Tem
05
2025
--

Ortak Hayal Sergisi’nden Görüntüler (Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, Kadıköy)

3 Haziran 2025’te Kadıköy, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde açılışı gerçekleşen Ortak Hayal Sergisi, Nâzım Hikmet’in etrafında kurulan, sadece onun düşünsel etkisiyle değil; doğrudan dostluk, yoldaşlık, tartışma ve üretim ilişkileriyle şekillenen kültürel evrenin izini sürüyor…


Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…



Sergiye dair detaylı bilgilere https://haber.sol.org.tr/haber/nazimin-62-olum-yildonumunde-sergi-ortak-hayal-398777 adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerine https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
04
2025
--

Sahici aydın: Nihat Genç, vefat etti…

Nihat Genç (1956-2025)


Cumhuriyet modernitesinin yarattığı sahici aydın ve onurlu yazar Nihat Genç vefat etti. Genç, 1990’lı yıllardan günümüze yazın ve düşün dünyasının her alanında eşsiz çalışmalar gerçekleştirdi, siyasal alanda da küreselci neoliberal odaklarla son nefesine kadar mücadele etti. Müthiş üzgünüm. Hakkını helal et bize Nihat Genç… (Zy)


Tem
03
2025
--

Kitap koleksiyonuma dair; “Bir Ömer Seyfettin mucizesi hiç de fena olmazdı” (Zafer Yalçınpınar, 2012)

(Sayfaları büyüterek okumak için üzerlerine tıklayın…)


İstanbul Fuar Merkezi tarafından yayımlanan “sergistanbul” adlı derginin Eylül 2012 tarihli 64. sayısında yer alan söyleşi… Zafer Yalçınpınar‘ın kitap koleksiyonuna dair… Yalçınpınar’ın koleksiyonundan bazı eserler Temmuz 2025 itibariyle shopier.com/evveldukkan adresinde satışa sunulmaktadır.


shopier.com/evveldukkan

Tem
02
2025
--

PERÇEMLİ SOKAK’IN GİRİŞİNDE YER ALAN POETİKA / SUNU METNİ (Oktay Rifat, 1956)



Perçemli Sokak‘ın ilk baskısında (1956, Yeditepe Yayınları)
Oktay Rifat‘ın kaleme aldığı sunu / Poetika metninin orjinal görüntüleri…
(Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan)

(Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)



Oktay Rifat, Perçemli Sokak, Yeditepe Yay., 1. Baskı 1956, ss. 2-9

Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Oktay Rifat başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/oktay-rifat adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
01
2025
--

İmzalar toplandı ve kulübe teslim edildi: Ali Koç sözünde durmadı ve istifa etmedi! Olağanüstü seçimli genel kurul zamanı!

“Sezonu kupasız tamamlayan Fenerbahçe’de Ali Koç yönetimi tepki alırken, muhalefet Olağanüstü Genel Kurul’un toplanması için imza kampanyası başlatmıştı. Sarı-lacivertli kulüp, resmi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla toplanan imza sayısını açıkladı. Fenerbahçe Spor Kulübü, olağanüstü seçimli genel kurulun 13-14 Eylül’de yapılacağını, çoğunluk sağlanamaması durumunda ise 20-21 Eylül’de gerçekleştirileceğini duyurdu.” (5 Temmuz 2025, Hürriyet Gazetesi)


Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız…



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerine https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
28
2025
--

Uğur Yanıkel’in ECE AYHAN Çalışmaları


Ece Ayhan (1931-2002)

Aralık 2022’de 27 yaşında vefat eden sıkı dost -ve genç yayıncı- Uğur Yanıkel, Ece Ayhan‘ın yaşamıyla ve poetikasıyla özel olarak ilgileniyordu. pasaj69.org adresinde kurduğu özgür yayıncılık platformu kapsamında hem bütünlenmiş e-kitapçıklar olarak hem de parça parça buluntular olarak, kimsenin cesaret edemediği arşiv kazıları gerçekleştirdi. Tabiî ki, araştırma konusu Ece Ayhan olunca, bütünsel sonuçlara ve çıkarımlara ulaşmak zorlaşır, çünkü Ece Ayhan’ın poetikası da yaşamı da kilitlerle, gizli dehlizlerdeki gizli geçitlerle, katastrofik olaylarla ve tarihsel labirentlerle doludur. Bununla birlikte, Uğur’un Ece Ayhan araştırmalarındaki gayreti -kazıyı sürekli derinleştirmesi, parçalara, buluntulara ulaşması- bir şiir tarihi araştırmacısı (veya poetikasını oluşturmaya çalışan bir şair) için kilit açıcı nitelikler taşıyor. Basitçe söylersek; Uğur’un araştırmaları puzzle’ın parçalarını birleştirebilmek veya büyük haritanın bir kısmını görebilmek için ipuçları sunuyor. EVV3L kapsamındaki Ece Ayhan araştırmalarının kaotik alan derinliğinde kaybolmaması amacıyla ve Uğur’un Ece Ayhan arşiv çalışmalarını bir kez daha okurun zihnine sunabilmek için kısa bir listeleme/derleme gerçekleştirdik. “İyi avlar” dileriz! (İngilizcesi; “Have a good hunting!”) Zafer Yalçınpınar

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan’dan Hikâyeler)
tam metin, pdf: https://evvel.org/iyibirgunes.pdf

Kürt Çiçekleri (Ece Ayhan’ın Özgür Gündem yazıları’ndan…)
tam metin, pdf: https://evvel.org/ozgurgundem.pdf


Ümit Bayazoğlu-Ece Ayhan Görüşme Notları
tam metin, pdf: https://evvel.org/gorusmenotlari.pdf


Uğur Yanıkel (1995-2022)

UĞUR YANIKEL’İN ECE AYHAN ARAŞTIRMALARI (pasaj69.org Arşivi)

Ece Ayhan’ın 1998 yılında katıldığı televizyon programının kaydı
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-1998-yilinda-katildigi-televizyon-programinin-kaydi/

