Haz
13
2012
0

Azınlık-Oluş ya da Şair-Oluş (U. Aydoğdu)

Belki de “doğru olmayan sözcükleri” bulmamız gerekiyor. Oluşları, akışları, akışkanlıkları var edecek sözcükleri. “Bir üslup, kendi ana dilinde kekelemektir. Bu çok güçtür, çünkü bu tip bir kekelemenin gerekliliği olmalıdır. Bu, sözlerinde kekeme değil, kendi dilinde kekeme olmaktır. Ana dilinde yabancı gibi olmak. Bir kaçış çizgisi yapmak.” Örneğin, Ece Ayhan, azınlık-oluş ya da şair-oluş’tur. Türkçede müthiş bir ‘yabancılık’ icat etmiştir.

Dil, hiçbir zaman homojen bir sahada hareket etmez. Bir heterojenlik coğrafyasında hareket edebilmek için sık sık kızarıp bozarmak gerekir değil mi? Kekeleyen bir şiir oluşmak, işte güç olan budur. “Tek dilde bile ikili olmamız gerekir, kendi dilimizde bile ergin olmayan bir dilimiz olmalı, kendi dilimizde azınlık bir dil yaratmalıyız. Çok dillilik, her biri kendi içinde bağdaşık (homojen) olan birçok sistemin sahip olduğu şey değildir; kaçış çizgisi veya değişim çizgisi bir sisteme bulaşır ve onun bağdaşık (homojen) olmasını önler.” Örneğin Cemal Süreya, San adlı şiirinde “Seni kucağıma alıyorum / Tarifsiz uzuyor bacakların” derken Türkçeden “bir başka dil çıkartır.” Proust’un dediği gibi “Güzel kitaplar yabancı dildeymiş gibi yazılmışlardır.”

Edip Cansever, Masa’ya “azınlık oluşunu” koyar. Azınlık olmasa masaya “biranın dökülüşünü” ya da “ekmeğin yumuşaklığını” ya da “üç kere üçün dokuz etmesini” koyar mıydı hiç? Masaya konan onca şey “azınlık oluşun” ürettiği şeyleridir.

“Azınlık oluşun” içinde insanın ‘kendi oluşu’ vardır. Diğer bir deyişle insanın ‘kendi oluşu’, “azınlık oluş”tur. “Bir sakarlık” ya da “bir sıhhat eksikliği” ya da “bir zayıflık” ya da “hayati bir kekemelik” icat etmek… Yaşamda “birinin çekiciliğini belirten” neyse yazının kaynağında da üslup olarak bunlar vardır. Bizi bir şiire ya da bir insana götüren ‘çekerler’ yoksa ne şiirin ne de insanın çekiciliğinden bahsedemeyiz. Bizi çekerler, çünkü onlardaki “azınlık oluşu” hemen fark ederiz. Onlara yeterince keskinlik veren bu güç “kendi kendisini doğrulayan yaşam gücü”dür ve “bu güç hiç bıkmadan, sebatkârlıkla yaşamı doğrular.” Öyle değil mi “dörtnala sevişmek lazım”dır. Sonra “sen çıkarıp utancını duvara asarsın” ve “ben masanın üstüne koyarım kuralları”. Bu dizelerde[1] hem nazik hem de güçlü bir yan var. Çoğu zaman etrafından dolaştığımız yaşam bizden bir ‘oluş hamlesi’ ister.

Nietzsche, “Nevrozlunun tersi olan nazik, sağlıklı ve iyi yaşamlı”, şöyle diyordu: “Öyle görünüyor ki sanatçı ve özellikle filozof bulunduğu çağın içinde rastlantıdır… Onun ortaya çıktığı yerde, hiç atlamayan doğa, birdenbire ileriye doğru sıçrar ve bu neşenin sıçramasıdır.” Böylece “doğa ilk defa bir sonuca vardığını anlar.” Işıklar yanar. “Zorunlu olarak galip gelen bir zar darbesidir bu.” Ah, zarlar yuvarlanıyor işte. Bunun tadını neyle kıyaslayabilirim? “Bütün” den çalınan bir öpüşmenin hazzı işte – daha ne -, burada “… zurnanın ucunda yepyeni bir çingene”[2] ye rastlanır. Gökyüzü çileklerine, dalgalanmalara, mini minnacık çakıl taşlarına benzeyen olaylara, korkulara, titremelere rastlanır.

Zaten, “Rastlamak kapmaktır, çalmak.”

