Oca
07
2019
--

Akademik Makale: “Wittgenstein’ın Psikoloji Felsefesi Bağlamında Deneyim ve İfade İlişkisi” (Cemre Uğural)

Cemre Uğural tarafından kaleme alınan akademik makalenin tam metnini https://www.flsfdergisi.com/sayi26/95-112.pdf adresinden okuyabilirsiniz.

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ludwig Wittgenstein başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
17
2018
--

Makale: “Renk Kavramlarını Öğrenme Hususunda Wittgenstein’ın Geç Dönem Eserleri Gadamerci Hermenötik Bağlamda Nasıl Okunur?” (Abdullah Başaran)

Abdullah Başaran‘ın İngilizce olarak kaleme aldığı makalenin tam metnini https://dergipark.gov.tr/download/article-file/40590 adresinden okuyabilirsiniz.

Makalenin Özü: Analitik ve Kıta Avrupası felsefesinde aşılmaz bir uçurum varmış gibi gözükse de, erken dönem felsefesindeki dile nomolojik yaklaşımını bir kenara bırakacak olursak, Ludwig Wittgenstein’ın, geç dönem eserlerinde geliştirdiği dil oyunları, ailevi benzerlikler, kullanımdaki anlam ve kural takibi gibi kavramlar sayesinde dil içerisinde farklı anlayışlara ve değişkenliğe yer verdiği için, Kıta Avrupası felsefesine yakın bir felsefi tutum içerisinde olduğunu söylemek zor olmayacaktır. Bu çalışmada, benim de öncelikli amacım Wittgenstein’ın ailevi benzerlikler kuramı ve Gadamer’in ufukların kaynaşması düşüncesi arasındaki yakın ilişkiye odaklanmak olacak. Zira bu iki filozof, Kartezyen öznenin onulmaz otoritesi ve şahsî dil anlayışının eleştirilmesi hususunda benzer tutumu sergiler. Bu noktadan yol çıkarak, asıl meselemiz olan renk kavramlarını nasıl öğrendiğimiz sorusuna yönelecek ve Wittgenstein’ın ailevi benzerlikler kuramına hermenotik bir okuma önerisinde bulunacağız.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ludwig Wittgenstein ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
04
2018
--

Ludwig Wittgenstein kimdir?


EVV3L kapsamında yayımlanan Wittgenstein ilgilerine
https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.


Kas
22
2018
--

İlhan Berk 100 Yaşında: “Şiir Her Yerdedir” Sergisi’nden İzlenimler (Zafer Yalçınpınar)

Dün, “İlhan Berk 100 Yaşında” etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen “İlhan Berk Gezegeni” başlıklı sempozyuma konuşmacı olarak katıldım. 2006 yılının Kasım ayında, İlhan Berk hayattayken, gene Yapı Kredi Kültür Sanat tarafından düzenlenen “İlhan Berk Defter Kapakları Sergisi”nin (ve etkinlik programının) ardından ilk kez (yani 12 yıl sonra) Galatasaray Meydanı’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat’ın binasının içinde bulundum, yer aldım. Demek ki 12 yıl boyunca sürmüş Yapı Kredi Kültür Sanat’la aramızdaki çift taraflı ve dik yokuşlar… Eğer “İlhan Berk 100 Yaşında” etkinliklerini düzenleyen Dr. Necmi Sönmez olmasaydı, belki de bir 12 yıl daha sürerdi bu çift taraflı ve dik yokuşlar, insanın insana koyduğu bu acı ve tuhaf mesafeler vesselam!

Sempozyumun başlangıcından yaklaşık bir saat önce, “Şiir Her Yerdedir” mottosuyla kurgulanan İlhan Berk sergisini detaylıca gezme ve sergi hakkında izlenimler edinme fırsatını buldum. Küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez’in, tasarım uygulamalarını Yeşim Demir Pröhl’ün ve eşgüdümünü de Ahsen Erdoğan’ın gerçekleştirdiği bu güçlü serginin İlhan Berk poetikasını yansıtmadaki başarısını “yerden göğe kadar” kutlamak gerekiyor. Serginin mottosunun belirlenmesinden tutun da İlhan Berk’in ‘cehennemvari’ imgesel alan derinliğini izleyiciye sunarken oluşturulan kurguya, katmanlara ve tasniflere kadar her şey semiyotik açıdan son derece tutarlıydı. Sadece semiyotik açıdan değil, bütünsel olarak, dilbilimsel açıdan da tutarlıydı… İlhan Berk’in görüngülerindeki fraktal morfolojiyi, deneysel yaklaşımları, dönemsel duygudurum geçişlerini, tuşeleri ve efemeratik öğeleri, İlhan Berk’in imgesel alan derinliğine zarar vermeden bir araya getirmek:- günün sonunda da ‘yığıntı’ gibi durmayan, ideal bir sergi oluşturmak “yerden göğe kadar” zorlu bir iştir. Dr. Necmi Sönmez’in kürasyonu öncelikle bu zorluğun üstesinden gelmiş ve her şeyden önce bu yön takdiri hak ediyor.

