Haz
10
2013
0

Evvel Fanzin İndeksi Yenilendi…

Evvel Fanzin’in takipçilerinden bazıları, zaman zaman, Evvel Fanzin’in odaklarındaki (ilgilerindeki) içeriğe erişmekte -aradığını bulmakta- zorlandıklarını ifade ediyorlar… Haklılar da. 2006′dan bu yana bazı evvel fanzin ilgilerinde birçok paylaşım gerçekleştirdik: Evvel Fanzin, bazı ilgilerde/konularda internetteki -ve hatta bazı açılardan matbu/basılı platformları da geçercesine- en birikimli ve kalabalık edebiyat/sanat/felsefe efemerası arşivi haline dönüştü. Evvel Fanzin kapsamındaki ilgilerin indeksleri, efemera meraklıları ve edebiyat/sanat/felsefe araştırıcılarına büyük bir kolaylık olacak…

https://bit.ly/evvelindeksi

*

2007-2013 tarihleri arasında , E V V E L fanzin ilgileri kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan”, “İlhan Berk”, “Kuzgun Acar”, “Sait Faik”, “Nâzım Hikmet”, “Abidin Dino”, “Oktay Rifat”, “Bedri Rahmi Eyüboğlu”, “Oruç Aruoba”, “Ludwig Wittgenstein” başlıklarındaki paylaşımların (ilgilerin, efemeraların, buluntuların, haberlerin ve diğer gayretlerin) indeksine https://bit.ly/evvelindeksi adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Haz
05
2013
0
May
24
2013
0

Çok yaşa Kuzguncuk’un Sahafı…

kuzguncukta

Geçenlerde Kuzguncuk Sahaf‘ın -adı üstünde, İstanbul Kuzguncuk’ta bulunan- yeni mekânını ziyaret ettik. Kuzguncuk Sahaf’ın aurasında hissettiğimiz en önemli özellik, muhabbet ortamının -mahalle kitapçısı ruhu ya da kültürünün- “hâlâ” çok kuvvetli bir biçimde sürdürülüyor olmasıydı. Kuzguncuk’un insanları sahafa misafir oluyor, çay, kahve içiliyor ve kültürel birikimler -çoğu İstanbul sahafının tersine- etkileşimli olarak paylaşılıyordu. Bununla birlikte, uzun zamandır internetteki sitelerden kitap satışı yapmadığını da özellikle vurguladı Bahadır Bey… Sattığı kitapların kime, nasıl birine gittiğini bilememesi, satılan bir kitap hakkındaki bazı özel ayrıntıları, yüz yüze, kitabı satın alan heveskârla paylaşamaması Kuzguncuk Sahaf’ı internet satışından soğutmuş; “Mecbur kalana kadar internetten kitap satmayacağım” diyor. Bahadır Bey, internet satışı yerine mezat uygulamasını daha faydalı görüyor ve zaman zaman özel mezatlar düzenliyor. Haklı da… Çok yaşa Kuzguncuk ve sahafı!

Not: Kuzguncuk Sahaf’ın rafları edebi türler kapsamında çok güçlü… Ayrıca, Aptülika’nın Kuzguncuk Sahaf’a özel olarak ürettiği bazı deneysel tasarımlar ve kitap ayraçları da inanılmaz etkileyici: Ayraç koleksiyonu yapanlar sadece Kuzguncuk Sahaf’ta bulunabilen Aptülika arşivini kaçırmamalı…

Zy

 

May
23
2013
0

14. Kalem: “Yalan”

kapak-yalan

Kalem Dergisi’nin “Yalan” konulu 14. sayısı yayımlandı…

“Yalan, bir kenara geçip onu izlememize fırsat vermiyor. Avcumuzda evirip çevirmemize imkan tanımıyor. Kalabalıkta hep; Brecht’in her sabah kalkıp gittiği “yalan satılan pazar” yerinde… Ne o kendini ele veriyor ne de biz boğazımıza kadar yükselmiş yalanlarımızın büyüsünden sıyrılıp onu ele geçirebiliyoruz. Öyle yaygın, öyle akışkan, öyle saydam ki…

Bütün gerçekler, mistik bir boşverişe kurban edilmeyecek kadar yalan; bütün yalanlar, belki şu cümleden bile şüphe et­menize sebep olacak kadar gerçek!

