May
01
2008
1

“1 MAYIS 2008” ya da “Meydansızlık”

Taksim Meydanı ile bu alana ulaşan tüm yollarda yoğun güvenlik önlemleri alan ve kontrol noktaları oluşturarak çeşitli yerlere konuşlanan polisler, Cumhuriyet Anıtı’nın çevresini de bariyerlerle kapattı. Araçların girişine izin verilmeyen meydandan yaya geçişleri devam ederken, bariyerle çevrilen anıta yayaların ulaşması engelleniyor.
ACİL SERVİS ÖNÜNE GAZ BOMBASI
Şişli Etfal Hastanesi önünde bir polisin düşürdüğü belirtilen gaz bombası hem hastane önünde bekleyenlerin hem de acil servistekilerin olumsuz etkilenmesine neden oldu. Türk Tabibler Birliği Merkez Konsey Üyesi Dr. Ali Çerkezoğlu polisin göstericilere karşı aşırı oranda gaz kullandığını belirterek, bu şekilde müdahalenin doğru olmadığını söyledi.
PANZERLİ ENGELLER
Yürüyüşün başlaması planlanan Şişli Abidei Hürriyet Caddesi Nakiye Ergül Sokak’taki Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) çevresinde ve Taksim güzergahı üzerinde de panzerlerin desteğiyle yoğun önlemler alan polis ekiplerine, uçuş yapan bir helikopter de yardımcı oluyor.
GEZİ PARKINDA ASKERİ BİRLİKLER VAR
Bu arada, Taksim Gezi Parkı’nda da askeri birliklerin konuşlandıkları görüldü. Öte yandan, şehir hatları vapurlarının Üsküdar ve Kadıköy’den Kabataş, eşiktaş ve Karaköy iskelelerine seferleri durduruldu. Yine Sirkeci-Kabataş tramvay hattı, Kabataş-Taksim arasındaki füniküler sistem ile Mecidiyeköy-Taksim arasındaki metro seferleri gerçekleştirilemiyor.

Kaynak:  https://www.ntvmsnbc.com/news/444778.asp

—————-

Ayrıca bkz:

ŞİİR: Merdiven, Ağaç ve MEYDANSIZ ( https://zaferyalcinpinar.com/s43.html )

ŞİİR: Ön ( https://zaferyalcinpinar.com/s59.html )

Nis
07
2008
0

Heykel Sergisi: “BELEŞARAP” (Ayşe Ece Altunç)

“BELEŞARAP”

Ayşe Ece Altunç- Heykel Sergisi
19 Nisan – 4 Mayıs 2008

“…boşluktan  çaldığınız her hacim, ucunu kapattığınız her sınır bir heykel oluyor. Her gecen gün, her uyandığınız yatak, her sıkıntı,her kadeh, her yol , her rota, her gitme heyecanı, her varma anı bir tanesinin içinde saklı ama hangisi nerde, hangisinin içinde onu bilmiyorum.” (Ayşe Ece Altunç)

Ayrıntı için: https://www.kargart.org  

Mar
14
2008
1

Soruşturma: “PUŞT AHALİ” denildiğinde…

P.A.T.’ın 7. sayısında yayımlamak üzere ufak bir soruşturma düşündük. Soru şöyle;

” PUŞT AHALİ ” denildiğinde ya da bu ifadeyle herhangi bir yerde karşılaştığınızda aklınıza neler/kimler geliyor?

Cevaplarınızı 7 Nisan 2008 tarihine kadar zaferyal@gmail.com e-posta adresine gönderebilirsiniz. Cevaplarda “sayfa” ya da “vuru” sınırlaması yoktur. Ayrıca soruşturmaya “herkes” katılabilir. Göndereceğiniz e-postaların konu satırına “Soruşturma için” ibaresini eklerseniz birçok karışıklığın önüne geçmiş olursunuz ve çok sevinirim.

Katılımınız ve desteğiniz için şimdiden çok teşekkür ederim.

 

Şub
13
2008
0

Anlaşılan; Hz. Müptezel(Ali Enver Ercan) dersini almamış…

Hz. Müptezel (yani Ali Enver Ercan) ve halay takımı dersini almamışa benziyor. 13 Şubat 2008 itibariyle bana bir mektup/yazı daha gönderdiler. (İşbu mektubu https://zaferyalcinpinar.com/tysden2.JPG adresinden indirip okuyabilirsiniz.)

