceki gibi Hilmi Yavuz (Zaman Gazetesi’ndeki kod adıyla İrfan Külyutmaz) ve müritleri gene başroldeymiş falan… Vallahi, bu poesium zamazingosu kapsamında söylenecek fazla bir şey yok. (30 küsur yıl önce de yoktu, şimdi de yok…) Aralık 2023 yılı itibariyle Poesium İstanbul organizasyona katılan şiir heveskârları birer “belediye şairi” olarak tescillendi. (Hilmi Yavuz zaten 30 küsur sene öncesinden tescilliydi.) Ece Ayhan‘ın 30 yıl önceki sözlerine atıfta bulunarak şöyle düşünüyorum: “Müesses ölüm yetmezmiş gibi müesses rant da şairlerle ve çocuklarla toplu fotoğraf çektirmek istiyor.” (Zy)
Heykeltıraş Çağdaş Erçelik’in eserleri incelikli duyguların ve edebiyat sahnelerinin eşsizliğini yansıtıyor. Erçelik’in heykellerine odaklanarak Zafer Yalçınpınar tarafından gerçekleştirilen söyleşiyle birlikte oluşturduğumuz Sahnenin Heykeli adlı özel seçkiyi sanatseverlere sunmaktan gurur duyuyoruz.
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
(…) Önceleri göç etmek istedik birlikte olunca üşümüyordu yarınlarımız bizi yırtan dikenlerden çorba yapmıştık çaputa sarmıştık hasretleri öyleydi rutinlerimiz hep bir coşku doluydu vaazlarımız Hint kenevirine yaslandık olur olmaz ziyaretler bekledik uykularda hoş topraktı sürülecek kutlanacak hasattı bir cesedin gözüne konmuş bir sinekle açıldı rüya; -mağaramız usulsüz güdümü örten, mağaramız saf çömleğimiz duru suyumuz sana çekildik sendeyken seni aradık, mağaramız; kaynayan çorbamız ki yetindik buharıyla tutunduğumuz her şey bir sarmaşık gibi dolanıyordu yanı başımızda uzanıyordu bir dilber adaçayı bakışlı kantaron dokunuşlu çakan şimşeğin aydınlığı gezdiriyordu gölgelerini, ötekinin hırıldayan yüzünü, mağaramız; yoksunluğumuz, gövdemizi hafifletiyordu incelen bir duman gibi; bekliyorduk içimizdeki sesi. (…)
Mehmet Şenol Şişli (M.Ş.Ş.) “Ölü Sinema”, Plüton Yayın, Kasım 2023
Ernest Hemingway‘in Ezra Pound‘a yazdığı mektup ile Ezra Pound hakkındaki düşüncelerini içeren özel bir seçkiyi https://upas.evvel.org/?p=2419 adresinden okuyabilirsiniz.
Mert Can Aksoy‘un kendi sesinden… (Kayıt Tarihi: Ekim 2023)
and the doors are locked on us. ‘Cause money buys the access and we can’t pay the cost.
I
saldırır yarasalarına gölgesiz bir çarşının uzun zürafa boyunlarını bir yokuşta deneyen ve bir yarıkta erkekçe kendini deneyen ve düzlüklerin sırtlanıyla aşağı çekilirken radar ağızlarında dünyanın birden gövdeleşiyor ve onun evinde ve kuru kan sarkıtlarıyla ve bahçesini dişliyor bronz diş etlerinden tanıyorlar onu
-Buraya girmek için yılan soyundan olmak gerekiyor.
Körler Ülkesi Kadıköy’de, KargaBAR ve KargART ekseninde; 2007 yılında yayın hayatına başlayan Karga Mecmua’da 500’ün üstünde katılımcının gönüllü desteği ile 2000 civarı yazı, 2500 civarı orijinal görsel yer aldı.
Karga Mecmua’nın yayın serüvenine, ağırlıklı olarak 2007-2013 yılları arasında yayımlanmış 25 betikle (bkz: https://bit.ly/kargaca) katılmaktan onur duyduğumu ifade etmeliyim. Bu süreçte Tayfun Polat ile Utkan Çınar‘a -sahici/sıkı insan oldukları için- ne kadar teşekkür etsem azdır: Beni, metinlerimi, şiirlerimi ve evvel.org‘u hiçbir zaman, hiçbir sıkıntıda yalnız bırakmadılar… Her daim sağolsunlar, varolsunlar.
