Ara
11
2017
--

“İnsanların sorunu şu: Bir alanı doldurduktan sonra, artık insan diğerlerini görüyor, alanı değil.”

“Ormana taşındım. İşten ayrılıp ormana taşındım çünkü yapılabilecek tek akıllıca şey buydu.” Başını sallıyor. “Ormanın sağı solu belli olmaz” diyor ben tam arabadan inerken, “Dikkatli ol!”

“Yanılıyorsun, orman sakin ve dostanedir. Denizin sağı solu belli olmaz. Bir de dağın. Ama ormanın sağı solu bellidir ve başka her yerden daha az kafa karıştırır. Denize, doğaya ve insana hiçbir şekilde güvenilmezken, yaşamını ormanın ellerine hiç tereddütsüz bırakabilirsin çünkü orman dinler ve anlar. Orman yıkmaz, yeniden kurar ve her şeyin büyümesine izin verir. Orman her şeyi anlar, her şeyi kucaklar” diyorum.

“Peki peki. Sen yine de dikkatli ol.”

“Asıl sen dikkatli ol” diyorum.

(…)

Diğerleri içerken ya da uyurken ben canımı dişime takıp totem direğini yontuyorum ve kendi ormanımı artık tanıyamaz hale geldiğimi düşünüyorum. Bir zamanlar huzurlu ve sessiz ormanımı. Burada sabahtan akşama kadar Bongo ile bir tür uyum içindeydik ve kimseye hesap verdiğimiz yoktu. Aksine, canımız ne isterse onu yapıyorduk. Hiçbir şey yapmama hedefime de yavaş yavaş ulaşmaktaydım. Ama hepsi geride kaldı. Bildiğim ormandan geriye çok az şey kaldı. “Yanlış ormana gelmiş olmalıyız, burası çok acayip” diyorum Bongo’ya.

“İnsanların sorunu şu: Bir alanı doldurduktan sonra, artık insan diğerlerini görüyor, alanı değil. Büyük ve ıssız araziler, içlerinde bir ya da birkaç insan barındırıyorsa, büyük ve ıssız olmaktan çıkıyor. Bakışların neye dokunacağını insanlar tanımlıyor. İnsanların bakışları neredeyse her zaman diğerlerinin üzerinde. Böylelikle bu dünyada insanların, insan olmayanlardan daha önemli olduğu yanılsaması yaratılıyor. (…) Buna inanmayı reddediyorum” diyorum Bongo’ya.
(…)

Erlend Loe
“Doppler”, Çev: Dilek Başak, YKY, 6.Baskı, 2017, ss. 50,102-103

Ara
09
2017
--

Görsel Arşiv: Yeditepe Dergisi ve Yayınları / Kapak Tasarımları Seçkisi / #2

seçkiyi incelemek için:
https://bit.ly/yeditepekapakseckisi2
(pdf, 8 mb.)


Hüsamettin Bozok‘un 1 Nisan 1950 tarihinde kurduğu Yeditepe Yayınları tarafından yayımlanan kitaplar, efemeratik edebiyat kapsamında -özellikle de kapak tasarımları nedeniyle- sıkı bir koleksiyon unsuru oluşturur.

Hüsamettin Bozok yayınevinin kuruluş aşamasında grafiker A. Arad (Agop Arad) ile kader birliği kurmuş, kaliteli ve modern tasarımlar gerçekleştirmek konusunda anlaşmıştır. Yeditepe Yayınları, 1970’li yılların sonuna kadar tasarımsal açıdan kalitesini, liderliğini ve başarısını sürdürmüştür.

Geçtiğimiz günlerde “şiir kitapları kapak tasarımları seçkisi” (59 kitap/kapak) başlığıyla paylaştığımız bu özel çalışmanın ikinci bölümünü (41 kitap/kapak olarak) EVV3L takipçilerine sunuyoruz.

Seçkiyi adresinden https://bit.ly/yeditepekapakseckisi2 inceleyebilirsiniz.

Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar


 

seçkiyi incelemek için:
https://bit.ly/yeditepesiirkapakseckisi
(pdf, 10 mb.)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Yeditepe Dergisi ve Yayınevi” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
08
2017
--

Üvercinka Dergisi 3. yılını/cildini tamamladı…

Üvercinka Dergisi Aralık 2017 tarihli 38. sayısıyla birlikte 3. yılını/cildini tamamladı…
EVV3L kapsamında yer alan “Üvercinka Dergisi” başlıklı içeriklere/paylaşımlara
https://evvel.org/?s=Üvercinka&x=0&y=0 adresinden ulaşabilirsiniz.


Üvercinka Dergisi’nin Facebook Sayfası:
https://www.facebook.com/üvercinka-1585371131722942/


Ara
06
2017
--

Suhulet…

“Suhulet”
Foto: Z. Yalçınpınar

Tüm fotoğraflar: https://zaferyalcinpinar.tumblr.com

Ara
03
2017
--

Sesini Kaybeden Şehir’de Nâzım Hikmet (1931)

“Sesini Kaybeden Şehir” adlı şiir kitabının 1931 tarihli
ilk baskısında yer alan “Nâzım Hikmet” portresi…


Hamişler:

1/ Görüntüyü EVV3L ve takipçileriyle paylaşan Heybeli Sahaf‘a çok teşekkür ederiz.

2/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden, “imzalı” ilgilere ise https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
01
2017
--

Sait Faik için… (Oktay Rifat)

Yeditepe Dergisi, 1 Haziran 1954, Sayı:62
(Büyütmek için tıklayınız…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Sait Faik başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
01
2017
--

Sait Faik’in Sağlığı ve Eserleri Hakkında…

‘Sait Faik’in Son Fotoğrafı’ (Özdemir Asaf ile…)


Sıkı çevirmen Bülent Kale, Karga Mecmua’nın Kasım 2017 sayısı kapsamında Sait Faik’in sağlığı ile eserleri arasındaki ilişkiyi irdeleyen önemli bir yazı kaleme almış… Yazının tam metnini https://www.kargamecmua.org/dergi/sayi/120/4408 adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Sait Faik başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
30
2017
--

Tiyatro Oyunu: “Hayvan Çiftliği” (George Orwell)

Fotoğraflar: Murat Dürüm


Altıdan Sonra Tiyatro ve Tiyatro D22, uzun süredir yürüttükleri yakın temas tiyatro çalışmalarını bir adım ileriye taşıyarak ortak yapım için ilk kez bir araya geldi. George Orwell’in distopik romanı Hayvan Çiftliği; yeni sezon yapımı olarak dolu dolu oynamaya devam ediyor. Yönetmenliğini Yiğit Sertdemir’in yaptığı oyunda Altıdan Sonra Tiyatro ve Tiyatro D22’den toplam 15 oyuncu yer alıyor. (Berkay Ateş, Burçin Yel, Buse Kara, Can Kulan, Doğaç Yıldız, Ece Yaşar, Erkan Baylav, Gamze Güzel, İsmail Sağır, İpek Büyükakın, Merve Yiğit, Murat Kapu, Pelinsu Karayel, Tanıl Yöntem, Zehra Bilgin) Dekor ve ışık tasarımı Cem Yılmazer’e, kostüm ve makyaj tasarımı Candan Seda Balaban’a, müzikler Burçak Çöllü’ye, hareket düzeni Senem Oluz’a ait olan Hayvan Çiftliği oyununun Aralık takvimi aşağıdadır.


1 ARALIK 20:30 – Zorlu PSM Stüdyo
19 ARALIK 20:30 – Uniq İstanbul Glass Room
22 ARALIK 19:30 – Gebze Osman Hamdi Bey KM
27 ARALIK 20:00 – Maltepe Türkan Saylan KM


Kas
28
2017
--

Andrew Topel’in -Yeni- ‘Görsel Şiir’ Çalışmaları

“İskelet” serisinden… (by Andrew Topel)
Bkz: https://visualpoetryrenegade.blogspot.com.tr/2017/10/andrew-topel_26.html


 

‘Şiirin Renkleri’ serisinden… (by Andrew Topel)
Bkz: https://visualpoetryrenegade.blogspot.com.tr/2017/12/andrew-topel_3.html

 


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Görsel Şiir” başlıklı çalışmalara https://evvel.org/ilgi/gorsel-siir adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
26
2017
--

Dilin Kemiği Yoktur: “Konuşmalar/Söyleşiler 2006-2017” (Zafer Yalçınpınar)