Bu yazıya göre uygunsuz söylemlerimden ve deyişlerimden dolayı, Hz.Müptezel ve koltukaltı Mustafa Köz, beni onur kuruluna “disiplin” icra etmek amacıyla sevk etmişler. Hıfzı Topuz, Adnan Özyalçıner, Egemen Berköz ve Ataol Behramoğlu’ndan mürekkep disiplin kurulu da beni “kınama”ya karar vermiş. Eğer uygunsuz davranışlarıma devam edersem TYS üyeliğimi “askıya” alacaklarmış vs…

Alsınlar.

Şimdi, meseleye -gene- iki açıdan yaklaşmak lazım.

1. Enver Ercan ve onun halay takımına ilişkin açı:

Hz.Müptezel’e (Enver Ercan’a) ve Mustafa Köz’e, ayrıca işbu ikilinin himaye ettiği meczuplara söyleyecek fazla bir sözüm yok; çoğunu önceden söyledim. Fakat şimdi, bu adamlara ne yapayım ben? İşbu kabzımalları nasıl cezalandırayım? Bana gönderdikleri bu iki yazıyı GittiGidiyor üzerinden 1 YTL fiyatla satışa mı sunsam? Daha resmi yazı yazmayı, resmi yazıların şekil şartlarını bile doğru düzgün bilmeyen işbu kabzımal ikilinin bana gönderdiği yazıların orjinallerini “GittiGidiyor” adlı web sitesi üzerinden satışa sunmak, bu halay takımını akıllandıracak mıdır? “Köylü kurnazlığı” taktiklerinin benim üzerimde işe yaramadığını ne zaman anlayacaklar? Bakacağız.

2. TYS Onur/Disiplin Kurulu’na ilişkin açı:

Onur kuruluna diyecek fazla bir şey yok. Onur kurulundaki isimler saygın isimlerdir. Bu isimlere söyleyeceğim biricik şey şudur:

TYS’nin “bir halay takımının çalgısı(enstrumanı) olması”na izin vermeyin. Eğer izin verirseniz bu durum bizzat sizin tasarrufunuzdur ve ne yazık ki tarihe de böyle geçecektir.

13 ŞUBAT 2008- Zafer YALÇINPINAR

Hamiş: Duyduğuma göre, Onur/disiplin kurulu beni “kınama” kararına vardığında, Enver Ercan da hemen cebinden kına çıkarmış ve bir yerlerine “kına” yakmaya, sürmeye başlamış… Zaten bu ikilinin adetleri, yöntemleri böyledir: 20-25 senedir kına yakıp dururlar.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Şub
10
2008
0

Duvarda: “YORT SAVUL!”

Kadıköyü’nün (Körler Ülkesi’nin), Üsküdar tarafından giriş noktasında “YORT SAVUL!” şeklinde bir duvar yazısı görülmüştür.

Şub
05
2008
0

Bildiri: “SUÇLU AYAĞA KALK”

“Gaste” adlı sıkı derginin Ocak 2008 sayısında “Suçlu Ayağa Kalk!” başlıklı bir bildiri yayımlanmıştır.

Bildiriyi  https://zaferyalcinpinar.com/suclu_ayaga_kalk.jpg adresinden okuyabilirsiniz.

Oca
25
2008
1

BİLDİRİ: “TYS, bir halay takımının çalgısı olmamalıdır!”

Bugün TYS’den bana bir mektup geldi. (İşbu 2 sayfalık mektup https://zaferyalcinpinar.com/tysden1.jpg ve https://zaferyalcinpinar.com/tysden2.jpg adreslerinden indirilebilir ve okunabilir.)

Salih Bolat, beni TYS yönetim kuruluna bir dilekçeyle şikayet etmiş. TYS de benden “özür” bekliyormuş, beni kınıyormuş. Özür dilemez isem beni “disiplin kurulu”na sevk edeceklermiş vs.

Etsinler.

