(…) Pablo Neruda’nın kalıntılarından örnekler, analiz için dört farklı ülkeye gönderildi ve 2015’te Şili hükümeti, “ölümden yüksek ihtimalle üçüncü bir partinin sorumlu olduğunu” söyledi. Neruda’nın yeğeni Rodolfo Reyes, İspanyol haber ajansı Efe’ye yaptığı açıklamalarda şairin kalıntılarında botulinum toksini bulunduğunu, bunun da Neruda’nın zehirlendiği iddialarını doğruladığını belirtti. Reyes, “Neruda’yı öldüren kurşunu bulduk, vücudundaydı. Kim ateşledi? Yakında öğreneceğiz, ama Nerduda’nın üçüncü bir partinin müdahalesiyle öldürüldüğüne şüphe yok” dedi. (…)
Uğur Yanıkel bir edebiyat direnişçisiydi. Kurulu düzenin ve kapitalist sistemin maaşlı koyunlarından olmak istemiyordu. 2018 yılındaki bir telefon görüşmemizde bana “Üzülme abi, onlara benzemezsek bize yeter!” demişti. Uğur, çok açık bir şekilde kurulu düzeni -yaşamının her ânında- reddetti! Bu hakikati söylemek, vurgulamak gerekiyor: Uğur’un yaşamı gerçekten de “onlara benzemeden” sonlandı… Bu hakikati görmek, anlamak gerekiyor. Uğur’la tanışıklığımızı, anılarımızı, oluşturduğumuz dijital kitapları, eleştiri gayretlerimizi, birlikte gerçekleştirdiğimiz efemeratik edebiyat çalışmalarını ve Uğur’un şiirsel mücadelesini anlatan kapsamlı bir kitap kaleme almaya başladım. (Zafer Yalçınpınar)
Genç yayıncı ve sıkı dost Uğur Yanıkel 27 yaşında vefat etti. Uğur’la şiir, edebiyat, dergicilik ve yayıncılık kesişimindeki birçok mücadelede ve efemeratik-sahafiye araştırmalar kapsamında yıllarca omuz omuza çalıştık… [1] evvel.org ve pasaj69.org adreslerinde çok güzel dijital kitaplar ile araştırma, eleştiri ve şiir dosyaları hazırladık birlikte… [2] İlhan Berk ve Ece Ayhan üzerine derinlikli yayınlar/incelemeler gerçekleştirdik. Sıkı şiiri yaygınlaştırmak ve sıkı şiirin hakettiği saygıyı görmesi için çok uğraştık; bazı hadiselere, kumpaslara karşı Uğur’la birlikte haysiyet mücadelesi verdik.[3] Ülkenin en büyük yayınevlerinin haksızlıklarına karşı -her seferinde, daha yüksek sesle- sağlam bir duruş sergiledik. [4] Çeşitli şiir kitaplarımın tasarımı, mizanpajı Uğur’a aittir [5], poetika çalışmalarımın çoğunu Uğur yayına hazırladı ve yayınladı. [6] Ne diyeceğimi, ne yapacağımı, bu üzüntüyle nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum artık…
43 yaşımdayım, çok fazla ölüm gördüm. Bu hayat adil değil! Kurulu kapitalist ve sömürgeci düzenekler en iyi, en yetenekli, en dürüst, en düzgün insanları -son zamanlarda da gençleri- en önce harcıyor! Bu hayat adil değil…
Mustafa Eren Karakaş, ilk şiir kitabı olan Vecihli Duvar‘da “berrak görüş” deneyleriyle bütünleştirdiği şiirlerini okuyucunun dikkatine sunuyor…
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Fotoğraf çekmeye başlayalı 24 yıl olmuş. 1999’dan bugüne ânları görüntülüyorum, vizörden bakıp deklanşöre basıyorum. Yaşamı ânlamak için yapıyorum bunu ve hâlâ ilk ândaki gibi heyecan duyuyorum. Fotoğraf konusundaki ustam -dünyayı sırtında taşıyan- Tunç Üvendire‘dir. Fotoğraftan hiçbir zaman para kazanmadım. (Yalnız bir kez, Gümüşlük Akademisi’nde İlhan Berk adına düzenlenen bir fotoğraf yarışmasına katıldım ve üçüncü seçildim falan… Tahmin edebileceğiniz gibi ödülü reddettim, umursamadım tabiî ki…) Fotoğraf sanatındaki ilkelerimi İlhan Berk’in şu dizesi bütünlemiştir; “Nerden baksak kendini anlatıyor her şey.” Yaşamı dinlemek, ânlamak için fotoğraf çekiyorum. Dokuları ve duygudurum tuşelerini çok önemsiyorum. Ne daha fazlası, ne de daha azı… (Şüphesiz, yeni teknolojilerle birlikte yeni nesil çok daha iyi görüntüler elde ediyordur ki zaten öyle olması gerekir; bu durum tevazuyla kabulümdür.) Aşağıda en sevdiğim üç fotoğrafım bulunuyor. Bir de yıllara tasnif edilmiş şekilde en sevdiğim fotoğraflarımdan oluşan bir dijital galeri…
