Şub
28
2021
--

“Usta Defteri” (Oruç Aruoba)


Oruç Aruoba, Usta Defteri
(Aktaran: Zafer Yalçınpınar)
UPAS Yayın, Şubat 2021, 18 Sayfa
Okumak için: bit.ly/ustadefteri


6:45 Yayın tarafından kitaplaştırılan
-özel eklentilerle genişletilmiş-
basılı nüshayı satın almak için tıklayınız…


Oruç Aruoba’yla gerçekleştirdiğimiz tüm görüşmelerin ayrıntıları -benim için-  ‘ustalık ile yaşama onuru’ kıymetini taşıyor. 21 Mayıs 2011 tarihinde yazımını tamamladığım bu defter, ustayla 8 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz görüşmenin notlarını içeriyor. (Zafer Yalçınpınar)



Önemli Notlar:

1/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Oca
07
2021
--

Post Dergi’de ULUS BAKER Dosyası


Post Dergi ekibi 2021 yılının ilk özel dosyasını yayımladı. Ulus Baker için gerçekleştirilen bu çalışma -içerik ve yönsemeler açısından düşünüldüğünde- bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı dosya olma özelliğini de taşıyor. Dosyanın detaylı içeriğine ve sunuş yazısına https://postdergi.com/dosya-no-4-ulus-baker/ adresinden ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dileriz. (Zy)

Eki
14
2020
--

“Siyahın hoyratlığı korkunçtur.” (Eugéne Ionesco)

(…) Siyahla beyazın bu zıtlığı, ya da bu çatışması diyelim, yeni bir deneyim değil. Ama ben şunu biliyor olmayı öğrendim: Beyazla siyah karşı karşıya geldiğinde beyaz ne kadar direnirse dirensin, bir köşedeki ufacık bir siyah, tüm gücüyle direnen beyaza daima baskın gelir, ondan daha güçlüdür, daha şiddetlidir. Siyahın hoyratlığı korkunçtur. Siyah bir sayfanın tam ortasına mavi bir çember ya da figür çizersem, mavi, siyah gelgitin içinde boğulur gider. Sözcüğün gerçek anlamıyla siyahın içine gömülür, orada kemirilir, hastalanır, öldürülür. (…)

Siyah sanki beyazın içine nüfuz ediyor. Beyaz sabit. Bu halde, sayfayı döndürecek olsam, hangi tarafından olursa olsun, beyaz aynı rolü oynar, sabitlik, siyahın durağı, siyahtan ayrılır, oysa kırmızı bir yarım çember çizecek olsam, siyahla oynamaya başlar, hatta kendi oynunu oynar, tuzağa düşme riskine girer. (…)

Fakat her şeyden önce yapmak ya da yapmak istediğimiz şeyi yapabilmek. Yapmaya başladığım şey başka, vardığım şey başka oluyor. Genelde daha iyidir böylesi, tercih sebebidir, yeter ki ritim mevcut olsun. Ritim her şeydir. İşte bu yüzden, bir kere daha söylüyorum, elin yaratmasına müsaade etmek lazım. (…)

Eugéne Ionesco
“Siyah ve Beyaz”, Çev. Ayberk Erkay, YKY, 2020, ss. 9,12,14

Eyl
11
2020
--

“Şegaf” (Zafer Yalçınpınar)


Şegaf, Zafer Yalçınpınar
UPAS Yayın, Eylül 2020, 32 Sayfa
Okumak için: https://upas.evvel.org/segaf.pdf


Bir dağın kesitini alıyormuş gibi düşünelim onu. Zafer Yalçınpınar, kelimelerin omurgasına -yani dağın merkezine- iniyor ve oradaki madenden/özütten tanımlamalar sunuyor bize… Yanarak, kavrularak, kendini yakarak! Velhasıl tüm mesele şu; anlamını bulamamak… Heyhat! Bir ağacın gövdeden çatırdayışı, henüz kapanmış bir mezardan gelen o “güm” sesi, sabahın o gri yalnızlığı yüzümüze dikmesi… Heyhat! Şegaf!
(Emir Alisipahi)


