Ağu
06
2018
--

“Rüzgâr” veya “Rüzgâr Defteri” kaç yaşında? 5,4,3..?

Rüzgâr Defteri‘nin Bozcaada’da kaleme alınmasının üzerinden 5 yıl, e-kitap olarak yayımlanmasının üzerinden 4 yıl, matbuat nüshası olarak yayımlanmasının üzerinden de 3 yıl geçmiş… Rüzgâr Defteri’nin içerdiği anlam-arayış, bir yazar-şair olarak savunduğum(veya koruduğum) imgesel alan derinliğini en iyi işaret eden örneklerden biridir. Bunca ‘tuhaf zamanlar’ sonrasında okuyucuyla defterin tekrardan buluşmasını (veya defterin okuyucuyla paylaşılmasını) istemek, dahası, bu paylaşımı gerçekleştirmek hakkımdır, sanıyorum… Sonuçta, Rüzgâr Defteri’nin tam metnini https://bit.ly/ruzgardefteri2014 adresinden okuyabilirsiniz.

Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar


Önemli Bir Hamiş: Rüzgâr Defteri, Ağustos 2018’de -gene Bozcaada’da- “Bağ Defteri” olarak yazılmaya/örülmeye devam edecek… (14 Ağustos’ta Bozcaada’yız!) Rüzgâr Defteri’ndeki alegoriye dair –Uğur Yanıkel‘le birlikte- sıkı bir söyleşi de gerçekleştirmiştik ve söz konusu söyleşi çeşitli platformlarda yaygınlaşmıştı; “Rüzgârı Şiirlemek” başlıklı söyleşinin tam metnini de https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden okuyabilirsiniz. (Gerçi, her zaman yaptığınız gibi “okumayarak” işbu önemli söyleşiyi yok saysanız da, olur… Sıkıntı yok!)


Standart Hamiş:

Zafer Yalçınpınar’ın tüm eserlerine ve edebi çalışmalarına https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilirsiniz. EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümünü https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden okuyabilirsiniz.

Tem
09
2017
--

Şiir Kitabı: “Glitchnâme” (Uğur Yanıkel)

Uğur Yanıkel, Glitchnâme
YAYINpasaj69.org, Temmuz 2017, 26 Sayfa, Şiir

Kitabın tam metnini pdf biçeminde okumak için: https://bit.ly/glitchname


PASAJ ekibinin diğer e-kitapları için bkz: https://yayin.pasaj69.org/


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan e-kitap ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/e-kitap adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
20
2017
--

E-Kitap: “Yarı-Saklı Günlükler” (İlhan Berk)

“Yarı-Saklı Günlükler”, İlhan Berk
Derleyen: Zafer Yalçınpınar
Tasarım: Uğur Yanıkel
YAYINPasaj69.org, (2. Edisyon)
Aralık 2016, 37 Sayfa


1962 yılında Dost Yayınevi tarafından yayımlanan ‘Mısırkalyoniğne’ adlı şiir kitabı İlhan Berk’in poetikasındaki en uç (uzgörü oluşturan) imgesel hattır. İlhan Berk’in günlüklerinin birleştirildiği “El Yazılarına Vuruyor Güneş” adlı kitabın hiçbir baskısında yer almayan Mısırkalyoniğne Günlüğü’yle, Dost Dergisi’nin Şubat 1962 tarihli 11. sayısında (yeni dizi) karşılaştım. Bu günlük parçaları, İlhan Berk’in kurguladığı şiirsel alan derinliğinin sınırlarını sezmek ve ‘Mısırkalyoniğne’ için ‘doğru yan okumalar’ sağlamak adına önemli işaretler taşıyor. İlhan Berk’in 1969 yılında gerçekleştirdiği Üsküp ve Belgrat ziyaretlerini içeren diğer günlükler ise söz konusu  ziyaretlerden bir yıl sonra Dost Dergisi’nde (Nisan-Mayıs 1970, Yeni Dizi, Sayı: 66-67) yayımlanmış… “Yarı-saklı kalmış” diyebileceğimiz bu günlük fragmanlarının, İlhan Berk’in poetikasındaki ‘tarihsellik’ ve ‘görüngü’ kavuşmasını bütünleyeceğini düşünüyorum.

Yarı-Saklı Günlükler’in e-kitap sürecine destek vererek ikinci edisyonu tasarlayan ve İlhan Berk’in poetikasının önemini bir kez daha hatırlatan Uğur Yanıkel ile YAYINpasaj69.org projesine çok teşekkür eder, herkese ‘iyi okumalar’ dilerim. İmgelemin özgürleşmesi için…

Zafer Yalçınpınar
Aralık 2016


Hamişler:

1/ Yarı-Saklı Günlüklere -tam metin pdf biçeminde- https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkgunlukler.pdf adresinden okuyabilirsiniz.

2/ EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.



Kas
26
2016
--

“ECE AYHAN ÇAĞLAR” HAKKINDA BİLİNMEYENLER (Zafer Yalçınpınar, 12 Temmuz 2016, Aydınlık Gazetesi)

1970eceayhan

“1970’li yıllarda Ece Ayhan”


‘İkinci Yeni’ şiir akımının ağababası Ece Ayhan Çağlar, 14 yıl önce bugün -12 Temmuz 2002 tarihinde- vefat etti. ‘Sıkı şair’ Ece Ayhan, 1950’li yıllarda kaleme aldığı ilk şiirlerinden başlayarak 1990’ların sonuna kadar uzanan yarım yüzyıllık edebiyat serüveninde Türk dilinin bilişsel sınırlarını zorlayıp ‘imgesel alan derinliği’ni genişleten ve sonuç olarak da Türkçe’nin tahayyül gücünü (imgelemini) özgürleştiren özel bir “şiir dili” kurmuştur. Bir anlamda, dili kırmış ve dilin imkânlarını arttıracak yapısöküm yöntemlerini yürürlüğe sokmuştur. Kendisinin ‘sıkı şiir’ olarak tanımladığı bu dilin motifleriyle birlikte iktidarın tarihsel ve süreksel gaddarlıkları ifşa edilmiş, iktidarın her biçimine karşı ‘sivil bir duruş’ sergilenmiştir. Ece Ayhan’ın poetikası, ‘kötülük dayanışması’na karşı ‘haklılığın inadı’nın yüklenerek herkes için ışıldayan ‘iyi bir güneş’i imgeler ve tahayyül eder. Ece Ayhan karamsardır, ancak onun karanlığı akkor bir karşıtlık içerir: Kömürün -zamanla, tarihsel ve kimyasal olarak- elmasa dönüşmesi gibi…

Ece Ayhan’ın yaşamını ve maruz kaldığı durumları araştırmak şiirlerinde imlediği tarihsel olayları araştırmak kadar karmaşık bir gayrettir. Elde ettiğiniz her yeni “buluntu” Ece Ayhan’ın yaşamını ve duygudurumlarını anlamak yolunda kolaylık sağlayacağına araştırıcıyı daha karmaşık bir dolambaca sürükler. Bununla birlikte, Ece Ayhan’ın yaşamının bir kent efsanesine ve tuhaf söylencelere dönüştürülerek popülerleştirilmiş olması araştırıcının belirgin bir kestirime ulaşmasını katbekat zorlaştırır.

Geçtiğimiz bir yıllık süre zarfında Ece Ayhan’ın yaşamındaki “bulanık” ve “belirsiz” olaylardan bazılarının bütün bütün olmasa da biraz daha aydınlandığını söyleyebilirim. Belirsizliklerin azalmasında Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı mektupların Noktürn Yayınları tarafından “Hoş Çakal Hoş Tilki” adıyla Eylül 2015’te yayımlanmasının payı büyüktür. Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı 1 Eylül 1977, 12 Şubat 1978, 14 Mart 1978, 8 Nisan 1978 tarihli mektuplarda açıkladığı olaylar, sanırım, bu açıdan en önemlileri…  Söz konusu mektuplar Ece Ayhan’ın Zürih’teki beyin ameliyatlarına, tedavi sürecine ve bu süreçte Ece Ayhan için sanatçılar tarafından İstanbul’da toplanan yardım paralarına (yardım fonuna) ilişkin çeşitli bilgiler, isimler, suçlamalar ve hukukî girişimler (adalet arayışları) içeriyor. Aynı zamanda bazı arkadaşlarının ve bazı avukatların Ece Ayhan’ı nasıl zor bir durumda -düşüşte- bıraktığını, o dönem Ece Ayhan hakkında nasıl bir kara propagandanın kimler tarafından yürütüldüğünü, Ece Ayhan’a uygulanan birçok haksızlığın ve insafsızlığın nasıl örtbas edildiğini, çoğu -sözde- arkadaşının Ece Ayhan’a nasıl sırt çevirdiğini ve nasıl kaçıştığını da gösteriyor… Söz konusu mektuplarda anlatılan olaylar, Ece Ayhan’ı “bir insan topluluğunda yaşamadığı” sonucuna çıkarıyor ve bu “kara gerçek”, Ece Ayhan’ın tüm hayatını geri dönülmez bir şekilde etkiliyor. “Hoş Çakal Hoş Tilki” adlı kitapta yer alan 12 Nisan 1978 tarihli mektubunda şöyle diyor Ece Ayhan: “(…)böyle her şeyin ucundayken bir kişinin içyüzünü açıklamayacaktım, öylesine Doğrucu Davut’luk fazla kaçtı. İnsanların hepsinin göründüğü gibi insancıl olmadıklarını bilmem gerekti.(…)”

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin ikinci önemli buluntuyla Gezegen Sahaf (Sedat Yardımcı) tarafından Taksim-Aslıhan Pasajı’nda 26 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen kitap ve efemera müzayedesinde karşılaştım. Açık arttırmaya çıkan eserler arasında avukat ve yazar Demir Özlü’nün arşivindeki 1970-80’li yıllara ait bazı hukuki belgeler ile mektuplar yer alıyordu. Açık arttırmaya katılan genç şair Uğur Yanıkel’le birlikte belgeleri inceledik. Belgelerin arasında 1975 yılında 12 yaşındaki oğlunun velayetini almak için Ece Ayhan’ın açtığı dava sürecine ve temyizine ilişkin hukuki dilekçeler, karar belgeleri, notlar ve özel bir mektup bulunmaktaydı. Bu mektup ve belgelerde Ece Ayhan, bir dini tarikat mensubundan bahsediyor ve oğlunun velayetini kaybetmesinde bu tarikat mensubunun rolünü anlatıyordu.

gsmuzayede3

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin üçüncü önemli bilgi seti, Üvercinka Dergisi’nin Haziran 2016 tarihli 20. sayısında yayımlandı. 1965-66 yıllarında Denizli’de Halkevi başkanlığı görevini yürüten Abdurrahim Sercan, Ece Ayhan’ın Denizli-Çardak İlçesi Kaymakamı olduğu dönemde yaşanan olayları açık yüreklilikle Üvercinka Dergisi’nde kaleme almış. Ece Ayhan’ın başına gelenleri şöyle anlatıyordu Abdurrahim Sercan: “Şairliğini daha sonra tanıdığım Denizli Çardak Kaymakamı Ece Ayhan, devamlı halkın içinde, onların sorunlarını dinleyen ve çözmeye çalışan, genç, devrimci ve yurtsever kişiliğiyle görev yapıyordu. Bir gün Çardak kasabasının Bozkurt nahiyesini gezerken dikkatini çeken bir olay yaşanır. (…) Olayın üstüne gitmeye karar verir. Gider de… Ama aradan çok zaman geçmeden Ece Ayhan’a yönelik saldırılar ve iftira kampanyası başlar. (…) Bir akşamüstü kaymakamlık, gerici yobazlar tarafından basılır, Ece Ayhan darp edilir, birçok hakarete uğrar. Olay büyümeden güvenlik güçleri tarafından önlenir. (…) Zamanın hükümeti, Ece Ayhan’a görevinden el çektirir. Olayların ulusal basında çıkması önlendiyse de, sanırım bazı yerel gazetelerde (‘Yeşil Çivril’ gibi) haberin çıkması özellikle sağlanmıştı.”

buluntu1

“12.07.1968 tarihli Milliyet Gazetesi’nden…”

Abdurrahim Sercan’ın Üvercinka Dergisi’ndeki yazısında anlattıkları, Ece Ayhan ile aynı dönemde (Darende’de) kaymakamlık yapan Erdoğan Alkan’ın Varlık Dergisi’nde (Eylül 2002, Sayı: 1140) Ece Ayhan’ın ağzından aktardığı bilgilerle örtüşüyor ve birbirlerini tamamlıyor.