Tayfun Polat diyor ki; (…) Yılın genel değerlendirmesini de yapmak isterim. Öncelikle bu yıl önceki yıllardan çok daha az yeni isim keşfettim. Aslında çok çok fazla üretim yapıldı ve yayınlandı. Ancak bu üretim hacminin yeni isimleri de barındıran büyük bir kısmı algoritma popu olarak nitelendirdiğim, birbirinin aynısı şarkılardan oluşuyor. Dolayısıyla bir süre sonra ilgimi kaybettim ve yeni çıkan isimleri merak etmeyi de, takip etmeyi de bıraktım. Listelerin büyük bir kısmı zaten takip etmekte olduğum müzisyenlerin üretimleriyle dolu. Ama tabii ki yeni ve heyecan verici isimler bu yıl da var. (…)
Şahin Çetin‘in yeni görüngülerinden özel bir çizim Upas Yayın’da vücut buluyor… Eserin bütünsel biçemini https://upas.evvel.org/?p=2136 adresinden inceleyebilirsiniz.
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
EVV3L’in sıkı takipçilerinden Tekin Deniz‘in Uğur Yanıkel anısına kaleme aldığı ve 1 Ocak 2023 tarihli BirGün Gazetesi Pazar Eki‘nde yayımlanan “Kercine Çiçekler” başlıklı yazının tam metnine https://www.birgun.net/haber/kercine-cicekler-415844 adresinden ulaşabilirsiniz.
(…) “Bir şeye inanmaktan korkuyor insanlar abi. Bir şeyin peşinde çılgınca koşmaktan korkuyorlar. Çünkü yanılma payını hep öne koyuyorlar o şeyin. Ya yanılıyorsam, diye düşünüyorlar. Hayal etmiyorlar. Sadece başarı istiyorlar. Sorsan en büyük hayalin ne diye, söyler muhakkak bir şey. Sen çıkıp desen ki o şey gerçek olmayacak, hemen peşini bırak o şeyin, hemen bırakır. Çünkü inanmıyorlar. İnanmadığın şey senin hayalin olamaz zaten” demişti Uğur. Bunca betonun, bunca çeliğin, bunca kargaşanın ortasında inanan ve hayal kurmaktan vazgeçmeyen bir güzel insandı!
Şimdi bana Uğur kimdi diye soracak olsalar, başına buyruk, kendi halince bir Bedrettin’di derdim. Kercine çiçekler gibi bir adamdı derdim. Peki nedir kercine? Terslik olsun diye, inadına yaşayan demek. Bu dünyada bir kötülük olduğunu duyan, ona karşı bir tavır geliştirme ihtiyacı hisseden kim varsa kercine çiçekler gibi muhalif bir tavır geliştirmez mi? Geliştirirdi elbette. Bu huzursuzluk, bu uyumsuzluk, bu zıtlık değil mi zaten bizi biz yapan? Uğur o kadar şahsına münhasırdı ki bu kendi oluşuna bazen kızsanız bile onu öylece kabul ediverirdiniz. Kızgınlığınız, sevginizi asla yenemezdi. Evet, şahane bir şairdi Uğur. Nefis bir insan manzarasıydı. Sıkı bir araştırmacıydı. O konuşmaya, anlatmaya başladığında karşısına geçer ve onu içten bir tebessüm ederek seyrederdiniz. Üniversiteye gittiği ilk yıllarda tanıdım kendisini. Tam bir şiir aşığıydı. Gerçek bir edebiyat emekçisiydi. Bir keresinde şöyle demişti:
“Ben şiire ne tanım getiriyorum, ne kılıf uyduruyorum, ne mekana sokuyorum. ‘Şiir şiirdir. Şiir çılgınca esen bir rüzgârdır’ demek kadar, böylesi tanımlamalarla filan uğraşmak da aşırı gereksiz geliyor bana.” (…)
EVV3L’in sıkı takipçilerinden Tekin Deniz‘in Uğur Yanıkel anısına kaleme aldığı ve 1 Ocak 2023 tarihli BirGün Gazetesi Pazar Eki’nde yayımlanan “Kercine Çiçekler” başlıklı yazının tam metnine https://www.birgun.net/haber/kercine-cicekler-415844 adresinden ulaşabilirsiniz.
