Eki
01
2017
--

Ekin Urcan’ın “Zamanlar değişirken…” Çizimleri için…

Ekin Urcan‘ın ‘Zamanlar değişirken…’ başlıklı çizimlerinin içerdiği ifade gücü son derece şiirsel ve etkileyiciydi: Çizimlerdeki poetika, semiyotik açıdan birçok ‘yük’ taşıyordu ve zihnimde çeşitli tahayyüller ile çağrışımlar oluşturuyordu. Bu yüzden, Urcan‘ın çizimlerine birkaç dizeyle eşlik etmekten kendimi alıkoyamadım.”
(Zafer Yalçınpınar)



“yosunların su dansçısı olduğunu gördüm
ve denizle birlikte yaşadım”

 



“rüzgârın tınısı var her yerde
sessizliğin çerçevelediği”

 


“şömineyi anlıyorum
yana yana”

 


“geceye bakıyorum
mürekkep oluyorum”

 


“dağlar kadar sancılı
yürüdüm karanlıkta”

 


“inanmayacaksınız elbette
ben gümüştenim”

 


Hamiş: EVV3L kapsamında gerçekleştirilen “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
22
2017
--

Şiir Kitabı: “BİR ZAMANLAR, BİR” (Tayfun Polat)

Tayfun Polat, bir zamanlar, bir
Eylül 2017, 40 Sayfa, Şiir


Okumak için: https://bit.ly/birzamanlarbir


“EVV3L taifesinin kadim dostlarından Tayfun Polat‘ın yeni şiir kitabı “bir zamanlar, bir” yayımlandı.

Tayfun Polat yeni şiir kitabında, hem parça parça(zerre zerre) hem de bütünsel şekilde(bir, tek) ‘zaman’, ‘zamanlama’ ile “varoluş irdelemeleri” sunuyor; “şiir-düşünsel” bir uzamın ‘ân’larına işaret ediyor. ‘bir zamanlar, bir’de yer alan şiir-düşünsel imgelem boğucu değil; aksine, Tayfun Polat’ın şiirlerinde imgeler kendi ağırlıklarıyla, kendi yükleriyle, retoriksiz:- pırıl pırıl ve pürüzsüz bir berraklıkta, özgürce tınıyarak, sanki, varoluşun hikâyesini, zamanlamasını kurguluyor. Böylelikle, günümüz şiirini kuşatan kitlesel tekinsizlikten, zik-zak kuşağından ve apansızlıktan arınmak isteyen şiir okurları için bire bir şiir kitabı oluşuyor… Sonuçta, şiddetle öneriyorum; ‘bir zamanlar, bir’i okuyun, okuyun, okuyun!

Zafer Yalçınpınar
22 Eylül 2017 Gecesi


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan “E-Kitap” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/e-kitap adresinden, “pdf” ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
09
2017
--

Arnna Şiiri (Xanthos Yazıtı)

evlerimizi mezar yaptık
mezarlarımızı ev
yıkıldı evlerimiz
yağmalandı mezarlarımız
dağların doruğuna çıktık
toprağın altına girdik
suların altında kaldık
gelip buldular bizi
yakıp yıktılar,
yağmaladılar bizi
biz ki analarımızın kadınlarımızın
ve ölülerimizin uğruna
biz ki onurumuz
ve özgürlüğümüzün uğruna
toplu ölümleri yeğleyen
bu toprağın insanları
bir ateş bıraktık geride
“hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan”

Çev: Azra Erhat

Eyl
02
2017
--

Poem: “Women Rain” (by Ece Ayhan)

Üvercinka Dergisi, Ağustos 2017, Sayı: 34


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
02
2017
--

Nesillerin İmgesel Kavgası

“Türk Şiiri’nde, imgesel olarak, “sütte kan” nesli ile “birada zeytinyağı” nesli arasındaki kavgayı çok belirgin bir biçimde hissediyorum.” (Zy)


Fotoğraf: Zy


Tüm fotoğraflar için bkz: https://zaferyalcinpinar.tumblr.com


Tem
30
2017
--

Şiir: “GECECİL” (Ruben Dario)

Sizler ki yüreğini dinlediniz gecenin,
bir kapının örtülmesine kulak verdiniz,
uzak arabanın gürültüsüne, derin
bir yankıya, hafif bir sese, belli belirsiz.

O sessizlik anlarında, o gizem içinde
unutulanlar zindanlarından yükseldi mi
ölüler saatinde, dinleniş saatinde,
okuyacaksınız bu kekre dizelerimi.

Birer çömlek ki bunlar doldururum iyice
acısını bin uzak anının, bin ölümün,
çiçek esriği ruhun özlemini bir nice
ve yasını şenliklerden üzgün gönlümün.

(…)

Ruben DARIO
“Çağdaş İspanyol Şiiri”, Hazırlayan-Çeviren: Sait Maden
Çekirdek Yayınları, 2002, s.21

Tem
09
2017
--

“Sütten başka bir şey içmezmiş!” (Charles Baudelaire)

(…)

(…)

Charles BAUDELAIRE
“Şaraba Dair”, Çev: Alper Turan
Sel Yayıncılık, 2016, 1. Baskı, s.17

Tem
09
2017
--

Şiir Kitabı: “Glitchnâme” (Uğur Yanıkel)

Uğur Yanıkel, Glitchnâme
YAYINpasaj69.org, Temmuz 2017, 26 Sayfa, Şiir

Kitabın tam metnini pdf biçeminde okumak için: https://bit.ly/glitchname


PASAJ ekibinin diğer e-kitapları için bkz: https://yayin.pasaj69.org/


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan e-kitap ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/e-kitap adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
01
2017
--

Yazmak Üzerine Notlar’dan… (JULES RENARD)

1892

(…)
Romanın yeni çıkar yolu romancılığa soyunmamaktır.

Yaşamı tatlılıkla alt etmek gerek.
(…)

1894

(…)
Yazınım kendime yazıp sizin okumanıza izin verdiğim mektuplar gibidir.
(…)

1897

(…)
Zekâmız, rüzgârda mum gibidir.

Yaşamı en yalın ifadesine indirgemeli.
(…)

1900

Yazarın işi yazmayı öğrenmektir.
(…)
Düşlemek sanatçı olarak anlamak demektir.
(…)

1901

Özgür insan, aklını sonuna dek zorlamaktan çekinmeyen kişidir.
(…)

1906

(…)
Çalışma kimi zaman içinde hiç balık olmamış bir suda balık tutmak gibidir.
(…)
Düşler: düşünceyi boğan sarmaşık.
(…)

1907

(…)
Yazı adamlarının yaşamdan eksilttiği şeyleri topluyorum, güzellik öyle ortaya çıkıyor.
(…)
Beynim bir örümcek ağı gibi oldu: Yaşam ona yakalanmadan geçip gidemez artık.
(…)

1909

(…)
İnsanlar gerçekliği gerçeğe yakınlıkla karıştırıyor.
(…)

JULES RENARD
“Yazmak Üzerine Notlar”, Çev: Orçun Türkay,
Sel Yayıncılık, 2016, 2. Baskı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları”na https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

May
26
2017
--

Zamansız

Bir eski zaman söylencesi o, zamansız ve çağdaş yani;
Bir ırmak da öyle.
Bilmez saatin akışını, bir çocuğun soluğu, bir kuşun çığlığı
Artık derinliklerinde kalbimin; onu bir dağ doruğunda bıraktım
Ve ben şimdi bir çöldeyim, ölü bir gemi denizde.
Onarılmaz. Çevreni yok ya da. Bir ölü artığı.
Onu mu demek istiyorum? Hani şu yağmursuz yazları, karsız kışları
Hani şu baharsız baharları?
Onu mu demek istiyorum? Hani şu bırakılmış, ıssız ev içlerini!
Hani şu…
Onu mu demek istiyorum? Bir dev çaldı çocukluğumu!
Onu mu demek istiyorum? Artık dünya uzak uzak uzak
Bir söylence şimdi.