Sonuçta, ben, Uğur Yanıkel ve birkaç arkadaşım Ece Ayhan’ın yaşamını araştırmaya devam ediyoruz. Sıkı şair Ece Ayhan’ın yaşamındaki ‘kara gerçek’leri bulmak, aydınlatmak ve Ece Ayhan’ın temsil ettiği ‘haklılığın inadı’nı anlamak için ömrümüz yeter mi bilmiyorum… Ama elimizden gelen gayreti göstereceğimizden hiç şüpheniz olmasın.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Gazetesi, 12 Temmuz 2016


Hamişler:

1/ Yazının pdf biçemine https://bit.ly/eceayhanbilinmeyenler adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
28
2016
--

Buluntu: Ece Ayhan’ın Yaşaması için Düzenlenen Sergilerin Hesap Defterleri’nden Bir Kalem!

ferit-edgu-abidin-dino-mektup-2

Mektubun tam metnine
https://issuu.com/adabeyi/docs/feritedgueceayhanhesaplari
adresinden ulaşabilirsiniz.


Uğur Yanıkel ve Tekin Deniz, gerçekleştirdikleri özenli araştırmalar sonucunda Ece Ayhan’ın yaşamına ve yurtdışındaki tedavi dönemine ilişkin çok önemli bir buluntuya ulaşmışlar: https://pasaj69.org/buluntu-ece-ayhan-icin-duzenlenen-sergiler/

Bilindiği üzere Ece Ayhan’ın yurtdışındaki tedavi masraflarını karşılamak için yakın çevresinden kimi isimler çeşitli sergiler düzenlemiştir. Ancak daha sonra bu sergilerden elde edilen gelir konusunda tutarsızlıklar gözlemlemiş olan Ece Ayhan, birçok kişiye dava açmış, olayın peşini bırakmamıştır. Bu konuda Zafer Yalçınpınar‘ın gerçekleştirmiş olduğu araştırmalar sonucunda, o dönem birden fazla sergi düzenlendiği bilgisine ulaşmıştık.  (Bkz: https://evvel.org/iki-sergi-ozanin-yasamasi-icin1975-ve-ece-ayhan-icin1976-ece-ayhanin-tedavisi-icin-acilan-destek-sergilerine-iliskin-buluntular)

İşte bu sergilerden birine ilişkin, Sakıp Sabancı Müzesi’nin dijital arşivinde, “Abidin Dino Arşivi” başlığı altında yayımlanan bir mektuba ulaştık.  Söz konusu mektuba ulaşmamı sağlayan Tekin Deniz’e teşekkürlerimi sunarak mektubu sizlerle paylaşıyorum. Bkz: https://issuu.com/adabeyi/docs/feritedgueceayhanhesaplari

Uğur Yanıkel


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
26
2016
--

E-Kitap: “Dünyaya yazmak, salt yazmak için bakmak!” (İlhan Berk)

28 Ağustos 2008′de vefat eden sıkı şair İlhan Berk’i
saygıyla ve özlemle anıyoruz…


ilhanberkbakmak

“BAKMAK”, İlhan Berk
Derleyen: Zafer Yalçınpınar
Tasarım: Uğur Yanıkel
YAYINPasaj69.org, (2. Edisyon)
Ağustos 2016, 83 Sayfa


İlhan Berk’in 1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan inceleme yazılarını “Bakmak” adlı e-kitapta topladık. Bu bütünü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950′den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz.

Bakmak‘ın 2011 yılında başlayan e-kitap sürecine destek vererek ikinci edisyonu tasarlayan ve İlhan Berk’in poetikasının önemini bir kez daha hatırlatan Uğur Yanıkel ile YAYINpasaj69.org projesine çok teşekkür eder, herkese ‘iyi okumalar’ dilerim. İmgelemin özgürleşmesi için…

Zafer Yalçınpınar
Ağustos 2016


Hamişler:

1/ Bakmak‘ın yeni tasarımını -tam metin pdf biçeminde- https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak2.pdf adresinden okuyabilirsiniz.

2/ EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
17
2016
--

Aydınlık Kitap’ta; “Rüzgârı Şiirlemek…”

20160921_223036

Rüzgâr Defteri üzerine Uğur Yanıkel’le birlikte gerçekleştirdiğimiz söyleşi, Aydınlık Kitap Eki’nin 16 Eylül 2016 tarihli 229. sayısında yayımlandı. Söyleşinin tam metnine https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden ulaşabilirsiniz. ‘Rüzgârı Şiirlemek…’ başlıklı poetika çalışmasının gerçekleşmesinde Uğur Yanıkel’in büyük emeği ve katkısı bulunuyor… Kendisine -yerden göğe kadar- teşekkür ediyorum.  (Zy)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” ilgilerine https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Eyl
01
2016
--

Buluntu: “Ece Ayhan’ın Yaşadığı Evler, Semtler, Kentler” (1995)

eceayhanevler

pasaj69.org taifesinden Uğur Yanıkel, son zamanlarda gerçekleştirdiği araştırmalarla Ece Ayhan’a ilişkin birçok önemli bilginin ve konunun gün ışığına çıkmasına, aydınlanmasına yardımcı oluyor: 1995 yılının Mayıs ayına kadar Ece Ayhan’ın yaşadığı evler, semtler ve kentler listesi aşağıdadır. Listeyi EVV3L taifesiyle paylaştığı için Uğur Yanıkel’e yerden göğe kadar teşekkür ediyorum. (Zy)


  1. Datça, doğduğu yer. Onca yıl sonra bu evi aradı.
    Bu sırada Uğur Cankoçak’ı Datça Cezaevi’nde ziyaret etti.
  2. Küre – Kastamonu.
  3. Eceabat.
  4. Edremit.
  5. Ayvalık.
  6. Gelibolu.
  7. Eceabat – İlkoku (1938).
  8. Çanakkale – İstiklâl İlkokulu. Üç ev değiştirdi.
  9. Cankurtaran – İstanbul. Anne baba ayrıldı (1940).
  10. Laleli, Azak Sineması, Pinokyo, Geliver’in Seyahetleri.
  11. Malta – İstanbul. Zülali Çeşme Sok. Köşede, 3 katlı, sobalı.
    19. Hırka-i Şerif İlkokulu.
  12. Çarşamba – Fatih.
  13. Cağaloğlu.
  14. Ebusuud Caddesi.
  15. Beyoğlu – Sakızağacı (1950’ye kadar).
  16. Kabataş.
  17. İzmir – Tepecik. Üvey baba, boyacı, mezbahada çalışıyor.
    İzmir Atatürk Lisesi.
  18. Dolapdere – İstanbul. Annesiz ve babasız.
  19. Sütlüce – İstanbul, Bademlik tepesinde.
  20. Halıcıoğlu – İstanbul.
  21. Halıcıoğlu – Harmanlık.
  22. Ankara Mülkiye Yurdu (1953).
  23. Ankara, Tandoğan. Hadımoğlu Apt. Bir DP Milletvekiline ait. Bodrum katı.
    Oğuz Onaran, Üner Birkan, Ülkü Başsoy (üçü de İzmirli) ile birlikte.
    Mülkiye 2. Sınıf.
  24. Bahçelievler – Ankara. Ülkü Başsoy ve Oğuz Onaran ile.
  25. Levent – İstanbul. Anne, üvey baba, Vehip Arıkan
    ve Engin Deniz ile 10 yıla yakın, en uzun oturduğu ev.
  26. Bolu – Göynük, kaymakam vekili ve Belediye Başkanı Ertuğrul Bolak ile (1960).
  27. Kırklareli, Kozçaz’a tayin edildi, gitmedi.
  28. Kütayha – Domaniç. Otelde kaldı.
  29. Sinop – Erfelek. Ahmet Muhip Dıranas’ın köyü.
  30. Ankara’da çeşitli arkadaş evleri. Kaymakamlık kursu sırasında.
  31. Sivas – Gürün (Şubat 1962). Lojman.
    5. gününde Sivas dönüşünde trafik kazası geçirdi. 2 ay rapor aldı.
  32. Levent.
  33. Sivas – Gürün. Bir buçuk yıl kaldı.
  34. Çorum – Alaca, 119 köyü var. Kaymakam, Belediye Başkanı.
    Lojmanda kaldı. Maaşı 800 lira. Askere gitti.
  35. Nevşehir – Kozaklı. Asker-Kaymakam.
  36. Denizli – Çardak. Elektriksiz bir lojman. Kaymakamlıktan istifa etti.
  37. Halıcıoğlu – İstanbul.
  38. Cihangir – Sormagir. Sinematek. İşletme Enstitüsüne devam etti.
    Arslan Erbir ile komşu (1967).
  39. Gümüşsuyu. Japon Konsolosluğu’nun arkası. Annesi ve Engin ile.
    Üvey baba gelmedi. İlk defa kaloriferli bir ev.
  40. Anadoluhisarı – Dolaybağ.
  41. Sultantepe – Üsküdar. Meydan Larousse’da çalışıyor.
  42. Beylerbeyi.
  43. Çengelköy’de çatı katı.
  44. Çubuklu – Dalgıç Okulu yanı. Can Yücel ve İdris Küçükömer ile komşu.
  45. Zürih, ameliyat (1974).
  46. Cenevre.
  47. Berlin.
  48. Paris, Enis Batur ile Art et Metiers’teki evinde.
    Ertuğrul Özkök ile Nedim Gürsel bu eve “şair görmeye” geldiler (1975).
  49. Gelibolu – Yalova köyü.
    Pencereleri ve kapısı olmayan bir evde bir yıl geçirdi (1978).
  50. Mustafa Kemal Ağaoğlu’nun Ortaköy’deki evinde bir yıl.
  51. Büyükada 1980 Mayıs’ından itibaren Taylan’ın evinde.
    Oğlu Ege ODTÜ’yü kazandı.
  52. Ankara Mülkiyeliler Birliği.
  53. Ankara Meta sitesinde kapıcı dairesi.
  54. Bodrum – Gümüşlük, Dalgıç Pansiyon (1982)
  55. İzmir, Gülin Tokat’ın kira evinde.
  56. Bodrum – Ortakent. Çadırda.
  57. Kızıltoprak – İstanbul. Nilgün Marmara ile.
  58. Heybeliada. Sena Kemancı, Oğuz Ertem, Kırmızı Sok.
    Faytoncunun oğlu Ali ile.
  59. Sormagir. Mustafa Irgat ile Manço Apt. “Yargısız infaz evi”.
    Ayşe Şiir ile komşu. Sonra Naki Tekin Turansav ile.
  60. Tarlabaşı. İbo (İbrahim Yılmaz) ve Coşkun ile.
  61. Dolapdere. İbo ile.
  62. Suadiye, Sevgi Babaoğlu ile.
  63. Beyoğlu, İbo ile.
  64. Sultantepe.
  65. Bostancı.
  66. Sormagir, Gülin Tokat ile.
  67. Cihangir’de Mehmet Atak ile.
  68. Çanakkale, Truva Pansiyon.
  69. Çanakkale, Konak Otel, Ahmet Eken ile.
  70. Çanakkale, böcekler ile.
  71. İzmir’de, Adnan Acar ile.
  72. Çanakkale – Kemalyeri Sok.

