(…)
(…)
Alfred Jarry
“Günler ve Geceler”, Çev: Işık Ergüden, Sel Yay., 2016, s.46
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstücülük” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)
(…)
Alfred Jarry
“Günler ve Geceler”, Çev: Işık Ergüden, Sel Yay., 2016, s.46
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstücülük” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Söz: Zafer Yalçınpınar
Tipografik Tasarım: Uğur Yanıkel
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Görsel Şiir” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gorsel-siir adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayağı parçalanmış topallıyordu,
Kıvrıldı yığıldı inin önünde.
İnce kan tabakası ayırıyordu
Asık yüzünü kar yüzeyinden.
Duman içinde, gördüğü bir ateşti
Yaylanırken gözlerinde orman bataklığı
Fundalar arasından güçlü yel esti
Ve çınlayan saçmaları dağıttı.
Karga gibi uçtu üzerinde karanlık,
Yapışkan ve al bir akşamdı nemli.
Uzanıp başıyla tedirgin artık,
Yaraya bastırdı dilini.
(…)
Sergey Yesenin
“Lirikler”, Çeviren: Azer Yaran, Ayça Yay., 1982, s. 15-16
KIRIK DÖNÜT
_________”ve yırtılmış bir tül gibi
_________savrulup duruyor zaman..”
(…)
bulabilsem seni,
kırılıverecek bu ayaz.
görebilsem,
açıverecek dallarımın ucunda güneş.
bekliyorum.
günde onikidefa
yutkunuyorum.
güneş, bir set gibi çekiliyor aramıza.
bir güvercin döküyor kanatlarını, ağır
bulutlar dağılıyor sigaramın ucunda.
sesimin her telinde
ayrı dizeyle geldiğim senden,
soluk soluğa susarak
dönüyorum şimdi kendime.
ellerim ceplerimde
-kalabalığı yara yara ilerliyorum.
Kübra Sırmalı
Artistik Bellek Dergisi, Sayı: 8, Ocak-Şubat 2016, s.11
BEKLEYEN YARIN
Uyuşuk ayaklar,
Tökezleyerek musluğa koşuyor.
İsli bir ayna,
Aynada tek bir göz,
altında iki çukur.
İki musluk var,
İkisi de tanıdık.
(…)
Unutuyor yatağı,
Toprağa uzanıyor yeniden.
Berk Cömert
Artistik Bellek Dergisi, Sayı: 8, Ocak-Şubat 2016, s.11
“Kadınlar”, Eduardo Galeano
Çeviren : Süleyman Doğru
Şubat 2016, Sel Yayıncılık
“Farklı coğrafyalardan, ahir zamanlardan, yakın geçmişten, her yaştan, her sınıftan kadınlar…
Kimi büyük kimi küçük eylemlerle, kimi konuşarak kimi yalnızca susarak, yaparak ya da yapmayarak tarihin akışını değiştirmiş kadınlar… Engizisyona, senatoya, kiliseye, sömürgecilere, faşizme direnen kadınlar… Dans eden, seven, sevişen, ağlayan ve gülen kadınlar…
Eduardo Galeano yine dünyanın bütün köşelerini dolaşarak, kadınlar şahsında bir insanlık tarihine davet ediyor okuru. Yalnızca tekerrürden ibaret olmayan, çomak da sokulabilen bir insanlık tarihine…
Her satırıyla etkileyen, öfkelendiren ve umut veren bir derleme. Galeano ölümünden sonra da “dünyanın vicdanı” olmaya devam ediyor.”
Tanıtım Metni’nden…
Ayrıca bkz: https://evvel.org/eduardo-galeano-1940-2015
“Üvercinka Dergisi’nin Şubat 2016 tarihli 16. sayısı yayımlandı.
Derginin orta sayfaları Cemal Süreya Anma Etkinlikleri’ne ayrıldı. Bu bölümde 9 Ocak tarihinde Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde Cemal Süreya’nın arkadaşı Ülkü Tamer’in yanı sıra Seyyit Nezir ve Cemal Dindar’ın katıldığı ve B. Sadık Albayrak’ın yönettiği söyleşiden kesitlere de yer veriliyor. Şairin 1968 yılında ‘Papirüs’ dergisinde yayımlanan “Ödüller ve Armağanlar” başlıklı yazısı yeniden yayımlanarak, ödül tartışmalarına Süreya’dan tanıklıklar getirilirken, Necati Güngör, Cemal Süreya’dan iki çarpıcı anıyı aktarıyor.
