Nis
16
2022
--

Şiirin Meşgalesi (Harold Norse)

Şiirin meşgalesi genç bir adama dair bir imgedir
Bu genç adam, aşk ve müzik yapar
Aşka ve müziğe ilgi duyan bir kızla
İkisi de devasa çaresizlikleriyle
İçlerindeki benlikleri ümidin kuru sıcak güneşinde
telleri kopmuş bir gitara benzer
ki o güneşte yabani ve gaddar adamlar
çok eskilerden kalmış
sararmış bir kitabın sayfasını yırtar gibi
hayatı parçalar.

Harold NORSE
Beat Kuşağı Antolojisi’nden…
Hazırlayan: Şenol Erdoğan
6:45 Yayın, Nisan 2015, s. 493

Ara
13
2021
--

Şiirde Yenileşim, Yeni Nesil Okur ve Şiirimizin Bozuk Toprakları! (Zafer Yalçınpınar)


Üvercinka Dergisi, Sayı:85, Kasım 2021

ŞİİRDE YENİLEŞİM, YENİ NESİL OKUR
VE ŞİİRİMİZİN BOZUK TOPRAKLARI!


Yeni nesil üzerine düşünmemizin, derinlemesine araştırmalar gerçekleştirmemizin zamanı geldi. Yeni nesil okuru herhangi bir kavramsal sentezin şekillendirebileceğine ya da buluşlu dahi olsa bir kavramsallığın yeni nesil üzerinde uzun süreli etki yaratacağına inanmıyorum, inanamıyorum pek… Yeni nesil -kısa süreli cazibe odakları ve kısa süreli iştahlar dışında- devamlılık gösteren bir kümelenmeye sahip olmak istemiyor. Bu çok tuhaf bir bilinç yapısı… Şöyle açıklamaya çalışayım: Yeni nesil kendini -herkesten çok- zamanın sonunda hissediyor; yani kronolojik olarak ‘zamanın sonunda bulunmak’ yeni nesil için hem acılı bir yük, hem de bir tür birikimli avantaj veya serbesti… Yeni nesil kendini ‘insanlık tarihinin ve yaşamın biricik kilidi, son çaresi ya da aksine, insanlığın son çaresizliği’ olarak görüyor. Bu noktada tuhaf, tepkisel ve riskli bir kopuş ortaya çıkıyor. Tarihsel açıdan bir tür reddiye hattı oluşuyor: Öyle tuhaf bir şey ki bu, eskisi gibi kuşaklar birbirleriyle çatışmıyorlar bile! Yani bizim ‘kuşak çatışması’ dediğimiz şey değil bu! Yeni bir tepkisellik… Yeni nesil kendinden önceki tüm insanlık tarihini topyekun reddediyor ve kendini ‘İnsanlık 2.0’ şeklinde nitelendiriyor. Bu yük, tabiî yeni neslin zihinselliğini de olumlu-olumsuz birçok noktadan ilkesel veya matematiksel değil de durumcu bir şekilde etkiliyor; yeni neslin zihinselliğinde sürekli anlam kaymaları, zik-zaklar ve çapraşık nedensellikler oluşuyor. Yani, yeni neslin zihnindeki bilişsel harita son derece karmaşık ve hareketli… Yeni nesildeki anlam arayışların ve belki de anlamı bulamayışların haritası da öyle. İmgesel seçeneklerin fazla olması yeni neslin kafasını karıştırıyor ve son derece çapraşık bir mantık işlemeye başlıyor. 1940’lardaki yapay sinir ağları çalışmalarındaki başarısızlıklara benzer bir durum, tuhaf bir kodlama problemi çıkıyor ortaya… Nasıl oluyorsa, ileri beslemeli mantık, benzersiz ve özgün hatalar üretmeye başlıyor. Peki, sıkı şiir bu çapraşık haritanın neresinde? Bir kere, sıkı şiirin oluşturduğu imgesel alan derinliği, kolaylaştırıcı bir unsur veya avadanlık değil. Sıkı şiirde, okurun anlama ulaşması kolay değil. En zoru bu hatta… Sıkı şiir, okurun araştırma icra etmesini gerektiriyor; okur, sıkı şiirin içerdiği tarihsel, sosyolojik ve imgesel arka-planı bulmak, çapraşık zihinselliğiyle ilişkilendirmek ve bir tür şiirsel derinlik oluşturmak zorunda… Yani, dilin sınırlarının genişletilmesi, marjinal imkânların -anlamlandırılarak- içselleştirilmesi gibi bir ön-koşul var. Bu durum yeni neslin çapraşık zihin yapısı için elverişli değil ve anlam arayış sürecinin herhangi bir aşamasında “İnsanlık 1.0” kodları baskın gelirse, zaten, yeni nesil okumayı veya çabalamayı kesinkes bırakıyor. Yapay sinir ağları modelleri, ileri beslemeli ve geriye yayılımlı öğrenme adaptasyonları gibi, bir ‘yapay zeka’ gibi çalışıyor yeni neslin zihni! Analitik yapısı buna benziyor. Ve fakat, sıkı şiir hâlâ güçlü: Şöyle ki analitik açıdan tükenen veya içselleştirilmeyen, vazgeçilen her şey, etkisini o kadim ‘sezgisellik’ noktasında bulmaya çalışıyor. Okur, sonuçta, günün sonunda bir insan… Sezgileri, duyguları, rüyaları olan bir insan… Bence, yeni şiirin bu noktayı iyi kullanması gerek, gerekiyor… Bilgisayar literatüründen bir analoji yaparak anlatmaya çalışayım: Eğer şiir ve teknoloji yenilik getirmek açısından birleşecekse, donanım, alet, makine vb’den önce söz konusu yazılım güncellemesini yapması gerek! Bu noktada Bergsoncu bilgi teorisi üzerinden buluşlar ve alaşımlar oluşturmak elzem…

