Kas
20
2011
0

1978: Milliyet Sanat Dergisi’nin “Özdeğerlendirme” Özel Sayısı

Son 1-2 yıl içerisinde, Milliyet Sanat Dergisi’nin Abdi İpekçi yönetiminde çıkan -80 öncesi- ilk dönem sayılarının hepsini didikledim, inceledim. (Bazılarını da koleksiyonuma kattım.) 1950-65 yılları arasındaki “keşmekeş”i ve sonrasında oluşan 1965-80 döneminin aurasını bütünsel olarak değerlendirdiğimizde, kitle ile sanat etkileşimi bağlamında, kitlenin toplum bilincine evrilmesindeki sanatsal etkenlerin görülmesi ve bu etkenlerin geribildirimlerinin derli toplu olarak ele alınması açısından Milliyet Sanat Dergisi’ni ve yazar çevresini eşsiz derecede önemli, günümüzdeki çevrimsel eğilimlerin/söylemlerin analizi yolunda da son derece hakikatli buluyorum.

Milliyet Sanat Dergisi’nin 4 Aralık 1978 tarihli 300. sayısı bir “özdeğerlendirme özel sayısı” olarak yayımlanmış. Bu özel sayı, ülkemizin edebiyat-sanat tarihini önemseyenler için okunması elzem bir sayıdır: Vedat Günyol‘un, Hüsamettin Bozok‘un, Tütengil‘in, Cemal Süreya‘nın, Şükran Kurdakul‘un “dergicilik ve sanat dergiciliği” eksenli özdeğerlendirme yazıları, bize, o günden bugüne (olumlu ya da olumsuz, nereden bakıyorsanız oradan) hangi merhalede bulunduğumuzu anlamamız için çok önemli çıkarımlar sağlıyor. (Hatta, biraz kendinizi zorlarsanız -eğer idrak kanallarınız bütünüyle tıkanmış değilse- söz konusu çıkarımların aydınlığında bir vizyon sahibi olmaya da çalışabilirsiniz.)

Milliyet Sanat’ın 300. sayısı, dergicilik konularının yanı sıra “Tiyatro-Resim-Sinema Seyircisi” ve “Edebiyat-Dergi Okuru” tipolojilerinden de bahsediyor: Cemal Süreya, Ferit Edgü, Onat Kutlar, Muhsin Ertuğrul, Atilla Dorsay gibi isimler kendi hayat hikâyeleriyle birlikte konuya yaklaşıyorlar.

Hepsinden önemlisi; Milliyet Sanat’ın ilk 300 sayısında yer alan yazı dizilerinin ve soruşturmaların konu başlıklarını içeren listeler de bu özel sayıda yayımlanmış.

Sonuçta, Milliyet Sanat Dergisi’nin 1978 tarihli bu özel sayısındaki özdeğerlendirmelere ve diğer her şeye https://zaferyalcinpinar.com/ms300.jpg (11 mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Z. Yalçınpınar

 

Hamişler:

1- Milliyet Sanat’ın işbu özel sayısında, Varlık Dergisi ve çevresinde yer alan yazarlardan hiçbirinin bulunmaması (yer bulamaması) ve buna karşın Yeditepe’nin yayımcısı olan Hüsamettin Bozok’un fikirlerinin yer bulması edebiyat tarihimizin uzamında hem ilginç, hem de doğru bir editöryal tutum olarak dikkatimi çekti.

2- Özel sayıda, dosya dışı olarak “Nâzım Hikmet, ‘ömrünün üç büyük vesikası’nı anlatıyor!” başlıklı bir yazı da var. Önümüzdeki günlerde bu yazıyı ve içerdiği ilginç hikâyeleri de Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.

Kas
20
2011
0

Zaman ile vicdan yargıçtır: Saatlerinizi kontrol ediniz!

Koleksiyonumda bulunan kitaplardan yola çıkarak önemsediğim yayınevlerini ve işbu yayınevlerinin tarihsel arkaplanlarını, yayıncılık ilkelerini, desteklediği/yayımladığı yazarları, görüşleri, tavırları, “yazar, şair, grafiker, yayınevi sahibi-editör-okuyucu-eleştirmen ve süreli yayın ilişkisi”ni irdeleyen bir yazı dizisi kaleme alacağım.  Büyük bir terslik olmazsa 2012’nin ilkbaharında (Nisan-Mayıs 2012’de) yazı dizisini ve çalışmayı tamamlar, Evvel Fanzin kapsamında  yayımlamaya başlarım. (Yazı dizisinin içeriksel dengesine ve işbu çalışmaya gelecek tepki, teklif durumuna -hepsinden önemlisi de kafamın/zihnimin durumuna göre- 2013’ün ilk aylarında bu yazılar basılı bir kitap olarak yayımlanabilir… Bakacağız duruma…)

2012’de ele alacağım, mesai harcayacağım bir başka konu da şu hepimizin tanıdığı liyakatsız muhterislerin oluşturduğu “Yeni Sinsiyet Tipolojisi” meselesi…  Artık, herkes biliyor, duyuyor; yıllardır Yeni Sinsiyet’e karşı -kerhen- çalıştık, çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Daha önce kuramsal yazılar yazdık, bu ay da “Yeni Sinsiyet’e Karşı Sorular” sorduk.  2012’nin son aylarında, sorduğumuz bu soruların cevaplarını, Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne ilişkin kuramsal yazıları, bunca yıldır verdiğimiz mücadeleyi, olayları, tanıklıkları, yaşanan süreçleri yani her şeyin ayrıntılarını ihtiva eden bir kitap yayımlanacak. (Bugüne kadar Yeni Sinsiyet’e karşı mücadelemizde bize destek veren, bizim yanımızda olan herkese çok teşekkür ederim. Bundan sonra da bizi, hakikat yolundaki kalb ile vicdan duruşumuzu desteklemeye devam edin. Çünkü, bir istismar çetesinin ifşa edilişine, ardından da çöküşüne şahit olacaksınız. Ve şundan emin olun ki bu kitap, son 10 yıldır Yeni Sinsiyet’in manüple ettiği şiir ortalığına karşı, tek “sahici” ifade biçimi olarak vücut bulacak.)

2006’dan bugüne doğru kaleme aldığım “Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı”nın 2011 hazırlığı da devam ediyor. 2011 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı, Aralık ayının ortasında, burada -Evvel Fanzin kapsamında-  yayımlanacak…

Sonuçta,  “Zaman ile vicdan yargıçtır; saatlerinizi kontrol ediniz!”

