Oca
11
2012
0

Onat Kutlar’ı saygıyla anıyoruz…

11 Ocak 1995’te kaybettiğimiz Onat Kutlar’ı saygıyla anıyoruz…

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan ONAT KUTLAR ilgilerinin tümüne https://evvel.org/?s=onat+kutlar adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir Şiirin Gelişi

İlmekler atar
günlerin yatay rüzgârlarına
bir yağmur başlangıcı gibi belirsiz.

Uzakta boşanan bir yayın, açık havada
çınlayan çekiç seslerinin ve bir omuza
yaslanmış ağlayan güzel bir yüzün
parmak uçlarıyla gelir, yaklaşır.

Nedensiz bir kıra çıkma isteği
ya da çok eski bir kitabı yeniden okumak.
(…)

Onat Kutlar

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Onat Kular ilgilerinin tümüne https://evvel.org/?s=onat+kutlar adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
11
2012
0

Buluntu: “Yeni Sesler, Çatlak” (Ece Ayhan)

Enteresan mevzularla ilgilenen Futuristika! taifesi, 12 Temmuz 2011’de Ece Ayhan’ı anmak amacıyla yayımladığım Yarım Ağızlı Bir Eceoğrafya listesini incelemiş ve çok önemli bir buluntuyu tarihe, insanlık tarihine not düşmüş;

Ece Ayhan’ın 2000 yılında Öküz Dergisi’nde kaleme aldığı “Yeni Sesler, Çatlak” başlıklı yazısının tam metnine https://www.futuristika.org/trend/komplo/ece-ayhan-yeni-sesler-catlak/ adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

2.Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan Web Sitesi’ne ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
10
2012
0

948: Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu Sergisinden İzlenimler

“Fikirler” dergisinin 1948’de yayımlanan 10. sayısında ilginç bir yazıya rastladım:  O yıllardaki bir serginin izlenimleri ışığında Rıza Hiti tarafından kaleme alınan bu yazıda, Eren Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resim tekniğine ve bazı eserlerine ilişkin önemli bulgular yer alıyor. Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eyuboglu1948.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
09
2012
0

Aydedim Sahaf

Yelken Dergisi, Sayı:33, 1964
Kapak Deseni: Eren Eyüboğlu

Kadıköy Sahaflar Çarşısı’nda (Moda Sineması Kafkas Pasajı’nda) yer alan Aydedim Sahaf ve Derya Aydedim’le, tezgâhında satışa sunduğu “Yelken” dergileri sayesinde tanıştık. İki ay önce açılan Aydedim Sahaf’ın dükkânı, edebiyat, şiir -özellikle de 1955-75 baskısı eserler- kapsamında çok kuvvetli ve geniş bir arşiv ihtiva ediyor. Şiir, edebiyat  ve edebiyat dergisi heveskârlarının tümüne -geç kalmadan, ivedilikle- Aydedim Sahaf’a uğramayı, Derya Bey’le tanışmayı ve sözkonusu sıkı rafları incelemeyi “şiddetle” tavsiye ediyorum.  (Zy)

 

Aydedim Sahaf’ın İletişim Bilgileri:
daydedim@gmail.com
0 533 033 70 64

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Kadıköy ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
08
2012
0

Video: “En sonunda mihenk taşı olarak kendini koyacaksın” (Ece Ayhan)

“KGYapım” adlı firma TRT Türk’te yayımlanan “Notlar” adlı programda Ece Ayhan’dan “Notlar” düşmüş ve daha önce hiç görmediğim, duymadığım bir video kaydından alıntılar gerçekleştirmiş… Ece Ayhan, şiirinin ve hayatının varoluşunu tanımlayan “radde”sinden şöyle diyor:

(…) Şiir konusunda da  hayat konusunda da -aslında- başkalarının söylediğine bakmayacaksın. En sonunda mihenk taşı olarak kendini koyacaksın ortaya. (…)

Hamiş: Videoyu https://zaferyalcinpinar.com/eceayhannotlar.flv adresinden arşivleyebilirsiniz.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

3. Hamiş: Ece Ayhan’a ilişkin çeşitli efemeraların yer aldığı “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
08
2012
0

Sait Faik çevrilebilir mi?