Diyalektik materyalizm bize şunu söyler: Yanlış sorulara odaklanarak doğru cevaplara ulaşamayız. Şiir aurasına baktığımda, son 10-15 senedir yanlış sorulara odaklanarak ilerlenmeye çalışıldığını düşünüyorum. Yani senin ifade ettiğin panellerin, söyleşilerin, soruşturmaların, dosyaların, mikrofon arkası geyiklerin veya podyumlarda, parlak ışıkların altında sergilenen kırıtışların çoğu nafile uğraşılar, ıskarta atışlar benim gözümde… Sanıyorum, her şeyden önce, coğrafyamızdaki şiir tarihinin ‘iktisadi çeşitlemeler ve küresel yayılmacılık için bir taşıyıcı bileşen olmadığı’ gerçeğini kabul etmeliyiz. Ta ki 2000’lere kadar… Yani 2000’lere kadar şiir dünyasında ‘holdingcilik’, ‘masonik hizipler’, ‘kalkınma retoriği’ veya ‘parayı veren düdüğü çalar’ mantığı hâkim değildi. Fakat, 2000’lerin ortasından itibaren biriken -dahası, ekonomik genişlemesi holding medyasıyla planlanan- yayıncılık hamlelerinin neo-liberal girişimcilik mantığıyla ifrat seviyelerine ulaşması, edebiyat ve özellikle de şiir aurasındaki dengeleri bozmuştur. Bu neo-liberal girişimciliğin yücelttiği parlatılmış ‘ifrat akımı’, bireyciliği de, liyakatsızlığı da, promosyon edebiyatını da, hızlı tüketimsel süpermarketçilik (FMCG) mantığıyla çıkarılan popüler dergileri de körüklemiştir. 90’ların sonundan günümüze doğru ‘şair’ dediğimiz tipoloji egosantrik hezeyanlar içerisinde debelenen tuhaf bir görünüme bürünmüştür. Bu durumun nedeni bir tür ‘arz fazlası’dır. Ayrıca tüm sanat dallarında benzeri bir ‘aşırı endüstrileşme, aşırı sürüm’ desteklenmiştir. Altına boyalı ufak farklarla pazarlanan süpermarket ürünleri gibi… Herkes biraz şair, herkes biraz müzisyen, herkes biraz ressam, herkes biraz oyuncu, herkes biraz editör, herkes biraz dergici, herkes biraz yayıncı… Yani, herkes biraz her şey olmuştur! Hele hele ‘sosyal içerme’ kavramı öyle bir tüketilmiştir ki ‘sosyalleşme’ dediğimiz şeyin kendisi bile sanal bir tabana yayılmıştır. Açık havada veya deniz kıyısındaki bir cafede buluşup aynı masada oturan dört genç arkadaşın veya dört genç şairin sürekli cep telefonlarıyla uğraşarak, birbirleriyle hiç konuşmadan ya da doğayı gözlemeden, ya da şiir üzerine konuşmadan zaman geçirdiğini düşünün! Benzeri tablolarla her yerde karşılaşabilirsiniz bugün… Tabiî ki taşıma suyla çalışan endüstrileşmiş değirmenlerin bir sürdürülebilirliği yoktur, olmamaktadır: Herkes karakter aşınmasına uğrayan egosantrik bireylere evrilmiş ve aslında hiçbir şeye dönüşmüştür! Herkes şöyle bağırmaktadır artık: Hepimiz çokkültürlülüğe inanıyoruz şimdi! Sıçrama sağlayacak bir gelişim veya yenileşim icra edilememiştir, çünkü edebiyat endüstrileşmesinin yöneticileri tarafından pazarlama teorisinin ‘yaygınlaşma ve tutundurma fonksiyonları’ kullanılmıştır. Şiirsel içerik zerre kadar gelişmemiş, aksine gerilemiştir. Pazarlama, tasarım