Zafer Yalçınpınar
19 Kasım 2011

 

Kas
14
2011
0

“Cevat Şakir hepimizden büyük şair.”

Şanslıyız ki edebiyat tarihimizde bir Cevat Şakir -namı diğer Halikarnas Balıkçısı- yaşamış. Eğer o olmasaydı, bugünlerde yaygınlaşan endüstriyel dizilerdeki şu “balıkçı” ahkâmlarına, rol büzüşmelerine ya da insanı insanlıktan soğutan “rol üstü/aşırı” pozlara filan kanabilirdik…

Milliyet Sanat Dergisi, 19 Ekim 1973 tarihli 50. sayısını “Halikarnas Balıkçısı”na -ya da dostlarının tabiriyle sadece “balıkçı”ya- ayırmış. Azra Erhat, Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi isimler “balıkçı”yla olan dostluklarını, bir deniz adamının düşselliğini, ruhunu anlatmışlar. Halikarnas Balıkçısı’na ilişkin bu yazılara https://zaferyalcinpinar.com/halikarnasbalikcisi.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Dergideki yazıların arasında karşılaştığım en ilginç şey Nâzım Hikmet’in şu sözüydü: “Cevat Şakir hepimizden büyük şair.”

Kas
12
2011
0

Yeni Sinsiyet yemcidir; ödüllendirir ve kafalar!

1/ “Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları”
12 Nisan 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i21.html

2/ “Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin ‘Biz’ Söylemi ve Retorik Arsızlığı”
26 Eylül 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i22.html

3/ “Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı”
Ocak 2011, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i23.html

4/ “Yeni Sinsiyet’in İkbal Ezberi”
11 Kasım 2012, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i29.html

5/ “Yeni Sinsiyet’in Haksızlık Yordamı”
1 Haziran 2014, Bkz: https://bit.ly/haksizlik

6/ “Yeni Sinsiyet’in Kokmuş Tuz Çeşitlemesi”
11 Mayıs 2015, Bkz: https://bit.ly/kokmustuzcesitlemesi

*

hazirlik


“DAVALI”
https://yenisinsiyet.evvel.org
https://evvel.org/ilgi/davali


Kas
05
2011
0

Ulusların Zenginliği’nden, Ağların Zenginliği’ne doğru paradigma değişimi…

(…)
IŞIL ÖZ:(…) paradigma dönüşümünü anlamlandırmak için kullanabileceğimiz kavramların olup olmadığını merak ettim…

DR. ÖZGÜR UÇKAN: Evet, birkaç kavram var: küresel ve sınırsız ağ, güç ve iktidar olarak bilgi, organizasyon olarak gayri merkeziyet, uzlaşmaz bir karşıtlık olarak rekabet ve işbirliği, çoktan çoka iletişim ve etkileşim… Bu dönüşüm kendisini özellikle siyaset, ekonomi ve teknoloji alanlarında hissettiriyor. Küresel bir ağ toplumu, ağ ekonomisi, ağ kültürü, ağ düşüncesi ve ağ siyaseti beliriyor. Endüstri devriminin temsil ettiği, ulus-devletler, küresel liberal ekonomi, fordizm ve ölçek ekonomisi, merkeziyetçilik ve tek kutuplu dünya ile somutlaşan paradigma, yerini bilgi ve iletişim devriminin temsil ettiği, (Avrupa Birliği gibi) ağ-devletler, küresel ağ kapitalizmi, post-fordizm ve kapasite ekonomisi, gayri merkeziyetçilik ve çok kutuplu dünya ile somutlaşan yeni bir paradigmaya bırakıyor.

“Paradigma dönüşümü”, devrimden farklı olarak çok hızlı bir şekilde olup biten bir dönüşüm değildir. Paradigma, bir dönemin “ruhu”dur; sosyal, kültürel, ekonomik, teknolojik, düşünsel, insani zihin setine bu adı veririz. Dolayısıyla değişim çok derin olur ve her şeyi değiştirir. Bu dönüşüm de etkisini siyasetten ekonomiye, birey öznelliğinden topluluk ilişkilerine, bilim ve teknolojiden kültüre hayatın her alanında gösteriyor. 2. Dünya Savaşı’nın ardından başlamış ve 2008 küresel kriziyle birlikte doruğuna ulaşmış bu paradigma dönüşümünün en anlamlı işaretlerinden biri WikiLeaks…”

IŞIL ÖZ: (…)dünya nasıl bir medya, siyaset ve ekonomi düzeniyle yüz yüze gelecek?

DR. ÖZGÜR UÇKAN: (…)kısaca özetlemek gerekirse, zaten yeni bir Dünya Düzeni’ne adım atmış durumda olduğumuz söylenebilir. 2008 küresel ekonomik krizi bu dönüşümün zirve anı oldu. Bu krizin, aslında bir krizden çok bir paradigma dönüşümü, iktisatçı Joseph Schumpeter’in deyişiyle bir “yaratıcı yıkım” olduğunu düşünüyoruz. IMF’den Dünya Ticaret Örgütü’ne, Dünya Bankası’ndan OECD’ye bütün uluslararası kurumlar yeniden yapılanıyor. 2. Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomiyi biçimlendiren ve ABD egemenliğinin yolunu açan Bretton Woods anlaşması çöktü. Kontrol sanayileri değişiyor. Askeri-endüstriyel kompleksler eriyor. Ağır sanayinin yerini ileri teknoloji sektörleri almış durumda: Biyoteknoloji, genetik, nanoteknoloji, enerji, çevre, bilgi ve iletişim teknolojileri… Bilgi en önemli iktisadi girdi artık. Geçen yüzyılda yaşanan teknolojik gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan ve özellikle küresel finans ağlarının entegrasyonuyla karakterize olan “ağ ekonomileri”, pazar dinamikleri ve rekabet stratejilerini altüst etti. Sanayi devriminin, 1973 kriziyle sarsılmaya başlayan neo-liberal paradigmasının, tekelci ulus-devlet kapitalizminin çöküşünü yaşıyoruz. Önce hammadde devleri eridi, sonra askeri-endüstriyel kompleksler, şimdi de sıra eski ekonominin son kalesi finansta. Küresel finansal sistemin yeniden yapılanması dönüşümün tamamlanmasını işaretleyecek. Şimdiden bir Dünya Finans Örgütü’nün kurulacağından, yeni bir küresel para biriminden bahsediliyor. “Ulusların Zenginliği” yerini “Ağların Zenginliği”ne bırakıyor.

IŞIL ÖZ: Bu yeni paradigmanın bir adı var mı?

