18
2014
Şiir: “Bir Karanlık Ayna İçi” (P. Eluard)
Hıncahınç bir kenar mahalle
Üstünde aylar sultanı ağustos günlerinden
Kıvıl kıvıl bir hâle
Namus sözümüzden bu çember
Duramaz olmuş yerinde
Öfkemizden döne döne yanar
Burası Bazilika sokağı
Bu bir okulun sokağa bakan yüzü
Kurşunlardan böyle çiçek bozuğu
Kala kala bunlar kaldı çiçekten yana
Açmış duvarları üstünde felâketin
Bulanıp insan teninin beyazlığına
Bazilika sokağının göbeğinde
Duvarlar bizden yana olmuş
Yediveren bir damga üzerlerinde
Hürriyet aşkıyla oyulmuş
Paul Eluard
Çev: Oktay Rifat
17
2014
Canımıza Tak Demişliğin Önsözü (Feyyaz Kayacan)
I
İlkin birçok şeylerin çok olduğunu duyuyorduk çok uzaklara yazılı kafamızda. Sonra tak diye canımız geliyordu kapıya. Biz kapıyı hemen açıp eskiden kalma her nasılsa bir elimizle, soluğumuzu yoklayarak, bir şiire başlıyorduk. Kalktığımız şiiri bir yere kadar getiriyorduk.
Güvenimiz bir sırmalı sarmaşıktı göğsümüzde.
Ve siz getiriyordunuz şiirin sonunu. Bu hep böyle oluyordu. Beğeniyorduk da. Bizden daha yeni kopmuşa benziyordu çünkü. Sesimize gelince, uysal geçit resimlerini ortasından çatlatıyordu. Ve öylece yola çıktık. Çocuklar, büyük yürekler, erikleri çürütmeyen tanrılar bekliyorlardı bizden.
(…)
III
İçimizden çok biriydi. Yedi türlü girginliği vardı yaşamaya. En beyaz ekmeği o indirmişti denizlere. Bir iyiliği kaçıracak olsa, okumamışa dönerdi en sivri kitapları.
Öyle bir adamdı çok.
(…) Ayçiçekleri diktiydi bir gün bir çıkmazın ibiğine. Bir başka gün en olgun sözlüğü yazdığı görüldü, yüksek resimlerine bakaraktan. Bilmediği yoktu. Öyle bir adamdı işte. (Ağaçlar geldiler ağaçlar gittiler.)
Kartallar tuğralarda aşındı, o adam da soluğundan silindi.
Kıyametleri devşirdi saksılar.
(…)
Feyyaz Kayacan
“Gibiciler”, Yeditepe Yay., 1967, s.5-7
17
2014
konuş/ân kimse
__________ (Jules Supervielle için, gibi…)
nasılların yolundan gittim
(doğru yerden indim)
yanlışların sokağına
(ben nerdeyim)
aklımı kaybettim
(ben kimseyim)
herkes kimsedir
(defne ağacı çiçekleniyormuş)
otuz beşimde fark ettim
(gözlerimi yendim)
seni ellerime gömdüm
(çizgilere koydum)
kalbimi sektim
(nerdeyim kimseyim)
yendim sektim
(kendinle)
birlikte
(…)
Zafer Yalçınpınar
Hamiş: Şiirin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/s110.html adresinden ulaşabilirsiniz. (Yalçınpınar’ın tüm şiirleri https://zaferyalcinpinar.com/siir.html adresinde…)
13
2014
Sualtında gerçek bir gerçeküstücü: “Münchhausen”
“Gottfried Franz’ın “Münchhausen sualtında” adlı tablosu (1896)”
*
1720-1797 yılları arasında -gerçekten- yaşayan “Carl Friedrich Baron von Münchhausen” ve onun inanılmaz varoluşuyla (tarihsel ya da edebi karakteriyle) tanışmama Atlas Tarih Dergisi’nin 25. sayısında Özge Aytulu‘nun kaleme aldığı bir yazı vesile oldu. Yazının spotu şöyle: “Palavracı Baron diye bilinen Münchhausen, yüz yıllar boyu olağanüstü maceralarıyla tanınmış bir Alman asilzadesi. (…) Renkli kişiliği ve hayalgücünü zorlayan anıları sinema ve edebiyatın yanı sıra psikoloji bilimini de etkiledi.” Aytulu’nun yazısı, Tarsem(Singh)’in yönettiği 2006 tarihli “Düşüş” adlı efsanevi film ile “Baron Münchhausen” tarzını ilişkilendirmek/kavramak açısından da çok değerliydi.
