Tem
28
2013
0

JJ Cale hayatını kaybetti.

JJ+Cale

“Eserleri birçok önemli isim tarafından yeniden söylenen, efsanevi müzisyen JJ Cale hayatını kaybetti. Kendi Facebook hesabından yapılan açıklamada sanatçının geçirdiği kalp krizi sonrası California’da kaldığı hastanede yaşamını yitirdiği söylendi. 1938’de Oklahoma’da doğan Grammy ödüllü müzisyen, ‘Tulsa sound’ denilen ve blues, rockabilly, country, caz etkileşimleriyle şekillenen türün de yaratıcıları arasında sayılıyordu. 1960’larda kendi kayıtlarında drum machine’i ilk kullanan isimlerden biri olarak folk etkisindeki akranları arasında farklı bir yere sahip Cale’in şarkıları seneler boyu birçok isim tarafından seslendirildi. Eric Clapton’ın ‘Cocaine’ ve ‘After Midnight’ı, Randy Crawford’un ‘Clyde’ı, Lynyrd Skynyrd’ın ‘I Got the Same Old Blues’u yeniden seslendirilen JJ Cale şarkılarından sadece birkaçı…”

Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/jj_calee_veda-1143689

Tem
28
2013
0

#direnakademi bildirisi

Bkz: https://direnakademi.blogspot.com/

Gezi Direnişi sırasında polis şiddetini eleştirdiği için üniversite yönetimi tarafından hakkında soruşturma açılan Uludağ Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Timuçin Köprülü, sendikal çalışmaları nedeniyle eylül ayında Marmara Üniversitesi tarafından işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya bırakılan Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Şube Yürütme Kurulu üyesi Dr. M. Meryem Kurtulmuş, Yeditepe Asistan Dayanışması ile güvencesizliğe karşı mücadele eden ve üniversite yönetimince işlerine son verilen Yeditepe Asistanları ve baskıya maruz kalan tüm öğrenci, öğretim elemanı ve üniversite çalışanı için kaleme alınan imza metninde 363 imzaya ulaşıldı. İmza kampanyasına dünyaca ünlü ve Nobel adayı öğretim üyesi Prof.Dr. Daron Acemoğlu da destek verdi.

 

Basına ve Kamuoyuna

Yrd. Doç. Dr. Timuçin Köprülü, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin bir mezunu olduğu gibi akademik hayatına yine Ankara Hukuk’ta başlamış, doktorasını bu fakültede tamamlamış ve bilim dünyasına olduğu kadar bu fakülteye de çok değerli katkıları olmuş kıymetli bir akademisyendir.
Timuçin Köprülü şu anda çalışmakta olduğu Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin mezuniyet törenine üzerinde “Diren” yazılı bir tişörtle katılmış ve şu şekilde bir konuşma yapmıştır:

“Sayın konuklar,

Ben bu öğrencilerin üç sene derslerine girdim. Ceza Genel, Ceza Özel ve Usul derslerini benden aldılar. Üzerlerinde hakkım vardır o yüzden birkaç kelime söylemek istiyorum. Merak etmeyin uzun konuşmayacağım. Yalanın hukuk, hukukun da yalan olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Son zamanlarda ‘polisimiz destan yazdı’ deniyor. Gösterilerde insanların öldürülmesiyle, göstericilerin kör edilmesiyle, binlerce kişinin gaza boğulmasıyla, avukatların adliye salonlarında sürüklenerek dışarı çıkarılmasıyla, ÇHD’li avukatların tutuklanmasıyla destan falan yazılmaz. Asıl destanı bu çocuklar yazmıştır. Teşekkürler”.


Uludağ Üniversitesi yönetimi Köprülü’nün bu konuşması ve üzerinde “Diren” yazan tişört giymesi dolayısıyla soruşturma açmıştır. Bu soruşturma ile Uludağ Üniversitesi yönetimi, 12 Eylül’ün bir ürünü olan, üniversite – bilim ve demokrasi karşıtı yükseköğretim mevzuatına ve kültürüne dayanarak, ifade özgürlüğüne ve akademik özgürlüğe açık bir saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırının muhatabı yalnız Timuçin Köprülü değil, tüm bilim insanları, tüm akademisyenler, tüm üniversiteliler, özgür bilim ve eleştirel düşüncedir. Ayrıca bu soruşturmadan bir süre önce Yeni Akit – Habervaktim denilen provokatif yayın organı daha önce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları hakkında yürüttüğüne benzer bir kara propagandayı Köprülü hakkında da yürütmüştür. Görülen odur ki, Yeni Akit hedef göstermiş, Uludağ Üniversitesi yönetimi de “gereğini” yapmıştır.
 

Bizler aşağıda imzaları bulunan öğretim elemanları olarak meslektaşımız Köprülü’nün konuşmasının altına imzamızı atıyor, aynı konuşmayı sahipleniyor ve tekrar ediyoruz. Ayrıca üniversitemizde yürüttüğümüz derslerde, katıldığımız toplantılarda ve her tür akademik ve idari görevde, üzerinde “#Diren”, “#DirenİfadeÖzgürlüğü”, “#DirenAkademikÖzgürlük” yazan tişört ve rozetlerimizle bulunmak da dahil olmak üzere her tür araçla bu hukuksuzluğu ve saldırıyı ifşa edeceğimizi kamuoyuna ve ilgili makamlara deklare ediyor; Uludağ Üniversitesi yönetimini kınıyor ve uyarıyoruz.

Ayrıca Gezi Direnişi dolayısıyla başlatılan “cadı avı”, her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma, gözaltı, tutuklama, işkence ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağımızı, direneceğimizi, emekten ve demokrasiden yana tavır alacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Bu vesile ile demokratik üniversite, akademik özgürlük ve “güvenceli iş güvenceli gelecek” mücadelesinde aldıkları sorumluluklar nedeniyle işten çıkarılan Yeditepe Üniversitesi araştırma görevlileriyle, ataması hukuka aykırı bir biçimde 6 ay süre ile uzatılan ve Eylül ayı itibariyle işsiz kalma tehdidiyle karşı karşıya bırakılan Marmara Üniversitesi Öğretim Elemanı Dr. M. Meryem Kurtulmuş ile, ve yükseköğretim kurumlarında eleştirel ve muhalif düşünceleri, akademik çalışmaları, politik ve sendikal faaliyetleri sebebiyle baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduğumuzu duyuruyoruz.

Saygılarımızla.