ve markalaşma numaralarının yerine, tarih, bilim, sanat ve felsefeyi anlamak, ilerletmek, zenginleştirmek gerekiyordu aslında! Böylelikle şiir, imgesinden, tözünden ve tarihinden uzaklaştırılmaya, parçalanmaya ve popülerleştikçe kıymet kaybeden pazarlamacı bir iktisadi eksene yerleştirilmeye itilmiştir. Fakat, David Harvey’in de işaret ettiği gibi neo-liberalizmin göz alıcı tarihi dünyanın her yerinde -Şili’de de, Lübnan’da da, Ukrayna’da da ve sonuçta Türkiye’de de- çok kısa sürer. İfrat, ikbal avcılığı ve vurgunculuk dönemi -ya da post-truth kapsamıyla ilerleyen siyasal söylemler- her zaman çölleşmeyle, kısırlaşmayla sonuçlanır. Ülkemizdeki tarım veya tohum politikaları gibi… Sorumsuz üretim ile tüketim, mahsulün kalitesini bozmakla kalmaz, toprağı da bozar. Toprak tuhaf kimyasallarla, kötücül yöntemlerle o kadar bozulmuştur ki artık bir süre sonra o topraktan hiçbir şey yeşermez. Şimdi, bu bağlamda ben, ‘yenileşim’ hamlesinin ‘güdümlü edebiyat’ mantığının terk edilmesiyle başlayacağına inanıyorum. Güdümlü edebiyatın güttüğü, parlattığı tipler şiire ve edebiyata öyle bir zarar vermiştir ki şiirin beşiği olan coğrafyamız “şiir yazılmaz, şiir okunmaz, şiirle ilgilenilmez, şiir sevilmez, şair sevilmez” bir yere dönüşmüştür neredeyse… Şimdi, başından beri anlatmaya çalıştığım tüm bu analojik yaklaşımı bilmeliyiz, görmeliyiz ve fakat bir kenara bırakmalıyız. Aslında meseleyi çok da karmaşıklaştırmaya, yüzlerce kablo çekmeye gerek yok; 10-15 yılın yarattığı göz alıcı podyumlarda sürekli kırıtan bu şairler, çeşitli egosantrik hezeyanlarla debelenen aynı isimler, birbirlerini parlatmak için hizipçi bileşkeler kurmuşlardır. Ece Ayhan buna ‘kötülük dayanışması’ der. E tabiî ki böylesi kermesvari kafalardan ya da neo-liberal hizipleşmeden de ‘yenileşim’ falan bekleyemeyiz. En fazla şu olur; dışarıdan bir yerlerden, yabancı dilde bir eserden yenilik veya özgürlük ithal ederler! 2000’li yıllarla birlikte, birbirine, birbirlerinin kitaplarına, birbirlerinin dizelerine rozetler takmakla meşgul, birbirlerine dergi icat etmekle meşgul, egosantrik zihinsellikten beslenen ve süpermarketlerle çoğalan bir ‘Şiir A.Ş.’ kurulmuştur. Bunu kabul edelim artık! Şimdilerde ‘Şiir A.Ş.’ firması batmaktadır, kredisi bitmiştir, zarar açıklamıştır ve kendisine hizmet eden işçilerini firmadan çıkarmak istemektedir! Charles Bukowski’nin bir sözü vardır: ‘Kapitalizm komünizmi yedi. Şimdi kendi kendini yiyor!’ Maalesef neo-liberal dönemin ön-plana çıkardığı şairlerde de durum aynıdır. Şairler kendi kendilerini yemekle, şiire ve yaşamın şiirselliğine zarar vermekle meşguller şu an… O nedenledir ki şöyle dedim bir keresinde; ‘Şiir öldürülüyor, bu kez şairler marifetiyle!’ İşte, bizim coğrafyamızdaki şiirselliğin azalmasının kök-nedeni böylesine kötücül bir süreçtir.