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Eyl
07
2020
--

Upas Şiir: “Kadıköy’den Son Çıkış” (Rafet Arslan)


Kadıköy’den Son Çıkış, Rafet Arslan
UPAS Yayın/Şiir, Eylül 2020, 26 Sayfa
Okumak için: bit.ly/kadikoysoncikis


“Bu kitap Rafet Arslan‘ın gayriresmî -ve kişisel- Kadıköy tarihinin saf şiire dönüşmüş ahvalidir. İmgelemin Özgürleşmesi’ne güç veren sanatçı dostlarıyla birlikte Rafet Arslan, Kadıköy’den Son Çıkış‘taki tükeniş ânında her şeyin -evrenin bile- acıyla biçimlenen yıkımını omuzluyor!” (Zy)


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Tem
17
2020
--

“Zamana Düşüş” (E.M. Cioran)


(…) İnsanın her saniye insan olduğunu hatırlaması iyi değil. Kendi üzerine eğilmek zaten kötü; saplantılı bir işgüzarlıkla türün üzerine eğilmek ise daha beter: İçebakıştaki keyfi sefilliklere nesnel bir zemin ve felsefi bir haklılık atfetmek bu. Benliğimizi ezip öğüttükçe, bir kaprise kurban olduğumuzu düşünmekten medet umarız; bütün benlikler bitmek bilmez bir geviş getirmenin merkezi haline gelir gelmez, bir dolambaç üzerinden kendi durumumuzdaki mahzurları umumileşmiş buluruz; kendi kazamız evren düzeyinde geçerli durum, kaide mertebesine erişir. (…)

(…) Önce var olmanın ham gerçeğindeki anormalliği, sonra özgül durumumuzdakini idrak ederiz: İnsan olma şaşkınlığından önce, olma şaşkınlığı gelir. Mamafih şaşakaldıklarımızın ilk verisini halimizdeki uygunsuzluk oluşturuyor olmalı: İnsan olmak, sadece olmaktan daha az doğal. İçgüdüsel olarak hissederiz bunu; nesnelerin mutlu mesut uykusuyla özdeşleşmek için kendimizde… (…)

E.M. Cioran
“Zamana Düşüş”, Çev: Savaş Kılıç
Metis Yay., Temmuz 2020, s.11-13


Ayrıca bkz: https://evvel.org/?s=cioran

May
11
2020
--

Upas’ta: “Erkenci Kara Delik, ZNX” (Şahin Çetin)


“Erkenci Kara Delik, ZNX”, Şahin Çetin
Upas Yayın’da; https://upas.evvel.org/?p=1258


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

May
06
2020
--

“Özlem bütün duyguları taşır -onların bir özetidir.” (Oruç Aruoba)


77.

Özlem , bütün öteki duygulardan bir ölçüde pay alır, onların şu ya da bu yanını içine katar; çünkü, özleyen ile özlenenin geçmiş birlikteliklerinde yaşanmış duygular -demek ki, özleyenin bütün duyguları- özleyen özleneni tasarımında çağırınca , depreşip, harekete geçip, katılırlar, özleme.

Özlem bütün duyguları taşır -onların bir özetidir.

[Kişi bütün duygularıyla -duygusallığının bütünüyle- yaşamadığı ilişkiler kurduğu kişileri özlemez : kısmî ya da eksik ya da gelişigüzel bir duygusallıkla yaşanmışlar, özlem konusu olmazlar.]