Ali Püsküllüoğlu
“Zamansız”, Arkadaş Yay., 2. Baskı, 2016, s. 17

Nis
13
2017
--

“Sonsuz-Şiirsel Sözlükler Tahayyülü” (Zafer Yalçınpınar)

“Dil” hakkındaki temel yönsemeyi izlemekte -ve düşünmeye buradan başlamakta- fayda var. Nesneler, olgular, görüngüler, yerler, tahayyüller, duygular -kısacası her şey- ile işbu “her şeyin” (sonsuz sayıda unsurun, belki de evrenin) hem bütünsel hem de tekil anlamları arasında bir “ip”in (veya sonsuz sayıda iplerin) gerili olduğunu kafanızda şematize edin. Söz konusu “ip”in (veya iplerin) tümüne “dil” adını veriyoruz. Ve bu “dil”in işaret ettiği özne veya nesnenin anlamına ulaşmasında (ya da tam tersi, anlamın özne veya nesneye ulaşmasında) sayısız yol, kısa yol, ilişki, sezgi, rakam, hesap, kuram, kavram, rüya, duygu -yani birçok olasılık- var. Zaten, bu sayısız yollara ve ilişkiler düzeneğine dilsel olarak “bağlam” adını veriyoruz. Bu ilişkiler düzeneği sabit değil, olgular, olaylar değişiyor, görüngüler gelişiyor ve anlamlarla birlikte dilsel imkânlar uzayı -tıpkı gezegenler gibi- hareket ediyor. Bağlamlar genişliyor, daralıyor, başka mümkünler arıyorlar, bazen buluyorlar, bazen bulamıyorlar… Bazen anlamdan hareketle, bazen de olgudan hareketle, çoğunlukla da karşılıklı ve etkileşimli olarak (alıcı-verici bir elektronik sistem/devre gibi) deviniyorlar. İşte bu hareketliliğe “yaşayan dil” diyoruz. Bununla birlikte, ‘dilin yaşamı’ bize birçok düşünce veriyor; sanat, felsefe, matematik ve hatta mühendislik ile mimarlık becerisi katıyor; dil aracılığıyla düşünüyoruz, tasarlıyoruz: “Dilin örülümü” böyle bir şeydir.

İşte, anlamı ve bağlamı olan her şeyin tanımlanmasında(örülümünde) kullanılan en küçük dilsel birim; “ad”dır. Dilbilimci Ferdinand de Saussure; “Ad evdir.” der.  ‘Ad evdir’ fakat anlam uzayındaki bahsi/olasılıkları büyüten ağır abimizin ‘adı’na “tümce” veya “cümle” diyoruz. Ve tabiî ki bu karmaşık anlamlar uzayı ile dilsel uzamda olup bitenler -tıpkı yaşamımız gibi- güllük gülistanlık değildir. Çünkü çözümleyici dil felsefesinin kurucusu olan Ludwig Wittgenstein’ın deyişiyle “gerçeğin yapısını dilin yapısı belirler” ve “dilin sınırları dünyanın (aslında her şeyin varoluşunun) sınırlarını belirler”. Kısacası, zurnanın “zort” dediği yer ‘dilsel görelilik’ ve ‘eleştirel gerçeklik’ boyutudur. Bu boyut dilin sınırlarını genişleten bir tür “oyun” alanıdır. Dilin kendisini ilerlettiği alandır. Söz konusu boyut için ikinci yeni şairlerinden İlhan Berk şu poetik dizgeyi kullanmıştır: “Ad evdir ve ben ‘Dün Dağlarda Dolaştım, Evde Yoktum.” Nihayetinde, İlhan Berk şöyle demek istemektedir; “Adlandırmak ölümdür.”

Eski kulağı kesik felsefeciler, “Felsefenin ve mantıksal dizgenin geçerliğini denemek istiyorsanız, sarmallara başvurun…” diye öğütler. İşte karşınızda çok büyük bir sarmal örneği/sorusu: “Adlandırmak” denen şeyi nasıl adlandırırız? Dil uzamını kullanarak dili anlamaya çalışmak ne kadar doğrudur? Düşünceyi düşünmek mümkün müdür? Dilin ‘oyun alanı’nı tanımak imkânlı mıdır? Ludwig Wittgenstein bize -yaklaşık olarak- şunu öneriyor: “Bir kelimenin taşıdığı anlamdan şüpheye düşerseniz, o kelimeyi nasıl öğrendiğinizi hatırlayın.” Ve en ünlü kitabının girişinde şöyle diyor: “Felsefe şiirle kurulmalıydı.”

Bence de ‘felsefe şiirle kurulmalıydı.’ Ama önce, imgelemi özgürleştirecek yeni bakışlar ve sonsuz-şiirsel sözlükler gerekiyor. “Mürekkep” dediğimizde, her şeyden önce, “gece denizi”ni aklımıza getirecek, sonsuz-şiirsel sözlükler… İnsan türü için düşünce tarihinin ve bağlı/bağsız tüm retoriklerinin yerini alacak, sonsuz-şiirsel sözlükler tahayyülü!

Zafer Yalçınpınar
Karga Mecmua, Şubat 2017, Sayı: 112


Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın Karga Mecmua kapsamında kaleme aldığı yazılar -pdf dosyası biçiminde- https://bit.ly/kargaca adresinde bulunuyor.



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları”na https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
12
2017
--

Kitap İncelemeleri: “Dağlarca’nın Şiirlerindeki Sonsuzluk” (Zafer Yalçınpınar)

Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1940 yılında yayımlanan “Çocuk ve Allah” adlı ikinci şiir kitabı ile o günlerde geçerli olan şiir dilini geliştirecek kuvvetli bir “zihinsellik” kurmuştur ve bizâtihi İkinci Yeni şairlerinden bazıları -örneğin Ece Ayhan ve Cemal Süreya- Dağlarca’nın yarattığı şiirsel alan derinliğini kendilerine mihenk olarak kabul ettiklerini yazılarında belirtmişlerdir. Dağlarca, “Türkçe Katında Yaşamak” adlı şiirinde Türk Dili’ne bağlılığını “Türkçem, benim ses bayrağım” diyerek ifade etmiş ve hayatı boyunca bu doğrultuda 70’e yakın şiir kitabı kaleme almıştır. Kısacası; Fazıl Hüsnü Dağlarca, şiirleriyle ve yarattığı imgesel alan derinliğiyle Türk Dili’ni geleceğe taşımış, bu gelişimi icra ederken de Türk Dili’nin retorikten arınmış motiflerine, haysiyetine ve tarihsel önemine özen göstermiştir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatının(2008) ardından sürdürülen arşiv çalışmaları sonucunda daha önce yayımlanmış şiir kitaplarına girmeyen dosyalar dolusu şiir bulundu ve bulunan şiirler geçtiğimiz Ocak ayında “Kaçaklar” üst-başlığıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanmaya başlandı. Serinin ilk cildi ‘Üç Okumalı Dizeler, Göründüğüm’ adı altında toplanmış ve kitabın editörlüğünü Ömer Aygün ile İlknur Yurtbaşı gerçekleştirmiş.

‘Kaçaklar’ serisine ‘Üç Okumalı Dizeler’ ile başlanmasının nedenini, Dağlarca’nın teknik benzerlik gösteren ve özel bir yapı taşıyan şiirlerinin editöryal açıdan birlikte ele alınması ve aslında ‘Üç Okumalı Dizeler’deki biçemin “kendiliğinden bütünlenmesi” olarak görüyorum. Yani, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bu kitapta toplanan şiirleri (bu şiir dosyası) dize yapısının bir gereği olarak “kendiliğinden” bütünleniyor. Şiirlerdeki dizeler aralarına ‘/’ işareti konarak ikiye ayrılmış ve farklı okumalara imkân tanıyor: Kitaptaki dizelerin ‘/’ işareti öncesi olan ilk bölümlerinin alt alta okunması; ‘/’ işareti sonrası -ikinci- bölümlerinin alt alta okunması ve tüm dizelerin ‘/’ işareti gözetilmeksizin alt alta -olağan, bilindik- biçimde okunması şeklinde ‘üç okuma’ imkânı bulunuyor. Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu teknik özelliğin imgesel avantajını ve tarihsel boyutunu kitabın ilk şiiri olan “Yansıma” adlı şiirin ilk dörtlüğünde şu şekilde anlatmış:

Söz konusu “üç okuma” tekniğinin kitapta yer alan 32 şiiri üçe katlayarak 96 şiire eriştirdiğini görüyoruz. Böylelikle kitaptaki şiirler hem semantik, hem de imgesel açıdan müthiş bir alan derinliği hesabı taşıyor: Dağlarca şiirinin imgesel alan derinliğinin, içerdiği duyguların ve işaret ettiği uzamın “tarih boylu ya da tarih kadar geniş kapsamlı” olduğunu düşündüğümüzde, ‘Üç Okumalı Dizeler’de “üçe katlanmış bir sonsuzluk” seziyoruz. Bununla birlikte, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi tüm hayatı boyunca sadece şiir kaleme almış (kendini hakikatin yakıcılığına vermiş) bir şairin sezdirdiği ‘üçe katlanmış sonsuzluk’ duygusuyla Türk Edebiyatı’nda başka hiçbir şiirde karşılaşmadığımı -açık yüreklilikle- itiraf etmeliyim. Son iki yıldır Beşiktaş Belediyesi tarafından verilen ve şiddetle karşı olduğumuz Dağlarca Şiir Ödülü’nün jürisinin arasında da, ödülü alan(paylaşan) şairlerin arasında da Dağlarca’yla birlikte anılacak, Dağlarca şiirindeki “yüceliği ve sonsuzluğu” hak edecek biri -maalesef- yok… Görünüşe göre, olamaz da.