“2006’dan günümüze 80 (A4) sayfa kadar konuşmuşum.
Dil, edebiyat ve şiire dair tüm meramım bu dokümandan okunabilir…” (Zy)

Okumak için: https://bit.ly/dilinkemigi

 


Hamiş: Yalçınpınar’ın yayımlanan tüm kitaplarına ve poetika çalışmalarına -pdf dosyası biçeminde- https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da şurada; https://bit.ly/zykimdir

Kas
25
2017
--

Hikâye: “Kan” (Orhan Veli Kanık)

Ekim 1947 tarihli Seçilmiş Hikâyeler Dergisi‘nde Orhan Veli Kanık tarafından kaleme alınan “Kan” adlı hikâyenin tam metnini https://www.cafrande.org/se%c2%adcil%c2%admis-hi%c2%adkaye%c2%adler-kan-orhan-veli-kanik/ adresinden okuyabilirsiniz.

Kas
25
2017
--

#FidelCastro


Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro‘yu
ve tarihsel mücadelesini Julio Cortazár’ın “Buluşma” adlı efsanevi
metniyle selâmlıyoruz: https://bit.ly/cortazarbulusma


Kas
24
2017
--

Söyleşi: “Şiirsel Konumlandırma Gayretlerine Dair…” (Özge Aksoy Serdaroğlu & Zafer Yalçınpınar)

Başkent Üniversitesi’nde “Yeni Türk Edebiyatı” kapsamında akademik çalışmalar sürdüren Özge Aksoy Serdaroğlu ile birlikte “şiirsel konumlandırma” başlığını irdelemek için bir söyleşi gerçekleştirdik. İşbu söyleşi, Eylül 2015’te Uğur Yanıkel’le tamamladığımız “Rüzgârı Şiirlemek” adlı poetika çalışmasının  ardında -yaklaşık iki yıl sonrasında- yer alan ilk söyleşidir. Özge Aksoy Serdaroğlu’na içtenliği, zorlu/sıkı soruları ve “şairleri poetikalarıyla birlikte analiz etmek” yönündeki güçlü yaklaşımı için çok teşekkür ederim. (Zy)


Not: 2005-2017 yılları arasındaki tüm söyleşiler https://bit.ly/dilinkemigi adresinden -pdf dosyası biçeminde- okunabilir.


Özge Aksoy Serdaroğlu: Anlatılarınızda, şiirinizde karşı çıktığınız güdümlü edebiyat ortamı yerine daha sahih, dürüst ve gerçek yazınsal estetik eylemlerine odaklanmış bir edebiyat ortamı içine doğmuş olsaydınız bir şair olarak sizi şiir yazmaya iten şey ne olurdu?