Üvercinka’nın yeni sayısında; Halûk Cengiz, edebiyat ve şiir ödülleri hakkındaki üç bölümlük kapsamlı incelemesinin ikinci bölümüyle ödüllerin sosyal psikolojisini çözümleyici ayrıntıları sergiliyor. Sadık Albayrak, “Aziz Nesin Yardımcımız Olsun” yazısında babalar ve oğulların ayrılan yollarını uyarıcı örneklerle veriyor. Volkan Hacıoğlu, “Tahsin Yücel ve Dil Devrimi” denemesinde, geçtiğimiz ay yitirdiğimiz usta yazarı anlatırken, Zafer Yalçınpınar, “Yazınımızın Görünmez Devi”yle yaşadığı bir anıyı getiriyor. Koray Feyiz, “Ataol Behramoğlu” incelemesinde şairin sürgünle çatışkılarının izlerini sürüyor. Ahmet Ada, “Defter”deki saptamalarını “Şiir Çokanlamlıdır” başlığıyla sunarken; Abdullah Şevki, “Edebiyatta Algı Yönetimi”ni irdeliyor. Mehmet Ergün, Celil Denktaş’ın Enver Gökçe üstüne yazısında çarpıtmalar bulunduğu savını dergiye bir polemikle taşıyor. Gürsel Caniklioğlu, “Kayıp Şairler”den Halim Şefik’e dair etkileyici bir anısını anlatıyor. Adnan Bingöl, 1989’da Mehmet H. Doğan’ın yönettiği, Cemal Süreya ve Can Yücel’in konuştuğu panelden aldığı “Ozan tabakası delindi” sözü ışığında güncel olaylara değiniyor. Volkan Hacoğlu; “Genç Üvercinka”, “Dergilerden”, “Yeni Çıkanlar” üstüne çalışmalarını sürdürüyor. Zuhal Tekkanat, “Üvercinka” sözcüğünün doğuşuna da değindiği yazısında, 9 Ocak anmasından izlenimler aktarıyor, salona sığmayan coşkun sevgi seli için şiirseverlere teşekkür ediyor. Fatma Başural, değinmesinde, “İskoç Eteği” tartışmaları karşısındaki tepkisini yansıtıyor. “Kendine Sorumsuz” başlıklı kapak yazısında, “şairin dünyadan kaçarak kendi egosuna gömülüşünün insani olandan uzaklaşma” sonucu verdiği ima ediliyor.”
(Basın Duyurusu’ndan alınmıştır.)
Dilbilimsel açıdan 20. Yüzyıl’ın en önemli bilim adamlarından biri olan, yazar, eleştirmen ve düşünür Umberto Eco’nun yeni romanı “Sıfır Sayı”(Numero Zero), İtalya’dan sonra Türkiye’de okuruyla buluştu. Kitaba ismini veren ‘Sıfır Sayı’ olgusunu gazete ve dergilerin dağıtım aşamasından önce yoğun bir çalışmayla hazırlanan taslak ya da deneme sayısı şeklinde tanımlayabiliriz.
Roman, 1992 yılının Nisan ayında başlıyor ve birkaç ay süresince devam ediyor. Eco, gazeteciliğin nasıl işlediğini anlatmak için özellikle bu ayları seçiyor, zira İtalya için önemli haberlerin yaşandığı 1992’nin Şubat ayında savcı Antonio di Pietro “Temiz Eller” operasyonuna girişmiş ve siyasi yozlaşma ile rüşvet ağını ortaya çıkartmayı başarmıştı.
Romanda olaylar şöyle gelişir: Medya patronu Commendator Vimercate, ‘Yarın’ adında bir gazete kurmaktadır. Fakat patronun asıl amacı gazetenin standart yayın yapması değildir; bir sene boyunca sadece ‘sıfır sayılar’ hazırlayıp bu yayımlanmamış nüshaları belli kişiler hakkında bilgilerle donatmaktır. Böylece Vimercate, ‘Sıfır Sayıları’nı birer şantaj aleti olarak kullanarak kendisi için siyasette yeni bir yol açmayı planlamaktadır. Başka bir deyişle patron kendisine siyasi arenaya giriş bileti çıkarmak peşindedir.