Turgut Atasoy ve Nihat Karaveli tarafından yayımlanan  İstanbul Dergisi’nin Şubat 1955 yılında yayımlanan 2. sayısında “Sait Faik çevrilebilir mi?” başlıklı bir inceleme yazısı yer almış. Taner Baybars tarafından kaleme alınan yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/saitfaikceviri.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Sait Faik ilgilerinin tümü https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinde bulunmaktadır.

Oca
06
2012
0

exdergi: 5

Sıkı bir maksatla yola çıkan exdergi, 5. sayısına ulaştı.
Derginin “ar diretmeni” Ali Rıza Esin’e ve tüm taifeye selâm olsun…

Bkz: https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-5/

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan PDF ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
04
2012
0

Söyleşi: “İkametgâh Kadıköy” üzerine…

Karga Taifesi’nden Tayfun Polat’la “İkametgâh Kadıköy” projesinin kapsamı ve Kadıköy’ün yenilenen, yeniden biçimlenen sanatsal aurası üzerine söyleştik…

Zafer Yalçınpınar: “İkametgâh Kadıköy” projesinin temel söylemi “Birlikte ve Bağımsız” olmak… Birçok dar kafalının “çelişkili” olarak görebileceği bu duygudurumun yaşamsal karşılığını, gizil gerçeğini merak ediyorum… Bunca yıldır Kadıköy’desin, “Kadıköy kafası” ya da “Kadıköy sound” dediğimiz şeyi nasıl tanımlıyorsun?

Tayfun Polat: “Birlikte ve Bağımsız” ile dikkat çekmeye çalıştığımız iki ana unsur var. Birincisi; bu işi birlikte kotaran 5 bağımsız sanat inisiyatifi (Asfalt Art Gallery, Hush Gallery, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi, KargART ve Piha Kolektif) ile destekçi kurumlar Arka Oda, Dunia ve Müzik Hayvanı’nın her birinin kendi coğrafyasında, kendi karakterlerinde iş üretmesi. Bu etkinliği birlikte düzenliyoruz ancak her kurum içeriğe katkısını kendi belirledi. Tabii ki bir eşgüdüm var. Çünkü çakışmalar kaçınılmaz. Söz gelimi Kadıköylü sanatçıların yer alacağı bir sergi düzenlerken 5 ana mekanın çıkarttığı sanatçı listelerinin ortak isimler içermesi gibi. “İkametgâh Kadıköy” oluşumunda yer alan tüm oluşumların iş üretmekten tutun, içerik seçimini ve sunumuna, hatta işletme mantığına kadar farklılıkları var. Biz bütün bu farklılıkları koruyarak “birlikte” üretmenin altını çizmek istiyoruz. İkinci etken de Kadıköy’deki kolektif üretime dikkat çekmek. Son dönemde gerçekleşen karma sergilerde ya da özellikle 2000’li yıllarda Kadıköy’den çıkan müzik gruplarında bu kolektivite fazlasıyla dikkat çeken bir özellik. Biz burada birlikte üretiyoruz. Birbirimizin işlerine el veriyoruz. Destek oluyoruz. Yardımlaşıyoruz. Kolektif üretim Kadıköy’e özgü bir durum değil elbet, ancak burada üretilen işlerin büyük çoğunluğuna nüfuz etmiş, seçilmeden, kendi doğalında olan bir çalışma biçimi.

