Zafer Hüsnü Taran‘dan Muvaffak Sami Onat‘a ithafen imzalı “Harp Poemi” adlı kitap... Kaynak Yayınları, 1949, 1. Baskı, 31 Sayfa, Şiir Kitabı (Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)
Kapaktaki ve kitaptaki çizimler Sabahattin Hüsnü Taran‘a aittir. Kitap, Kaynak Yayınları‘nın ilk kitabıdır ve Zafer Hüsnü Taran tarafından Muvaffak Sami Onat‘a ithafen imzalıdır. Kitaba ismini veren ‘Harp Poemi’ adlı şiir 1948 Kaynak Şiir Yarışması’nda Nurullah Ataç, Ahmet Muhip Dranas ve Kenan Akyüz tarafından birinci olarak seçilmiştir. Aynı yarışmada ikinciliği Turgut Uyar‘ın ‘Arz-ı Hal’ adlı şiiri/dosyası kazanmıştır ve Arz-ı Hal -yarışmanın üçüncüsü M. Çetin Tezcan‘ın ‘Akşam Üzeri Türküsü’ adlı kitabıyla birlikte, tek bir kitap olarak- Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan ikinci kitap olmuştur.
Ali Koç ve şürekasını, kulübümüzde yıllardır süren sömürü ve kan emicilik düzenini, Fenerbahçe’nin tarihsel kimliğine, varoluş biçimine ve gerçek taraftarına uyguladığı haksızlıkları, ezberci ve ahmakça yöntemlerle öne sürülen endüstrileşme girişimlerini, kent suçlarını, rant işbirliklerini, holdingci beyaz yaka/yalaka taifesini, siyasi aygıtlar ile hegemonik ve küreselci güçlerle bağlarını, 7 yıllık acınası başarısızlıklarını, bizatihi Ali Koç’un gerçekleştirdiği tüm o egosantrik konuşmaları, o ahlâksız hâlleri falan kesinkes, bıçak gibi ibra etmeyeceğim.
Şahsi olarak, Fenerbahçe’ye (mevcut yönetim ve zihniyet değişmediği -yani bu ahval ve şerait devam ettiği sürece) hakkımı helâl etmiyorum. Ayrıca, çok da üzgünüm… Fenerbahçe Spor Kulübü’nün içini boşaltarak ve gerçek Fenerbahçelileri kulüpten uzaklaştırarak/soğutarak Fenerbahçe odağında yaratılan Koç Holding iştiraki algısından nefret ediyorum! Evet, Ali Koç’un çevresindeki tüm maaşgan/komisyoncu yardakçılarına ve yandaşlarına da çok öfkeliyim! Beni böylesi bir açıklamayı yapmak zorunda bıraktılar!
Öfkeliyim çünkü: Yaklaşık 100 yıldır Fenerbahçe’ye her alanda hizmet eden Kadıköylü mütevâzı bir ailenin yaşayan en tutkulu ferdinin (bendenizin) aidiyet duygusunu yok ettiler neredeyse!
Ali Koç’un tahakkümündeki Fenerbahçe Spor Kulübü’nü kalbime gömdüm! Yaşasın hürriyet, yaşasın gerçek Fenerbahçe!
Fenerbahçe, tepkilerin odağındaki Chobani firmasıyla forma reklamı stadyum isim sponsorluğu anlaşması imzalamasına tepki gösteren Veryansın Tv Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay’ın kongre üyeliğini askıya aldı.(…)
15 dakikalık bu video kaydında Ece Ayhan’ın poetikası hakkında “doğru kabul edilen yanlışları” düzelterek, yani bu kez “edebiyat tarihini düzünden okuyarak!” 20 yıllık analizlerim sonucunda elde ettiğim çıkarımlarımı anlatmaya çalıştım. Örneğin, Ece Ayhan’ın hangi söylemlerle, kimler tarafından “nasıl ve neden” yanlış tanıtıldığını veya itibarsızlaştırıldığını ya da tersine nasıl yüceltildiğini dile getirdim. Ece Ayhan yaşıyor olsaydı bu video için -yarı şakayla da olsa- “Yeni sesler, çatlak!” yorumunda bulunurdu belki de… Her neyse… Ece Ayhan’ın poetikasındaki gerçekleri merak edenler için, iyi avlar (good hunting!) dilerim.
Ece Ayhan’ın vefatından kısa bir süre (birkaç yıl) önce Öküz Dergisi’nde yayımlanan son günce metinleri Ece Ayhan’ın kitaplarında yer almıyor ve fazla bilinmiyor… Ece Ayhan yaşamı ile poetikasına ilgi duyan okurlarımızla (ve edebiyat tarihçileriyle) işbu “çevik ve etkili” metinleri -20 küsur yıl sonra tekrarlayıp, vurgulayıp- paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. (Zy)
(Günceleri okumak için üzerlerine tıklayınız..)