Zafer Yalçınpınar
Kasım 2021


Not: İşbu yazı Emrah Sönmezışık‘la birlikte gerçekleştirdiğimiz Zor/Konuşma‘daki (Ekim 2019, Upas Yayın) temel beyanlardan derlenmiş ve Üvercinka Dergisi’nin Kasım 2021 tarihli 85. sayısında yayımlanmıştır.

Eki
03
2021
--

“Günümüz şiiri hakkında…” (Zafer Yalçınpınar)

Dönüşüm Dergi taifesi, 8. sayı kapsamında güçlü bir soru sordu: “Günümüz şiirinde günümüz şiiri var mı?” Soruya verdiğim cevabın bir bölümü aşağıda… Cevabın tam metni ise Dönüşüm Dergi’nin yeni sayısında… Dönüşümün içine girmenizi öneriyoruz. (Zy)


Zafer Yalçınpınar: (…) günümüz şiirini irdeleyen bir soruşturma oluşturduğunuza göre, günümüz şiirinde ontolojik bir tutarsızlık sezdiğinizi düşünüyorum. Maalesef, aynı sezgi bende de var ve uzun zamandır bu sezgiyi “anlam”a dönüştürmek için çabalıyorum. (…) Günümüz şiirinde geçmiş tasavvuru ile gelecek tahayyülü arasındaki dilsel bağ doğru kurulamıyor ve bu bağda birçok düğümle karmaşıklaşmış sinsi ketler oluştu. Halbuki günümüz şiirinin birincil işlevi -dilsel açıdan- “geçmiş tasavvuru ile gelecek tahayyülü arasında katalizasyon sağlamak” olmalıydı. Bu katalizasyon işlevi yerine müthiş bir “sıfırlanma”nın ve “değerler yitimi”nin eşiğindeyiz. (Siyasal söylem alanı içinde konuşuyor olsak, bu duruma rahatlıkla “yozlaşma, yolsuzlaşma” filan diyebilirdik.) Şiirin ontolojisinin kabul edemeyeceği ve popüler kültür tarafından oluşturulmuş bir ‘tersine-mühendislik’ yaşanıyor günümüzde… Mevcut düğümleri daha da karmaşıklaştıran yeni nesil FMCG Dergileri’nin yayın yönetmenlerine sorsanız, -zaten- mevcut düğümlerin/kilitlerin açılmasını istemediklerini söyleyeceklerdir, “Böylesi daha şiirsel, daha temiz! Biz böyle iyiyiz, okurlarımız böyle iyi!” diyerek geçiştireceklerdir filan… Maalesef şiir dilinin geleceğe uzanan yolculuğunda popüler kültür tarafından biçimlenen hızlı tüketimsel pazar, ölümcül ve kötücül bir ekosistem yıkımı oluşturuyor. Bu yıkıntı ekosistemde yeni bir “şiir yönsemesi”nin var olması veya şiir dilinin taşıyacağı yeni bir şiirsel içeriğin yeşermesi çok zor. Dilbilimsel açıdan şöyle diyebiliriz: “Şiirin ekosistemi popüler kültürle hastalanmıştır. Popüler kültürün pazarlama biçemleri dilin şiirselliğini ve şiirin iklimini bozuyor. Şiirin toprağı bozuluyor.” Bu konuda 2018 yılında gerçekleştirilen İlhan Berk Sempozyumu’nda şöyle demiştim: “Şiir, dilin sürdürülebilirliğidir.” Popüler kültür şairlerinin şiirlerinde kullandığı yapay imgelem (hazır imajlar, ready made images) şiirin ekosistemini geri dönülmez bir şekilde içeriksizleştiriyor. Ve daha da kötüsünü söyleyeyim: Bu tip bir “ready made”  pazarlama yarışında “yaşamın şiirselliği” hızla yok oluyor. Zaten, şiir aurasındaki en büyük sancı da budur: “Yaşamdaki şiirselliğin azalması ve şairin şiiri bulamaması, şiire temas edememesi…” FMCG dergilerinin desteklediği şiir diliyle, geleceğin şiir tasavvurunun oluşması ve yeni şiirsel yüklerin devreye alınması neredeyse imkânsız… Çünkü mevcut popüler kültür endüstrileşmesinde, şiir dili ile yaşamın şiirselliği arasındaki “ıraksama” çok büyük. Bu ıraksama, imgesel alan derinliğindeki gelişimi yok ederek, yaşamın şiirselliği için gerekli olan yeni bilişsel noktaların oluşmasına ket vuruyor. Yani, imgesel alan derinliği, şiir dilinin ihtiyaç duyduğu genişlemeyi sergileyemiyor. Evet, şiir, -ontolojisi gereği- “gecikmeli” bir kavramdır. (Hep sonradan anlaşılır, içeriği de gerçek anlamı da şairinin kıymeti ve büyüklüğü de…) Ve fakat günümüz şiirindeki endüstriyel popüler kültür, hem şairlere daha büyük sancılar veriyor, hem de şiir dilinin geleceğini imkânsız kılarak, yaşamın şiirselliğini tehlikeye atıyor. (…)

Ekim, 2021


Tam metni şu adreste okuyabilirsiniz:
https://donusumyayin.files.wordpress.com
/2021/10/donusum-dergi-sekizinci-sayi-1.pdf



Dönüşüm Dergi, No:8, Ekim 2021
pdf olarak okumak için tıklayınız…

Eki
02
2021
--
Eyl
01
2021
--

Yüklü Yekûn // 2006-2021 // Dilin Kemiği Yoktur // SON 15 YILIN KONUŞMALARI, SÖYLEYİŞLERİ // Zafer Yalçınpınar