Express Dergisi, 27 Mayıs 1995, Sayı: 70


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
01
2016
--

E-Kitap: “İyi Bir Güneş” (Ece Ayhan’dan Hikâyeler)

iyi1güneş-724x1024

“İyi Bir Güneş”, Ece Ayhan
Hazırlayan: Uğur Yanıkel
Ağustos 2016, YAYINPasaj69.org, 26 Sayfa

Okumak için: https://evvel.org/iyibirgunes.pdf


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine http://evvel.org/eceayhanindeksi.pdf adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
30
2016
--

“Çok ayı ürküttüm. Özür dilerim…” (Ece Ayhan, 1995)

eceayhan1995

Ece Ayhan, Çanakkale’de… Mayıs 1995


“Çok adam kırdığımı kabul edişim, Onat Kutlar’ın ölümüyle başlar. Onat öldü; birden bire düşündüm, Onat benim arkadaşım. Benim dışarıda ameliyat oluşumda çok faydası oldu. Ben tek başıma nasıl giderdim! Onat’ın ölümü çok etkiledi beni. Ben onunla yaşarken boğuşurum, ölmüşken değil. Sorun Onat’ın arkadaşım oluşuydu. Arkadaşımın yaptığını içime yediremedim. Çok sert çıktım adama. (…)”

“Köylü kentten köyüne dönüyor, yalnız ve ansızın karşısına bir ayı çıkıyor. Kaçış yok. Köylü çırılçıplak soyunuyor. Ayı anadandoğma adamı görünce ters geri kaçıyor. Ben de böyle yaptım, çok ayı ürkütüp kaçırttım.”

Ece Ayhan
Express Dergisi, 20 Mayıs 1995, Yıl:2, Sayı:69


Çok Özel Not: EVV3L’in sıkı dostlarından Uğur Yanıkel’in buluntuladığı metnin tamamına https://bit.ly/gorusmenotlari adresinden ulaşabilirsiniz. ‘Aydınlık Kitap’ dergisinin 15/01/2016 tarihli 195. sayısında yayımlanan  “Ece Ayhan ile Kara Gerçek” başlıklı yazımda ifade ettiğim ‘son düşüş’le ilgili önemli bir teyidi EVV3L taifesiyle paylaştığı için Uğur Yanıkel‘e ‘yerden göğe kadar’ teşekkür ediyorum. (Zy)

ozurdilerieceayhan

görüşmenotlarıEXPRESS


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

May
29
2016
--

E-Kitap: “YAKIŞMIYOR!” // Günümüz Edebiyat Ortamına Bir Bakış (Halûk Cengiz)

yakismiyor

“Yakışmıyor!” Hâluk Cengiz
Günümüz Edebiyat Ortamına Bir Bakış

Mayıs 2016, pasaj69.org, 100 Sayfa
Tam metin pdf: https://bit.ly/yakismiyor


Hâluk Cengiz, Üvercinka Dergisi’nin çeşitli sayılarında günümüz edebiyat ortamındaki kötücül yapılanmaları eleştiren özenli ve sıkı bir yazı dizisi kaleme almıştı. EVV3L’in sıkı dostlarından Uğur Yanıkel, Halûk Cengiz’in Üvercinka Dergisi’ndeki yazı dizisinden önce kaleme aldığı diğer eleştirel yazıları da ekleyerek pasaj69.org bünyesinde bir e-kitap olarak yayına hazırladı. “Yakışmıyor!” adlı e-kitabın tam metnine https://bit.ly/yakismiyor adresinden ulaşabilirsiniz.

Hâluk Cengiz‘in kapsamlı incelemelerini titiz bir editöryal çalışma sonucunda okuyucuyla buluşturan Uğur Yanıkel‘e ve Üvercinka Dergisi’nin yayın yönetmeni Seyyit Nezir‘e ne kadar teşekkür etsek azdır. Edebiyat ortamına hakim kılınan Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin yıllardır uyguladığı ‘Haksızlık Yordamı’na maruz kalan kalb ve vicdan sahibi herkesin “Yakışmıyor!” adlı analizi kelime kelime okuması gerektiğine inanıyorum.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar


KİTABIN ÖNSÖZÜ

Bugün, her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da birtakım kötücül faaliyetler yürütülmekte. Söz konusu faaliyetler neticesinde kendilerine güç devşiren kişiler, edebiyat alanında, elde ettikleri bu güç vasıtasıyla âdeta ‘edebiyat noteri’ olma yolunda ilerliyorlar. Buna sebep olan çeşitli etmenler var, ancak en etkilisi ve sistemlisi kuşkusuz edebiyat ödülleri/yarışmalarıdır. Dünyada ve ülkemizde çok yaygın olan bu sömürü düzeneği her dönem tartışma konusu olmuştur. Çünkü bu düzenek az önce de nitelendirdiğim gibi tamamen sömürü üzerine kuruludur ve oligarşik bir varoluş sergilemektedir. Ödül bahşedenler, ödüle muhtaç bir edebiyat ortamı oluşturmaya çalışmakta ve bu durumdan dolayı kendilerine statü sağlamaktadırlar. Ve maalesef birçok yazar, şair farkında olarak ya da olmayarak bu düzeneğin bir parçası hâline geliyor. Oysa bir yazarın, bir şairin kimseden icazet beklememesi; her şeyden ve herkesten bağımsız olması beklenir.

Ülkemizde, özellikle son birkaç yıldır gittikçe yayıngınlaşan yaygınlaştıkça arsızlaşan bu düzenek ile yüksek bir sesle –ayağa da kalkarak!- mücadele edilmektedir. Buna en yakın örnek “Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü”ne gösterilen hakkaniyet yüklü tepkilerdir.

Edebiyat ödüllerinin/yarışmalarının dışında, son yıllarda tartışma konusu olan bir diğer konu ise “Edebiyat Eserlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik” kapsamında, adı gizli tutulan 40 yazara toplamda 463.000 TL dağıtılmasıydı. Mevcut iktidarın kültür-sanat alanındaki yıkıcı faaliyetlerini ve desteklenen yazarların isimlerinin gizli tutulmasını göz önünde bulundurursak, aslında bunun, yazarları desteklemek için değil mevcut yandaşları desteklemek ve yandaş kitleyi genişletmek için oluşturulmuş bir proje olduğu gayet açık.

İşte bu kitap, tüm bu konuların ve yaşananların sıkı takipçisi olan Halûk Cengiz’in kaleme almış olduğu yazılardan oluşmaktadır. Söz konusu yazılar edebiyat yarışmalarını, ödüllendirme sistemini ve gizli devlet desteğini kapsamlı bir şekilde inceleyen ve bu doğrultuda eleştiren yazılardır. “Haklılığın inadı!” şiarıyla, bu önemli yazıları bizlerle paylaştığı için Halûk Cengiz’e bir kez daha teşekkür ediyorum.

Uğur Yanıkel
03.05.2016
İstanbul

 

kapak1


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “E-Kitap” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ekitap adresinden ulaşabilirsiniz.

May
02
2016
--

“Vir-gül”

IMG_20160502_183726
“Vir-gül”
by Uğur Yanıkel


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Görsel Şiir” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gorsel-siir adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
04
2016
0

Ece Ayhan’ın “Özgür Gündem” Gazetesi’nde Kaleme Aldığı Yazılar ile “Gökkuşağı” Köşesi

eceayhangokkusagi

Ece Ayhan’ın “Özgür Gündem” Gazetesi’nde yayımladığı yazıların içeriği, Ece Ayhan’ın yaşamını ve poetikasını inceleyenler için tuhaf bir “gri bölge” oluştururarak bilinmezliğini sürdürüyor ve hiçbir yazınsal mecrada yüksek sesle ifade edilmiyordu. Pasaj69.org taifesinden Uğur Yanıkel‘in araştırmaları bu belirsizliği ortadan kaldırıyor. Uğur Yanıkel, Ece Ayhan’ın 1992 yılında Özgür Gündem’de kaleme aldığı yazıları (özgün, yayımlandıkları biçemleriyle birlikte) “Kürt Çiçekleri” adlı belgesel bir kitapçıkta toplayarak edebiyat tarihine sundu. Kitapçığa https://bit.ly/ozgurgundem adresinden ulaşabilirsiniz.


ISSUU okuyucuları için alternatif adres şöyle:
https://issuu.com/adabeyi/docs/eceayhanozgurgundem

eceayhanozgurgundem


Hamişler:

1/ Uğur Yanıkel’e işbu özverili ve titiz çalışmayı evvel.org ve takipçileriyle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz.

2/ Kitapçığa EVV3L’in ISSUU alanındaki şu adresten de ulaşabilirsiniz: https://issuu.com/adabeyi/docs/eceayhanozgurgundem

3/ EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
25
2015
0

Özet: “2015 Atraksiyonları” (Z. Yalçınpınar)

ŞİİRLER

Kıyıların Kıyısında
https://bit.ly/kiyilarinkiyisinda

Burunsuz
https://bit.ly/burunsuz

Yeni Gün Yoktur
https://bit.ly/yenigunyoktur

Joachim Raphaël Boronali
https://bit.ly/boronali

Şaşırı
https://bit.ly/sasiri

Adımız Soğur
https://bit.ly/adimizsogur

Ağaç ve Dalkılıç
https://evvel.org/siir-agac-ve-dalkilic

İnsanlık Tekerlemesi
https://bit.ly/tekerleme

Tarihinsancısı Söyledi (III)
https://bit.ly/tarihinsancisi3


KİTAP

RÜZGÂR DEFTERİ, Ağustos 2015

12243574_956702774409379_6113587157709282643_n


SÖYLEŞİLER

Uğur Yanıkel ile “Rüzgârı Şiirlemek” (Eylül, 2015)
https://bit.ly/ruzgarisiirlemek

Uluer Oksal Tiryaki ile “Gerçeğin Sağlamlığı Üzerine…” (Mart, 2015)
https://evvel.org/soylesi-uluer-oksal-tiryaki-ile-gercegin-saglamligi-uzerine-10-mart-2015


İNCELEME

Yeni Sinsiyet’in Kokmuş Tuz Çeşitlemesi
https://bit.ly/kokmustuzcesitlemesi


BULUNTULAR

https://evvel.org/category/buluntu-efemeralar
https://evvel.org/category/buluntu-efemeralar/page/2


SAİT FAİK ve BİLİŞSEL HARİTALAMA

Türkiye’de, edebiyat alanına yansıyarak Sait Faik odağında gerçekleştirilen ilk “Bilişsel Haritalama” çalışmalarına ilişkin ayrıntılı bilgilere https://saitfaikmuzesi.org/sait-faik-odakli-bilissel-haritalama/ adresinden ulaşabilirsiniz.


ikibin16

Meşhur Manyaklık!
Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı (2006-2015)
bkz: https://bit.ly/zypalmanak


Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın özgeçmişine https://bit.ly/zykimdir adresinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Yalçınpınar’ın tüm kitapları ise şu adreste yer alıyor: https://zaferyalcinpinar.blogspot.com

Ara
22
2015
0

Bir İllüzyon Olarak Edebiyat Yarışmaları (Uğur Yanıkel)

uguraydinlik

 

Daha önce, “1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü” ve ödüllendirme sistematiği üzerine eleştirel bir edebiyat soruşturması(https://bit.ly/sorusturma) hazırlayan Uğur Yanıkel, bu kez “Bir İllüzyon Olarak Edebiyat Yarışmaları” başlıklı inceleme yazısıyla konuyu ele alıyor…

16 Ekim 2015 tarihli Aydınlık Kitap’ta yayımlanan “Bir İllüzyon Olarak Edebiyat Yarışmaları” başlıklı yazının tam metnine https://pasaj69.org/bir-illuzyon-olarak-edebiyat-yarismalari-ugur-yanikel/ adresinden ulaşabilirsiniz.