“Sevgili kardeşim Arslan Bey…” (Ece Ayhan’dan, Arslan Kaynardağ’a Kartpostal ve Mektup)
https://pasaj69.org/sevgili-kardesim-arslan-bey-ece-ayhandan-arslan-kaynardaga-kartpostal-ve-mektup/

Ece Ayhan ve Komet (Kartpostallar ve Fotoğraflar)
https://pasaj69.org/ece-ayhan-ve-komet-kartpostallar-ve-fotograflar/

BULUNTU: Ece Ayhan için düzenlenen sergi(ler)
https://pasaj69.org/buluntu-ece-ayhan-icin-duzenlenen-sergiler/

Bir Ece Ayhan Fotoğrafı
https://pasaj69.org/bir-ece-ayhan-fotografi/

KİTAPÇIK: İyi Bir Güneş – Ece Ayhan’dan Hikâyeler
https://pasaj69.org/kitapcik-iyi-bir-gunes-ece-ayhandan-hikayeler/

Şiir: Galata Kantosu (Ece Ayhan)
https://pasaj69.org/siir-galata-kantosu-ece-ayhan/

Büyütmek için tıklayın...

Ece Ayhan’ın evleri, semtleri, kentleri (1995 Mayıs’ına kadar)
https://pasaj69.org/ece-ayhanin-evleri-semtleri-kentleri-1995-mayisina-kadar/

“Ben kendimi yıkıyorum, gençlere yol olsun diye(…)” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/ben-kendimi-yikiyorum-genclere-yol-olsun-diye-ece-ayhan-caglar/

“Çok adam kırmışım, özür dilerim….” / Ece Ayhan Çağlar
https://pasaj69.org/cok-adam-kirmisim-ozur-dilerim-ece-ayhan-caglar/

BULUNTU: Deliler Bayramı (Ece Ayhan Çağlar, 1956)
https://pasaj69.org/buluntu-deliler-bayrami-ece-ayhan-caglar-1956/

KİTAPÇIK: ‘Kürt Çiçekleri: Özgür Gündem’den Yazılar (Ece Ayhan)’
https://pasaj69.org/kitapcik-kurt-cicekleri-ozgur-gundemden-yazilar-ece-ayhan/

İyi Bir Güneş (Ece Ayhan Çağlar – Hikâye)
https://pasaj69.org/iyi-bir-gunes-ece-ayhan-caglar-hikaye/

Parasız yatılıdan, Parasız Yatılı’ya dair sorular (Ece Ayhan & Füruzan)
https://pasaj69.org/parasiz-yatilidan-parasiz-yatiliya-dair-sorular-ece-ayhan-furuzan/


EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13

Haz
27
2025
--

“Yaşasın Kötülük ve de Ötesi” (Ece Ayhan’ın yayımlanmamış kitabı hakkında!)


Öküz Dergisi, Sayı: 40, Eylül 1997
(Metni büyütmek için üzerine tıklayınız…)

Öküz Dergisi arşivinde Ece Ayhan’ın güncelerinin yanı sıra, kendi el yazısıyla kaleme aldığı mektuplar da bulunuyor. Öküz Dergisi’nin 40. sayısında yayımlanan 13 Ocak 1997 tarihli mektubunda Ece Ayhan, Morötesi Requiem metninin devamı (veya tamamlayıcısı) niteliğinde bir başka metinden bahsediyor. “Yaşasın Kötülük ve de Ötesi” adını verdiği bu metnin akıbeti bilinmiyor…


Öküz Dergisi, Sayı: 39, Ağustos 1997
(Metni büyütmek için üzerine tıklayınız…)

90’lı yılların sonunda (tahminen 1996-1998 döneminde) Ece Ayhan’ın “final niteliğinde bir anlatı, özel bir minyatür” kaleme aldığını, bu doğrultuda çalıştığını biliyoruz. Önceleri tek -bütünsel- bir kitap olarak düşünülen bu anlatının adı “Melanet” olarak belirlenir… Sonradan, bu “final niteliğindeki anlatı”nın Ece Ayhan tarafından -bilinçli olarak- ikiye bölündüğünü ve bir bölümünün “Morötesi Requiem” adıyla 2001 yılında YKY’den yayımlandığını biliyoruz. Peki diğer bölüme ne oldu?

Bazı çevreler bu bölümün ilk baskı yayımlanırken Morötesi Requiem’e dahil edildiğini iddia ediyor. Bazı çevreler ise Morötesi Requiem’in ilk baskısı yayımlandıktan sonra, -kitabın tepki çekerek mahkeme kararıyla yasaklanıp toplatılması nedeniyle- diğer bölümün kitap olarak yayımlanmasına YKY’nin cesaret edememiş olduğunu düşünüyorlar. (Enis Batur YKY’den ayrıldığı için kitabın yayımlanmadığını dile getirenler de var.) Morötesi Requiem’in 2001 yılında yayımlanmasından hemen bir yıl sonra Ece Ayhan’ın vefatı sonucu kitabın yarım kalmış olma ihtimali de tahminlerin arasında bulunuyor.

Benim kanaatim Ece Ayhan’ın el yazısıyla kaleme aldığı bu metninin hâlen kayıp (gizli) ve tamamlanmamış/yayımlanmamış olduğu yönünde… Çünkü,YKY tarafından çıkarılan Kitap-lık dergisinin 1997 tarihli 29-30 nolu ortak sayısında ‘Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’den çeşitli parçalar‘a yer verilmiş; ayrıca da “Work in Progress” (hazırlanmaya/yazılmaya devam ediliyor) şeklinde bir üst başlık/not koyulmuş… Sonra detaylı inceledim; Kitap-lık dergisinde yer alan bu parçalar Morötesi Requiem’in hiçbir baskısında bulunmuyor. (Yani bu bölümün Morotesi Requiem’in ilk baskısına dahil edildiği yönündeki iddia da çürümüş durumda…)

Nihayetinde… Ece Ayhan’ın kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve Morötesi Requiem’le birlikte düşündüğü ‘Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’ adlı metnin nerde, kimde olduğunu bilen ya da bu metnin akıbetine dair detaylı, doğrulanmış bilgi sahibi olan biri var ise zafery@yandex.com adresine e-posta gönderebilir… Böyle bir bilgiye ulaşırsam, şimdiden, “yerden göğe kadar teşekkür ederim.”