Dağlarca’nın tarih, insanlık, yaşam, vatan ve emek konularını işlediği sonsuz şiirlerinin içerisinde bana tuhaf bir dilsel “özgörü ve özgürlük” sağlayan “İç Orman” adlı şiirden üç dizeyle bu kısa yazıyı bitirmeyi/bitirebilmeyi çok önemsiyorum:

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Gazetesi Kültür-Sanat Sayfası, 28 Mart 2017


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/daglarcasonsuzluk adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Mar
04
2017
--

“Tarihinsancısı” yayımlandı…


Zafer Yalçınpınar‘ın dördüncü şiir kitabı “Tarihinsancısı” yayımlandı. Kitabın -pdf dosyası biçemindeki- tam metine https://bit.ly/tarihinsancisi adresinden ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dileriz…



Zafer Yalçınpınar, “Tarihinsancısı”
Pasaj69 YAYIN, Şubat 2017, 43 Sayfa, Şiir
Okumak için: https://bit.ly/tarihinsancisi


Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm şiir kitaplarına https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden -pdf dosyası biçeminde- ulaşabilirsiniz.

Şub
04
2017
--

Akademik/Makale: “Konuşmanın Bittiği Bir Kıyı Var” // Oktay Rifat Şiirinde Farklılaşma [ Différance ] Mekânı Olarak Kıyı Motifi (Yüce Aydoğan)

“(…)Oktay Rifat kıyıya şiirsel/edebi eylemin gerçekleştiği sahih alan olma anlamını yüklemiştir. Kıyı motifi, sonsuzca akışkan ve tekinsiz bir doğaya sahip olan su/deniz ile insan varlığının mesken tuttuğu toprak/kara arasındaki sınıra dair bir deneyimi betimlemektedir. Bu anlamda kıyı, farklılaşma mekânı olarak ele alınmaktadır. Oktay Rifat kıyı motifini erken döneminde şiirsel gelenekle ve yenilikle kurduğu çatışmalı ilişkinin sahnesi olarak kullanmışken, geç döneminde bizzat dile yönelik/dile ait bir kıyım ve felaket alanı olarak kurgulamıştır. Geç dönem şiirlerinde her felaket sahnesi, dilsel bir felakete, yani bizzat dil kapasitesinin içinde gerçekleşen bir kesintiye ya da imkansızlığa karşılık gelmektedir. Kıyı motifi, erken dönem sonrası şiirlerin chiasmus (Paul de Man) yapısının ve metinsel olarak refleksif doğasının amblemi olmakla birlikte, Oktay Rifat’ın geç döneminde bizzat şiirin imkânına/ imkânsızlığına dair geliştirdiği şiirsel söylemin en başat öğelerinden biri olmaktadır. Oktay Rifat kıyı motifiyle birlikte, şiirsel/ edebi anlamın ve tüm insan deneyimlerinin dilsel doğasının kaynağını araştırdığı bir sınır-deneyimini ortaya koymuştur.”

Yüce Aydoğan tarafından kaleme alınan ve Monograf Dergisi’nin “Mekân” temalı yeni sayısında yayımlanan “Konuşmanın Bittiği Bir Kıyı Var”: Oktay Rifat Şiirinde Farklılaşma [Différance] Mekânı Olarak Kıyı Motifi başlıklı makalenin tam metnine https://www.monografjournal.com/wp-content/uploads/2017/01/02.yuce_aydogan.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan poetika çalışmaları başlıklı ilginin tümüne aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz.

1: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari
2: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/2
3: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/3
4: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/4

Poetika 2013 Odaklanmaları: https://bit.ly/poetika2013
Poetika 2012 Anketi: https://bit.ly/poetika2012
Poetika 2011 Anketi: https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf

Oca
29
2017
--

“John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik” (Z. Yalçınpınar)

 

Geçtiğimiz Kasım ayında İngiliz yazar John Berger’in seçilmiş (toplanmış) şiirleri “Gökyüzü Mavi Siyah” başlığıyla Türkçe’de ilk kez yayımlandı. Cevat Çapan’ın çevirisini gerçekleştirdiği şiirler, okuyucu tarafından ilgi, merak ve heyecanla karşılandı; John Berger düzyazı eserleriyle, denemeleriyle, oyunlarıyla ve çok yönlü kuramsal çalışmalarıyla tanınıyor, şiirleri bilinmiyordu. Bununla birlikte, “Görme Biçimleri” adlı kitabında yer alan göstergesel analizler yardımıyla ‘dilin nesne-sözcük-olgu düzlemi’ni araştıran okuyucular için John Berger’in şiirsellikten evrenlerce uzak (şiiri dışarıda bırakan) bir yazı çehresinin olabileceği -zaten- düşünülemezdi.

Gökyüzü Mavi Siyah’ın sunuş yazısında Cevat Çapan, John Berger’in yaşamını, dünya görüşünü ve çok yönlü edebiyat çalışmalarını anlatan kısa bir inceleme yazısı kaleme almış. Bu incelemenin giriş ve sonuç bölümleri, şiirsel dilin çağlar boyunca taşıdığı yük ile şiirin -dünyayı değiştirirken veya dünyaya katlanırken- üstlendiği güçlü rolü John Berger’in kendi denemelerinden önemli alıntılarla yansıtıyor:

“(…) günümüzde zenginlerin haksız yere elde ettiklerini korumak için yaptıkları korkunç canavarlıklara dünyada en keskin biçimde karşı duran güç şiirdir. İşte bu yüzden, fırınların saati aynı zamanda şiirin de saatidir. (…) Şiir her şey arasında yakınlık kurarak dilin yaşantıya ilgi duymasını sağlar. Bu yakınlık şiirin çabasının bir sonucu, şiirin yöneldiği her eylem, ad, olay ve bakış açısını bunlar arasında kurduğu yakınlıkla bir araya getirmesinin bir sonucudur. Çoğu zaman dünyanın acımasızlığına ve umursamazlığına karşı çıkarılabilecek şiirin yaşantıya duyduğu bu ilgiden daha dayanıklı bir şey yoktur.”

Şiiri  ‘dil ve yaşantı arasındaki görüngüler yakınlığı’  boyutuyla önemseyip eserlerindeki imgelemi bu özdeşlik üzerine kuran John Berger’in tüm şiirlerinde pürüzsüz, karmaşıklıktan uzak ve “mükemmel durulukta” bir varoluş sezilmektedir. Bu varoluşu “tinsellik” olarak kabul etmek gerekiyor. Çoğu şiirinde özellikle kısa dizeler kurmayı tercih eden Berger’in bu teknik becerisi şiirleriyle oluşturduğu imgelemin ve metaforların eşsiz, pırıl pırıl bir “töz” taşımasını sağlıyor. Kitabın “Sözcükler” adlı ilk epizotundaki “Sayfalar” şiirinden bir bölüm söz konusu pırıltıya iyi bir örnek olarak gösterilebilir:

“(…)
Üst üste katlanmış gökyüzü
tuzlu gökyüzü
ılık gözyaşından gökyüzü
başka gökyüzünden basılmış
nokta nokta delinmiş yıldızlarla.
Kurusun diye serilmiş sayfaları.

Kuşlar da harfler gibi uçup gidiyor.
Ah biz de uçup gitsek,
yukarılardan seçilemeyen kalenin
yakınındaki ırmağa konsak.”