Halimden Konan Anlar isimli son dönem Kadıköylü gruplardan birinin “Sergüzeşt-i Kadıköy” isimli bir şarkısında “Kadıköy kafası kocaman,” diye bir söz var. Şarkının sözleri aslında Kadıköylülüğü çok güzel anlatıyor, tiye alıyor. Ama bu “kocaman” kafa, son dönemde duyduğum en iyi Kadıköy güzellemesi. Çünkü Kadıköy’de küçük burjuva elit arasında dağılmış, entelektüel birikimi fazla hatta ukala, içekapanık, sahiplenmeci ve tembel bir kitle var. Bu kitlenin de en azından son 5 yıldır “karşı”ya ihtiyacı yok. Bu Kadıköy’ün farkında olmayı da yanında getiriyor. “Kadıköy Kafası”, aslında farkında olmak. Kadıköy’e sahip çıkmak.

“Kadıköy Sound”a gelince, terimi uyduran Cenk Taner ve Demirhan Baylan’ın da ifade ettiği gibi, tamamen bir şaka, ’90’ların başında memlekete geç de olsa girmiş Manchester Sound, Seattle Sound gibi müzikal türlerden yola çıkarak uydurulmuş bir şaka. Yani böyle bir şey yok. “Kadıköy Sound” isminde Kadıköy’de tek bir etkinlik düzenlenmiştir; Cenk Taner, Demirhan Baylan ve Kaan Altan’ın birlikte çaldıkları bir dinleti. Bir “yer”den, o “yer”le özdeşleşmiş ortak bir sound, müzikal ifade çıkarsa, müzik yazarları bir genellemeyle “… Sound” ifadesini yapıştırır. Şimdiye kadar Kadıköy’den, Kadıköy’le özdeşleşmiş bir sound, müzikal bir tavır çıkmamıştır. En çok Kesmeşeker’in (dolayısıyla Cenk Taner’in) şarkı sözlerindeki içtenlik ve yaşanmışlıkların Kadıköy’de gerçekleşmesi sebebiyle şarkı sözlerine yansıyan bir “Kadıköylülük” durumu vardı. Ancak Kadıköy’den son 50 yılda çıkmış müzisyenleri düşündüğümüzde, kesinlikle ortak bir müzikal ifade göremeyiz. Bunun istisnai durumları var tabii; ’90’ların ortasında Kadıköy’den çıkan Rashit, Radical Noise, Necrosis gibi hard-core / punk gruplarının ortak bir tavrı vardı. Ama bu tavır müzikal ifade anlamında değil, yaptıkları türün doğası gereğiydi. Tabii son 5 yılda Kadıköy’de müzik üretmeye başlayan Toz ve Toz, DDR, Seni Görmem İmkansız, Kutu, Motorr Moose gibi gruplar, zaten kendilerini “Kadıköy Kolektif” olarak tanımlamaları yanında (bu kolektifin dışında kalan Erkin Gören, Nico Nico, Künt gibi isimler de sayılabilir), Ses Apartmanı’nda birlikte müzik üretmeleri, birlikte takılmaları, birbirlerinin gruplarında da çalmaları nedeniyle “benzeş” bir sound, bir tavır yarattılar. Toz ve Toz’dan Gaye Su Akyol’un ifadesiyle “New Kadıköy Wave”, belki erken bir tanım. Ancak böyle giderse önümüzdeki dönemde nihayet “Kadıköy Sound”dan bahsetmek mümkün olacak. Biraz zaman daha geçmesi lazım ama.

Z.Y.: Kadıköy eksenli bir kolektif sanat projesi gerçekleştirme fikrinin sadece “mekân, ilçe” kesişiminde oluştuğunu, ateşlendiğini hiçbir zaman düşünmedim. Kadıköy’de buluşan galeriler, mekânlar, sanatçılar, katılımcılar, yani alternatif sanat platformlarının içeriksel ya da kuramsal kesişim noktası nasıl bir şeydir? Maksat nedir?