Zafer Yalçınpınar, Temmuz 2024

Yaşasın Kötülük ve de Ötesi’nden parçalar…
(3 sayfa uzunluğundaki parçaları okumak için tıklayın…)


Ece Ayhan’ın Öküz Dergisi’nde Yayımlanan
Mektupları – Kendi el yazısıyla…
(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)


EVV3L’in Ece Ayhan Arşivi
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/2
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/3
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/4
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/5
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/6
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/7
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/8
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/9
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/10
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/11
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/12
https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan/page/13



Ece Ayhan Kitapları’nın Çeşitli Baskıları
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)

EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri İndeksi (2007-2024)
https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf


Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html



Ece Ayhan Kitapları’nın Çeşitli Baskıları
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)
Haz
26
2025
--

ECE AYHAN VE İLHAN BERK İÇİN SAVUNMA (5 Eylül 2024)


ECE AYHAN VE İLHAN BERK İÇİN SAVUNMA

Duyduğuma göre İlhan Berk ve Ece Ayhan’a karşı itibarsızlaştırma/kıskançlık hamleleri varmış ortalıkta gene… Hiç değişmedi, 40 yıldır hep aynı şeyler! Madem öyle, işbu mutat laklakıyat taifesine karşı biz de -her daim- yalın gerçekleri söylemek zorundayız. 90’ların radyolarındaki gibi; bizden gelsin o septik-egosantrik taifeye:

Türkiye’de “poetika tasarımı, şiir dili, şiirsel yük ve imgelemin özgürleşmesi” açısından baktığımızda, İlhan Berk’in veya Ece Ayhan’ın yanına yaklaşabilecek düzeyde bir şiir aurası hâlâ yoktur. 1950 kuşağının kurduğu poetika -şiir sanatının kapsamı gözetildiğinde- hâlâ zirvededir. Teknolojinin yükselişi ve yığışımın (sosyolojik çokluk, sosyal medya, sosyal mühendislik ve bunların yarattığı doksozof kümesinin) niceliksel olarak artmasıyla birlikte kültür endüstrisi yaygınlaştı ama bu yaygınlık etkili bir poetika gelişimine veya niteliğe dönüşmedi. Yani, Türk Şiiri’nde çok uzun soluklu (50 yılı aşkın) bir “nafile ve ıskarta” dönem yaşandı. 2000’lerin başında biraz umut vardı, ve fakat o kabiliyetli gençleri de 2007 yılından itibaren neo-liberalizmin psikopolitik tüketim oyunlarıyla ve diğer palyatif psikolojik yaklaşımlarla zehirleyip -zihnen- öldürdüler! Hatta öyle ki koca bir kuşak doğumundan itibaren iğdiş edildi, zombileştirildi! (Bkz: Gen-Z)

Bunları neden söylüyorum: İtibarsızlaştırma hamlesine katılanlar da bu hamleyi yönetmeye çalışan “kötülük dayanışması” bileşenleri de bırakın tarihin ön sayfalarını/saflarını, tarihin çöplüğünde bile konumlanamayacak derecede garip-gureba ve meczup takımına dönüşmüş durumdadır. Bu tekaüt olmuş ve dolaşımdan çıkarılmış taifeye benim/kişisel tavsiyem; enerjilerini “emeklilerin ekonomik haklarını savunmak” falan gibi eylemlerde harcamaları ya da lümpenleşmiş pembe popolu arkadaşlarıyla birlikte rantçı/beleşçi ortamlara -misal; Anadolu Yakası Ev Sahipleri, Emlâkçılar ve İnşaatçılar Birliği’ne falan- yanlamaları… 

Son sözümüz gayet açık: Türk Şiiri’nin haysiyetine musallat olmayı bırakın artık! 

Zafer Yalçınpınar / 5 Eylül 2024


Hamiş: EVV3L kapsamındaki İlhan Berk ve Ece Ayhan arşiv çalışmalarımızın indeksine https://evvel.org/evvelindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
25
2025
--

YANKI ODASI // 9. Bölüm // ECE AYHAN’A SAYGI // ÖZEL YAYIN // 2. Kısım // 25 Temmuz 2024 // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı // Zafer Yalçınpınar

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Yankı Odası‘nın 9. Bölümü’nde ‘kara gerçeğin sivil şairi Ece Ayhan‘ı saygıyla andık ve evvel.org arşivinin içinde gezindik…

Ece Ayhan odağında gerçekleştirmeyi planladığımız özel yayınlarımız kısımlar halinde devam edecek…

evvel.org kapsamındaki 20 yıllık Ece Ayhan arşiv çalışmalarımıza (ve çalışmalarımızın detaylı indeksine) https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan için hazırladığımız web sitesi ise burada…


Yaz döneminde olmamız sebebiyle canlı yayınlarımız seyrekleşecek. Ekim 2024’e kadar 10 veya 15 günde 1 canlı yayın gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ekim 2024 itibariyle ise her Pazar, 23.00’da canlı yayında olacağız. Yaz dönemindeki canlı yayın tarihlerimizi ve saatlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmenizi önemle rica ediyoruz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Haz
21
2025
--

“Ece (Ayhan) hiç kuşkusuz büyük bir şair. Bunu çoğu söyleyemiyorlarsa, düşündürücüdür, dürüstlük değildir.” (İlhan Berk, 1982)


İlhan Berk‘ten Özcan Yalım’a Mektup, 3 Ocak 1982
“Ece Ayhan Çağlar anlatıyor…”, Haz: Eren Barış, Dipnot Yay., 1. Baskı, ss. 107-108
(Büyüterek okumak için görsele tıklayınız…)

Hamiş: Ece Ayhan başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz. EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgileri de şurada: https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk

Haz
20
2025
--

Berdelacuz -Sahaf- Fanzin’in 4. sayısı yayımlandı…

Berdelacuz Sahaf Fanzin‘in 4. sayısı yayımlandı…


iletişim için
instagram: instagram.com/berdelacuz_sahaf
gsm: : +90 544 298 98 88
e-posta: berdelacuzfanzin@gmail.com