Bkz: https://direnakademi.blogspot.com/

Tem
27
2013
0

Direniş ve Dunning-Kruger Sendromu (Nurettin Abacıoğlu)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/nurettin-abacioglu/direnis-ve-dunning-kruger-sendromu-76955

Dunning-Kruger Sendromu’nun Türkçesine bakarsanız, “cahil cesareti” veya “kifayetsiz muhteris eyyamcılığı” demeye denk geliyor.

Gündelik yaşamda birileri bakımından ne çok da karşılaştığımız bir manzara. Akademisinden, yargısına, devlet bürokrasisindeki anlı şanlı makam sahiplerinden, milleti temsil edenlere, sıra sıra ve sırım gibi rastlanıyor. Ahalinin içinde de, bu olmazsa olmazlardan gani bulunmakla beraber, tulûat sahnesinde yer alanların önemine binaen sıradan vatandaşı gören çıkmıyor. (…)

Yazının tam metnine https://haber.sol.org.tr/yazarlar/nurettin-abacioglu/direnis-ve-dunning-kruger-sendromu-76955 adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
27
2013
0

Söyleşi: “Gezi Sansürü hakkında…” (25 Temmuz 2013)

Gezi direnişi özel sayısı ile basımı durdurulan NTV Tarih’in yayın yönetmeni Gürsel Göncü, yaşananları anlatıyor…

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=430876

Tem
27
2013
0

Bilim İnsanları Soruşturmaları Protesto Etmek İçin Mektup Yazdı…(25 Temmuz 2013)

Bkz: https://www.vistilefblog.blogspot.com/

Ekselansları ve Sevgili Baylar,
 
Altta imzaları olan bizler, Türk hükümetinin kentsel dönüşüm politikalarını protesto etmek ve insan hakları ve akademik özgürlükleri savunmak için yapılagelen eylemlere kendi akademik ilgilerini gösterdiler diye Prof. Veysel Batmaz ve diğer akademisyenlere verilen rahatsızlığı ve saldırıyı protesto ediyoruz.

Verilen bu rahatsızlığın iki boyutu olduğu görülüyor. Biri, dünyada adeta yegâne olarak adlandırılabilecek çok ender rastlanan protesto hareketlerinden biri ile kendi akademik kapasiteleri çerçevesinde ilgilenmeleri yüzünden Prof. Batmaz ve diğerlerine saldırılmasıdır. Bu mazur görülemez. Üniversite profesörleri sadece profesör değil aynı zamanda Cumhuriyetin vatandaşlarıdırlar. Vatandaş olarak, kendi hayatlarını da ilgilendiren meselelerde devlet otoritesine yandaş veya karşı sivil toplum hareketlerine destek vermeleri onların Anayasal hakları ve sivil sorumluluklarıdır. Bu destekleri yüzünden onlara rahatsızlık vermek, onları haklarından mahrum etmekten daha az bir şey değildir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki demokratik ilkeleri küçümsemek demektir.

Diğeri ise, eşit düzeyde endişe verici ve daha da fazla mazur görülemezdir. Bu da, öğretmen ve araştırmacı olarak öğretim üyelerinin faaliyetlerine haksız ve yersiz müdahaledir. Görüyoruz ki, Prof. Batmaz, ders konularının bir parçası olarak Taksim Gezisi eylemlerine katılmış olan öğrencilerine fazladan 20 puan vereceğini ilan etmesi nedeniyle sözel saldırıya uğramıştır. Prof. Batmaz’ın bilimsel alanı iletişim araştırmalarıdır. Bu tür bir ders değerlendirmesi uygulaması, hükümet karşıtı bir kışkırtmadan çok, antropolojik araştırmalarda “katılımcı gözlem” olarak adlandırılan bir uygulamaya öğrencileri teşvik etmek için çarpıcı bir uygunluktadır. Sadece uygun değil, aynı zamanda gerekli olan bir iletişim araştırmaları unsurudur. Böyle bir nedenle Prof. Batmaz’ı sorgulamak, onun, bir profesör olarak özgürlüğünü ve görevlerini sorgulamak demektir. Bu, aynı zamanda, onun akademik alanının neyi içerdiğini kınanacak şekilde bilmemek demektir.

Bu nedenlerle, akademisyenleri hedef almış olan bu yasalara aykırı provokasyona karşı Rektör Yunus Söylet’in cesur ve haklı duruşunun da farkında olarak, Cumhurbaşkanı ve yüksek öğrenim otoriteleri olarak sizleri bu sorgulamaları ve saldırıları durdurmaya; Prof. Batmaz ve diğerlerine, sadece sivil ve akademik haklarını kullandılar diye verilen rahatsızlığı sonlandırmaya nezaketle çağırıyoruz.