Küllük, 1940 yılında Alaeddin Hakgüder’in sahipliğinde/yönetiminde tek sayı yayınlanabilen fikir ve sanat dergisidir. Yazarları arasında Abidin Dino, Abidin Nesimi, Asaf Halet Çelebi, Fikret Adil, Hasan İzzetin Dinamo gibi isimler bulunan dergi ilk sayısında yer alan Orhan Veli şiiri nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nca kapatılır. (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı)
(…) “Küçükken annemin üstümü örtüp gittiği gecelerde sözcükler gelirdi bana. Önce ayaklarımı ısıtırlar, sonra ellerimi, beni öperlerdi. Ben de öperdim onları. Birdenbire aydınlanırdı bir parmak, kolumdaki gaz lambası büyük avizelere dönüşürdü. Ben sözcüklerin nerelerden geldiklerini, evlerini, ağaçlarını, çiçeklerini düşünürdüm. Annelerini düşünürdüm sözcüklerin. Gece yaşamım sürüp giderdi, düş yaşamım da. Nasıl geçerdi uzun bir süre bilmiyorum. Yine sözcüklerin en güzeli uyandırırdı beni.
Sizler sevgili yapıtlarım, benim güneşlerimsiniz.
Hepinize başlarken ayrı ayrı sözlükler doğar içime. Ayrı ayrı gerçek basamakları, ayrı ayrı biçim yapıları, ayrı ayrı sesler, seslenmeler, ayrı ayrı sayı direnmeleri başlar bende.
Sizler odalarsınız. Birinden birine geçilen ya da geçilmeyen odalar. Ben bu odaların tümü. Sizlerin de bendeki kalabalık olmanız ne güzel. Taşıdığınız yönler yan yana getirilirse 360 dereceyi kaç kez aşar bilemiyorum. Bakış larınız öbür gerçekleri görürken, söylediğim bitiştirimlerle özel evreninizi yaratmaktasınız. Dışı dış doğaya değen, içi iç doğamızda olan.
Havaya Çizilen Dünya, ilk yapıtımsın. Sen kendi başına çok pencereli bir evsin. İçerdeki 21 yaşındaki çok elli bir genç, bütün yöreyi görmek için bütün pencereleri açmıştır. İnanıyor musun?
“Çocuk ve Allah”, 1. Baskı, 1935 Kapak: Ali Suavi Sonar
Çocuk ve Allah; İkinci kitabım; Sen bilinçaltımın biraz daha kalın çizgilerle yazıya geçirilmiş tasarımısın. En çok okunan yapıtımsın. ..Birbirinden ayrılmış ikişer dizeler büyük gerçekle yüz yüzedirler. Büyük gerçekle birleşmişlerdir. Seni bütün derinliğine dek inceleyecek birisi çıkarsa, işi çok güç. Diyebilirim ki ben seni açıklamak için sonraki yazdıklarıma ulaştım. Bitiremedim seni bugün bile.
Bana verdiğin evren, ne güzel ki sende bitmiyordu. Sen benim açık kapılar ülkemsin.
Seni yazarken İstanbul’dan ayrılmıştım. Anadolu’ya ilk doğu görevimi yapmak üzere atanmıştım. Bu süre, o günlerde üç yıl olarak belirlenmişti. Kendimi bilmediğim bölgelere götürürken İstanbul’dan evden o mutlu ortamlardan ayrılmıştım. Bir elimde bilinmez, bir elimde senin tasarın vardı. Sana “romanım” gözüyle bakıyordum. Bütün yaşamımı kapsıyordu biraz. … Yapıtın yürüyüşü kalın çizgileriyle bir ölümlüyü anlatır. Onun çocukluğundan başlayan sıcaklığı önce kendi gövdesini bulmuştur. Sonra yeryüzündeki öbür gövdeleri bulmuştur: ağaç, su, dağ, ova, dizi dizi kışlalar.
Kimi yerde 5 numaralı gaz lambalarının ışığı altında, kimi yerde mumla Ağrı dağı sırtlarında, Aras kıyılarında, çadırda, kağnı üzerinde, üç yıl bütün boş vakitlerimde, görev dışı sürelerimde yapıtımı ortaya çıkarmaya uğraştım. Açılır kapanır masa, açıır kapanır iskemle yaptırdım bu amaçla. Katır sırtında taşınsın, her yerde çalışabileyim diye. Üç yıllık zorunlu Doğu görevi biterken, bir şansla İstanbul’a atandım. Yeni yapıtım bitmişti. Onu bağrıma basarak İstanbul’a geldim.
Dağlarca’ya ithafen imzalı kitaplar…
Yayımlandığın günlerde Peyami Safa Cumhuriyet gazetesinin ikinci yüzünde iki büyük yazı yayımlamıştı. O yazılarda senin Türkçeye kazandırılmış, Türkçeye özgü bir “sürrealizm” olduğunu ileri sürmüştü. (ki sonradan birçok yazar bu konuda birleşmişlerdi.) Peyami Safa’nın bu yazısı Çocuk ve Allah’ın kimliği olmuştur. Yıllar sonra arkadaşım Cemal Süreyya’nın “Çocuk ve Allah yeni şiirimizin anayasasıdır” yargısına dek uzamıştır.” (…)