Şimdi, işbu dandik meseleye iki yönden bakmak lazım:

1.Salih Bolat’a ilişkin açı;

Salih Bolat’ın benim söylediklerimi anlaması için aynı şeyleri kaç kere daha tekrar etmem gerekiyor? Veya sağa sola dilekçe vermekle, edebiyat anlamında bir yerlere varılabilir mi? Salih Bolat, bana sataşmanın bir “kariyer basamağı” ya da “kilometre taşı” olmadığını -bunca olaydan sonra- hâlâ anlayamamış mı? Ve ayrıca ödül alan bir insanın “üzerinde ‘dünya güzeli’ yazan bir kuşakla sağda solda kırıtması” da bir edebiyat başarısı değildir… Kaldı ki ödülün alınması da verilmesi de bir başarı kıstası değildir bence.Salih Bey’e bunları anlattık, ama bir türlü anlamıyor. Bu nedenle Salih Bolat’ı bir kalemde geçiniz. Ne bu dilekçeyi TYS üzerinden sağa sola göndermekle, ne de ödül almakla çok önemli bir şey yapmadı, yapamaz. Çünkü onda öylesine bir derinlik, öylesine bir şiirsel kuvvet yok. Bunu kendisi de biliyor. Debelenip duruyor işte… Mesele bundan daha fazla bir şey değildir, yani bu kadardır.

2.TYS’ye ilişkin açı (Yani Enver Ercan, Mustafa Köz ve avanesinin açısı);

Ben bu Hz. Müptezel’le yani Enver Ercan’la davamı kapatmıştım ama anlaşılan o, söylediklerimden ve yaptıklarımdan falan ders almamış hiç…

Şimdi, bugünkü haliyle TYS denen oluşum, herkesin bildiği gibi Enver Ercan ve avanesinin, statüko veya saygınlık cukkalamak için kullandığı bir merci/makam haline gelmiştir. Yani bundan ibarettir. Mustafa Köz ve Enver Ercan’ın halaybaşı olduğu, kendi kendine çalıp oynayan bir taife…

Beni “disiplin kurulu”na vereceklermiş ki en çok buna güldüm. “Beni sendikadan ihraç etseler de rahatlasam” diye düşünüyordum zaten. Bu Salih Bolat’ın dilekçesi bir vesile olmuş olur. İyi de olur, çünkü TYS ile ilgili söyleyeceklerimi, orada yaşadığım gerçekleri daha rahat anlatırım böylece…

Şimdi Mustafa Köz’e, yani “Enver Ercan’ın fikir babası” meselesine özellikle gelelim. Çünkü işbu dandik dilekçeler vs onun başının altından çıkıyor. Geçenlerde Son Gemi’de Vecdi Çıracıoğlu ile birlikte oturuyorduk. Mustafa Köz bir ara yanımıza uğrayıp, Vecdi Abi’yle selamlaşıp şöyle demişti:

“Tys toplantısından, dershane toplantısından geliyorum.”

Sonradan, o kadar güldüm ki bu söze. Aklınca, Mustafa Köz, TYS üzerinden bana ders verecek… Önceleri “Su Resimleri” adlı kitabına duyduğum saygıdan dolayı çekiniyordum, ama artık ona da, Mustafa Köz’e de sözüm açıktır;

“Mustafa Köz, gitsin önce kendisine ders versin, kendi dükkanının önünü süpürsün. Ne bileyim, gitsin, bir danışmanlık kuruluşundan “bir kurumun nasıl yönetileceği üzerine dersler” falan alsınlar: “Zaman Yönetimi, Stratejik Planlama, Performansa Dayalı Bütçeleme ve Kalite Kavramları” gibi dersler alsınlar. Öyle, meyhanelerde “Dershane toplantısından geliyorum” vs söylemleriyle bir kurum yönetilmez, bir yere varılamaz. Mustafa Köz kendini bir “stratejiysen” zannedip, bana böyle komikliklerle gelmesin. İşine, dalgasına baksın ve dükkanının önünü süpürsün.”

Sonuç olarak da şu aşağıdaki tümceyi -ayağa kalkarak- söyleyebiliriz;

TYS, bir halay takımının çalgısı (enstrumanı) olmamalıdır.

ZAFER YALÇINPINAR – 18 Ocak 2008 – Erenköyü

Ayrıca, bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=261 (Hz. Müptezel’le İkinci Karşılaşma)

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Oca
17
2008
0

Kelimenin Yüzü’ne ilişkin Söyleşiler

Son günlerde “Kelimenin Yüzü” adlı kitabıma ilişkin 2 adet söyleşi yaptık…

“G. Sesil Sar” ve “Davut Yücel”in benimle yaptıkları bu son söyleşilere ve ayrıca bugüne kadar verdiğim tüm söyleşilere https://zaferyalcinpinar.com/dilinkemigi.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
09
2008
3

Ali Enver Ercan(Hz. Müptezel) ile İkinci Karşılaşma!