DR. ÖZGÜR UÇKAN: “Küresel ağ kapitalizmi” adını verebiliriz. Bu hâlâ bir kapitalizm, ama neo- liberal model iflas etti. Bir geçiş anındayız. . . Küresel ağ kapitalizmi ulus ötesi bir örgütsel modele dayanıyor. Ulus-devlet kapitalizmi bitiyor. Küresel ağ kapitalizmi dinamik bir göçebe sistemdir. Öyle ki, bu sistem ve bileşenleri, sürekli olarak sınırlarını değiştirmek ve sermaye birikimi hedefi doğrultusunda farklı sistemleri kapsamak veya dışlamak yoluyla yeniden organize olur. Yani, ölçek ekonomilerinden kapsam ekonomilerine (capacity economy), endüstriyel üretimden esnek ağ üretimine, kol gücünden bilgi gücüne, ulus-devletlerden ulus-ötesi organizasyonlara, tek-kutuplu dünyadan çok-kutuplu, gayri-merkezi ve dağıtık, mekânı tümüyle kuşatan ağ-dünyaya geçiş paradigması…
(…)

Söyleşinin tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz:
https://www.t24.com.tr/turkler-wikileaks-sizintilari-karsisinda-uc-maymunu-oynuyor/haber/179597.aspx#

Kas
02
2011
0

İkisi de yoktur! (Sabahattin Ali)

(…)
Soru: Sizce sanatta eski-yeni ikiliği mi, yoksa ileri-geri davası mı vardır?

Sabahattin Ali: İkisi de yoktur. Sanatta sadece hakiki sanat, yani içinde geliştiği kitleye organik bağlarla bağlı olan ve bu kitleye bir şeyler vermek isteyen sanatla, kendi içine kapanık gaflet uykusuna yatmış yalancı oyunlar davası vardır.


ANT Dergisi, 8. Sayı, 1 Temmuz 1945

Eki
17
2011
0

Dağlarca İmzaları ve “Karşı Duvar” Dergisi

Fazıl Hüsnü Dağlarca imzalı bazı kitaplar…
(Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan)

*

(…)Dağlarca 1959 yılında İstanbul Aksaray’da Kitap Kitabevi’ni açar. Bu kitabevini açtıktan bir süre sonra kendini bir yere kapatılmış hisseder Dağlarca. Bu duygudan kurtulmak için, şiirle gündelik hayatı ve günceli birbirine yaklaştırma çabasının en somut ürünü olan ‘deneysel’ Karşı Duvar dergisini kurar.
Aynı zamanda Dağlarca’nın kullandığı bir eğitim aracıdır Karşı Duvar. Dergi, yayınevinin büyük vitrinine insan boyunda bir karton yerleştirip, üzerine günün konularıyla ilgili şiirler asmasıyla oluşur. 15 günde bir değiştirilen bu şiirlerin bulunduğu vitrin, geceleri de aydınlatılır.
Karşı Duvar, kısa bir süre içinde büyük ilgi toplar. Gece de aydınlatıldığından derginin önünde günün her saatinde okurlar bulunur. Memet Fuat, Türkiye’nin en çok okunan yayını olduğunu söyler bir konuşmasında.
Dağlarca’nın bir anısı, derginin gördüğü yoğun ilginin en güzel kanıtlarından biridir. Bir gün yaşlı bir adam uğrar kitabevine, “Ben ta Kadıköy’den geliyorum. Derginin üç gün önce değişmesi gerekiyordu, iki kez daha geldim, hâlâ değişmemiş” diyerek şaire sitemde bulunur. Dergiye yazıları yerleştiren kişinin hasta olduğunu, bu nedenle de geciktiğini söyleyen Dağlarca çıkacak sayının şiirlerini yaşlı adama verir. Yaşlı adamın sevinci, Dağlarca’yı çok mutlu eder.(…)

Semiha Şentürk
“Dağ gibi şiirleriyle Dağlarca”, Milliyet Gazetesi, 18 Kasım 2008

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Dağlarca” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
17
2011
0

Ece Ayhan ve Dağlarca

Yukarıdaki fotoğraf 90’lı yılların sonunda Öküz Dergisi’nde yayımlandı.
Dağlarca ve Ece Ayhan, Kadıköy’de (Dağlarca’nın evine çok yakın olan Hayat Cafe’de buluşmuşlar.) Buluşma sakin ve olumlu geçmiş… Bu kareyi Hatice Meryem fotoğraflamış… (Zy)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
07
2011
0

Şiirsel Maksat: “Narteks Sahaf ve Kitap Müzesi”

Aşağıda bulunan metin, Narteks Sahaf (Sıtkı Altuner), Kitap Müzesi, bir koleksiyoner olarak edebiyat üzerine imzalı kitap ve efemera toplamaya başladığımdan bu yana duyduğum en güzel yaşantı hikâyesi, karşılaştığım en hakikatli fikir ve maksat… Bunu, bu coşkuyu yerden göğe desteklediğimi bildiririm. (Zy)

NARTEKS SAHAF VE KİTAP MÜZESİ

İlk Ateş

Enstitü yanıyor! Enstitü yanıyor!” çığlıklarıyla bütün Pazarören halkı enstitüye doğru koşmuştu. Ben de annem ve teyzemle oraya gitmiştim. Enstitünün bahçe duvarlarından hiçbir şeyi göremiyordum, parmak uçlarımda yükselerek bir aralıktan baktım. Enstitünün çatı katında çıkmış yangın. Binadan kara kara dumanlar yükseliyor. Enstitü öğrencilerinin bir kısmı kütüphanenin de bulunduğu çatı katındalar. Ellerine geçen tüm kitapları aşağıya fırlatıyorlar. Yangını izleyen halkta büyük bir sessizlik ve korku olduğunu anımsıyorum. Çatıdan fırlatılan kitaplar enstitü bahçesine doğru düşerken kuşların kanat çırpmasına benzeyen bir ses çıkarıyorlar. Ben o an “Kuşlar yanıyor!” diye bağırmışım.