Oruç Aruoba
“Uzak”, Metis Yay., 3. Baskı, 2002, s. 97


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
25
2020
--

TOPRAĞIN TUZU (Sebastião Salgado)


Yakın tarihimizin bazı büyük olaylarına, uluslararası çatışmalara, kıtlık ve toplu göçlere tanıklık etmiş olan belgesel fotoğrafçı Sebastião Salgado bu kez, modern uygarlık tarafından zarar görmemiş görkemli toprakları keşfe çıkıyor. Salgado’nun keşif yolculuklarına katılan fotoğrafçı oğlu Juliano Ribeiro Salgado ile Wim Wenders’in yönetmenliğini yaptığı 2014 yapımı film, gezegenin güzelliğine adanmış bu kapsamlı fotoğraf projesine odaklanıyor. Ayrıca, Salgado’nun hayatı, 40 yıllık üretimi, oğluyla olan ilişkisi ve aile hayatından kesitler aktarıyor. “The Salt of the Earth” [Toprağın Tuzu], 50. Dünya Günü kapsamında 21 Nisan-10 Mayıs tarihlerinde Türkçe altyazılı olarak SALT Online Vimeo kanalında izlenebilir. (Tanıtım Bülteni’nden…)


Bkz: https://saltonline.org/tr/2234/cevrimici-gosterim-the-salt-of-the-earth-topragin-tuzu

Nis
05
2020
--
Oca
23
2020
--

Biles Öcal’ın Portreleri

Ressam Biles Öcal‘ın vefatından dün haberdar oldum ve çok üzgünüm. Kendisini şahsen tanımıyordum, fakat Öcal’ın eserlerindeki şiirsel güçle -2001 yılında- Karşı Sanat kapsamında gerçekleştirdiği portreler sergisinde tanışmıştım. Öcal’ın tüm eserleri, kendine özgü ve çok kıymetli bir “bulanık denge”yle donanmıştır. Hem teknik açıdan, hem de yansıttığı duygulanımlar açısından Öcal’ın eserleri kuvvetli bir şiirsel yükü taşıyor… Onun sanatsal izleğine, imgelerine ve görüngülerine tanık olmaktan gurur duyuyorum. (Zy)



Mart 2001, Karşı Sanat Çalışmaları
Biles Öcal Sergi Kataloğu‘ndan…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
26
2019
--

Görsel Fonetik


“Görsel Fonetik” by Zy
Afyon-Sandıklı, 2019

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com


Eki
21
2019
--

“Zor/Konuşma” (Sönmezışık – Yalçınpınar)


Zor/Konuşma,
Emrah Sönmezışık – Zafer Yalçınpınar
UPAS Yayın, Ekim 2019, 18 Sayfa
okumak için: bit.ly/zorkonusma


Emrah Sönmezışık ve Zafer Yalçınpınar, ‘şiirde yenileşim’ başlığına odaklanarak düşünsel bir yolculuğa çıkıyor. ‘Zor’ adını verdikleri bu derinlikli diyalog, mevcut şiir dilinin gelişim imkânlarına dair ilginç bir irdeleme oluşturuyor.


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Ağu
20
2019
--
Ağu
05
2019
--

Yalnız ve İsimsiz Sessizlik (Max Frisch)

(…)
Nefes nefese kalmış dağcıyı zirvede karşılayan olağanüstü bir sessizlik, onu hiç beklememiş olan, oraya gelişini hiç umursamayan ve bu haliyle onu ürküterek şaşırtan bir sessizlik; o amacını yerine getirmişken ve bununla gurur duymak isterken hırsı tanımayan bir sessizlik…

(…)
Sanki düşünceler tümüyle çözülüp gidiyor; sessizlik dünyanın üzerinde yer etmiş, insan sadece kalbinin çırpınışını ve beraberinde kulağının içine doğru uğuldayan rüzgârı duyuyor. Bir an kayanın etrafında süzülen küçük, siyah bir kuzgun tiz çığlıklarla uzaklarda kayboluyor ve geriye çevresindeki tüm hayatı, her çığlığı sanki hiç olmamış gibi yutan bu yalnız sessizlik kalıyor; bu isimsiz sessizlik belki Tanrı’nın ya da hiçliğin kendisi.

Dağcının katlanabileceği bir şey değil bu sessizlik.

