Banliyö Edebiyat taifesinden Uğur Yanıkel‘in anısına… (Seslendiren: Ozan R. Kartal)
son kez solo trompet
ayakları çıplak bir sınıfta geziyor Usulca Kadın inandım rengi akılda tutmaktı bu çünkü benim yaşım hep görmek çünkü duvarda ayaklandı kötümser güneş
beni anlat diye dürtüyor anlat diye dürt: zillere bas.
yaşayarak denedim çocukların bildiği için gülümsediği marşı zapt edilirim diye saldırdım kafamdaki sinemaya tesirinde çocukluk: iki eli iki kere hırpani şaşı bir şeyin anası gibi cüce Yaşamak’ı telafi edecek gibi bakıyorken buna düşman çoğaltan benim ağzımdı
beklenmedik kalpte icadolundu sismograf Ölüm’e yalın giderken düşürdüm anahtarı: e v s a l l a n d ı.
gelişmekte avurdumda avlular rengi ve sesi tekrar ettim rengi ve sesi göstersem ürkeceklerdi elimdeki yumruklar ihtimalini saklı tuttum: asabiyet canımın yongasıdır meşhur bir yalan gözlerimden aynayan ihtişamlı mağbuliyet
(…) Tertemiz eşarplı kadınlar mutfak penceresine sohbete kulak veriyordu. Sohbet bir süre sonra dış politikaya geldi. Sorular net ve keskindi.
Çiftçilerden biri, “Sovyetler, Meksika’ya kredi vermeye ve askerî yardım yapmaya kalksa, bunu da demokrasinin yayılmasını engellemek için yaptığını açıklasa Amerikan devletinin tepkisi ne olurdu?” diye sordu.
Bir süre düşündükten sonra, “Herhalde savaş ilan ederdi,” dedik.
Çiftçi de, “Peki siz sınır komşumuz Türkiye’ye kredi verdiniz ve bunu sistemimizin yayılmasını engellemek için yaptığınızı söylediniz. Ama biz size savaş açmadık,” dedi. (…)
John Steinbeck (1948) “Rusya Günlüğü”, Çev: Deniz Keskin İletişim Yay., 2022, 1. Baskı, s.108
(…) “Gerçek hayatta karşılıkları olmayan karakterleri barındıran filmler ve gerçek üstü varlıklar ve olaylar benim ilgimi çekmiyor. Benim filmlerim gerçek insanları, gerçek karakterleri ve insanların gerçek vasıflarını gösteriyor. Şiirlerim de böyledir. Şiirlerimde de dünyadan olduğu gibi bir kesit alıyorum. Sanki bir çiçeğin fotoğrafını çeker gibi.” (…)
(…) “Pek çok klasik şiir vezne ve musikiye bağlıdır. Ama benim şiirlerimin daha çok görüntü özellikleri var. Pek çok şiirim, kolayca bir görüntü yaratırlar, bu nedenle şiirlerim bir dilden başka bir dile çok kolay çevrilirler ve bir şey kaybetmezler. Benim şiirlerim sınırsızdır. Ben şiiri görüyorum, okumuyorum.” (…)
Abbas KİYARÜSTEMİ “Pusuda Bir Kurt”, Çeviren: Makbule Aras Eivazi Simurg Art Yayınları, 1. Baskı, Ekim 2020
(…) Korniyçuk da, Poltarazki de askerlik yapmış oldukları için onlara bölgede yaşanan çatışmalarla ilgili sorular sorduk. Poltarazki bize unutulması güç bir şey anlattı. Almanların ileri karakollarından birine saldırmak üzere görevlendirilmiş bir koldaymış. Karakola ulaşmaları o kadar uzun sürmüş ve kar o kadar çok, soğuk o kadar keskinmiş ki, oraya vardıklarında elleri ayakları kaskatıymış.
