Eyl
03
2016
--

Fragman: “Bitmeyen Kavga” (John Steinbeck)

idb1

John Steinbeck’in “Bitmeyen Kavga” adlı romanı James Franco tarafından beyazperdeye uyarlandı. Franco’nun başrolünde de oynadığı filmden ilk fragman yayınlandı.

Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=JLJM9uTS8Nw

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Kas
05
2015
0

İkimize Bir Dünya

Sait Faik’in 2014 yılına kadar bazı bölümleri yasaklı olan romanı Medar-ı Maişet Motoru’nun temel alındığı “İkimize Bir Dünya” adlı filmin çekimleri Burgazada’da başladı: https://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-69692/

Önemli Not: Türk film tarihinde “İkimize Bir Dünya” adında (Yönetmen: Nevzat Peksen, Yapım Yılı: 1962) John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” romanından uyarlanarak çekilmiş bir film daha bulunuyor.

Önemli Not 2: ‘Radikal Kitap’ ve ‘Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan haber başlıklarında ‘Medar-ı Maişet Motoru’nun ‘Sait Faik’in tek romanı’ olarak gösterilmesi/sunulması çok tuhaf bir yanlışlıktır: Çünkü, Sait Faik’in “Kayıp Aranıyor” adında 1953 yılında yayımlanmış bir romanı daha vardır.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
26
2014
0

içinde taşıyordu

(…)

Gitti. Ön pencerelerin güneşliklerini kaldırdı. “İçeri gir artık güneş!” diye seslendi, “Sen de gel, Dünya!” diyerek kapıyı açtı. Demir parmaklıklı kanatları geriye itip sürmeledi. Sabah güneşi yumuşak ışıklarıyla kaldırımları yıkıyordu. Geri döndü. Süpürgeyi almak için tuvalete yöneldi.

İşte bitmez tükenmez günlerden biri daha başlamıştı. Gün sadece güneşin doğup batması değil, yapısında, havasında ve anlamında da değişikliklere uğruyordu. Mevsimin binlerce özelliğini, renk, koku, soğukluk ve sıcaklıkların, çimenin, çıplak dalları kapayan yaprakların yapısını içinde taşıyordu.

(…)

John Steinbeck
Acı Hayat (The Winter Of Our Discontent)
Çev: Özay Sunar, Altın Kitaplar, 1963, 2. Baskı, s. 17-18

May
29
2014
0

Üsküdar Cezaevi’nden Bir Mektup (Sabahattin Ali, 1947)

Sevgili Aliye,

(…)

Ben dün İstanbul Cezaevi’nden Üsküdar Cezaevi’ne nakledildim. Çünkü İstanbul Tevkifhane, cezası katileşenleri buraya gönderiyor. Burası daha sakin, daha rahat ve vukuat da olmuyor. (…)

Cezaevi Karacaahmet’e yakın, üzülecek hiçbir şey yok. Her şey düzelir, hele Filiz hiç üzülmesin. Okullar başlamadan çıkarım. Yeni davalar o kadar ehemmiyetli değil. Siz gelirken bana şunları getirin:

1-Pijama, eski sarı ayakkabılar, mayo, çamaşır.
2-Şu kitaplar:
a)Misafir odasındaki raftan:
Bros: Der Pharao(Firavun)
Ehrenburg: Der Fall von Paris (Paris Düşerken)
b)Oturma odasındaki raftan:
Steinbeck: Früchte das Zorns (Gazap Üzümleri)
Norah Lofts: Hölle der Barmherzigkeit (Merhamet Cehennemi)

Bunları muhakkak beraber getirin. Oradaki arkadaşlar ne vaziyette? Cevdetler, Muvaffaklar ne yapıyor? Rebia benim cezanın tasdik edilmiş olduğunu öğrenip daha evvelden bana bildiremez mi idi? Hiç olmazsa ona göre işlerimi tanzim ederdim ve tevkif böyle ani olmazdı.

Ne ise, arkadaşlara, (ama sahiden arkadaş olanlara) selam.
(…)

Sabahattin Ali
“Canım Aliye, Ruhum Filiz” (Mektuplar)
Haz: Sevengül Sönmez, YKY, Kasım 2013, s.141-143

 

Nis
16
2014
0

Steinbeck’in Tavsiyeleri (1975)

1975 yılında John Steinbeck, “The Paris Review” adlı edebiyat dergisine verdiği bir röportaj kapsamında -edebî yazım sürecine ilişkin- çeşitli tavsiyeler sunmuş. Ayraç Dergisi işbu tavsiyeleri derlemiş…

Bkz: https://www.ayracdergisi.com/?p=7395

1. Kitabı yazmayı tamamlayamayacağınız fikrinden kurtulun. Tek seferde 400 sayfa yazmayı denemeyin, günde 1 sayfa yazın. Bitirdiğiniz zaman şaşıracaksınız.