“Son 15 yıldaki konuşmalarımdan oluşmuş bir yüklü yekûn…
‘kendimi doğru anlatmaya çalışmak’
ya da ‘haklılığın inadı’ denebilir buna …”
(Zy)

pdf olarak okumak için: bit.ly/dilinkemigi


Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm edebiyat çalışmalarına
https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
30
2021
--

“Parıltı” (Tayfun Polat)

(…)
Hatırladığın ânın,
Meyveden yükünü almış bir dal gibi eğrilip
(…)
Beklemesi

Tayfun Polat


Şiirsel ân(laman)ın bütünü Upas Yayın‘da parıldıyor!
Okumak için: https://upas.evvel.org/?p=1722

Tem
01
2021
--
Haz
29
2021
--

“Sestina: Altaforte” (Ezra Pound)


Ezra Pound’un kendi sesiyle; “Sestina: Altaforte”
(1939 yılında Harvard Üniversitesi’nde kaydedilmiştir.)


(…)

IV
Ve bayılırım kan kızıl gün doğumuna bakmaya.
Ve izlerim Kara Gök’ü delen mızrakların çarpışmasını
Ve neşeyle doluyor gönlüm
(…)
Tüm karanlığa karşı tek başına.

(…)


Upas Yayın‘ın sıkı dostlarından Mert Can Aksoy, Ezra Pound‘un “Sestina: Altaforte” başlıklı şiirini İngilizce’den dilimize çevirdi. Çevirinin tam metnini https://upas.evvel.org/?p=1665 adresinden okuyabilirsiniz.


Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz. EVV3L kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” ise şuradan incelenebilir: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari

Haz
25
2021
--

Oruç Aruoba, Usta, Ustalık ve Usta Defteri, ÜVERCİNKA DERGİSİ’nin yeni sayısında…


Ustamız Oruç Aruoba’yı saygıyla andığımız özel söyleşi Üvercinka Dergisi‘nin Mayıs-Haziran 2021 tarihli yeni sayısında (No. 79-80) yayımlandı. Söyleşinin tam metnini https://evvel.org/soylesi-oruc-aruoba-usta-ustalik-ve-usta-defteri-zafer-yalcinpinar adresinden online olarak da okuyabilirsiniz.


Hamiş: Yaklaşık 15 yıldır, EVV3L kapsamında gerçekleştirilen “Oruç Aruoba Arşivi” çalışmalarının tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz

Haz
22
2021
--

“Bir Renk Yelpazesinin Şarkısı” (Ezra Pound)


(…)
Ne diye uyandırdın beni? Niçin gönderdin beni buraya?
Parıltın neden kuşku ve güvensizlikle dolu?
Ey zarif ve kurnaz cam, Ey toz altın!
Ey kehribar çizgiler, ikiyüzlü yalaz!


Upas Yayın‘ın sıkı dostlarından Mert Can Aksoy, Ezra Pound‘un “A Song Of The Degrees” başlıklı şiirini İngilizce’den dilimize çevirdi. Çevirinin tam metnini https://upas.evvel.org/?p=1633 adresinden okuyabilirsiniz.


Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz. EVV3L kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” ise şuradan incelenebilir: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari

May
30
2021
--

Çeviri/Şiir: “DÜŞMEZ” (William Ernest Henley)


Sir Leslie Ward tarafından kromolitografi yöntemiyle
resmedilen William Ernest Henley portresinden
bir kesit… (1892)

DÜŞMEZ

Beni saran geceden doğru,
Eksen uçtan uca kuyu, koyu,
Şükür tanrılara, ne iseler artık,
Ele geçmez ruhumdan ötürü.

Ahvalin amansız yakalayışıyla
Ürkmedim ya ağlamadım sesle.
Baht, alt etmeğe çalışırsa da
Başım kanlıysa da eğilmez.

Öfke gözyaşı bu yer, ötesinde
Karanlıktan dehşet belirir sade,
Yıllar gözdağı veriyorsa daha
Görür korkmadığımı, korkmazım.

Tomarda cezalar çok yüklüymüş,
Geçit dar boğazmış önemi yok,
Benim kaderime hükmeden:
Ben kumandan ruhuma.

William Ernest HENLEY
Çeviren:
Şüko


EVV3L’in sıkı dostlarından Şükret Gökay, William Ernest Henley‘in “Invictus” adlı şiirini dilimize çevirdi. Çevirinin tam metnini https://bit.ly/dusmezsiir adresinden inceleyip, pdf dokümanı olarak arşivleyebilirsiniz.

