Oca
13
2013
0

Lefter, özgürlüktür!

“Ordinaryüs” Lefter Küçükandonyadis’i saygıyla anıyoruz…

*

*

“Hayat futbol gibidir. Defansa çekilmek gol yemek demektir!” Lefter

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayınlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
11
2013
0

Nâzım Hikmet Şiir Arkeolojisi

Gerçekten de son yıllarda (2003’ten günümüze) “Nâzım Hikmet” başlığında sergilenen neşri gayretlere baktığımızda, en sıkı, bütünsel ve kıymetli verimin Temmuz 2010 tarihli NTV Tarih Dergisi‘nin 18. sayısında yer aldığını söyleyebiliriz. Gerek edebiyat efemerası kapsamındaki buluntular doğrultusunda, gerekse de Nâzım Hikmet’in “siyasası-poetikası-yaşamı” arasındaki kuvvetli ilişkileri araştırmak yolunda, derginin kapağına mıhlanan “Nâzım Hikmet Şiir Arkeolojisi” ifadesi dosyanın içeriğini tümden karşılıyor…

Ayrıca, Nâzım Hikmet’in ilk eserlerine (kitaplarına) ilişkin özel buluntuları okuyucuyla paylaşan ve Nâzım’a dair çoğu sahhafiye veriyi -dolayısıyla izlenimi de- yenileyen Prof. Dr. Haluk Oral’a ne kadar teşekkür etsek azdır.

16 sayfa uzunluğundaki bu değerli dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nazimhikmetsiirarkeolojisi.pdf (6 mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

 

NTV Tarih Dergisi Arşivi
Temmuz 2010, Sayı: 18

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden erişebilirsiniz.

Oca
11
2013
0

PEN Türkiye Merkezi’ne Soruşturma!

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1760
Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1762

PEN Yönetim Kurulu, Fazıl Say’a destek mesajı için TCK 301 bağlamında savcılığa ifade verdi:

PEN Yönetim Kurulu olarak, Fazıl Say’a destek niteliğindeki 3 Haziran günkü duyurumuzdan ötürü 301. madde bağlamında ifade vermek üzere savcılığa çağrıldık. 10 Ocak 2013 günü ifade verdik. Şikayet konusu açıklamamızda şöyle diyorduk:

“Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye merkezi olarak değerli besteci ve piyanistimiz Fazıl Say’ın mahkemeye sevk edilmesini dehşetle karşılıyor, kuvvetle kınıyoruz. Dünya kamuoyu Türkiye’deki faşist gelişmeler karşısında alarma geçmiş durumdadır.”

Yönetim Kurulu olarak verdiğimiz ifadede yukarıdaki sözlerin bir düşünce açıklaması ve bir eleştiri olduğu, hakaret amacı güdülmediği belirtildi. Bir anayasal ve yasal hak olan eleştiri hakkının kullanıldığı vurgulandı. Bu nedenle takipsizlik kararı verilmesi istendi.

PEN Türkiye’nin savcılığa verdiği ifadeye şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.pen.org.tr/files/PENIfade.doc

***

Dünya Yazarlar Birliği PEN, devleti eleştirmesi nedeniyle PEN Türkiye hakkında soruşturma açılmasını kınıyor:

Soruşturma PEN Türkiye Merkezi’nin web sitesinde besteci ve piyanist Fazıl Say’ın sosyal medya üzerinden “dini değerleri aşağıladığı” suçlamasıyla yargılanmasını eleştiren bir açıklamanın 3 Haziran 2012 tarihinde yayınlanması sonucu başlatılmıştır. Say’ın davası hâlâ devam etmektedir. Bahsi geçen açıklamada Türkiye’deki ‘faşist gelişmeler’ ele alınmıştır. 301 sayılı yasa Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk kimliğine ve Türk devlet kurumlarıne “hakareti” yasaklar.