Uluer Aydoğdu
“denizsuyukasesi”, temmuz- eylül  2009, sayı 39

 

[1] “Sen çıkardın utancını duvara astın/ Ben masanın üzerine koydum kuralları” Dizelerin aslı böyledir. Önceleyin/ Üvercinka/ Cemal Süreya.

[2] “Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene” Gül/ Üvercinka/ Cemal Süreya.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları”na https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
07
2012
0

Adalar’da Lefter Kupası ve Lefter Sergisi

7-8 Temmuz 2012 tarihlerinde; Adalar Vakfı, Adalar Belediyesi ortaklığı ve Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ile Kınalıada Spor işbirliğiyle, Kınalıada Jarden‘de “Lefter Kupası” düzenlenecek… Çok şenlikli olacağa benzer…

*

Kınalıada Jarden’de…
Ayaktakiler: Karnik Gemerekoğlu,???, B. Garbis İstanbullu,
Ardaş, Recai Ağartan, Varujan Aslanyan
Oturanlar: Altan, Lefter K.Andonyadis,Necdet,Yorgo Dimitrioğlu

*

Kınalıada Jarden’de…
Ayaktakiler: Çakıl Aykaç, Lefter K.Andonyadis, İdareci Acar (arkada), Recai Ağartan,
Yoakim, Vartan Tetikbaş, Nevzat İlter ve Orhan Yalçınkaya
Oturanlar: Vural Yalçınkaya, Toto Kazakos, Aleko, Taki Nikolaidis

Not: Fotoğraflar ADALI Dergisi’nin Mayıs 2012 tarihli 83. sayısından alıntılanmıştır.

*

LEFTER SERGİSİ

Adalar Müzesi Büyükada Çınar Sergi Alanı
Açılış: 24 Haziran 2012 Pazar, Saat:17:00
Küratör: Ersin Salman
Tasarım: Erkal Yavi

Bkz: https://www.adalarmuzesi.org/cms/sergiler/guncel-sergiler/lefter-biz-bu-memleketi-seninle-sevdik

Haz
04
2012
0

Sait Faik’in Burgaz Adası’ndaki Müze-Evi

“Adalı” Dergisi’nin, Mayıs 2012 tarihli 83. sayısında, Sait Faik’e ilişkin bazı haberler müjdeleniyor; Sait Faik’in yaşamını geçirdiği ve 20o5 yılından bu yana kapalı olan müze-evin, önümüzdeki günlerde ziyaretçilere açılacağını öğreniyoruz. Ayrıca, müze-evin bahçesinde bulunan Sait Faik heykelinin Kalpazankaya’ya, -asıl yerine- taşınmış/taşınıyor olması da son derece sevindirici… (Zy)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sait Faik ” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

May
19
2012
0

On yıl sonra… Ece Ayhan… Hareketliliği…

“Hay Hak! Ece Ayhan Yaşıyor Dom!”

*

Önümüzdeki Temmuz ayı (2012) itibariyle Ece Ayhan’ın vefatının ardından 10 yıl geçmiş olacak…

Edebiyat ve yayın dünyasında Ece Ayhan’ı düşünmek, anmak -belki de anlamak ve anlatmak- kapsamında yoğun bir gayretin,  hareketliliğin oluştuğunu görüyorum: Örneğin, YKY’nin Kitap-LIK Dergisi Mayıs 2012 tarihli 160. sayısında “Ece Ayhan: On yıl sonra…” başlıklı özel bir bölüm hazırlamış. Bunun dışında, Ankara’dan, Eren Barış, Ece Ayhan hakkındaki araştırmalarını ve buluntularını her geçen yıl daha da sıkı bir şekilde paylaşıyor; geçen sene yayımlanan “Kardeşim Akif” adlı kitabın arkasından “Ece Ayhan Çağlar Anlatıyor” adlı kitap da Eren Barış’ın editörlüğünde Dipnot Yayınevi’nden yayımlandı. Tüm bu gayretleri/yayınları son derece olumlu ve faydalı buluyorum. Nihayetinde bu yayınlar, “Altın Günü” benzeri mikrofon arkası kırıtışlardan ve podyumvari toplaşkalardan/ etkinliklerden filan çok daha geçerli bilgileri ve ilgileri içeriyor. Eren Barış’ın yapıp ettiklerini -en başından, Poelitika’dan beri- çok önemsiyorum. Kitap-LIK’ta yer alan özel bölüm de önemli… Kitap-LIK’ın Mayıs 2012 sayısındaki özel bölümü “genel hatlarıyla” beğendim, ancak, bölümde dikkatimi çeken birkaç “kilit” nokta var. Bunlara itiraz etmek, değinmek zorundayım. (Önümüzdeki günlerde -Haziran ayı içerisinde- bu konuyu ele alan bir yazı için hazırlıklara başladım. “Madem öyle, iki kelâm da ben edeyim…” diye düşünüyorum. )