Öküz Dergisi Arşivi’nden… Ece Ayhan’la gerçekleştirilmiş bir röportaj! (Okumak için resimlerin üzerine tıklayınız..)
evvel.org kapsamındaki 20 küsur yıllık Ece Ayhan arşiv çalışmalarımıza (ve çalışmalarımızın detaylı indeksine) https://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan için hazırladığımız web sitesi ise burada…
32. Bölüm’ün yayın tarihine/saatine ilişkin bilgiler/güncellemeler/değişiklikler için lütfen sosyal medya hesaplarımızı takip ediniz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)
Erdoğan Alkan, “Ece Ayhan ve Şiiri” Varlık Dergisi, Eylül 2002, Sayı: 1140, s. 46-47
Erdoğan Alkan, “Ece Ayhan ve Şiiri” Varlık Dergisi, Eylül 2002, Sayı: 1140, s. 47-48 (İşbu yazının “Yeniden Birlikte” başlıklı bölümünde Ece Ayhan’ın Denizli’de yaşanan olaylara ilişkin açıklamaları/son sözü bulunuyor.) (Görselleri büyüterek okumak/incelemek için üzerlerine tıklayınız.)
Evrak-1Evrak-2Evrak-3
Yukarıda, 1966’da Ece Ayhan’ın Tahir Galip Harmancı‘yla birlikte kaymakamlık görevinden uzaklaştırılışına ve Denizli’de yaşanan ilk olaya (vukuata) dair resmi evraklar (Evrak 1,2,3) görünüyor. Bu ilk olay gerçekleştiğinde Tahir Galip Harmancı Denizli’nin Çameli ilçesinde, Ece Ayhan ise Çardak ilçesinde kaymakamdır. Harmancı’nın uzaklaştırılışındaki gerekçe açıklaması (Evrak-1) çok önemlidir çünkü Denizli’de yaşanan bu ilk olayda iki kaymakamın birlikte hareket ettiği düşünülmektedir. Ece Ayhan’ın hüküm giydiği ırza tasaddı olayının ise bu ilk olayın ardından ikinci vukuat olarak geliştiği düşünülmektedir. (Zy)(Evrakları büyüterek okumak için üzerlerine tıklayınız.)
İkinci Olaya Dair Ece Ayhan için Açıklanan Gerekçeli Karar ve Ece Ayhan’ın Hükümlülüğü, 28 Ocak 1968 (Görseli büyüterek okumak/incelemek için üzerlerine tıklayınız.)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINDAN; Çardak Kaymakamı iken, 2/9 1966 tarihinde Bakanlık emriyle alınıp, 6435 sayılı Kanunun 1. Maddesi uyarınca, 5/3 1967 tarihinden itibaren emekliye sevkedilen ve daha sonra açmış olduğu dâvâ sonunda emeklilik işlemi iptal edilen Ece Ayhan Çağlar’ın, Bakanlık emirinde geçen 6 aylık sürenin bitimi olan 1/4/1967 tarihinden itibaren 6435 sayılı Kanunun 1. Maddesinin 3. Bendi gereğince emekliye sevkedildiği, adresi meçhul olduğundan ilanen tebliğ olunur. (Milliyet Gazetesi-İlan)
“Ece Ayhan 1962 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde kaymakamlık görevine başladı. Aynı yıl Deniz Hafize Hanım’la evlendi. Gürün’de kaymakamlık yaptığı sırada, genç bir çocukla ilişkisi olduğu iddia edildi. 1963’te Çorum’un Alaca ilçesi kaymakamlığına atandı. Aynı yerde Belediye Başkanlığı da yapan Ayhan hakkındaki tecavüz söylentileri giderek yoğunlaşınca, buradan da ayrıldı ve Denizli’nin Çardak ilçesi kaymakamlığına tayin edildi. Çardak’ta kısa bir süre görev yapan Ece Ayhan, 1966’da kaymakamlıktan ve devlet memurluğundan ayrıldı. Bu ayrılmanın Ece Ayhan’ın kendi isteğinden mi yoksa bir türlü peşini bırakmayan ‘genç çocuğa tecavüz’ iddiaları nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın Ayhan’a ‘işten el çektirme’ cezası uygulamasından mı kaynaklandığı hiç açıklanmadı. Ece Ayhan’ın eşcinselliğini öne sürenler, bakanlıktaki kişisel dosyasında herhangi bir istifa dilekçesi bulunmadığını, Ece Ayhan’ın Gürün’de karıştığı iddia edilen ‘tecavüz suçlaması’ nedeniyle devlet memurluğundan kovulduğunu söylediler. (…)” Lemi Özgen, K Dergisi, Sayı:100, 29 Ağustos 2008, s.5
Abdurrahim Sercan, “Şair Ece Ayhan’dan Bugüne Tarikatlar” Üvercinka Dergisi, Sayı: 20, Haziran 2016, s.18
Cezaevinde Ece Ayhan tarafından İlhan Berk’e yazılmış iki mektup… (1969) Ece Ayhan, “Hoşça Kal -İlhan Berk’e Mektuplar”, 3. Baskı 2019, ss.7-8 (Mektupları büyüterek okumak/incelemek için üzerlerine tıklayınız.)