Zafer Yalçınpınar: Güzel bir soru… Bir kere her şeyden önce bu simülatif yaklaşım için çok teşekkür ederim. İnanmayacaksınız ama bahsettiğiniz güdümlü edebiyat sistematiğine -bütün o ödüllere, ışıklı sahnelere, mikrofon arkasından sallayanlara, yemlenen gençlere, danışmanlık, jürilik kisvesiyle para cukkalayanlara- yani proje üretme niteliği bile olmayan masonik edebiyat kâhyalarına, oligarşik ahbaplara, işbu çetevari görünümün devasa kötücüllüğüne karşı şiirlerimde çok ama çok az söz söyledim. Dört kitabımda bulunan tüm şiirleri düşündüğümde sadece Meydansız’daki birkaç şiirde onlara doğrudan dokunuyorum, tokat atıyorum. Fakat bununla birlikte, evet, büyük bir karşı duruş ya da yüzleşme var şiirlerimde… Bu karşı duruş, yaşamın yüceliği ile dilin haysiyetini savunmak adına yeni sinsiyet tipolojisine ve onun mutat hilebazlarına karşı duruşudur, binyıllık bir direniştir, mücadeledir. Bu mücadele hem beni hem de temsilcisi olduğum dilbilimsel felsefeyi ve doğrudan da poetikanın geleceğini zinde tutan bir edimdir. Dediğiniz gibi hijyen bir edebiyat aurasına doğsaydım, gene de beni şiir yazmaya yönlendiren itkiler çokça değişmeyecekti: Dilin sınırlarını zorlamak, dilin söylem ya da tahayyül alanını genişletmek ve imgelemin bir birim, bir zerre kadar bile olsa alan derinliğini arttırmaya, nihayetinde dilin yaşamını yüceltmeye çalışacaktım. Tabiî ki bahsettiğiniz gibi bir simülasyonda da hijyen faktörleri veya mutat gerçekliği değiştirmeye gayret ederdim. Şiirin görevi de varoluşu da böyledir. Lanetli bir durumdur bu… İki uçurumun birbiriyle yüzleşmesi gibidir, çelişkindir ve korkunçtur. Misal, koskoca Türk Şiiri’nin ödül almamış tek şairi Ece Ayhan’dır. Böylesi bir hakikatle ödüllendirilmiştir! Ve aslında gerçekte, kara gerçeğimizde herkes -yüksek sesle dile getirmeseler bile- şu hakikati sezer: İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk Şiiri’nin zirve noktası Ece Ayhan’dır! Aslında, tüm bu simülasyonun dışında benim kaderimde olan biten şey şu: Söz konusu edebiyat oligarşisi -o kifayetsiz muhterisler- işi gücü bırakmış beni okurlara hatta en yakın dostlarıma bile yanlış tanıtmaya cehd ediyorlar ve sürekli yalanlar, çarpıtmalar demagojik retorikler ortaya atarak beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu zevatlar ölüm döşeğindeyken bile bu kötücül yöntemlere cehd ediyorlar, böylesi bir hırsın ve sinsi yöntemin kurbanı oluyorlar, tek çareleri bu! İyi ki onlara şiirlerimin imkânlarıyla saldırmamışım ve iyi ki şiirime onları bulaştırmamışım! Sıkı bir dostum bu oligarşi için şöyle demişti: “Tek amacımız onlara, o oligarşiye benzememek olmalı! Onlara benzemezsek bize yeter!” Yetiyor da… İnanın bu söylediğime, onlara benzememek bize yetiyor…

Özge Aksoy Serdaroğlu: İmgesel anlam derinliği ve tarihi gerçeklere önem veriyorsunuz. Bunun için de haliyle “sıkı” okura yazıyorsunuz. Peki, “sıkı” okurların yetişmesi onların şiire ısınması amacıyla da olsa şiirlerinizdeki alt metinleri açıklamaya çalışan bir inceleme yapılmasını ister miydiniz?

Zafer Yalçınpınar: Alan derinliği demek yerine ‘anlam derinliği’ demeniz çok hoşuma gitti. Evet, sığ sular yüzmeyi bilmeyenler içindir. Şiirlerimin imgelemi için derinlemesine bir inceleme yapılmasını ister miydim… Hem de nasıl! Çok ama çok isterdim böylesi bir çalışmayı… Biri çıksın da sorsun, Tarihinsancısı’ndaki şu şiirin şu dizesinde hangi tarihsel olayı anlatıyorsunuz, Meydansız’daki şiirlerin alt metinlerindeki toplumsal olaylar nedir, sizi etkileyen şu muydu, şu dizede şu mu anlatılıyor, Çalmayan’daki şiirlerde eleştirilen tipoloji kimdir, nasıldır, Çalmayan ne demek… Köstekbüken nedir vs… Gerçekten bunlar hakkında tek tek konuşmayı isterdim. Bu bana çok heyecan ve feyz verir. Sanırım gelecekte böyle şeyleri -kimse sormasa da- ben çeşitli vesilelerle dile getirmeye başlayacağım. Geçenlerde geri dönüp, hesaplayıp baktım da Livar adlı şiir kitabımın yayımlanışının üzerinden 10 yıl geçmiş… Biraz gevezelik, iyi olabilir günümüzün suskusunu, sessizlik suikastini dağıtmak için…

Özge Aksoy Serdaroğlu: Türkçenin sınırlarını genişletiyorsunuz; yani aslında özerk anlamlar, yeni ve farklı bağdaştırmalar, imgeler yaratıyorsunuz, bu özerk anlamlara okurunuzun erişmesi için emek harcaması gerekiyor. Sonuç olarak bu tavrınızla eleştirdiğiniz seçkinciliğe dahil olduğunuzu düşünüyor musunuz? Kelimenin Yüzü adlı sözlüğünüzü kendi poetikanız bağlamında genişletmek ister misiniz?