İyi okumalar dileriz.

 

uguraydinlik2


1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü’ne ilişkin diğer yazılar şu adreslerde;

ÜVERCİNKA Dergisi’nin EKİM 2015 tarihli 12. sayısında
1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü eleştiriliyor:
https://evvel.org/uvercinka-dergisinin-ekim-sayisinda-1-fazil-husnu-
daglarca-siir-odulu-edebiyat-yarismalari-kara-propaganda-ve-sistematik-
haksizliklar-elestirilmeye-devam-ediyor

SORUŞTURMA: “Bir Şiir Emlâkçılığı” ya da
“DAĞLARCA’nın Parsellenmesi” Hakkında:
https://evvel.org/sorusturma-bir-siir-emlakciligi-
ya-da-daglarcanin-parsellenmesi-hakkinda

“Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Gerçek Vasiyeti” ve
“1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü” Hakkında:
https://evvel.org/fazil-husnu-daglarcanin-gercek-vasiyeti-
ve-1-fazil-husnu-daglarca-siir-odulu-hakkinda


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fazıl Hüsnü Dağlarca” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
05
2015
0

Şiir: “Adımız Soğur”

tüm beyazlara desenler eskittik
her gece on ölçü sessizlik
sus gezgin yolu bulamazsın
bizim ana babamız arar
adımız düşer
kanımız soğur
(…)

Zafer Yalçınpınar ve Uğur Yanıkel
5 Aralık 2015


Hamişler:

1/ “Adımız Soğur” adlı şiirin tam metnine https://bit.ly/adimizsogur adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

3/ “Yalçınpınar da kimdir?” diyenler için; https://bit.ly/zykimdir

Ara
02
2015
0

“Rüzgâr Defteri’ne İçkin Bir Sözlük” (Zafer Yalçınpınar)

icsozluk

11988515_457472711122319_2650679609159987636_n
anzin
No.1
Kasım 2015


12243574_956702774409379_6113587157709282643_n

Zafer Yalçınpınar’ın “Rüzgâr Defteri” yayımlandı!
https://evvel.org/ruzgar-defteri-yayimlandi

Söyleşi: “Rüzgârı Şiirlemek…”
Zafer Yalçınpınar & Uğur Yanıkel, Eylül 2015
Tam metin, PDF, https://bit.ly/ruzgarisiirlemek

Rüzgâr Defteri’ni https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri/
adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.


Hamişler:

1/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın 2015 yılı öncesinde yayımlanan tüm kitaplarının pdf biçemine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden, tüm şiirlerine ise https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da https://bit.ly/zykimdir adresinde yer alıyor.

3/ Yalçınpınar’ın “Kendini Anlatan” fotoğrafları şurada; https://zaferyalcinpinar.tumblr.com

Ara
02
2015
0

ÜVERCİNKA’da; Rüzgârı Şiirlemek…

Rüzgâr Defteri üzerine Uğur Yanıkel’le birlikte gerçekleştirdiğimiz söyleşi, Üvercinka Dergisi’nin Kasım 2015 tarihli 13. sayısında yayımlandı. Söyleşinin tam metnine https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden ulaşabilirsiniz. ‘Rüzgârı Şiirlemek…’ başlıklı poetika çalışmasının gerçekleşmesinde Uğur Yanıkel’in, yayımlanmasında ise Seyyit Nezir’in büyük emeği ve katkısı bulunuyor… Kendilerine -yerden göğe kadar- teşekkür ediyorum.  (Zy)


IMG_20151108_213352

IMG_20151108_220254

IMG_20151108_221152

IMG_20151108_220613

IMG_20151108_220702


Rüzgâr Defteri’ni
https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri/
adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.


Facebook Sayfası: https://facebook.com/ruzgardefteri


Hamişler:

1/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Zafer Yalçınpınar’ın 2006-2015 yılları arasında gerçekleştirdiği tüm söyleşiler https://bit.ly/dilinkemigi adresinde yer alıyor.

3/ Yalçınpınar’ın 2015 yılı öncesinde yayımlanan tüm kitaplarının pdf biçemine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden, tüm şiirlerine ise https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da https://bit.ly/zykimdir adresinde yer alıyor. (Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com)

Kas
04
2015
0

Edebiyat Piyasası ve İktidar Enstrümanları Üzerine Eleştirel Bir Analiz (Halûk Cengiz)

Halûk Cengiz, edebiyat piyasası ile iktidar enstrümanları arasındaki ilişkiyi -son yıllarda eriştiği tüm boyutlarıyla ve ayrıntılarıyla birlikte- inceleyen çok önemli bir yazı kaleme almış. ÜVERCİNKA Dergisi’nin Kasım 2015 tarihli 13. sayısında yayımlanan “Yakışmıyor” başlıklı yazının tam metnine https://pasaj69.org/wp-content/uploads/2015/11/halukcengiz-yakismiyor.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamişler:

1/ Yazının dijitalleştirilmesinde emeği geçen Uğur Yanıkel’e ve pasaj69.org taifesine çok teşekkür ederim.

2/ Önemli bkz: https://evvel.org/yeni-sinsiyet-tipolojisi-hakkinda

3/ Neye/kime karşı olduğumuzu anlamanız için tarihçe;
https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir

Kas
03
2015
0

Kıyılar boyunca gitmiştir…

ruzgarkulebi
“Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir”
Cahit Külebi

Bkz: https://evvel.org/cahit-kulebi-de-ruzgari-dusunmus


Zafer Yalçınpınar’ın “Rüzgâr Defteri” yayımlandı!
https://evvel.org/ruzgar-defteri-yayimlandi

Söyleşi: “Rüzgârı Şiirlemek…”
Zafer Yalçınpınar & Uğur Yanıkel, Eylül 2015
Tam metin, PDF, https://bit.ly/ruzgarisiirlemek

Rüzgâr Defteri’ni https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri/
adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
31
2015
0

Buluntu/Fotoğraflar: “1992’de Ece Ayhan Çağlar”

eceayhan1992b
Fotoğraflar: Arif Aşçı


1990’lı yıllarda mimarlık ve kent kültürü çevrelerince yayımlanan “Arkitekt/Yaşama Sanatı” adlı dergide Ece Ayhan, “kentte keşifler” üst-başlığıyla çeşitli metinler kaleme almıştır. EVV3L’in sıkı dostlarından Uğur Yanıkel, Arkitekt Dergisi’nin 1992 tarihli 2. sayısında (92/2) fotoğraf sanatçısı Arif Aşçı‘nın objektifinden görüntülenmiş -ve pek bilinmeyen- birkaç Ece Ayhan fotoğrafına rastlamış. Dergide, Ece Ayhan tarafından kaleme alınan “Sait Faik’in Açık ya da Gizli Kış Mekânları” başlıklı yazıya paralel olarak yayımlanan bu değerli fotoğrafları EVV3L’in dost ve takipçilerine ulaştırdığı için Uğur Yanıkel’e çok teşekkür ederiz. (Ayrıca, Uğur Yanıkel’in yeni yayın projesi olan pasaj69.org adresini de ziyaret etmenizi öneriyoruz.) (Zy)

eceayhan1992a

Önemli Bilgi: Ece Ayhan tarafından kaleme alınan “Sait Faik’in Açık ya da Gizli Kış Mekânları” adlı yazının ikinci bölümü Ece Ayhan’ın yayımlanan kitaplarında yer almamaktadır. İkinci bölüme EVV3L’in Ece Ayhan İlgileri kapsamında https://evvel.org/susulan-bir-yazi-sait-faikin-acik-ya-da-gizli-kis-mekanlari-2-ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

eceayhan1992c

Fotoğraflar: Arif Aşçı


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
30
2015
0

Cahit Külebi de ‘Rüzgâr’ı düşünmüş…

ruzgar


(…)
Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür.
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.

(…)
Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflâtun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler…
Toz toprak gözlerine gitmiştir.

Şehirlere de uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.

Şimdi rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde
Soramadım.

Cahit Külebi
“Rüzgâr”, Varlık Yay., 1954, 2. Baskı, s. 6


Zafer Yalçınpınar’ın “Rüzgâr Defteri” yayımlandı!
https://evvel.org/ruzgar-defteri-yayimlandi

Söyleşi: “Rüzgârı Şiirlemek…”
Zafer Yalçınpınar & Uğur Yanıkel, Eylül 2015
Tam metin, PDF, https://bit.ly/ruzgarisiirlemek

Rüzgâr Defteri’ni https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri/
adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
29
2015
0

“En son, insanlara…”

fotozy2

ensoninsanlara


Zafer Yalçınpınar’ın “Rüzgâr Defteri” yayımlandı!
https://evvel.org/ruzgar-defteri-yayimlandi


fotozy4

fotozy5

fotozy3


Söyleşi: “Rüzgârı Şiirlemek…”
Zafer Yalçınpınar & Uğur Yanıkel, Eylül 2015
Tam metin, PDF, https://bit.ly/ruzgarisiirlemek


ruzgardefteri2


Rüzgâr Defteri’ni
https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri/
adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.