 “Delice Bir Koşu”

 Anadolu’nun gitmediğim bölgesi kalmadı. Öğretmenlik için gittiğim her yerde elimde bir bavul olurdu. Bu bavulda kıyafetler vs. vardı. Bu bavulun dışında dinamit sandıkları… İçinde elbette kitaplar. Böyle bütün Anadolu’yu gezdim. Gittiğim her okulda kütüphaneler kurdum. Öğrencilerime iyi şeyler okutmaya çalıştım. Nereye gidersem gideyim o dinamit sandıkları bütün ağırlıklarıyla yanımdaydılar. En son Tunçbilek’teki kooperatif evine taşınırken üç adamla anlaştık, kitapları taşıyacaklar. Sandıkları yüklendiler. Bir süre yürüdük. Kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlar. Nihayet içlerinden biri dayanamadı. “Beyim kusura bakma bunlar çok ağır, canımız çıktı, yüklendik falan ama devam edemeyeceğiz. Para falan da istemeyiz,” diyip gittiler. Onları oradan tek tek taşıdım. Sadece bu sandıklar yüzünden başıma gelenleri anlatsam…”

 Narteks

“Ben yıllarca kitap topladım. Topladığım binlerce kitap sıkı yönetimlerde, faşist cuntalarda toplatıldı, yakıldı ama vazgeçmedim. İstanbul’a döndüğümde ansiklopedi satıcılığından, düzeltmenliğe, dergicilikten ansiklopedi yazarlığına kadar pek çok iş yaptım. Ardından kitaplara bir adım daha yaklaşmak için bir sahaf dükkânı açtım. Adı: Narteks. Narteks, kadim bir bitkinin adı. Antik çağda henüz kandiller yokken kutsal ateşin evlere taşınmasında kullanılırdı. Boğumlarında yer alan kimyasal madde sayesinde yanmadan ve ateşi söndürmeden taşımaya yarardı. Kimi kaynaklara göre Prometheus tanrılardan ateşi bir Narteks ile çalmıştır. Pek bilinmeyen bu kelime bende bazı çağrışımlar yarattı ve dükkânın adını Narteks koydum. Girişe şöyle bir yazı yazdım. “Narteks ateşi taşıyan bir bitkidir ki ‘kitap’a benzer ‘insan’a da”…

 “Arada Şiir Varsa…”

 “Bir gün Behçet Necatigil’in bir kitabını buldum, imzalı. “Arada şiir varsa güzelleşir yaşamak..” diye imzalanmış. Tüm şiirlerini taradım, hiçbirinde böyle bir dize yok. Böylece başladı imzalı birinci baskı kitap toplama fikri. Bu fikir, ardından bir kitap müzesi fikrine dönüştü. Şimdi yaklaşık olarak dört yüz bin kitaplık bir arşivim var. Bunların yaklaşık altmış bini imzalı birinci baskı kitaplar. Nâzım Hikmet, Neruda, Oğuz Atay, Kafka, Sartre, Camus, Orhan Kemal, Tanpınar, Halid Ziya, Edip Cansever, Tomris Uyar, Bilge Karasu gibi pek çok yazarın imzalı kitapları var. Bu kitaplar iki evde üst üste yığılmış bir şekilde beklemek zorundalar. Yer yok! Zaman zaman bazı bankalar, yayınevleri bunları satın almak istediler, kimileri kendi isimleri altından bir müze için yer vermeyi teklif ettiler ama kabul etmedim. Ben istiyorum ki hiç kimseye ait olmayan bir müze olsun. Müzenin girişine asacağım teşekkür tabelasında yazacak yazı bile hazır. Kitaplarım ve ben bekliyoruz. Bu bekleyişi Jacques Prevert’in bir şiirine benzetiyorum… Adı: “Bir Kuşun Resmini Yapmak İçin”

“Önce bir kafes resmi yaparsın/ Kapısı açık bir kafes
Sonra kuş için/ Bir şey çizersin içine/ Sevimli bir şey
Yalın bir şey /Güzel bir şey/ Yararlı bir şey
Sonra götürür bir ağaca/ Asarsın bu resmi/ Bir bahçede
Bir koruda/ Ya da bir ormanda / Saklanır beklersin ağacın arkasında
Ses çıkarmaz/ Kımıldamazsın / Kuş bazen çabuk gelir
Ama uzun yıllar bekleyebilir de / Karar vermezden önce
Yılmayacaksın/ Bekleyeceksin/ Yıllarca bekleyeceksin gerekirse
Resmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü /
Kuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin / Geleceği olup da geldi mi kuş
Çıt çıkarma yok / Kafese girmesini beklersin
Girdi mi kafese fırçanla / Usulcacık kapısını kaparsın
Sonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden
Bütün kafes tellerini teker teker silersin
Yerine bir ağaç resmi yaparsın
Dallarının en güzeline kondurursun kuşu / Tabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın
Ne yellerin serinliğini / Ne de yaz sıcağındaki böcek seslerini
Otlar arasında. / Sonra beklersin ötsün diye kuş
Ötmezse kötü / Resim kötü demektir / Öterse iyi olduğunun resmidir
İmzanı atabilirsin artık / Bir tüy koparırsın usulca
Kuşun kanadından / Ve yazarsın adını resmin bir köşesine.”

Sabahattin Eyuboğlu, muhteşem çevirmiş şiiri. Bizim durumumuz da buna benziyor biraz. “Kuşlar” hazır, kafesin tellerini de sildim tek tek, kuşun bir tüyüne zarar vermeden, her şey hazır bekliyoruz -yanmış kuşun ötmesini de-…”

“Aramızdaki Şey”

Birkaç yıl önce Aslıhan Pasajı’nda birkaç kitap  ararken tanıştık; Sıtkı Hocayla, Narteks Sahaf’la ve kitap müzesi fikri ile… Ardından ‘kitap’ın kitaptan fazlası olduğu konusundaki ortaklığımızla bağlandık, büyük bir dostlukla birbirimize. Neler yapabileceğimizi düşündük ardından, yapabileceğimiz şey sadece bu fikrin insanlar tarafından öğrenilmesini sağlamaktı.  Bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu yüzden Sıtkı Altuner’in izniyle bu sayfayı oluşturmayı düşündük. İsteğimizi hayata bir adım daha yaklaştırmak için belki…

BURCU ŞAHİN & ASLAN ERDEM

 

Ayrıca bkz: https://www.facebook.com/notes/narteks-sahaf/narteks-sahaf-ve-kitap-m%C3%BCzesi/110432059058007