Zafer Yalçınpınar: Seçkincilik eleştirinize katılmıyorum. Bakın, açıkça söyleyeyim: Ben iyi, yüce, ayrıksı ya da seçkin bir şair değilim. Daha doğrusu, günümüzdeki şairane konvansiyona -hele de bugünlerde ödül alanları, öne çıkan şairleri filan düşününce- iyi bir örnek değilim. Yani onlar iyiyse ben kötüyüm. Onların tam karşısındayım, bu vasatî yapının tam karşısındayım. 40-50 yıl öncesini düşünün; ‘ortalama zekâ’ diye bir şey yoktu. Popülizm yoktu, hızlı tüketim malları pazarı ve dergileri yoktu, şiir yazmaya çalışan yapay zekâ algoritmaları yoktu. Fakat gökyüzü vardı. Hâlâ da var. Bunca imkâna ve teknolojiye rağmen kimse Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan daha başarılı bir şekilde gökyüzünü imleyemedi, hiçbir bilgisayar mühendisi, mekatronik uzmanı ya da kendini yenileyen yapay zekâ algoritması göğün şiirini yazamadı. İlhan Berk bir kitabında şöyle der: “Ağaçlardan arkadaşlarım oldu. Hâlâ da var.” Bundan 40-50 yıl önce hakikatin tezahürüyle aranıza giren bugünkü gibi trilyonlarca retorik, teknoloji, marka, reklâm, kalite söylemi veya gösteri arsızlığı yoktu. Göstergeler tecavüzünün, kavram karmaşasının ya da saldırısının içerisinde yaşamaya çalışıyoruz. Dahası yaşamı ‘şiirlemeye’ çalışıyoruz. Bugün, sıkı şair dediğimiz tipoloji okumak, araştırmak, sezmek, anlamak, bilmek ve nihayetinde şiirini ve okurunu geliştirmek, hakikatin tezahürünü dile getirmek zorunda… Şiir her yerdedir, tamam, ama aynı zamanda şiir her yer ve her şeyle gizlenmiştir de! Ve şairin görevi onu bulmak, dile getirmektir. Bugün -şiir yazan biri olarak- hakikate ulaşmak için, dilin özündeki biricikliğin suretini imlemek, tini, tözü içselleştirmek ve ona felsefi bir önerme katmak, yani ‘şiirlemek’ için çok büyük bir emek vermelisiniz. Ateşin kendisiyle yanması gibidir bu emek… Bir yalımın diğerinden ayrılması ve aynı zamanda kendisiyle birleşmesidir bu gayret… Eh, okur da bunca emeğe, felsefeye, tarihe ve acıya karşın birazcık gayret etsin. Ayrıca şöyle bir şey de var: Ben okurdan uzay mekiği icat etmesini ya da çift katmanlı integral çözmesini beklemiyorum. Yazdığım şiirler de Marslılar’ın alfabesiyle, başka dünyalardan bir kriptoyla filan yazılmıyor. Bildiğiniz kelimeler, bildiğiniz harfler yahu! Okurun, sıkı şiir okurunun azıcık ‘gözü açık’ olsun, okur azıcık ‘anlam arayışı’ içinde ve araştırıcı olsun, azıcık ‘külyutmaz’ olsun bana da şiirlerime de yeter. İnanınız ki çok bir şey istemiyorum.

 


Zafer Yalçınpınar

 

Özge Aksoy Serdaroğlu: Şiirin kadim yurdu Doğu’dan da okumalar yapıyor musunuz?

Zafer Yalçınpınar: Farkında değilsiniz -belki de farkındasınızdır, bilemiyorum- ama “Göğe bakıyor musun?” ya da “Sessizlik nerede?” diye soruyorsunuz… Sırf inat olsun diye Ortadoğu’dan, Anadolu beşiğinden ya da İran’dan okuduğum mutasavvıfların, erdemli insanların külliyatını saymayacağım! O gençlik, yani o hazine bende kalsın… Bir de, aklıma bir soru geliyor: “Oruç Aruoba doğulu mu batılı mı?” Japon şiirinin taşıdığı tini ve biçemleri çok seviyorum. Japon şiirinde en sevdiğim şair Koyabaşi İssa… Doğu olarak kabul eder misiniz bilmem ama Latin Amerika şairlerini ve yazarlarını -ve gene doğu olarak kabul eder misiniz bilmem ama- siyahî ozanları, caz ve blues betiklerini hem müzikal hem de poetik olarak çok önemsiyorum ve takip ediyorum. Yeni, bugünden olanları da…