Öyleyse buyurun “gerçeğin” sınavına: “ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”…

Bkz: https://kalemdergi.com

*

May
19
2013
0

“ÇAKIR” yayımlandı…

*

Sait Faik’in Burgaz Adası’nda yer alan müze-evi’nin  -yeniden- ziyarete açılışı anısına…
“ÇAKIR” yayımlandı.
Bkz: https://bit.ly/cakirhikayeci

*

May
13
2013
0

Çakır Hikâyeci’nin Evinden…

Dün, birkaç arkadaş, “Çakır Hikâyeci Hareketi” adıyla Sait Faik’in Burgaz Adası’ndaki müze-evi’nin -yeniden- açılışına katıldık. Darüşşafaka Cemiyeti ve Adalar Belediyesi işbirliğiyle özel bir tören düzenlendi. Törenin ardından müzeyi gezdik: Müzenin genelinde, eskisine göre çok daha itinalı, ancak bazı koruma unsurları ve paneller açısından biraz da abartılı bir küratöryal yaklaşım tercih edilmiş… Bu yaklaşım bana soğuk/sevimsiz gelse de, belki, güvenlik açısından iyidir, iyi olmuştur… (Bilen, biliyor.)

Müzenin çatı katı beni çok etkiledi: Özellikle Sait Faik’in edebiyat çevreleriyle yazışmalarını içeren “çekmeceler” çok güzel bir tasarım… Çatı katında bulunan balıkçılık malzemeleri de hoşuma gitti. Eski İstanbul balıkçılarının “uzun olta” dediği yapıda tercih edilen eski tip (döküm) çeşit çeşit zokalı kurşun, birkaç sarımsak zokası ve çaparize olmuş bir çapari oltası ile özel misinalar çok güzeldi. Bu malzemelerden Sait Faik’in İstanbul balıkçılığını çok iyi bildiği ve balıkçılık üzerine özellikle eğildiği anlaşılıyor. Bunların dışında, Sait Faik’e imzalanan kitapların arasında ilhan Berk’in ithafını ve imzasını görmek beni çok etkiledi; İlhan Berk, Yeditepe Yayınları’ndan yayımlanan “Günaydın Yeryüzü” adlı şiir kitabını Kasım 1952’de “Cânım Sait’e…” ithafıyla imzalamış…  Mercan Usta ile Sait Faik’in özdeşleştirilmesi gibi “sivil ve sahici” bir amaç doğrultusunda Bedri Rahmi tarafından çizilen o ünlü desenin orjinali ile Çakır Hikâyeci’nin kullandığı hançerden devşirme özel “mektup açıcağı” da imgesel olarak çok kuvvetliydi.

Kısacası, yıllardır kapalı olan Sait Faik Müzesi’ni ziyaret edebilmekten -birçok efemerayı tekrar incelemekten-  ve ardından da Kalpazankaya’da öyküler, şiirler okumaktan, Çakır Hikâyeci’nin imgelemini düşünmekten, konuşmaktan feyz aldık.

Not: Önümüzdeki günlerde “Çakır Hikâyeci” adında tek sayılık bir E V V E L cakasını (fanzini) sürüme sokmayı düşünüyoruz.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar
12 Mayıs 2013

May
02
2013
0

Sait Faik Müzesi 11 Mayıs 2013’te dostlarına kavuşuyor!

Restorasyon gerekçesiyle uzun yıllardır kapalı olan Sait Faik Müzesi,  11 Mayıs 2013’te ziyaretçilerine açılıyor. 11 Mayıs’ta Sait Faik’in tüm sıkı dostlarıyla birlikte Burgaz Ada’da olacağız…

İmza: Bir Dülger Balığı

Bkz:https://www.darussafaka.org/tr-TR/darussafaka/Darussafaka-Cemiyeti/Guncel/Sayfalar/sait-faik-muzesi.aspx

Ayrıca bkz: https://evvel.org/burgaz-adadan-bazi-haberler

ve bkz: https://www.ntvmsnbc.com/id/25439885/

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Sait Faik ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Nis
28
2013
0

491’in “ADAKARASI” yayımlandı!