Sonuçta(yani, Ece Ayhan’ın dile getirdiği gibi ‘bu kara gerçeğimiz’de) “Sürrealizm” ile ilgilenen herkesin araştırması/incelemesi gereken bir isimdir; “Baron Münchhausen”.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/denizalti-edebiyati
27
2014
Şiir: Öteki Ben (Jules Supervielle)
Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet
“Batıdan Şiirler”, Haz: H. Bozok, Yeditepe Yay. 1963, s.53
Desen: Pablo Picasso
(A.g.e., s.8)
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
28
2014
arDADAşiv
2011’den –491‘in söngün serüveninden- bu yana DADA’yla pek ilgilenememiştik. Şimdilerdeyse, issuu kapsamındaki araştırmalarımız sonucunda, yüzyıl öncesinden günümüze ulaşmış orjinal bir DADA neşriyatları arşiviyle karşılaşmanın tuhaf mutluluğunu yaşayarak ölüyoruz: https://issuu.com/labibliothequefantastique/stacks/97a07d51e0364136b5c88cd0f4a711b6
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “gerçeküstü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
26
2014
İmgelemin Özgürleşmesi’nin Filmi: “Imagine”
Yıllardır icra ettiğimiz poetika çalışmalarını ve kavramsallığını ortaya koymaya çalıştığımız “imgelemin özgürleşmesi”, “imgesel alan derinliği” gibi ifadelerin sezgisel varoluşunu bize teyit eder nitelikte bir filmle karşılaştım sonunda… Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski’nin 2012 yapımı “Imagine” adlı şaheserindeki şiirselliği “görmeyenlerin”, şiirden bahsetmek yolunda kifayetsiz kalacağını düşünüyorum. Filme konu olan “geribildirimsel mekânlama/haritalama” (echo-location) yöntemini, sosyal bilimlerdeki “tahayyül” ya da fizikteki “işitim ötesi” (ultra-sound) kuramları kapsamında düşünüp “poetika” ile özdeşleştirerek, “Imagine” adlı filmi mutlaka ve ivedilikle izlemenizi/dinlemenizi öneriyorum. (Zy)
Filmin ayrıntılı tanıtımı için bkz: https://www.imaginethefilm.org/files/Presskit.pdf
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.
28
2013
491’in “ADAKARASI” yayımlandı!
491’in ADAKARASI yayımlandı!
4-5 Mayıs 2013 tarihlerinde Büyükada’da gerçekleştirilecek olan
İstanbul Fanzin Festivali için özel sayı…
Bkz: https://bit.ly/491adakarasi
*
Hamiş: 491’in yayımlanmış tüm sayılarına (14 sayı)
https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden ulaşabilirsiniz.
*
27
2013
Taş Devri (Feyyaz Kayacan)
Cebine attığı gökyüzünde
Bir kuş uçuyordu
Kuşun adı yoktu.
Bahçesinde tırnak gibi
Uzayan meydanlarda
Durmadan taç giyiyordu bir teneke.
Batırılmış gemilerin gözüyle
Bir saraya bakıyordu kapısı
İç içe bir yolculuğun marsık kokusunda.
Ve ötesine geçilmez bir gün kadar
Kalındı
“Yaşasın” diyen parmakları.
Yığılıyordu üstüme
Taş kesilen sözcükler.