Fanzinin yeni sayısına ‘Deniz Rüyası’ adlı şiirimle katkıda bulundum. Zy

Haz
19
2025
--

YANKI ODASI // 30. Bölüm // 19 Haziran 2025 // Konuk: Doç. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu // YouTube // Canlı Yayın Tekrarı

Zafer Yalçınpınar‘ın YANKI ODASI şurada:
https://www.youtube.com/channel/UC9E2wBnQTNSVuDvaFfMuzOQ


Doç. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu‘yla ‘Mütareke İstanbulu’ndan Manzaralar’ adlı yeni kitabı çerçevesinde tarihsel ve toplumsal edebiyat çalışmaları ile Nâzım Hikmet’e dair gerçekleştirdiği arşiv araştırmaları (özellikle de Ortak Hayal Sergisi) kapsamında sohbet ettik…


Bkz: https://yazilama.com/kitap/mutareke-istanbulundan-manzaralar/


SÖYLEŞİ | Çağlar Kınıkoğlu & Kaya Tokmakçıoğlu (12/01/2025, sol.org.tr)
Mütareke İstanbul’undan Manzaralar: ‘İşgal’ geçmişin hatırası değil sadece…

Kaya Tokmakçıoğlu’nun 2020 yılında “Köle Kul Amele – İstanbul’un Toplumsal Mücadeleler Tarihi” başlıklı ilk kitabı Yazılama Yayınevi’nden yayınlanmıştı. 5 Ocak’ta İstanbul Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde dört yılın ardından Kaya Tokmakçıoğlu’nun ikinci kitabını konuşmak için bir araya geldik. Pek çok katılımcıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi soL için de kaleme aldık. 2024 yılının Kasım ayında “Mütareke İstanbul’undan Manzaralar”, “İşgal, Menfaat, İrade” alt başlığıyla yayınlanmış oldu. Kitap 1918-1923 yılları arasında başta Britanya, Fransa ve İtalya olmak üzere, basbayağı yabancı askerlerin çizmeleriyle çiğnenen, Boğaz’da yabancı donanmaların zırhlılarının demirlediği beş yıla ve insan manzaralarına odaklanıyor.

Çağlar Kınıkoğlu: Kaya seçtiğin üç alt başlık arasında işgal konusu ilginç bir mesele. Bir taraftan hem kendi ülkemizle hem kendi içinde yaşadığımız çağ ile çok bağdaştıramıyoruz, diğer taraftan da öyle bir dünyadayız ki, etrafımızda aslında yıkıma ve işgale uğramayan ülke, coğrafya neredeyse kalmadı. Yanlış hatırlamıyorsam Yalçın Küçük’ün bir ifadesiydi, “Savaş siyasetin başka araçlarda sürdürülmesidir” diyordu. 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Mondros Mütarekesi’ni imzalandı. İstanbul’un işgali Kasım 1918’de başlıyor. Bir taraftan sosyal ve mekânsal olarak sürekli sarsılan bir şehirden bahsediyoruz. Sürekli bir yıkım ve yeniden inşa hali. Etrafındaki ya da kendi coğrafyasındaki savaşlardan kaçan insanların hücum ettikleri bir şehir. Sürekli canlanan, yeniden canlanan bir eğlence hayatı: bir dekadans kültürü. Konutlarından, yaşam alanlarından kovulan insanlar, o konutlara ve yaşam alanlarına başkalarının el koyması. İşsizlik oranındaki korkunç yükseliş. Halkın yaşadığı büyük bir sefalet. Emperyalistlerin bu halkı maruz bıraktığı korkunç küstahlık, arsızlık manzaraları. Bu görüntüler ve imgeler üzerinden düşününce, işgal İstanbul’una dair bu göstergeler neredeyse bugünün İstanbul’unu ifade ediyormuş gibi geliyor. Seni bu çalışmaya iten ya da çeken bu paralellikler mi oldu? 

Kaya Tokmakçıoğlu: Şimdi paralellikler şuradan çıkıyor sanırım. Ben hep şehirde yürürken ya da şehrin üzerine düşünürken, okurken, dinlerken, izlerken, görece içine doğmadığımız ama belki kısmen yakın bir çağ diyebileceğimiz bir çağı soyutlamayı sağlayacak şeyler arıyorum. 

Bu biraz şey gibi, bazen İstiklal Caddesi’nde yürürken kafanızı kaldırdığınız zaman başka bir şey görürsünüz ama dümdüz yürüdüğünüz zaman yoğun bir kalabalık size geliyordur. Soyutlamayı ancak yukarı baktığımız zaman yapabiliriz.

Bu soyutlama açısından Mütareke İstanbulu aslında ilk kitabımdaki kısa bir bölümü oluşturuyor. Kitabı yazdığım, süreçte bunun yoğun olarak içinde bulunduğumuz dönemi yansıtan bir dönem olduğunu hissediyordum.

 Senin verdiğin örnekler açısından düşünecek olursam, bugün ne oranda çocuk işçi varsa, işgal İstanbulu’nda o oranda çocuk işçi var. Veya organize ya da organize olmayan fuhuş açısından söyleyelim. İşgalin tabii ki askeri boyutu bunun önünü başka şekillerde açıyor ama bugün biz bu yok desek de çok paralel bir biçimde, mekânsal olarak neredeyse aynı mekânlarda bu organize fuhuş devam ediyor.

Ya da konut sorunu. Boyutu değişmiş vaziyette, niteliği biraz değişmiş vaziyette. 

Ya da göç. Bugün biz yoğun olarak yakın coğrafyamızdaki göçten bahsediyoruz ama İstanbul o ölçüde 100 yıldır kozmopolit bir kent. Göç de bunun bir parçası aslında.

O yüzden 100 yıl geriye baktığım zaman biraz mesafelenme ve onun üzerinden bunu kurgulama elimi kolaylaştırıyor, diyebilirim. 

İçinde yaşadığımız bu hercümerç ve koşturmada, herkesin sabahın köründe işine gücüne bir makine gibi başlayıp, bitkin bir halde eve geldiği bir yaşamda elbette çok kolay değil bu paralelliği görmek.