Bununla birlikte, Invictus‘un tarihsel arka planını ve yarattığı esin zincirini kavramak için şu adres ilginç bir başlangıç noktası olabilir: https://tr.wikipedia.org/wiki/Invictus


Çeviri dokümanını pdf biçeminde görmek
ve arşivlemek için tıklayınız…


Hamiş: EVV3L kapsamında gerçekleştirilen Poetika Çalışmaları’na https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

May
29
2021
--

AKADEMİK/MAKALE: “Bir Sanatçının Otoportresi: Özel Mektuplarından Hareketle Şair, Çevirmen ve Ressam Olarak İlhan Berk” (Dr. Canan Sevinç & Ferman Polat)(2018)

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nin 2018 tarihli 40. sayısında, İlhan Berk’in, editörleri Memet Fuat ve Enis Batur’a yazdığı özel mektupları irdeleyen akademik bir makale yer alıyor. Dr. Canan Sevinç ve Ferman Polat tarafından kaleme alınan makalenin tam metnine https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1725359 adresinden ulaşabilirsiniz.


“Şair ve ressam İlhan Berk’in, editörleri Memet Fuat ve Enis Batur’a yazdığı özel mektupların içeriğini yine sanat oluşturmaktadır. Mektuplar incelendiğinde, Berk’in hayatını, sanata ve dünyaya bakışını gözler önüne serdiği görülmektedir. Dolayısıyla bu eserler, edebiyat tarihi için de önemli belgelerdir. Buna göre Berk, dünyayı bir yazı konusu olarak görmüş ve tüm dünyayı yazarak bitirmek arzusu taşımıştır. Yazmaktan, kendini anlatmayı anlayan Berk’in şiirlerine aşk, kadın, cinsellik, tarih gibi temalar hâkim olsa da o, hiçbir konuda ya da biçimde derinleşmemiştir. Bu yüzden de onun için her şiir, her kitap yeni bir başlangıçtır. “Deneyci”liğini en önemli özelliklerinden biri olarak gören sanatçının şiirleri, sürekli bir değişim içindedir. Şiirinin değişmeyen yönü ise dil ve anlam özelliğidir. Dili, modern şiirin en önemli sorunu olarak gören sanatçı, şiir dilinin kolayca tüketilmesine karşıdır. Şiirlerinin anlamca kapalılığı, zaman zaman anlamsızlıkla karıştırılan sanatçı, iyi şiirin çok anlamlı olması gerektiğini ve ancak bu şekilde kalıcı olabileceğini düşünmektedir. Nitekim kalıcılığın ve iyi şiirin peşinde koşan İlhan Berk, Türk edebiyatının şiir geleneklerini bilen ve bunlardan yararlanan bir sanatçı olmuştur. Aynı zamanda Batı şiirini ve teorik eserlerini orijinallerinden okuma ve tanıma fırsatı bulmuş, bu zengin kültürel donanımı şiirleriyle buluşturabilmiş nadir sanatçılardan biridir. Her zaman önce şair kimliğiyle bilinmek isteyen sanatçı; bu yönünü, düzyazılarına, resimlerine ve tüm yaşamına bulaştırmış, âdeta şiir için nefes alıp vermiştir. Yazmadan yaşamayı bilmeyen İlhan Berk, böylece Türk edebiyatının da en üretken kalemlerinden biri olmuştur.”

(Makalenin “öz” metninden…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

May
23
2021
--

Akademik/Tez: “Oruç Aruoba ve Haiku Şiiri” (Aysun Ak)

EVV3L’in sıkı takipçilerinden Sn. Aysun Ak, Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Bitirme Tezi (2020) sorumluluğu olarak Oruç Aruoba ve Haiku Şiiri‘ni incelemiş…



Çalışmanın tam metnine
https://evvel.org/orucaruobahaikusiiriaysunak.pdf
adresinden ulaşabilir ve arşivleyebilirsiniz.


(Tezin sonuç metninden bir alıntı…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” başlıklı arşiv çalışmalarının tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
01
2021
--

1 YAŞINDA: “EN UZUN GECEDEN” (Zafer Yalçınpınar)


Tam metin -filigranlı- pdf sürümünü
görmek/indirmek için:
https://zaferyalcinpinar.com/enuzungeceden.pdf

The Poet House bünyesinde İsmail Sertaç Yılmaz‘la birlikte gerçekleştirdiğimiz En Uzun Geceden adlı proje eserimiz, Nisan 2020’nin ilk günlerinde yayımlanmıştı. Proje kapsamında sunduğu tasarımsal ve şiirsel katkılar ile gösterdiği özen için İsmail Sertaç Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum. (Zafer Yalçınpınar)


Önemli Not: “En Uzun Geceden” adlı şiirle
birlikte üç etkin “yan okuma” yapılabilir:

/1/ Çizgi
/2/ Dudağının Kenarındaki Çizgi
/3/ En Kısa Gündüzden


Zafer Yalçınpınar‘ın yayımlanan tüm şiirlerini, şiir kitaplarını ve edebiyat çalışmalarını https://zaferyalcinpinar.info adresinden ücretsiz (pdf dosyası biçeminde) okuyabilirsiniz.