Feyyaz Kayacan
“Kaşık Havası”, Yeditepe Yay., 1976, s. 16-17
Ayrıca bkz: https://evvel.org/?s=feyyaz+kayacan
25
2013
Neredeyse bir asır olmuş: “Şiirsel Gerçeklik” (1916)
(…)
Aynı zamanda birer ozan da olan gerçeküstücü ressamlar her zaman başka şey düşünüyorlar. “Alışılmamış” onların içli dışlı oldukları bir şeydir, önceden tasarlamak nedir bilmezler. Nesneler arasındaki ilişkilerin kurulur kurulmaz, kendileri kadar geçici başka ilişkilerin ortaya çıkmalarını sağlamak için, yok olduklarını bilirler. Görmeyi özgürleştirmek için, imgelem gücünü doğaya eklemek için, olabilecek her şeyi gerçek saymak için, imgelem gücü ile gerçek arasında ikilik(dualisme) bulunmadığını, insan zekâsının tasarlayıp yaratabildiği her şeyin aynı esinden ileri geldiğini, etiyle, kanıyla, kendini saran dünyayla aynı maddeden olduğunu bize göstermek için hepsi aynı çabayı sürdürürler. Görenle görülen arasındaki iletişimden, anlama gücü ve anlatı gücünden –kimi zaman da saptama ve yaratı- başka bir iletişim olmadığını bilirler. Görmek; anlamak, değerlendirmek, biçimini bozmak, unutmak ya da kendini unutmak, olmak ya da yok olmaktır.
(…)
Paul ELUARD
24 Haziran 1916 günü Londra’da açılan “Gerçeküstücü Sergi” sırasında Paul Eluard’ın yaptığı konuşmadan…
“Ozan ve Gölgesi”, Çev: Ö. İnce, Adam Yay. 1984, s. 12,15
25
2013
Nerede?
(…) Ama, biliniz ki ördek yüzlü insanın alıkça alaycı gülüşünün bulunmadığı her yerde şiir vardır. (Comte de Lautréamont)
24
2013
“Durum Şiiri” (Paul Eluard)
(…)
Goethe’yle birlikte, her şiirin “durum şiiri” olduğunu söyleyebiliriz. (…)Yetenekli bir ozanın çelişkilerini, ilenmelerini bağışlamaya hazır olduğumuz halde, sıradan bir ozanı, iyi duygularına karşın, güçlükle hoş görürüz. Çünkü genellikle, bir yandan gerçek ozanı iyi’ye karşı olmaya götürmüş olan koşulları ve nedenleri iyice ölçüp biçmişizdir, öte yandan da kötü ozanın dili, dayanıksız dili, işe yaramaz türdendir. Gerçek okur aldatılmak istemez her şeyden önce. Kuşkulanır; kötü’deki bilincin kimi zaman iyi’deki bilinçsizlikten daha az tehlikeli olduğunu bilir. Yalana karşı uyanıktır. Kolaylık ve alçaklığın bir yeteneksizi nereye kadar bayağılaştıracağını bilir.
(…)
Ozanın yalan söylememesi koşuluyla şiirsel dehadan söz edebileceğimizi biliyoruz. Ve günümüzde yalan söylememek, aynı zamanda çalışmak, bir şey yapmak, bir iş görmek demektir. Şiir bir eylem olanağı, ilerleme olanağı olmalıdır, çünkü şiir bütün pencerelerde, bütün ufuklarda şarkı söyler, yalana karşı gerçekliğin ve örnekliğin şarkısını söyler.
(…)
Goethe’ye bir kez daha hak verelim: “Her şiir durumdan oluşur.” Ve özdeksel olmayan şiirin savunucularını suçlu bulmak için şunu tekrarlayalım: Bir şiirin özelden genele erişmesi ve böylece geçerli, sürekli ve kalıcı bir anlam kazanması için durumun, ozanın en basit istekleriyle, yüreğiyle, ruhuyla, usuyla anlaşması, uyuşması gerekir.
(…)
Paul ELUARD
“Durum Şiiri” adlı konferans metninden… (Nisan,1952)
“Ozan ve Gölgesi”, Çev: Ö. İnce, Adam Yay. 1984, s. 45,46,49
24
2013
“Şiir Bulaşıcıdır” (Paul Eluard)
(…)
Sözcükler dünyayı söylüyorlar, insanın gördüğü ve duyumsadığı, var olan, var olmuş olan şeyi, zamanın ilk çağını ve zaman ve anın geçmiş ve geleceğini, istenci, istemdışını, korkuyu ve var olmayan şeye, var olacak olan şeye olan tutkuyu. Sözcükler yıkarlar, sözcükler önceden haber verirler, birbirlerine bağlı ya da ardsız-arkasız, hiçbir şey yadsıyamaz onları. Her geleceğin hazırlanışına katılırlar.