Geçtiğimiz Kasım’da doksanıncı yaşını kutlayan John Berger’in yaşamı boyunca kaleme aldığı ve ‘Gökyüzü Mavi Siyah’a dâhil ettiği 89 şiirin kronolojik bir tasnif yerine tematik diyebileceğimiz epizotlar halinde kitapta yer alması da dikkat çekicidir. Berger şiirlerini “Sözcükler”, “Tarih”, “Göç”, “Yerler” ve “Sevgilim” başlıklı epizotlara ayırarak tasnif etmiş. “Tarih”, “Göç” ve “Yerler” başlıklı epizotlardaki 43 şiir, hümanizm-sosyalizm eksenindeki görüngüleri kullanarak bireyin zaman ile toplum karşısındaki trajik çaresizliğini ve ezilmişliğini sorgulayan, böylelikle de Berger’in poetikasının nirengi noktalarını içeren bir alan derinliği oluşturuyor. Bu alan derinliğini “Tarih” epizotuyla aynı adı taşıyan şiirde belirgin bir şekilde hissediyoruz:

“Güneş gibi olağan
kubbesiz gökyüzü
maviye bulanmış binlerce yıl
yaşanmış bütün anların gökyüzü
bakmak için boynumu uzattığım gökyüzü
kendisine dönüşeceğim gökyüzü
(…)”

“Sevgilim” epizotundaki şiirlerde ise lirizm, Bergervari diyebileceğimiz bir odaklanmanın dengesiyle ön-plana çıkıyor. “Ada” başlıklı şiirle işaret edilen ‘özlem’ duygusunda olduğu gibi;

Nasıl ölçmeli
bir mevsimi
senin yokluğunun
takviminde?

“Sözcükler” epizotunda Berger’in imgeleminin mihenk noktalarını yani kullandığı şiir dilinin tüm tınılarını ve tinselliğin duru görüntülerini zihnimizde canlandırıyoruz.

Sonuçta, John Berger’in tüm şiirlerindeki yegâne özelliğin pussuz ve buğusuz bir tahayyül gücü olduğunu düşünüyorum. Şiirin ve şiir dilinin görüngüsel boyutlarıyla ve John Berger’in yaşamı anlatırken eriştiği ‘tinsellik’le ilgilenen okuyucuların “Gökyüzü Mavi Siyah’ı okuyarak, kitaptaki hakikati içselleştirmesi gerektiğine inanıyorum.

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/johnbergersiirler adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Oca
20
2017
--

E-Kitap: “Yarı-Saklı Günlükler” (İlhan Berk)

“Yarı-Saklı Günlükler”, İlhan Berk
Derleyen: Zafer Yalçınpınar
Tasarım: Uğur Yanıkel
YAYINPasaj69.org, (2. Edisyon)
Aralık 2016, 37 Sayfa


1962 yılında Dost Yayınevi tarafından yayımlanan ‘Mısırkalyoniğne’ adlı şiir kitabı İlhan Berk’in poetikasındaki en uç (uzgörü oluşturan) imgesel hattır. İlhan Berk’in günlüklerinin birleştirildiği “El Yazılarına Vuruyor Güneş” adlı kitabın hiçbir baskısında yer almayan Mısırkalyoniğne Günlüğü’yle, Dost Dergisi’nin Şubat 1962 tarihli 11. sayısında (yeni dizi) karşılaştım. Bu günlük parçaları, İlhan Berk’in kurguladığı şiirsel alan derinliğinin sınırlarını sezmek ve ‘Mısırkalyoniğne’ için ‘doğru yan okumalar’ sağlamak adına önemli işaretler taşıyor. İlhan Berk’in 1969 yılında gerçekleştirdiği Üsküp ve Belgrat ziyaretlerini içeren diğer günlükler ise söz konusu  ziyaretlerden bir yıl sonra Dost Dergisi’nde (Nisan-Mayıs 1970, Yeni Dizi, Sayı: 66-67) yayımlanmış… “Yarı-saklı kalmış” diyebileceğimiz bu günlük fragmanlarının, İlhan Berk’in poetikasındaki ‘tarihsellik’ ve ‘görüngü’ kavuşmasını bütünleyeceğini düşünüyorum.

Yarı-Saklı Günlükler’in e-kitap sürecine destek vererek ikinci edisyonu tasarlayan ve İlhan Berk’in poetikasının önemini bir kez daha hatırlatan Uğur Yanıkel ile YAYINpasaj69.org projesine çok teşekkür eder, herkese ‘iyi okumalar’ dilerim. İmgelemin özgürleşmesi için…

Zafer Yalçınpınar
Aralık 2016


Hamişler:

1/ Yarı-Saklı Günlüklere -tam metin pdf biçeminde- https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkgunlukler.pdf adresinden okuyabilirsiniz.

2/ EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.



Oca
16
2017
--

Makale: “İkinci Yeni Şiirinde Tematik Kriz” (Oktay Yivli)

“Makalede İkinci Yeni, modernist Türk şiirinin başlangıcı olarak kabul edilmiş ve bu şiirin kapalı, absürt sayılan örneklerini açımlayabilmek için iki hipotez geliştirilmiştir. İlk varsayım: Modernist şiirde yer alan bir grup kavram, temayı oluşturmak isterken; başka bir kavram öbeği, anlam aktarmanın önüne geçmektedir. İkinci varsayım: Gelenekselin tersine modernist şiir, aynı metin içinde birden fazla tema bulundurur ve çok sesliliğin önünü açar. Her iki durumda da modernist şiir, alımlama sorunu ve tematik kriz yaratmaktadır.” (Makalenin ‘Öz’ metni’nden…)

Oktay Yivli tarafından kaleme alınan “İkinci Yeni Şiirinde Tematik Kriz” başlıklı makalenin tam metnine https://www.sosyalbilimler.org/ikinci-yeni-siirinde-tematik-kriz/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Önemli Not: EVV3L kapsamında, geçtiğimiz yıllarda İkinci Yeni Şiir Akımı’na yönelik birçok poetika çalışmasını gerçekleştirdik. Bu çalışmaların -pdf biçemindeki- tam metinlerine  aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Poetika 2013 Odaklanmaları: https://bit.ly/poetika2013
Poetika 2012 Anketi: https://bit.ly/poetika2012
Poetika 2011 Anketi: https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf

Poetika Çalışmaları için diğer ilgiler:

1: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari
2: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/2
3: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/3
4: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/4


Oca
15
2017
--

“Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri” (Zafer Yalçınpınar, 28/10/2016, Aydınlık Kitap)

img_20161029_091712

Oktay Rifat’ın daha önce yayımlanmış olan şiir kitaplarında bulunmayan şiirleri ile bazı şiirlerinin kitaplardaki ‘son-biçim’lerinden ‘ciddi derecede’ farklılıklar taşıyan versiyonlarını içeren “Bu Dünya Herkese Güzel” adlı şiir kitabı, Eylül ayında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Alt başlığı ‘Dışarıda Kalan Şiirler’ olarak belirlenen kitapta 1932-1986 yılları arasında çeşitli dergilerde (Sesimiz, İnkılâp, Milli İnkılâp, Gündüz, Oluş, Varlık, Yücel, Aile, Yaprak, Yeditepe, Yeni Dergi, Toplum Düşün, Gösteri ve Adam Sanat’ta)  yayımlanmış 75 şiir bulunuyor.

Her şeyden önce, Mehmet Can Doğan’ın bu şiir kitabını yayıma hazırlayarak gerçekleştirdiği çalışmanın birincil öneminden ve yarattığı değerden bahsetmek gerekiyor: ‘Dışarıda Kalan Şiirler’, Oktay Rifat’ın ‘kurduğu’ poetikanın dilsel sınırlarını fark etmemizi ve bir Oktay Rifat şiirinin ‘imgesel alan derinliğindeki yerini nasıl aldığını’ görmemizi sağlıyor. Bununla birlikte, Oktay Rifat’ın kitaplarına dâhil ettiği bazı şiirlerin taşıdığı ‘değişiklikleri’ kıyaslamamıza ve bu şiirlerin “kalıcı-son biçimi’ne nasıl ulaştıklarını anlamamıza da imkân veriyor.