(…)
Belki de çok duru bir vicdan gerekiyor böylesine duru bir sessizliğe katlanabilmek için; yoksa insanın hayatı boyunca itinayla inşa ettiği, üzerine titrediği ne varsa bir saat içinde çöküp dağılabilir, belki de kahramanca nitelenen hırsın kibirden başka bir şey olmadığı, sadece kaçış olduğu ortaya çıkabilir; insan orada uzun süre oturursa geriye sadece kara bir leke, insanın sezdiği ve eskiden beri her daim korktuğu, yüzlerce teşebbüsle üstünü kapatmaya çalıştığı, yüreğin esas yalanlarından biri kalır, çünkü insanın cesareti yoktur açık bir içgörüye, gerçek bir değişime.

(…)

Max Frisch
“Sessizliğin Yanıtı”, Çev: Saliha Yeniyol
Kolektif Kitap, 1.Baskı, Haziran 2019, ss.22-24

Haz
13
2019
--

Galata Çıkmazları



“Galata Çıkmazları” by Zy
Galata, 2019

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com


Ayrıca bkz: Hezârfen’in Hikâyesi



May
26
2019
--

Duvarda: “Gözler”

by adekan
Erenköy, 2019

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com


“Gömüt”
Erenköy, 2019

“Kolektif İmgelem”
Erenköy, 2019

“Göz”
Şaşkınbakkal, 2019

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

May
23
2019
--

“Bu incecik şimdiki anda unutmadığı çeşit çeşit şey var.” (Max Frisch)

(…)

Max Frisch
“Montauk”, Çev: İlknur Özdemir
YKY, 1. Baskı, 2019, s. 68

Mar
24
2019
--

“Ulus Baker’in Ölüm Yıldönümü Vesilesiyle: Kültür Endüstrisi Üzerine Yeniden Düşünmek” (Halil Duranay)

Ne diyordu Nietzsche; kötü okur yağmacı ordulara benzer: işine yarayan birkaç şeyi alır, geri kalanını kirletip bozar, metnin bütününe hakaret eder…

Felsefe çevirileri, Türkçe mevzu bahis olduğunda genelde sorunlar doğurur. Bu sadece Türkçe için geçerli mi, bundan emin değilim ancak bazı dillerin felsefe için şanslı olduklarını biliyorum bilhassa Fransızca, Almanca ve İngilizce. Felsefe çevirisi tartışmaya açıldığında sıklıkla çeviri probleminin çevrildiği dil ile alakalı olduğu savlanır yani o dilin çevrilen felsefe metnini yeniden söylemek için yeterli olmadığına işaret edilir. Yıllar evvel bu işin ehli, hem titiz bir çevirmen hem de sağlam bir felsefeci olan bir ustayla bu meseleyi konuştuğumuzda, böyle bir argümanın yersizliğinden bahsetmişti. Ona göre her metin her dile çevrilebilir, yeter ki oradaki derdi anlatmayı becerebilmek önemli olan. Ben de yıllardır çeviri ile uğraşan biri olarak, çevirdiğim metinlerde bu bakış açısını benimsedim. Nihayetinde çeviri bir devşirme işidir, bir dilde olan sıkıntının başka bir dilde yeniden söylenmesi becerisi. Barthes’ın ‘söylence’ için söylediği kritik bir lafı aklıma geliyor; söylence bir sözdür, söz ise aynıdır önemli olan o sözün söylenme biçimidir. Bu yazıyı yazmaya niyet etme sebebim; tam da böyle bir söyleme biçiminin eşiğini zorlamak.