 
Saygılarımızla,
 
Arif Dirlik, Oregon Üniversitesi,
Emekli Knight Sosyal Bilim Profesörü, ABD
Roxann Prazniak, Oregon Üniversitesi, Clark Honors Koleji, Tarih Profesörü, ABD
Ravi Arvand Palat, Binghamton Üniversitesi, Sosyoloji Profesörü, ABD
Henry Giroux, McMaster Üniversitesi, Global Televizyon Ağı-İngiliz Kültürel Çalışmalar Başkanı, Kanada
John Makeham, Avustralya Ulusal Üniversitesi, Asya ve Pasifik Koleji, Çin Çalışmaları Profesörü, Avustralya
John Brown Childs, Kalifornia Üniversitesi-Santa Cruz, Emekli Sosyoloji Profesörü, ABD
Kwai Cheung Lo, Hong Kong Baptist Universitesi, Profesör
Louise Edwards, University of Hong Kong Üniversitesi, Çin Çalışmaları Profesörü
Jack Qiu, Hong Kong Çin Üniversitesi, İletişim Profesörü
David Palmer, Hang Kong Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Dianne Newell, British Columbia Üniversitesi, Tarih Profesörü, Kanada
Lindsay Waters, Harvard Üniversitesi Yayınevi (Harvard University Press), Direktör, ABD
Wang Xiaoming, Şanghay Üniversitesi, Kültürel Çalışmalar Profesörü, Çin Halk Cumhuriyeti
Ling-chi Wang, California Üniversitesi-Berkeley, Etnik Çalışmalar Emekli Profesörü, ABD
Kam Louie, Hong Kong Üniversitesi, Sanat Fakültesi Dekanı
Viren Murthy, Wisconsin Üniversitesi-Madison, Tarih Bölümü, ABD
Sebastian Veg, EHESS, Direktör, Paris
Harbans Mukhia, Jawaharlal Nehru Üniversitesi Eski Rektörü ve Tarih Emekli Profesörü,Delhi, Hindistan
Chris Connery, Kalifornia Üniversitesi-Santa Cruz, Profesör, ABD
Kris Olds, Wisconsin Üniversitesi-Madison, Coğrafya Profesörü, ABD
Liu Dong, Tsinghua Universitesi, Pekin, Ulusal Çalışmalar Profesörü, Çin Halk Cumhuriyeti
Uğur S. Aker, Hiram Koleji, Ekonomi Profesörü, ABD
Mahmut Hortaçsu, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fizik Profesörü, Türkiye
W. John Green, Latin American News Digest, Editör, ABD
Ruth Hung, Hong Kong Baptist Universitesi, Yrd. Doç.
QS Tong, Hong Kong Üniversitesi, İngilizce Okulu Profesörü
Imre Szeman, Alberta Üniversitesi, Kanada Kültürel Çalışmalar Araştırma Başkanı, Kanada
Wang Ning, Tsinghua Üniversitesi, İngilizce ve Kültürel Çalışmalar Profesörü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
K.P. Shankaran, Delhi Üniversitesi, St. Stephen’s Koleji, Emekli Doçent
David Bartel, CEFC, Hong Kong, Doktora Adayı ve Araştırmacı
W.D. Coleman, Waterloo Üniversitesi, Siyaset Bilimi Profesörü, Kanada
William Martin, Binghamton Üniversitesi, Sosyoloji Profesörü, ABD
Dr. Ralph Weber, Zurich Üniversitesi, Kıdemli Araştırmacı ve Öğretim Görevlisi, İsviçre
Alexander Day, Occidental Koleji, Yrd. Doç., ABD
Carlos A. Forment, New School for Social Research, Sosyoloji Bölümü, New York, ABD ve San Martin Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Buenos Aires, Arjantin
Chang Kyung-sup, Seul Ulusal Üniversitesi Sosyoloji Profesörü, G. Kore
Evans Chan, Film Yapımcısı, New York/Hong Kong
Lau Kin Chi, Lingnan Üniversitesi, Kültürel Çalışmalar Doçenti, Hong Kong
Ana Maria Candela, Kalifornia Üniversitesi—Santa Cruz, Doktora Adayı, ABD
Pan Jiao, Minzu Üniversitesi, Antropoloji Profesörü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
Gary Y. Okihiro, Columbia Üniversitesi, Uluslararası ve Kamu İşleri Profesörü, New York, ABD
Ralph Litzinger, Duke Üniversitesi, Antropoloji Bölümü, NC, ABD
Allen Chun, Sinica Akademisi, Etnoloji Enstitüsü, Tayvan
Ibrahim Aoude, Hawai Üniversitesi, Etnik Çalışmalar Profesörü, ABD
Shaobo Xie, Calgary Üniversitesi, İngilizce Bölümü, Kanada
Ji-Hyung Cho, Ewha Üniversitesi ve Dünya Tarihçileri Asya Derneği Başkanı, Tarih Profesörü, G. Kore
Wang Hui, Tsinghua Üniversitesi, Çince Bölümü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
Tung-yi Kho, ARENA Araştırmacısı, Singapore
Ho-fung Hung, Johns Hopkins Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Dongyoun Hwang, Soka Amerikan Üniversitesi, Asya Çalışmaları Profesörü, Tokyo, Japonya
Kuan-hsing Chen, Chiao Tung Üniversitesi, Profesör, Tayvan
Sven Trahulkun, Zurich Üniversitesi, Modern Asya Tarihi Profesörü, İsviçre
Nikky Lin, Ulusal Tayvan Normal Üniversitesi, Yrd. Doç. Edebiyat, Tayvan
Ya-chung Chuang, Ulusal Chiao Tung Üniversitesi, Doçent,Tayvan
Albert Hoffstadt, Klasik Edebiyat Uzmanı, Leiden, Hollanda
Stephen Yiu-wai Chu, Hong Kong Üniversitesi, Hong Kong Çalışmaları Programı Profesörü
Utsa Patnaik, Jawaharlal Nehru Üniversitesi, Emekli Profesör, Hindistan
Tem
25
2013
0

Ünlülerden “The Times” Dergisi’ne Gezi Parkı Mektubu

Batı’da sanat dünyasının en önemli isimleri arasında gösterilen çok sayıda ünlü, bugün İngiltere’de yayımlanan The Times gazetesine tam sayfa ilan vererek, Gezi Parkı’ndaki aşırı polis şiddeti nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi.

Bkz: https://www.radikal.com.tr/turkiye/unlulerden_erdogana_sert_mektup-1143237
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=430772

*

mektup

*

Bay Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Başbakanı

Ankara, Türkiye. Temmuz 2013

Sayın Bay Erdoğan,

Aşağıda imzası olanlar, bu mektubu sizin polis güçlerinizin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı ile Türkiye’nin diğer büyük şehirlerindeki barışçı gösterileri, Türk Tabipler Birliği’nin verilerine göre beş kişinin ölmesi 11 kişinin ayrım göstermeksizin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olacak biçimde, zalimce bastırmasını en güçlü şekilde kınamak amacıyla yazıyoruz. Ancak, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın benzersiz bir şiddet kullanımıyla boşaltılmasından sadece günler sonra, tek suçları sizin diktatoryal yönetimine çıkmak olan bu beş ölüye aldırmadan, İstanbul’da Nuremberg Toplanması’nı hatırlatan bir miting düzenlediniz. Sizin hapishanelerinizde Çin ve İran hapishanelerindeki sayının toplamından daha fazla gazeteci var. Buna ek olarak, göstericileri çapulcu, yağmacı, holigan olarak nitelendirdiniz, hatta bu göstericilerin yabancıların yönlendirdiği teröristler olduğunu söylediniz. Oysa gerçekte, bu göstericiler sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün öngördüğü şekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasını isteyen gençlerdi. Sonuç olarak, bir yandan ülkenizi AB üyesi yapmaya çalışırken, bir yandan Türkiye’nin bir Egemen Devlet olduğunu söyleyerek, AB liderleri tarafından size yönelik tüm eleştirileri reddediyorsunuz. Size 9 Ağustos 1949’da imzalanmış Konvansiyon uyarınca Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olduğunu, 18 Mayıs 1954’te Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nu imzaladığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisini tanıdığını saygıyla hatırlatıyoruz. Bunların sonucunda, beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg’da bir davaya dayanak teşkil edebilir.