Facebook Sayfası: https://facebook.com/ruzgardefteri


tumblr_inline_n9u319HYS71skbf9j

Fotoğraflar: Z. Yalçınpınar
https://zaferyalcinpinar.tumblr.com


Hamişler:

1/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Rüzgâr Defteri” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ruzgar-defteri adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın 2015 yılı öncesinde yayımlanan tüm kitaplarının pdf biçemine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden, tüm şiirlerine ise https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da https://bit.ly/zykimdir adresinde yer alıyor. (Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com)

Eki
17
2015
0

ÜVERCİNKA Dergisi’nin EKİM 2015 tarihli 12. sayısında “1. FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA ŞİİR ÖDÜLÜ, EDEBİYAT YARIŞMALARI, EDEBİYATTA UYGULANAN KARA PROPAGANDA FAALİYETLERİ ve HAKSIZLIKLAR” eleştiriliyor…

Beşiktaş Belediyesi tarafından ‘Fazıl Hüsnü Dağlarca’ adına ilki düzenlenen şiir yarışmasını skandal olarak değerlendiren aylık edebiyat dergisi ÜVERCİNKA, edebiyat ödülleri konusunu Ekim 2015 tarihli 12. sayısında derinleştirerek işliyor…


uvercinka12sinsiyet

https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/uvercinkadan-bu-kez-odule-nester-131548

Konunun kimi yerleşik edebiyatçılarca “edebiyat dışı bir kavga üslubuyla tehditkâr boyutlara taşınması üzerine” düzenlenen bir soruşturma, derginin ekim sayısında “Dağlarca’nın Parsellenmesi” başlığı altında sunuldu.

Uğur Yanıkel’in hazırladığı soruşturmayı yanıtlayan Kaan Arslanoğlu, Cengiz Orhan, Ali Rıza Özkan, Örsan Gürkan Aplak, Kerem Bereketoğlu, Kenan Bıyıklı, Bünyamin Durali, Kaan Turhan, Onur Bayrakçeken , Serkan Köçek, Hakan Kamışoğlu, Hüseyin Algül, Tolga Çınar ve Zafer Yalçınpınar, “Türkiye’de skandal boyutlara varan ödül ilişkilerini” mercek altına yatırdılar. Enver Ercan’ın da sert biçimde eleştirildiği dergide B. Sadık Albayrak, “Ödül ve Ceza” başlıklı yazısında, 12 Eylül 1980 darbesinin hemen ardından, gerçekçi edebiyata darbe indirmek üzere Orhan Kemal Roman Armağanı’nın Erdal Öz yönetiminde kötüye kullanılmasıyla birlikte ödüllerin yozlaştırılmaya başlandığını sergiledi ve olayın tanıklarından biri olan Nurer Uğurlu’yu televizyonda yayımlanan “Edebiyat Cephesi” programında gerçekleri açıklamaya çağırdı.

Berkiz Berksoy, Fransa’da 2015’in tartışılan edebiyat ödüllerini irdelerken, Volkan Hacıoğlu, “ödülün burjuva ideolojik aygıtı oluşunu” vurguladı. Haluk Cengiz, Dağlarca Şiir Ödülü’nün tutarsızlığını sergiledi. Yazar Mecit Ünal da, “Edebiyat Kanonu” ve “Yurttaşlık Kanonu” arasındaki ilmekleri çözdüğü yazısında, tartışmanın 2000 yılında Öküz ve Papirüs dergisindeki yansımalarına değindi.

Engin Turgut’un resimlediği “Postmodern Özne ve Sinsiyeti” başlıklı kapak yazısında, Hilmi Yavuz’dan Enver Ercan’a “defolu ben” olgusu, soruşturmaya katılan Pasaj69 yazarlarının saptamaları ışığında ortaya kondu. Ercüment Gençer’in yazısında insan ve şair olarak Cemal Süreya ele alınırken, Mehmet Sadık Kırımlı, Aziz Nesin’i 100’üncü yaşında aydın ve yazar kimliğiyle sergiledi. Üvercinka’nın yeni sayısında  İnci Ponat, Abdullah Şevki, Ahmet Ada, Koray Feyiz ve Günay Güner de yazılarında çeşitli sorunları tartıştılar. Aydan Ay ve Refik Yoksulabakan da öyküleriyle dergide yer aldı. Bu arada ağustosun son günlerini yoğun bakımda geçiren Zuhal Tekkanat, Aydınlık Günceler’de, ağır sağlık sorunlarına karşın edebiyattan uzak kalamayışını ve tartışmaları izleme çabasını yansıttı. Turgut Tan, Anı/Günlük’ünde Güngör Gençay’ı anımsatırken, “Dergilerden” köşesinde Eliz ve Edebiyat Nöbeti dergileri sergilendi. Derginin “Genç Üvercinka” bölümünde Cemre Sarıkaş ve Erdi Tokgöz’ün şiirleri ele alındı. Koray Feyiz’in İngilizceye çevirdiği şiirlerin yanı sıra, Ahmet Ada, Emine Erbaş, Ogün Hakan ve Melahat Babalık da Üvercinka’nın ekim ayı şairleri oldular.

Kaynak: soL Haber Portalı


Konuyla ilgili olarak yayımlanan diğer haberler ise şu adreslerde yer alıyor;

“Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Gerçek Vasiyeti”
ve “1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü” Hakkında…
https://evvel.org/fazil-husnu-daglarcanin-gercek-vasiyeti-
ve-1-fazil-husnu-daglarca-siir-odulu-hakkinda

“Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü ve Yaşanan Olaylar”
https://www.edebiyathaberleri.com/haber/1359/
fazil-husnu-daglarca-siir-odulu-ve-yasanan-olaylar.html

“Dağlarca Ödülü’ne Ağır Eleştiri…”
https://sanatatak.com/view/Daglarca-odulune-agir-elestiri/2019

“Soruşturma: ‘Bir Şiir Emlâkçılığı ya da Dağlarca’nın Parsellenmesi’
https://www.insanokur.org/sorusturma-bir-siir-emlakciligi
-ya-da-daglarcanin-parsellenmesi-hakkinda/

“Üvercinka’da Ödüle Neşter Çağrısı”
https://www.guncelmersin.com/haber/egitim-kultur_1/
uvercinkada-odule-nester-cagrisi/1199.html

uvercinka12


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fazıl Hüsnü Dağlarca” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
16
2015
0

Poetika Çalışması/Söyleşi: “RÜZGÂRI ŞİİRLEMEK…” (Z.Yalçınpınar / U.Yanıkel / Eylül 2015)

Uğur Yanıkel’le birlikte ‘Rüzgâr Defteri’ adlı metnimi orjin alarak başladığımız, ardından da ‘İmgelemin Özgürleşmesi’, ‘Ece Ayhan’ ve ‘İkinci Yeni’nin şiirsel alan derinliğine doğru genişlettiğimiz söyleşinin tam metni aşağıdadır.

Bu söyleşinin özel bir öneme sahip olduğunu dile getirmeliyim: Bu söyleşi, yazdığım bir metnin imgesel imkânlarının yanı sıra semantik etkileşimlerini de sınayan, beni yeni düşünce merhalelerine götüren, kendi metnimin anlamını daha tutarlı bir şekilde görebilmemi sağlayan tam bir ‘poetika çalışması’ oldu. Uğur Yanıkel’e ne kadar teşekkür etsem azdır…

Sahicilikle / Zy

Not: Söyleşinin PDF biçemine https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden ulaşabilirsiniz.


 

Uğur Yanıkel: Oyun Yayınevi tarafından geçtiğimiz ay yayımlanan Rüzgâr Defteri, adalarda ‘örülmüş’  bir anlatı, zaten kitabın giriş kısmında da bunu açıkça dile getiriyorsun. Kitabı okuduğumda şunu fark ettim; evet, ada kültürünün etrafında yoğun bir şekilde ‘dolaşıyorsun’ ancak bir şeyi ‘yakalıyorsun’, rüzgârı… Rüzgârı yakalıyorsun ve rüzgâr üzerinden derinlemesine bir sorgulama, analiz sürecine girişiyorsun. Ancak, burada bahsettiğim sorgu ve analiz, duyusal alan üzerinden ilerliyor. Bu süreçten sonra da rüzgârı adeta modelliyorsun. İfade etmeliyim ki bahsettiğim bölüm, beni en çok heyecanlandıran, etkileyen bölümdü. Çünkü rüzgârın işlevini, oluşumunu biliyoruz ve tüm bunların doğaya ve canlılara yansımasını görebiliyoruz, ancak kendisini göremiyoruz somut bir şekilde. Görünmeyeni görünür kılman beni heyecanlandırdı açıkçası. Ayrıca bu modellemeyi yapabiliyor olmanda imgelem gücünün yanı sıra geçmişteki eğitim sürecinin ve çalışma hayatının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Sen bu konuda neler diyeceksin?

Zafer Yalçınpınar: Ne diyeyimtutarlı, doğruya yakınsayan sözler bunlar… Sorduğun soruda ‘analiz ve modelleme’ diyerek tespit ettiğin durumun nedeni, Rüzgâr Defteri’ni yaşarken -ya da ‘rüzgâr’ denen şeyi düşünürken- elde ettiğim bulguları, görüngüleri alegorik bir dille işlemeye, örmeye çalışmamdır. Bu alegorik dilin bir tür eksiltme hareketi sonucunda oluştuğunu söyleyeyim: Defterin başlangıçtaki, yaşandığı ândaki gerçekliğini değiştirerek ‘rüzgâr’ olgusunun işaret ettiği düşünsel alanı daha belirgin, göz önüne getirilebilir ve nihayetinde ‘sorgulanabilir’ kılmaya çalıştım. Yani, matematikle özdeşleştirerek ifade edersem; yazdığım metnin sürekli olarak türevini aldım ve ‘rüzgârın anlamı’ diyebileceğimiz alegorik bir katmana ulaştım. Bahsettiğim bu işlek kulağa zor, karmaşık, saçma ve tuhaf geliyor olabilir. Basitleştirirsek; ‘rüzgâr’ denen şeyi önce anlayıp sonra da anlatmaya çalıştım. Bunu da metindeki düşünselliği ve imgeselliği dengeleyerek kotarmaya gayret ettim. Aslında, Rüzgâr Defteri’ndeki işleğin ne olduğunu anlatmak için Almanca’da güzel bir fiil vardır: ‘dichten’. Oruç Aruoba bu kelimeyi “şiir olarak kurmak” şeklinde çevirir. Ludwig Wittgenstein bir yazısında “Felsefenin aslında şiir olarak kurulması gerekir.” diyor. Ben de bunu yapmaya çalıştım. ‘Rüzgâr’ olgusunu şiirlemeye, rüzgârın varoluşunu ‘şiir olarak kurmaya’ gayret ettim. Rüzgâr Defteri’nin adalar kültürü ve geçmiş çalışma hayatımla olan ilgisinden önce, bu bahsettiğim ‘şiir olarak kurmak’ meselesi çok daha belirleyici ve önemli… Bunun üstünde durmalıyız sanırım. Bütün bu sözlerimden ve açıklamalarımdan ne anlaşılıyor? Sence nedir Rüzgâr Defteri? Felsefi bir metin mi, şiir mi? Nedir sence?

ruzgardefteri

Rüzgâr Defteri

 