Bazı dillerin felsefe için şanslı olduklarını söyledim ama bu şans o dillerin yapılarının diğer dillerden daha güçlü olduğundan değil, o dilde düşünce üretiminin çokluğundan ve dilin bir düşünce kanonuna ev sahipliği yapmasından kaynaklanıyor. 21. Yüzyılda Fransızca’nın gücü şüphesiz, dille oyun oynayan Deleuze, Baudrillard, Foucault, Lyotard gibi post modern devlerin bu dilin sınırlarını genişletmelerinden gelir. Ayrıca Dada, Gerçeküstücülük ve Durumculuk gibi çerçeveleri kıran avangard akımların da bu dili tohumlaması var. Almanca’nın gücünde de Hegel, Kant, Nietzsche, Marx, Weber, Heidegger gibi isimlerin dile ektikleri ve yine erken Dada’nın bu dilde çok sayıda yazılı metin sunmuş olması var. Edebiyat bilhassa şiir, bu dillerin çepherini hep zorlamış, dilin sınırlarını uçlara taşımıştır. (…)

Halil Duranay


Makalenin tam metnini https://halilduranay.wordpress.com/2015/07/13/ulus-bakerin-olum-yildonumu-vesilesiyle-kultur-endustrisi-uzerine-yeniden-dusunmek/ adresinden okuyabilirsiniz.

Mar
23
2019
--

Kendini Anlatan: “Baharsız”


“Baharsız” by Zy
Fenerbahçe, Mart 2019

Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com


Mar
14
2019
--

Pİ SAYISI: Mükemmel bir KAOS!

Kanadalı (Bio-informatic) Bilimci Martin Krzywinski 0’dan 9’a kadar sayılara spektrumdaki renkleri verdi ve Pi sayısının kuyruğundaki her rakamı merkezden dışarıya doğu genişleyen bir çember üzerinde bu renkli noktalarla belirledi. Merkezde 3 var ve Pi’deki virgülün arkasındaki rakamlar(kuyruk haneleri) renkli noktalar halinde devam ediyor.


Pİ SAYISININ HESAPLANMASI

(…)Matematikçiler bu işin peşini bırakmıyorlar. Yüzyıllardan beri pi’nin daha hassas hesaplanması için yaklaşımlar ve formüller aramışlar. Arkhimedes pi’nin 22/7 ile 223/71 arasında olduğunu bulmuş. 5. yüzyılda Çinli astronom Tzu-Chung pi için en yakın kesir olarak π= 355/113’ü kullanmıştır. (hata 10 milyonda 1 den küçüktür) Şimdiye kadar bulunan en başarılı kesir ise, milyarda 1 hata ile π=103993/33102’dir.

Avrupa’da Matematik biliminin dev adımlarla ilerlediği 17 ve 18. yüzyıllarda ünlü matematikçiler pi sayısının daha hassas hesaplanması için analitik formüller geliştirdiler. Bunlar içerisinde en zarif formülü geliştiren İngiliz matematikçi John B. Wallis (1616-1703) oldu:

π/2 = [(2×2)/(1×3)] x [(4×4)/(3×5)] x [(6×6)/(5×7)] x (…)

Bu formülde ne kadar çok çarpan kullanılırsa pi sayısının gerçek değerine o kadar yaklaşılmış oluyor. (Wallis aynı zamanda sonsuz işaretini ∞ matematiğe hediye eden insandır.) Bu ve buna benzer başka dizi formüller kullanılarak 1837’de 152 basamak hesaplanmıştı. 1841’de 208., 1853 te 440. ve 1907’de William Shanks tarafından 707. basamağa kadar pi sayısı keşfedilmişti. Ancak bu hesaplamalar aylar, yıllar sürüyordu.

20. yüzyılın başında sahneye Hindistan’dan bir matematik dahisi çıktı: Srinivasa Aiyangar Ramanujan (1887-1920) Genç yaşta veremden ölen bu sıra dışı matematikçi hemen hiç kimsenin anlayamadığı bir algoritma(hesaplama yöntemi) geliştirmişti. Ramanujan pi sayısı için bulduğu formülünü maalesef kanıtlayamadan öldü. Bu formülün kanıtlanması, geliştirilmesi ve modern bilgisayarlar aracılığıyla uygulanarak milyonlarca hanenin hesaplanması Ukrayna’dan David ve Gregory Chudnovsky kardeşlere nasip oldu.