Özge Aksoy Serdaroğlu: Okurlarınızın şiirlerinizi okuduktan sonra siyasi görüşünüze dair fikir sahibi olup olmadığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Zafer Yalçınpınar: Bilemiyorum… Benim olanaklı, tutarlı, hakkaniyetli ve insani bulduğum tek siyasi görüşün partisi Türkiye’de yıllardır 60-70.000 kişinin üzerinde oy alamadı. Aslında, siyaset pek bana göre değil sanırım. Adaletin bin yıldır olmadığı bir yerde hukuk nutukları çekemem, adalet satamam, örneğin… Üretimin ve insan haklarının olmadığı bir yerde kalkınma ekonomisi retorikleriyle insanları kandıramam. Sonuçta siyaset bana göre değil. O kadar yalanın ve yalancının içerisinde herhalde birkaç dakikada ölürüm ben! Bu durumda mezar taşıma şöyle yazarsınız: “Zafer Yalçınpınar… Parasızlıktan, işsizlikten, kanserden, solunum yetmezliğinden veya kalp krizinden filan değil bildiğiniz yalandan, yoğun yalan zehirlenmesinden öldü!”

Özge Aksoy Serdaroğlu: Sizce bir şair döneminin güdümlü edebiyatını yapmadığı için ya da güdümlü edebiyat yapanlara karşı çıkan bir edebiyat yapmadığı için apolitik bir şair olarak da değerlendirilebilir mi? Değerlendirilebilirse neden? Değerlendirilemezse neden?

Zafer Yalçınpınar: Bu sorunuza çok berrak bir cevap vermek istiyorum. Eğer neo-liberal odaklar bir şairi ‘kullanışlı ahmak’ olarak görüp ondan faydalanmak istiyorlarsa, ellerindeki en işlevsel enstrüman güdümlü edebiyat ve ödüllendirme sistematiğidir. Bu sistematiği anlamak ve ondan kaçınmak gerekir. Neo-liberalizmin kısa ve yakın tarihinden şunu biliyoruz; Şili’den günümüze neo-liberal odaklar önce kullanışlı ahmaklar ve kifayetsiz muhterisler bulur, onlara olmayan potansiyeller etiketler, onları ödüllendirir, söylemsel alanda onlardan faydalanır, sonunda da onları terk eder! Bugün Türkiye’ye yatırımcı veya girişimci olarak gelen kültürel sermaye odaklarının ve düşünce kuruluşlarının stratejik olarak ilk planladığı kritik konu şudur: “Türkiye’den ne zaman ve nasıl çıkacağız!”

Özge Aksoy Serdaroğlu: “Ampirik olanla ahlaki olan arasındaki ayrım, gerçek ile kurmaca arasındaki farkla aynı değildir.” Eagleton’ın bu sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zafer Yalçınpınar: Terry Eagleton’ın ifade ettiği bu analojik söylem, içinde bulunduğumuz çevrimsel coğrafyanın niteliklerine dair bir özüt içermiyor. Ben şunu görüyorum: Dünya genelinde yapısalcı analiz zayıflıyor, post-yapısalcı veya eklektik eleştiriler güçleniyor. Dolayısıyla, Eagleton’ın analojik yöntemi de yavaş yavaş anlamını yitiriyor. Şiir ve dil, yeni bir zihinsellikten geçmekle, yeni bir zihinselliğin oluşumuyla, poetikaya yeni imkânlar katmakla yükümlü… Bilişsel bir yenileşim sürecinin içerisindeyiz. Bu yük, üzerinde yaşadığımız coğrafyada çok ağırdır. Bu coğrafyada şiir… sefalet, kan ve gözyaşıyla yazılmıştır. Eagleton’ın ‘farkların benzeşimi, ayrışımı’ yönündeki ikinci dereceden, türev yapısalcı analizleri bu coğrafyanın hakikatini anlatmakta tutarsız kalıyor olabilir. En azından şiirde, şiir türü için…

KASIM 2017


Hamişler/Adresler:

1/ Zafer Yalçınpınar’ın 2006-2017 yılları arasında gerçekleştirdiği tüm söyleşiler https://bit.ly/dilinkemigi adresinde yer alıyor.