Ali Enver Ercan (namı diğer Hz. Müptezel) ile bugün, yani 9 Ocak 2008 tarihinde, gene karşılaşmış bulunmaktayım. Meğer ben ne kadar temiz yürekli bir adammışım ve şu dünya da ne kadar küçükmüş… Bugün yaşadığım şeyler, bugünkü karşılaşma bunu kanıtlıyor.

Hemen anlatayım:

Bugün, çeşitli işler için saat 17:30 sularında Kadıköy’deydim. 19:00’da işyerinden Kadıköy’e dönecek olan eşimi beklerken, zaman öldürmek için sahafları gezmeye karar verdim. Uzun zamandır uğramadığım Ün Sahaf’a uğradım ve 2 Ytl’ye satılan şiir kitaplarını incelemeye başladım.Kitapların arasından Ali Enver Ercan’ın “Eksik Yaşam” adlı kitabı çıkmaz mı… Ün sahaf’ın sahibini yanıma çağırıp, kitabı ve kitabın arkasındaki resmi gösterip beraberce güldük… (Kitapların arasından Mesut Aşkın’ın ilk şiir kitabı olan  “Çocuk Gülünce” adlı kitap da çıktı.) Her iki kitabı ve bulduğum bazı diğer kitapları da satın alıp dükkandan çıktım. “Som Gemi” adlı mekâna gittim ve orada Mesut Aşkın’la karşılaştık, sahaftan bulduğum kitabı Mesut Aşkın’ın kendisine imzalattım. Enver Ercan’ın “eksik yaşam” adlı kitabını ve kitabın arkasındaki o ünlü fotoğraf ile yazıyı  da Mesut Aşkın’a ayrıca gösterdim, güldük. Sonra, biraz daha sohbet ettik ve Son Gemi’den çıkıp beni Starbucks’da (eski postanenin yakınlarında, yeni açılan yerde)  bekleyen eşimin yanına doğru yollandım. Starbucks’a girmiştim ki bir de baktım, karşımda Ali Enver Ercan… Beni tanımamazlıktan geldi ve hemen Starbucks’dan çıktı. Eşimin oturduğu masaya, elimdeki kitapları ve kafamdaki şapkayı bıraktım, paltomun önünü açtım, “Eksik Yaşam” adlı kitabı da yanıma alarak Enver Ercan’ın peşine düştüm. Enver Paşa, Starbucks’ın yanında ufak bir girişi olan Seyhan Müzik’e girdi. Arkasından ben de girdim. Gene beni tanımamazlıktan geldi. Sonunda dayanamayıp: “Enver bey!” dedim. Döndü. Elimdeki “Eksik Yaşam” adlı kitabı(yani Enver Ercan’ın o meşhur kendi kitabını) ona, bizzat uzatarak “Ben Zafer Yalçınpınar, bunu alın!” dedim. Sinirlendi ve “Ben senin gibi bir adamdan bir şey almam!” dedi. Güldüm ve kitabı ona yeniden uzatarak “Şimdi, bu kitabı alıyor musunuz, almıyor musunuz?” diye sordum. Seyhan Müzik’in alt katındaki herkes bize bakıyordu. “Alayım bari!” dedi, kitabı aldı ve şöyle devam etti:

“Bak, sen terbiyesizsin… Edebiyat dünyasında kötü üne kavuştun…  Ayrıca o kız benim sevgilim falan değil, Almanya’da yaşıyor…” dedi.

Ona hafifçe gülümsedim ve çektim gittim; Enver Ercan’ı, elinde “Eksik Yaşam” adlı ilk kitabıyla, çeşitli haysiyet çelişkileriyle ve tüm bu yaşananların ağırlığıyla başbaşa bırakıp gittim. Orada öylece kala kaldı.

Sonra, eşimle birlikte eve geldik. Ve zamanında babamın Gökçeada’dan satın aldığı yıllanmış bir el yapımı şarabı açıp, içtik.

Kendi kendime şöyle dedim:

“Eh, Hz. Müptezel’in kendi dandik gerçeğini, onun kendi eline de verdik… Enver Ercan işi, bu dandik dava da halledilmiştir. Daha fazlasına gerek yok… ”

Biliniz ki şu an, kimse benden daha mutlu olamaz.

Zafer Yalçınpınar 9 Ocak 2008, Saat “22:09”

Ara
30
2007
0

2007 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı

2007 Zafer Yalçnpınar Oto-Almanağı’na

https://zaferyalcinpinar.com/almanak2007.html

adresinden ulaşabilir ve 2007 yılının olaylarını inceleyebilirsiniz.