25 Aralık 2012 tarihinde bir polis memuru PEN Türkiye Merkezi’nin İstanbul’daki ofisine gerelerek, Yönetim Kurulu üyelerinin ev adreslerini talep etmiştir. Bu soruşturmanın Adalet Bakanlığı tarafından onaylanması durumunda, PEN Türkiye Başkanı Tarık Günersel, İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan, Genel Sekreteri Sabri Kuşkonmaz, Uluslararası Sekreteri Ahmet Erözenci, Saymanı Tülin Dursun ve Yönetim Kurulu’nun diğer üyeleri Zeynep Oral ile Mario Levi ve ayrıca açıklamayı PEN sitesine aktaran şair ve eleştirmen Nihat Ateş, Türkiye’de bu kanun üzerinden halihazırda yargılanmakta olan çok sayıdaki yazara katılacaklardır. Bu kanunun ifade özgürlüğü ilkesi ile taban tabana zıt olduğunu ve hem Türkiye içinde hem de bütün dünya tarafından ayıplandığını belirtmek gerekir.

PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

“Bu soruşturma, ülkedeki meslektaşları tarafından seçilerek görevlendirilmiş olan PEN Türkiye Yönetim Kurulunun tamamına yapılmış bir saldırıdır. Üstelik, yapılmakta olan suçlama, uluslararası ifade özgürlüğü standartları düşünüldüğünde kendisinin de varolmaması gereken bir yasanın yanlış yorumlanması sonucu oluşmuştur. PEN Türkiye Başkanı yakın geçmişte oluşturulan ve Türkiye’deki ifade özgürlüğü kısıtlamaları ile ilgili kaygılarını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile AB İşleri Bakanı Egemen Bağış’a ileten Uluslararası PEN Heyeti’nin de resmi bir üyesi idi.”

İfade verdikten sonra basına açıklama yapan PEN Türkiye Yönetim Kurulu şöyle demiştir:

“PEN Yönetim Kurulu olarak, Fazıl Say’a destek niteliğindeki 3 Haziran günkü duyurumuzdan ötürü 301. madde bağlamında ifade vermek üzere savcılığa çağrıldık. 10 Ocak 2013 günü ifade verdik. Şikayet konusu açıklamamızda şöyle diyorduk:

“Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi olarak değerli besteci ve piyanistimiz Fazıl Say’ın mahkemeye sevk edilmesini dehşetle karşılıyor, kuvvetle kınıyoruz. Dünya kamuoyu Türkiye’deki faşist gelişmeler karşısında alarma geçmiş durumdadır.”

Yönetim Kurulu olarak verdiğimiz ifadede yukarıdaki sözlerin bir düşünce açıklaması ve bir eleştiri olduğu, hakaret amacı güdülmediği belirtildi. Bir anayasal ve yasal hak olan eleştiri hakkının kullanıldığı vurgulandı. Bu nedenle takipsizlik kararı verilmesi istendi.”

Uluslararası PEN ifade özgürlüğüne karşı yapılan bu açık ihlali kuvvetle kınamakta ve Türkiye Hükümetini PEN Yazarlar Derneği hakkında başlatılan soruşturma ve adli işlemleri gecikmesiz olarak ortadan kaldırmaya ve 301. maddeyi tamamen iptal etmeye davet etmektedir.

https://www.pen-international.org/newsitems/pen-international-condemns-investigation-against-pen-turkey-for-criticising-the-state/

Oca
10
2013
0

Nâzim Hikmet şiirleri için üç desen… (Abidin Dino)

Salim Şengil’in yönettiği Dost Yayınevi tarafından 1965 yılında ilki yayımlanan ve Şerif Hulusi’nin yayına hazırladığı “Nâzım Hikmet Şiirleri” serisinden bazı Abidin Dino desenleri…

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Abidin Dino” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/abidin-dino adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
09
2013
0

Sığın(m)ak

(…)“Bir şehrin bu kadar ıssız olabileceği  aklıma gelmezdi.” diye düşündü.  Yoldan geçen bir taksi onu müşteri zannederek yavaşladı, sonra yoluna devam etti.

Saat gibi tıkır tıkır işleyen şehir yaşamının kısa bir süre için aksamasına içten içe seviniyordu. Evinde hissettiği mahremiyeti ve  yalnızlığı şimdi sokaklarda yaşayabiliyor, bu durumdan gurur duyuyordu.(…)

Zafer Yalçınpınar
“Sığın(m)ak” adlı öyküsünden… (2002)

Hamiş: Öykünün tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/o1.html adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Oca
09
2013
0

“Bir tül perdenin çekilişi gibi hızlı, kendime şeffaf olmalıyım.”