2/ Yalçınpınar’ın yayımlanan tüm kitaplarının pdf biçemine https://zaferyalcinpinar.info adresinden, tüm şiirlerine ise https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz. Zafer Yalçınpınar kimdir? sorusunun cevabı da şurada; https://bit.ly/zykimdir

3/ İyi okumalar dileriz.

Kas
23
2017
--

Görsel Arşiv: Yeditepe Dergisi ve Yayınları // Şiir Kitapları // Kapak Tasarımları Seçkisi

seçkiyi incelemek için:
https://bit.ly/yeditepesiirkapakseckisi
(pdf, 10 mb.)


Hüsamettin Bozok‘un 1 Nisan 1950 tarihinde kurduğu Yeditepe Yayınları tarafından yayımlanan şiir kitapları, efemeratik edebiyat kapsamında -özellikle de kapak tasarımları nedeniyle- sıkı bir koleksiyon unsuru oluşturur. 1950-1970 yılları arasında Oktay Rifat, İlhan Berk, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi bazı önemli isimlerin Yeditepe Yayınları’nı tercih etmelerindeki sebeplerden biri de kaliteli ve özenli kitap-kapak tasarımlarıdır.

Hüsamettin Bozok yayınevinin kuruluş aşamasında grafiker A. Arad (Agop Arad) ile kader birliği oluşturmuş, kaliteli ve modern tasarımlar gerçekleştirmek konusunda anlaşmıştır. Yeditepe Yayınları, 1970’li yılların sonuna kadar tasarımsal açıdan kalitesini, liderliğini ve başarısını sürdürmüştür. Yeditepe Yayınları’nın 1950-80 dönemindeki bazı şiir kitapları için tasarladığı kapakların görüntülerini içeren özel bir seçkiyi (59 kitap/kapak) EVV3L takipçileriyle paylaşıyoruz.

Seçkiyi https://bit.ly/yeditepesiirkapakseckisi adresinden inceleyebilirsiniz.

Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar

 

seçkiyi incelemek için:
https://bit.ly/yeditepesiirkapakseckisi
(pdf, 10 mb.)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Yeditepe Dergisi ve Yayınevi” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
22
2017
--

Akışkanlar…


“Portekizli sokak sanatçısı Pantónio, hibrit yaratık sürülerinin
akışkan bir formda binalar üzerinde dolaştığı murallar yaratıyor.”

Bkz: https://bigumigu.com/haber/akiskan-murallar/



Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Kas
22
2017
--

Efemera: “İlk kez… Göğe Bakma Durağı” (Turgut Uyar, Yeditepe Dergisi, 1 Mayıs 1956)


“Turgut Uyar’ın ‘Göğe Bakma Durağı’ adlı efsanevi şiiri, ilk kez Yeditepe Dergisi’nin 1 Mayıs 1956 tarihli 106. sayısının 2. sayfasında yayımlanmıştır. (Göğe Bakma Durağı, -ilk ke yayımlanışının üç yıl sonrasında -1959 yılında Açık Oturum Yayınları tarafından yayımlanan “Dünyanın En Güzel Arabistanı” adlı şiir kitabına girmiştir.) Yeditepe Dergisi’nin 1956 yılındaki söz konusu 106. sayısı -Sait Faik’in ölüm yıldönümüne denk gelen bir Mayıs ayı olması sebebiyle- ağırlıklı olarak Sait Faik’i anma yazılarıyla yüklüdür ve aşağıdaki kupürden görüldüğü üzere Orhan Veli, o yıllarda ‘yeni şiir’in temsilcisi olarak kabul edilmektedir…” (Z. Yalçınpınar)


Yeditepe Dergisi, 1 Mayıs 1956, Sayı: 106


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Turgut Uyar başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/?s=turgut+uyar adresinden, “Yeditepe Dergisi ve Yayınevi” ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi ulaşabilirsiniz.