Romanın baş kahramanı ve anlatıcısı elli yaşındaki Colonna ise yazı işleri sorumlusu olarak gazetede işe alınıyor. Gazetede işe alınan diğer altı kişinin de adları Palatino, Cambria, Lucidi gibi yazı karakterleriyle özdeşleşiyor ama içlerinden sadece Lucidi’nin adı çoğul nitelik taşıyor, çünkü Lucida fontu gibi o da her şekle bürünen biridir ve casusluk yaptığı bilinmektedir.
Umberto Eco, seçtiği gözde konular ve anlatım gücü aracılığıyla İtalya’nın son 50 yılını yeniden yazıyor: Gladio, bir Papa’ya suikast girişimi, başka bir Papa’nın öldürülmesi, hükümet darbeleri, gizli servislerle terör örgütlerinin karmaşık ilişkileri…
Eco, yeni romanında yozlaşmış haberciliği, şantajın gücünü ve yönlendirici medyanın içyüzünü anlatıyor. Bize ise ülkece basın adına yaşadığımız rezaletlerin ardından dürüst ve güçlü gazeteciliğin önemini çok daha iyi anlamak düşüyor. Sıfır Sayı’nın arka kapak yazısında ifade edildiği gibi Umberto Eco’nun yeni romanı ‘Kötü gazetecilik’ konusunda tam bir rehber… Daha doğrusu, Eco, ‘kötülük gazeteciliği’ni gözlerimizin önüne seriyor…
Duygu Gündeş
Geçen hafta yayımlanan Karga Mecmua’nın 100. sayısında “Dergicilik” üzerine kısa bir soruşturma/araştırma yer alıyor. Bu soruşturma kapsamında Express, Bant Mag., Roll, Stüdyo İmge, Hayalet Gemi, MondoTrasho adlı neşriyatların özellikle de “bağımsızlık” düşüncesi çerçevesindeki yayın maceralarını ve tarihsel duruşlarını irdeleyebilirsiniz: https://www.kargamecmua.org/dergi/sayi/100/3580
Post Dergi kapsamında Perihan Baykal, Gérard de Nerval’in poetikasını imleyen bir yazı kaleme almış. “Şiirin Kara Güneşi: Gérard de Nerval” başlıklı yazının tam metnine https://postdergi.com/siirin-kara-gunesi-gerard-de-nerval/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Karga Mecmua‘nın Ocak 2016 tarihli 100. sayısı yayımlandı.
Karga taifesinin Kadıköy eksenli olarak 9 yıldır sürdürdüğü yayın serüvenine, ağırlıklı olarak 2007-2013 yılları arasında yayımlanmış 25 betikle katılmaktan onur duyduğumu ifade etmeliyim. (bkz: https://bit.ly/kargaca) Bu süreçte Tayfun Polat ile Utkan Çınar‘a -sahici/sıkı insan oldukları için- ne kadar teşekkür etsem azdır: Beni, metinlerimi, şiirlerimi ve evvel.org‘u hiçbir zaman, hiçbir sıkıntıda yalnız bırakmadılar.
Mecmua’nın 100. sayısında yer alan özel seçkide benim yazılarımdan da iki fragman bulunuyor. Körler Ülkesi’nin akkor karanlığını, ruhunu; Karga’yı, aurasını ve taifesini içselleştiren tüm dostların 100. sayıyı oluşturan özel seçkiyi kaçırmamasını, kelime kelime okumasını öneriyorum…
İçtenlikle
Zafer Yalçınpınar
22 Ocak 2016
Hamiş: Karga Mecmua’da 2007-2013 yılları arasında yayımlanan Zafer Yalçınpınar yazılarının tümüne https://bit.ly/kargaca adresinden pdf biçeminde ulaşabilirsiniz.
Tahsin Yücel, sahici edebiyat açısından çok sıkı ve hayati bir soru sormuştu: “Kötü bir yazar iyi bir romancı olabilir mi?”