(…)
Meto, Murat’la birlikte çimlere uzanmış denizin dalgalanışını, kıyıya getirdiği çığlıkları ve lodos parçalarını seyrediyor, kafasında oluşturduğu şekilleri, o anki ruh halini Murat’a anlatıyor:
-Benim hayatım nasıl olmalı biliyor musun? Bir tül perdenin çekilişi gibi hızlı, kendime şeffaf olmalıyım. (…)
-Boş ver Meto! Sen hayatı çalkalayarak yaşayanlardansın. Şu yerkürede bir rahat dursan, çekilsen ya da daha derinlerde kalsan ne kadar güzel olacak… (…) Şimdi uzan ve gökyüzüne bak.
-Gökyüzüne baksam n’olacak, her şeyi bir bütün olarak görüyorum. (…)

Metin Kaçan
“Fındık Sekiz”, YKY, 2. Baskı, 1998, s.49 

Oca
08
2013
0

Meleke

(…)
Anlayış gücünün a priori tahayyül kudretine dayanan modelleyiciliği, insan ruhunun derinliklerinde gizli bir sanattır. Tahayyül gücü, kendi özgür oyununa uygun bir form peşinde koşan mevcuda-taşıma melekesidir. (…)

David Roberts
“Tahayyül Gücünü Yeniden Düşünmek”, Derleyen: G. Robinson & J. Rundell
Çev: Ertuğrul Başer, Ayrıntı Yay., 1999, s. 252

Ayrıca bkz:
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu-ii
https://evvel.org/kurgunun-heuristickesfettirici-gucu
https://evvel.org/kurgunun-eylem-kapasitesi-ya-da-ozgurluk-tahayyulu

Oca
08
2013
0
Oca
06
2013
0

Türkiye’de Çeviri Edebiyatı: “Çevir Kazı Yanmasın!” (1986)

“Poetry is what is lost in translation.”  Robert Frost

*

Milliyet Sanat Dergisi, 15 Nisan 1986 tarihli 142. sayısında “Türkiye’de Çeviri Edebiyatı” başlıklı bir derlemeye yer vermiş. Derlemede Teoman Aktürel, Sevgi Sanlı, Fatma Akerson, Nilüfer Kuruyazıcı, Turgay Kurultay, Sabahattin Eyüboğlu gibi isimlerin çeviri üzerine düşünce ve deneyimleri bulunuyor. Ayrıca, Shakespeare ve Mallarme’nin metinlerinden karşılaştırmalı çeviriler ile “çeviri yanlışları” üzerine üç soruluk kısa bir soruşturma, Milliyet Sanat’ın dosyasını zenginleştiriyor.

*

12 sayfa uzunluğundaki özel dosyanın tam metnine
https://zaferyalcinpinar.com/ceviriedebiyati1986.pdf
adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Oca
06
2013
0

Kurgunun Eylem Kapasitesi ya da “Özgürlük Tahayyülü”

(…)fenomenolojik bakış açısından özsel olan şey, bu gücün dolaysız kesinliğini, ancak bu kesinliğe aracılık eden tahayyül mahsülü çeşitlemeler üzerinden kavrayabilmemdir.

Böylece projelerimin basit modellemesinden, arzularımın tasvir-edilebilirliğine, oradan da tahayyül mahsülü “muktedirim” çeşitlerine doğru bir ilerleme söz konusudur. Bu ilerleme, pratikte mümkün olanın genel bir fonksiyonu şeklinde tahayyül fikrine işaret eder. Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisi’nde tahayyül gücünün “özgür oyunu” terimi altında müjdelediği şey, işte bu genel işlevdir.