Ece Ayhan’ın poetikasını doğru bir “sezgisel alan derinliği”nde algılamak ve “İmgelemin Özgürleşmesi” yolunda Ece Ayhan’ın önemini/uzgörüsünü bulmak için birçok gayret var. Beğeniyorum bu gayretleri, arama çalışmalarını, coşkuyla karşılıyorum… Çünkü Ece Ayhan’ın unutturulamayacağı, Yeni Sinsiyet’in kifayetsiz muhterisleri tarafından yürütülen “Ece Ayhan’ı unutturmak, kullanmak veya yanlış anlatmak/tanıtmak” gayesinin gerçekleşemeyeceği gün gibi ortada…  Zamanında, bahsettiğim tehlikeli gayeyi engellemek için elimizden geleni yapmıştık. 2007’de her türlü zorluğa ve imkânsızlığa rağmen Eren Barış’ın var gücüyle derlediği “Poelitika” adlı kitap ilk fişekti. Sonrasında (Kadıköy) Underground Poetix’in ilk sayısındaki “Ece’mize” bölümü, Erdoğan Kul’un doktora tezi, verdiğimiz  söyleşiler, 2008’den bu yana Evvel Fanzin kapsamında biriken Ece Ayhan İlgileri veya “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı sitedeki efemeralar, korkusuz ve yeni çatlak sesler bu mücadelenin kilometre taşlarıydı. Şimdi, mücadele başka kilometre taşlarıyla, başka buluntularla, belki de başka “sahici insanlar”ın sahici gayretleriyle devam ediyor, edecek…

Sonuçta, 2012’de geldiğimiz noktadan, görüntüden -şimdilik- memnunum.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerine https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

May
14
2012
0

Sanat Bağımsız mı? /3/ (Fırat Arapoğlu, İnsel İnal, Rafet Arslan)

“Bağımsız ve Birlikte” mottosuyla ilki gerçekleşen “İkametgâh Kadıköy” etkinlikleri kapsamındaki -3 Şubat 2012, Kadıköy Dunia’daki-  “Sanat Bağımsız mı?” başlıklı panelde Fırat Arapoğlu, Rafet Arslan ve İnsel İnal’ın cesaretle dile getirdiği bazı konuları çok önemsiyorum. Karga Mecmua, Mayıs 2012 sayısında konuşmanın üçüncü bölümünü yayımlamış; https://zaferyalcinpinar.com/sanatbagimsizmi3.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Diğer Bölümler:

1. Bölüm için bkz: https://evvel.org/sanat-bagimsiz-mi-1-firat-arapoglu-insel-inal-rafet-arslan

2. Bölüm için bkz: https://evvel.org/sanat-bagimsiz-mi-2-firat-arapoglu-insel-inal-rafet-arslan

May
10
2012
0

55 Yıldır Yeniden Ölen Adam: “Sait Faik”

S.H. Dergisi: Sait Faik sağ olsaydı, kendi adına kurulan bu armağanı üç yıldan beri kazananlar için ne derdi?

Ece Ayhan:
Sait Faik sağ olsaydı, herhalde; “Yahu teselli mükafatı mı bu?” derdi.


Mart-Nisan 1957 tarihli “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinde yer alan “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyayı tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Salim Şengil’in yönettiği “Seçilmiş Hikâyeler” adlı derginin Mart-Nisan 1957 tarihli 62. sayısı çok önemlidir. Önemlidir çünkü modern edebiyat tarihimizde ilk kez kayda değer şekilde -dimdik durarak, topluca ve ayağa kalkarak- bir edebiyat yarışmasının(armağanının) sonucuna ve dağıtımındaki haksızlığa karşı çıkılmıştır. Salim Şengil ve “Seçilmiş Hikâyeler” dergisi çevresinde yer alan yazarlar, 1957 yılının “Sait Faik Hikâye Armağanı”nın adil bir şekilde dağıtılmadığına işaret etmişlerdir; derginin 62. sayısı “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” adında oylumlu bir dosyaya ayrılmıştır. Salim Şengil ve arkadaşlarının iddiası; 1954-57 yılları arasında Sait Faik Hikâye Armağanı’nın Varlık Dergisi çevresindeki yazarlara haksız bir şekilde dağıtıldığı yönünde eleştirel bir bakış içeriyor. Dosyanın başında Salim Şengil’in açıklaması ve Seçilmiş Hikâyeler dergisi çevresinin “Sait Faik Hikâye Armağanı”ndan çekilişinin, ayrılışının öyküsü ile açık/sert bir mektup yer alıyor. Ardından konuya ilişkin olarak Attila İlhan‘ın “İş İştir”, Burhan Arpad‘ın “Sait Faik Adına Saygı Gerekir”, Tevfik Çavdar‘ın “Varlık Sanat Tekeli” ve Orhan Duru‘nun “Maskeli Balo” adlı ağır eleştiri yazıları yer almaktadır. Ciddi haksızlıklara karşı yayımlanan bu dosyada kısa bir soruşturma da gerçekleştirilmiş… Soruşturmaya Fikret Otyam, Ece Ayhan, Çetin Altan, Suat Taşer, Tarık Buğra, Mehmed Kemal, Sabahattin Batur, Vüs’at O. Bener, Baki Kurtuluş, Nezihe Meriç, Muzaffer Erdost, Güner Sümer, Tarık Dursun K., Orhan Duru, Tevfik Çavdar, Celâl Vardar, Sevgi Batur, Şükran Özkutlu, Can Yücel, M. S. Arısoy, Mahmut Makal ve Tektaş Ağaoğlu cevap vermiş. Soruşturma cevaplarının çoğu Sait Faik Hikâye Armağanı’nda yaşanan haksızlığı işaret ediyor…