T.P.: Öncelikle, Piha Kolektif ve Hush Gallery’nin KargART’a gelip “güçlerimizi birleştirelim mi?” sorusuyla bütün bu işin başladığının altını çizmek isterim. Buradaki güçleri birleştirmek, aslında kendi yağında kavrulmaya çalışan, debelenen, ama çalışmalarını izleyiciye ulaştırmakta zorlanan bağımsız sanat oluşumlarının Kadıköy’de gerçekleştirilen etkinliklere dikkat çekmek için birlikte konuşmaya başlamasıydı. Bu konuşmalar ve fikir teatilerin sonucunda ortaya çıkan İkametgâh Kadıköy başlığı; zaten Kadıköy’e vurgu yapan, “Kadıköylü” (tırnak içinde, çünkü aslında Anadolu Yakası’nda sanat üreten herkesi kapsıyor) sanatçılara dikkat çeken bir etkinlikler dizisinin üst başlığı. Ama çıkış noktası, dediğim gibi, güçleri birleştirmek. Soruya gelince; son 10 yılda Kadıköy’de KargART’ın açılması, ardından Mtaar’ın kısa süreli varlığı, Gram’ın hayata geçirdiği serbest üretim alanı ve özellikle Kadıköylü sokak sanatçılarının bütün Kadıköy ve çevresini sanatsal sunumları için kullanmaya başlamaları, burada yeni dinamikleri yanında getirdi. Zaten Kadıköy ve çevresinde atölyelerinde iş üreten yüzlerce sanatçı var. Bu sanatçılar işlerini kültür endüstrisinin ana arteri olan Taksim, Galata, Nişantaşı gibi semtlerde sergiliyorlardı. Ancak yeni açılan galerilerle birlikte bu gerek-şart olmaktan çıktı. Özellikle kültür endüstrisinin çarklarının dışında kalmak isteyen bağımsız sanatçılar ya da yeni jenerasyon için Kadıköy’de yer alan sanat oluşumlarının, inisiyatiflerin ayrı bir anlamı var. Buradaki galeriler de varlıklarını sürdürebilmek için “galericilik” yapmak zorundalar belki, ama ben hâlâ sistemin yan yollarında gezindiklerini düşünüyorum. Kaldı ki, “galeri” olmayan oluşumlar da var. İkametgâh Kadıköy’ün bülten metninde ifade edildiği gibi, bu işe birlikle giren “…5 sanat alanı sabit sınırları özgürleştirerek yeni bir sanat yolu inşa ediyor ve bu yol üzerinden Kadıköy kimliğini soyutlaştırarak İstanbul’un sanatsal doğasına alternatif bir bakış açısı geliştirmeyi, -‘eksik parçaya köprü tutarak’- bağımsız çağdaş sanatla ilgili söylemi ve de sanatın tüm boyutlarını daha çok izleyiciyle buluşturmayı hedefliyor.” Bu maksadın ilanıyla Kadıköy’de ortaya çıkan heyecan ve hareketlenme, yaptığımız işin gerekliliğini şimdiden gösterdi bize aslında.

Z.Y.: Projede, herhangi bir sanatsal yaklaşımın ya da türün diğerlerine göre ağırlığı, baskınlığı, farklılaşması söz konusu mu? Öyleyse bunun nedeni nedir?


T.P.: İlk İkametgâh Kadıköy’de plastik sanatlar ve çağdaş sanatlar öne çıktı. Gerçekleşecek 5 sergide yüze yakın sanatçının işi sergilenecek. Bunun nedeni etkinliği düzenleyen 5 kurumun ortak çalışma alanının plastik sanatlar ve çağdaş sanatlar olması. Bu kurumlardan KargART (ve dolayısıyla Karga’nın) özellikle müzik alanında da etkinlikler gerçekleştirmesi, projenin ilk yılında müzikal performansların da yer almasına neden oldu. Ayrıca etkinlikler süresince gerçekleştirilecek paneller, söyleşiler, sunumlar, sanatçı buluşmaları ve gösterimlerle bir tartışma ortamı yaratılması amaçlanıyor.


Z.Y.:
“İkametgâh Kadıköy” önümüzdeki yıllarda da devam edecek mi? Kapsamında bir farklılık ya da değişim olacak mı?