Sergiyi oluşturan imgesel katmanlar içerisinde beni en çok etkileyen tasniflerin “Yörünge/Kitaplık” ve “Kılavuz/Defterler” adıyla oluşturulan katmanlar olduğunu ifade etmeliyim. Zaten bu iki katman, küratöryal açıdan birçok ‘buluşlu’ ve yeni yönü de içeriyor. Örneğin; İlhan Berk’in kendi kitaplığı -kitapların yerleri, raf duruşları değiştirilmeden- dijital bir katalog eşliğinde izleyiciye sunulmuş. Dijital katalogun yardımıyla İlhan Berk’in kitaplığındaki kitapların ön kapak görüntüleri ve ilk sayfada bulunan öğeler, hangi kitabın hangi kitapla nerede, hangi rafta yan yana bulunduğu, İlhan Berk’in kitaplığını düzenlediği/kullandığı tasnifle birlikte incelenebiliyor. Bu yaklaşımı, İlhan Berk’in okumalarındaki nihai bilişsel haritayı sezmek ve dünya edebiyatındaki etkileşimler çerçevesinde İlhan Berk’in poetikasını düşünmek için edebiyat araştırmacısına sunulmuş büyük bir imkân olarak değerlendiriyorum. [*]

“Kılavuz/Defterler” bölümünde ışıklandırma optimum tasarlanmış, daha önce dikkat etmediğim birçok özel bilgiyi bu incelikli ışıklandırma sayesinde yakaladım. Defterlerin içeriksel sıralaması ile gösterilen sayfalardaki bazı bilgiler yıllardır üzerinde durduğumuz ve öncelik verdiğimiz “imgelemin özgürleşmesi” kavramını teyit eder nitelikte tasarlanmış.

Serginin “Omurga/Kitaplar” başlıklı tasnifinde de çok etkileyici yerlemler ve görüngüler bulunuyor. Özellikle serginin giriş/ilk bölümünden itibaren sağı takip eden duvarın (İlhan Berk Kitapları’nın) akışına karşılık olarak sol duvarın akışına denkleştirilmiş o gizil nokta… 1962 tarihli Mısırkalyoniğne’nin orijinal baskısından görüngülerle İlhan Berk’in kaleme aldığı son şiir kitabı olan Tümceler Geliyorum’daki görüngülerin kesiştiği nokta… Bu çakışma, bu kesişme ve o noktadaki gizil N. harfi beni çok etkiledi.

“Sağ Duvar Akışı”

“Sol Duvar Akışı”

Aslında lafı uzatmak ya da kafa ütülemek istemiyorum:  İlhan Berk’in 100. yaşını kutlayan bu önemli sergiyi kaçırmamanızı öneriyorum. İlhan Berk’in imgesel alan derinliğine bakarak onun poetikasından çeşitlendirilmiş uzamları/uzayları görmeye, gayret etmeye çağırıyorum sizleri… Bu gayret şiirle ilgilenen veya ilgilenmeyen herkes için çok kıymetli olacaktır. Çünkü farkına varsanız da varmasanız da “Şiir Her Yerdedir”.

Zafer Yalçınpınar
22 Kasım 2018, İstanbul

[*] “Tabiî bir not eklemeliyim: 2006 yılında, İlhan Berk’i Halikarnas’taki evinde ziyaret ettiğimde (bkz: ilhanberkiğne) söz konusu kitaplığı kendi gözlerimle görmek ve incelemek fırsatı bulmuştum. O günden çektiğim fotoğraflara bakarak, sergideki kitaplık sunumunu orjinal tasnifle karşılaştırdığımda, gerçekten de İlhan Berk’in çalışma odasında/atölyesinde bulunan kitaplık ile kitap sıralamalarının doğru bir bütünsellik içinde muhafaza edildiğini görüyorum. Ancak, 2006’daki ziyaretimde bazı kitapların rafın önünde -ön yüzü görünecek şekilde-  duruyor olması dikkatimi çekmişti. Örneğin Jorge Luis Borges’in öykülerinden derlenen “Yolları Çatallayan Bahçe” adlı kitap bunlardan biriydi. Bu öne çıkan kitapları da -var ise zamana veya İlhan Berk’in tercihlerine göre değişen bir şekilde- bilebilseydik, mükemmel olurdu tabiî…”