Seçilmiş Hikâyeler dergisinin 1957’de sergilediği “karşı duruş ve haklı tepki” bize şunu göstermektedir: “Günümüzdeki hakkaniyetsiz edebiyat yarışmaları, edebiyat oligarşisi, edebiyat kâhyaları, üleştirmenler ve ödüllendirme sistematiği arasındaki habis birliktelik “yeni” bir şey değil… Yeni olan şey, söz konusu  habis birlikteliğe tepkisiz kalışımız…”

Sonuçta, Evvel fanzin kapsamında (sözkonusu edebi ayaklanmadan tam 55 sene sonra, yani 2012 yılında) herkese ibret olsun diyedir, “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinin “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyasını tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar

Hamiş: 55 yıl sonra, günümüzde, hâlâ aynı yerde saydığımızı görmek beni üzüyor. Hâlâ aynı kifayetsiz muhterisler, üleştirmenler ve edebiyat kâhyaları, benzer edebiyat armağanlarını ya ele geçirmiş durumdalar ya da manüple etmekteler…  “Varlık” sebepleri bu olsa gerek!

May
09
2012
0

Sait Faik’in Açık Ya da Gizli Kış Mekânları-2 (Ece Ayhan)

“Ece Ayhan tarafından kaleme alınan ve 1992 yılında “Arkitekt” adlı dergide yayımlanan bu yazıyı Ece Ayhan kitaplarında, sağda solda bulamazsınız: Çünkü susulmuştur bu yazı… E V V E L dostlarına ve “sahici insanlara” armağan olsun!” (Zy)

*

Sait Faik’in Açık Ya da Gizli Kış Mekânları-II:
https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/saitfaikinkismekanlari2.jpg

*

 Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html

May
07
2012
0

Buluntu Şiir: “Bir Zamanlar…” (Sait Faik)

Yelken Dergisi’nin 1964 tarihli 79. sayısında Sait Faik’in kendi elyazısı ile (Osmanlıca) kaleme aldığı “Bir Zamanlar…” adlı şiire rastladım. Sait Faik’in yayımlanan kitaplarında yer almayan bu şiir, Resih İleri’nin arşivinden gün ışığına çıkmış.

“Bir zamanlar…” adlı şiirin tam metnine, Resih İleri’nin işbu şiire ilişkin notuna ve Sait Faik’in “İnsanlığın haline doğru…” başlıklı bir “iç-konuşmalı, tuhaf röportaj”ına  https://zaferyalcinpinar.com/saitfaikbirzamanlar.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)

Hamiş: Dergiyi E V V E L ‘e  ulaştıran Soyut Sahaf‘a (Can Bahar ile Derya Aydedim’e) çok teşekkür ederiz.

Nis
28
2012
0

Sabahattin Ali Nasıl Öldürüldü?