491’in ADAKARASI yayımlandı!

4-5 Mayıs 2013 tarihlerinde Büyükada’da gerçekleştirilecek olan
İstanbul Fanzin Festivali için özel sayı…
Bkz: https://bit.ly/491adakarasi

*

Hamiş: 491’in yayımlanmış tüm sayılarına (14 sayı)
https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden ulaşabilirsiniz.

*

Nis
14
2013
0

DEVE Dergisi, filan…

Daha önce OT Dergisi’nin ilk iki sayısı hakkındaki olumsuz görüşlerimi açıkça ifade etmiştim. Şimdilerde, OT Dergisi kafasıyla (benzer baskı çözümleriyle ve sağdan soldan iskambillenmiş ünlülerden oluşan bir kadroyla) bir başka dergi daha yayımlanmış: DEVE Dergisi…

OT Dergisi’ne haksızlık olmasın diyedir, Deve’nin “kötülüğü”nden de bahsetmek gerekiyor. OT Dergisi için “sıfıra sıfır, elde var sıfır” dedik. DEVE Dergisi için ise -rahatlıkla- “fasülyenin faydaları” diyebiliriz.

Gerçekten anlamıyorum; gazetelerde ya da edebiyat ortalığında ünlenmiş iskambillerden bir “kültür dergisi yamamak” ve “fasülyenin faydalarından” bahsetmek, kötü şiirler yayımlamak fikri neden ve nasıl bu kadar popüler oldu?

Okuyucudan olsa gerek…

 

Nis
14
2013
0
Nis
12
2013
0

Antonio Negri ile “Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri” Konferansı (27-28 Nisan 2013)

“Ünlü post-Marksist felsefeci Antonio Negri, MonoKL Yayınları’nın Bakırköy Belediyesi ile ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferans kapsamında İstanbul’a gelecek. Negri, 27-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek “Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri” konferansına katılacak.

Michael Hardt ile birlikte 2000 yılında yayınlanan “İmparatorluk” adlı kitaplarında küresel egemenliğin yeni biçimini tanımlayan Antonio Negri, dünya çapında bir etki yaratmışlardı. Bu kitaplarında sosyalist kuramda da köklü bir paradigma değişikliği öneren ve bunun teorisine girişen Hardt ve Negri, emperyalizm teriminin artık durumu açıklayamadığını, bunun yerine ulus-devletler kadar ulusüstü kurum, şirket ve STK’ları da içeren, her yere yayılan bir emperyal ağın var olduğunu savundular. Bu yeni egemenlik biçimini, düşmanı ve alanı belirsiz, sürekli bir küresel savaş hali olarak da anlatan Hardt ve Negri, bu durumun yaşamın her alanına yayılıp, demokrasinin süresiz askıya alınmasına zemin hazırladığını ve “Küresel bir Apartheid” düzenine girildiğini anlatmışlardı.

Tanımladıkları bu küreselleşme biçiminin aynı zamanda sayısız küresel ortaklaşma biçimine de hayat verdiğini ve son yıllardaki direnişlerde bunun görüldüğünü belirten Hardt ve Negri, farklı emek biçimlerinin kendi tekilliklerini koruyarak birlikte ortak zeminler geliştirdiklerini ve bunların her tür üretimin koşulu haline geldiğini ileri sürmüşlerdi. Bu ortak payda temelinde etkileşim içinde olan tekilliklerin farklılıklarından vazgeçmeden bir araya geldiklerini anlatan Hardt ve Negri, buradan hareketle “Çokluk kavramını geliştirmiş ve 2004 yılında da bu kitaplarını yayınlamışlardı. Hardt ve Negri, “Çokluk”u, sözünü ettikleri tekillik ve ortaklık dinamiğinden doğan öznellik olarak tanımlamışlar ve ne halk gibi türdeş ne de kitleler gibi parçalı olmadığını vurgulamışlardı.”
Süleyman Arıoğlu’nun haber metninden…