“Savaşmak için kullanabileceğimiz tek bir şey kalmıştı,” diyordu. “O da dişlerimizdi. O zamandan beri rüyalarıma giriyor. Çok korkunç bir olaydı.” (…)
John Steinbeck (1948) “Rusya Günlüğü”, Çev: Deniz Keskin İletişim Yay., 2022, 1. Baskı, s.110-111
Uğur Yanıkel bir edebiyat direnişçisiydi. Kurulu düzenin ve kapitalist sistemin maaşlı koyunlarından olmak istemiyordu. 2018 yılındaki bir telefon görüşmemizde bana “Üzülme abi, onlara benzemezsek bize yeter!” demişti. Uğur, çok açık bir şekilde kurulu düzeni -yaşamının her ânında- reddetti! Bu hakikati söylemek, vurgulamak gerekiyor: Uğur’un yaşamı gerçekten de “onlara benzemeden” sonlandı… Bu hakikati görmek, anlamak gerekiyor. Uğur’la tanışıklığımızı, anılarımızı, oluşturduğumuz dijital kitapları, eleştiri gayretlerimizi, birlikte gerçekleştirdiğimiz efemeratik edebiyat çalışmalarını ve Uğur’un şiirsel mücadelesini anlatan kapsamlı bir kitap kaleme almaya başladım. (Zafer Yalçınpınar)
(…) Edim öznesi yalnızca duraklamanın negativitesi vasıtasıyla, katkısız aktiviteye meydan okuyan tesadüfün mekânını baştan sona arşınlayabilir. Tereddüt, pozitif bir fiili irade olmasa da edimin iş seviyesine inmemesi elzemdir. Bugün, aralık veya ara-zamanlar açısından çok fakir, ara verme kıtlığının olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hızlanma, bütün ara-zamanları lağvetmektedir. Nietzsche, “Meşgul İnsanların Temel Eksikliği” isimli aforizmasında şöyle der: “Meşgul olanlarda ekseriyetle daha yüksek bir meşguliyet eksikliği vardır… Bu açıdan tembeldirler. Meşgul olanlar, mekaniğin ahmaklığı uyarınca, bir taşın yuvarlanışı gibi yuvarlanıyorlar.” (Menschliches Allzumenschliches, s.235) Çok farklı meşguliyet tarzları vardır. Mekaniğin ahmaklığını takip eden meşguliyet ara vermek bakımından fakirdir. Makine duraklayamaz. Bilgisayar, devasa hesaplama yeteneğine rağmen ahmaktır çünkü tereddüt etme noksanlığı vardır. (…)
Bilgisayar bir pozitif makinedir. Kendisiyle olan otistik ilişkisi ve negativite noksanlığından dolayı idiot savant (ebleh bilgin, cahil hoca), yalnızca hesap makinesinin kabil olabileceği bu başarıları meydana getirir. Dünyanın böyle bütüncül pozitifleştirilmesi esnasında hem insan hem de toplum bir otistik performans makinesine dönüşür. (…)
Byung-Chul Han “Yorgunluk Toplumu”, Çev: Samet Yalçın Açılım Kitap, 7.Baskı, 2021, s. 38-40
Genç yayıncı ve sıkı dost Uğur Yanıkel 27 yaşında vefat etti. Uğur’la şiir, edebiyat, dergicilik ve yayıncılık kesişimindeki birçok mücadelede ve efemeratik-sahafiye araştırmalar kapsamında yıllarca omuz omuza çalıştık… [1] evvel.org ve pasaj69.org adreslerinde çok güzel dijital kitaplar ile araştırma, eleştiri ve şiir dosyaları hazırladık birlikte… [2] İlhan Berk ve Ece Ayhan üzerine derinlikli yayınlar/incelemeler gerçekleştirdik. Sıkı şiiri yaygınlaştırmak ve sıkı şiirin hakettiği saygıyı görmesi için çok uğraştık; bazı hadiselere, kumpaslara karşı Uğur’la birlikte haysiyet mücadelesi verdik.