#İlhanBerk100Yaşında İçerikleri

ilhanberkiğne /Anı /Poetika
https://upas.evvel.org/ilhanberkigne.pdf

Bakmak (İlhan Berk’in Dergilerdeki Yazıları)
https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak2.pdf

21 Kasım 2018, İlhan Berk Gezegeni
Sempozyum Konuşma
https://youtu.be/O_bv0S2dkcs

“Şiir Her Yerdedir” Sergisi’nden İzlenimler
https://evvel.org/ilhan-berk-100-yasinda-siir-her
-yerdedir-sergisinden-izlenimler-zafer-yalcinpinar

Yeni Basım: Mısırkalyoniğne
https://evvel.org/tipkiyenibasim
-misirkalyonigne-ilhan-berk

Mısırkalyoniğne Günlüğü
https://upas.evvel.org/?p=430

“Şiir Her Yerdedir” Sergisi
evvel.org/ilhanberk100yasindab.jpg

İlhan Berk Sempozyumu
https://evvel.org/sempozyum-ilhan-berk
-gezegeni-ykks-loca-21-kasim-2018



EVV3L’in İlhan Berk Çalışmaları
https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk
https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk/page/2
https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk/page/3
https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk/page/4
https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk/page/5

Eki
31
2018
--

Karma Sergi: “ÇOKLU İFADE” (8 Kasım-9 Aralık 2018) CKM, Kadıköy

Facebook Etkinlik Bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/573370753118807/


CKM’nin, 8 Kasım 2018- 9 Aralık 2018 tarihleri arasında izleyiciye sunacağı sergide, farklı anlatım biçim ve yöntemleri, değişik malzeme ve tekniklerle iş üreten, farklı disiplinlerden gelen ve farklı yönelişlerde olan, her biri kendi sanatsal serüvenlerinde varlıklarını ve yetkinliklerini kanıtlamış, yaptıkları işi ciddiye alıp, kafa yoran 20 önemli ve usta sanatçıyı bir araya getiriyor. Bu sergi, insan bedeninin-figürün zengin imge kaynakları içinde ve çevresinde dolanan, ona tanım getirmeye çalışan sanatçıların bir buluşma alanı olarak oluştu. Her biri özgün dünyası olan, yaşamı, insanı, kendi güncelini irdeleme yöntemi ve genel insansal hali ve dünyayı ele alış-kavrama biçimleriyle birbirinden ayrışan, farklı ifade biçimleriyle üreten sanatçıların, aynı zamanda genel insani durumla ilgili olarak, duyarlılıklarındaki yakınlık hissi bu serginin oluşturulmasının temel göstergesi oldu. Ağırlıklı olarak figür ve pentürün sorunlarıyla uğraşan sanatçılardan oluşan karma sergi, temsiliyet olanaklarını genişletmek, farklı dönemlerden ve anlayıştan sanatçıların, alternatif görünürlüğünü sağlamayı hedeflemekle birlikte, grup sergileri aracılığıyla yeni güç birlikteliklerinin önünü açmak, sanatçılar ve disiplinler arası diyaloğu geliştirmek, ortak projelerle yeni üretimlere katkıda bulunmak amacını da taşımaktadır. Bu bir araya geliş tesadüfi değildir. Sanatsal kaygılarının kesiştiği bir noktada ortaklaşan, farklı ifade biçimini tercih etmiş 20 sanatçının, yaratma süreçlerini de içeren “Çoklu İfade” başlığı altında bir araya gelme tercihi, serginin, sadece ifadeye aracılık eden bir şey olmaktan çıkıp, doğrudan ifadenin kendisi haline dönüşmesine yol açmakta. Dolayısıyla ifade ihtiyacının mutlak zorunluluğunu dayatan bir bilinç içermektedir. Günümüzün çağdaş sanat anlayışıyla iş üreten sanatçılardan oluşan bu sergi, günümüz sanatının bir kesitiyle ilgili bir tutanak görevi de görecektir kuşkusuz. Her şeyin yıkıldığı, yok edildiği ve yerine başka birşeyin konulmadığı, ötekileştirmenin had safhada olduğu bir dünyada, varolmak ve var etmek endişesi kaçınılmazdır. Kenardan seyretmek yerine sürece dahil olmak, müdahale etmek, elini taşın altına koymak sorumluluğu, paylaşmayı zorunlu kılmaktadır… Birlikteliği sanatsal bir eyleme dönüştürmeye ve iyimserliği korumaya, geleceğe dair bir öngörü ve ipucu olması, farklı bir algı ve değerlendirmeye yol açması arzusuyla… (Tanıtım Metni’nden…)