2. Özgürce ve mümkün olduğunca hızlı yazın. Yazacaklarınızı bitirene kadar asla yazdıklarınızı düzeltmeyin veya değiştirmeyin. İşinizi bitirmeden düzeltme yapmaya kalkışmak genelde yazmayı bırakmak için bir bahane oluyor.

3. Seyircilerinizin varlığını unutun. Başlangıçta isimsiz ve yüzsüz seyirciler sizi korkutacak olsa da daha sonra bunun bir önemi kalmayacak çünkü bu bir tiyatro oyunu değil ve onlar aslında yoklar. Yazıda, seyirci tek bir okuyucudur. Tanıdığım ya da hayal ettiğim birine yazıyormuş gibi yapmanın faydasını gördüğüm olmuştur.

4. Eğer yazının bir bölümü tüm enerjinizi emiyorsa o parçayı atlayın ve yazmaya devam edin. Yazınızın tamamını bitirdiğinizde sizi uğraştıran bölümü tekrar okuyun. O parçanın sizi o kadar uğraştırmasının sebebinin onun yerleştirdiğiniz yere ait olmamasından kaynaklandığını göreceksiniz.

5. Yazdıklarınız içinde en çok dikkat etmeniz gereken bölüm en çok beğendiğiniz bölümdür. O parçanın genele uyum sağlamadığını farketme ihtimaliniz çok yüksek.

6. Diyalog yazıyorsanız, aynı anda yazdıklarınızı yüksek sesle okumayı ihmal etmeyin. Diyaloglar ancak o zaman konuşmanın diline sahip olacaktır.

ayracdergisi.com


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan John Steinbeck başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/john-steinbeck adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
02
2013
0

İki “sansür” rezaleti…

Dünyaca ünlü edebiyatçıların eserlerini sansürün bilinçli körlüğüne/karanlığına maruz bırakma olaylarını/girişimlerini esefle kınıyoruz ve ayıplıyoruz:

“Şeker Portakalı” müstehcen oldu!
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=389916

Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” adlı eserine “sansür” talebi!
Bkz: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/steinbeckin-klasik-eseri-akpnin-gozunden-kacmadi-fareler-ve-insanlara-sansur-talebi

Nis
14
2009
0

Yarım santim…

Tutkusuz ve önyargısız tek eleştirmen, zamandır. İki ayaklı türüne gelince: Yarım santim bile esirgenmeli onlardan. Bir ele geçirmesinler o yarım santimi, tutar kocaman bir kitap icat ederler.

John Steinbeck

Kas
25
2008
0

6’nın 8’e benzemediği gibi…

(…)Binbaşı Hunter, işi gücü rakamlarla uğraşmak olan bu ufacık tefecik adamcağız daima başkalarının kudretine dayandığından olacak, bütün insanları ya başka kuvvete dayanarak yaşayan veya yaşamaya uygun olmayan varlıklar addederdi. Binbaşı Hunter mühendisti. Harb dışında, kimse ona başka insanlara emredecek bir mevki vermeyi aklından bile geçiremezdi. Binbaşı adamlarını rakamlar gibi sıraya dizer, toplar çıkarır, çarpardı. Matematikçiden çok aritmetikçiydi. Daha ileri matematik ilminin inceliğini, âhengini havsalası alamazdı. Binbaşıya göre, insanlar, boyları bosları, ağırlıkları itibariyle tıpkı altının sekize benzemediği gibi birbirlerinden ayrılırdı, fakat bunun haricinde aralarında pek az fark görülürdü. (…)

John Steinbeck
“Ay Battı” adlı romanından…


Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan John Steinbeck başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/john-steinbeck adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
15
2008
0

S Gazetesi (gaSte): “Evler vardı Zaman’ın altında kaldılar!”

“S” Şehir Gazetesi’nin (eski adıyla gaSte’nin) Nisan 2008 tarihli 112. sayısında yer alan “Evler vardı Zaman’ın Altında Kaldılar!” başlıklı yazım aşağıdadır:

“EVLER VARDI ZAMAN’IN ALTINDA KALDILAR!”

25 Kasım 2007 tarihli Birgün Gazetesi’nde “İmzacılık Oynamak Yerine Faydalı Bir Şey Yapmak” başlıklı bir yazım yayımlanmıştı. Bu yazıda bazı yazarlar ve şairlerin sahaflarda, hurdacılarda ve eskicilerde bulduğum “ithaflı, imzalı kitapları”nın yolculuğundan, o garip maceradan -maceranın oluşmasında etkili olan çeşitli güdüleri ve tahminleri de ortaya koyarak- bahsetmiştim. Bu yazı umduğumdan daha fazla bir ilgiyle karşılanmıştı ve çeşitli çevrelerden birçok olumlu ya da olumsuz geribildirim almıştım. Yazıda bahsettiğim yazarların, şairlerin ve ithaf edilen kişilerin hepsi hayattaydı. Bu sefer -okumakta olduğunuz işbu yazıda ise- koleksiyonumda yer alan ancak şu an hayatta bulunmayan tanınmış yazarların ve şairlerin bazı imzalı kitaplarından bahsedeceğim.