Narteks Sahaf:
https://www.facebook.com/profile.php?id=100002736403146

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
04
2011
0

“160. Kilometre” filan…

25 Temmuz 2011’de, “hızlı olmak” nedenselliğinin sonucunda sıkı dostlarımdan biri vefat etti. Ben, “hız”a ve hızın kadrajvari/endüstriyel nedenselliklerine karşıyım. Tüm endüstriyel zamanların içinde frene basmak ve anları -tekrardan- yakalamak gerekir. Asıl sarsıntı 160 kilometreyle giderken, köküne kadar frene basabilmektedir. EVVEL’in bilincinde bilinçlenmektir bu… Frene basmak eyleminin fiziksel yükü, mevcut hızların toplamına benim varlığımın/bedenimin ve frene basışımın yükü kadar “hız” ekler. Örneğin eski bir kitabı okumak, bir imgelemi tasavvur etmek, bin yıllık bir şiirin ilk dizesini kavramak bu frene basış duygusuna/duygudurumuna/eylemine benzer… Benzerdir.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar 

Hamiş: “Değişmez künklükte feodal” bir kafayla endüstriyel mezbahalara paydaşlaşmaya/yandaşlaşmaya çalışan tüm kifayetsiz muhterislere armağan olsun bu metin…

Eki
03
2011
0

“Bu Sevda Bitmez!” çünkü…

“Bu Sevda Bitmez!” sözünün yüklendiği “kalb ve vicdan” yolunu hissetmek için birçok neden vardır, tribünlerde, Kadıköy’de, her yerde… Bazılarını aşağıda paylaşalım:

https://papazincayiri.blogspot.com/2011/10/ahmet-altana-ack-mektup.html

https://video.mynet.com/sporhbr/Fenerbahce-taraftari-onu-konusuyor/1336839/

https://www.youtube.com/watch?v=Q7ivej6k5cs

https://geronimonunyeri.blogspot.com/2011/10/dort-dort-iki.html

https://www.youtube.com/watch?v=1YXGM6XiN5g

https://evvel.org/2011-2012-sezonu-hakliyiz-kazanacagiz


Santrfor Yaşar Yalçınpınar (1914-1998)

 büyükamcamdan babama
babamdan bana
benden de evlâdıma
mirastır bu sevda!

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
29
2011
1

Ön-Hazırlık: “Okumalar, okumalar, okumalar…” (29/9/2011)

E V V E L’in sahici dostları ve sıkı takipçileri,

Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne ve söz konusu tipolojinin enstrümanlarına karşı verdiğimiz mücadelenin önümüzdeki dönemde (Eylül 2011-Haziran 2012) çetinleşeceği haberini, 26 Eylül 2011 tarihinde E V V E L Fanzin sayfalarından ve sosyal medya platformlarından “herkese” duyurduk. (Bkz: https://evvel.org/yerden-goge-kadar-duyurulur-basliyoruz)

Geçtiğimiz on yılda peydahlanan yayıncılık ve edebiyat istismarlarına -haysiyetsizliğe, hilebazlığa, fetbazlığa, liyakatsızlığa, muhterisliğe, editör olmayan editörlere, şair olmayan şairlere, ödül olmayan ödüllere, dergi olmayan dergilere, yayınevi olmayan yayınevlerine- karşı çıkarak oluşturduğumuz cephede kendimizi içeriksel, eylemsel ve hukuksal açıdan “yerden göğe kadar haklı” gördüğümüzü, sahici edebiyatın ve sıkı şiirin savunusunda sonuna kadar mücadele edeceğimizi açıkça bildirdik. Önümüzdeki dönemde, Yeni Sinsiyet kavramı etrafında çeteleşenleri ve işbu çetenin icra ettiği hileleri, sahtekârlıkları, yayıncılık istismarlarını yaşanan olaylarla, belgelerle, sorularla, kavramlarla, analizlerle ve hepsinden önemlisi “isimleriyle” birlikte ifşa edeceğiz.

Bugüne kadar “Yeni Sinsiyet” üzerine yazdığım yazılarda kavramsal açıklamalara, çıkarımlara ve mevcut kötücül ortamın bilişsel ayrıntılarına yer vererek “Yeni Sinsiyet” başlığının çerçevesini işaret etmeye çalıştım. Şiir-şair-editör-yayınevi ilişkilerindeki hilelerin ve sahtekârlıkların ayrıntılarını, taraflarını, çeşitli yazışmaları, kurumları, belgeleri ve isimleri ifşa etmeyi pek düşünmedim. Ancak, bugünkü merhalenin geleceği biçimlendirişindeki ciddiyet, Yeni Sinsiyet çetesinin muhterisliği ve sergilenen haysiyetsiz tavırlar fikrimi (iyi niyetimi) değiştirdi. Önümüzdeki dönemde tüm arkaplanıyla birlikte işbu çetenin mensuplarının isimlerini, yaşanan olayların tarihlerini, taraflarını ve belgelerini, tanıklıklarını ve tavırlarını “ateşli bir sabır” eşliğinde, üşenmeden, tek tek ifşa edeceğiz.

Söz konusu ifşaat ve içerdiği tartışmalar, tanıklıklar, ayrıntılar, analizler, belgeler -yani her şey- “DAVALI” adını verdiğimiz E V V E L Fanzin başlığının altında derli toplu olarak yer alacak ve gelişmeler doğrultusunda sürekli güncellenecek. DAVALI başlığına her daim şu adresten ulaşabilirsiniz:

https://evvel.org/ilgi/davali

Yeni Sinsiyet tipolojisini, şiir ve edebiyat dünyasında yaşanan olayları, hileleri, aktörleri, ilişkileri ve bunlara karşı 2006 yılından beri verdiğimiz mücadelenin ayrıntılarını (yani önümüzdeki aylarda gerçekleştireceğimiz ifşaatı) doğru bir şekilde kavrayabilmeniz ve anlamladırmanız amacıyla bazı yazıları bir “Ön-Hazırlık” şeklinde okumanız çok faydalı olacaktır. Bu yazıları -kronolojik olarak- aşağıda dikkatinize sunuyorum:

İLK/TEPKİSEL YAZILAR (2008-2010)

1/ “Editörcülük Oynamak”
Şubat 2008, S Gazetesi(gaSte), Sayı:111
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i15.html

2/ “Damperli Ödül Furyası ve Saygınlık Cukkalamak”
Mayıs 2008, S Gazetesi(gaSte), Sayı:113
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i17.html

3/ “Şaircilik, Yazarcılık Oynayanlar ile Oynamayanlar”
Ağustos 2008, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i19.html

4/ “Yıllık Geyiği”
Mart 2010, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i20.html

 

YENİ SİNSİYET ÜZERİNE KAVRAMSAL YAZILAR (2010-…)

1/ “Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları”
12 Nisan 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i21.html

2/ “Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin ‘Biz’ Söylemi ve Retorik Arsızlığı”
26 Eylül 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i22.html

3/ “Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı”
Ocak 2011, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i23.html

4/ “Yerli Edebiyat Üzerine…”
Mart 2011, Karga Mecmua
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/k23.html

 

ÖZGEÇMİŞLER (…-2011)

1/ “Özgeçmiş”
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/d1.html

2/ “Edebiyat Geçmişime Baykuş Bakışı”
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/baykusbakisi.html

Haysiyetimiz ve “insan” oluşumuz, bizim en sahici gücümüzdür. Bana (bendenize) ne olursa olsun, başıma ne gelirse gelsin E V V E L’e duyduğunuz inancı, hakikat yolundaki kalb ve vicdan duruşunuzu “gözünüz gibi” korumanızı diliyorum.