[3] Ülkenin en büyük yayınevlerinin haksızlıklarına karşı -her seferinde, daha yüksek sesle- sağlam bir duruş sergiledik. [4] Çeşitli şiir kitaplarımın tasarımı, mizanpajı Uğur’a aittir [5], poetika çalışmalarımın çoğunu Uğur yayına hazırladı ve yayınladı. [6] Ne diyeceğimi, ne yapacağımı, bu üzüntüyle nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum artık…
43 yaşımdayım, çok fazla ölüm gördüm. Bu hayat adil değil! Kurulu kapitalist ve sömürgeci düzenekler en iyi, en yetenekli, en dürüst, en düzgün insanları -son zamanlarda da gençleri- en önce harcıyor! Bu hayat adil değil…
E. Ese, hiçlikte eriyen bir benliğin sonsuz yankılarını yeni şiir kitabıyla okuyucunun özgür ve yalnız zihnine bırakıyor. (Zafer Yalçınpınar)
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Mustafa Eren Karakaş, ilk şiir kitabı olan Vecihli Duvar‘da “berrak görüş” deneyleriyle bütünleştirdiği şiirlerini okuyucunun dikkatine sunuyor…
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Fotoğraf çekmeye başlayalı 24 yıl olmuş. 1999’dan bugüne ânları görüntülüyorum, vizörden bakıp deklanşöre basıyorum. Yaşamı ânlamak için yapıyorum bunu ve hâlâ ilk ândaki gibi heyecan duyuyorum. Fotoğraf konusundaki ustam -dünyayı sırtında taşıyan- Tunç Üvendire‘dir. Fotoğraftan hiçbir zaman para kazanmadım. (Yalnız bir kez, Gümüşlük Akademisi’nde İlhan Berk adına düzenlenen bir fotoğraf yarışmasına katıldım ve üçüncü seçildim falan… Tahmin edebileceğiniz gibi ödülü reddettim, umursamadım tabiî ki…) Fotoğraf sanatındaki ilkelerimi İlhan Berk’in şu dizesi bütünlemiştir; “Nerden baksak kendini anlatıyor her şey.” Yaşamı dinlemek, ânlamak için fotoğraf çekiyorum. Dokuları ve duygudurum tuşelerini çok önemsiyorum. Ne daha fazlası, ne de daha azı… (Şüphesiz, yeni teknolojilerle birlikte yeni nesil çok daha iyi görüntüler elde ediyordur ki zaten öyle olması gerekir; bu durum tevazuyla kabulümdür.) Aşağıda en sevdiğim üç fotoğrafım bulunuyor. Bir de yıllara tasnif edilmiş şekilde en sevdiğim fotoğraflarımdan oluşan bir dijital galeri…
Tayfun Polat diyor ki; (…) Yılın genel değerlendirmesini de yapmak isterim. Öncelikle bu yıl önceki yıllardan çok daha az yeni isim keşfettim. Aslında çok çok fazla üretim yapıldı ve yayınlandı. Ancak bu üretim hacminin yeni isimleri de barındıran büyük bir kısmı algoritma popu olarak nitelendirdiğim, birbirinin aynısı şarkılardan oluşuyor. Dolayısıyla bir süre sonra ilgimi kaybettim ve yeni çıkan isimleri merak etmeyi de, takip etmeyi de bıraktım. Listelerin büyük bir kısmı zaten takip etmekte olduğum müzisyenlerin üretimleriyle dolu. Ama tabii ki yeni ve heyecan verici isimler bu yıl da var. (…)
Şahin Çetin‘in yeni görüngülerinden özel bir çizim Upas Yayın’da vücut buluyor… Eserin bütünsel biçemini https://upas.evvel.org/?p=2136 adresinden inceleyebilirsiniz.