(…)
Şiirleştirilmiş dilden, inci gibi birbirlerine tutturulmuş güzel sözcüklerden daha korkunç bir şey yoktur. Gerçek şiir, katkısız çıplaklıklar, cankurtaran simidi olmayan çareler ve sedeflenmeyen gözyaşlarıyla yetinir. Kum çölleri, çirkef çölleri, cilalanmış döşemeler, bozulmuş saçlar, pürtüklü eller, kendini beğenmiş kurbanlar, zavallı kahramanlar, eşsiz budalalar, türlü türlü köpekler, süpürgeler, otların içinde çiçekler, mezarların üzerinde çiçekler bulunduğunu bilir…
(…)
Paul ELUARD
“Şiir Bulaşıcıdır” adlı konuşmasından…(1949)
“Ozan ve Gölgesi”, Çev: Ö. İnce, Adam Yay. 1984, s. 12,15
19
2013
İnsanlar… (Tiraje Dikmen)

Tiraje Dikmen‘in bir serigrafi çalışması.
Yalçınpınar Ailesi Koleksiyonu’ndan…
*
Ayrıca bkz: https://evvel.org/zamanlarin-hafizasi-tiraje-dikmen
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
19
2013
Zamanların Hafızası: TİRAJE (DİKMEN)

“1930’lu yıllardı, Adalı bir kız denizde taş sektirdiğinde,
Aya Nikola Koyu’nda…” Tiraje Dikmen Albümü’nden…
Fotoğraf: Muharrem Nuri Birgi
TİRAJE (DİKMEN)
1925 yılında İstanbul-Büyükada’da doğdu. Işık Lisesi’ni bitirdi, Olgunluk sınavını (Baccalauréat) Galatasaray Lisesi’nde verdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Doktora seminerlerini Prof. Kessler, Prof. Ricci, Prof. Ömer Lütfü Barkan’la tamamladı. İstanbul’da Kadın İşçilerin Çalışma Koşulları konulu doktora tezini Prof. Kessler’in yönetiminde hazırladı. 1947-48 yıllarında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Léopold Lévy atölyesinde resim çalıştı. 1949’da Fransız Hükümeti’nin öğrenci bursuyla Paris’e gitti. Paris’te Fransa Dışişleri Bakanlığı Kültürel İlişkiler Yönetimi’nin önerisiyle burslu öğrenci olarak Louvre Müzesi’nde stajyer oldu. Ecole du Louvre’da Sanat Tarihi ve Müzeoloji bölümlerini bitirdi; J. Cassou, G. Bazin’in öğrencisi oldu. Louvre Müzesi’nde Cabinet des Dessins ve Laboratoire bölümlerinde çalıştı. G. H. Rivières’in yönettiği Musée des Arts et Traditions Populaires’de (Halk Sanatları ve Gelenekleri Müzesi) 1 yıl staj yaptı. Resim çalışmalarını aralıksız sürdürdü, hiçbir özel atölyede çalışmadı. İngiltere, Hollanda, Belçika, Almanya, İtalya ve İspanya’da müzeleri gördü. Paris’ten ayrılmadı. 1956’da ilk sergisini ―siyah-beyaz desen sergisi― Paris’te Saint Germain des Près’de ―Max Ernst, Miro, Arp sergileyen― Edouard Loeb Galerisi’nde açtı. Max Ernst, bu sergiden Tiraje’nin bir resmini satın aldı. 1960’da Tiraje’nin ikinci sergisi de ―yağlı boya sergisi― aynı Galeri’de açıldı.
Bu yıllarda Paris’te, Giacometti, Braque, Derain, Chagall, Yves Bonnefoy, Blaise Cendrars, Tristan Tzara, Georges Duthuit, Charles Estienne ve Jacques Lassaigne gibi çeşitli sanatçı ve yazarlarla tanıştı.
1964’te davet edildiği ve bugün Gerçeküstücülük tarihinin en önemli sergilerinden biri sayılan “Gerçeküstücülüğün Kökenleri, Tarihi ve İlişkileri” sergisinin kataloğunda kendisinden “genç imgesel resmin en güçlü figürlerinden biri” olarak söz edildi. Türk modern resim sanatının, ününü ülke sınırları ötesinde kazanmış temsilcilerindendir.