Hepinizi hakikatin gönül ateşiyle, yani “ateşli bir sabırla” selamlıyorum.
Sahicilikle…

Zafer Yalçınpınar
29 Eylül 2011 / İstanbul

zaferyal@gmail.com
www.evvel.org
www.zaferyalcinpinar.com

Eyl
28
2011
1

Yerden göğe kadar duyurulur: “BAŞLIYORUZ!” (26/9/2011)

 

E V V E L’in sahici dostları ve sıkı takipçileri,

Bildiğiniz gibi 2006 yılının son aylarından beri “Yeni Sinsiyet” adını verdiğimiz bir tipolojiyle mücadele ediyoruz. Bu mücadele zaman zaman kişisel boyutlara indirgenmişse de aslında -parçaları/kişileri birleştirdiğinizde ve ayrıntıları dikkatlice incelediğinizde, görürsünüz ki- hakikat, sıkı şiir ve imgelemin özgürleşmesi yolundaki bir “kalb ile vicdan” mücadelesidir. Hangi vicdansız çeteye ve bu çetenin mutat zevatlarına, alçaklıklara karşı olduğumuz da tüm edebiyat ve sanat ortamınca (ortalığınca) biliniyor. Sözkonusu çetenin menfaatleri doğrultusunda biçimlendirdiği “Antoloji”, “Şiir Yarışması ve Edebiyat Ödülleri”, “Jüricilik”, “İçsiz ve Temelsiz Edebiyat/Sanat Etkinlikleri”, “Yayıncılık İstismarları”, “Turizm Faaliyetleri” ve “Üleştirmenlik” gibi enstrümanlarıyla da mücadele içindeyiz. Her fırsatta ve mekânda bağıra bağıra söyledik; “haysiyetsizliğe, hilebazlığa, fetbazlığa, liyakatsızlığa, muhterisliğe, editör olmayan editörlere, şair olmayan şairlere, ödül olmayan ödüllere, dergi olmayan dergilere, yayınevi olmayan yayınevlerine ve bunların “Yeni Sinsiyet” doğrultusundaki kullanımlarına, kısacası cehalete ve cehaletin amaçladığı melanet ortamına karşıyız!” Tüm bunlara “insanlık” adına karşıyız!

“İnsandan çok eşyaya benzeyen” ve “duvar saatleri gibi ahmak” olan bu çeteye karşı verdiğimiz mücadele, önümüzdeki dönemde (Eylül 2011-Haziran 2012 arasında) daha da çetinleşecek. Bu kapsamda, E V V E L Fanzin olarak gereken teknik tedbirleri aldık. Bilgilerimizi, verilerimizi, belgelerimizi ve arşivimizi, düzenledik, teknik becerilerimizi ve imkânlarımızı yeniledik. Kalb ve vicdan yoluna inanmayan “yalancı dostları” ve “kifayetsiz muhterisleri” etrafımızdan uzaklaştırdık. İçeriksel, eylemsel ve hukuksal olarak kendimizi bu mücadelede “yerden göğe kadar haklı” görüyoruz. Hakkımızı savunmak için de tüm varlığımızı (neyimiz, kimimiz varsa onu) ortaya koyarak savaşacağız.

Önümüzdeki dönemde hukuksal, kuramsal ve eylemsel olarak yeni dosyalar açacağız, yeni sorular soracağız, herkesi şaşkınlık içinde bırakacak ve sahte kanaatleri yıkacak ifşaatlarda bulunacağız. Her merciiye ve mertebeye bu ifşaatları taşıyacağız, ileteceğiz, edebiyat ortamındaki gölge oyunlarını, mevcut aktörlerin kim olduğunu ve ne yaptıklarını teker teker, sabırla anlatacağız. Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin yayıncılık dünyasında ve edebiyat ortamında çevirdiği sahtekârlıkları, pazarlıkları, fetbazlıkları, kirli ilişkiler ile üçkâğıtçılıkları, belgeler ve derinlemesine yorumlar aracılığıyla ifşa edeceğiz.

Ustam Oruç Aruoba’nın şu sözleri yaşamımın ve mücadelemin şiarı olmuştur:

“Yaşamın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmağa çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de)savaşmakla geçecek. –Bu yüzden de, ulaşman gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur:
Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken düzeyin altında kalman…
Ama savaşacaksın, gene de: sonuç her iki durumda da aynı olmayacak mı zaten – sen, zaten, ulaşman gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? –Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen) geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın –bu da boşuna olmayacak.”
(Oruç Aruoba, “De Ki İşte”, Metis Yayınları, 2001, s.44)

Haysiyetimiz ve “insan” oluşumuz, bizim en sahici gücümüzdür. Bana (bendenize) ne olursa olsun, başıma ne gelirse gelsin E V V E L’e duyduğunuz inancı, hakikat yolundaki kalb ve vicdan duruşunuzu “gözünüz gibi” korumanızı diliyorum.

Hepinizi hakikatin gönül ateşiyle, yani “ateşli bir sabırla” selamlıyorum.

Sahicilikle

Zafer Yalçınpınar
26 Eylül 2011 / İstanbul

 

Önemli Not: Aşağıdaki adreslerde yer alan başlıkları, yazıları ve belgeleri dikkatlice incelemeniz, 2006 yılından bu yana verdiğimiz mücadelenin ayrıntılarını kavramanız ve hangi tipolojiyle, ne boyutta mücadele ettiğimizi anlamanız açısından çok önemlidir;

1-Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları
2-Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin “Biz” Söylemi ve Retorik Arsızlığı
3-Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı
4-https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir
5-https://evvel.org/ilgi/lobut

 

Eyl
25
2011
0

EVVEL’DEN TEKNİK DEĞİŞİKLİKLER

Sıkı dostum ve kardeşim Vedat Kamer’in yardımıyla aşağıdaki teknik değişiklikleri gerçekleştirdik:

1-E V V E L, hizmet aldığı sunucuyu ve hosting firmasını değiştirdi. Böylelikle daha hızlı ve güvenilir bir mekâna taşındık.