Ara
24
2007
0

Birgün Gazetesi: “Ece Ayhan çağının vicdanıydı!”

Ece Ayhan/Poelitika hakkında Eren Barış’la gerçekleştirdiğimiz söyleşiye https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/hayhakkinda.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
30
2007
0

KİTAP: Bir Bienal, Bir Bilanço…

Kitap birbirinden bağımsız bir grup duyarlı sanatçı, aydın, yazar ve entelektüelin analitik/eleştirel teorik bildirimler biçiminde sanat ortamına sundukları yazılar, bakışlar, düşünceler toplamından oluşuyor. Kitaptaki yazılar son yıllarda sanat ortamını ahtapot gibi sarmalayan küratöryel sistem ve sanatın özgün, bağımsız ve özgür kimliğini, üretkenliğini karanlık odakların hizmetlerine teslim etmek isteyenlere karşı muhalif duruşa sahip bir hakikat yolculuğu denemesidir.

Yazarlar; Rafet Arslan, Nazan Azeri, Erkan Doğanay, Müfit İşler, Ekrem Kahraman, Cavit Mukaddes, Özcan Türkmen, Zafer Yalçınpınar, Feyyaz Yaman

Çekirdek Sanat Yayınları

Online Satış ve Ayrıntılı Bilgi İçin:

https://www.cekirdekshop.com/pinfo.asp?pid=619

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler: ,
Kas
25
2007
2

Kelimenin Yüzü – Zafer Yalçınpınar

ZAFER YALÇINPINAR – Kelimenin Yüzü

Bir iç-sözlük… 

54 Sayfa, 2007, Çekirdeksanat Yayınları (https://www.cekirdeksanat.com)

“Kelimenin Yüzü”nde, anlam ile arasındaki hesaplaşmayı sürdürüyor Yalçınpınar. Ve bakarken gördüğü imgeleri belli belirsiz dizgelerle –kırık dizgelerle- okuyucuya sunuyor. Bir şairin sözlük yazması hiç bu kadar çetin olmamıştı. Ve bir sözlük hiç bu kadar çok “bakışlı” olmamıştı. (Davut Yücel)

“Şair: Boşluğun efendisi.  Boşluk çoğaltan.”
Şiirin gücü aynı kelimeler ile herkesin zihninde ayrı ayrı resimler bırakabilmesindedir. Bu resimler şiirin yapıtaşlarıdır. Zafer Yalçınpınar, “Kelimenin Yüzü”nde 210 kelimesinin resmini yapmış ve okura içsesiyle sesleniyor. “Livar”dan tanıdığımız bu içses, bizi şiirindeki ironinin canlılığına götürüyor.
Boşluğun Efendisi iç-sözlüğündeki boşlukları kendi resimlerimizle doldurmaya çağırıyor. (Vedat Kamer)

 Online Satış: 

İDEEFİXE: https://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=QDIF37K3NY2YV49LZABC 

GİTTİGİDİYOR:https://www.gittigidiyor.com/main/urun.php?id=6902569   

PANDORA: https://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=157027 

KİTAPYURDU:https://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=126724 

ÇEKİRDEKSHOP: https://www.cekirdekshop.com/catinfo.asp?cid=121

 

 

Kas
03
2007
1

Sonunda, geri geldi! Poelitika ECE AYHAN

POeLİTİKA,  ECE AYHAN   ÇIKTI!

Hazırlayan: Eren Barış

204 sayfa, Ortadünya Yayıncılık,  Ekim 2007, Ankara.