Tahayyül gücünün özgürlüğü bakımından girilmesi gereken bir konu da, özgürlük tahayyülünün nasıl bir şey olabileceğidir. Ancak burada, düzayak bir bireysel eylem fenomenolojisi artık yeterli değildir.  Şüphesiz bu fenomenoloji, tahayyül gücüne tümüyle taklide dayalı bir işlev yüklemekle çizilen sınırları geride bırakmıştır. (…)

Paul Ricoeur
“Söylem ve Eylemde Tahayyül Gücü”, Brüksel, 1976
“Tahayyül Gücünü Yeniden Düşünmek”, Derleyen: G. Robinson & J. Rundell
Çev: Ertuğrul Başer, Ayrıntı Yay., 1999, s. 183

Ayrıca bkz:
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu-ii
https://evvel.org/kurgunun-heuristickesfettirici-gucu

Oca
05
2013
0

KİM?

(…)Öyle sanıyorum ki ondan bize, bizi heyecanlandıran, aldatan, bizi, düşünülmesine izin vermeyen bir düşüncenin kuşkusuna açan bir düş geliyor. Farkında olmadan ve bizim iznimiz olmaksızın, bu düşünceden bize bir şey iletip iletmediğini soruyordum bazen kendime. Bu çok basit sözcükleri dinliyordum, sessizliğini dinliyorum, zayıflığını öğretiyorum kendime, istediği her yerde sessizce izliyorum onu; ama merakı sildi, öldürdü bile, onu sorgulayan ben kimim, bilmiyorum, (…)

Bir Tanrının bizzat kendisinin bile tanığa ihtiyacı vardır. İlahi gizliliğin bu dünyada delinmesi gerekir. Tanığının ne olabileceğini uzun uzun düşünmüştüm. Bu tanığın ben olmam gerektiğini, sadece amaç uğruna kendi kendini dışlaması değil, fayda gözetmeksizin amaçtan da dışlaması ve yol üstündeki sınır taşı gibi sessiz ve hareketsiz bir varlık olması gerektiğini düşününce hasta oluyordum adeta. Kendi kendimi sınır taşı gibi bir şey yapmak için çok zaman harcadım, zor ve zahmetli bir zaman. ama yavaş yavaş -birden- bu hikâyenin tanıksız olduğu ortaya çıktı. Ben oradaydım, -“Ben” şimdiden bir Kim’den fazlası değil miydi? Bir “Kim” sonsuzluğu mu?- kendisi ve yazgısı arasında kimsenin bulunmaması, yüzünün çıplak ve bakışının bölünmeden kalması için vardım ben. Onu görmek için değil, kendi kendisini görmemesi için, aynada gördüğünün ben olması için, ondan başka biri -bir başkası, yabancı, yakın, kayıp, öteki kıyının gölgesi, hiç kimse- olması için ve böylelikle sonuna kadar insan olarak kalması için vardım.(…)

Maurice Blanchot
“Son İnsan”, Çev: İsmail Yergüz, Kabalcı Yay., 2008, ss.17-19

Oca
04
2013
0

Nâzım Hikmet ve Mimar Sinan

Yeryüzünde az verim bulunur ki, Sinan’ın Süleymaniye’si kadar, kendini yaptırtanların iç dileklerinin taban tabana tersini vermiş, göstermiş olsun.

Nâzım Hikmet
22.5.1935, Tan Gazetesi

 

Milliyet Sanat Dergisi’nin 15 Şubat 1988 tarihli 186. sayısında Nâzım Hikmet tarafından kaleme alınan “Mimar Sinan ve Süleymaniye Camii” üzerine (çoğu 1935 tarihli ve Orhan Selim mahlaslı) bir dizi yeniden yayıma rastladım. Asım Bezirci‘nin sunu yazısıyla derlenen görkemli düşüncelerin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nazimsinan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak bağlantısından erişiliyor.