Sahaf Celal Gözütok’un bana Eylül 2007’de “düğün hediyesi” olarak verdiği bir imzalı kitap, bahsedeceklerimin içinde en ilginç olanıdır; Kemal Tahir, “Rahmet Yolları Kestiğinde” adlı romanını Yahya Kemal’e ithafen 4.10.1957 tarihinde “Üstat şairimiz Yahya Kemal’e derin saygılarımla…” şeklinde imzalamıştır. İşin ilginç tarafı ise kitabın sadece ilk sekiz sayfasının açılmış, forması kesilmiş olması ve geriye kalan formaların ise matbaadan çıktığı gibi hiç açılmamış, kesilmemiş olmasıdır. Demek ki Yahya Kemal -eğer kitap eline ulaştıysa- Kemal Tahir’in romanını okumamıştır. Bu durum şairlerin -özellikle de Yahya Kemal’in- düzyazıyı sevmediğinin, roman türüne fazlaca önem vermeyişinin ya da bizzat Kemal Tahir’i önemsemeyişinin kanıtıdır.

İstanbul-Kartal’da bir çingenenin, “kışın yakmak üzere” istiflediği kitapların arasından çıkan, Ahmet Muhip Dıranas imzalı bir kitap da oldukça ilginçtir. Dostoyevski’nin bir piyesini türkçeleştiren Dıranas, bu kitabı dönemin İçel milletvekili olan Ferit Celâl Güven’e “Sanatkâr ve politikacı ve idealist dostum ve ağabeyim Ferit Celâl Güven’e…” şeklinde imzalamıştır.

İstanbul-Kaynarca’daki bir hurdacının büyük deposunda bulduğum iki imzalı kitap ise başka bir örnektir: Eski bir merdaneli çamaşır makinesinin içine yığılmış kitapların arasından Can Yücel imzalı “Bir Siyasinin Şiirleri” ile Memet Fuat’ın çevirisini yaptığı ve kendisi tarafından imzalanmış “John Steinbeck-Kasımpatları” çıkmıştır. Can Yücel, “Bir Siyasinin Şiirleri” adlı kitabını “Beyoğlu Ocakbaşı kuruluşuna iç köfte yemek üzre, sevgiler…” ithafıyla imzalamış. Memet Fuat ise “Kasımpatları” çevirisini “Sayın büyüğüm Dr. S. Oğlancı’ya saygılarımla…” şeklinde imzalamıştır. Kayserili hurdacıya bu –değerli- kitapları nerden bulduğunu sorduğumda “Kitaplar Erenköy’deki bir evden çıktı…” cevabını alıyorum. Şaşırıyorum. Erenköy’deki evin sahipleri (ya da mirasçıları) bu kitapları “hurdacı”ya satmak kolaycılığını, değerbilmezliğini niye sergilemişlerdir? “Baştan savmak!” Başka da bir şey değil.

Sonuç olarak, tüm bu imzalı kitaplar, gerek bulundukları yer, gerekse bu kitapları buluş biçimim açısından Oktay Rifat’ın şu ünlü dizesine işaret etmektedir:

“Evler vardı Zaman’ın altında kaldılar!”

Zafer Yalçınpınar

Oca
11
2007
0

Yukarı Mahalle’den fikirler

(…)
Bir ara Pablo: “Bütün çiğ taneleri elmas olsaydı.” Diye söylendi. “Ne zengin olurduk. Oh, kek â! Ölünceye kadar sırtüstü uzan, sarhoş yat.”
Fakat ekibin en realist görünüşlüsü olan Pilon: “O zaman herkesin yığınla elması olur, hiç işe yaramazdı.” Diye itiraz etti. “Bence bir gün şarap yağsa yeterdi. Fıçı fıçı doldur, sakla.”
(…)
Pilon’un gözleri parlamıştı: “Bir fikrim var.”dedi. “Küçükken teren yolunun kenarında oturuyorduk. Her gün tren geçerken toplanır, lokomotife taş atardık. Makinist de yanında taş olmadığından, tutar, bize kömür atardı. Biz de kömürleri toplar eve getirirdik. Belki şimdi de aynı şeyi yapabiliriz. Kayıklar yanaşınca taş atarız. Onlar da bize küreklerini , yahut ağlarını atacak değiller ya. Tabii balık atacaklar.”
Danny sevinçle ayağa fırladı: “Çok güzel fikir be!”


John Steinbeck, “Yukarı Mahalle”,  Çev:Orhan Azizoğlu, 5. Baskı,Varlık Yayınları, 1967

 



Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan John Steinbeck başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/john-steinbeck adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com