Çevirmen Duygu Gündeş (1976-2019) için Zafer Yalçınpınar tarafından kaleme alınan Ölümcül Defter, insanlığı hakikate mıhlayan, modern bir ağıt olma özelliğini taşıyor… 26 Ocak 2019 tarihinde Kadıköy’de yaşamına son veren Duygu Gündeş’in bilinen tüm çevirileri ve yazıları duygugundes.info adresinde bulunmaktadır.
20 Eylül 2022’de Kadıköy-Müze Gazhane‘deki Meçhul Sanatçı Anıtı‘nı ziyaret ederek mesajımızı İstanbul Bienali’ne ilettik! Bugüne dek sanat için emek vermiş, çabalamış ama hak ettikleri ilgiyi tam görememiş tüm gerçek sanatçılara selam olsun! Müze Gazhane’de Bienali gezen tüm sanatçı ve izleyicileri, eski baca bölümünde bizim gibi poz vermeye, isimleri ile #MechulSanatciAniti hashtagini kullanmaya ve yer bildiriminde bulunmaya çağırıyoruz!
Sanat aktivisti Fatih Balcı, 17. İstanbul Bienali mekânlarından Müze Gazhane’de (Kadıköy) görülür en yüksek yapı olan eski baca bölümünü kendi işi olarak ilan ediyor! Fatih Balcı ele aldığı yapıyı “bugüne dek sanat için emek vermiş, çabalamış ama hak ettikleri ilgiyi tam görememiş tüm sanatçılar adına bir anıt”a dönüştürüyor. Sanatçı, postmodern sanat stratejilerinden temellük yöntemini kullanırken hem bir duyguyu görünür hale getiriyor hem de bir kez daha Bienal’in çevresinde kurulmuş statüko sınırlarını ve yüksek duvarları geçiyor. Fatih Balcı, Bienali gezen tüm sanatçı ve izleyicileri, eski baca bölümünde kendisi gibi poz vermeye, isimleri ile #MechulSanatciAniti hashtagini kullanmaya ve yer bildiriminde bulunmaya çağırdı!
Serpil Çetinkaya eserlerinde “boşluklarla dolu özel hikâyeler” yazarak “eksiltili sanat” yaklaşımının en güzel ve olgun örneklerini izleyiciye sunuyor. Yeşil Rüzgârları Bekliyorum‘daki görüngüleri incelediğinizde hermetik dokuların ve ânların etkisini hissedeceksiniz. (Zafer Yalçınpınar)
Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Ece Ayhan bir belediye şairi değildir! Detaylar için tıklayın…
“Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek
yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor.
Hoşgörünün törel ve yasal sınırlarını paramparça ederek aşmış bir
düşünceyi köşeli bir büyük ayraca, paranteze alacaklar. Alırlar! Daha
dün, yaşayan şiir denince elleri tabancalarına giden adamlar,
müessesenin küçük hisseli ortakları, şairlere iki paralık değer
vermeyenler, gözlerinde tek bir şiir yaşatmayan kalem efendisi kentliler
oturmuşlar, düşünmüşler, taşınmışlar, açık baskılar, gizli
engellemeler yanında, böylesi bir Chester taslağını sunmuşlardır.