T.P.: Amacımız etkinliği her yıl tekrar etmek ve yeni mekân kullanımları, yeni ortaklıklar ile etkinlik alanını genişletmek. Bu ilk sene arzu ettiğimiz ölçüde çeşitlilik olamadı. Ama önümüzdeki yıllarda İkametgâh Kadıköy’ün diğer sanat disiplinlerinden üretimlerin, sunumların da gerçekleştirileceği bir hale gelmesini hedefliyoruz.

Z.Y.: Projede yer alan sanat performanslarından en sıkısı hangisi olacak? Beklentini merak ediyorum…

T.P.: Sergilerde önemli isimlerin işleri yer alacak. Hem de gencecik sanatçılarla yanyana. Bu önemli bizce. Ancak kişisel olarak beni en heyecanlandıran iş, 16-1718-19 Şubat tarihlerinde KargART, Arka Oda ve Dunia’da gerçekleştirilecek ve sadece Kadıköylü müzisyenlerin sahne alacağı ufak çaplı festival. Bir de Müzik Hayvanı plak şirketi Kadife Sokak’ın ses kataloğunu oluşturuyor. Bu kataloğa da ücretsiz ulaşılabilecek.

Z.Y.: Körler Ülkesi’ndeki tüm körler adına teşekkür ederim… Her şey için…

T.P.: Hep söylerim, güneşin batışını en güzel biz körler görüyoruz. Biz teşekkür ederiz.

4 Ocak 2012

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Kadıköy ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
03
2012
0

“Çünkü şiir, her şeyden önce kendimizden başka biri olmamak için savaşır.” (İlhan Berk)

(…)
Feriha Büyükünal: Sizce dünyada şiirin önemi artıyor mu, azalıyor mu?

İlhan Berk: Bütün dünyada şiirin -öbür yazınsal türler düşünüldüğünde- yeri, özellikle de önemi söz konusu olduğunda ne artıyor ne de eksiliyor diyebilirim. Şiir her zaman dünyadaki yerini korumuştur. Bütün dünyada en az okunan yazınsal bir tür olmasına karşın, önemini hiç yitirmemiştir. Özellikle de gelişmiş ülkelerden çok, gelişmekte olan ülkeler için şiir her şeydir. (…) Bunda şaşılacak bir yön yoktur. Çünkü şiir, her şeyden önce kendimizden başka biri olmamak için savaşır; kendimizden başka biri olmaya zorlayan dünyaya karşı tek silahtır. Şiir gene: ‘Tıpkı gerçek gibi, gerçeğin kendisi gibi, hep devrimcidir.’Şiir gene bütün ulusların, bütün halkların dilidir. Hem insanların, ülkelerin, ulusların düşlere yönelik bir yanı, bir düş evreni vardır. Her ulus kendi söylemini şiirde bulur.
Yeni, gelişmekte olan ülkeler bunu daha da derinden duyar. Böylece şiir onlar için yaşama bir anlam vermek, yaşamı bulgulamak, önünü de temizlemektir. Pisliklerle savaştır. Kirlenmez çünkü şiir. Bu onun doğası gereğidir. Şiir diye de buna deriz.
(…)

“İlhan Berk İle ‘Şiirin Yeri’ Üstüne Bir Söyleşi”
Gösteri Dergisi, Ekim 1992, Sayı: 143, s.14-15

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz

Oca
01
2012
0

Buluntu: “Dünyada ne görüyorsak şiir için görsek!” (İlhan Berk, 1954)

Kaynak Dergisi’ni yayımlayan Hüseyin Avni Dökmeci‘ye İlhan Berk’in yazdığı bir mektup, İlhan Berk’in 50’li yıllardaki yenilik arayışını ve uzanmaya çalıştığı poetikayı kavramamız açısından önem ihtiva ediyor. Mektup, Kaynak Dergisi’nin Temmuz 1954 tarihli 96. sayısında yayımlanmış. Mektubun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkavnidokmeci.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
01
2012
0

Kitap: “KARGAMECMUA, 2007-2011, Müzik Yazıları”

2007-2011 yılları arasında kargamecmua‘da yayımlanan müzik yazıları kitaplaştırıldı. Karga taifesinin ilk kitabı olan “Müzik Yazıları”, G Yayın Grubu’nun “Geniş Kitaplık” serisinden yayımlanmış.

