Ağu
25
2013

#DirenKitap #DirenKitapçı #DirenBeyoğlu

fft64_mf1610494

Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/beyoglunda_dort_kitapci_birden_kapaniyor-1147556

Çok değil bir beş-altı yıl öncesinde Galatasaray Lisesi, İstiklal Caddesi’nin derebendi gibi bir şeydi. Taksim’den itibaren 7/24 akan kitleler, tuhaf bir ortak bildiriye imza atmışçasına Galatasaray civarında kesilir, Tünel meydanına kadar ancak 15 – 20 kişiye denk gelinirdi. Eğer Galatasaray sınırı aşılacaksa destinasyonlar da belliydi: Babylon, Galata’ya inen sokağın başındaki müzik alet edavatı dükkanları, belki Lale Plak ve tabii ki Robinson Crusoe 389…

Artık Galatasaray – Tünel arası, İstiklal’in geri kalanı kadar yoğun (hatta belki daha da fazla) bir insan trafiğine sahne oluyor. Ancak manzara da haliyle eskisine göre epey farklı. Caddenin bu kısmında göreceğinizi düşünmeyeceğiniz zincirler peşi sıra açılıyor.

Şu anda sadece Tünel civarında üç tane ‘gurme hamburgerci’, Taksim – Galatasaray arasında halihazırda dev bir mağazası olan giyim markalarının ikinci çok katlı mağazaları, bilumum ‘saraylar’, ‘evler’, ‘point’ler vs. mevcut. Ve tabii, Robinson Crusoe 389 gibi bu zincir furyasında artan kiralarla baş etmekte zorlanan eski İstiklal sakinleri…

Robinson Crusoe 389, geçenlerde bu furyayla başa çıkabilmek için yine okuyuculara, müdavimlerine başvuracağını, RobKart uygulamasını başlatacaklarını açıkladı. Kitabevinin ‘öngörülmüş ama gecikmiş bir proje’ diyerek duyurduğu kampanya, ‘nakit sıkıntısını daha hızlı atlatabilmek’ için ‘önce öde sonra al’ sistemini getiriyor, aynı zamanda hediye de edilebilen 500 ve 1000 liralık ya da bunların dışında ‘tutarını –50 liradan az olmamak koşuluyla– kart sahibinin kendi belirleyebileceği’ RobKart’ları sunuyor. Söz konusu kartlar, Robinson Crusoe’nun çizgi roman şubesi Gon’da da geçerli.

Robinson Crusoe’dan H. Burçin Kimmet, “Benzer sıkıntılar yaşadığımız dönemler oldu” diyor. Daha önceki genel ekonomik krizlerden paylarını almışlar. Ancak aynı zamanda “Ama Robinson Crusoe 389’un biteceğine dair bir düşünceye hiç kapılmadık. Böyle bir şey olursa da asıl pay bizdedir diye düşündük” demeyi de ihmal etmiyor. Şimdiki durumu öncekilerden ayıran ise genel bir ekonomik krizden farklı olarak krizin İstiklal Caddesi’nin eski sakinlerini odağına alması. Astronomik seviyelere ulaşan kiralar bir yana Taksim Yayalaştırma Projesi sonrası caddeye ulaşımın gayet zahmetli bir hal alması, kentsel dönüşümün cadde üzerindeki yoğun etkisi, Robinson Crusoe 389 gibi bağımsız dükkânların önüne çıkan zorluklardan sadece birkaç tanesi.

Kimmet, kentsel dönüşümün etkileri üzerine hep aynı örneği verdiklerini söylüyor: “İsmimizdeki 389, aslında eski kapı numaramız. Bülent Erkmen, 100 sene önceki fotoğrafları getirip ‘Bakın, o zaman da aynıymış’ demişti. Tabii o kapı numarası değişti ve bu rakam sadece adımızda ve logomuzda kaldı. Bunu yurtdışından gelenlere anlatamıyorsunuz. Sonuçta diyelim ‘Lamartine’de rakamlar değişir mi’ gibi bir mantıkları olduğundan anlamaları epey uzun bir zaman alıyor. Bunların böyle değişmesi, tepedekilerin kentleşmeye nasıl baktığının da bir örneği aslında.”

fft64_mf1610745

 