Koleksiyonumdan bazı eserleri (kitapları, belgeleri, efemeraları ve objeleri) “kıymet bilen” veya “kıymet veren” insanlara -yani, yeni koruyucularına- devretmeyi amaçlıyorum. Hepsi bu…—Zafer Yalçınpınar
Şiir çok güçlü bir şey aslında! Bir fotoğraflı değini de tarihî Agora Meyhanesi’nden gelsin; Meyhane adabını yansıtmak amacıyla duvarda yer alan “Şiir konuşulur, şiir okunmaz.” tabelası bize -sanki- şunu söylemeye çalışıyor: “Ayağa kalkıp yüksek sesle şiir okumayınız, şiir aracılığıyla meyhanede aşırılık yapmayınız.” Tabelada yazılı -ve tuhaf bir şekilde doğal olan- anlatım bozukluğunun (yani, doğru anlama ulaşma zorluğunun) kendisi bile ‘şiirsel’… Böylesine güçlü ve yaşamsal bir şey aslında şiir! (Tabiî ki anlayan, arif olan için!) Misal; hiç düşünüldü mü; ‘Ludwig Wittgenstein, ünlü eseri Tractatus’ta “Felsefe, şiir diliyle yazılmalıydı.” derken hangi formülü, neyi işaret ediyordu?’ diye…
evvel.org‘da yayımlanan 20 yıllık İlhan Berk arşiv çalışmalarımızın ve efemeraların tamamına https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.
İlhan Berk odağında gerçekleştirmeyi planladığımız özel yayınlarımız kısımlar halinde devam edecek…
17. Bölüm’ün yayın tarihine/saatine ilişkin bilgiler/güncellemeler/değişiklikler için lütfen sosyal medya hesaplarımızı takip ediniz. (instagram: @evvelfanzin twitter: @calmayan)
Aralık 2022’de 27 yaşında vefat eden sıkı dost -ve genç yayıncı- Uğur Yanıkel‘le birlikte Uğur’un pasaj69.org adresinde kurduğu özgür yayıncılık platformu kapsamında bütünlenmiş e-kitapçıklar olarak İlhan Berk arşiv çalışmaları yayımlıyorduk.
Bu verimli gayretler süresince birçok vukuat geldi başımıza! Uğur’la birlikte İlhan Berk’in kitaplarına girmemiş dergi yazılarını ve diğer içerikleri toparlarken, yayıncılık adına çok tuhaf tavırlara/operasyonlara maruz kaldık. Ve fakat, bu maruziyetin en ince, en derin detaylarını açıklamak başka bir zamanın/hesabın konusudur. Merakla beklemenizi öneriyorum! (Önemli bir ipucu 3 Aralık 2019’da Uğur’la birlikte yazdığımız şu açık mektupta yer alıyor: “Bir Teşekkürü Çok Görmek ya da Görmezden Gelmek”)
Nihayetinde, gerçekleştirdiğimiz arşiv kazılarının içerisinde, başımıza gelen vukuatlara ve diğer her şeye rağmen “buluntu” değerini kaybetmeyen eser -Uğur’un da katkısıyla birlikte- tasarım esnasında “Yarı Saklı Günlükler” adını verdiğimiz ‘Mısırkalyoniğne ve Yugoslavya Günlükleri‘dir. Bu günlükler İlhan Berk’in yayımlanan kitaplarında yer almıyor ve İlhan Berk’in kurguladığı şiirsel alan derinliğinin sınırlarını sezdirerek -özellikle ‘Mısırkalyoniğne’ için- ‘doğru yan okumalar’ sağlamak adına önemli işaretler taşıyor. Çünkü İlhan Berk birçok söyleşisinde ve poetika metninde, şiirinden “anlamı tam silmek” gayretinin Mısırkalyoniğne adlı eseri kapsamında zirve noktasına ulaştığını, bu gayrette en başarılı eserinin de Mısırkalyoniğne olduğunu ifade eder. ‘Mısırkalyoniğne Günlüğü’nün İlhan Berk okurunun zihnindeki ‘şiir’, ‘imge’ ve ‘anlam’ kavrayışında yeni bütünler ve yeni yaklaşımlar oluşturacağını düşünüyorum.
Koleksiyonumdan bazı eserleri (kitapları, belgeleri, efemeraları ve objeleri) “kıymet bilen” veya “kıymet veren” insanlara -yani, yeni koruyucularına- devretmeyi amaçlıyorum. Hepsi bu…—Zafer Yalçınpınar