“Sabahattin Ali Olayı”
Kemal Bayram
Tanyeri Kitap

Cumhuriyet Kitap Eki’nin 26 Nisan 2012 tarihli 1158. sayısında Hüseyin Özalp, “Sabahattin Ali Nasıl Öldürüldü?” başlıklı bir yazı kaleme almış. Kemal Bayram’ın “Sabahattin Ali Olayı” adlı kitabını tanıtan/anlatan yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nasil.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
23
2012
0

Evvel Fanzin İndeksi

Mantıklı olanı yapıp indeksleri birleştirdik
ve bütünleşik Evvel Fanzin İndeksi‘ne ulaştık:

https://bit.ly/evvelindeksi

*

Evvel Fanzin’in takipçilerinden bazıları, zaman zaman, Evvel Fanzin’in odaklarındaki (ilgilerindeki) içeriğe erişmekte -aradığını bulmakta- zorlandıklarını ifade ediyorlar… Haklılar da. 2006′dan bu yana Özellikle “Ece Ayhan”, “İlhan Berk”, “Nâzım Hikmet”, “Sait Faik”,  “Kuzgun Acar”, “Oruç Aruoba”, “Ludwig Wittgenstein” gibi bazı evvel fanzin ilgilerinde birçok paylaşım gerçekleştirdik: Evvel Fanzin, bazı ilgilerde/konularda internetteki -ve hatta bazı açılardan matbu/basılı platformları da geçercesine- en birikimli ve kalabalık edebiyat/sanat/felsefe efemerası arşivi haline dönüştü. Bu nedenle Evvel Fanzin kapsamındaki ilgilerin indekslerini oluşturmak efemera meraklıları ve edebiyat/sanat/felsefe araştırıcılarına büyük bir kolaylık olacak…

2007-2012 tarihleri arasında , E V V E L fanzin ilgileri kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan”, “İlhan Berk”, “Kuzgun Acar”, “Sait Faik”, “Nâzım Hikmet”, “Oruç Aruoba”, “Ludwig Wittgenstein” başlıklarındaki paylaşımların (ilgilerin, efemeraların, buluntuların, haberlerin ve diğer gayretlerin) indeksine https://bit.ly/evvelindeksi adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Zy

Nis
22
2012
0

“Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken” (Theodor W. Adorno)

(…)

Kültür endüstrisinin en azimli savunucuları bugün bu endüstrinin (bizim kuşkusuz ideoloji olarak adlandırabileceğimiz) tutumunu, düzenleyici bir etken olarak gösteriyorlar. Kaos içinde olduğu söylenen bir dünyada insanlara bir nevi konumlanma ölçütü vermesi bile tek başına takdire değer sayılıyor. Oysa savunucularının kültür endüstrisinin koruduğunu hayal ettiği şey, aslında onun tarafından tamamıyla yok ediliyor. İnsanların birbirine yakınlaştığı meyhaneler ve kahvehaneler renkli film tarafından bombalardan daha kesin bir biçimde yerle bir ediliyor, film imago’sunu yok ediyor. Filmlerin konu edinip işlediği hiçbir yurt, üzerinde yetişen emsalsiz karakteri birbirinin yerine geçebilir bir aynılığa dönüştüren filmler karşısında, yurt olarak kalmaya devam edemez.

Kültür tanımını meşru bir biçimde elde eden şey, acı ve çelişkinin ifadesi olarak, iyi yaşam fikri konusunda bir kavrayışı korumaya çalışmıştır. Kültür endüstrisinin varolan gerçekliği iyi yaşamın ta kendisi gibi göstererek iyi yaşam fikrinin üstünü örtmek için kullandığı, sanki iyi yaşamın gerçek ölçütüymüş gibi sunduğu, törel ve artık bağlayıcılığı olmayan düzen kategorilerinin, ya da salt varolanın; kültür tarafından temsili mümkün değildir. Kültür endüstrisi temsilcilerinin sanatla uğraşmadıkları yönünde bir tepki vermeleri bile bir ideolojidir ki, sektörün yaşam kaynağını sağlayanlar konusundaki sorumluluktan kaçmalarına yarar. Hiçbir kötülük, kötülük olarak tarif edilmekle düzeltilememiştir.