Oca
03
2013
0
Oca
03
2013
0

Kurgunun Heuristic(Keşfettirici) Gücü

(…) Şiirsel dilin tertiplediği olumlu kuvveti analiz ettiğimizde görürüz ki metaforik süreçle yarılan sadece anlam değil; aynı zamanda göndermedir. Burada bertaraf edilen öğe, günlük dilde nesnelere başvurmak için -ki istemlerimizden birine; kontrol ve yönlendirme amaçlı birincil istemimize denk düşer- yaptığımız tipte bir göndermedir. Şiirsel söylem, bu istemi ve onun hüküm sürdüğü anlam küresini askıya alarak, sökülmez bir şekilde yaşam dünyasına eklenmemizi, daha doğrusu bu tür bir eklenişin ufuktan uç vermesini sağlar; kendi varlığımızı başka varlıklara ve genel olarak Varlığa iliştiren ontolojik bağın ifade edilmesini sağlar.
(…)
Kurgu ve yeniden betimleme arasındaki bu bağ, model teorisinde ve dolayısıyla, şiirsel dilin dışındaki alanlarda, bazı düşünürler tarafından kuvvetle vurgulanmıştır.Kurgular belirli şiirsel söylem modelleri için ne anlama geliyorsa, modellerin de bilimsel söylem biçimleri için aynı anlama geldiğini önemle belirten koca bir külliyat vardır. Kurgu ve modellerdeki ortak özellik bunların “keşfettirici” kuvvetidir, yani eski bir betimlemeye inancımızı askıya alarak, gerçekliğin yeni boyutlarını görüşe açma ve serimleme (unfold) kapasitesidir.
(…)

Paul Ricoeur
“Söylem ve Eylemde Tahayyül Gücü”, Brüksel, 1976
“Tahayyül Gücünü Yeniden Düşünmek”, Derleyen: G. Robinson & J. Rundell
Çev: Ertuğrul Başer, Ayrıntı Yay., 1999, ss. 178-179

Ayrıca bkz:
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu
https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu-ii

Oca
02
2013
0

Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e yazdığı gizli mektuplar ve mektuplarda yer alan maddi talepler…

Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e yazdığı gizli mektuplar ve Menderes’ten talep ettiği maddi destekler gün ışığına çıktı… Artık kimse, kolay kolay, “yazarlık onuru”ndan filan bahsedemez, diye düşünüyorum. Bu mektuplardan ve mektuplarda yer alan dilden çok utanıyorum. Nasıl desem bilmiyorum, neredeyse yüzüm kızarıyor!

Habertürk Gazetesi’nden Abdullah Kılıç’ın gündeme sunduğu ve 50’li yıllarda Necip Fazıl Kısakürek tarafından Adnan Menderes’e ithafen yazılmış gizli mektuplardan bazı bölümler aşağıdadır:

21 Ocak 1954, “Muhterem efendim”
“Muhterem efendim” diye başlayan mektupta Emniyet Genel Müdürü’ne kovuşturmalarla ilgili gerekli talimatın verilmesini, huzura kabul edilmesini ve kendisine yardım yapılmasını talep ediyor.

26 Aralık 1956, “Her şeyi uğrunuza risk ettim”
“Müsteşar Bey’den 2500 lira ve ‘Mecmuanı çıkar da görelim ve sonra yardım edelim’ cevabı aldım. İlk defa bir itimatsızlık sezer gibiyim. Ben parayı alır da mecmuayı mı çıkarmam veya çıkarırım da uygunsuz bir istikamet mi tutarım? Ben ki her şeyi uğrunuza riske etmiş, her defa mükemmel eseri vermiş ve bu kadar tecrübe ve çileden geçmiş bir adamım. Şahsım, kalbim ve kalemim her türlü teminatın üzerindedir.

“Sürünmekteyim”
Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lira zarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olarak sürünmekteyim. Haftalardır Ankara’nın bu hücra ve münzevi otelinde cinnet buhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla 20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım bu hal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir. (…) Artık Necip hakkında olmak mı olmamak mı kararı sizi de üzüntüden kurtaracak şekilde verilmeli ve bu iş bitirilmelidir. Ben kararlıyım ve her şeye razıyım.”

14 Ocak 1958, “Hesabı nasıl vereceksiniz”
“Ben hastayım. Şekerliyim. Ayrıca çıldırmak üzereyim. Bütün hastane halime acıyor. Bu vaziyette emrin uzaması benim ölüme ve cinnete terk edilmem demektir. Başıma bir hal gelecek olursa Allah’a, Türk Milletine ve “Allah bir” diyenlere karşı hesap nasıl verecektir. Kadiri mutlakın üzerine yemin ederim ki yalan söylemiyorum, mübelağa etmiyorum, rol oynamıyorum, edebiyat yapmıyorum.”