Yani neredeyse sadece sokakta Fransız, İngiliz ve İtalyan askeri görmüyorsunuzdur. Ama onun dışında çubuğu bükerek biraz daha abartarak söyleyeyim; belli bir süreklilik var. 100 yıl öncesinin İstanbul’unun bugüne yansıyarak devam ettiğini söylememiz mümkün. 

Ç. K.: 1918-1923 arası… Hepimizin belleğinde izlediklerimizden, okuduklarımızdan oluşan birtakım görüntüler canlanıyor olsa da, biraz o dönemin İstanbul’undan bahsedebilir misin; işgal edilen şehir işgal öncesinde ne haldeydi? Kaç kişinin yaşadığı bir şehirden bahsediyoruz? Nasıl fonksiyonlar var bu şehirde, kimler yaşıyor, kimler üretiyor, kimler nasıl eğleniyor? 

K.T.: Yani pek çok imparatorluk başkenti gibi ama bir de belki su kıyısında olmasının verdiği görece avantajı kullanan bir kent. Mütareke döneminde zirvesine ulaşan, geçmişi yüzyıllara dayanan kozmopolit bir yapı var. Aynı zamanda emek-yoğun ama bir taraftan da imparatorluğun geri kalan coğrafyasını yoğun olarak sömüren bir kentten bahsediyoruz.

Nüfus açısından bakacak olursak: Balkan Savaşları ile birlikte yoğun olarak Trakya göçü alır İstanbul. Kısmen yükselen nüfus Paylaşım Savaşı ile birlikte askere gidenler ve ölenlerle düşer. Ama şaşırtıcı bir biçimde savaş sonrası ve Mütareke Dönemi’yle birlikte nüfusun çok oynamadığı bir İstanbul’dan bahsediyoruz. Bu da rakamsal olarak bir milyonun biraz üzerinde bir kent demek. Tabii ki şu anki uzamsal genişliğini düşünmeyelim ama belki dört parçaya bölerek düşünmek mümkün. Biri Suriçi, günümüzde Fatih ilçesinin sınırları içinde kalan bölge, hâlâ sur duvarlarıyla çevrili olan eski şehir. Burası yoğun olarak yerleşimin, ahşap mimarinin olduğu bir coğrafya.

Geri kalan üç parça Osmanlı döneminde Bilâd-ı selâse (üç belediye) olarak adlandırılır: Üsküdar (içine Kadıköy’ü de alacak şekilde), Eyüp ve Galata-Pera.

Eyüp, kadim bir Müslüman bölgesi, şehrin fethiyle birlikte de dönüştürülmüş, yoğun yerleşim alan bir bölge. Üsküdar da keza öyle. Bu, aslında kısmen bu bir milyonun biraz üzerindeki nüfusun, Galata ve Pera ile birlikte yaşadığı bir kentsel mekân.

Öte yandan Bakırköy tarafına doğru uzandığımız zaman da kısmen bir yerleşim mekânı görürüz ama daha çok askerî amaçlardan ötürü. Tarihsel olarak da bugün baruthane, fişekhane olarak soylulaştırmayla dönüştürülmüş mekânlar da yerleşime açık bölgeler. 

Bugünküyle belki tezatlık arz eden şöyle bir durum var. Tabii ki memur-yoğun bir başkent İstanbul. Cumhuriyet’le birlikte kurumların neredeyse çok büyük bir bölümünü Ankara’ya taşıdığımız için, o dönemin memur kenti Dersaadet. Ama bir açıdan da savaş dönemi kapitalizmin çarklarını da hızlıca döndürmeye başladığı için proletaryanın kitleler halinde özellikle Haliç Havzası’nda yoğunlaşmaya başladığı bir kent yapılanması var. Cumhuriyet de o mirası devralacak zaten. 

Mülkiyet ilişkilerinin tepetaklak olması aslında Cumhuriyet’le birlikte daha yoğun olarak başlayacak. Onun dışında dediğim gibi bir yoğun olarak memur kenti görünümünde ama görünmeyen emek açısından da işte Dersaadet’te çalışan işçilerinden tutun hamallarına, tersanedeki işçilerden deri tabaklamasına kadar pek çok sanayi kolunu barındıran bir iş bölümü söz konusu.  Mütareke’yle birlikte artık sermayenin de, kapitalistin de yavaş yavaş sisteme dahil olmaya başladığını biliyoruz. Dolayısıyla şirketleşmenin özel mülkiyetle birlikte yükselişe geçtiği bir dönemde sermayenin de yavaş yavaş bireylerde de toplanmaya başladığı bir aralığa denk geliyor bu konuştuğumuz dönem.

Bu 1 milyonluk nüfusun etnik kompozisyonu açısından da Rum nüfusun, Ermeni nüfusun, kısmen Yahudi nüfusun da yaşadığı yaklaşık yüzde belki 65’inin Müslüman olduğu bir İstanbul’dan bahsediyoruz. 

Bunun mekânlara yansıması da var. Pera ve Galata’nın tarihsel olarak zaten Müslüman olmayan bir bölge olduğunu biliyoruz hepimiz. Bu kısmen Cumhuriyet’in belli dönemlerine kadar da benzer görünüm arz edecek.

Zannedilenin aksine, emeğin üzerinde yükselen bir kent görüntüsü veriyor İstanbul. Savaş bu görüntüyü zaten katmerlendirecek. Yani en basitinden şaşırtıcı oranlardaki çocuk işçiliğin ya da kadınların iş gücüne katılmasının bunda payı var ki ondan önce kadının ismi zaten Osmanlı’da neredeyse yok. Bırakın çalışmayı sokağa çıkması yasak. Ama erkekler cephedeyken üretimin durmaması açısından fabrikalarda çalışmaya başlayacak kadınlar örneğin, bu savaşın ve işgalin birlikte getirdiği bir olgu bir taraftan. O yüzden İstanbul için bir yenilik barındırıyor. 