Tahsin Yücel tarafından kaleme alınan ve 1990 yılında Gösteri Dergisi’nde yayımlanan ‘Kara Kitap’ eleştirisinin tam metnine https://abcgazetesi.com/tahsin-yucel-kara-kitapi-nasil-elestirmisti-6610.html adresinden ulaşabilirsiniz.
istabulart.com ve taifesi, İstanbul tarihinde yer alan ilginç şahsiyetleri inceleyen özel -ve önemli- bir dosya çalışmasına başlamış. Dosyanın ilk tarihsel karakteri Pazarola Hasan Bey; https://istanbulalt.com/sehir/2016/01/istanbul-delileri-vol-1-pazarola-hasan-bey/
Pazarola Hasan Bey’e ait bazı bilgilere Afif Yesari’nin eski Kadıköy’ü anlattığı metinlerde de rastlamıştık. Kadıköy’ün ilginç şahsiyetlerine ilişkin Afif Yesari’nin kaleme aldığı ve EVV3L kapsamında paylaştığımız metinlerin bir bölümüne şu adresten ulaşabilirsiniz: https://issuu.com/adabeyi/docs/kadikoyinsanlari_afif_yesari
İNSANLARIN
İYİLERİ
Saçlarımı diktiler yeniden kendim için
Köprünün altında adamlar oturuyor.
____________________________göllere
Dolmuş düşünceleri başlamış
Biri molozunu saydı evsizliğinin
Ölümümüzün şarkısını bilmiyorlar
Ve ben hüzünlendim yine
Sessiz kalan gence inan
Açık ve hareketli gülüyor
Sen sigarayı bırakıyorsun hıncıma dönerek
Ben son günümüzü hatırlıyorum bulutlarımın
__________________________________altında.
Zafer Yalçınpınar
20 Ocak 2016
Hamişler:
1/ Şiirin Ece Ayhan tarafından kaleme alınan özbiçemine(orjinaline)
https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/insanlarinkotusu.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.2/ EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
3/ Zafer Yalçınpınar’ın tüm şiirleri ve kitapları da şurada; https://bit.ly/zypsiir
Alfred Jarry
“UBU”, Çev: Asaf Çiyiltepe, İzlem Yay. 2. Baskı, 1963, s. 76-78
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
GÖZLE GÖRÜLEBİLEN İKİNCİ ŞİİR
(…) güneş, ben lambayı söndürünce, gözlerimin uçurumuna indi. Alp dağlarının çukuru, yılın en kısa gününün şimşek gibi çakan ışığı. Alışkanlıklarıma engel oluyordu aydınlık, genel yaşamın utandırıcı koşullarında edinilmiş sıkılganlığı incitiyordu. Kara kristal perde çatlamıştı. (…) güneşin korkunç mu korkunç büyüteci altındayım ve çamurlarla, kabuklarla, külerle, birbirine dolanmış kıllarla, el sürmeyi göze alamadığım şeylerden daha itici nesnelerle kaplı sanıyordum kendimi.
Ertesi gün, gözlerim açıkken, yosunlarla, kuşbaşı iriliğinde karkarla, mercanlarla, buzlarla, bir de altın parıltılı, sessiz, ufak bir ateşle örtüldüğümü gördüm ardarda.
Kısacası doğa büyüklüğünde.
(…)
Paul Éluard, “Bakışın İçerisinde”, 1948
“Şiirler”, Çev: Sait Maden, Yeni Ankara Yay., 1976, s.216
Ece Ayhan ve Özay Hanım
(Hatay Meyhanesi Arşivi’nden…)
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
“Hoş Çakal Hoş Tilki”, Ece Ayhan
(Enis Batur’a Mektuplar 1975-2002)
Noktürn Yayınları, Eylül 2015
Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı (1975-2002 tarih aralığını kapsayan) mektuplar, “Hoş Çakal Hoş Tilki” adıyla Noktürn Yayınları tarafından Eylül 2015’te kitaplaştırıldı. İşbu mektupları Ece Ayhan’a ait diğer bazı metin ve mektuplarla karşılaştırmalı olarak okumayı 4 Ocak 2015 tarihinde tamamladım.