Saygılarımızla…

İMZACI ÜNLÜLER

Türkiye’den Fazıl Say’ın da yer aldığı, “Başbakan Erdoğan’a açık mektup”un imzacıları şöyle:

ANDREW MANGO, Atatürk’ün biyografisinin yazarı
HUGO PAGE, Avukat
RONALD THWAITES, Avukat
DAVID LYNCH, Yönetmen “Mulholland Drive” filmiyle Altın Palmiye ödülü sahibi
SEAN PENN, Aktör/Yönetmen, “Milk” ve “Mystic River” filmleriyle Oscar sahibi
VANESSA REDGRAVE, Aktris, “Julia” filmiyle Oscar ödülü sahibi
SUSAN SARANDON Aktris, “Dead Man Walking” filmiyle Oscar ödülü sahibi
SIR BEN KINGSLEY, Aktör, “Gandhi” filmiyle Oscar ödülü sahibi
JAMES FOX, Aktör
FREDERIC RAPHAEL, Yazar, “Darling” ile Oscar ödülü sahibi
SIR TOM STOPPARD, Senaryo yazarı, “Shakespeare in Love” filmiyle Oscar ödülü sahibi
CHRISTOPHER HAMPTON, Senaryo yazarı, “Dangerous Liaisons” filmiyle Oscar ödülü sahibi
LORD JULIAN FELLOWES, Senaryo yazarı “Gosford Park” ile Oscar ödülü sahibi
VILMOS ZSIGMOND, Sinematograf, “Close Encounters of the Third Kind” ile Oscar sahibi
BRANKO LUSTIG, Yapımcı, “Schindler’s List” ve”Gladiator” ile Oscar ödülü sahibi
RACHEL JOHNSON, Yazar
EDNA O’BRIEN, Yazar
CHRISTOPHER SHINN, Senaryo yazarı
DAVID STARKEY, Anayasa tarihçisi
FAZIL SAY, Besteci-piyanist
LADY CHOLMONDELY, Chopin Society Başkanı
LORD MONSON, Yazar
LORD STRACHCARRON, Belgesel yapımcısı
DOWNSHIRE MARKİSİ, Toprak sahibi
JEREMY CORBYN MP, İşçi Partisi Milletvekili
EDMUND KINGSLEY, Aktör
IGOR USTINOV, Heykeltraş
MAURICE FARHI MBE, Yazar
JACK FOX, Aktör
CLAIRE BERLINSKI, Yazar
OONA CHAPLIN, Aktrist
FUAD KAVUR, Film yapımcısı

Tem
25
2013
0

haber: “Fenerbahçe taraftarından direnişe selam”

“Fenerbahçe’nin PSV Eindhoven ile oynadığı hazırlık maçında Şükrü Saraçoğlu tribünlerinden direnişe selam gönderildi. Taraftarlar sık sık, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı attı.”

Bkz: https://haber.sol.org.tr/spor/fenerbahce-taraftarindan-direnise-selam-haberi-76953

Tem
22
2013
0

Bu planlara “Hayır” diyoruz! (Adalılar)

https://www.akademipolitik.com/component/k2/adalilar-eylemde.html

‘Müze ve demokrasi adası’ projesiyle Yassıada ve Sivriada’nın imara açılacak olması protesto edildi. Başta Adalılar olmak üzere yaklaşık bin kişilik bir grup teknelerle adalarda giderek eylem yaptı.

Taksim Gezi Parkı direnişinin ardından İstanbul’daki Prens Adaları olarak bilinenen Adalar bölgesinde de bir direniş başladı. Gezi Parkı olaylarının ardından Adalar’da düzenlenen forumlarda Yassıada ve Sivriada’nın imara açılacak olması fikrine karşı büyük bir eylem yapılması kararı alındı. Kabataş, Kadıköy ve Adalar’dan önce Sivriada’ya ardından da Yassıada’ya iki büyük tekne kaldırıldı. Bazı balıkçı tekneleri, yelkenliler de eyleme destek oldu. Eyleme katılanlar, ‘Beton lobisi defol’, ‘Bırak ıssız kalsın’, ‘Ada’nın tepesini attırma’ yazılı pankart ve döviz taşıdı. Sık sık ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ sloganı atıldı.

‘BU PLANLARA HAYIR DİYORUZ’

İlk durak Sivriada oldu. Sivirada’da Adalar Forumları adına bir de basın açıklaması okunda. Açıklamada bir çok yerde devam eden kentsel kırım poitikalarına Sivriada ve Yassıada’nın da katıldığını belirtti. Uzun yıllardır Hazine’nin mülkiyetinde olan, 2011 ve 2012 yıllarında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ‘müze olarak kullanılmak üzere’ tahsis edilen Sivriada ve Yassıada’nın tüm doğal, arkeolojik ve kültürel sit alanı statüleri düzmece yasalarla ortadan kaldırılarak imara açılmak istendiği belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bizler de İstanbullular ve Adalılar olarak kamusal alanlarımızı rant alanlarına dönüştüren anlayışa, tüm insani değerlerimizle karşı duruyoruz. Sivriada ve Yassıada’da söz konusu imar için hazırlanmış herhangi bir avam proje olmadığı için keyfi bir yapılaşmaya izin veriliyor; yüzde 70’lere varan inşaat izinleri planlanıyor; belirli bir kat sınırlaması koyulmuyor; kongre merkezi, kültür ve turizm yatırımları, marina ve yat limanları, ticari bina ve tesisler, restoranlar, oteller yapmayı planlayan hükümet bu kararlarıyla diğer adaların da arkeolojik, doğal ve kültürel sit alanı statülerini ortadan kaldırmaya hazırlanıyor. Yassıada ve Sivriada’nın imara açılması hatalı kentleşme ve rant yaratmaya yönelik politikalar nedeniyle büyük ölçüde tahrip olan Marmara Denizi’nde ekosistemin devamlılığı açısından geri dönülmez bir tahribata sebep olacaktır. Bizler Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da ve Türkiye’nin birçok yerinde, Gezi ruhunun rüzgarlarıyla doğrudan demokrasi deneyimini yaşamlarının bir parçası haline getiren; adalet, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve dayanışma talepleriyle ada forumlarında yanyana gelen adalılar olarak hükümetin Sivriada ve Yassıda üzerine geliştirdiği planlara ‘hayır’ diyoruz.”

Tekneler daha sonra Yassıadaya hareket etti. Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’nun da katıldığı eylem daha sonra Yassıada’da devam etti. Adalar Forumu burada bir forum düzenledi. Kollektif İstanbul grubu da ezgileriyle tüm gün eyleme katılanlara eşlik etti.