Somut özgüllük olmadan tek başına düzene başvurmak boşa kürek çekmektir; öte yandan gerçeklikte ya da bilinç karşısında kendini hiçbir zaman kanıtlayamayan normların yayılmasına başvurmak da aynı derecede boştur. Nesnel ve bağlayıcı bir düzen düşüncesi insanlara dayatılmaktadır, çünkü onlara göre çok eksiklidir, içsel olarak ve insanlar karşısında kendini kanıtlamadıkça hiçbir iddiası yoktur. Fakat kültür endüstrisinin hiçbir ürünü böyle bir işe girişmez. İnsanların beynine çakmaya çabaladığı düzen kavramları daima statükonun kavramları olmuştur. Onları kabul edenlerin gözünde hiçbir anlamları kalmasa bile, sorgulanmaz, çözümlenmez, diyalektik olmayan bir şekilde varsayılmış olarak kalırlar. Kantçı buyruğun aksine, kültür endüstrisinin kategorik buyruğu artık özgürlükle hiçbir ortak yana sahip değildir. Şöyle der: Neye uyacağınız belirtilmemiş olsa dahi uyacaksınız; gücüne ve her an her yerdeliğine bir refleks olarak, herkesin, öyle ya da böyle düşündüğü şeye, öyle ya da böyle varolana uyum sağlayacaksınız. Kültür endüstrisinin ideolojisi o kadar güçlüdür ki bilincin yerini uygitsincilik almıştır. Kültür endüstrisinden fışkıran düzen hiçbir zaman olduğunu iddia ettiği şeyle ya da insanların gerçek çıkarlarıyla karşı karşıya konmaz. Düzen kendi başına iyi değildir. Ancak iyi bir düzen iyi olabilir. Kültür endüstrisinin bunu bilmezden gelmesi ve düzeni kendi başına göklere çıkarması, aktardığı mesajların yetersizliğini ve yanlışlığını da beraberinde getirir. Kafası karışmışlara yol gösterme iddiasıyla onları aldatarak mevcut çatışmaların yerine sahte çatışmalar koyar. Onların çatışmalarını sadece görünüşte, gerçek yaşamlarında çok zor uygulanabilecek biçimlerde çözer. Kültür endüstrisinin ürünlerinde insanlar ancak zarar görmeden kurtulacaklarsa başları derde girer ve genelde onları kurtaran da hayırsever bir kolektifin temsilcileri olur; ondan sonra boş bir ahenk oluşur, daha başlangıçta çıkarıyla taleplerinin uzlaşmaz olduğu anlaşılan çoğunlukla uzlaştırılır. Kültür endüstrisi bu amaçla, kavramsal olmayan alanlarda bile formüller geliştirmiş ve örneğin hafif müziği ortaya çıkarmıştır. Burada da insan bir karmaşaya düşer, ritmik sorunlar yaşar ve bu sorunlar anında basit bir temponun zaferiyle çözülür gider.

(…)
Ne olursa olsun, damlayan suyun zamanla taşı deleceğini tereddüt etmeden söyleyebiliriz, özellikle de kitleleri saran kültür endüstrisi sisteminin, sapmalara giderek daha az hoşgörü gösterdiğini ve hiç durmadan aynı davranış kalıpları üzerinden hareket ettiğini düşünecek olursak. Ancak ve ancak bilinçaltının derinliklerindeki güvensizlik, sanatla görgül gerçeklik arasındaki farkın kitlelerin ruhsal doğasındaki son kalıntısı, neden uzun zamandır dünyayı kültür endüstrisi tarafından kurulduğu biçimiyle algılamadıklarını ve kabullenmediklerini açıklayabilir. Kültür endüstrisinin verdiği mesajlar iddia edildiği kadar zararsız olsa bile –ki pek çok durumda zararlı oldukları açıktır, örneğin aydınları tipik karakterlerle temsil ederek onlara yönelik antipropagandaya katkı sağlayan filmler– bu mesajlarla öne çıkardığı görüşlerin zararlı olduğu açıktır. Bir astrolog herhangi bir günde okuyucularına dikkatli araba kullanmalarını tavsiye ederse, bunun gerçekten de kimseye zararı olmaz, fakat bunun altında yatan, her gün geçerli olan ve tam da bu yüzden belli bir günde özellikle tekrarlanması aptalca görünen bir tavsiyenin doğrulanması için yıldızlara bakmak gerektiği gibi sersemletici bir fikir, alabildiğine zararlıdır.

İnsanın bağımlılaşması ve köleleşmesi, yani kültür endüstrisinin yok edici etkisi, ABD’de yapılan bir programda halktan bir kişinin, insanlar ünlü karakterleri taklit ederlerse çağımız sorunlarının yok olacağı yönündeki görüşünden daha iyi bir biçimde tarif edilemezdi. Kültür endüstrisi, ikiyüzlüce önüne geçtiği mutluluktan insanları uzaklaştırmak için aldatıcı bir memnuniyet duygusunu devreye sokmakta, dünyanın tam da kültür endüstrisinin istediği gibi olduğu fikriyle bir refah havası yaratmaktadır. Kültür endüstrisinin asıl etkisi aydınlanma karşıtlığında kendini göstermektedir ve doğaüstündeki gittikçe artan teknik egemenlik olarak aydınlanma, Horkheimer’la benim daha önce de yazdığımız gibi, kitleleri aldatma haline gelmekte, bilinci zincire vurma yöntemine dönüşmektedir. Kendi başlarına bilinçli olarak yargılayan ve karar veren özerk, bağımsız bireylerin gelişimi önünde bir engel olarak durmaktadır. Böyle bireyler, güçlenmek ve gelişmek için olgun insanlara ihtiyaç duyan demokratik toplumun olmazsa olmaz önkoşuludur. Eğer kitleler sırf kitlelere dönüştükleri için hakir görülüyorsa, şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki, onları kitlelere dönüştürüp küçük düşürme, devrin üretim güçleri ne kadarına izin veriyorsa o kadar olgunlaşmalarını sağlamak için, özgürleşmelerini engelleme konusunda kültür endüstrisinin rolü çok büyüktür.