Bkz: https://www.cnnturk.com/2013/kultur.sanat/diger/04/11/negri.istanbula.geliyor/703843.0/index.html

Nis
09
2013
0

Sahte Katarsis…

BİR+BİR Dergisi’nin Nisan 2013 tarihli 21. sayısında, “Toplumun Şehircilik Hareketi” adında bir  kolektif, “sıkı sanatı” biçimlendiren en önemli “imge-yaşamsal” tehlikeyi “Sahte Katarsis” kavramı dolayımında/aracılığıyla incelemiş. Rahatlıkla, 2007 sonrasının sanatsal salınımına  -özellikle de bienallere ya da alternatif sanat hareketlerine- ilişkin okuduğum en önemli inceleme yazılarından biri de bu yazıdır, diyebilirim… “Sanat, siyaset ve bienal: Sahte katarsis” başlıklı yazının tam metnine https://birdirbir.org/sanat-siyaset-ve-bienal-sahte-katarsis/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
31
2013
0

“OT” Dergisi, filanca…

OT’un 2. sayısını okudum. Şimdi, haklının hakikatini, haksızın da hakikatsizliğini işaret etmek gerekiyor: OT Dergisi ve taifesi hiç de iyi gitmiyor, gene sıfıra sıfır elde var sıfır… Sıddık Akbayır’ın notlarını ihtiva eden sayfa dışında dergide hiçbir şey yok, olmamış. Birçok popüler ismi ahbap çavuşluk çerçevesinde birleştirmenin/biraraya getirmenin herhangi bir sürümü “sıkı” ya da “anlamlı” kıl(a)mayışının örneği diyebilirim, OT’un 2. sayısı için…

Pestişler (ya da kolajlar) bir “sinerji” oluşturduklarında gerçekten çok etkileyicidirler, ancak eğer “sinerji” oluşmazsa, tersine, ortaya konulan şey “çöp”tür…

Umarım, OT’un çıkarıcıları derginin “olmadığının” farkındadırlar.

Mar
25
2013
0

13. Kalem: “Bahar”

kalem13

 

Kalem Dergisi’nin “Bahar” temalı 13. sayısı yayımlandı…

Kalem’den;

“Ağaç dalında bir ipin ucunda sallanmadan önce”, nedir kelebek? “Yeraltında” simsiyah açan, hangi mevsim çiçeğidir? “Deniz kokusu” sadece denizden mi alınır? “Yadacı” nedir, kimdir acaba? Böyle nice soruya rastlayacaksınız sayfalarda; kimi cevabını bulmuş, kimi her daim cevapsız… “Bahar akordu” verip şiire, “konçerto”lar dinleyeceksiniz. Sonra “çiçek gibi” Zuhal Olcay, biraz Kardeş Türküler, biraz Carmen ve “gırnata”! Van Gogh’un dilinden bahar yüklü mektuplar; Kim Ki-duk gözüyle mevsimler ve hayat…

Demek yine gürül gürül akacak “kalem” ırmağı. Kar suları gibi süzülüp inecek yükseltilerden. Hayatın nefes alıp verdiği her yere dolacak, her yerde olacak. Haydi, siz de atın ellerinizi cebinize, dilinize hayta bir ıslık yapıştırın; düşün sokağa, hayata dalın. Bakın, avcunda “bahar” getirmiş çocuklar, tazecik bahar.

Ayrıca bkz: https://www.kalemdergi.com

Mar
24
2013
0

İyi ki doğdun: Neyzen Tevfik

Fikret Muallâ’nın “Neyzen Tevfik” portresi
Yeni Adam Dergisi, 1937

*

Milliyet Sanat’ın 26 Ocak 1973 tarihli 17. sayısında, Neyzen Tevfik’in yaşamına/yaşayışına ilişkin sıkı bir yazı, çok ilginç görsellerle birlikte yayımlanmış. Gültekin Tarı’nın kaleme aldığı “Ney, Mey ve Neyzen Tevfik”  başlıklı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/neyzentevfik.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

*

Neyzen Tevfik’in “Hiç” adlı şiir kitabının kapak görüntüsü…
Kitabın bu baskısının 1910′lu yılların sonuna ait olduğu düşünülmektedir.
(Görüntüyü paylaşan sıkı sahaf Emin Nedret İşli’ye teşekkür ederiz.)