Düzenleme ve Organizasyon: NEZİHE BİLEN ATEŞ
Sanatçılar: AHMET SARI, ALİ KOTAN, ALTAN ÇELEM,
AYŞEGÜL SAĞBAŞ, BARIŞ CİHANOĞLU, BARIŞ SARIBAŞ,
BEYZA BOYNUDELİK, BURÇİN ERDİ, DİDEM ÜNLÜ,
FÜRUZAN ŞİMŞEK, GÖKHAN DENİZ, GÜLER GÜÇLÜ,
KEREM AĞRALI, MUSTAFA HORASAN,
MUSTAFA KARYAĞDI, NUR GÜREL,
NEZİHE BİLEN ATEŞ, SELAHATTİN YILDIRIM,
SERKAN YÜKSEL, SEYDİ MURAT KOÇ


Çoklu İfade / Selahattin Yıldırım


Çoklu İfade / Burçin Erdi


Çoklu İfade / Kerem Ağralı


“Yolumuzu Şaşırdık” / Gökhan Deniz

Eki
20
2018
--

Bekleyişler

“Bekleyişler” by Zy
Kadıköy, 2018

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com

 


“Bekleyişler” by Zy
Süleymaniye, 2018

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com

 

 

Eki
18
2018
--

Sergi: “TİNSEL KUŞATMA” (2 Kasım-22 Aralık 2018, Kare Sanat Galerisi)


Küratör: Rafet Arslan

Sanatçılar: Sadık Arı, Zeynep Beler, Betül Bolat, Canavar,
Gökhan Çiçek, İsmet Doğan, Elif Varol Ergen, Dilara Göl,
Alper T. İnce, Ece Nada, Onston, Gümüş Özdeş

Etkinlik/Konuşma: Esra Özkan, Ahmet Ergenç, Can Batukan
(17 Kasım Cumartesi, saat: 18:00)


“Bedenin coğrafyasında politik olanla erotik olan sürekli yer değiştirirler. Bir yerde bastırılan şey, aynı anda sonuna dek yaşanan ve hatta tüketilen şey haline gelir. Tıpkı gizil kılınan şeylerin aslında birer göstergeler imparatorluğu yaratması gibi… Aktöre ve inanç alanına yaslanarak her coğrafya da kendine menkul kurallarını kuran kamusal alan, aslında büyük bir tutarsızlık, riya ve çürüme yatağında debelenen bir çeşit kara kamudur. Bir yerde ne kadar ahlaktan bahsediliyorsa aslında toplumun derin çukurlarında istismar, beden ve onu giydiren kimliklere değin bastırma ve tahakküm; hatta sapıklık ve yoldan çıkmışlık o denli yoğundur. Toplumsalın kaosundan yani kentin içsel hegemonya ağları ve sürekli ona karşı kendini dayatan ama kentin tinsel yoksunluğunu kendi ikiyüzlü katılığında sürekli inşa eden taşradan, ancak doğaya ve onun usulünde doğal (yaban) olana yaklaştığımızda denetim ve kontrol ağlarından uzaklaşıp; bedeni ya da eti çıplak olarak idrak edecek noktalara varırız. Şimdi gündeliğin her yerini kuşatan ağın ya da bedene (ve zihne) eklemlenen teknolojinin yeni bir sınırsızlık elde edene değin insanı sınamaya başladığı, teknoloji çoktan bir aparattan önce bir çeşit uzva dönüştüğü bir zamandayız. Teknoloji, bir adım ötedeki gelecekte nano-teknoloji ve üç boyutlu yeni arttırılmış gerçeklik evrenlerinde etsel olana karşı kendi kapatma aygıtlarını kurmaya hazırlanıyor. Özellikle çağdaş sanatın yaşadığımız çağın git gide kararan, ağır gündemiyle topu sürekli taca attığını; soyuta ve dekoratif olana yaslandığını bir dönem de, tinsel olana geri dönmek için önce et’e çıplak bakmak, bedeni yeniden tartışmaya açmak önemli. Figür olan ve olmayan, etin bedenleşmesi, bedenin iktidarlaşması, tenin tini yiyişi bu tartışmanın menzilindedir. Teknoloji uzam ve sanal yaşamla iç içe geçmiş gündelik yaşamlarımızla, şimdi “etin fenomenolojisini” ameliyat masasına yatırma ve simülasyon evresinde “et imgesine” minör bir bakış atma vakti. Ya da “Hayaletin Eti” üzerine yeniden ve yeniden düşünmenin…” (Rafet Arslan)