İÇİNDEKİLER

Girizgâh
9 Ece Ayhan’ı Okumak…, Eren Barış

Ece Ayhan’a Metinler
15 “Çok Eski Adıyla” Yeni Bir Tarih, Ahmet Orhan
32 Ece Ayhan…E Ayhan…Ce Ayhan…Ceeeeee! Ragıp Duran
33 Sinema ve Ece Ayhan, Uygar Asan
36 Ece Ayhan, İzzet Yasar
37 Ece Ayhan, İlhan Berk
39 Ece Ayhan: Korkusuzca Konuşan, Göçebe Karaşın, Eren Barış
49 Aykırı Dalın Gölgesi, Abdülkadir Budak
50 Ece Ayhan: Yaşamış Biri, Yorumsuz, Mahmut Mutman
52 Biz Bir Şairi Şiir Yazsın İçin Ölümle Korkuturuz Dom!  Zafer Yalçınpınar
53 Ayhan: Ayna, Dışarıda, Utku Özmakas
73 Ece Ayhan, İbrahim Yılmaz
75 Benim Hâlâ Umudum Var!  Altay Öktem
79 Müziğimiz Karadır Abiler!  Ali Ece
83 Ece Ayhan, K. Celal Gözütok
84 Şeyinde Canım… ya da Benim Meramım Başka, Seyhan Erözçelik
87 En Arka Sıradaki… Evrim Alataş
89 “Aynı Lakerda”, Süreyya Berfe
91 İçuzayımdaki Ece ya da Kara Kolaj, Rafet Arslan
95 Ece Ayhan Şiirinde Öznenin Halleri ya da Vurulan Bir Şiirin Ayak Değiştirmesi, Sabahattin Umutlu
108 Tarih Atlasları Parçalanıyor…, Onur Akyıl
111 İktidar Neden Sarışındır? Akif Kurtuluş
113 Ece Ayhan, İsmail Beşikçi
114 Karaşın, Eren Barış
116 Hay Hak! Sonrasızlık Fanzini
118 Ece Ayhan Sözlüğü, Ender Erenel
133 Ece Ayhan “Çok Eski Adıyladır” Sözlüğü, Orhan Alkaya – Kemal Yalgın

Ece Ayhan’a Sözler
140 Muzaffer İlhan Erdost ile Söyleşi, Eren Barış
144 Enis Batur ile Söyleşi, Eren Barış

Ece Ayhan
149 Biyografi ve Eserleri – Eren Barış
171 Belgeler: Mektuplar, Günlükler, Fotoğraflar, Elyazmaları, Kartpostallar

Görsel İşler
192 “Tarihi Düzünden Okumaya Ayaklanan Çocuklar İçin Yerleşilebilecek Topraklar”, Burak Delier
193 Kara Öfke, Serhat Köksal (2/5 BZ)

194  Katkıda Bulunanlar

Yayınevi İletişim Adresi: Ortadünya Yayıncılık, Kızılırmak Sokak, No: 35/9, Kızılay/Ankara.

Telefon: 0 312/ 419 22 87

E-posta: ortadunyayayincilik@gmail.com ya da  sizomelankolye@gmail.com

ARKA KAPAK’tan:

Kitabın genel okuması itibariyle ezilenlerin safından bakacak olursak tarih, kişilerin ve düşüncelerinin değil, bu kişi ve düşüncelerin de üzerinde yükseldiği “sınıf mücadelelerinin tarihi” olarak açıklanır. Ece Ayhan için bu mücadelede unutulan ve unutulmak istenen etik’i sahiplenmek elzemdir: ” Ama insanın etik olarak sağlam olması lazım. Yüzyıllardan beri etik olarak sağlam olmanın kavgası var.” İşte o zaman insanın ne pahasına olursa olsun onurlu yaşayabileceğini işaret eder. Belki de şairlikten önce etikçiliği, devrimden önce muktedir olmayan devrimci etiği öne çıkarmak istemesi de bundan kaynaklanır ve yola koyulmanın zamanı gelmiştir: ” Adeta yengeç gibi yan yana yürütülüyoruz! Tarihteki ‘ayağa kalkmak’, belki de gündelik ‘ayağa kalkmak’la karıştırılıyor olabilir bakın! Ya da eski günlere bakarken de, yerinde kıpırdamamak için ve olaylar uzak diye, dürbün kullanmak nasıl bir aymazlık ve yanlışlıktır! Böyle davranmakla, çocukların ve gençlerin gelecekleri adına, hem tehlikeli hem de insanın kendisini aldatıcı bir iş yapılmış olmuyor mu? Çünkü; ‘ayağa kalkmak’ tek başına bir şey göstermez. Bu gösterge değildir. Gerçek ‘ayağa kalkmak’, ancak kimi şeyleri ‘göze almak’la olur, olabilir. Yani, kimi şeyleri göze almak pahasına! Evet, paha olmadan hiçbir şey olmaz! ”