14 Haziran 1958, “10 bin lira lütfedilirse”
Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse… Ayda 6 bin lire tahsis olunursa… Akis, Kim, Form gibi mecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam bir içtimai ve edebi, ideoloji, bina edici kaalara ve yüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağıma emin olunabilir. Bu da olmazsa tam altı aydır bir tek yardım görmeyen beni vazife günüme kadar her ay muayyen ve mukarrer bir mikyas altında kurmaktan ve göz yaşları içende yalnız ibadet ve mücerret eserler kaleme almaya terk etmekten başka iş kalmaz.”

Oca
02
2013
0

Sergi: “İlerlemenin Kutsallığı ve Zorbalığı”

 

“İlerlemenin Kutsallığı ve Zorbalığı”

 

Murat Germen-Melih Görgün-Borga Kantürk–Vahit Tuna–Erol Eskici

Küratör: Emre Zeytinoğlu

04 Ocak 2013 – 02 Şubat 2013
ALANistanbul

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Oca
02
2013
0
Oca
02
2013
0

İki “sansür” rezaleti…

Dünyaca ünlü edebiyatçıların eserlerini sansürün bilinçli körlüğüne/karanlığına maruz bırakma olaylarını/girişimlerini esefle kınıyoruz ve ayıplıyoruz:

“Şeker Portakalı” müstehcen oldu!
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=389916

Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” adlı eserine “sansür” talebi!
Bkz: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/steinbeckin-klasik-eseri-akpnin-gozunden-kacmadi-fareler-ve-insanlara-sansur-talebi

Oca
01
2013
0

2012 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı

“Ölene kadar yazacağım. Ama bunu kimseye önermiyorum.” Zy

(2006-)2012 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı’na
https://zaferyalcinpinar.com/almanak2012.html
adresinden ulaşabilirsiniz.

*

Ayrıca; Edebiyat Geçmişime Baykuş Bakışı

Oca
01
2013
0

“İstanbul Destanı” Sergisi (Bedri Rahmi Eyüboğlu)

“İstanbul Destanı” Sergisi, 4 Ocak’dan 19 Şubat’a kadar Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık…

Bkz:https://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/etkinlik/22224253.asp

*

Ara
30
2012
0

Söylemde Tahayyül (Gücü) – II

(…)Şair, dilde çalışan bir sanatçıdır, salt dil aracılığıyla imgeler yaratır, onlara biçim verir.
Yankılanma, rezonans veya yansımanın etkisi hiç de ikincil bir görüngü değildir. Seraplarda anlamın zayıfladığı ve dağıldığı bir vakaysa, imge, tam sürecin bir gerçekdışılık boyutunda olup bitmesi sayesinde, sürece bir askıya alma notu iliştirilir, bir nötrleştirme etkisi, kısaca negatif bir moment sokar. İmgenin nihai rolü sadece anlamı farklı duyusal alanlar arasında yaymak değildir, aynı zamanda, bu nötrleştirilmiş atmosferde, bu kurgu öğesinde anlamı askıda tutmaktır. (…) zaten fark ediyoruz ki tahayyül gerçekten de bu terimle kastettiğimiz şeydir: algı veya eylem dünyasından sıyrılmış bir durumda özgür olabilirlikler oyunu. İşte bu sıyrılmışlık hali içinde yeni fikirler, yeni dünyada-oluş şekilleri deneriz. Ama tahayyül kavramıyla ilgili bu “sağduyu”, tahayyülün doğurganlığının, metaforik süreçlerde örneklendiği gibi, dilin doğurganlığına bağlanmadığı sürece tam manasıyla anlaşılamaz. Bağlantıyı kurmazsak şu hakikati, imgeleri işittiğimiz oranda gördüğümüz hakikatini ihmal etmiş oluruz.