Mübadelenin kendisi nüfus kompozisyonunu çok büyük oranda İstanbul açısından değiştirmemekle birlikte en azından Varlık Vergisi, 6-7 Eylül gibi ya da daha sonra 1964’teki yasal düzenlemeye kadarki süreçlerde İstanbul’un kompozisyonunda da çok büyük değişiklikler, en azından etnik kompozisyonunda olmadığını söylememiz mümkün. Dünya görüşü bizim gibi olmayan büyük bir toplam açısından da İstanbul’un kozmopolitliği bir cıvıl cıvıllık, çok renklilik vs. barındırıyor. Ama altını çizmemiz gereken şey sanıyorum, 1912-1922 arasında yaşanan sınıfsal ayrışmanın yoğun olarak görüldüğü “Uzun On Yıl” denen bir dönemde oluşumuz. O yüzden bu bakiye Cumhuriyet’e de bir miras bırakmış, diye düşünüyorum.

Ç.K.: Peki bu işgal, şehrin işgali denilen o süreci çok ana hatlarıyla resmedebilir misin? 

K.T.: Ekim sonunda Mütareke imzalanıyor. Kelime kökeni silahların terk edilmesine işaret eder ama tabii ki iki taraflı bir silah bırakma söz konusu değil nihayetinde. Sonuçta savaşta kimlerin yenilip kimlerin yendiğinin belgesi bir taraftan. Hemen ertesi günü yanlış hatırlamıyorsam İttihat ve Terakki Cemiyeti son kongresini toplar. Bir karara varır, örgütü lağvediyoruz, diye.

Bir taraftan da fiili olarak zırhlıların ülkeye gelme süreci Kasım ortasını bulur. Askerî bir işgal söz konusu olan. Bilge Criss’ti zannediyorum, fiili işgal ya da de facto işgal olarak aldandırır bu durumu. Hukuki olarak bunun resmiyete dönüşeceği aşama 1920’nin Mart’ındaki meşhur Şehzadebaşı Baskını’yla gerçekleşecek. Ve aslında o güne kadar görece cılız bir askerî işgal var.

Görece cılız demenin sebebi sayıların bize yavaş yavaş artan bir askerî işgalden bahsediyor oluşu. İngilizler daha yoğun bir biçimde geliyorlar. Fransızlar sayı olarak takip eder İngilizler’i. En düşük sayıda ise İtalyanlar, toplamda 4-5 bini başkente yerleşecek. Bunlar kilit noktaları tabii ki tutmaya başlıyorlar. Kasım 1918’den Mart 1920’ye kadar geçen sürede.

Meclis Mebusan’ın İstanbul’da yani artık çökmekte olan başkentteki ortaya koymaya çalıştığı irade, Mustafa Kemal henüz Anadolu’ya geçmeden önce gözünü ulusal kurtuluşa dikmiş kadroların iradesi vb. ilk 5-6 ay açısından yani işgalin henüz böyle kendini çok diri hissettirmediği zaman açısından ilginç bir döneme denk düşüyor bence. Çünkü kafalarda henüz İstanbul’dan hareketle bir şeyler yapılabileceğini hem ulusal kurtuluşçular hem sosyalist ve komünist kadrolar ve bunların temas ettiği emekçi halkın bir bölümü de düşünüyor. Yani İstanbul bu süreçte gerçekten o kurtuluşa önderlik edebilecek mi sorusu sıklıkla soruluyor.

Mustafa Kemal’in Pera Palas’taki görüşmeleri de bunun dışavurumudur ama arka planda Karakol gibi bir noktadan sonra artık gözünü Ankara’ya diken, dikmek zorunda kalan yeraltı örgütleri söz konusu. Kemalist hareket merkezileştikçe bütün kadrolarını, eski İttihatçılar’ı kendine çekiyor zaten. Ama bunun için sanıyorum 1919’un sonlarını beklememiz gerekiyor.

Yani resmî olarak zaten işgal artık Mart’ın 20’sinde gerçekleştikten sonra “İstanbul’dan bir şey çıkmaz artık” düşüncesi yerleşiklik kazanıyor. Biz artık Anadolu’ya geçiyoruz deniyor. Şehri belki işte bir taktik olarak kuşatma politikasıyla kurtuluşa götüreceğiz kararı; en azından bir, bir buçuk yıl çok net değil. Bu açıdan ilginç geliyordu bana bunu düşünmek hep.

Çünkü edebiyatta da biliyorsunuz Mütareke Dönemi’ni yazan pek çok yazarımız var. Edebî kanonumuzu oluşturmaları açısından çok değerli metinler var. Ama “Sodom ve Gomore”yi ya da işte “Sahnenin Dışındakiler”i, “Biz İnsanlar”ı okuduğumuz zaman çok siyah beyaz bir İstanbul görürüz gerçekten. Yani tamamıyla teslim olmuş, homojen bir biçimde işgal taraftarı, ondan menfaati olanların kaldığı, istifade ettiği bir şehir görüntüsü verir bu metinler. Sadece istifade edenler varsa “bu şehir nasıl yaşıyor, var oluyor?” sorusuna neredeyse hiçbirinde yanıt yok, Kemal Tahir gibi örnekleri tenzih ederek söylüyorum. (…)

(Söyleşinin tam metnine https://haber.sol.org.tr/haber/soylesi-mutareke-istanbulundan-manzaralar-isgal-gecmisin-hatirasi-degil-sadece-397357 adresinden ulaşabilirsiniz.)