Tayfun Polat ile Utkan Çınar‘ın derlediği bu “sıkı tını”, 2012’nin ilk günlerinde tüm kitabevlerinde…

Oca
01
2012
0
Ara
25
2011
0

“Kara Çalmak” (Volkan Hacıoğlu)

Sıkı edebiyatçı Volkan Hacıoğlu, Yeni Sinsiyet‘in junior salınımlarına çeşitli lobutlar göndermiş. Volkan’a, “Şiirden” dergisinin tavrına, söylemlerine ve savunusuna sonsuz derecede katılıyorum, hepsinin yanındayım. Volkan Hacıoğlu’nun kaleme aldığı “Kara Çalmak…” başlıklı önemli lobutun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/karacalmak.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Z. Yalçınpınar

Ara
18
2011
0

Mevlâna Törenleri’nin Tiyatroya Etkisi (Prof. Dr. Metin And)

Milliyet Sanat Dergisi’nin 18 Aralık 1978 tarihli 302. sayısında yer alan “Mevlevi Sema’nın tiyatroya etkisini belgeleyen ilginç örnekler: Gürciyef ve Wilson toplulukları” başlıklı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/sema.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. İşbu benzeşimin farkına Prof. Dr. Metin And varmış ve konuyu kaleme almış… (Zy)

Ara
16
2011
0

Dipdalga, Evvel ve fanzinler üzerine…

Dipdalga ve taifesi, edebiyat alanında uzun yıllardır kimsenin cesaret edemediği türden  bir içeriği ve kapsamı yüklenmiş görünüyor… Taife, https://dipdalga.net adresinde (edebiyat ve şiir yayıncılığı üzerine sıkı bir soruşturma ve derlemle birlikte) yola çıktı. İşbu soruşturmanın, fanzinlere ve fanzin kültürüne ilişkin kısmına  “evvel.org” bağlamında katıldım. Soruşturmaya verdiğim cevapların tam metni aşağıdadır:

Dipdalga: Bir fanzinin doğuşuna neden olan motivasyon nelerdir? O fanzine ilgi gösteren kişi neleri gözetir? Fanzin ilgi gösteren kişide neler uyandırır?

Zafer Yalçınpınar: Bence yazınsal, daha doğrusu sanatsal açıdan, insanın içinde tutamadığı bir şeylerin -bir farkındalığın, bir düşün, bir dizenin, bir olayın, bir sezginin, bir fikrin, bir sorunun, bir nedenselliğin, bir imgenin, yani ne yaşanıyor ise onun yarattığı duygudurumun- “dile getirilmesi”, “tınıması”, kişinin “konu” uzayındaki bir noktanın duygudurumsal bir “itki” ya da “ilgi”yle birlikte önemsenmesi, tezahür etmesi sonucunda fanzin doğar… Kısacası, duygudurumsal arkaplan açısından “özel” olan bir “ilgi”nin tezahürüdür fanzin… Özel bir ilgi, retorikten arı bir şekilde fanzinle somutlaşır, diyebiliriz. Yani, öncelikle kişisel ağırlığı olan, kişinin kendisine yönelimini, duygudurumsal olarak kendisini sınamasını, kendisini sorgulamasını mimleyen bir “ilgi” hâlidir bu tezahür… Gariptir ki bu tezahür, “medya” tanımıyla çelişir: -ama gene de yazarı, okuyucusu ya da çoğaltıcısı için “özel bir ilgiler medyası”dır aslında, fanzin…

D.D.: Fanzinler ve toplumsal mücadeleler ilişkisi nasıldır? Sovyet Devrimi’nde fanzinlerin önemine ilişkin bazı değinmeler gördüm. Türkiye’de fanzin geleneği için 1990’ların başına tarih veriliyor olsa da, -yeni olsa da- bu ilişki nasıl biçimlendi?