‘Bu Dünya Herkese Güzel’in içerdiği şiirleri dönemsel olarak iki bölüme ayırarak inceleyebiliriz: Oktay Rifat’ın  ‘olgunluk öncesi’ diyebileceğimiz 1932-1954 yılları arasında kaleme aldığı 32 şiiri kapsayan bölüm ile 1970 sonrasında kaleme aldığı ve ‘olgunluk’ dönemindeki 43 şiiri kapsayan bölüm… ‘Perçemli Sokak’(1956), ‘Aşık Merdiveni’(1958), ‘Elleri Var Özgürlüğün’(1966) adlı şiir kitaplarının yayımlandığı 1955-1969 yılları arasına tekabül eden dönemde ise ‘Dışarıda Kalan Şiir’ olmadığını fark ediyoruz.

‘Olgunluk öncesi’ dönemin ‘Dışarıda Kalan Şiirler’i, yeryüzünü ve yaşamı tanımlamak/tanımak doğrultusunda kuvvetli bir imgesel arayış, çeviklik ve yaşamı kutsayan çeşitli ‘öz-bakış’ temayüllerini içeriyor. Bu nedenledir ki 1941’de Melih Cevdet (Anday) ve Orhan Veli (Kanık) ile birlikte yayımladıkları ‘Garip’ adlı meşhur ortak kitapta ve 1945’te yayımlanan ‘Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler’ adlı kitapta bulunan şiirlerin birçok dizim ve kelime farklılıkları taşıyan ‘Dışarıda Kalan Şiirler’ versiyonlarının (toplamda 7 şiir) oluştuğunu görüyoruz. Bu dizim ve kelime tercihleri ile ‘olgunluk öncesi’ dönemin tamamını, Oktay Rifat’ın poetikasındaki şiirsel yükü belirleme aşaması olarak değerlendirebiliriz. 1947 yılında ‘Aile’ adlı dergide yayımlanan ‘Ağaca Dedim Ki’ başlıklı şiir, ifade etmeye çalıştığım konumlandırmayı anlatıyor gibidir:

(…)
“Al beni ağaç, dedim, milyon yapraklı yalnızlığına
Geçir benden, dedim, topraktan emdiğini gökyüzüne savurmadan önce.
Bir dil öğret bana dağa taşa vergi, hürriyetlere, sevinçlere vergi. (…)”

‘Olgunluk öncesi’ dönemde, Oktay Rifat’ın 1956 yılında yayımlanan ‘Perçemli Sokak’ adlı şiir kitabıyla kurduğu ve Türk Şiiri’ndeki imge-yoğun akımın (Bkz: İkinci Yeni, İlhan Berk, Ece Ayhan) şiirsel yükünü önceleyen iki adet ‘Dışarıda Kalan Şiir’ bulunuyor: ‘Güvercin’ (Oluş Dergisi, 1939) ve ‘Masal’ (Yücel Dergisi, 1945). Bu iki şiirin taşıdığı imgelem ve ses (tıpkı ‘Perçemli Sokak’ın Oktay Rifat’ın diğer şiir kitaplarına kıyasla dilsel bir dönüm/yenilenme noktası olması gibi) diğer ‘Dışarıda Kalan Şiirler’den çok daha “yeni” diyebileceğimiz bir ‘dilsel genişleme’yi işaret ederek geleceğin (2000’li yılların) şiir dilini ve imgesel alan derinliğini haber veriyor.

1976 sonrası ‘olgunluk dönemi’nde ise Oktay Rifat’ın kelime ve dizim tercihleriyle hareket etmediğini ve bir şiirin tüm dizeleriyle birlikte topyekûn ‘dışarıda kalma’ durumunu yüklendiğini görüyoruz. Bu dönemin şiirleri ‘Yeni Dergi’, ‘Gösteri’, ‘Düşün’ ve ‘Adam Sanat’ adlı dergilerde yayımlanmış.  Örneğin, Oktay Rifat’ın yayımlanan son şiir kitabı olan ‘Koca Bir Yaz’a (1987) dâhil etmediği 22 şiir ‘olgunluk dönemi’nin ‘Dışarıda Kalan Şiirler’inin büyük bir bölümünü oluşturuyor.

Sonuçta, Oktay Rifat’ın ‘kitap bütünlüğü’ tercihlerinin dışında kalan ve Mehmet Can Doğan tarafından ‘Bu Dünya Herkese Güzel’ başlığı altında ‘yeniden bütünlenen’ bu 75 adet şiir, dilsel açıdan Türk Şiiri’ne çığır açan büyük şair Oktay Rifat’ın poetikasının nasıl oluştuğuna dair yolları ve bağlı patikaları işaret ediyor. Oktay Rifat’ın ‘Masal’ adlı ‘Dışarıda Kalan Şiiri’nde söylediği gibi:

(…)
Bu dünya herkese güzeldir
Yan yana geçerken caddelerden
Kalbimiz nasıl olsa devam eder
Masalına yıldızların kaldığı yerden

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/oktayrifatdisarida adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Oca
08
2017
--

“Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem”

Nilgün Marmara’nın güncelerini içeren “Defterler”, Everest Yayınları tarafından geçtiğimiz Ekim ayında eksiksiz olarak yayımlandı. Bu metinler, “Kırmızı Kahverengi Defter” adı altında, mirasçılarının izni olmaksızın ve Nilgün Marmara’nın kendi isteğinin -vasiyetinin- dışında; yaklaşık 20 yıl önce derlenmiş ve o günlerin yaklaşımı doğrultusunda özensiz edisyonlarla yayımlanmıştı. Okuyucunun ve edebiyat araştırmacılarının -özellikle bizim kuşağın- zihin düzeninde, bu eksik defterlerin, yani tasarım ve içerik bütünlüğü olarak az çalışılmış, acele edilmiş, erken edisyonların yarattığı izlenimler geçerliydi. Kağan Önal’ın değerli bilgiler içeren önsözüyle birlikte bu yeni edisyonun yayımlanması, bize birçok olumsuz izlenimin, ‘doğru bilinen yanlışlar’ın, eksik düşüncelerin ve tuhaf ithafların geçersizleştiğini gösterdi.

Bu ay, Nilgün Marmara’nın “Defterler”ine göre daha ‘yoğun bir imgesellik’ ve ‘ağır bir şiirsel yük’ taşıyan ‘Kâğıtlar’, Bülent Erkmen’in özenli tasarımıyla birlikte ilk kez yayımlandı. Nilgün Marmara’nın ‘Kâğıtlar’ını yayıma hazırlayan Bilge Barhana, edisyonun oluşum hikâyesini şu şekilde anlatıyor:

“(…)Nilgün Marmara’nın defterlerine eşlik eden bir tomar kâğıt arasından seçilmiş fragmanlardan oluşmaktadır elinizde tutmakta olduğunuz kitap. Söz konusu kâğıtlar aynen üzerinde yazanlar gibi büyük bir çeşitliliğe sahip: Teksir kâğıtları, bir zamanlar bakkallarda mektup kağıdı diye satılan kâğıtlar, iş ajandalarından ya da okul defterlerinden, bloknotlardan kopartılmış sayfalar, bilgisayar çıktılarının arkaları. Nilgün Marmara eline geçirdiği her kağıdın hangi yüzü müsaitse orasına, yazmış, yazmış, yazmış.”

Öncelikle Nilgün Marmara’nın “Kâğıtlar”ında toplanan fragmanların sıradan veya hızlıca kaleme alınmış edebi “notlar” veya ham biçimdeki “anlatılar” olmadığını ifade etmek gerekiyor. Kâğıtlar’da bulunan betiklerin çoğunun imge yoğunluğu açısından “Nesir Şiir” (poème en prose) niteliğinde bir dengesi ve kapsamı bulunuyor. Bu kapsamın, “Daktiloya Çekilmiş Şiirler” adlı kitabında yer alan çeşitli şiirlerin imgesel uçlarından, tetikleyici başlangıç noktalarından tutun da Nilgün Marmara’nın zihnindeki şiirsel yükün mihenk taşlarına, özdeşleştirme ve ‘akla getirme’ biçimlerine, duygu-durumlarına, yaşamsal konumlandırmalara ve özgürleşmiş tahayyüllere kadar genişlediğini belirtmeliyiz. Böylelikle, Nilgün Marmara’nın Kâğıtlar’ında bir tür ‘karanlık şiir düşüncesi’ne erişimin veya felsefi diyebileceğimiz ‘özel bir dil’ kıvrımının(motifinin) uzanışını da görmekteyiz. ‘Kâğıtlar’da yazanlar Nilgün Marmara’nın duygu-durum çıkarımlarını biçimlendiren çeşitli görüngülerin, ‘akla getiriliş’ anından başlayarak imgesel süzgeçten geçirilmesinin ve Marmara’nın poetikasındaki şiirsel bir bileşene dönüşmesinin izlerini taşıyor. Kâğıtlar’daki ‘yadsıyıcı ses’, bir tür ‘yaşayamayış bilgisi’nin felsefi boğuculuğunu imliyor ve böylesi bir duygu-durumun edebi dışavurumu olarak kendini ifade ediyor:

“(…) ışıkla gölgenin korkunç yutuculuğu. İmge kalmıyor onun gözlerinin önünde, olanlar oluşlar yeniyor yutuluyor gözleriyle. Nedir bu çılgın içtenlik onun bakışında? Kırılgan ruhun susan çığlığı? Zamanın anlamsızlığının ürkünçlüğü? Sonsuz görüntü yığınının artık içe ve dışa eşzamanlı akışı?(…) Onun içsel ağıtı neden hep buğu gözlerinde?” (s.49)

“Neleri yazmalıyım sana donmuş parmaklarımla, (…)Haftalardır içeriden dışarı bakıldığında, dışarıdan içeriye bakılıp görülebilir bir kar yağışı…” (s.31)

Yaşamanın, yaşamının -ve yaşamın kendisinin- Nilgün Marmara için bir “varoluş sıkışması” olduğunu biliyoruz. Bu iç-sıkıntısı ve dışarıdaki ‘kara gerçeğin’ oluşturduğu eşsiz ‘imgeler alanı’yla (yani Nilgün Marmara’nın poetikasıyla) yüzleşmek isteyen ‘cesur’ okuyucuların “Kâğıtlar”ı incelemesini öneriyorum.

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Kas
26
2016
--

“ECE AYHAN ÇAĞLAR” HAKKINDA BİLİNMEYENLER (Zafer Yalçınpınar, 12 Temmuz 2016, Aydınlık Gazetesi)

1970eceayhan

“1970’li yıllarda Ece Ayhan”


‘İkinci Yeni’ şiir akımının ağababası Ece Ayhan Çağlar, 14 yıl önce bugün -12 Temmuz 2002 tarihinde- vefat etti. ‘Sıkı şair’ Ece Ayhan, 1950’li yıllarda kaleme aldığı ilk şiirlerinden başlayarak 1990’ların sonuna kadar uzanan yarım yüzyıllık edebiyat serüveninde Türk dilinin bilişsel sınırlarını zorlayıp ‘imgesel alan derinliği’ni genişleten ve sonuç olarak da Türkçe’nin tahayyül gücünü (imgelemini) özgürleştiren özel bir “şiir dili” kurmuştur. Bir anlamda, dili kırmış ve dilin imkânlarını arttıracak yapısöküm yöntemlerini yürürlüğe sokmuştur. Kendisinin ‘sıkı şiir’ olarak tanımladığı bu dilin motifleriyle birlikte iktidarın tarihsel ve süreksel gaddarlıkları ifşa edilmiş, iktidarın her biçimine karşı ‘sivil bir duruş’ sergilenmiştir. Ece Ayhan’ın poetikası, ‘kötülük dayanışması’na karşı ‘haklılığın inadı’nın yüklenerek herkes için ışıldayan ‘iyi bir güneş’i imgeler ve tahayyül eder. Ece Ayhan karamsardır, ancak onun karanlığı akkor bir karşıtlık içerir: Kömürün -zamanla, tarihsel ve kimyasal olarak- elmasa dönüşmesi gibi…

Ece Ayhan’ın yaşamını ve maruz kaldığı durumları araştırmak şiirlerinde imlediği tarihsel olayları araştırmak kadar karmaşık bir gayrettir. Elde ettiğiniz her yeni “buluntu” Ece Ayhan’ın yaşamını ve duygudurumlarını anlamak yolunda kolaylık sağlayacağına araştırıcıyı daha karmaşık bir dolambaca sürükler. Bununla birlikte, Ece Ayhan’ın yaşamının bir kent efsanesine ve tuhaf söylencelere dönüştürülerek popülerleştirilmiş olması araştırıcının belirgin bir kestirime ulaşmasını katbekat zorlaştırır.

Geçtiğimiz bir yıllık süre zarfında Ece Ayhan’ın yaşamındaki “bulanık” ve “belirsiz” olaylardan bazılarının bütün bütün olmasa da biraz daha aydınlandığını söyleyebilirim. Belirsizliklerin azalmasında Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı mektupların Noktürn Yayınları tarafından “Hoş Çakal Hoş Tilki” adıyla Eylül 2015’te yayımlanmasının payı büyüktür. Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı 1 Eylül 1977, 12 Şubat 1978, 14 Mart 1978, 8 Nisan 1978 tarihli mektuplarda açıkladığı olaylar, sanırım, bu açıdan en önemlileri…  Söz konusu mektuplar Ece Ayhan’ın Zürih’teki beyin ameliyatlarına, tedavi sürecine ve bu süreçte Ece Ayhan için sanatçılar tarafından İstanbul’da toplanan yardım paralarına (yardım fonuna) ilişkin çeşitli bilgiler, isimler, suçlamalar ve hukukî girişimler (adalet arayışları) içeriyor. Aynı zamanda bazı arkadaşlarının ve bazı avukatların Ece Ayhan’ı nasıl zor bir durumda -düşüşte- bıraktığını, o dönem Ece Ayhan hakkında nasıl bir kara propagandanın kimler tarafından yürütüldüğünü, Ece Ayhan’a uygulanan birçok haksızlığın ve insafsızlığın nasıl örtbas edildiğini, çoğu -sözde- arkadaşının Ece Ayhan’a nasıl sırt çevirdiğini ve nasıl kaçıştığını da gösteriyor… Söz konusu mektuplarda anlatılan olaylar, Ece Ayhan’ı “bir insan topluluğunda yaşamadığı” sonucuna çıkarıyor ve bu “kara gerçek”, Ece Ayhan’ın tüm hayatını geri dönülmez bir şekilde etkiliyor. “Hoş Çakal Hoş Tilki” adlı kitapta yer alan 12 Nisan 1978 tarihli mektubunda şöyle diyor Ece Ayhan: “(…)böyle her şeyin ucundayken bir kişinin içyüzünü açıklamayacaktım, öylesine Doğrucu Davut’luk fazla kaçtı. İnsanların hepsinin göründüğü gibi insancıl olmadıklarını bilmem gerekti.(…)”

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin ikinci önemli buluntuyla Gezegen Sahaf (Sedat Yardımcı) tarafından Taksim-Aslıhan Pasajı’nda 26 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen kitap ve efemera müzayedesinde karşılaştım. Açık arttırmaya çıkan eserler arasında avukat ve yazar Demir Özlü’nün arşivindeki 1970-80’li yıllara ait bazı hukuki belgeler ile mektuplar yer alıyordu. Açık arttırmaya katılan genç şair Uğur Yanıkel’le birlikte belgeleri inceledik. Belgelerin arasında 1975 yılında 12 yaşındaki oğlunun velayetini almak için Ece Ayhan’ın açtığı dava sürecine ve temyizine ilişkin hukuki dilekçeler, karar belgeleri, notlar ve özel bir mektup bulunmaktaydı. Bu mektup ve belgelerde Ece Ayhan, bir dini tarikat mensubundan bahsediyor ve oğlunun velayetini kaybetmesinde bu tarikat mensubunun rolünü anlatıyordu.