Bizim Ece Ayhan’a sahip çıkışımız, nutkumuz ve nefesimiz yettiğince onun üzerine bir şeyler söylemeye çalışıyor oluşumuz Türkiye’de yine Ece Ayhan’ın deyimiyle ‘tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar’ın geleneğine, düşüncesine, yok sayılan vicdanına sahip çıkışına denk düşmüyor mu? Ece Ayhan’ın dilindeki ‘kapalılığa’ rağmen bu kadar çok okuyucusunun oluşu ve onun düşüncesiyle yataylaşan farklı alanlardan insanların bulunuşu bu topraklar için bir değişimin işareti mi sahiden? Aslında, Ece Ayhan’ın poetikasını eşeledikçe ve onun mirasıyla hesaplaşmaya başladıkça kendimizle, toplumla, politikayla, edebiyatla, sanatla hesaplaşmaya başladığımızı fark ettik. Kitabın ismini POeLİTİKA olarak belirleyen de bu süreç oldu zaten. Bu kitabın en güzel ve özel yanı ise, sevdiğimiz bir yazarın izini sürerken yollar içinde başka yollara revan olmamızdır.

iletisim: ortadunyayayinclik@gmail.com
kizilirmak sokak 35-3 ankara

Kas
01
2007
0

Kendi kendine konuşan adam…

“Yayıncı bir arkadaşım anlattı, onu en son iki görüşünden birincisinde
mekan tramvaymış ve arkasında kendi kendine durmadan abuk sabuk
konuşan, ha bire bir şeylere söylenen bir adam varmış… Arkadaşım arkasını dönüp bakmış ki, kimi görsün…

“vah vah!” demiş arkadaşım kendi kendine…
İkincisi daha yakın zamanlı, yani dün olan bir şeymiş. Yine arkadaşım
anlattı. Sultanahmet civarında dolaşırken, dükkanların vitrinlerine
bakarak kendi kendine konuşan bir adam dikkatini çekmiş. Bir de bakmış
ki yine adamımız olmasın mı?
Sonuç olarak, adamın artık kendine bile hayrı kalmamış, yazıktır yahu!
Bizim toplumumuzda yaşlılara, hastalara ve çocuklara iyi davranılır
diye biliyorum… ”

“Narkhos”(narkhos@gmail.com)

 

On puanlık uzman sorusu: Yukarıdaki paragrafta bahsedilen ve kendi kendine konuşan adam kimdir?

Eki
24
2007
0

Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur!

Emine Sevgi Özdamar, YKY, 2007

Sevgi Özdamar’ın Ece Ayhan anıları…  Derleyen: Gültekin Emre

Eki
21
2007
0

GÖRSEL ŞİİR DOSYALARI: Bir Geçiştirme Operasyonu…

Son bir hafta içinde Yasakmeyve şiir dergisindeki Görsel Şiir dosyasını okudum ve kitapçığı  inceledim. Ayrıca Varlık Dergisi’ndeki kültür gündemi yazılarını “A.Budak, Metin Cengiz, Veysel Çolak vs”nin Görsel Şiir hakkındaki yazılarını, söylemlerini de okudum. Üstüne üstlük Serkan Işın’ın “Vasatlık İdeolojisi” adlı karşı yazısını da okudum. (Davut Yücel’e gösterilen tavırları vsyi de bizzat tecrübe ettim.) Şimdi, -tüm bunların üzerinde-  durmadan Görsel İş yapan bir adam olarak son aylardaki Görsel Şiir dosyaları hakkında bir şeyler söyleme vakti geldi de geçiyor:

Taktik olarak;

1. Enver Ercan hazretleri küçük ve dandik bir baskıyla Görsel Şiir seçkisini çıkarmış yani geçiştirmiştir.

2. Enver Ercan, A.Budak ve Metin Cengiz gibi işbu görsel meselelerden anlamayan, konuya uzak insanlara yazılar yazdırarak Görsel Şiir’in prestijine ve kendisine zararlar vemiştir.

3. Enver Ercan, Yasakmeyve ve Varlık’taki dosyalarla Görsel Şiir meselesinin -aslında- kapanmasını istemektedir. Önümüzdeki günlerde bu dosyaları okuyanların vereceği tepkiler derlenip toplanacaktır; grafik tasarımcılar ve göstergebilim duayenleri çeşitli çevrelerde olayla dalga geçecektir. “Yahu bu tipografi, başka bir şey değil” diyerek olayın özünü anlamadan konuyu geçiştirenler de olacaktır..  “Bize fırsat verilmiyor…” diyen Zinhar taifesine karşı Enver Ercan şöyle bir haraket yapmıştır: “Evet, buyrun alın, size fırsat da verdik… Bakın ben de modernim, bakın gerekirse ben de sizi desteklerim…” demiş gibi görünse de aslında Enver Ercan dosyayı kapatmıştır, Enver Ercan dosyayı rafa kaldırmaya çalışmaktadır…. Serkan Işın’da bu numarayı yemiş bulunmaktadır..