Kaya Tokmakçıoğlu’yla gerçekleştirilen söyleşilerden bazılarına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

  1. https://www.gazeteduvar.com.tr/kaya-tokmakcioglu
    -istanbul-isci-sinifinin-havzasi-olmayi-surduruyor-haber-1510391
  2. https://www.youtube.com/watch?v=ttd6UlQqvRI
  3. https://www.youtube.com/watch?v=dv_mVBC_OsI

31. Bölüm’ün yayın tarihine/saatine ilişkin bilgiler/güncellemeler/değişiklikler için lütfen sosyal medya hesaplarımızı takip ediniz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)

ya da Yalçınpınar’ın YouTube Kanalı’na abone olunuz:
https://youtube.com/@zaferyalcinpinar


Hamişler:

1/ Yalçınpınar’ın kendisiyle konuşmalarının tümü şurada: https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar

2/ Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm kitaplarına (pdf olarak) şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Haz
18
2025
--

Yardakçılık ve rezalette son perde: Erol Bilecik’ten Ali Koç’a yazılan -gizli- mektup ifşa oldu! (18 Haziran 2025)


FENERBAHÇE’Yİ KARIŞTIRAN MEKTUP!
(Hürriyet Gazetesi, 19 Haziran 2025)
https://www.hurriyet.com.tr/sporarena/fenerbahceyi-karistiran-mektup-42844705

Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Erol Bilecik’in kulüp başkanı Ali Koç’a attığı e-posta ifşa olurken, Bilecik’in ifadeleri büyük ses getirdi. Gazeteci Feridun Niğdelioğlu’nun kendisine ait sosyal medya hesabından yayımladığı e-postada eski başkan Aziz Yıldırım’a yönelik hakaret içeren kelimeler dikkat çekti. Söz konusu e-postada Bilecik, Koç’un zarar görmemesi için sonraki genel kurulda affını isteyeceğini belirtirken “Seçim tarihinden bir önceki gece yarısına kadar, sizi yeniden başkan yapmak için olağanüstü bir çalışmanın içerisinde olmak istiyorum” dedi.

Bilecik’in ayrıca eski başkan Aziz Yıldırım için “Aynı ikinci seçimde bu Aziz efendiyi sandığa gömdüğümüz çalışma gibi… Ki bu defa benim net motivasyonum misli misli fazlasını yapacağımız şekilde. Özellikle de bu seçimde sizin Aziz efendiyi üçüncü kez sandığa ve tarihe gömmeniz için elimden geleni değil, elimden gelenin bin katı fazlasını yapacağıma söz veriyorum” ifadelerini kullandı. Erol Bilecik ayrıca genel kurul öncesi sıra dışı değişiklikler yapılması gerektiğini belirterek mevcut yönetim kurulundan en az 10 kişinin değişmesini tavsiye etti.

Erol Bilecik mektubunda, AK Parti, MHP, CHP’nin tabanlarına seslenecek profilleri oluşturabilecek yeni 4-5 kişilik yönetim kurulu üyesi bulunması gerektiğinin altını çizerken, Sadettin Saran, Ferit Şahenk, Murat Ülker, Hamdi Ulukaya gibi heyecan yaratacak isimlerin ve de Volkan Demirel, Emre Belözoğlu, Tuncay Şanlı, Oğuz Çetin, Eda Erdem gibi sembol sporcuların bazılarının yönetime alınmasının faydalı olacağına dair görüş bildirdi. Bilecik ayrıca camiaya şampiyonluk sözü verilmesi gerektiğini kaydetti. (…)

Haberin tam metnini https://www.hurriyet.com.tr/sporarena/fenerbahceyi-karistiran-mektup-42844705 adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerine https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
17
2025
--

Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde; Ece Ayhan ve Cemal Süreya (1980’lerin ortası…)

Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde… (Cağaloğlu, 1980’lerin ortası…)
Ece Ayhan ve Cemal Süreya (Ayakta: Kemal Ateş)
Fotoğraflayan: Naim Tirali
(Kemal Ateş Arşivi’nden…)


Hamiş: Ece Ayhan başlıklı araştırmalara https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden, Ece Ayhan araştırmalarının indeksine https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz. 

Haz
16
2025
--

Biz ki İstanbul şehriyiz, seferberliği görmüşüz… (Kaya Tokmakçıoğlu)

Kaya Tokmakçıoğlu
Mütareke İstanbulu’ndan Manzaralar
Yazılama Yayınevi, 1. Baskı, Kasım 2024, ss. 19-22

Haz
13
2025
--

“Gilgameş’in Uyku Denkleminden Ölümsüzlüğe Ulaşmak” (Yiğit Barut)

“Gilgameş’in Uyku Denkleminden
Ölümsüzlüğe Ulaşmak”
Yiğit Barut
Haziran 2025, 18 Sayfa
okumak için: https://upas.evvel.org/gilgames.pdf


İ.T.Ü. Edebiyat Kulübü’nden tanıdığımız Yiğit Barut, Gilgameş (Gılgamış) Destanı’na şiirsel bir yaklaşım katarak, okuyucunun zihninde uyku, ölüm korkusu ve ölüm(süzlük) kavramlarıyla biçimlenen düşsel bir çerçeve/denklem oluşturuyor.


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Haz
12
2025
--

ELİNLE // Sabahattin Kudret Aksal, 1962 // Desenler: Nurullah Berk


Sabahattin Kudret Aksal, “ELİNLE”
1. Baskı, 1962, Yeditepe Yayınevi
Kapak ve Desenler: Nurullah Berk
(Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız…)



Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan Yeditepe Dergisi/Yayınevi ilgilerine https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden, imzalı ilgilere ise https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
11
2025
--

2. Edisyon: ÇALMAYAN & KÖTÜ (Zafer Yalçınpınar)

Çalmayan & Kötü, Zafer Yalçınpınar
2. Edisyon, Plüton Yayın, 2025
80 Sayfa, Şiir Kitabı


İlk edisyonları açık kaynaklı e-kitap olarak 2014 ve 2018’de çeşitli dijital platformlar aracılığıyla okura sunulan ‘Çalmayan’ ve ‘Kötü’ adlı şiir dosyalarının ikinci edisyonları 2025 Dünya Şiir Günü kapsamında bütünleşik bir kitap olarak yayımlandı. Plüton Yayın tarafından gerçekleştirilen özel basılı nüshanın içerdiği 35 şiir, Zafer Yalçınpınar‘ın olgunluk dönemi eserleri olarak değerlendirilebilir…


Basılı nüshayı satın almak için…

Kitapyurdu linki:
https://www.kitapyurdu.com/kitap/calmayan-kotu/715071.html

Shopify linki:
https://plutonkolektif.myshopify.com/products/
calmayan-kotu-zafer-yalcinpinar



Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm eserlerine ücretsiz (tam metin pdf) olarak https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
10
2025
--

Nâzım Hikmet’in 1954’te Dünya Barış Konseyi Olağanüstü Oturumu’nda yaptığı konuşma…