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Papirüs Dergisi‘nin –İlhan Berk Özel Bölümü’yle- Kasım 1967’de yayımlanan 18. sayısına tek sayfa ek olarak verilen Yüksel Arslan deseni. (Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)
karşımda çam ______suskun ve iğneli arkasındaki tepede ______sivri minare biraz daha yakında ______otistik palmiye yukarıda ay _______etrafında ayla yıldızları ve bulutları çakılı _______________çivili gökyüzü arabaları ile otopark alanları _______________çizik yeryüzü kaldırımlı sokakta: ışıklar boğuluyor.
balkonda oturuyorum sırtımda soğuk duvar önümde camsız pencere solumda solgun çiçekler sağımda inşaat uçurumları _____________ve kiralık bir kapı.
eğri büğrü eski püskü sus pus var: evler boğuluyor.
EVV3L’in sıkı takipçilerinden Tekin Deniz‘in Uğur Yanıkel anısına kaleme aldığı ve 1 Ocak 2023 tarihli BirGün Gazetesi Pazar Eki‘nde yayımlanan “Kercine Çiçekler” başlıklı yazının tam metnine https://www.birgun.net/haber/kercine-cicekler-415844 adresinden ulaşabilirsiniz.
(…) “Bir şeye inanmaktan korkuyor insanlar abi. Bir şeyin peşinde çılgınca koşmaktan korkuyorlar. Çünkü yanılma payını hep öne koyuyorlar o şeyin. Ya yanılıyorsam, diye düşünüyorlar. Hayal etmiyorlar. Sadece başarı istiyorlar. Sorsan en büyük hayalin ne diye, söyler muhakkak bir şey. Sen çıkıp desen ki o şey gerçek olmayacak, hemen peşini bırak o şeyin, hemen bırakır. Çünkü inanmıyorlar. İnanmadığın şey senin hayalin olamaz zaten” demişti Uğur. Bunca betonun, bunca çeliğin, bunca kargaşanın ortasında inanan ve hayal kurmaktan vazgeçmeyen bir güzel insandı!
Şimdi bana Uğur kimdi diye soracak olsalar, başına buyruk, kendi halince bir Bedrettin’di derdim. Kercine çiçekler gibi bir adamdı derdim. Peki nedir kercine? Terslik olsun diye, inadına yaşayan demek. Bu dünyada bir kötülük olduğunu duyan, ona karşı bir tavır geliştirme ihtiyacı hisseden kim varsa kercine çiçekler gibi muhalif bir tavır geliştirmez mi? Geliştirirdi elbette. Bu huzursuzluk, bu uyumsuzluk, bu zıtlık değil mi zaten bizi biz yapan? Uğur o kadar şahsına münhasırdı ki bu kendi oluşuna bazen kızsanız bile onu öylece kabul ediverirdiniz. Kızgınlığınız, sevginizi asla yenemezdi. Evet, şahane bir şairdi Uğur. Nefis bir insan manzarasıydı. Sıkı bir araştırmacıydı. O konuşmaya, anlatmaya başladığında karşısına geçer ve onu içten bir tebessüm ederek seyrederdiniz. Üniversiteye gittiği ilk yıllarda tanıdım kendisini. Tam bir şiir aşığıydı. Gerçek bir edebiyat emekçisiydi. Bir keresinde şöyle demişti:
“Ben şiire ne tanım getiriyorum, ne kılıf uyduruyorum, ne mekana sokuyorum. ‘Şiir şiirdir. Şiir çılgınca esen bir rüzgârdır’ demek kadar, böylesi tanımlamalarla filan uğraşmak da aşırı gereksiz geliyor bana.” (…)
EVV3L’in sıkı takipçilerinden Tekin Deniz‘in Uğur Yanıkel anısına kaleme aldığı ve 1 Ocak 2023 tarihli BirGün Gazetesi Pazar Eki’nde yayımlanan “Kercine Çiçekler” başlıklı yazının tam metnine https://www.birgun.net/haber/kercine-cicekler-415844 adresinden ulaşabilirsiniz.