gsmuzayede3

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin üçüncü önemli bilgi seti, Üvercinka Dergisi’nin Haziran 2016 tarihli 20. sayısında yayımlandı. 1965-66 yıllarında Denizli’de Halkevi başkanlığı görevini yürüten Abdurrahim Sercan, Ece Ayhan’ın Denizli-Çardak İlçesi Kaymakamı olduğu dönemde yaşanan olayları açık yüreklilikle Üvercinka Dergisi’nde kaleme almış. Ece Ayhan’ın başına gelenleri şöyle anlatıyordu Abdurrahim Sercan: “Şairliğini daha sonra tanıdığım Denizli Çardak Kaymakamı Ece Ayhan, devamlı halkın içinde, onların sorunlarını dinleyen ve çözmeye çalışan, genç, devrimci ve yurtsever kişiliğiyle görev yapıyordu. Bir gün Çardak kasabasının Bozkurt nahiyesini gezerken dikkatini çeken bir olay yaşanır. (…) Olayın üstüne gitmeye karar verir. Gider de… Ama aradan çok zaman geçmeden Ece Ayhan’a yönelik saldırılar ve iftira kampanyası başlar. (…) Bir akşamüstü kaymakamlık, gerici yobazlar tarafından basılır, Ece Ayhan darp edilir, birçok hakarete uğrar. Olay büyümeden güvenlik güçleri tarafından önlenir. (…) Zamanın hükümeti, Ece Ayhan’a görevinden el çektirir. Olayların ulusal basında çıkması önlendiyse de, sanırım bazı yerel gazetelerde (‘Yeşil Çivril’ gibi) haberin çıkması özellikle sağlanmıştı.”

buluntu1

“12.07.1968 tarihli Milliyet Gazetesi’nden…”

Abdurrahim Sercan’ın Üvercinka Dergisi’ndeki yazısında anlattıkları, Ece Ayhan ile aynı dönemde (Darende’de) kaymakamlık yapan Erdoğan Alkan’ın Varlık Dergisi’nde (Eylül 2002, Sayı: 1140) Ece Ayhan’ın ağzından aktardığı bilgilerle örtüşüyor ve birbirlerini tamamlıyor.

Sonuçta, ben, Uğur Yanıkel ve birkaç arkadaşım Ece Ayhan’ın yaşamını araştırmaya devam ediyoruz. Sıkı şair Ece Ayhan’ın yaşamındaki ‘kara gerçek’leri bulmak, aydınlatmak ve Ece Ayhan’ın temsil ettiği ‘haklılığın inadı’nı anlamak için ömrümüz yeter mi bilmiyorum… Ama elimizden gelen gayreti göstereceğimizden hiç şüpheniz olmasın.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Gazetesi, 12 Temmuz 2016


Hamişler:

1/ Yazının pdf biçemine https://bit.ly/eceayhanbilinmeyenler adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
20
2016
0

“Oktay Rifat’ın Önemi” (Z. Yalçınpınar)

Oktay Rifat’ın poetikasındaki alan derinliğinin, Garip ve İkinci Yeni şiir akımları arasında hareketlenen bir bağlaç bölgesi oluşturduğunu -ki Cemal Süreya bunu bir tür ters ama yadsınamaz eklemler bütünü olarak görür- sezmemden sonra, Oktay Rifat’in önemi daha da belirginleşti. Zaten bugün, sıkışmış, hem kültürel, hem de imgesel açıdan “hareket alanı daralmış” beylik bir edebiyat ortalığının vasatî havasını -şiir ödülleri, antolojiler, kitap tanıtım dergileri, edebiyat etkinlikleri ve mağaza vitrinleri gibi hileli enstrümanlar aracılığıyla kandırılan- heveskâr bir kitle içine çektikçe, yani edebiyat ortalığı dediğimiz ortalama, işbu “verili vasat” havayı kabul edip hileli bir suhuletin pürüzsüz ezber alanına yerleştikçe, Oktay Rifat gibi poetik açıdan üssel başarılar elde etmiş, yani imgelemin doruklarına temas etmiş şairlerin önemi daha da artıyor. İkinci Yeni’nin de öyle…

Tıpkı İkinci Yeni akımının sürekli genişleyen ve geleceği belirleyen şiirsel bir devinimi daha yukarılara taşıması gibi Oktay Rifat’in şiirleri de “imgesel parlaklık(kontrast)” diyebileceğim üssel bir dil kurarak geleceğe uzanmaktadır.

Oktay Rifat poetikasının bu etkili yürürlüğünün zirve(peak) noktasını “Perçemli Sokak” (Yeditepe Yayınları, 1956) adlı şiir kitabında görüyoruz. İkinci Yeni şairlerinin “ivedilikle, bir gecede” yazıldığını varsaydığı Perçemli Sokak’ta kendisini gösteren “imgesel parlaklık” son derece etkilidir, etkisini hâlen sürdürmektedir. İkinci Yeni taifesi bu aşkın etkiyi bir tür “apansız oluşum, otomatik yazım” sanmışlar ya da öyle olmasını umut etmişlerdir.

Oktay Rifat poetikasının etkili yürürlüğünün başlangıcını ise “Aşaği Yukari” (Yeditepe, 1952) olarak kabul edebiliriz. (Bir not; İkinci Yeni’nin bitmeyecek serüveninin, yani “Sirkeci’de inmedikleri” serüvenin başlangıcı da 50’li yılların tam ortasına tekabül etmektedir.) 1970’li yıllara gelindiğinde bazı konuşma ve söyleşilerinde -kısık sesle ve satır aralarına sıkışsa da- İlhan Berk ve Ece Ayhan, Oktay Rifat’in İkinci Yeni’den olmadığını, daha doğrusu Oktay Rifat’ın İkinci Yeni’den uzak bir gerçeküstü dili benimsediğini kesinlik içeren bir tavırla söylüyorlar. Ama “görünüm” hiç de öyle değildir. Evet, İkinci Yeni, -tüm zamanlarını, hatta bugününü de düşünerek söylüyorum- özellikle de Edip Cansever ve Cemal Süreya şiirlerinde olduğu gibi tanınırlığı yüksek cihetinde, Oktay Rifat’ın Perçemli Sokak’la zirveleşen poetikasından daha konvansiyonel(uzlaşımcı) bir dille yürümüştür. Ancak, Turgut Uyar, İlhan Berk ve Ece Ayhan’ın oluşturduğu diğer cihette -ve bu cihetin özellikle 50’lerdeki eserlerinde- ise uzlaşımcı diyebileceğimiz alanın çok daha dar, yani Oktay Rifat’ın imgelemine -“icat ettiği gerçeğe”-, Perçemli Sokak’a çok yakın olduğunu fark ediyoruz. Bu yakınlık özellikle de İlhan Berk’in yaşamı ve eserleri için geçerlidir.

İlhan Berk’in tüm yaşamı boyunca dillendirdiği “Anlamsızlığın Anlamı” çeşitlemesinin erken bir özdeşini Oktay Rifat’ta görürüz. Bu açıdan “Perçemli Sokak”ın önsöz yazısı en önemli metindir. Söz konusu dönemde -herkesten önce, ilkin- Oktay Rifat çeşitli çevrelerce yadsınmaktadır. Garip akımını terk ettiği nokta/zaman da budur. Örneğin, Melih Cevdet Anday tüm yazın hayatı boyunca -gerek edebiyat dergilerinde, gerekse de köşe yazılarında- Garip şiirinin “düşünce”den yola çıktığını ve pür düşünceyle biçimlendiğini, düşünsel bir gücü olduğunu, bunu da dilsel serbestisinden aldığını iddia etmiştir. Fakat, yeni zamanlarda -20. yüzyılın başlarından itibaren- kültür, politika ve retorik endüstrisinin eline mahkûm edilen “düşünce” ve “akıl”, hiçbir zaman pür bir şiirselliğin geleceğe uzanan birincil unsuru olamamıştır. Zaten, “kullandığı nedensellikler” ve mantıksal zincirler bu geleceğe elvermez. Oktay Rifat, 50’li yılların sonuna doğru “Esi” ve “Yeditepe” dergilerinde kaleme aldığı birkaç yazısında, şiirdeki “Akıl” ve “Anlam” bileşenlerini Henri Bergson’un sezgisellik kuramı kapsamıyla eleştirir, bu iki bileşenin poetikayla olan ilişkisinin birincil olmadığını açık açık ifade eder:

(…)Bizde anlamsız şiir deyince, bir şey söylemeyen, bir şey anlatmayan şiir sanılıyor. Olur mu öyle şey! Bir şey anlatmamanın en kestirme yolu susmaktır. Her ağzını açan, ister istemez, bir şey anlatmak sorumluluğunu yüklenir. Anlamsız şiir, bir şey anlatmamak şöyle dursun, bize anlamlı şiirin anlatamadığı şeyleri anlatıyor, bizi insandan uzaklaştırmak şöyle dursun, bize insan gerçeğinin, dış gerçeğin ta kendisini vermeye çalışıyor. Bugünkü şiir, gerçeği yakalamak peşindedir. Diyeceksiniz ki gerçeğe ulaşmanın bir yolu var, o da akla başvurmak. Bilim için belki doğru olan bu söz, şiir için doğru değildir. Çünkü şiirin aradığı, gerçeğin başka bir yönüdür. Şiir, gerçeği, heyecan veren yönüyle arıyor.(…)Bugünkü anlamcılar da bir bakıma gerçeküstücüler gibi yanılıyor, bilimsel bilgiyle, şiirsel bilgiyi birbirine karıştırıyorlar, bu iki kolu ayırt etmek istemiyorlar. Georges Mounin adındaki eleştirmeci, şiirsel bilgiyi, heyecana dayanan bilgi (connaissance émotionnelle) olarak tanımlıyor. Gerçek karşısında duyulan heyecan şiirin konusudur. Eski şair, bu heyecanı duyuma aykırı bir şekilde aklında dondurarak, akıl yoluyla anlatırdı. Bugünkü şair bu heyecanı gene aklın ışığında, ama aklın dışından, daha canlı, duyuma daha yakın olarak vermeye çalışıyor.(…)Gerçeğe ışık tutmakta gösterdiği başarı yeni şiirin erdemlerinden biri.(…) (Oktay Rifat, Yeditepe Dergisi, 8 Aralık 1958)

(…) Arı hareket (mobilité pure), arı süreklilik (continuité pure), canlının yaratıcı gelişimi (évolution créatrice) akla sığmaz. Aklın süreklilik, hareket dediği şey, ister istemez, sinema şeridindeki süreklilik gibi, birbiri ardına dizilen hareketsizliklerden meydana gelir. Aklın canlı cansız, gerçeği bütünüyle kavraması için, içgüdünün gelişmesinden meydana gelen sezgi  (intuition) ile tamamlanması gerekir. (…) Bergson, içgüdüyle ilgili düşüncelerini şu cümle ile özetliyor: “öyle olaylar vardır ki, yalnız akıl arayabilir bunları, ama kendiliğinden bir türlü bulamaz, yalnız içgüdü bulabilir, ama içgüdü de hiçbir zaman arayamaz.” (…) Duygu, akıl dışı bir olaydır. Bilinir, duyulur, ama anlatılmaz. Fransızca deyimiyle intelligible değildir, anlama sığmaz. Ama şu var ki, şairler, duygularını akıl diline çevirerek anlatmaya çalışırlar. Daha doğrusu, akıl dilinde, duygularına bir karşılık bulurlar. Buna, duygularını dillendirirler de diyebiliriz.(…) (Oktay Rifat, Yeditepe Dergisi, 28 Şubat 1959)

Oktay Rifat’in görüşü aradan yaklaşık olarak otuz yıl geçtikten sonra, 1980’lerde de değişmemiştir. (Zaten, Oktay Rifat’in “Bay Lear” adlı romanında kullandığı şiirselliği de ispat olarak kabul edebiliriz.) 1980 yılında Oktay Rifat’in Yusufçuk adlı dergide söylediği şu sözler, sanki İlhan Berk’in o dönemdeki söylemlerinde ve yazılarında yer alan temel unsuru anlatır gibidir:

(…)Perçemli Sokak’la yapmak istediğim gerçeğe biraz daha sokulmak, yaklaşmaktı. Gerçeği duyularımızla tanırız. Hiç ağaç görmemiş birine birden çınarı gösterirseniz ne yapar! İnsanoğlu kendini alıştıra alıştıra algılar gerçeği, böylece öldürür onun şaşırtıcı ve olağanüstü yanını. (…) Şiir hep bizden önce vardır, doğada da, kitaplarda da. Şunu söylemek istiyorum: Okumasını ve bakmasını bilirseniz hemen tanırsınız onu. (…) (Oktay Rifat, Yusufçuk Dergisi, 1980)

Sonuçta, geleceğe uzanan, geleceği biçimlendiren poetikanın alan derinliğine baktığımızda, İkinci Yeni taifesinin bir cihetiyle Oktay Rifat’ı ve Perçemli Sokak’ın imgelemini bir arada kümelenmiş, aynı şekilde devinen bir imgelem olarak görürüz. (Bir tüyo; söz ettiğim imgesel devinime, Sait Faik’in “Alemdağ’da Var Bir Yılan”(1954) adlı kitabı ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuk ve Allah”(1940) adlı kitabını da ekleyebiliriz.)

Oktay Rifat’in önemini vurgulamaya çalıştığım bu kısa yazıyı önemli bir anıyla sonlandırmak istiyorum;

2006 yılının Ağustos ayında, Bodrum-Halikarnas’taki evinin ünlü “avlu”sunda İlhan Berk’le “yüz yüze” görüşme fırsatı bulmuştum. O görüşmede -kısacık bir arasöz olarak- İlhan Berk’in dile getirdiği şu söylem beni çok etkilemişti:

“Sizler çok şanslısınız. Şairlerle, büyüklerinizle tanışıp yüz yüze konuşabiliyorsunuz. Mesela ben Oktay Rifat’la yüz yüze konuşamadım hiç.”

 

Zafer Yalçınpınar
21 Nisan 2014

Yazıya -ayrıca- issuu’daki şu adresten ulaşabilirsiniz:
https://issuu.com/adabeyi/docs/oktayrifatinonemi

Eki
31
2016
--

“Sayılar Yapraklar Düşler” (Oktay Rifat, 1986)

Korkunun içindeki çıkını
bırakıyorduk ayın yamacına
ayla büyülüyorduk ağacı
gecesine girmek için
ikisi de bölünüyordu

ben bir çığlığı götürüyordum
bayrak gibi kesintisiz
ağzımdan denize uzadıkça

taş kadındır yitik bir yüzük
parıltısı iki parmak arası
avuçluyordum Sonsuzluğu

bir sayıdan giriyordum
başka bir sayının altına.

Oktay Rifat, 1986
“bu dünya herkese güzel” (dışarıda kalan şiirler)
Haz: Mehmet Can Doğan, YKY, Eylül 2016, s. 107

Ayrıca bkz: https://bit.ly/oktayrifatdisarida


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Oktay Rifat” başlıkı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/oktay-rifat adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
30
2016
--

İLHABERKİĞNE ÜVERCİNKA’DA…

img_20161029_093030

ilhanberkiğne, ÜVERCİNKA Dergisi’nde…
Eylül-Ekim 2016 / Sayı: 23-24

Okumak için: https://upas.evvel.org/ilhanberkigne.pdf


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.


Eki
26
2016
--

E-Kitap: “Dünyaya yazmak, salt yazmak için bakmak!” (İlhan Berk)

28 Ağustos 2008′de vefat eden sıkı şair İlhan Berk’i
saygıyla ve özlemle anıyoruz…


ilhanberkbakmak

“BAKMAK”, İlhan Berk
Derleyen: Zafer Yalçınpınar
Tasarım: Uğur Yanıkel
YAYINPasaj69.org, (2. Edisyon)
Ağustos 2016, 83 Sayfa


İlhan Berk’in 1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan inceleme yazılarını “Bakmak” adlı e-kitapta topladık. Bu bütünü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950′den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz.

Bakmak‘ın 2011 yılında başlayan e-kitap sürecine destek vererek ikinci edisyonu tasarlayan ve İlhan Berk’in poetikasının önemini bir kez daha hatırlatan Uğur Yanıkel ile YAYINpasaj69.org projesine çok teşekkür eder, herkese ‘iyi okumalar’ dilerim. İmgelemin özgürleşmesi için…

Zafer Yalçınpınar
Ağustos 2016


Hamişler:

1/ Bakmak‘ın yeni tasarımını -tam metin pdf biçeminde- https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak2.pdf adresinden okuyabilirsiniz.

2/ EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
17
2016
--

Aydınlık Kitap’ta; “Rüzgârı Şiirlemek…”

20160921_223036

Rüzgâr Defteri üzerine Uğur Yanıkel’le birlikte gerçekleştirdiğimiz söyleşi, Aydınlık Kitap Eki’nin 16 Eylül 2016 tarihli 229. sayısında yayımlandı. Söyleşinin tam metnine https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden ulaşabilirsiniz. ‘Rüzgârı Şiirlemek…’ başlıklı poetika çalışmasının gerçekleşmesinde Uğur Yanıkel’in büyük emeği ve katkısı bulunuyor… Kendisine -yerden göğe kadar- teşekkür ediyorum.  (Zy)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” ilgilerine https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com