Mar
21
2013
0

Ahmet Cemal ile…

Yazar ve çevirmen Ahmet Cemal, Açık Radyo’da “Matbuat Dünyası” adlı programın konuğu olmuş. Hermann Broch tarafından kaleme alınan “Vergilius’un Ölümü” adlı roman çevirisinin yanı sıra edebiyat, çeviri ve edebiyatın felsefe ile ilişkisi üzerine Ahmet Cemal’le sıkı bir sohbet…

1.Bölüm:
https://archive.org/download/MatbuatDunyasiAhmetCemalBolum1/
matbuat-dunyasi-ahmet%20cemal-bolum1.mp3

2.Bölüm:
https://archive.org/download/MatbuatDunyasiAhmetCemalBolum2/
matbuat-dunyasi-ahmet%20cemal-bolum2.mp3

Mar
04
2013
0

E V V E L’in 10. Yıl Kutlaması Hakkında…

*

E V V E L, 26 Mayıs 2013 Pazar günü gerçekleştirilecek
özel bir etkinlikle 10. Yıl’ını  İstanbul-Kadıköy’de kutlamak istiyor. Kutlamaya katılacak olan okuyucularımız/izleyicilerimiz aşağıdaki Facebook Etkinlik Bağlantısı’ndan gelişmeleri takip edebilirler:

https://www.facebook.com/events/414392318651039/

*

Hamiş: Facebook kullanmayan dostlarımız ise zaferyal@gmail.com adresinden benimle iletişim kurabilir.

2. Hamiş: E V V E L’in geçmişi hakkında bir özet şu adreste;
https://evvel.org/e-v-v-e-l-dokuz-yildir-canlidir

*

Şub
17
2013
0

Poetika 2013 Odaklanmaları

Poetika 2013 Odaklanmaları’nı içeren dokümana
https://bit.ly/poetika2013
adresinden ulaşabilirsiniz.

*

Hüsamettin Bozok yönetimindeki Yeditepe Dergisi’nin Şubat 1960’da gerçekleştirdiği “Büyük Anket”ten  feyz alarak Şubat 2011’de, İkinci Yeni Şiir Akımı’nın günümüzdeki etkisini deneyimlemeye yönelik bir soruşturma düzenlemiştim. “50 Yılın Ardında; İkinci Yeni” adını verdiğim bu çalışmanın sonuçlarını 12 Şubat 2011’de E V V E L kapsamında paylaşmıştım. “50 Yılın Ardında; İkinci Yeni”, geçmişe uzanan bir deneyim alanında (“t-” ânlarında, diyelim) yürüdü.

Şubat 2012’de gerçekleştirdiğimiz Poetika 2012 Anketi’yle “imgelemin özgürleşmesi” ifadesinin bilişsel sınırlarını, verili imgelemin taşıdığı şiirsel yükü ve bu yükün geleceğe uzanışının önündeki engelleri araştırmaya, bir “uzgörü” sağlamaya gayret ettim. Bu soruşturma ise geleceğe doğru uzanan bir tahmin alanında (“t+” ânlarında)  yürüdü.

Poetika 2012 Anketi’nin ardından, “imgelemin özgürleşmesi” kavramı eşliğinde genişleyen şiirsel alan derinliğini, sonsuza yakınsayan tüm “t+” ânları için işaret etmek gibi büyük bir amaçla emek harcadığımı düşündüğümde, “farklı” katılımcılara sorulan “aynı” sorularla ilerleyen bir anketin bu araştırmayı “boyutsuzlaştırıcı” bir yöntemsel olumsuzluğa ittiğini fark ettim. Bu nedenle 2013 Poetika soruşturmasını “farklı” katılımcılara yöneltilen “farklı” sorularla ve bir tür “odaklanma” yaklaşımıyla yürütmeyi planladım. Bu “odaklanma” yaklaşımı, araştırma sonucu elde ettiğim verilerin kalitesini arttırdığı oranda bir emek ihtiyacına da neden oldu. Emeğimin yetmediği ve planımın düzgün çalışmadığı durumlar (katılımcılar) için gelecekte inceleyeceğimiz sezgisel alan derinliğindeki değişkenleri ortaya koyabilecek “tersine sonsuz” bir veya birkaç soruyu “hareket ya da çıkış noktası” olarak -mecburen- belirledim. Sonuçta, Poetika 2013 Odaklanmaları ortaya çıktı: Katılım sağlayan herkese çok teşekkür ederim.