Robinson Crusoe 389, 1994’te sahiplerinin, kendi gitmek istedikleri gibi bir kitabevi kurma arzusuyla ortaya çıkıyor. O zaman çoğunluğun niye ‘Galatasaray öncesinde bir yer tutmuyorsunuz?’ itirazlarına karşın Odakule’nin biraz ilerisinde 389 numaralı bloku gözlerine kestiriyorlar. O dönem üzerinde bir ‘Kiralık’ ibaresi bile olmayan bu dükkanı tutmalarındaki amaç Kimmet’e göre “günün modasına kapılmadan kendi önceliklerini koyan bir yer” kurmak. Atmosferiyle bildik kitabevlerinden ayrışan projeyi Han Tümertekin çiziyor. Grafiklerse Bülent Erkmen imzalı. Tümertekin’in proje metninde şunlar yazılı: “Kitapların herkesin erişebileceği şekilde sergilendiği, paylaşıldığı bir arşiv. Bakıp duyanların değil, görüp dinleyenlerin buluştuğu bir meydan. Sadece kitap almak için değil, kitap aramak, kitap sormak, kitap karıştırmak, kitap yazmak, kitap koklamak, kitapla buluşmak için gidilen bir kitaplık”. Robinson Crusoe 389’u özel kılan bir ayrıntı da, İngilizce kitapların çok dolaşımda olmadığı dönemde bu alana verdiği önem. Kimmet, “Öncesinde mimarlara, grafik tasarımcılara yönelik kitapları getirenler zaten vardı. Bizim amacımız şuydu: Türkiye ’deki bir ortalama kitapevinde olabilecek türlerde farklı kitapların aynısının İngilizcesinin de bulunması… Dolayısıyla guide’ından, mimari kitabına, hobi kitabına, tabii ki edebiyatına, özellikle bizim kendi ilgi alanlarımız olduğu için sinema , tiyatro gibi çeşitli alanlarda gittikçe çeşitlendik” diyor.

Mekân, gerçekten de sadece kitap almak için girilmeyen, içine girilip vakit geçirilebilecek, tavana kadar uzanan kitapların karıştırılabildiği bir kitabevine dönüşüyor. Kimmet’e göre Robinson Crusoe 389, bir ticarethane ve bir kültür merkezi… İstiklal’de gezintiye çıkıp “Robinson’a bir uğrayalım” demenin âdetten olması da Kimmet’i doğruluyor. Sonuçta Panter Kırtasiye’ye gidip ‘eski ekol’ kırtasiye havası solumak, Kelebek Korse’nin 1950’lerde donmuş kalmış gibi duran vitrinine her seferinde hayretle bakmak ve Robinson Crusoe 389’u ihmal etmemek, bir İstiklal gezintisinin olmazsa olmazları. İtirazın sebebi sade suya bir geçmişe özlem edebiyatı ya da muhafazakârlık değil. Doğrudan sokağa açılan, kendi tarihleri, hikâyeleri olan böyle mekânlar, İstiklal gibi yaya odaklı bir caddeye sağlı sollu sıralanan AVM’lerden, dev mağazalardan çok daha uygun. Umarız Robinson Crusoe 389, ismini aldığı ‘zorlu koşullara akıl yoluyla direnen’ kahramanın sebatını gösterir. Onun ve diğerlerinin olmadığı bir İstiklal’in alelade bir alışveriş caddesinden ne farkı kalır ki?

Büyükparmakkapı ve Hasnun Galip sokaklarının köşesindeki bina el değiştirince dört kitapçı dükkanının birden geleceği belirsizleşti. Beyoğlu’nun en eski kitapçılarından Pandora’nın yabancı yayınlar satan dükkanı da bu binada bulunuyor. Binanın Büyükparmakkapı Sokak 8 numaradaki cephesinde Pandora’nın İngilizce Yayınlar dükkanı, onun hemen altında ise sahafiye satan Kelepir Kitap var. Binanın Hasnun Galip Sokak’taki kiracıları ise Bengi Kitabevi ile Ana Kitabevi. Beyoğlu’nun yeni sakinlerinden olan bu iki kitapçı Simurg Kitapevi’nin eski yerini paylaşıyor.

İki ay önce el değiştiren binayı Taksim Hill Otel’in de sahibi olan turizm grubu aldı. Firma avukatlarının toplantıya davet ettiği kitapçılar binanın otele dönüştürüleceğini ama şimdilik kendilerine her hangi bir resmi teklif ya da tebligatta bulunulmadığını söylüyor. Binanın üst katlarında ise intenet kafeler ve bürolar var. İkinci derece tarihi eser olan binada otel inşaatının bir iki yıl içinde başlaması bekleniyor.

ERMAN ATA UNCU
24 Ağustos 2013, Radikal Gazetesi

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com