Ece Ayhan’ın hayatını incelemeye uğraştığınızda -yakın tarih gibi görünse de- son derece karmaşık, anlaşılması zor, çağlar boyunca sürmüşçesine karanlık bir tarihsellik ve tuhaf (ters, eksiltili) bir varoluş biçimiyle karşılaşırsınız: Çıkışlarla veya kazanımlarla değil, süreksel inişlerle veya kayıplarla donanmış (Ece Ayhan bunu ‘düşüş’ olarak ifade ediyor mektuplarında) mitolojik özellikleri olan bir karakter hakkındaki rivayetleri arkeolojik açıdan araştırıyor gibi olursunuz. Ece Ayhan’ın hayatını çeşitli unsurlara bölerek (edebî akımlar, siyasal çevrimler, sosyolojik çıkarımlar ya da ideolojiler gibi) yapısal olarak tasnif etmeye çalıştığınızda da birçok ismin, olayın, katmanın ve nedensellik ilişkisinin sürekli yönelim değiştirdiğini (düştüğünü, çeliştiğini), bununla birlikte, onun hayatındaki her etkileşimin “kara duygululuk” diyerek tanımlayabileceğimiz hakikate (kara gerçeğe) eklemlenip Ece Ayhan’ı fenomenleştirdiğini hissedersiniz. Eşinin vefatı, Denizli-Çardak’ta kaymakamlık görevindeyken yaşadığı olaylar, maruz kaldığı kumpas, mülki amirlikten (devletten) ayrılışı, hapis cezası, 12 yaşındaki oğlunun velayetini kaybedişi, yaşlı annesinin (Ayşe Hanım) Çanakkale’de (köyde) yalnız kalışı, geçirdiği cerrahi operasyonlar, beyin ameliyatları, hastalıklar, evsizlik, parasızlık, işsizlik ve kimsesizlik… Süreksel inişler; ‘düşüş’ler…
Ece Ayhan’a ilişkin olarak bugüne kadar yayımlanan -ve henüz yayımlanmayan- efemeratik belgelerin hepsini birlikte düşündüğümde, Ece Ayhan’ın yaşamındaki “kara duygululuk” durumunu sabitleyen (yani, ‘insanlık’ olgusunun mevcut gelişmişliğine ve ilerleme prensibine Ece Ayhan’ın duyduğu güvensizliği, karamsarlığı bütünleyen, bu güvensizliğin son merhalesini oluşturan) olaylara dair bazı ‘özel’ mektuplarla karşılaşıyorum: Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı 1 Eylül 1977, 12 Şubat 1978, 14 Mart 1978, 8 Nisan 1978 tarihli mektuplarda açıkladığı olaylar, sanırım, bu açıdan en önemlileri… Söz konusu mektuplar Ece Ayhan’ın Zürih’teki beyin ameliyatlarına, tedavi sürecine ve bu süreçte Ece Ayhan için sanatçılar tarafından İstanbul’da toplanan yardım paralarına (yardım fonuna) ilişkin çeşitli bilgiler, isimler, suçlamalar ve hukukî girişimler (adalet arayışları) içeriyor. Aynı zamanda bazı arkadaşlarının ve bazı avukatların Ece Ayhan’ı nasıl zor bir durumda -düşüşte- bıraktığını, o dönem Ece Ayhan hakkında nasıl bir kara propagandanın kimler tarafından yürütüldüğünü, Ece Ayhan’a uygulanan birçok haksızlığın ve insafsızlığın nasıl örtbas edildiğini, çoğu -sözde- arkadaşının Ece Ayhan’a nasıl sırt çevirdiğini ve nasıl kaçıştığını da gösteriyor… Söz konusu mektuplarda anlatılan olaylar, Ece Ayhan’ı “bir insan topluluğunda yaşamadığı” sonucuna çıkarıyor ve bu “kara gerçek”, Ece Ayhan’ın tüm hayatını geri dönülmez bir şekilde etkiliyor. Kısacası, Ece Ayhan’ın en büyük -belki de son- ‘düşüş’ünün birçok ayrıntısını Enis Batur’a yazdığı 1977 ve 1978 tarihli mektuplarda bulabilirsiniz.