Poetika üzerine eriştiğim/derlediğim verileri E V V E L kapsamında üç yıldır paylaşıyorum, ancak bu verileri analiz etmedim henüz… 2014 yılında katılımcı odaklı bir Poetika soruşturması yürütmeyeceğim. Bugünden 2014 yılının Şubat ayına uzanan zaman diliminde, geçmiş üç yılın soruşturmalarında eriştiğim verileri değerlendirmeye yöneleceğim ve çeşitli çıkarımlar ile kestirimlere -belki de kestirimler ile çıkarımlara- varmaya çalışacağım.

2014’ün Şubat ayında görüşmek üzere…

Poetika 2013 Odaklanmaları’nı içeren dosyayı olabildiğince yaygınlaştırmanız dileğiyle…

Sahicilikle,
Zy

 

Katılımcılar: Ali Rıza Esin, Aybars Şenyıldız, Barış Yarsel, Cemil Aydın, Efe Tuşder, Erdem Çolak, Evin Okçuoğlu, Feryal Çeviköz, Güher Gürmen, Hande Edremit, Kenan Yücel, Mukadder Kırmızı, Nisa Söylev, Nur Alan,  Ömer Kaçar, Dr. Özgür Uçkan, Rafet Arslan, Sanem Uçar, Senem Korkmaz, Tayfun Ak, Tarık Günersel, Uluer Aydoğdu, Vedat Kamer

 

 

2011 ve 2012′de yürüttüğümüz
“Poetika” çalışmalarına aşağıdan ulaşabilirsiniz…

         

Poetika 2012 Anketi
https://j.mp/poetika2012

İkinci Yeni 2011 Anketi
https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf

 

Şub
16
2013
0

“OT” Dergisi filan…

Metin Üstündağ’ın yürüttüğü “Öküz” ve “Hayvan” adlı dergilerin devamı olarak lanse edilen ya da piyasalandırılan “OT” dergisinin ilk sayısı yayımlandı. Dergiyi aldım, okudum ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım.

Üzülerek söylüyorum ki OT, Öküz’den 100 kat, Hayvan’dan da 50 kat daha zayıf bir “duruş” sergiliyor… (Belki de böyle bir “duruş”u kabullenerek, bile isteye yola çıkmışlardır.) “Dönemlerin Retoriği” başlığında olumsuzlanarak ve karşılaştırmalı bir biçimde incelenebilecek son derece zayıf, geçmişiyle çelişkili bir dergi olmuş. İhsan Oktay Anar romanlarında yer alan karakterlerin ünlü çizerlerin kaleminde vücut bulmasını saymazsak, dergide hiçbir “içeriksel” kıymet göremedim. Metin Üstündağ’a -özellikle Ece Ayhan için yaptığı iyilikler kapsamında- saygı duyuyorum. Ancak, bu dergi (OT) böyle devam ederse malesef “otlak” olur. Yani, okunmaz olur.