Tarihten,
kendi tarihimizden biliriz ki, kardeşlerini az önce boğmuş bir
padişahın bile elinde uzak ve kokusuz bir gülle yaptırdığı
minyatürleri, çağdaş padişahların ise basına dağıtılmak üzre çocuklarla
çektirdikleri birçok fotoğraf vardır. Şimdi çocuklar ve güller dahi yüz
vermedikleri için olsa gerektir, ‘müesses ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor’. Bunun böyle olduğu aydındır. (Ece Ayhan)
(…) Başka ne olabilir ki! Beni kafakola alamıyorlar. Şu anda bile -ki 60 yaşındayım- kafakola alamıyorlar. Bir beklentim yok. Bir şey istemiyorum. Ev istemiyorum, rüşvet istemiyorum, para istemiyorum, ödül istemiyorum. Bu güne kadar ödül almayan tek adamım ben. (Ece Ayhan)
Ece Ayhan‘ın adını kullanarak kurulmaya çalışılan ödül düzeneklerine karşıyız! Önümüzdeki günlerde bize bağlı tüm platformlarda, İyi Parti’li Eceabat Belediyesi’nin iğreti girişimine yüksek sesle ve ayağa kalkarak cevap vereceğiz! (Bu iğreti girişimi planlayanları, bu kötücül düzeneğe ortak olmaya ve katılmaya çalışanları tek tek tespit ediyoruz, takip ediyoruz, araştırıyoruz!)
Çünkü;
1) Ece Ayhan yaşamı boyunca ödüllendirme mekanizmalarına karşı durmuştur, kendi dönemindeki şairler arasında ödül almayan tek kişidir ve Türk Şiiri’nin zirvesidir!
2) Tüm ödüllendirme mekanizmaları hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışından uzakta konumlanan “kötülük dayanışması” tarafından tasarlanmıştır, sonsuz kötücüldür, yozlaşmıştır ve kandırmacalıdır!
3) Türkiye’de “belediyecilik” dediğimiz şey -en büyüğünden en küçüğüne- aşırı siyasallaşmış bir rant kapısıdır ve yerel yönetim alanında konumlanmış klasik bir statüko bileşenidir.
Ece Ayhan’ın adının ve edebiyatının bu kötücül düzeneklere alet olmasına izin vermeyeceğiz!
Makedonya’nın en köklü edebiyat, kültür ve sanat dergisi STREMEJ‘in Aralık 2021 tarihli nüshasında “en uzun geceden” ile “en kısa gündüzden” adlı şiirlerim Filiz Mehmetoğlu‘nun özel çevirisiyle Makedonca olarak yayımlanmıştı. Derginin ilkeleri gereği ilgili sayfaları ve çevirinin tam metnini altı aydır paylaşamamıştım. Sağolsun, STREMEJ’in editörü Gabriela Stojanoska-Stanoeska, bugün bana hediye olarak tam çeviri metinleri gönderdi. Filiz’e ve Gabriela’ya çok teşekkür ederim: Yabancı dile çevrilen ilk edebi metinlerimin Kiril alfabesiyle olması -İngilizce olmaması- beni sonsuz mutlu kılıyor. Bu iki eşlenik (ve kritik) şiirimin tam çeviri metinlerini aşağıda paylaşmaktan gurur duyuyorum. (Zafer Yalçınpınar)
(En Uzun Geceden) ОД НАЈДОЛГАТА НОЌ
Болката ја пушам до моите ириси под снегот, зборовите закопани.
Што може да се направи во дното на морето, најголемите бродови ___закопани.
и ова искачување не е добро.
магнолијата се спрема за умирање, сѐ ќе заврши ноќва.
во воздухот закачен чад непопустливи дрвја река раскажувајќи го животот зборлив галеб наутро!
морајќи, моето небо го воспоставувам со твојата ___линија на работ на усните. од најдолгата ноќ.
(En Kısa Gündüzden) ОД НАЈКУСИОТ ДЕН
болката ја оставам на небесните длабочини над дрвјата, зборовите одат.
како може во планинскиот врв, најголемите камења __стојат.
не се лоши мерките на оној тунел.
се спремат птиците за раѓање, утре наутро ќе почне сѐ.
во воздухот закачен облак почвата закажена од живот бесконечнa хоризонтна линија крајот на една река навечер!
морајќи, своето ништо си го чувам во твоите ириси __со смрт од најкусиот ден.
Zafer Yalçınpınar STREMEJ Dergisi, Aralık 2021 Makedonca’ya Çeviren: Filiz Mehmetoğlu
Gamze Duman’ın bakışı, eserlerinde işlediği konuları önce zamanın ve mekânın donukluğuyla çerçeveliyor, ardından da odak konulara “korkunç güzellik” içeren figüratif bir varoluş ekliyor. Hatırlayamıyorum‘da yer alan görüngülerin zihninizi kurcalayarak hafızanızı harekete geçireceğini düşünüyorum. (Zafer Yalçınpınar)
Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.