“Hoş Çakal Hoş Tilki” adlı kitapta yer alan 12 Nisan 1978 tarihli mektubunda şöyle diyor Ece Ayhan: “(…)böyle her şeyin ucundayken bir kişinin içyüzünü açıklamayacaktım, öylesine Doğrucu Davut’luk fazla kaçtı. İnsanların hepsinin göründüğü gibi insancıl olmadıklarını bilmem gerekti.(…)”
Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
5 Ocak 2015
Hamişler:
1/ Ayrıca bkz: 2012: İKİ SERGİ: “Ozanın Yaşaması için;1975” ve “Ece Ayhan için;1976” (Ece Ayhan’ın tedavisi için açılan destek sergilerine ilişkin buluntular)
2/ Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı mektupların 1978 sonrasındaki bölümlerinde de birçok “kara gerçek” bulunuyor: Başının belaya girdiği çetelerle, oğluyla, çeşitli dergi editörleriyle, siyasi olaylarla, yayımlanmayan -taslak halinde bulunan- son eserleriyle ve Çanakkale’yle ilgili…
3/ EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Ece Ayhan tarafından kaleme alınmış ve Dost Dergisi’nin Ekim 1958 tarihli 13. sayısında (3. Cilt) yayımlanan “İyi Bir Güneş” adlı hikâyenin tam metnine https://pasaj69.org/iyi-bir-gunes-ece-ayhan-caglar-hikaye/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
“Deniz Atı ve Müzik” by Hakan Kamışoğlu
(Kâğıt üzerine mürekkepli kalem ve renkli kalem /29x42cm/ 2012)
Ne söyledimse bulutlar için söyledim
Deniz ağacı için söyledim sana
Her dalga için kuşlar için yapraklarda
Çakıl taşları için gürültünün
Tanıdık eller için
Yüz ya da görünüm olan göz
Ve ona göğünün rengini veren uyku için
İçilmiş bütün gece için
Parmaklıkları için yolların
Açık bir pencere için açık bir alın için
Düşüncelerin için söyledim sözlerin için
Sürüp giden her aksayış her güven için.
(…)
Paul Éluard, 1929
“Şiirler”, Çev: Sait Maden, Yeni Ankara Yay., 1976, s.63
Sait Faik’in kitaplarında yer almayan “Sokaktan Geçen Kadın” ve “Mesut Kimdir?” adlı hikâyeler, Tuncay Birkan tarafından gün ışığına çıkarıldı. Hikâyelerin metinlerine ve işbu buluntularla ilgili olarak Tuncay Birkan’ın kaleme aldığı özenli yazıya https://t24.com.tr/k24/yazi/tuncaybirkan1,537 adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.
Yuvarlanıyor, iri, sıcak damlalar
bakır yanaklarımızdan!
Yuvarlanıyor iri sıcak damlalar
kalbimize!
Kalbimiz artık dar geliyor bize!
(…)
Nâzım Hikmet
Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm NÂZIM HİKMET ilgilerine https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
Zahir Güvemli‘nin çizgileriyle…
Abidin Dino
Fikret Âdil
Nâzım Hikmet
Salah Birsel
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
Meşhur Manyaklık!
Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı (2006-2015)
İndirmek için: https://bit.ly/zypalmanak
Avadanlık olmayan (kendi hakikatiyle yazılmış/yanmış) özel bir tarihtir dokuz yıldır yayımladığım bu Almanak…
Bu sene birçok “haklı” çalışma gerçekleştirmişiz. Ama sanırım, en değerlisi Rüzgâr Defteri‘nin yayımlanmasıydı.
“Eşya olmadığımızı, insan olduğumuzu vurgulamak” adına bu yıl yaptığımız en önemli şey, icra edilen melaneti, yalanı, arsızlığı ve haksızlığı görüp “utanç” duygumuzu kaybetmemek… 2015’te hakikat yolundaki kalb ile vicdan arayışımızı sürdürmeye çalıştık: “Yeni Sinsiyet’in Kokmuş Tuz Çeşitlemesi”ne karşı koyduk.
2016 yılının birçok “yıkım” getireceğini düşünüyorum, hissediyorum. Mezalim başladığında eşya olmamaya özen gösterin; insan olmaya veya insan kalmaya çalışın. ‘Denizin sessizliği’ gibi, direnin…
Herkes için umut dolu bir 2016 diliyorum.
Sahicilikle
Z. Yalçınpınar
Seyyit Nezir
ÜVERCİNKA Dergisi, Sayı: 13, Kasım 2015, s.3
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com