AkademiPolitik.com

Tem
21
2013
0

Adalılar eylemde…

https://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/adalilar-bugun-eylemdeydi-birak-issiz-kalsin-haberi-76754

Yassıada ve Sivriada’nın imara açılması kararını protesto eden İstanbullular, bugün tekne ve motorlarla iki adaya yolculuk yaptı. Sivriada’da basın açıklaması yapan yurttaşlar, iki adanın ranta kurban edilmemesini isterken, “bırak ıssız kalsın” pankartı taşıdı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kararıyla imara açılan Sivriada ve Yassıada’ya İstanbullular sahip çıktı. Adalar Belediyesi sınırları içinde yer alan iki ada için, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada forumlarında alınan karar üzerine bugün eylem yapıldı. Başta Adalılar olmak üzere yüzlerce İstanbullu, motorlarla önce Sivriada’ya giderek basın açıklaması düzenledi. Sivriada’dan da Yassıada’ya geçen yurttaşlar, burada büyük bir forum ve piknik organize etti.

Sivriada’da yapılan basın açıklamasında, arkeolojik doğal ve kültürel sit alanı olan Sivriada ve Yassıada’nın otel, restoran, ticari bina ve yat marinaları için imara açıldığı belirtildi. İmara açılan iki adada keyfi yapılaşmaya izin verileceği ifade edilirken, bunun Marmara Denizi’ndeki ekosistemin devamlılığı açısından geri dönülmez bir tahribata yol açacağı ifade edildi.

Adalar Forumu’nun organize ettiği ve Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Büyükada halkının yoğun katılım gösterdiği eyleme basın da ilgi gösterdi. Genç yaşlı yüzlerce İstanbullu, ellerindeki döviz ve pankartlarla iki adanın ranta kurban edilmemesini ve iki adanın ıssız kalması gerektiğini talep etti.

Söz konusu Sivriada ve Yassıada için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Nazım İmar Planı hazırladı, daha önce yüzde 5 olan inşaat hakkı yeni imar planında yüzde 65’e çıkarıldı. Adalar Belediyesi’ne gönderilen imar planına Adalar Belediyesi de tepki gösterip itiraz etti.

Rıfat Doğan -soL

 

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Tem
21
2013
0

Haber: “Taksim Dayanışması Biziz” (19 Temmuz 2013)

https://taksimdayanisma.org/taksim-dayanismasi-biziz-biz-buradayiz

TAKSİM DAYANIŞMASI BİZİZ, BİZ BURADAYIZ!

TALEPLERİMİZİN TAKİPÇİSİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

TAKSİM DAYANIŞMASI “SUÇ ÖRGÜTÜ” DEĞİL, BU ÜLKENİN ONURUDUR

Taksim Dayanışması; farklılıkları kucaklayan barışçıl demokratik yöntemlerle taleplerini dile getiren; içinde çevreci, sanatçı, gazeteci ve aydın bireylerin de yer aldığı 124 meslek odası, sendika, siyasi parti, mahalle derneği, taraftar grubu ve inisiyatiften oluşmaktadır. Varlık sebebi daha yeşil, daha yaşanabilir, daha insani, daha demokratik bir kent ve ülke özlemidir. Bu özlemini yerine getirmek için emek harcamaktan, ses çıkarmaktan, mücadele etmekten bir an için bile imtina etmemiştir, bundan sonra da etmeyecektir. Başta Gezi Parkı ve Taksim Meydanının korunması olmak üzere, polis şiddetini uygulayan ve uygulatanların hukuk önünde hesap vermesi ve taleplerinin takibini sürdürecek, karşılanmasında ısrarcı olacaktır.

Taksim Dayanışmasının “sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebi, ülkenin milyonlarca yurttaşının daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşmiş; GEZİ PARKI ile simgeleşen bir toplumsal duyarlılık ortaya çıkmıştır. “Gezi Parkı”; gençlerin yaratıcı zekasıyla, annelerin kucaklayan şefkatiyle, işçilerin emekten gelen gücüyle, kadınların gür sesiyle, LGBT bireylerin biz de varız çığlığıyla, yaşlıların yeniden canlanan hayat enerjisiyle bu ülke demokrasi tarihinde ortadan kaldırılamayacak bir iz bıraktı.

Tüm bu talepler, tüm bu renklilik demokratik ülkelerde bekleneceği gibi karşılanmak yerine ne yazık ki bir “suç örgütü kalıbına” sığdırılmaya, gençler evlerinden alınarak tutuklanmaya, taraftar gruplarından çete çıkarılmaya, Meslek Odası yöneticileri “suç örgütü yöneticisi” suçlamasıyla yargılanmaya çalışılıyor. Diktatöryal rejimlere özgü, darbe dönemlerini anımsatan “polis fezlekesi” esaslı cadı avı, ülkemizin demokrasi tarihi açısından unutulmaz karanlık bir dönem olarak kayda geçmiştir. Gezi Parkı süreci için “darbeye zemin hazırlama metaforunu” kullananların, hepimizin hafızalarında yer alan ev baskınları, keyfi gözaltı, çıplak arama, zorla parmak izi, kötü muamele, polis fezlekesinden iddianame; taraftar grubundan, ünüversite öğrencisinden ve meslek odasından “terör örgütü çıkarma” gibi darbe dönemi yöntemlerine başvurmaları son derece düşündürücüdür…

Birkez daha hatırlatmak isteriz ki, Taksim Dayanışması İstanbul Valisinden Büyükşehir Belediye Başkanına, Başbakan yardımcısından, doğrudan Başbakanına ve Cumhurbaşkanına kadar tüm yetkililerle yurttaşların talep ve beklentilerini iletmek üzere diyalog kurmaya çabalamış, burada bir temsil heyetinden çok talep ve beklentileri yansıtma misyonunu üstlenmiştir.  Kurulmuş temaslar ve gerçekleşen davetler sonucunda; Taksim Dayanışması adına 5 Haziran 2013 günü Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la ve 13 Haziran 2013 gecesi Başbakan R.Tayyip Erdoğan ile görüşmelere katılan meslek odası yöneticilerinin bir ay sonra evlerinin hukuksuzca polis tarafından basılması, üç güne uzatılmış gözaltı süreci yaşatılması ve “suç örgütü yöneticisi” suçlamasıyla tutuklanmaya sevk edilmesi nasıl devlet yönetimi ile karşı karşıya olduğumuzun kaygı verici yansımalarıdır.

Taksim Dayanışması herşeye rağmen hukuki ve meşru talepleri iletmek, diyalog kanallarını geliştirerek demokrasi geleneğine güç katmak için elinden geleni yapmaya devam edecektir. Tüm süreçlerde yetkililere talepleri iletirken demokratik kamuoyu yaratmak amacıyla kararlı, ısrarlı ama her zaman barışçıl etkinliklere çağrı yapılmış, yurttaşlar meşru demokratik zeminlerde kalmaya davet edilmiştir.