Uğur Yanıkel: Aslında tüm bu bahsettiklerinin bir çıktısı olarak şunu söyleyebilirim, Rüzgâr Defteri tek tığ ile örülmemiştir. Yani, oluşma, örülme evresindeki ilerleyiş, izlenen yol, yöntem bakımından baktığımızda ve bunun yanında kitabın içeriğindeki rüzgârı anlamaya yönelik sorulan soruların yönlendiriciliği bakımından felsefi bir ‘tığ’ kullanılmış diyebilirim. İkinci tığ ise senin de bahsettiğin ‘şiir olarak kurmak’  fiilinden de yola çıkarak erişilen şiirsellik ya da içeriğinde şiirsel bir tını barındıran imgelem. Tüm bu söylediklerimden de anlaşılacağı üzere Rüzgâr Defteri için yalnız başına bir ‘felsefi metin’ ya da bir ‘şiir’ diyemem. Rüzgâr Defteri, yazarının gördükleri, yaşadıklarının bir sonucudur en nihayetinde, dilin kendine özgü bir biçimde kullanılmasından dolayı yine bu temel üzerinden tanımlanabilir, diye düşünüyorum. Zaten, Rüzgâr Defteri dahilinde ve haricinde de böyle düşünüyorum. Yani mesela, bugün artık, ‘şiir’ kavramını gördüğümüzde ya da duyduğumuzda ‘kafamızın içinde’ ne kendini gösteriyor? Bu çok önemli. Şiirin ‘dinamik öz’ diyebileceğim ya da kavramlar üstü bir ‘şey’ olduğunu düşünüyorum. ‘Dinamik öz’ dememi şöyle bir örnek vererek açıklamaya çalışayım: Ateş böcekleri geceleri parıldayan bir böcek türüdür, yani gündüzleri ışık saçmazlar, hâl böyleyken gündüz bir ateş böceğini -tanıyıp- gördüğümüzde, gözümüzü kapatıp elde ettiğimiz ‘karanlık’, ateş böceğinin parıldamasına neden olmaz. Üstelik ateş böceğini de göremeyiz. Bu örnekte bana göre asıl ‘şiir’ ateş böceğidir. Yani o ‘dinamik öz’ dediğim kısıtlandırılamayan, ‘gözümüzü kapattığımızda’ görünmeyen ‘şey’dir.  Buradan hareketle şiirin alışılmış bir biçime(forma) artık gerek duymadığını söyleyebilirim. Bana kalırsa şiir bunu aşan tek türdür; bir biçime(forma) ihtiyaç duymadan varlığını sürdürebildiği için… Bu bağlamda dilin ve kelimelerin göz önünde olmadığı ‘şeylere’ bakalım; yanmış bir filmi banyo ettiğimizde elde ettiğimiz görüntü, ufak bir çocuğa oyalanması için verilen kâğıt ve kalem ile çocuğun yaptığı çizim -ki çocuk genelde o kâğıdı rastlantısal olarak karalar yani ‘rüzgâr’ı çizer-. Verdiğim örnekler çoğaltılabilir elbette. Ancak bu verdiğim örneklerin ve daha fazlasının kişisel sezme yetimiz ile farkında olabiliriz. Rüzgâr Defteri’nin benim için asıl önemi, senin bahsettiklerini saklı tutarak söylüyorum, buradan geliyor. Çocukken hepimiz rüzgârı ‘modellemişizdir’ ancak bunun rüzgârı görünür kılıyor olduğunu bilmeden, farkında olmadan. Rüzgâr Defteri ile şahsen bu farkındalığı kendime kazandırdım. Peki, sen, Rüzgâr Defteri’ni oluştururken, ‘rüzgârı keşfettin’ diyebilir miyiz? Eğer öyleyse, bu keşfin Rüzgâr Defteri dışında bir yansıması oldu mu sende?

Zafer Yalçınpınar: Doğduğumdan beri her yılın belli bir dönemini adada yaşıyorum. Ada yaşamında, denizin hareketini belirleyen rüzgâr çok önemlidir. İnsan için ‘düşünmek’ ne ise ada için de ‘rüzgâr’ odur. Rüzgâr sürekli yaşamı değiştirir, hemen her şey rüzgâra bağlıdır adalarda… Rüzgâr Defteri’nin yazım sürecini yaşamsal düzlem üzerinden anlatayım o zaman… 2013 yılında Duygu Gündeş’le birlikte Bozcaada’da tatile gittik. Bu tatilde, konaklamak için Bozcaada’nın kıyı şeridinde bulunan popüler mevkilerden birini değil de, daha içrek, adanın kuzeydoğuya bakan tarafında bulunan bağ ve bahçelerin ortasında, salaş diyebileceğimiz bir yer seçtik. Bu mevkide, tatilin ilk ânından son ânına kadar rüzgâr hiç durmadı, sürekli ve kuvvetli olarak kendini hissettirdi. Sürekli esiyor, bir şeyler anlatıyor, sürekli birşeyleri düşünüyor, düşündürtüyor gibiydi. Bu yaşantı parçasında, Rüzgâr Defteri’nin ilk orjini oluştu; belirleyici kavram, metne eşlik edecek olan odak noktası bu ‘süreklilik’ti. Diğer orjin ‘rüzgârın etkinliği, etkililiği’ydi. ‘Devinim’ olgusuyla birlikte  ‘rüzgârın yaşama düşünce katması’ da defterin temel eğretilemesidir. Bu orjinler ya da ‘mihenk noktaları’ üzerinden defterin örülümü, yazımı bir tam yıl boyunca sürdü. Marmara Adası’nda, 2014 yılında, fırtınalı bir gecede deftere son noktayı koydum. Bu başlangıç ve bitiş arasında oluşan imgelemin, evet, konuşmamızın başında da vurguladığın gibi matematik ağırlıklı eğitim sürecimden, para kazanmak için bir on yıl kadar çalıştığım bilim kurumundan tut da bulanık mantığa veya dilbilim felsefesine olan ilgime ve araştırma çalışmalarıma kadar uzanan bir arkaplanı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, önemli olan defterin yazımındaki tetikleyici kıvılcımlardır. İlk denklemdir. Daha önce de ‘Çalmayan’(Eylül 2014, Kendi Yayınları) adlı şiir kitabımı okuyan bir arkadaş şiirlerimi ‘matematiksel’ bulduğunu ifade etmişti. Sence, şiir ve matematik arasında belirgin bir ilişki var mı? Sembolik anlatım ekolünde, Bilge Karasu’da veya Rüzgâr Defteri’ndeki alegorik katmanda bu türden bir ilişki mecburiyet hâline mi dönüşüyor? Ece Ayhan, bir yazısında, ‘İkinci Yeni logaritmalı şiirdir.’ der. Peki, şimdi ben kalksam, ‘şiirsel önerme’ ya da ‘imgesel önerme’ diye bir şeyler, kavramlar atsam ortaya, bu ifadeleri duyduğunda aklına neler gelir, ilkin?

uy

Uğur Yanıkel

 

Uğur Yanıkel: ‘Şiir ve matematik’ dendiğinde akla ilk gelen şey ‘ölçülü şiirler’ oluyor. Ancak buradaki biçim odaklı ilişkiyi bir kenara bırakırsak, sanırım şiir ve matematik arasındaki ilişkinin temel belirginliği soyut düşünce ya da soyut düşünebilme becerisinden geliyor. En genel tabiri ile matematik, evren ve zaman içerisinde bulunmayan ancak akılda varlığını sürdüren, soyut zeminde düşünebilmenin sonucudur. Şiirde de böylesi bir soyut zeminin varlığından söz edebiliriz. Formüleri, sayısal bir dili olsa da bu sayısal dilin çözümlenme süreci analitik düşünceyi ortaya çıkarır, sonrasında da güçlendirir. Bu analitik düşünce hayatla, yaşamla, varlıklarla bir bağ kurmaya yönlendirir insanı. Bu bağ ile imgelem gücünün birleşimi de Rüzgâr Defteri’nde kendini hissettiriyor. İlk başta söylediğin ‘…matematikle özdeşleştirirsem sürekli türevini aldım’ sözü de buna delil olarak gösterilebilir… Şimdi, Rüzgâr Defteri’ndeki alegorik katmanda ise tüm bu ilişkinin mecburiyet hâlinden ziyade kendiliğinden oluştuğunu düşünüyorum, az önceki açıklamalarıma dayanarak. Son sorduğun soruda ise aklıma hemen ‘evvel.org’ ile ilk karşılaşmamda okuduğum bir poetik bildiri çalışman geldi: ‘Denizaltı Edebiyatı Bildirisi’. ‘Şiirsel önerme’ ya da ‘imgesel önerme’ dediğin şey zaten adından da anlaşılacağı üzere, muhtevasında imgesellik, şiirsellik barındıran önermelerdir. ‘Denizaltı Edebiyatı Bildirisi’nde; ‘Ödüller insansızdır’, ‘Jüri insansızdır’, ‘Ödül törenleri, kurdeleler, kuşaklar ve podyumlar insansızdır.’ diyorsun mesela. Bunlar, edebiyat içerisinde oluşturulmaya çalışılan oligarşiye, o oligarşinin ödüller aracılığı ile dağıttıkları ve bu dağıtım sonrası elde ettikleri statükoya karşı imgesel önermelerdir. Ayrıca, bu sözünü ettiğim oligarşik yapı ve onun numaraları devam ettiği sürece, o bildiri de güncelliğini koruyacaktır. Sen, yıllardır bu konuda mücadele etmiş, eden ve edecek biri olarak neler söylemek istersin?

Zafer Yalçınpınar: O çetenin piyasalandırdığı stratejinin adı ‘güdümlü edebiyat’tır. Liyakatsız ve muhteris bir tipoloji, 1950’lerin ortasından bu yana ‘güdümlü edebiyat’ üst-başlığındaki bazı söylemleri yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Aslında bu strateji o çetenin kendisine ait de değil. Dünyanın çeşitli yerlerinde, çoğunlukla da Kuzey Avrupa’nın ve Amerika’nın statükocu dehlizlerindeki çeşitli oligarşiler tarafından uygulanmış, başarısız olmuş, edebiyat sosyolojisinde başarısız, kötücül ve olumsuz bir karşılığı bulunan sinsi, karanlık bir yöntem… Peki bizim topraklarımızdaki menfi uzantılar neden başka yöntemleri değil de bu masonik yöntemi seçtiler dersin? Çünkü, içinde bulundukları menfi ilişki ağlarını geliştirmek ve edebiyat dünyası üzerinde kendi statükolarını besleyecek iktisadi bir ‘ticarileştirme, boyutlandırma, tutundurma ve yönetim’ stratejisi uygulamak istiyorlar. İnsanları kandırmak için de tıpkı siyasi iktidarlar gibi ‘kalkınma’ retoriğini kullanıyorlar. Şiir dışındaki edebi türlerde bu stratejiyi yüksek bir oranda yürürlüğe soktular,  diyebiliriz. Yani kendilerini mikrofonların arkasında, spot ışıklarının altında podyumlaştırabildiler, kendilerini vitrinleştirebildiler. Haksızlık yordamlarını ve retorik arsızlıklarını yaygınlaştırabildiler. Mevcut öz-saygı yıkımında neo-liberal çevrenin de büyük bir desteği oldu. Kim kaybetti? Vasatlaşan, ortalama zekaya mahkum kılınan okurlar ve yazarlar kaybetti, kaybediyor, kandırılıyor, yemleniyor… Bunu açıkça gördük, görüyoruz. Mevcut tipolojiyi ‘Yeni Sinsiyet’ adıyla kavramlaştırdık ve bu kapsamda birçok inceleme ve eleştiri yayımladık. 2009 yılında kaleme aldığım ‘Denizaltı Edebiyatı Bildirisi’ de bu eleştirilerden biridir ve ticarileştirilen, endüstrileştirilen sanatsal alanlara ilişkin tepkisel bir bildiridir. Sanatın, şiirin, edebiyatın ve felsefenin endüstrileşmesi, yeryüzündeki eşsiz güzelliklerin, özün, vicdanın, kalbin ve hakikatin bitirilmesi anlamına gelir. Bu yıkım son 3-5 yılda hızlandı. Daha da kötü bir mertebeye geldik: Mevcut masonik oligarşi devlet erkiyle ‘tüm konularda anlaştı’ ve icraatlarını, haksızlık yordamını devlet bütçesi üzerinden teşvik mekanizmalarıyla meşrulaştırmaya başladı. Senin ifadenle komplike bir ‘edebiyat emlâkçılığı’na yöneldiler. Çok üzülüyorum bu durum karşısında… Peki bu durum daha genç çevrelerce nasıl görülüyor, herkes mevcut kötücül durumun, yürürlüğe sokulan Yeni Sinsiyet’in farkında mı? ‘Karazin’ adlı derginde bu konu üzerine çokça çalıştın… Biraz da sen anlat…