Kas
19
2017
--

Hareketli çemberler… Özgürlük ve kader…

(…)
İnsan iradesini kuşatan ve her birinin meşru sebebi olan binlerce koşul olduğunu kabul ediyorum. İrade, bu koşulların oluşturduğuçemberin içerisine hapsolmuştur. Fakat bu çember hareket halindedir, canlıdır, dönüp durur; çevresi ve merkezi her gün, her dakika, her saniye değişir. Bu sebeple, bu çemberin sürüklediği ve içinde kapana kısılan tüm insan iradeleri de karşılıklı oyunlarını anbean çeşitlendirirler; özgürlüğü oluşturan da işte budur.

Özgürlük ve kader iki rakiptir; ama yakından ve uzaktan incelendiğinde bu ikisinin aslında tek bir irade olduğu görülür.
(…)

Charles BAUDELAIRE
“Edebiyat Heveslisi Gençlere Tavsiyeler”
Çev: Alper Turan, Sel Yayıncılık, 2017, 1. Baskı, s.8

Kas
17
2017
--

Video: “Blue Blues Band… röportajı”

O dönemi, o yılların kafasını çok özlüyoruz…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Yavuz Çetin” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden, Kerim Çaplı başlıklı ilgilere ise https://evvel.org/ilgi/kerim-capli adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
16
2017
--
Kas
14
2017
--

“İstanbul Kitap Fuarı neden İstanbul’da değil?” (Orhan Gökdemir)

Orhan Gökdemir, TÜYAP Kitap Fuarı’na ve konumuna dair sıkı bir eleştiri yazısı kaleme almış… Yazının tam metnine https://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/yasli-bir-cahilin-fuar-anilari-217031 adresinden ulaşabilirsiniz.


Kas
14
2017
--

UPAS

 

UPAS

bana gel
ceza olarak gel
bana gel bana yakınsa
tüm zamanların sınavı bende

yaklaştıkça benimle öl
sayısız kez öldün işte
benden gidemezsin artık
gidemez kimse

Zafer Yalçınpınar
Kasım 2017


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine ve şiir kitaplarına https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
14
2017
--

EVV3L İlgileri İndeksi 10 Yaşında!


Efemeratik edebiyat, sıkı şiir ve araştırmacısı için 2007 yılından günümüze…
11 başlık altında yaklaşık 700 küsur maddeden oluşan “EVV3L İlgileri İndeksi”
10. yılını kutluyor! İndekse https://bit.ly/evvelindeksi adresinden ulaşabilirsiniz.

İyi okumalar, bulgular ve çıkarımlar dilerim.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar


Hamiş: EVV3L ilgileri toplamda 30 başlık altında yaklaşık 3900 küsur maddeden oluşuyor… İşbu anakütleden sadece 11 başlık-700 küsur maddeyi indeksleyebilmişim.

Kas
13
2017
--

Yeni Dergi: KAFAGÖZ, ŞiirSanat, #1


“burada kavramsal zorlatma, aforizmalı çığırtkanlık,
mânasız ikrâr veya vizyonsuz işletmeci bulamayacaksınız.

kafagöz: balonsuz hava sahası”


KAFAGÖZ, ŞiirSanat Dergisi, #1, Kasım 2017
https://twitter.com/kafagozsiir
https://instagram.com/kafagozdergi


Kas
13
2017
--

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nden YKY’na Açık Mektup (Son Güncelleme: 17 Kasım 2017)

“NHKM, Yapı Kredi Kültür Sanat ve Yayıncılık A. Ş. Yönetim Kurulu’na ve Nâzım Hikmet’in vârislerine hitaben bir açık mektup yayımladı. Mektupta, “Nâzım Hikmet’in Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” romanının 25 yerde sansürlü olarak yayımlanmasının sürdürüldüğü vurgulanarak, Nâzım’ın romanının uzun yıllardır sansürlenerek yayımlanmasının sürdürülmesi konusunda bir açıklama yapılması ve sürdürülmekte olan sansürcü yayıncılığa derhal son verilmesi istendi.”(12 Kasım 2017)

Mektubun tam metnini https://haber.sol.org.tr/toplum/nazim-hikmet-kultur-merkezinden-acik-mektup-216816 adresinden okuyabilirsiniz.


Güncelleme: YKY’nın 17 Kasım 2017 tarihli Kamuoyu Açıklaması aşağıdadır.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com