Özel Hamiş:  Dergide “İçimizden Biri” diye bir köşe var: OT taifesi ilk sayıda “Ali Enver Ercan“ı, “İçlerinden Biri” olarak işlemiş. Bence, böyle köşelere itibar da tenezzül de etmemek lazım -Çıracıyan, sana diyorum-. Çünkü biz Enver Ercan’ın -orada yazılanların tersine, gerçekte- ne menem biri olduğunu, neler yaptığını, Türk Edebiyatı’na “olumsuz” etkisini, amacını, görevini filan yıllardır biliyoruz.  (Bkz: https://evvel.org/ilgi/enver-ercan)

 

Şub
11
2013
0
Şub
05
2013
0

Marmara (Mermer) Adası’ndan Simalar

“Marmara (Mermer) Adası’ndan Simalar” adlı yazı
Collection Dergisi’nin 50. sayısında yayımlandı.
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/marmaraadasindansimalar.pdf

*

Şub
01
2013
0

Sesli kütüphaneler üzerine…

Boğaziçi Üniversitesi’nden Kırtıpil Dergisi taifesi, Eylül 2012’de yayımlanacak ilk sayıları için “sesli kütüphaneler” üzerine bir soruşturmaya yanıt vermemi benden rica etmişti. Ben de soruşturmayı yanıtlamıştım. Ancak sonradan -ne olduysa- soruşturmaya verdiğim cevapları yayımlayamadıklarını bildirdiler. “Sesli Kütüphaneler” konusuna ilişkin soruşturmaya verdiğim cevaplar aşağıdadır…

Kırtıpil Dergisi: Sesli kütüphanelerden nasıl haberdar oldunuz ve kendi kitaplarınızı seslendirmeye nasıl karar verdiniz?

Zafer Yalçınpınar: Kadıköy Görme Engelliler Kütüphanesi görevlilerinden sosyolog bir arkadaşın çağrısı üzerine Kadıköy bünyesindeki sesli kütüphaneden haberdar oldum.  Khalkedon’un -yani Görmezler Ülkesi’nin- antik tarihiyle özdeş bir gayret olarak hissettim bu projeyi… Görmezler için sesli kütüphane oluşturmak bana antik bir düşünce çeşitlemesi gibi çok gizemli bir stil olarak geliyor… Bu delice bağlamda, “Kelimenin Yüzü” adlı içsel sözlüğümü Kadıköy’ün ruhuna, geçmişe ve geleceğe doğru fısıldamak, seslendirmek istedim.

K.D.: Bir yazarın kendi kitabını seslendirmesinin sesli kütüphaneler için nasıl bir önemi olduğunu düşünüyorsunuz?

Z.Y.: Bir kere bu aksiyon biçemi, sesli okuma aksiyonu çok sahici, çok yakın bir teyittir… Yazarın eseriyle bir kez daha buluşması, onu teyit etmesi… Tıpkı bir müzisyene üflemeli çalgıların hissettirdiği özel tuşe gibi bir şey… Yazıcı tarafından eserin biçimsel olarak gözden ve kulaktan geçirilmesi, denenmesi fırsatı…  Öbür taraftan,  yazarlar eserlerini kendi sesleriyle okuyarak çok ilginç bir koleksiyon öğesi de oluşturuyorlar… Gelecekte sesli kütüphanelerin çok değişik ve eşsiz koleksiyonlara sahip olacağı kesin… Tabiî deneysellik ve avangard arayışlar da olacaktır bu doğrultuda…

K.D.: Bir yazarın kendi kitabını seslendirmesinin edebiyat mirası için nasıl bir önemi olduğunu düşünüyorsunuz?

Z.Y.: Bir önceki sorunuza verdiğim “koleksiyon öğesi” cevabı bu soru için de geçerli… Ayrıca sesli okuma sırasında alışık olmadığımız bir geçişi de fark ediyoruz… Yazar, sesli okuma sırasında konum ve perspektif değiştiriyor. Yani, bir karakter, rol geçişi yaşanıyor. Bu geçiş anı, tuşe farkı,  gizleri yakalayabilen edebiyat tarihçileri ve eleştirmenler için çok önemli araştırmalara konu olabilir.

K.D.: Yazarı tarafından seslendirilmiş olsun ya da olmasın, genel olarak sesli kitapların edebiyata nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz?