Nâzım Hikmet’in 1954’te Dünya Barış Konseyi Olağanüstü Oturumu’nda yaptığı konuşmanın ses kaydı uzun yıllar sonra ilk kez gün yüzüne çıkıyor… Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından gerçekleştirilen arşiv çalışmasına (konuşmanın ses kaydına ve tam metnine) https://www.tustav.org/2025/06/03/nazim-hikmetin-1954te-dunya-baris-konseyi-olaganustu-oturumunda-yaptigi-konusma/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet araştırmalarına https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
09
2025
--

Kısmet Bozcaada’da… (H. Can Yücel)

“Denizcilik tarihimize adını altın harflerle yazdıran Sadun-Oda Boro çifti 1965’yılı İstanbul Caddebostan semtinden demir alıp dünya seyahatine başlayalı iki yıl on ay 5 gün geçmişti. Hürriyet gazetesinin sponsorluğunda düzenli olarak Kısmet yelkenlisine ayrılan köşeden seslenirlerdi tüm takipçilerine. Sadun-Oda Boro çifti bu zorlu yolculuğa, salacakta dönemin ünlü tekne yapımcısı Athar Beşpınar’ın ellerinde hayat bulan Kısmet adını verdikleri 10.30 metre boyunda Baş-kıç bir formlu tamamı ahşap bir tekne ile çıkmışlardı. İlk kez Türk Sancağı taşıyan bir tekne dünya denizlerinde boy göstermişti onların sayesinde. Kısmet’den gelen haberler anavatandan merakla ve ilgiyle izleniyordu. (…)”

H. Can Yücel‘in ‘Deniz Kartalı’ kapsamında kaleme aldığı araştırmanın tam metnine https://denizkartali.com/h-can-yucel-zaman-tuneline-davet-ediyor-kismet-bozcaadada/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
05
2025
--

DÜĞÜMSÜZ YOL (Zafer Yalçınpınar)

Yol ayaklarınızı götürür sizin
Yürüdüm dersiniz
Köylere ilçelere kentlere
Girer çıkar o
Siz hepsinden kovulmuşçasına uzak
Kocaman körlüğünüzle kocaman uzak
Vardım dersiniz hep
(…)
Oysa
Öteki yolu aradığınızı sizin
Bir evrensel gök bilir
Bir ben bilirim
Bir siz bilmezsiniz 
[1]

Yol -yolun kendisi- sonsuz bir devinime işaret ediyor: -varlığı bir yere ulaşmak üzerine tasarlanmış olsa da- bir yere ulaşıldığında bile hareketlilik içeriyor. Yolun dünyayı çevrelemiş dev bir ejderha veya bir yılankavi süzülüş olduğunu söyleyelim artık… Aslında mecazlardan kurtulabiliriz ve yolun -gerçekten de- bir yılan olduğunu söyleyebiliriz; en geniş çerçeveden uzamla yoğrulmuş ‘doğa’ya baktığımızda! Misal; yolun çizgisi başka; ağaçların çizgisi gibi değil:- Keskinliği daha az, daha yuvarlak motiflerle dolu, çok daha kıvrımlı, çok daha yılankavi:- akışkan işte!

Yol unutkanlık ve umarsızlık içeriyor, yerleri unuttuğumuzu sanıyoruz, halbuki her yerde, ‘yeni yer’ diyebileceğimiz tüm varış noktalarında çok az yeni şey var. (Oruç Aruoba, “Yeni / yer / yoktur.” [2] der. Çünkü ‘Yeni yol vardır.’) Yenilik, bir ‘varış’ değildir, hayal etme becerisiyle biçimlenmiş bir düşünce kıvrımıdır. Yenilik; yolun yaratımı ve devinimiyle birlikte doğuşkan olduğu bilinen; öncesinde berrak, saydam, apaçık bir birikintidir belki de; bir göletin oluşumundan sonra yeraltı sularının diğer su kollarından biriyle buluşana kadar var gücüyle yönüne devam etmeye çalışması gibi!

Önemli bir soru: Kıvrımların, yolun kıvrımlarının akışkan yapısı, oluşturduğu motifler, daha çok düşünceye mi benziyor, yoksa daha çok hayale mi benziyor? Yoldaki yalnızlık, yolun biricik bütünlenişi, tedirginlik yaratması, temkinli olma ihtiyacı, tüm bunlar… Düşünce mi üretir, yoksa hayal mi?

Harita varışları (sonuçlar, başarılar, kilometre taşları veya yerleşik düzen) bir çözüm değildir: Varışların hepsi düğümlüdür. Çözüm dediğimiz şey bir düğüm gibi olamaz; düğümden türemiş, düğümden sıkıştırılmış bir noktasallık ya da çitlenmiş, duvarlanmış, etrafı çevrilmiş bir sınırlılık da olamaz. Çözüm:- yerleşik veya durağan olamaz, o bir yol gibi devingen (yeraltında veya yüzeyde, nerede hareketliyse orada) olmalıdır sanıyorum, çünkü kâinatta devinmeyen hiçbir şey (zerre) yoktur.

Geride bıraktığın yerdeki zorluklar ile varmak istediğin yerdeki zorluklar arasında bir bağ kurarsan eğer, bu bağın adına “yol” diyebilirsin.

Ve evet, yol da çözüm de düğümsüzdür!
Ve evet, Aruoba’nın dediği gibi “—özgürlük de, yol açabilmektir.” [3]

Nihayetinde; mücadele eden, yol açmaya çalışan, özgürlük ve anlam arayan genç arkadaşlarıma ‘Sahicilikle, bâki selamlar!’ diyorum.

Zafer YALÇINPINAR
23 Nisan 2025


[1]  Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Uzaklarla Giyinmek”, Tüm Zamanlar Yayıncılık, 2. Baskı, 1997, s. 49
[2]  Oruç Aruoba, “Yürüme”, Metis Yayınları, 5. Baskı, 2023, s.144
[3]  Oruç Aruoba, “Yürüme”, Metis Yayınları, 5. Baskı, 2023, s.114


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm yazıları ve eserlerini https://zaferyalcinpinar.info adresinden okuyabilir, arşivleyebilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com