Theodor W. Adorno

Çeviren: Bülent O. Doğan, “COGİTO” Dergisi, Yaz -2003

Hamiş: Makalenin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/kulturendustrisiyenidenadorno.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
20
2012
0

“Şiirden” Dergi’nin 10. Sayısı Yayımlandı.

ŞİİRDEN Dergi’nin 10. Sayısı Yayımlandı…
“Çağdaş Şiirde İmgenin İşlevi”…

https://www.siirden.net

Nis
15
2012
0

Sanat Bağımsız mı? /2/ (Fırat Arapoğlu, İnsel İnal, Rafet Arslan)

“Bağımsız ve Birlikte” mottosuyla ilki gerçekleşen “İkametgâh Kadıköy” etkinlikleri kapsamındaki -3 Şubat 2012, Kadıköy Dunia’daki-  “Sanat Bağımsız mı?” başlıklı panelde Fırat Arapoğlu, Rafet Arslan ve İnsel İnal’ın cesaretle dile getirdiği bazı konuları çok önemsiyorum. Karga Mecmua, Nisan 2012 sayısında konuşmanın ikinci bölümünü yayımlamış; https://zaferyalcinpinar.com/sanatbagimsizmi2.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz: https://evvel.org/sanat-bagimsiz-mi-1-firat-arapoglu-insel-inal-rafet-arslan

Nis
12
2012
0

Ece Ayhan’dan… bir mektup…

Ece Ayhan’dan Ahmet Necdet’e yazılmış bir mektup; 80’lerin sonunda, 90’ların başında kaleme alınmış olsa gerek… Eski Dergisi’nin Mart 2003 tarihli 17. sayısında gün ışığına çıkmış. Mektubun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eceayhananecdet.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

1. Hamiş: Mektubu Evvel Fanzin’e ulaştıran Evin Okçuoğlu hanıma çok teşekkür ederim.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yaymlanan “Ece Ayhan” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

3. Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
03
2012
0

Nisan’da; “Nisan” Dergisi ve Yayınevi

1980 sonrası döneme ve içerdiği keşmekeşe genel olarak baktığımızda, çoğu dergi ve yayınevi oluşumunun sıkı, sağlam, derli toplu, ne yaptığını, ne istediğini bilen -yani “sahici”- bir tavırla yola çıktığını söyleyemeyiz. Bu dönemde, uzgörüleri ve özgörüleri doğrultusundaki bir devinimle geleceğe uzanan yayınevi sayısı bir elimin parmaklarının sayısını geçmez. 80’li yıllarda gündemin başköşesine ithal edilen kalkınma ya da endüstrileşme retoriğinin “çözüm” gibi uygulanan neo-liberal hileleri, kültürel yaşamda -telafisi mümkün görünmeyen- bir “bağlamlar kopukluğu”nu (içerik-biçem dengesizliğini) her yere yaymıştır. Yatırım, büyüme, satış ve girişimcilik gibi kavramların yönettiği “Pazar/sürüm hedefleri” hemen hemen tüm yayınevlerinin varoluşunu etkilemiştir: Neo-kapitalizmin tüm fırsatları, tüm editörlerin ve imtiyaz sahiplerinin önündedir artık… Üretilen sahte ihtiyaçlar (altın suyuyla boyanarak abartılmış, göz kamaştırmış küçük farklar) tüketimin “karaktersizleşmesini”, nihayetinde de reklamcılığın yaygınlaştırdığı kültürel emperyalizmin “baskınlaşmasını” gerçekleşmiştir. Sonuçta, edebiyat-sanat heveskârları ve her türden okuyucunun kafasının “bütünüyle” karışması, bilişsel olarak “anlam arayışlar”ın sıfırlanması da bu “yapıcı yıkıcılık” dönemine denk gelir…

Yukarıda bahsettiğim 1980 sonrası oluşan keşmekeş atmosfere kendisini bırakmayıp, açtığı “niche” alanda kültürel yaşamını sürdürebilen “Nisan” Dergisi ile yayınevini son derece “sıkı, sağlam ve sahici” buluyorum.*

2010 yılının Nisan ayından bu yana, efsanevi Nisan Dergisi ve yayınevinin kitaplarında yer alan birçok metni/odağı (özellikle sinema, felsefe ve caz müziği üzerine) EVV3L ilgileri kapsamında paylaşıyoruz. (Bu ilgilere https://evvel.org/ilgi/nisan-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.)