Z.Y.: Resim, heykel ve çizim sanatlarına, yani plastik sanatlara fotoğraf ve dijital uygulamaların etkisi nasıl olduysa, bu tip kayıt teknolojilerinin edebiyata etkisi de benzer bir şekilde gelişecektir… Yani olumlu katkıları ve açılımları okura ve edebiyat dünyasına sunabileceği gibi olumsuz ve endüstriyel bir sakıncalar bütünü de oluşturabilir. Zaman gösterecek… Misal, rüküş (kitch) sanat çok tehlikeli bir şey ve teknoloji ile sosyal mühendislik faaliyetlerinden besleniyor… Teknolojinin sanatla girdiği ilişkilerde, bu ilişkiyi kimin yöneteceği, bu eskrimde kimin daha usta olduğu çok önemli ve belirleyici bir şey bence; mühendisler mi yönetecek, yoksa sanatçılar mı? Bu ilişkide dengeyle durmak çok önemli bir rol oynayacak gelecek için…

K.D.: Charles Dickens’ın yazdığı kitapları yayımlamadan önce görme engelli olan bir kalabalığa okuduğu ve onların yorumlarına özel önem verdiği anlatılır. Siz de, bir yazar olarak, sesli kitap okumuş olmanın kendi dilinize, üslubunuza, fonetiğin kullanımına bir katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Z.Y.: Yaşamda her şeyin bir tınısı ve sonucunda da sesi vardır. Rüzgârın, denizin, ağaçların… Makinelerin… İnsanların, olayların, görüntülerin… Düşüncenin de tınısı vardır ve yazarlar ile şairler bu tınının ustalarındandır. Özellikle de şairler için bir dizenin tınısı ve ritmi çok önemlidir. Bu tınıyı yakalamak, bir dizenin ya da tümcenin ritmini, tınısını, paragraf içerisindeki yerlemini, kendisinden önceki ve sonraki kelimeler, dizeler, tümceler arasındaki ilişkiyi, düşüncenin uzamdaki duruşunu kavramak, sezmek çok önemli… Sesi duymak, tınıyışını bilmek gerekiyor… Şiirde ses, hem sentaksı hem de semantiği çok etkiler… Kısacası yaşamda her şeyin bir armonisi vardır ve yazarlar, şairler bu armoninin gizlerini bilmek, en azından sezmek zorundadırlar.

K.D.: Kitabınızı seslendirmek, kitabınızla ilgili, yazarken farkına varmadığınız şeyler bulmanıza yok açtı mı? Buna da bağlı olarak bir kitabı okumak ve dinlemek arasında bir kavrayış farkı olduğunu düşünüyor musunuz?

Z.Y.: Yazı, önünde sonunda görsel bir öğedir. Görsel öğeden işitsel öğeye geçişte bir tahayyül farkı oluşabilir. Aynı fark sözlü ifade biçimleriyle, yazılı ifade biçimleri için de geçerli… Yani sözlü kültür ile yazılı kültür arasında düşünsel bir fark vardır. Bu bağlamda görme engellilerin günümüzdeki görsel tahakkümün dışında kalmaları aslına bakarsanız çok değerli bir fenomen… Bence, görme engelliler kültürel emperyalizmin hegamonik tahakkümünden daha az etkileniyorlar. Seziş, tuşe farkları da çok önemli… Özellikle de poetikadaki anlam ve imgelem salınımı “ses”le birlikte çok değişiyor. Bence “ses” edebiyata alan derinliği sağlamak adına verimli bir bileşen…

K.D.: Diğer yazarlara bu konudaki öneriniz nedir? Onlarla deneyiminizi paylaşmak isteseydiniz neler söylerdiniz?

Z.Y.: Her şeyden önce, tüm yazarlara birincil önerim dilbilimsel kuramları incelemeleridir… Özellikle de Ludwig Wittgenstein’ın “Dil Oyunu” kavramıyla aşındırdığı sınırları bilmek gerekiyor. Ve yazarlara temel önerim ise kitaplarını, yazdıklarını morfolojik ve fonetik açıdan tekrardan gözden geçirmeleridir. Bu noktada “ses” ve “seslendirme” çok önemli ve somut çıkarımlara ulaşmalarını, geleceğe uzanmalarını sağlayacaktır.

K.D.: Eklemek istediğiniz diğer düşünceleriniz nelerdir?

Z.Y.: Eklemek istediğim bir şey yok… Teşekkür ederim.

Eylül 2012

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com