Eyl
06
2018
--

“Kayıtsızlık, dili geçersiz kılıyor…”

(…)
Yalnızsın. Yalnız bir adam gibi yürümeyi, aylak aylak dolaşmayı, sürtmeyi, bakmadan görmeyi, görmeden bakmayı öğreniyorsun. Saydamlığı, hareketsizliği, varolmayışı öğreniyorsun. Bir gölge olmayı ve insanlara sanki hepsi birer taşmış gibi bakmayı öğreniyorsun. Oturur durumda, yatar durumda kalmayı, ayakta durmayı öğreniyorsun. Her lokmayı çiğnemeyi, ağzına götürdüğün her parça yiyecekte aynı manasız tadı bulmayı öğreniyorsun. Resim galerilerinde sergilenen tablolara sanki duvar parçalarıymış, tavan parçalarıymış gibi, duvarlara, tavanlara da yağlıboya resimlermiş gibi bakmayı öğreniyorsun, üstlerindeki hep başa dönen onlarca, binlerce yolu, amansız labirentleri, kimsenin çözemeyeceği metni, parçalanmakta olan yüzleri bıkmadan yorulmadan izliyorsun. (s.42-43)
(…)
Kayıtsızlık, dili geçersiz kılıyor, işaretleri anlaşılmaz hale getiriyor. Sabırlısın ama beklemiyorsun, özgürsün ama seçemiyorsun, müsaitsin ama hiçbir şey seni harekete geçirmiyor. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey talep etmiyor, hiçbir şey dayatmıyorsun. Hiç dinlemeden duyuyor, hiç bakmadan görüyorsun: tavanlardaki çatlakları, parkenin dilimlerini, yer karolarının desenlerini, gözlerinin çevresindeki kırışıklıkları, ağaçları, suyu, taşları, geçen arabaları, gökyüzünde bulut şekilleri çizen bulutları.(s.64)
(…)
Mutsuzluk üzerine atılmadı, üstüne çullanmadı; yavaşça sızdı, neredeyse tatlılıkla sokuldu. Büyük bir dikkatle yaşamına, hareketlerine, saatlerine, odana işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat, reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı, incecik, zorlu mutsuzluk, tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklarını, dizilmiş oyun kâğıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damlayan suyun içine girdi. Saint-Roch’un çanı her çeyrek saati vurduğunda onunla birlikte çınladı.(s.78)
(…)

Georges Perec
“Uyuyan Adam”, Çev: Sosi Dolanoğlu, Metis Yay. 4. Baskı, 2016

Tem
28
2018
--

“Dilin sürdürülebilirliği poetikanın gelişimine bağlıdır.” (Zafer Yalçınpınar)

“Bu gazete kupüründe ne yazdığını bilmiyorum. Japonca mı, hangi dilde onu da bilmiyorum. Ama, bu kâğıt parçasını toprağa gömünce bir bitki(çiçek) yeşeriyor; tohum alaşımlı, özütlü bir kâğıtta kelimeler, cümleler icat etmişler… Şiir dili:- dilin şiirle sürekli genişleyen ‘imgesel alan derinliği’ geliyor aklıma; “Sıkı şiir dediğimiz şey de bu kâğıdın özütü gibi olmalı!” diyorum kendime. Dilin tüm zamanlardaki yaşamını, salınımını ve varoluşunu düşünüyorum.* Sonuç şu: Tüm retorik katmanları (logos, ethos ve pathos) sürdürülebilirliklerini ‘imgesel alan derinliği’nin milimetrik(karınca adımlarıyla) gelişimine borçludur.”

Zafer Yalçınpınar
Temmuz 2018

* “Şöyle söylemekle sanıyorum, felsefeyle ilgili tutumumu özetlemiş oluyorum: Felsefenin aslında şiir olarak kurulması gerekir. Buradan da, bana öyle geliyor ki, düşüncemin ne denli şimdiye, geleceğe ya da geçmişe ait olduğu çıkar. Çünkü böylelikle, yapabilmek istediğini tam yapamayan biri olduğumu itiraf ediyorum.” (Ludwig Wittgenstein, Yan Değiniler, Çev: Oruç Aruoba, 6:45 Yay., 1999, s.23) Oruç Aruoba’nın Notu: Şiir olarak kurmak: “dichten”. Birçok başka dilde olduğu gibi, Türkçe’de de tam karşılığı olmayan bir fiil: Şiirlemek(?!)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
25
2018
--

Yavaştan başlıyoruz: UPAS, neşriyat!


“Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla UPAS neşriyatı oluşturduk! Sözün özü şu: Dijital yayıncılık alanındaki serüvenimize başlıyoruz. Detaylar için upas.evvel.org adresini ziyaret edebilir, şiirsel materyallerinizi ve kitap dosyalarınızı upasnesriyat@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

İlk kitaplarımız ile UPAS~zine‘in ilk sayısı, Eylül 2018‘de (pdf dokümanı biçeminde) yayımlanacak. Bakalım neler olacak! Tüm gelişmeleri instagram hesabımızdan (@upasyayin) takip edebilirsiniz.

Son olarak, şunu unutmayın; “ŞİİR, herkesi sevmek zorunda değildir!”

Görüşmek üzere…

Zafer Yalçınpınar
7/7/2018


Tem
25
2018
--

Wittgenstein’ın Ahlak Bilimi Eleştirisi: “…hiçbir ‘temel’ türden açıklamaya ihtiyacımız yoktur.”

(…) “Emin oluş, kesinlik hissine gelince: Bazen kendi kendime “Eminim ki saat…” derim ve bunu az çok kendinden emin bir ses tonuyla söylerim, vs. Eğer bu emin oluşun temelini soruyorsan; hiçbir temelim yok.”

Sahiden de Wittgenstein’ın ahlak anlayışına yönelen bazı çalışmalarda, tıpkı Wittgenstein’dan alıntıladığımız bu pasajda görüldüğü gibi, aranan temelin davranışımızın kendisinde olduğu noktasına dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla ahlakın temellendirilmesi konusundaki tartışma, buraya kadar aktardığımız noktalardan hareketle, göz önünde olanın, şimdi burada olan özgül tecrübenin, yani aslında basit ahlaki kesinliğin görülebilmesi meselesine gelip dayanır. Monk’un eserinde bu durum, şöyle ifade edilir:

“Sonuç olarak sadece “çalınması ile beste arasındaki ilişkilerdeki kuralı görmemiz” gerekir. Eğer bunu göremiyorsak hiçbir açıklama onu anlaşılır kılmayacaktır; eğer görebiliyorsak, o zaman açıklamaların gereksiz olduğu bir noktaya gelinir: hiçbir “temel” türden açıklamaya ihtiyacımız yoktur.” (…)

Gümüşhane Üniversitesi’nden Peyyamisefa Gülay‘ın akademik makalesinin tam metnini https://www.flsfdergisi.com/sayi25/239-253.pdf adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ludwig Wittgenstein ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
25
2018
--

“Eski Oda” by “AFRODEO”

“Sessizliğin dilbilgisinden
imgelemin özgürleşmesine
incelen bir viraj, gam…” (Zy)


Afrodeo’nun “Eski Oda”sı yayımlandı… Dinlemek için;
https://robonimarecords.bandcamp.com/album/eski-oda

Haz
14
2018
--

İmgelemin gücünü vurgulayan sıkı bir sergi; “SANDIĞIN 3 GÖZÜ”


“Çalışmalarına gerek sokaklardan gerekse galeri sergilerinden aşina olduğumuz sokak sanatçılarından Adekan, Ares ve Cins, “Sandığın 3 Gözü” adlı sergi ile Kasa Galeri’de güçlerini birleştiriyor. ”

Burcu Ezer‘in “ArtfulLiving” adlı web sitesi kapsamında Ares, Adekan ve Cins’le gerçekleştirdiği sıkı söyleşi ile sergiden görüntülere https://www.artfulliving.com.tr/sanat/sokagin-asi-ruhu-galeriye-tasiyor-i-15688 adresinden ulaşabilirsiniz.



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

May
09
2018
--

“Kahve Değirmeni” (Marcel Duchamp)

Marcel Duchamp’ın “Kahve Değirmeni” adlı eseri… (1911)

“(…)Kahve Değirmeni – Hareketin estetiği ile Durağan estetik bölümü tembel eylemin ve hareketsizliğin; eylemi, zamanı ve öznelliği yeniden düşünmemize nasıl imkan sağladığını anlamamıza yönelik. Duchamp’ın 1911’de resmettiği küçük ebatlı eser ‘Kahve Değirmeni’ durağan olanla hareketli olan eylemler arasındaki zamansal boyutu göstermesi açısından sanat tarihçilerin ilgisini çekmiş ve Duchamp’ı daha en başta avangartlardan ayıran bir yere konumlamıştır. Bu eserle beraber Duchamp şunu açık olarak söylemiştir: “Benim sermayem para değil zamandır.” Burada bahsettiği şey der Lazzarato, ölçülebilen ve biriktirilebilen zaman değil, aynı anda geçmiş, gelecek ve şimdiyi kuşatan üretimdir. (…)”