2012’nin Nisan ayına geldiğimizde ise “Nisan” Yayınevi’nin yayımladığı eserlerden bazılarının kapak görüntülerinden oluşan bir görsel derlemeyi paylaşmak, EVV3L ile takipçileri açısından zamanında bir atraksiyon olacaktır. Derlemeye https://zaferyalcinpinar.com/nisankapaklari.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar
1 Nisan 2012

* Nisan Dergisi’nin “yalnız” kalmadığını da ifade etmekte fayda var… 80’li yıllarda oluşmuş, içerik-biçim dengesini, özgörüsünü ve uzgörüsünü yitirmemiş, savunduğu bağlamlar, yayımladığı kitaplar, çeviriler ve yazar-editör kadrosu açısından geleceğe uzanan (geleceği mümkün kılan) başka yayınevleri ile dergiler de var(dı) elbet; “Ada” Yayınları, “Hil” Yayın, “İyi Şeyler” Yayıncılık, “Tan” Yayınları, “Beyaz” Dergisi, “Sokak” Dergisi böylesine “sahici” oluşumlardır. 2010’ları düşündüğümüzde ise şu yayınevlerini benzer bir varoluş içerisinde görüyorum; “6:45”, “Norgunk”, “MonoKL”…

Nis
02
2012
0

exdergi 6

exdergi
yolunu
yürüyor
insanca.

6. sayı…
Bkz: https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-6/

Nis
01
2012
0

Suçlamalar, beyaz atletler filan…

Bugünlerde yaşanan “zulüm/melanet ortamı”nı anlamak için “Papazın Çayırı”nda yer alan şu iki yazıyı okumakta fayda var:

Linç Kültürü ve Beyaz Atlet:
Bkz: https://papazincayiri.blogspot.com/2012/04/linc-kulturu-ve-beyaz-atlet.html

Şike, Ergenekon, Darbe, Challenger’ın Patlaması Hepsi Aziz Yıldırım’ın Suçu!
Bkz: https://papazincayiri.blogspot.com/2012/04/sike-ergenekon-darbe-challengern.html

Mar
20
2012
0

Ece Ayhan Karikatürü (Mümtaz Arıkan)

4 Ekim 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan Ece Ayhan karikatürü. Mümtaz Arıkan çizmiş…

4 Ekim 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Ece Ayhan’ın Ressam Komet’le gerçekleştirdiği söyleşinin kupürü…

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html

Mar
18
2012
0

İlhan Berk’e ilişkin yeni buluntular…

1930 ve 40’lı yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanmış, İlhan Berk kupürlarından bazıları…

3 Aralık 1939, Cumhuriyet Gazetesi

*

28 Haziran 1942, Cumhuriyet Gazetesi

*

18 Eylül 1947, Cumhuriyet Gazetesi

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
17
2012
0

Sanat Bağımsız mı? /1/ (Fırat Arapoğlu, İnsel İnal, Rafet Arslan)

“Bağımsız ve Birlikte” mottosuyla ilki gerçekleşen “İkametgâh Kadıköy” etkinlikleri kapsamındaki -3 Şubat 2012, Kadıköy Dunia’daki-  “Sanat Bağımsız mı?” başlıklı panelde Fırat Arapoğlu, Rafet Arslan ve İnsel İnal’ın cesaretle dile getirdiği bazı konuları çok önemsiyorum. Karga Mecmua, Mart 2012 sayısında konuşmanın ilk bölümünü yayımlamış; https://zaferyalcinpinar.com/sanatbagimsizmi1.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
12
2012
0

İki Sıkı Dost: İlhan Berk ve Ece Ayhan

Yapı Kredi Yayınları’nın
İlhan Berk ve Ece Ayhan için bastığı tanıtım kartviziti…
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)

*

12 Mayıs 1983, Cumhuriyet Gazetesi
Celal Üster’in hazırladığı haber…

*

20 Nisan 1985, Cumhuriyet Gazetesi

*

Hamiş:

Evvel Fanzin’in  “İlhan Berk” İlgileri: https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk

Evvel Fanzin’in  “Ece Ayhan” İlgileri: https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan

Ece Ayhan Web Sitesi: https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com