Daha sonraki yıllarda eserleri, Fransa ve Türkiye’nin çeşitli sanat merkezlerinde açılan kişisel ve karma sergilerde izlenen Tiraje Dikmen, Ali Artun’un deyişiyle “yapıtlarıyla Batı sanat ortamlarında gerçekten dikkati çekmiş ama bunu olabildiğince az söylemiş bir ressam, ortalarda pek görünmeyen, orada burada sık sık söyleşileri yayınlanmayan, sessiz ve derinlerde çalışan, durmadan çalışan, ’has’ bir sanatçı.
İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel Müzeleri, Ankara Hacettepe Sanat Müzesi yanı sıra Türkiye, ABD, Almanya ve Fransa’da aralarında Max Ernst (Paris), Patrick Waldberg (Paris), Prof. Dr. Philippe Shwartz (Princeton), Muharrem Nuri Birgi (İstanbul), Ömer Koç (İstanbul)’un bulunduğu özel koleksiyonlarda resimleri yer almaktadır.

Galeri Nev Koleksiyonu’ndan “Tiraje” imzalı bir serigrafi…
1994 yılında UNESCO AIAP Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği-Türkiye, “Onur Belgesi”ne layık görülen Tiraje Dikmen, 1999 yılında da “Cumhuriyetle Gelenler, Cumhuriyetimizin 75. Yılı” ve GESAM Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin ödüllerini almıştır.
Paris’te Comité de Défense de la ‘Cité Verte’ peşi sıra Ada Dostları Derneği’nin kurucularından olup gerçek bir Ada sevdalısı olarak Adalar’ın Kentsel ve Doğal SİT Alanı bütünü olarak tesciliyle korunmasında emeği büyüktür.
1. Hamiş: Tiraje Dikmen, 2012’den bu yana A-DORA Bostancı Geriatri Merkezi‘nde tedavi görmektedir.
2. Hamiş: Tiraje Dikmen hakkındaki çeşitli bilgileri bize ulaştıran Adalar Postası‘na çok teşekkür ederiz.
13
2013
Georgia
Gözüm uyku tutmuyor Georgia
Geceye oklar atıyorum Georgia
Bekliyorum Georgia
Düşünüyorum Georgia
Korlar kar gibi Georgia
Karanlıklar komşum benim Georgia
Bütün ama bütün sesleri dinliyorum Georgia
Yükselen, uçup giden dumanları görüyorum Georgia
Bak işte köşe bucak koşuyorum Georgia
(…)
Bulutlar alçalmış neredeyse düşecekler Georgia
Kollarım açık Georgia
Gözlerim kapanmıyor Georgia
(…)
Bekliyorum seni
Georgia.
PHILIPPE SOUPAULT
Çev: T. Saraç
10
2013
YAŞLILIK (Michaux)
Akşamlar! Akşamlar! Bir tek sabah için nice akşamlar!
Dağınık adalar, dökme bedebler, kabuklar!
Bir ikin bin uzanıyor yatağına kişi, kaçınılmaz bir bozulma!
Yaşlılık, gece lâmbası, anılar: hüznün arenaları!
Gereksiz armalar, iskelenin yavaş yavaş sökülüp atılması!
Böylece, daha şimdiden sepetliyorlar bizi!
İtilip kakılmış! İtilip kakılmış olarak çekip gitmek!
İnişin kurşunu, arkada sis…
ve Bilememiş olmanın o soluk çizgisi.
Henri MICHAUX
Çev: T. Saraç
08
2013
Hep (APOLLINAIRE)
Hep
Daha uzaklara gideceğiz biz hiç ilerlemeden
Ve gezegenden gezegene
Ağıntıda ağıntıya
Bin üç kuyruklu yıldızın Don Juan’ı
Yeryüzünden bile kıpırdamadan
Yeni güçler ardında koşuyor
Önemseyerek hayaletleri
Ve unutuluyor bunca evren
Kimler bu büyük kâğıt helvacıları
Kim unutturabilecek bize peki şu ya da bu parçasını
_______________________________yeryüzünün
Nerde bir kıtanın unutuluşunu borçlu olacağımız Christophe Colomb
Yitirmek
Ama gerçekten yitirmek
Buluşa yer bırakmak için
_______________Yitirmek
Yaşantıyı Utkuya erişmek için
Guillaume APOLLINAIRE
Çev: Tahsin Saraç

































