Artık herkesin çok iyi bildiği gibi, Taksim Meydanının insansızlaştırılması ve Gezi Parkının betonlaştırılması şeklindeki düzenleme baştan beri hukuka, mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı bir plan kararı olarak önümüze çıktı. Buna ilişkin Taksim Dayanışması bileşeni meslek odalarımız tarafından açılan davalarla bu keyfi yaklaşımın hukuksuzluğu ispat edilmiştir. Bu süreçte Yayalaştırma Projesi” adı altındaki girişimin kente yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olduğunu tüm İstanbullulara anlatabilmek için yüzbinlerce imza toplandı. Taksim Dayanışması tarafından inatla her cumartesi Taksimde ve birçok meydanda imza stantları açıldı. Kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı.

Bütün bu çabalar, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 27 Mayıs günü, keyfi, hukuksuz ve “ben yaparım olur” anlayışı ile Gezi Parkının ağaçlarını kesmeye başlamasıyla bambaşka bir biçime büründü. Parkı ve yaşam alanını koruyan Taksim Dayanışması üyelerine ve duyarlı yurttaşlara şafak vakti operasyonları ile şiddet uygulandı. Kısa sürede bütün yurtta milyonlarca insan bu şiddet karşısında demokratik tepkilerini  göstermek üzere alanlara çıktı ve “özel hayatına karışılmaması, düşüncesine saygı gösterilmesi, daha fazla özgürlük ve demokrasi” isteminin somut bir ifadesi olarak  Gezi Parkı ile ilgili taleplerin karşılanmasını bekledi.

Tüm Türkiye’de kendiliğinden ve bir yurttaş inisiyatifi olarak gelişen bu tepkiler ne yazık ki karşılığını her yerde gaz bombaları, tazyikli su ve plastik mermi kullanılması şeklinde polis şiddeti ile buldu. Dört gencecik insanımız polisin ateşi ve himayesindeki eli sopalı milislerin sopa darbeleri ile hayatını kaybetti. Polis devleti uygulaması Adana’da genç bir komiserin düşerek hayatını kaybetmesine yol açtı. Onlarca insan kafa travması ve beyin kanaması geçirdi veya sakat kaldı.  Öncelikle kaybettiğimiz tüm canların ailelerine başsağlığı, yaralananlara da acil şifa dileklerimizi bir kez daha iletmek istiyoruz. Gencecik insanlarının yakınlarına iktidar sahiplerinin ısrarla başsağlığı dilenmemesini anlaşılmaz ve gayri insani bulduğumuzu hatırlatıyoruz.

Hiç kuşkusuz “demokratik talepler yine demokratik yöntemlerle” karşılanabilir. Toplum olarak öncelikle sorunları, talepleri ve beklentileri algılayan ve çözüm üretmeye dönük adım atan bir kamu yönetimi tutumuna ihtiyacımız var.

Bizler demokratik tepkileri krimalize etme, herkesi suçlu, terörist haline getirerek sorunun yine polisiye güvenlikçi yöntemlerle çözümsüzlüğe doğru evrilmesi çabalarından endişe duymaktayız.

Taksim Dayanışmasından yasadışı örgüt çıkarmaya çalışanlara açıklıkla sesleniyoruz. Taksim Dayanışması, çağrıcıları, bileşenleri, talepleri, basın açıklamaları, etkinlikleri belli, bilinen, aleni, meşru, yasal ve demokratik bir yurttaş ve kurum dayanışmasıdır. Kentine sahip çıkan meslek odalarını, onlarla dayanışma gösteren sendikaları, siyasi partileri, mahalle ve çevre derneklerini, taraftar gruplarını, “suçlu” göstermek ve “suç örgütü” haline getirmeye çalışmak hukuken suçtur ve bu ilkel, çağdışı uygulamalarla Ülke demokrasisi yüzyıl geriye götürülmektedir..

Bu bağlamda bütün kesimleri “hukuka, demokrasiye ve insan haklarına” saygı göstermeye davet ediyoruz…

TAKSİM DAYANIŞMASI

Tem
18
2013
0

#diren ADALAR

pr_sivriada
Adalar Ahalisine ve Kamu Aleme;

Adalar İlçesi sınırları içinde Heybeliada’nın bir mahallesi olan Yassıada ve Burgazada’nın bir mahallesi olan Sivriada için, tarihi sit, doğal sit ve arkeolojik sit statüleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kaldırılmıştır.

Yassıada ve Sivriada’nın ‘’imara açılması’’ ile kapımıza dayanan iktidarın hak, hukuk ve sınır tanımayan doğa katliamı ve gasp politikalarına,
Adaların bütünlüğünü bozmaya yönelik bu düzenlemenin zamanla tüm adalarda uygulanması tehdidine,
Konuyla ilgili ve yetkili tek anayasal kurumumuz olan TMMOB’nin özlük haklarının hukuksuz bir biçimde yok sayılmasına,
Yaşam alanlarımıza sorgusuz sualsiz el konulmasına,
Doğayı hiçe sayan barbarlığa, betonlaşmaya, hak gaspına, yağmaya ve hukuksuzluğa karşı

Yelken açıyoruz!

21 Temmuz Pazar günü saat 13.00’da yola çıkıp, takalı, filikalı, motorlu, yelkenli, fenerli, uçurtmalı ve direniş yüklü kervanımızla, ‘’Artık Yeter’’, ‘’Diren Adalar’’ demek için, 15:00’da Sivriada’da buluşuyoruz…

Hep birlikte SİVRİADA FORUMU’nda düşünüyor, konuşuyor, dinliyor, üretiyor… ses veriyoruz !

Program:
Saat 13:00 1. Motor Büyükada kalkış, sırasıyla diğer adalardan katılımcılarla buluşma ve Sivriada seyri.
Saat 13:00 2. Motor Kabataş kalkış, 13:30 Kadıköy’den hareket, kervanla buluşarak Sivriada seyri.
Saat 14:45 Sivriada’ya takribi varış
Saat 15:00 Basın Açıklaması
Saat 15:30 – 17:30 Sivriada Forumu.
Saat 17:30 – 19:00 Çalgı, çengi, performans, uçurtma, piknik vs.
Saat 19:30 – Dönüş

ADALAR FORUMLARI

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Adalar Kültürü” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
17
2013
0

Bizler, Fenerbahçeli futbolcular olarak beyan ederiz ki…

Bizler, Fenerbahçeli futbolcular olarak beyan ederiz ki;

Dünyanın değişik ülkelerinden ve farklı kültürlerinden, sarı-lacivert renkler ve göğsümüzde taşıdığımız şerefli arma için bir araya geldik. Ve bu büyük ailenin bir parçası olduğumuz için de sonsuz gurur duyuyoruz.