Kuramsal olarak;

Pekala, düşünüyorum da bu dosyalarla birlikte Kuram’a ne kadar destek sağlandı… Bu dosyaların kuram üzerindeki marjinal faydası ne kadardır? Değer miydi? Oysa ki kişisel faydalar, ismi faydalar tavana vurdu. :)

Sonuç olarak;

Madem Görsel Şiir dosyaları hakkında bir şeyler söylüyoruz, bu dosyaları eleştirirken de bir “görsel iş” tasarlamak gerekiyordu ve ben de tasarladım. Aşağıda “Görsel Şiir” dosyaları hakkındaki düşüncelerimi/bakışımı işaret eden bir görsel iş bulunmaktadır.

Bir Geçiştirme Operasyonu – Zafer Yalçınpınar – 2007

Eyl
27
2007
0

İyimserlik Kurbanlığı ya da Bienal

“Yaşadığımız çağın en az ortaçağ kadar koyu, veba gibi yayılan fırsatçılık hesaplarıyla ve patronajın dirsek temaslarıyla dolu olduğunu düşündüğümde ‘iyimserlik’ kelimesinin ironisini ya da iğretiliğini fark ettim. Özellikle de İstanbul Bienali çerçevesinde kullanıldığında ‘iyimser’ bakış açılarının saf dilli avuntulardan başka bir şey olmadığı, ayrıca insanları uyuşuk bir eylemsizliğe götürdüğü de ortadadır. Sermaye ya da onun bordroluları, tüm kötülüklerini ve kötülüklerinin türevlerini, ‘iyimserlik’ gibi başlıkları bienallere atayarak (dikişleyerek) düzeltebileceğine inanıyor olabilir. Ama ben buna inanmıyorum ve ben bu numaraları yemem. Savaşların ortasında, sömürünün ve adam harcama kültürünün kalın ve çelikten perçinlerinde, ‘iyimserlik’ söylemiyle yatıştırılan, düzeltilen, Can Yücel’in şiirlerinden birinde ifade ettiği şekilde “garip bir sanat sevici kitlesi” yaratılmaya çalışılıyor.Bienalin reklam panolarında böylesine bir ince hesabı seziyorum. Panoları izleyen, broşürleri okuyan, Bienali ziyaret eden halk ‘iyimserlik kurbanlığı’na maruz kalmıyor mu? Ben iyimserliğin zorlama ve yatışmış pembeliğinin yerine ‘akkor bir başkaldırı’yı tercih ediyorum. Doğrusu da budur. Bu nedenle 10. İstanbul Bienali kapsamında yer alan hiçbir mekânda, hiçbir eseri ziyaret etmemeye karar verdim. Zaten, bienalin reklamları ve söylemleri tarafından dayatılan ‘İyimserlik Kurbanlığı’na yeterince maruz kalmış bulunmaktayım. Bu devirde, ‘iyimserlik’ gibi dalgalandırıcı ve güdümleyici söylemlere itibar edilmez.
Böylesine ‘uyduruk bağlam’lara, zorlama ya da uyuşturucu başlıklara sadece ve sadece maruz kalabilirsiniz ve aslında 10. İstanbul Bienali’nde olan biten de bundan ibarettir.”

Zafer Yalçınpınar

3 Ekim 2007 – Birgün Gazetesi
*Zafer Yalçınpınar*

İyimserlik Kurbanlığı – Zafer Yalçınpınar

—————–

Fatih Balcı’nın eyleminin gerçek gazete kupürüdür.

——–

Janset Karavin’in görsel işidir.

————

Barış Kişin’in bienal karşıtı görsel işidir.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler: ,
Eyl
07
2007
0

“İki”miz “bir”den…

GÖĞE BAKMA DURAĞI 

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım

TURGUT UYAR

 

—————————————

duyduk duymadık demeyin:

“ve cumhuriyet’in ilk günleri gibiydi yüzümüz; ikimiz birden sevinebiliriz, göğe bakıyoruz…”

7 Eylül 2007 Cuma 

Zafer ve Sinem YALÇINPINAR

 

 ———————

Ağu
03
2007
0

Cumartesi ŞİİR-29

Enver Topaloğlu tarafından yayıma hazırlanan şiir dergisi “CUMARTESİ”nin 29. sayısı yayımlanmıştır.

Dergiyi PDF dosyası halinde şu adresten indirebilirsiniz:

https://zaferyalcinpinar.com/cumartesi29.pdf

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com