Uğur Yanıkel: Ödüllendirme sistemi senin de anlattığın gibi çok eskiye dayanıyor. Fakat, benim bildiğim kadarıyla, tarihsel süreç içerisinde bugün olduğu gibi bir takım tartışmalar ve bu tartışmaların sonucunda sıkı duruşların sergilendiği de olmuş. Örneğin, ressam İsmail Altınok bir kitabında şöyle diyor ‘…burjuva demokrasisi dönemine girilince, her alanda olduğu gibi resim alanında da açıkgöz ve fırsatçı ressamlar resim alanımızı ellerine geçirdiler. Özellikle bu sergilerdeki satış ve ödülleri kendi kişisel ve kümesel çıkarları doğrultusunda kullandılar. Önceleri ödülleri sıraya koydular, sonra kendilerine, daha sonra da öğrencilerine, oğullarına verdiler…’.  O dönem yaşananlar, tabiî, basına da yansıyor ve 1973’te gerçekleştirilen 32. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne sanatçılar yapıt vermeyerek sergiyi boykot ediyorlar. Bu bahsettiğim olay eminim günümüzde yaşanan bazı olayları anımsatmıştır. Hilmi Yavuz’un seçici kurulunda yer aldığı bir yarışmada oğlunun yarışmacı olması ve ödülü oğlunun kazanması ya da Ataol Behramoğlu’nun seçici kurulunda yer aldığı bir yarışmada kardeşi Nihat Berham’ın yarışmacı olarak yer alması ve daha da ötesi ödülü kazanması gibi… Tabiî 1973’teki gibi günümüzde bir boykot hak getire! Tüm bunlar göz önündeyken bile bu ‘kadrolu jüri’ hâlâ ödül dağıtmaya, yemlemeye devam ediyor. Tabiî yavaş yavaş anlaşılıyor, çözülüyor numaraları. Ülkemizde Gezi’yle beraber başlayan ‘Şiir Sokakta’ hareketi, genç çevreler içerisinde edebiyatın daha çok konuşulmasına vesile oldu. Beraberinde bir takım sorunları da getirmedi değil. Edebiyata, şiire ilginin arttığı bu dönemde üniversitelerde ‘şiir topluluğu’ adında bazı oluşumların sayısı arttı. Tabiî bunlara bakıldığında siyasi gençlik örgütlerinin oluşturdukları da var. Bak burası çok ilginçtir mesela. Hem siyasal alanda kavga verip bir örgütlenme biçimi olarak şiir topluluğu oluşturacaksınız hem de bu güdümlü edebiyata, gizli gizli dağıtılan ödeneklere, oluşturulmaya çalışılan bu oligarşiye yani kısacası bu ‘kötülük dayanışması’na dair tek bir çalışma yürütmeyeceksiniz, tek bir kelam etmeyeceksiniz… Bu durum bana İdris Küçükömer’in bir sözünü hatırlatıyor, ‘…Türkiye’de sol sağdır, sağ soldur…’. Edebiyat dergilerinde ise bu konulara dair en ufak bir söylem, bir tepki göremiyoruz. Farkındalar mı orası da şüpheli. Farkında olup da böyle bir yola girmişlerse, bu durum daha acı… Edebiyat dergileri kendilerinde böyle bir sorumluluğu taşımıyor, hissetmiyor. Karazin’i çıkartmaktaki asıl amaç buydu zaten. Bu konuları ele alan, irdeleyen bir edebiyat dergisiyle farkındalık yaratılabilir, düşüncesiyle çıkmıştır Karazin. Fakat ne var ki maddi durumlar Karazin’in devam etmesini neredeyse imkânsız kılıyordu. Nitekim iki sayı sonra kapanmak zorunda kaldı. Şu anda da, Karazin’in bu alandaki mücadelesini ‘pasaj69.org’ adında bir internet sitesiyle devam ettirmeye çalışıyorum. Bu oligarşiye, düzene ve düzeneğe karşı sesimi duyabildiğim her yerde bas bas bağırmaya da devam edeceğim, her şeyden önce bir insan olarak… Peki, sence, Ece Ayhan’a ya da Ayhan Çağlar’a bir dönem yoğun şekilde uygulanan itibarsızlaştırma, unutturma hamlelerinin ve karalama kampanyalarının ters tepmesinin asıl sebebi nedir?

eceayhan

Ece Ayhan Çağlar

 

Zafer Yalçınpınar: Ece Ayhan’ın işbu becerisinde, yani mevcut şiirsel auranın zirve noktası olarak belirmesinde, yaşadığı dönemde vermesi gereken bazı önemli kararları stratejik olarak düşünmesi, tüm detayları ele alması, şiirsellik açısından vizyoner bir kişiliğinin olması ve her adımını geleceğe doğru atması çok belirleyicidir. Misal, Ece Ayhan, ‘Bakışsız Bir Kedi Kara’ adlı efsanevi kitabıyla 1966 yılında ‘Yeditepe Şiir Armağanı’ için yarışmaya katılıyor ama kazanamıyor. O yarışmayı kazanan Ceyhun Atuf Kansu’nun ‘Bağımsızlık Gülü’ adında epik tarzda yazılmış bir şiir kitabı… Merak ediyorum, bugün, ‘Bağımsızlık Gülü’ adlı şiir kitabını önemseyen, dahası o kitabı hatırlayan, bilen birileri var mıdır? Ama buna karşın ‘Bakışsız Bir Kedi Kara’ hâlâ zirvelerden biri… Ece Ayhan o yarışmayı kaybettiği gün, yarışma kazanma konusunda ‘sıkı şiir yazmak’, ‘dünya edebiyatını ve evrensel şairleri tanımak’ , ‘tarihi ve coğrafyayı doğru okumak’, ‘dilbilim ve felsefe okumak’ ya da ‘geleceğin poetikasını kurmak’ gibi şeylerin belirleyici olmadığını anlıyor. Çünkü tıpkı günümüzde olduğu gibi o günlerde de edebiyat alanındaki siyasi tavırlar, dini mezhepler, çıkar ilişkileri, partiler, masonlar, oligarşiler filan yarışma kazanmak için belirleyici… O günlerde de ‘güdümlü edebiyat’ numaraları, çıkarları ve yemlemeleri filan var. Ece Ayhan o yarışmayı kaybettikten sonra, benim bildiğim kadarıyla bir daha herhangi bir yarışmaya katılmıyor. Bugün baktığımızda Ece Ayhan, edebiyat tarihimizdeki tek ‘ödülsüz’ büyük şairdir, diyebiliriz. Bugün, Ece Ayhan’ın ‘ödülsüzlüğü’, 5000-10000 ödüle, plakete, carta curta filan milyonlarca misli değerde bir yücelik ve erişilmezlik taşıyor. Bu tip bir varoluş, yani Ece Ayhan, el değiştiren tarihsel gaddarlıkları şiirlerinde işlerken kimseye ‘Eyvallah!’ demiyor ve bu durum onu sonsuz derecede büyük bir bağımsızlığa, haklılığın inadına, hakikate, anlama, kalb ve vicdan arayışına ulaştırıyor. Bu bağımsız duruşla birlikte, mevcut edebiyatımızı binlerce kez geçerek kendi ‘imgesel alan derinliğini’ oluşturuyor. İşte, Ece Ayhan’ın asıl büyük ve becerikli olduğu nokta da bu tip bir poetika kurmak inadıdır. Ben bu durumu ‘imgelemin özgürleşmesi’ olarak tanımlıyorum. Sorduğun sorunun cevabı da çok basit aslında; Ece Ayhan çok büyük, geleceği imleyen, geleceğe uzanan, yaşadığı coğrafyanın her yalanını, her tarihsel kandırmacayı ortaya seren, tipolojik hedeflerle kurulmuş, tarihsel gaddarlıkların ve statükonun vurgulanarak ortadan kaldırıldığı, yerildiği, rezil edildiği çok büyük bir imgesel alan derinliğini dile getiriyor. Bu imgesel alan derinliği yeni bir şiirsel dil ve yeni bir ‘şiirsel yük’ oluşturuyor. Dile getirilen bu büyük şiirselliğin altında herkes eziliyor. Ece Ayhan açık arayla şiirinde herkesin önüne geçiyor ve kendisini ‘sıkı şiir’e vererek ‘yeni bir insanlık’ için ‘iyi bir güneş’i imliyor. Böylesi bir ‘dile getiriş’ ve imgelem, şiir tarihimizde -hatta, sanat tarihimizde- yeni bir bilişsel çağ açmıştır. Kısacası, hâlâ Ece Ayhan’ı kafakola alamadılar, çünkü Ece Ayhan’ın kurduğu şiirsellik çok büyük ve entelektüel açıdan da bugün ortada gezinen, gerdan kıran ‘ödüllü şairler’in hepsine, o ‘maymun kuşağa’ milyon yıl basacak kadar insani, vicdani ve güçlüdür: Geleceği düşünmek, insanlığı anlamak ve geliştirmek için de sonsuz belirleyicidir, çığır açıcıdır. Merak ediyorum, ‘imgelemin özgürleşmesi’ dediğimde senin aklına ne geliyor? Sence, ‘imgelemin özgürleşmesi için sıkı şiir yazmak’ nasıl bir edimdir?