Bilgisayarların yüksek hızlara erişmesi ile bu konu uluslararası bir yarışa dönüştü. Chudnovsky kardeşlerin 1989’daki 8 milyar haneli pi rekorunu çok geçmeden 1997 de Japon Takahashi 51 milyara çıkardı; Bilgisayar bunun için sadece 30 saat hesaplama yapmıştı. ardından Fransız matematikçi Fabrice Bellard basit bir makine ile 2,7 trilyona çıkardı rakam sayısını.

Şu anda Dünya rekoru 3’ün arkasında 10 trilyon hane ile Japonya’dan Shigeru Kondo ve Alexander Yee ikilisine ait. Japonların saniyede 10 milyon işlem yapan bu hızlı ‘made in Japan’ makineleri ile 10 trilyon hanenin hesaplanması 371 gün sürdü. 10 trilyon haneli bir sayıyı hayal etmek bile çok zor. Rakamları en küçük 8-punto ve sıkı aralıklarla bir A4 kağıdına yazsak, arkalı önlü bir A4 kağıdı en fazla 30 bin rakam alır. 10 trilyon rakamın yazıldığı A4 kağıtlarını üst üste koysaydık (100 kağıdın kalınlığı 1 cm. hesabıyla) bu kâğıt yığını 33 km yüksekliğe erişirdi. (…)

Mar
09
2019
--

‘Birkaç kuşak sonra, örgütlü insan toplumu diye bir şey kalmayabilir’ (Noam Chomsky)

(…)
Peki propaganda modelinde belirlediğiniz türden filtreler medyanın bu konudaki tutumunu açıklıyor mu yoksa başka faktörler de mi söz konusu?

Noam Chomsky: Son derece şeffaf bir şekilde açıklıyor. Büyük şirket işletme modeline göbekten bağlılar: yani yarın kar etmeniz gerek. Ve ekonomi büyümeli. Ne türden bir büyüme olduğu umurlarında değil, sadece büyümek zorunda. Bu şekilde içselleştirmiş durumdalar. Dolayısıyla, evet, reklam verenlerin etkisi var ve kendilerinin de bir şirket olması çok belirleyici. Ama ondan daha derin olan şey, George Orwell’ın vurgusu, ki ben hafife alındığını düşünüyorum (ve Rızanın İmalatı kitabında ele almadık aslında bunu). Hayvan Çiftliği’nin önsözünü okudunuz mu bilmiyorum. 30 yıl sonra orijinal yazıları bulunduğunda keşfedildi. Kitapta İngiltere halkına hitap ederek diyor ki, ‘Bu kitap totaliter düşman üzerine bir taşlama elbette.’ Ama sonra şöyle devam ediyor: ‘Ama kendinizden çok fazla emin olmayın. Özgür İngiltere’de, fikirler zor kullanılmaksızın bastırılabilir.’

Orwell bazı örnekler veriyor ve iki cümlelik bir açıklama yapıyor. Biri basının zengin adamların elinde olduğu ve bu adamların belirli fikirlerin ifade edilmemesini istemek için her türden çıkarı olduğu. Diğeri ise temel olarak ‘iyi eğitim’ ile ilgili. En iyi okullara gidiyorsanız, Oxford ve Cambridge’den mezunsanız, belirli şeyleri söylememenin – hatta artık düşünmemenin – daha iyi olduğu anlayışını içselleştirmişsiniz demektir. Bu, Gramsci’nin “hegemonik sağduyu” dediği şey haline gelmiştir, hiç lafını etmezsiniz belli şeylerin. Ve bu, bu şeylerin nasıl içselleştirildiği, çok büyük bir faktör. Bunları gündeme getiren insanlara deli gözüyle bakılır. (…)


Söyleşinin tam metnine https://dunyadanceviri.wordpress.com/2019/03/09/noam-chomsky-birkac-kusak-sonra-orgutlu-insan-toplumu-diye-bir-sey-kalmayabilir/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com