Bizler, 1907’den bu yana formamızı taşıyan, adını tarihimize yazdıran yüzlerce futbolcunun onuru, emekleri için, tarihe yazdıkları her bir kelime için sahaya çıktık; bu bilinçten bir gün dahi uzaklaşmadık.

Fenerbahçe Spor Kulübü, Türkiye’de sadece futbolun lokomotifi olmakla yetinmemekte; ulusal ve uluslararası platformda zaferler kazanan binlerce sporcunun yetiştiği, toplam 9 branşta zirve için yarışan gerçek bir spor kulübüdür, 25 milyon taraftarı olan çok büyük bir ailedir.

Tüm kalbimizle söylemek isteriz ki; 2011 Temmuzu’nda başlayan süreçten en çok bizler etkilendik, en çok bizler üzüldük.

Futbolcular olarak; 2010-2011 sezonunda kazanılan lig şampiyonluğunda emeğimizle, kanımızla, terimizle saha olan; 17 maçta 16 galibiyet alan,

Bu maçlarda tekmeye kafa uzatan, sahamızda duraklama dakikalarında gol kovalayan kalecilere tanıklık eden, yüreğimizi, şerefimizi ortaya koyarak oynayan bizlerdik!

Sahada kazanılan şampiyonlukların, mahkeme kararları ile değiştirilmeyeceğine inanan ve güvenen bizler; UEFA’nın polis raporlarına dayanarak yaptığı disiplin yargılamasının, futbolun doğasına ve gerçeğine aykırı olduğu inancındayız.

Biz futbolcular, futbolun Avrupa’daki en yüksek birimi olan UEFA’nın emeğimizi, performansımızı, terimizi yok sayan bu yola girdiğini anlamakta zorlanıyoruz.

İki yıldır kulübümüze yapılan haksızlıkları her fırsatta dile getirdik ve bu haksızlıklara karşı on milyonlarca taraftarımızın desteği ile mücadele ettik.

UEFA’dan da beklentimiz; UEFA’nın tüm birimleriyle, futbola dışarıdan yapılan bu müdahaleye karşı futbol ailesinin, bizlerin yanında tavır koyarak bu duruma bir son vermesi,

Geçtiğimiz sezon UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final oynayan bizlerin performansı, emeği ve mücadelesinden yana tavır almasıydı…

Oysa bugün gelinen noktada üzülerek görüyoruz ki; UEFA, kulübümüze futbolun dışından yapılan müdahalenin karşısında olmak bir yana maalesef bu müdahalenin bir parçası olmuştur.

Bizler, uluslararası futbol tecrübemiz ve bilgimizle bu inancı taşırken, UEFA’nın 15 Temmuz 2013 tarihli kararı bizi bir kez daha derinden yaralamıştır.

Polis tarafından futbolun doğasına aykırı olarak yapılan değerlendirme ve nitelendirmelerin, UEFA’nın kararına dayanak yapılmasını; bu tavrın, UEFA’nın, Avrupa Kıtası’nda bugüne kadar futbolun özerkliği ile ilgili verdiği mücadele ile örtüşmediğini, söylemek zorundayız.

Bizler bu mücadelenin bir parçası olarak, sporcu ilkelerimizle, Avrupa futbolunun marka değerine çeyrek final, yarı final seviyesinde değer katan bu büyük kulübün parçası olarak polis fezlekesi üzerinden yapılan bir değerlendirmeyle emeklerimize ve geleceğimize set çekilmesini, kabul etmiyor;

UEFA’nın, bugüne kadar benzer bir örneği bulunmayan bu cezasını “ağır, haksız ve kabul edilemez” buluyoruz.

Üzülerek söylemek isteriz ki; bu durum bizleri ve milyonlarca futbol izleyicisini UEFA’nın yargı kararlarına karşı güvensizliğe itmektedir.

Esas olan; ceza ile disiplinin sağlanması değil, cezanın adalete uygun olmasıdır.

Unutulmamalıdır ki futbolun adaletine olan inancın sarsılmasından en büyük zararı futbolun yine kendisi görecektir…

Bu cezayı, kulübümüzün yanı sıra bizlerin de profesyonel futbol faaliyetine ve mesleki kariyerine vurulmuş bir darbe olarak görüyoruz.

UEFA’nın bugüne kadar hiçbir ‘futbolcuya ve futbol takımına’  karşı bu denli ağır sonuçları olan bir yaptırım uygulamadığı gerçeği karşısında üzüntümüz ve hayal kırıklığımız bir kat daha artıyor.

UEFA’nın, Türkiye’de yaşanan bu olumsuz müdahale ortamına bir son vereceğine dair inancımızı yitirmek istemiyoruz!

Telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğmadan, bu cezanın yeniden gözden geçirilmesini UEFA’dan talep ediyor; “UEFA’nın futboldan, sahadan, terden ve emekten yana tavır almasına bekliyoruz.”

Saygılarımızla,

Fenerbahçe Spor Kulübü
Profesyonel Futbol Takımı Futbolcuları

Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=35499

Tem
16
2013
0

“Ece Ayhan ve İsyan” Başlıklı Forum 20 Temmuz’da Çanakkale’de Gerçekleştirildi.

 

Bkz: https://www.canakkaleicinde.com/ece-ayhan-ve-isyan-temali-forum
-canakkale-halk-bahcesinde-gerceklesti.html

*

    ea-isyan-2013-k

Halk Bahçesi / Çanakkale
20 Temmuz 2013 Saat 18:30

Facebook Etkinlik:
https://www.facebook.com/events/218520854964974/

İktidarın dışında ve karşısında sipsivil bir şair ve etikçi olan Ece Ayhan’ın ana ve mezar kenti Çanakkale’de onun düşünsel mirası etrafında kendisinin deyimiyle ne ‘marj’a, ne ‘birey’e, ne ‘ütopya’ya yer ve zaman bırakılmayan, esas duruşun mülkün temeli olduğu bu kurulu düzende bu kez Gezi’yi, direnişi, isyanı, hal ve gidişi, Ece Ayhan’ın şiirlerinde, düz yazılarında itiraz, red, karşı çıkma, başkaldırı ve isyan temalarını, tüm bunlarla birlikte kendi deneyimlerimizi, düşüncelerimizi, farklı hayat önermelerimizi konuşmak, tartışmak ve paylaşmak için 20 Temmuz Cumartesi günü saat: 18:30’da Halk Bahçesi’nde yan yana geliyoruz. Bu açık davetle katkı sunmak isteyen herkesin katılımını bekliyoruz.