Aynur Kulak
Bkz: https://kitapeki.com/marcel-duchamp-ve-isin-reddi/

Nis
18
2018
--

“Kendim olmak diye bir kaygım yok…” (Bilge Karasu)

(…)
Kendim olmak diye bir kaygım yok galiba. (Gülerek) İşte nasıl yazıyorsam öyleyimdir diyorum herhalde. Bu da yine imgelere getirecektir bizi ama, kendim olmak diye bir kaygım yok, onu anlatmak çok güç. Nasıl tasarlıyorsam, nasıl yazıyorsam öyle oluyor. Kendim olmak, başka bir şey değil ki, çünkü onun dışında, onun ötesinde bir kendimlik yok ki, kendimlik burada söylediğimde, yazdığımda, yaptığımda.
(…)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 32
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
16
2018
--

“Yazmak” (Bilge Karasu)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 25-27
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
08
2018
--

Ezgiler Ezgisi’nden…

I.

1/
Ezgiler Ezgisi
Süleyman’ın
(…)

3/ (…)
ve bir ıtır gibi yayılıyor havaya adın
(…)

6/
Bakın bana karayım
çünkü güneş baktı yüzüme
(…)

15/
İşte güzelsin sevgilim güzelsin işte
gözlerin iki güvercin
(…)

17/
Sedirağaçları çatkı olmuş evimize
tavanımız selviler


III.
(…)

10/

Kim bu kadın
şafağa benzer karşıdan
Ay kadar güzel
Güneş kadar saf
sancak açmış ordu gibi korkunç
(…)

Ezgiler Ezgisi (Neşideler Neşidesi)
Eski Ahit, Çev: Samih Rifat, YKY, Mart 2018

Nis
01
2018
--

Dilin Gücü (Bilge Karasu)

Herhangi bir metnin ortaya çıkması, ilkin o dilin, o metni söyleyebilir hale gelmiş olması demektir; böyle bir metin varsa. Hem söyleyebilir hale gelmiş olması demektir, hem de bundan sonra buradan çıkabilecek olan birtakım başka metinleri de söyleyebilecek gücüllüğü bulmuş olması demektir. (…)

Bilge Karasu
“Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir”, Kırmızı Kedi Yay., 2017, s. 47
Söyleşi: Mustafa Arslantunalı


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
19
2018
--

Başıboş Bir Yolculuktan Notlar-2 (Fernando Pessoa)

(…)

155/ Bir bulmaca meraklısının ilgisiyle yaklaşıyorum hayata.

(…)

161/
Uçurumdur benim çitim
Ben olmanın ölçüsü yok.
(…)

163/
Ben bir kaçağım
Doğar doğmaz
Kendime hapsettim kendimi
Sonra kaçtım.
(…)

171/ Belki şöhrette bir ölüm ve gereksizlik tadı vardır; zaferde de çürük kokusu.

(…)

194/ Ben kendimle kendim arasındaki bu aralığım.

(…)

FERNANDO PESSOA
“Başıboş Bir Yolculuktan Notlar”, Kırmızı Kedi Yay., 5. Baskı, 2017
Derleyen ve Çeviren: Işık Ergüden

Ayrıca bkz: https://evvel.org/basibos-bir-yolculuktan-notlar-1-fernando-pessoa

Mar
17
2018
--

An. “bir zamanlar, bir”

An. “bir zamanlar, bir”
izlemek/dinlemek için:
https://youtu.be/ACUphjsz9ik


Doğaçlama grubu An., Tayfun Polat’ın lokomotifliğinde 23 yılı geride bıraktı. Her seferinde ayrı bir kadroyla çalan An.’ın yaklaşık 10 yıl sonra tekrar biraraya gelmesinin sebebi öncekilerden farklı. Elektrik gitarda Rammy Roo, elektrik basta Özün Usta ve oyuncaklarda Murat Mrt Seçkin’in ürettiği müzikler üzerine Tayfun Polat 2017 kışında çıkan son şiir kitabı ‘bir zamanlar, bir’i kargART canlıkarga serisinde düzenlenen Seretonin Gecesi’nde okudu.