2-Bugünden itibaren E V V E L’e ulaşabileceğiniz web sitesi adresi; https://www.evvel.org
(Not: Eski bağlantı adreslerine yönlendirme sağlandı. Tüm eski bağlantı adreslerimiz de şıkır şıkır çalışıyor. Böylelikle zerre kadar bilgi, belge, veri ya da bunlara erişim kaybı yaşamadık.)

3-Zafer Yalçınpınar’ın kişisel web sitesine ulaşabileceğiniz adres de değişti. Artık Zafer Yalçınpınar’ın kişisel web sitesine https://www.zaferyalcinpinar.com adresinden ulaşabilirsiniz. (Önceki maddede bahsettiğim teknik yönlendirmeler bu site için de geçerli kılındı. Zerre kadar bilgi, belge, veri ya da bunlara erişim kaybı yaşamadık.)

Tüm E V V E L  takipçilerine hayırlı ve uğurlu olsun.

Sahicilikle
Zy

Eyl
21
2011
0

Hakan Kamışoğlu’nun Anatomi Atlası

Hakan Kamışoğlu, 90’ların ortasından bu yana  Polikinik Dilemma kapsamındaki çalışmalarını, sergilerini ve eserlerini takip ettiğimiz sıkı bir Evvel Fanzin dostu… Bu tanışıklığın yanı sıra 491‘e de ilk sayılarından beri destek veriyor, yazıyor, çiziyor, imliyor… Geçenlerde,  Swankmajer’in yaklaşımını ve tekniğini anımsatan sıkı bir video çalışmasını bizlerle paylaştı. Kamışoğlu’nun “yapıbozum/söküm ve yeniden yapılanma” öğelerini imlediği “Anatomi Atlası” adlı dijital kolajına https://zaferyalcinpinar.com/anatlasi.mp4 adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
21
2011
0

Sıkı Bir Maksat: “EXDERGİ”

Exdergi ve taifesi için ne desem az… Sezar’ın hakkını Sezar’a, Spartaküs’ün hakkını da Spartaküs’e teslim etmek gerekiyor; son zamanlarda bu kadar heyecanla okuduğum ve takip ettiğim, içerik ve tasarım güzeli bir dergi -hatta, tabiî ya- yeni bir yayıncılık türü/kafası olmamıştı. Exdergi taifesinin işaret ettiği sıkı maksat, hem içerik hem de teknik olarak “mihenk taşı” sayılabilecek bir töz ve uzgörü ihtiva ediyor. Exdergi ve taifesi için “Şahane yahu, yürüyün be, kim tutar sizi!” demek geliyor içimden… (Bu coşkulu duyguduruma -inanın ki- ne zamandır kapılmamıştım.)

Ayrıca, Exdergi’nin 3. sayısı Oyun Güzel Eki’yle birlikte yayımlanmış. “Oyun Güzel Eki”ne ilişkin olarak bir iki noktayı özellikle vurgulamak gerekiyor; Exdergi taifesi, söz konusu Oyun Güzel Eki’ni oluştururken 1985 yılında yayımlanan “Mor Köpük” adlı felsefe dergisinin Oyun Özel Sayısı’ndan esinlenmiş. Böylelikle ortaya son yılların en zekice projesi ile “oyun irdelemesi”nin felsefi atraksiyonlarından/salınımlarından oluşan -tam da arşivlik- bir eser çıkmış. Bu bağlamda önce Ali Rıza Esin’i, sonra da Exdergi ve taifesini yerden göğe kadar tebrik ediyorum. 

Z. Yalçınpınar / 20 Eylül 2011

Hamiş: Exdergi’nin üçüncü sayısına ve Oyun Güzel Eki’ne şu adresten ulaşabilirsiniz:  https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-3/

2. Hamiş: Söz, Mor Köpük Dergisi’nden açılmışken, Evvel Fanzin kapsamında yayımladığımız bazı Oruç Aruoba ilgilerine de işaret etmek gerekiyor. Mor Köpük Dergisi’nde yayımlanan bazı Oruç Aruoba yazılarına şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6812

Eyl
19
2011
0

Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı

Bugün, Nâzım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı” adlı kitabını koleksiyonuma katabilmenin coşkusunu yaşıyorum. “Yeni Kitabcı” adlı kitabevinden 1936’da yayımlanan bu edisyonun kapak tasarımını Ali Suavi Sonar gerçekleştirmiş. Kitabın içinde Suavi Sonar imzalı bir  “Genç Nâzım Hikmet” portresi de bulunuyor…

Kitabı bana ulaştıran sıkı sahaf Korhan Akman‘a (İkarus Sahaf’a) ne kadar teşekkür etsem azdır. (Sıkı sahaf Korhan Akman, ayrıca, Cahit Sıtkı Tarancı’ya ait çok önemli efemeraları ve belgeleri de bana ulaştırdı. Önümüzdeki günlerde bu önemli efemeraları ayrıntılarıyla birlikte  Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.) Zy

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz. “İmzalı” ilgiler ise https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinde bulunuyor.

Eyl
18
2011
0

Sait Faik için Yeditepe Dergisi (1 Haziran 1954)

Sait Faik’in vefatının ardından Hüsamettin Bozok yönetimindeki Yeditepe Dergisi, 1 Haziran 1954 tarihli 62. sayısını Sait Faik’e ayırmış. Dergide ilginç bulduğum bazı kupürleri-örneğin Zahir Güvemli’nin Sait Faik’e ilişkin anılarını- yukarıda paylaştım.  Bunların dışında, Ercüment Tuncalp tarafından kaleme alınmış olan “Sait Faik ve Sürrealizm” başlıklı yazı, gözüme çarptı. İşbu yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/saitfaiksurrealizm.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sait Faik” ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=sait-faik adresinden, “Yeditepe Dergisi” ilgilerine ise https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=yeditepe-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
11
2011
0

Oruç Aruoba ve “Mor Köpük” Felsefe Dergisi

Bence, felsefi metinlerin ve yaşamsal tözün -böylesi sıkılığın- “Tüziad ya da Müziad” gibi kan emici sponsorlar veya ezilenlerin pedagojisini kendine retorik edinen şebekeci editörler ile liseleşmiş üniversitelerdeki geyikler olmaksızın yayınlanabildiğinin en önemli kanıtlarından birisi de 80’lerde çıkan “Mor Köpük” adlı dergidir.