Kas
26
2020
--

Tekinsizliğin İmgeleri: Max Ernst’in Anlaşılmaz Anlatısı (Orçun Güzer)


Orçun Güzer tarafından e-skop dergisi kapsamında kaleme alınan sıkı bir Max Ernst (ve en ünlü eseri Merhamet Haftası) incelemesinin tam metnini https://www.e-skop.com/skopbulten/tekinsizligin-imgeleri-max-ernstin-anlasilmaz-anlatisi/5921 adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sürrealizm” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
04
2020
--

Zabilo’nun Dilinden: “PEGÜ HÖS” (Fazıl Hüsnü Dağlarca)


Fazıl Hüsnü Dağlarca
AYLAM (uzay çağında olmak), 1962, Kitap Yayınevi, s.74


Zabilo’nun dilini anlamak için
https://upas.evvel.org/?p=1423
adresini ziyaret ediniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Fazıl Hüsnü Dağlarca başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
22
2020
--

“Masanın üstünde sayfalarca şiir.”

(…)
Dessie’nin işleri azalmaya başladı. Elbise istediklerini zanneden kadınlar aslında mutluluk istediklerini hiç anlamadılar. Zaman değişiyor, hazır giyim yaygınlaşıyordu. Artık hazır elbise giymek ayıp değildi. (…)

Sonra Samuel öldü, dünya bir tabak gibi paramparça oldu. Oğulları, kızları ve dostları kırık parçaların arasında el yordamıyla dolaşıp parçaları birleştirerek iyi kötü yeni bir dünya oluşturmaya çalışıyordu.

(…)
“Orası çok ıssız.”
“İki kişi olduğumuzda o kadar ıssız olmayacak.”
Will öfkeyle dudaklarını ısırdı. Sonunda baklayı ağzından çıkardı: “Tom bir tuhaf. Onunla tek başına kalmaman gerekir.”
“Bir şeyi mi var? Yardıma mı ihtiyacı var?”
“Sana söylemek istemiyordum,” dedi Will, “bence Tom bir türlü toparlanamadı-vefattan sonra. Bir garip halde.”
Dessie şefkatle gülümsedi. “Will sen öteden beri onu tuhaf bulursun zaten. İş dünyasından hoşlanmadığında da onun tuhaf olduğunu düşünmüştün.
“O başkaydı. Şimdi kara kara düşünüp duruyor. Konuşmuyor. Gece vakti tepelerde yürüyüşe çıkıyor. Onu görmeye gittim; şiir yazıyor bu arada, masanın üstünde sayfalarca şiir.”
“Sen hayatında hiç şiir yazmadın mı Will?”
“Yazmadım.”
“Ben yazdım,” dedi Dessie. “Masaların üstünü sayfalarca şiirle doldurdum.”
“Gitmeni istemiyorum.”
“Bırak kendim karar vereyim,” dedi Dessie yumuşak bir tonda. “Ben bir şeyi kaybettim. Tekrar bulmak istiyorum.”
(…)

John Steinbeck
“Cennetin Doğusu”, Çev: Roza Hakmen
Sel Yay., 2019, 3. Baskı, ss. 428, 429,430

Tem
14
2020
--

“Nâzım’ın Yüreği” (Yevgeni Yevtuşenko)

Ne zaman ki bıksam
_________yalancı gerçeklerden,
kaypak ve utanmaz baskıdan,
hatırlıyorum kızıl Nâzım’ı
ve gırtlaktan gelen konuşmasını onun:
__________“Selam, kardeşim!
Neden asıyorsun suratını?
__________Boşver!
Şiirin mi tıkandı?
__________Gel hadi, tamamlarız.
Paran mı yok?
__________Buluruz, canını sıkma.
Kız mı yok?
__________Onu da hallederiz!”
Fakat asıl, onu yiyip bitiren bir şey vardı,
ve hep dehşetle akardı bu
____________yüzündeki kırışıklıklardan
“Her şey yolunda fakat,
____________yüreğim acıyor biraz.
Bunda üzülecek ne var!
____________acıyorsa – yaşıyoruzdur!”
Şiir bazıları için
____________oyundur,
bazıları için
________bir tezgâh,
_____________ya da paradır,
Onun gibiler içinse şiir,
________________para değil
_____________________yaradır.
İşte budur Nâzım’ın yürek yarası.
Bir keresinde,
________pek de inanmayarak,
endişeli doktoru bana tembihlemişti:
“Bakınız
________Acı konulardan kaçınınız ki
Acımasın Nâzım’ın yüreği!”
Ne naif doktor…
________O hastanız artık yok.
Temkinleriniz işe yaramadı,
Fakat yüreği,
________sağ kaldı ne var ki,
ölümünden sonra bile devam ediyor acımaya.
Acıyor yüreği,
_______içimdeki acı için.
Acıyor yüreği,
_______Ruslar ve Türkler için,
Nâzım gibi mahpuslarda
_______özgür olanlar için,
Özgür olsalar bile,
_______mahpus olanlar için.
Mahpuslara özgü olan o büyük incelikle,
____________ölümünden sonra bile,
__________________dinlemiyor doktorları.
Acıyor yüreği,
______korkaklık ettiğimizde,
Acıyor yüreği,
______kayıtsız kalınca biz.
Acıyor, bir ötekine
______“Selam kardeşim!
Diyemediğimizde onun gibi içten ve
__________________________yiğitçe..