Ece Ayhan Sivil Girişimi
Çanakkale, Temmuz 2013

Tem
16
2013
0

“Vurmayın, öldüm”

page

“Ali İsmail Korkmaz”

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=429154

Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmada ortaya çıkan ikinci tanık o gece evinin balkonundan olan biteni izlediğini anlattı.

Radikal Gazetesi’ nden İsmail Saymaz’ın haberine göre; Tanık ifadesinde sokaktan, “Vurmayın, öldüm” sesleri geldiğini, fırıncının müdahale etmeden baktığını anlattı. Sonra 4 sivil ve 3 resmi polisi copla, sivil genci meşe odunuyla gördüğünü belirten tanık, şöyle devam etti:

“Sivil vatandaşın elinde meşe sopası gördüm. Üzerinde dizden aşağısı beyaz şeritli siyah renkli eşofman vardı. Bu sivil vatandaş fırının önünde polislere ‘Siz bize destek olursanız hepsini sinkaf ederiz’ dedi. Polisler ile bu sivil vatandaş oradan gelip geçen vatandaşlara vuruyorlardı. Bu sivil vatandaş yine bağırarak, ‘Bugün 34 kişiyi götürdüm’ diyordu. Yolda gelirken yemin ettim. Yaşım 36, 36 tanesini götüreceğim’ dedi.”

16 Temmuz 2013
Cumhuriyet Gazetesi

Tem
16
2013
0

Bilanço… (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/haziran-direnisinde-tutuklu-sayisi-133e-yukseldi-haberi-76468

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Haziran Direnişi’ne ilişkin yayınladığı bilgi notunda direnişin şu ana kadar ki bilançosunu açıkladı. Buna göre şu ana kadar tam 133 direnişçi tutuklandı.

TİHV, “Gezi Parkı Eylemleri Bilgi Notu” başlığıyla bugün bir açıklama yaptı. Açıklamada direnişin bilançosu duyuruldu.

3636 gözaltı, 133 tutuklu
Buna göre tüm Türkiye’de gözaltına alınanların sayısı ise TİHV verilerine göre 3636’ya, tutuklanan kişi sayısı ise 16 Temmuz 2013’te itibariyle 133’e yükseldi.

Eylemler nedeniyle TTB’ye göre 15 Temmuz 2013 tarihi itibariyle 8163 kişi yaralanarak veya kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere/gönüllü revirlere başvurdu. TTB’nin web sayfası üzerinden düzenlediği ankete katılan 11 bin 155 kişi kimyasal silah/gösteri kontrol ajanlarına maruz kaldığını belirtti. Direniş sırasında 5 yurttaş hayatını kaybetti.

Gezi Parkı eylemlerine evlerinin balkonundan tencere ve tava ile ses çıkartarak katılan şu ana kadar 10 kişiye “Kabahatlar Kanunu’na muhalefet ettikleri” gerekçesiyle 88’er lira, 9 öğrenciye ise aynı kanundan dolayı 1000’er lira para cezası verildi.

(Kaynak: soL Haber Portalı)

 

Tem
16
2013
0

Fenerbahçe ve Kalamış Sahilini Vermiyoruz! 20 Temmuz Cumartesi Günü Saat 19.00’da Fenerbahçe Parkı’ndayız!

Fenerbahçe ve Kalamış Sahili Kadıköylülerindir!
Fenerbahçe ve Kalamış sahilini vermiyoruz!
20 Temmuz Cumartesi Saat 19.00’da Fenerbahçe Parkı’ndayız!

617Resim

Facebook Etkinlik Bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/369231313200238

*

Tem
16
2013
0

Haber: “Gezi’de 34 bin hak ihlali”

Gezi Parkı Direnişi sırasında 34 bin 311 kişi telefonla İstanbul Barosu’nun kriz masasına hak ihlali bildirimi yaptı. 44’ü çocuk 1042 kişi gözaltına alındı, 40 kişi tutuklandı.

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=429070

 

Tem
15
2013
0

“Kadıköy’ün Ölüm Fermanı”

Bkz: https://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/kadikoyun-olum-fermani-haberi-76360

soL gazetesinde yer alan habere göre, İstanbul çapında, “kentsel dönüşüm” adı altında tüm hızıyla devam eden ranta dayalı projelerden Kadıköy de payını alıyor. Fikirtepe’de fiilen başlayan “dönüşüm” projesi ve Haydarpaşa Port’la ilgili tartışmaların ardından, Kadıköy’ün Fenerbahçe sahil kısmı ve “Kuşdili Vadisi” dahil tarihi ve doğal sit alanları da tehlikede.

Kamuoyuna “Fener-Kalamış yat marina projesi” olarak yansıyan proje, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) geçtiğimiz Mayıs ayında resmileşen kararıyla, Fenerbahçe sahilinde bulunan TCDD’ye ait dinlenme tesislerini de içine alacak şekilde yaklaşık 435 dönümlük arazinin özelleştirilmesini içeriyor.

Karar bu haliyle, TCDD’nin halihazırda halka açık olan dinlenme tesisinin yerine yeni bir yat limanı yapılmasını, Fenerbahçe parkı ve Kalamış Koyu’nu içeren sahilinin ise inşaat alanı olarak ayrılmasını öngörüyor.

(…)

Tem
14
2013
0

Açık Dergi Söyleşileri: “Yaşarken Yazılan Tarih” (Gürsel Göncü)

Açık Radyo’da yayımlanan 12 Temmuz 2013 tarihli Açık Dergi adlı programda NTV Tarih’in yayın yönetmeni Gürsel Göncü’yle gerçekleştirilen “Yaşarken Yazılan Tarih” başlıklı söyleşi…

Bkz: https://archive.org/download/YasarkenYazilanTarihGurselGoncu10.07.2013/yasarken%20yazilan%20tarih%20-%20Gursel%20Goncu-%2010.07.2013.mp3

Tem
14
2013
0

Gezi… Kitapları-1

“Diren Gezi”, Zeki Özkorkmaz, Cumartezleri Yayınları  
https://www.kitapvitrini.com/cumartezleri-yayinlari/
zeki-ozkorkmaz/diren-gezi-9786055193300.htm

“Gezi Günlükleri”, Gamze Erbil, Yazılama Yayınevi
https://www.imge.com.tr/product_info.php?products_id=133285

“Bir Çapulcu’nun Hatıra Defteri”, Erol Hizarcı, Destek Yayınevi
https://www.edebiyathaber.net/gezi-geyikleri-kitap-oldu/

“Gezi Direnişi”, Emre Kongar-Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet Kitaplığı
https://www.pen.org.tr/tr/node/1837

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com