Ustam Oruç Aruoba’nın kaleme aldığı,  “Mor Köpük” adlı felsefe dergisinde yayımlanan ve benim için “yaşamsal” önemi bulunan iki metni aşağıda paylaşıyorum:

İnsanın Kavram Bağlamları
Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:5-6 (Oyun Özel Sayısı), 1985
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/insaninkavrambaglamlari.jpg

Kierkegaard’ın İbrahim Öyküsü
Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:2, 1984
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/kierkegaardveibrahim.jpg

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Oruç Aruoba ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
11
2011
1

E v v e l (Fanzin) ve Boğaziçi Kitap Günleri

E V V E L, 15-21 Eylül 2011’de, İstanbul Kongre Merkezi’nde (Harbiye) gerçekleştirilecek olan Boğaziçi Kitap Günleri‘ne katılacak. İkincisi düzenlenen Boğaziçi Kitap Günleri’ni, sohbet edebileceğimiz, yüzyüze görüşebileceğimiz ve İstanbul’un kalbinde/kalbiyle soluklanan ferah bir mekân olarak tahayyül ediyorum.

Boğaziçi Kitap Günleri’nde standımıza uğramanızı, sizlerle tanışmayı, “özgür neşriyat” ve “imgelemin özgürleşmesi” kapsamında hem içerik hem de teknik olarak birlikte fikir üretmeyi, uzgörü geliştirmeyi, bildiklerimizi, izlenimlerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmayı, böylesi bir aktarımı çok önemsiyorum.
Umuyorum da…

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar

E v v e l (Fanzin) ve Boğaziçi Kitap Günleri
Facebook Etkinlik Bağlantısı:

https://www.facebook.com/event.php?eid=201210123277854

1. Hamiş: Gelene “git” demem, gidene de “kal” demem. Sonuçta, herkesi bekliyorum.

2. Hamiş: Boğaziçi Kitap Günleri’nin ilkine de katılmıştık.
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=bogazici+kitap+fuari

Eyl
10
2011
0

Octavio Paz Şiirlerinde Taş ve Su İmgelemi (Elsa Dehennin)

“Düşler” Dergisi’nin Eylül 1992 tarihli 5. sayısında Octavio Paz’a üzerine bir inceleme yazısı yayımlanmış… “Octavio Paz Şiirlerinde Taş ve Su İmgelemi” başlıklı incelemenin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/octaviopazsiirinde.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
07
2011
0

Oruç Aruoba’nın H. Hesse ve F. Kafka Çevirileri

“Yazko Çeviri” adlı derginin Ocak-Şubat 1982 tarihli 4. sayısını sıkı sahaf Celal Gözütok’un Kadıköy-Kafkas Pasajı’ndaki yeni ve geniş mekânında buldum. Yazko Çeviri 4. sayısında bir “Antonin Artaud” özel bölümü icra etmiş. (Önümüzdeki günlerde bu özel bölümden bazı yazıları Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.) Ayrıca, dergide Aruoba’nın çevirileri de yer alıyor… Hermann  Hesse’nin “Dilegeliyor Yeni Yaşam” adlı anlatı-düşünüsü ve Franz Kafka’nın üç kısa öyküsünü içeren bu çevirilerde, Aruoba’nın çeviri notu olarak sunduğu bilgiler çok ilgi çekici ve önemli… Çevirilerin -çeviri notlarıyla birlikte- tam metinlerine aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz:

Hermann Hesse/ “INCIPIT VITA NOVA”
https://zaferyalcinpinar.com/vitanovahesse.jpg

Franz Kafka/ Komşu Köy, İmparatordan Bir Haber, Aile Babasının Kaygısı
https://zaferyalcinpinar.com/kafkaoyku.jpg

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Oruç Aruoba ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
05
2011
0

Philosophische Untersuchungen: “Dil-Oyunları ve Felsefe Üzerine…” (Ludwig Wittgenstein) / Çev: Oruç Aruoba

(…)
103. İdeal, düşüncelerimizde, sarsılmaz bir biçimde oturmuş duruyor. Onun dışına çıkamazsın. Hep geri dönmek zorundasın. Dışarısı diye birşey yok; dışarıda yaşanabilecek bir hava yok. —Nereden geliyor bu? İde, gözlükler gibi burnumuzun üstüne takılı duruyor, ve neye baksak, onun içinden görüyoruz. Hiç aklımıza gelmiyor, onu çıkarmak.

104. Kişi, tasarımlama tarzında bulunan birşeyi, şeyin kendisine yüklemektedir. Bizi etkileyen bir karşılaştırma olanağını, en üst düzeyde genel olan bir olgu durumunun algısı sayıyoruz.

105. Bu düzeni, ideali, gerçek dilde bulmamız gerektiğine inanınca, şimdi de alışılmış yaşamda “tümce”, “sözcük”, “im” denen şeylerden hoşnut olmamağa başlarız.
Mantığın ele aldığı tümce, sözcük, saf ve keskinkes birşey olmalıdır. Ve şimdi de sahici imin neliği üzerine kafa patlatırız. —Acaba bu, imin tasarımı mıdır? Yoksa şu andaki tasarım mıdır?

106. Burada güçtür artık, sanki, kafayı suyun üstünde tutmak,— gündelik düşüncelerin yöneldiği  şeylere bağlı kalmamız gerektiğini görmek, ve bizi, elimizdeki araçlarla hiçbir biçimde betimleyemeyeceğimiz en uç incelikleri betimlemek zorunda hissettiğimiz bir yere götüren yanıltıcı yola sapmamak. Bize, yırtılmış bir örümcek ağını ellerimizle düzene sokmak zorundaymışız gibi gelir.
(…)

Ludwig Wittgenstein
“Felsefe Soruşturmaları (Philosophische Untersuchungen)” adlı kitabından…
Çeviren: Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:5-6 (Oyun Özel Sayısı), 1985, s. 47

Hamiş: 1985 yılında, ustam Oruç Aruoba,  Mor Köpük Felsefe Dergisi’nin “Oyun Özel Sayısı” için Wittgenstein’ın Felsefe Soruşturmaları(Philosophische Untersuchungen) adlı kitabından bazı bölümler seçmiş ve çevirmiş. Aruoba’nın “Dil-Oyunları ve Felsefe Üzerine…” başlığını uygun gördüğü bu 14 sayfalık çeviriye https://zaferyalcinpinar.com/diloyunlarifelsefe.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (4 mb.)

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ludwig Wittgenstein ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com