Uğur Yanıkel: Sorduğun sorulara yanıt vermeden önce, sorularına bağlı olarak başka soruların da çengeline takıldığımı söylemeden geçmek istemiyorum. ‘İmgelemin Özgürleşmesi’ dediğimizde bu kavram öyle sanıyorum ki bir süreç içerisinde gerçekleşebilen bir şey gibi geliyor bana, öyle seziyorum. Bu sürecin başlangıç noktası mutlaka vardır fakat bir sonu ya da sonucu olduğunu düşünmüyorum ve bu sonuçsuzluğu olumlu olarak görüyorum. Her şeyden önce ‘İmgelemin özgürleşmesi ilk nerede başlar?’ sorusu açıkçası zihnimi meşgul etmedi değil. Bu soruya cevap bulabilmek için şiire bakacak olursak; bir olay, bir durum, bir anımsama, bir görüntü, bir varlık vs. ile etkileşime giren şairin ‘kafasının içinde’ onu nasıl çözümlediği ve sonrasında nasıl aktardığı bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Dediğim gibi bu bir başlangıç noktasıdır, başlangıcın ardından yazılmış şiir ile etkileşime girenlerde -yani şiiri okuyanlarda- farklı çağrışımlara neden olacağından bu durum anlam çoğalmasına neden olacaktır. Bana kalırsa bunun çok net gerçekleştiği şiirler ‘İkinci Yeni’ şiirleridir. Özellikle Ece Ayhan’ın şiirlerindeki hermetizmi göz önünde bulunduracak olursak, bahsettiğim anlam çoğalmasını doğrulamış oluruz diye düşünüyorum. Elbette yalnızca şiirle sınırlandırılamaz bu durum. Belki de bu sınırlandıramadığımız şey ‘imgelemin özgürleşmesi’ kavramının bizzat kendisidir. Somut ya da deneysel, görsel ya da video şiirlerde; müzikte hatta fotoğrafçılıkta bile bunu yakalamak mümkün. Tüm bu alanları  genişleten ve derinleştiren imgelem, kendi özgürlüğünü böyle sağlıyor kanımca. Şimdi, ‘imgelemin özgürleşmesi’ sürecini sezdiklerim ve düşündüklerim doğrultusunda anlatmaya çalıştım. Söz konusu ‘imgelemin özgürleşmesi için sıkı şiir yazmak’ olunca, en başta, senin de ifade ettiğin gibi ‘sıkı şiirde iktisat yoktur’ demek yerinde olacaktır. Bundan bağımsız olmasa da, artık günümüzde kültür endüstrisi, edebiyat piyasası, ödül çığırtkanlığı gibi pek çok -kapitalist jargon ile- ‘sektör’ ve bu alanın sonucunda ‘pazar’ oluşturulmaya çalışıyor. Bu konuda iyi şeyler söylemek de pek kolay değil maalesef. Bu süslü bataklığın ‘çekiciliğine’ kanmadan, mevcut ortama salınan ve ortama hâkim olan derinliksizlikten uzakta yazılan şiir, ‘imgelemin özgürleşmesi’ bağlamında sıkı şiirdir. Peki, Rüzgâr Defteri’ne geri dönecek olursak, Rüzgâr Defteri’ndeki şiirselliği ‘imgelemin özgürleşmesi’ yolunda açılan bir patika olarak görebilir miyiz?

zy

Zafer Yalçınpınar

 

Zafer Yalçınpınar: Yani… Patika değil de, belki, bir iğne deliği olarak görebiliriz… Ama bu iğne deliği, belki de bir ‘kara delik’ teorisi kadar hesapsızdır, bilinmezdir. Misal, Rüzgâr Defteri’nin 20. sayfasında şöyle demişim: ‘Şiir, bir ön-seziş kurarak dile getirilemeyeni (henüz dile getirilemeyeni) geleceğe uzatıyor, geleceğe eğretiliyor.  Şiirin bir tür tarihsel taşıyıcılığı vardır: Hem geleceğe hem de geçmişe doğru hareket edebilen bir ‘dil-im-yapım’ yöntemi:- Rüzgâr. Rüzgârın örülümü’ gibi… Buradaki önem, ‘dile getirmek’te gizli. Şairin sezdiği ve dizeleştirdiği görüngü katmanında imgenin ‘anlam’ı, her seferinde sonradan gelir. Bunu nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum ama belki şöyle diyebiliriz: ‘Şair dile getirdikten sonra imgeyi anlamlandırır.’ O ‘dile getiriş ânı’nın sırrını, oluşumunu aslında kendisi de bilmez. O dilde bulur kendisini, o dilsel alana, o söze, o dizeye ‘düşmüş, kapılmış, yuvarlanmış’ gibi olur. O alanda ‘imgesel, şiirsel önermeler’ kurgular: O alanda şiirsel motiflerin dışında dilsel bir ‘yenileyici, arttırıcı, aşkın’ motif kalmamıştır artık. Bu durum mevcut dildeki motiflerin imgesel olarak yenilenmesini sağlar, dilin alan derinliği önce sezgisel olarak genişler, birkaç kuşak sonrasında da gündelik düşünce dilindeki yerine, ‘anlam’ına kavuşur. Turgut Uyar’ın “Sevgim acıyor” demesi gibi… Ece Ayhan’ın “Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?” sorusuna cevabın Gezi Direnişi’nden “Defteri kapat!/Şiir sokakta!/İmza: Düzayak çivit badanalı kent” sloganıyla gelmesi gibi… Bu genişlemenin şair tarafından kendi ‘tahayyül gücü’ne ket vurarak oluşmadığı da aşikârdır. Ve evet, İkinci Yeni’yi hâlâ kimsenin geçememesinde bu türden bir sürekli genişleme söz konusudur. Disiplinler arası  söyleminde de haklısın. Teolojiden tut da modern matematiğe ya da astro-fiziğe kadar, yenileyici, geliştirici tek şey düşüncemize, hesaplamalarımıza yön veren ‘dil’dir. Ludwig Wittgenstein ‘Gerçeğin yapısını dilin yapısı belirler.’ diyor. Buradaki en büyük tehlike dilin ‘endüstrileşmesi’, yeryüzündeki dillerin ve ‘gerçeğin motifleri’nin emperyalist faaliyetlerle yok edilmeye çalışılmasıdır. ‘İmgelemin özgürleşmesi’ kavramına karşıt ve kötücül bir kavram düşünmek zorunda kalsaydık, kesinlikle ‘imgelemin kalkınması’ veya ‘imgelemin endüstrileşmesi’ kavramlarıyla karşılaşırdık ki ‘Yeni Sinsiyet’ olarak tanımladığımız tipoloji bu tip kötücül, yaşamın özünü ve hakikatini öldüren işleri ‘piyasalandırmak’la uğraşıyor…  Üstelik bu piyasalandırma faaliyetini ‘devlet desteği’yle ve ‘statükocu unsurlar’la icra ediyorlar.  Peki sen nasıl görüyorsun, şiirin birincil önemi yeterince fark edilecek mi? Geleceğin şiirinin dilsel özellikleri nedir sence? Zafer Yalçınpınar’ın -bendenizin- geleceğin şiirinde bir yeri var mı sence?

siirsokakta

Uğur Yanıkel: İşte bu konuda ‘Şiir Sokakta’ hareketinin tetikleyici bir rolü olduğunu düşünüyorum. Olumlu yönlerinden birisi de budur bu hareketin. Çünkü dediğim gibi artık şiir üzerine konuşmaya, tartışmaya meyilli ve hevesli bir gençlik var. Ancak bu önemin sahiden fark edilmesi için evvela tüm faydalardan, çıkarlardan arındırılmış bir edebiyat ortamı gerekli. Çünkü şiirin önemlerinden çok, edebiyattan ve edebiyat özelinde şiirden nasıl fayda sağlarız yörüngesinde dönen bir kitle var. Ve bu kitlenin hedefinde de gelecek, yani gençlik var. Ben şahsen ‘genç şairden’ çok sıkı atılımlar bekliyorum. Tavşan gibi her havuç tutana gitmeyecek olanlardan elbette… Ayrıca bu ‘havuççu kitle’nin ve faaliyetlerinin herkesçe farkına varıldığı an, işte o zaman şiirin birincil önemi kapsamında bir farkındalığa sıra gelecek ve o farkındalık oluşacaktır.  Zaten bu faaliyetlerin güdümü; çıkar, fayda, alkış… Biraz irdelense tüm bunların bir ‘güvercin görünümlü kötülük’ olduğu anlaşılacak. Farkındasındır sen de, konuşmamızın hatırı sayılır bir kısmı, senin kavramlaştırdığın şekilde söylemek gerekirse ‘Yeni Sinsiyet’ üzerine oldu. Bu konuların konuşuluyor olmasının ötesinde, bu konuların varlığı bile durumu yeterince izah ediyor aslında… Diğer soruna cevap bulabilmek için geçmişe bakmakta fayda görüyorum açıkçası. İkinci Yeni’ye özellikle, ısrarla İkinci Yeni diyorum çünkü hâlâ geçilmiş, aşılmış değil. Büyük bir sıçrama olduğunu artık herkes adını, soyadını bilir gibi biliyor. Bu yüzden yeni şiirde ve bu şiirin dilsel özelliklerinde de İkinci Yeni’den ‘partiküller’ olacaktır diye düşünüyorum… Buna ek olarak, bahsettiğimiz dil üzerine deneyselliğin artacağını da söylemeden edemeyeceğim. Gerçi kestirilemez ve belirsizliklerle dolu bir zaman diliminden söz ediyoruz. Diğer soruna bu bağlantıda cevap vermek gerekirse ‘Zaman ile vicdan yargıçtır; saatlerinizi kontrol ediniz!’ demek yeterli diye düşünüyorum… Tabiî akıntıya karşı bayrak dikilirse bilirsin ki ırmak kurusa da bayrak kalır… Son olarak sormak istediğim bir şey daha var. Bunu Ece Ayhan’ın ‘Kim ne derse desin. Şiir konusunda da hayat konusunda da -aslında- başkalarının söylediğine bakmayacaksın. En sonunda mihenk taşı olarak kendini koyacaksın ortaya.’ sözünü şiar edinmiş bir ‘başıbozuk’ olarak soruyorum… Biliyoruz ki hakikatin ve vicdanın peşinden gidenler kazanmak ya da kaybetmek hesabı yapmazlar. Stratejileri yoktur. ‘Köçek’ değildirler. Ahbap çavuşçuluğun adını ‘dayanışma’ koymazlar. Evcilleşmezler ve evcilleştirmezler. ‘Atlarından’ inmezler. ‘Olaylar uzak diye, dürbün kullanmak’ aymazlığına ve yanlışlığına yakalanmazlar… Yani kısacası ‘insan’ olabilmek ve insan kalabilmek telaşını barındırırlar içlerinde. Bir İskorpit –bir başka adı da vardı…-  bu telaşı ‘cevher’ olarak adlandırıyor… Sence, bu cevherin ya da telaşın, kişisel ya da kümesel faydalar uğruna yıpratılması, bozuk para muamelesi görmesi ya da daha korkuncu yokedilmesi, söz konusu mudur?

Zafer Yalçınpınar: Değildir. Korkmaya, endişelenmeye mahal yok… Bizim umutsuzluğumuz da karamsarlığımız da ‘akkor’ bir yapıya sahiptir. Zaten, Yeni Sinsiyet dediğimiz muhterisler ‘idare-i maslahat’ pozisyonuna geçmiştir, yani geleceksizdir. Sen, ben, sıkı şiir ve ‘tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar’ olduğu sürece, bahsettiğin riskler, stratejik hareketler ve itibarsızlaştırma operasyonlarından hiçbirisi ‘geleceği belirleyici’ derecede başarılı olamayacaktır. Sahici tarih bize bunu göstermiştir. Şiir de… Bu sıkı söyleşi için çok teşekkür ederim. Sağolasın Uğur…

Eylül 2015

ruzgardefteri2


Hamişler/Adresler:

1/ Söyleşinin PDF biçemine https://bit.ly/ruzgarisiirlemek adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar’ın 2006-2015 yılları arasında gerçekleştirdiği tüm söyleşileri https://bit.ly/dilinkemigi adresinde yer alıyor.

2/ Rüzgâr Defteri’nin Facebook sayfası https://www.facebook.com/ruzgardefteri adresindedir. Rüzgâr Defteri’ni https://www.oyunyayinevi.com/urun/ruzgar-defteri adresinden çevrimiçi olarak satın alabilirsiniz.

3/ Yalçınpınar’ın 2015 yılı öncesinde yayımlanan tüm kitaplarının pdf biçemine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden, tüm şiirlerine ise https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da şurada; https://bit.ly/zykimdir

4/ İyi okumalar dileriz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com