Paul Ricoeur
“Söylem ve Eylemde Tahayyül Gücü”, Brüksel, 1976
“Tahayyül Gücünü Yeniden Düşünmek”, Derleyen: G. Robinson & J. Rundell
Çev: Ertuğrul Başer, Ayrıntı Yay., 1999, s. 177

Ayrıca bkz: https://evvel.org/soylemde-tahayyul-gucu

Ara
29
2012
0

soL haber: “Edebiyatçılardan Sadık Albayrak’a destek için imza kampanyası”

Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/edebiyatcilardan-sadik-albayraka-destek-icin-imza-kampanyasi-haberi-65126

Orhan Pamuk’un savaş kışkırtıcılığına tepki gösteren yazar Sadık Albayrak’a yapılann saldırıya karşı bir imza kampanyası başlatıldı.

Sedat Simavi ödül töreninde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a gönderdiği mektupta kullandığı ifadeler nedeniyle Orhan Pamuk’a tepki gösteren yazar Sadık Albayrak’ın saldırıya uğramasına ve savaş kışkırtıcısı Orhan Pamuk’un yapıtının belgeseline ödül verilmesine karşı bir imza kampanyası başlatıldı.

“Savaş Kışkırtıcısı Orhan Pamuk’u ve ‘Sahibinin Sesi’ Olanları Kınıyoruz” başlıklı imza metni şu şekilde:

Edebiyat, yaşamı savunur; doğayı ve insanı tahrip eden, yaşama hakkını yok sayan her yaklaşımı reddeder. Oysa Orhan Pamuk, edebiyatın bu temel niteliğini hiçe sayarak bir süre önce beş kişiyle birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a gönderdiği mektupta “ İstifa dışında sizi, aileniz için üzücü olan tek bir yol bekliyor: Saddam Hüseyin ya da Kaddafi gibi ölmek ya da Lahey’de dezenfekte edilmiş bir hücrede ömür boyu hapis…” ifadesiyle yazarlık onurunu ayaklar altına alan bir tehditte bulunmuştur. Bilim, sanat ve siyaset çevrelerinde büyük tepkiye yol açan bu ifadelerden sonra, mektuba imza atanlardan Alman gazeteci, sosyolog ve siyaset bilimci Alfred Grosser, imzasını geri çektiğini açıklamıştır.

Ülkemiz adına üzücü bu tablo ortadayken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği Sedat Simavi ödülleri töreninde televizyon dalında Demet Haselçin’e “Masumiyet Müzesi” adlı belgeseli nedeniyle ödül verilirken, Haselçin’in Orhan Pamuk’a teşekkür etmesi, haklı olarak tepkilere yol açtı. Tören sırasında tepki gösteren edebiyat eleştirmeni ve yazar B.Sadık Albayrak, Orhan Pamuk için “masum ama savaş kışkırtıcısı” diyerek Pamuk’un bazı yazarlarla birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yazdığı mektubu hatırlattı. “Ödülün, savaş kışkırtıcısı Orhan Pamuk’un eserine istinaden verilmesi kabul edilemez,” diyen B. Sadık Albayrak’ın tepkisi, salon içerisinden de destek görmesine karşın, bir izleyici Albayrak’a saldırmış ve yazar bunun üzerine salonu terk etmişti.

Bir aydın sorumluluğu ve edebiyatçı duyarlığıyla tepkisini demokratik biçimde ortaya koyan B. Sadık Albayrak’a yapılan bu saldırıyı kınıyoruz. Emperyalist güçlere, Suriye’yi işgal çağrısı yapan utanç verici mektubun düzenleyicisi Orhan Pamuk’u, barış ve yaşamı savunan sanatçı ve edebiyatçılar olarak lanetlerken, onun yapıtından yola çıkılarak hazırlanan belgesele ödül verenleri de vicdan muhasebesi yapmaya davet ediyoruz. Çünkü, güzelim ülkemizin hapishanelerini dolduran yüzü aşkın gazeteci, televizyoncu, yazar varken, onların içinden bu süreci değerlendiren belgesellere imza atanlar söz konusuyken, “sahibinin sesi” bir yazarın yapıtının belgeseline ödül verilmesini, ülkemiz aydınına ve sanatçısına haksızlık olarak görüyoruz.

Kazanan, yaşamı savunanlar olacaktır.

(soL – Haber Merkezi)

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ara
28
2012
0

Kendini Anlatan: “ağanlık”

“ağanlık”

Foto: Z. Yalçınpınar

Ayrıca bkz: “Kendini Anlatan”

*

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com