Öyleyse onun gibi, yüreğimiz acıyla vursun ki,
Nâzım’ın acıyan yüreği sonunda huzur bulsun.

Yevgeni YEVTUŞENKO
Сердце Хикмета, 1967
Rusça’dan Çeviren: Mehmet Kerem Baysal


Ç.N.: “Birkaç hafta önce, internette bazı sayfalarda Yevtuşenko’ya atfedilen 1967 tarihli “Сердце Хикмета” (Nâzım’ın Yüreği) adlı bir şiire rastladım. İnternette yaptığım aramalar sonucunda kaynağını doğrulayamasam bile üslubunun Yevtuşenko’nun şiiriyle örtüşmesi sebebiyle şaire ait olduğunu düşündüğüm bu şiirden etkilenerek şiiri Rusça’dan dilimize çevirmek istedim. Yine şiirinin Türkçe çevirisinin Lel Starostov ismiyle bazı sayfalarda paylaşılmış olduğunu gördüm; ne var ki çevirinin tam anlamıyla dilimize aktarılamadığını fark ettim. Şiirin bir başka çevirisini de bulamadım. Sovyet şiirinin önemli isimlerinden olan ve Nâzım’la ahbaplık etmişliği de bilinen Yevtuşenko’nun, Nâzım’ın ölümünün ardından yazdığı bu şiirin Türkçe sesi olma sorumluluğunu, bir Rusça tercüman ve şiirsever olarak üzerimde hissettim. İyi okumalar dilerim.” (Mehmet Kerem Baysal)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
08
2020
--

DUA (Yevgeni Yevtuşenko)

Aşağılamalar ve korku,
Ruhların tanrısal ışığında sönen;
Yanıp gitmiş küller olmaya zorluyordu bizi.
Ve eğer ki unutursak gururu,
Yalnızca gri küller olur bizden geriye kalan,
Süslü arabaların tekerlerine yapışan.

(…)
Kırıntılardır bize kalan:
Kimimize kitaplar, iç çekişler kimimize,
Kimimize şarkılar, kimisi çocuklarla;
Fakat bu kırıntılarla bile,
Uzaklarda bir yerlerde,
Yaşıyoruz biz, hep ölerek.

(…)
Yardım edin, ey Tanrım,
Ki tüm zorlukları aşalım.
Saklamayın yıldızları pencereye
Lütfedin, ey Tanrım
Bir ekmek parçasını,
Ufalayarak güvercinlere.

Yevgeni YEVTUŞENKO
“Молитва”, Rusça’dan Çeviren:
Mehmet Kerem Baysal


Şiirin tam metnini https://upas.evvel.org/?p=1320 adresinden okuyabilirsiniz.

Tem
05
2020
--

Koleksiyon: “DUDAĞININ KENARINDAKİ ÇİZGİ” (Zafer Yalçınpınar)


The Poet House bünyesinde İsmail Sertaç Yılmaz‘la birlikte gerçekleştirdiğimiz -ve En Uzun Geceden‘in devamı niteliğinde olan- Dudağının Kenarındaki Çizgi projemiz yayımlandı. Proje kapsamında sunduğu tasarımsal ve siirsel katkılar ile gösterdiği özen için İsmail Sertaç Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum. (Zafer Yalçınpınar)


Önemli Not: 
“Dudağının Kenarındaki Çizgi” adlı şiirle
birlikte üç etkin “yan okuma” yapılabilir:

/1/ Çizgi
/2/ En Uzun Geceden
/3/ En Kısa Gündüzden


Zafer Yalçınpınar‘ın yayımlanan tüm şiirlerini, şiir kitaplarını ve edebiyat çalışmalarını https://zaferyalcinpinar.info adresinden ücretsiz (pdf dosyası biçeminde) okuyabilirsiniz.


May
12
2020
--

“Kolajlar” (Tan Tolga Demirci)


Kolajlar
Tan Tolga Demirci
UPAS Yayın, Mayıs 2020, 21 Sayfa
Okumak/Görmek için: bit.ly/kolajlar


Tan Tolga Demirci’nin tüm eserlerinde uyguladığı gerçeküstücü çözümler veya kolajlar‘ında sağladığı denge, şiir diline sunduğu katkı açısından bir ‘janr’ niteliğindedir. (Zafer Yalçınpınar)



Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

May
08
2020
--

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com