Tayfun Polat, bir zamanlar, bir
Eylül 2017, 40 Sayfa, Şiir

Okumak için: https://bit.ly/birzamanlarbir

Mar
11
2018
--

Atlantis


“Atlantis” by Zy
Seferihisar, 2018



Tüm fotoğraflar; https://zaferyalcinpinar.tumblr.com


Şub
22
2018
--
Şub
20
2018
--

Başıboş Bir Yolculuktan Notlar-1 (Fernando Pessoa)

 

(…)

7/ (…) Yalnızlık tarzım benim şairlik.

(…)

9/ Üstün şair gerçekten hissettiğini söyler, vasat şair hissetmeye karar verdiği şeyi, alt düzey şair ise hissetmesi gerektiğine inandığı şeyi söyler.

(…)

26/
Ne zaman bitecek bu içsel gece, evren,
Ya ben, ruhum, ne zaman göreceğim günümü?
Ne zaman uyanacağım uyanık olmaktan?

(…)

46/ Benim ruhun karanlık bir burgaçtır, boşlığun etrafındaki uçsuz bucaksız baş dönmesi, hiçliğin içindeki bir deliğe doğru bir okyanusun sonsuz emilişidir. Bu suların, daha doğrusu bu girdabın içinde dünyada görüp işitebileceğim imgeler yüzer her zaman.

(…)

55/ Her şeyi, her biçimde hissetmeli.

(…)

69/
Beni şekillendiren hayal gücüdür.
Yolculuk etmem için elimden hep o tuttu.
Ben hep onun sayesinde sevdim, nefret ettim,
__________________konuştum, düşündüm.
Her gün onun penceresinden bakarım
Ve böylece her saat sanki benimmiş gibi gelir.

(…)

72/ Hiçbir dönemin duyarlılığı bir diğerine aktarılamaz. Ancak bu duyarlılığın kavranışı aktarılır. Biz, duyguyla kendimiz, zekâyla başkaları oluruz.

(…)

90/
Neden beklemeli?
-Her şey var,
Düşlenmeye hazır.

 

FERNANDO PESSOA
“Başıboş Bir Yolculuktan Notlar”, Kırmızı Kedi Yay., 5. Baskı, 2017
Derleyen ve Çeviren: Işık Ergüden

Oca
30
2018
--

“…çocuklar gibi olduklarını düşünüyorum, rüyayla uyanıklığı birbirlerinden ayırt edebildiklerini sanmıyorum.” (Jorge Luis Borges)

(…) Momigliano, örneğin, dizelerin müziğini, hecelerin tekrarlarını, vurguların yerleşimini analiz eder. O yüzden, İtalyancayı anlamasan da (İtalyanca farklıdır çünkü, tıpkı İspanyolca gibi köken olarak Latincenin diyalekti değildir), yorum yardımıyla anlarsın. Bunun bir dili çalışırken en iyi yöntem olduğunu düşünüyorum: İçeriklerden faydalanmak. Spencer, gramerin öğretilecek en son şey olduğunu söylerdi çünkü önemli olan dilin felsefesidir. Bir çocuk ana dilini sıfatların, isimlerin yamirlerin tanımlarıyla öğrenmez, tıpkı akciğerlerin şeklini çalışırken nefes almayı öğrenmediği gibi.(…)

(…) Metaforun şiirin temeli olduğu aklıma nereden geldi, bilmiyorum (aynı şey Lugones’in de başına gelmişti). Bu teorinin yanlışlığını kanıtlamak için metafordan yoksun tek bir güzel dize yeterli olurdu -dili oluşturan kaçınılmaz metaforlar haricinde bu dizeyi bulmak hiç de zor değildir. Dahası, bütün ülkelerin, neredeyse hiç metafor içermeyen halk şiirlerinden örneklere sahibiz. Metafor, yalnızca yüksek edebiyatta şiirin temel unsurudur. Şiir metaforla başlamaz; ilkellerin gerçek duyguyla figüratif duygu arasındaki farkı görebildiklerinden şüpheliyim. Bir defasında, Thor’un gök gürültüsü tanrısı olduğu düşünüldüğünde bu fikrin bile yeteri kadar karmaşık olduğunu yazmıştım. Olasılıklı Thor hem gürültü hem de kutsallıktı, biri diğerinden ayırt edilemiyordu. İlkellerin çocuklar gibi olduklarını düşünüyorum, rüyayla uyanıklığı birbirlerinden ayırt edebildiklerini sanmıyorum. (…)

JORGE LUIS BORGES
M.E. Vazquez’in Söyleşisi’nden… (Çev: Fırat Genç)
“25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler”
Kırmızı Kedi Yay., 2015, 1.Baskı, s. 65,68,69

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com