Z.Y.: Bu konuda belirginleşmiş bir izlenimim yok. Çünkü sorunuzun içerdiği tarihçeyi bütünüyle bilmiyorum. Zaten fanzinlerin bulanık bir geçmişi vardır. Türkiye’deki fanzin kültürünün -başlangıçta, ilk örneklerinde, ilk kez “fanzin” adının telaffuz edildiği zamanlarda- ideolojilerle sınırlanmış olduğunu ya da ideolojilerin sınıflandırdığı toplumsal mücadelerle, işbu mücadelelerin retoriğiyle, diliyle filan bir ilişkisinin olduğunu sanmıyorum. Aksi bir durumla başlamıştır her şey… Türkiye’deki fanzin kültürü, kendini “toplumsal” olanın dışında hissedenlerin kendileriyle (birkaç benzeriyle) yalnız kalmak, biraz kafa dinlemek istemesi ve “diğerleri”ni -bütünüyle- umursamamak yönünde başlamış olsa gerek… İlk dönemlerde, fanzin söz konusu olunca “diğerlerinden kendini soyutlamak” çok önemsenmiş gibi geliyor bana…

D.D.: Popüler ürünlerin yarattığı bilince karşı fanzinler nasıl bir imkân sunuyor?

Z.Y.: Sahici sanatın biricik olanı sezdirme becerisini etinde ve kemiğinde hisseden bir insan evlâdı, o “popüler ürün” dediğiniz şeylerle karşılaştığında büyük bir “pazar/ekonomi/iktisat” bulantısı yaşıyor. Oysa ki “Yeni Kapitalizm”in hilebaz ve sinsiyet içeren tipolojilerinden, piyasadan uzaklaşmak, biricik olana yakınlaşmak, biricik olandaki tözü sezmek ve endüstriyel olandan kurtulmak içindir sanat da fanzin de… Fanzinlerde yer alan konuya, kişiye, olaya, esere, şiire “ilgi” duyuş biçiminin bir iktisadının olmaması en önemli şeydi bence… Bu  durumda “imgelemin özgürlüğü” biçimlenebiliyordu. (Sıkı şiirde bu imkân hâlâ geçerlidir.) Bir ilginin, bir içeriğin, bir imgelemin, bir şiirin iktisadı oluşmuşsa eğer, emin olun ki o artık büyük ihtimalle sahiciliğini, tözünü ve sıkılığını kaybetmektedir. Çünkü piyasalandırılmıştır.

D.D.: Fanzin sayısının son yıllarda azaldığından bahsediliyor. Nedenleri nelerdir? Fanzincinin isyan etme gerekçeleri mi azaldı? Kültür-sanat tekellerinin iyice semirdiği, yayınlarda aynı isimlerin döndüğü bir ortamda; yaşamın nabzını tutan fanzinlerin söyleyecek daha çok sözü olması gerekmiyor mu?

Z.Y.: Panoptik gözetleme altında yaşayan sessiz yığınlar ve o yığınların devasa gölgesi… Giderek, insandan çok eşyaya benzemenin Kafkavari hâli, anatomik suskunluğu, cansızlaşması… Kendi yokoluşunun ağıtını hafifçe mırıldanan bir keşmekeş, binbir türlü yabancılaşma, anlamdışı bir kariyerizm, karakter aşınması, retorik arsızlığı ve uzgörüsüzlük, fikir kelliği tipolojisi…  Mesailer, mesailer, mesailer… Yöneticiler, yöneticiler, yöneticiler… İşler, müşteriler, küresel ağ kapitalizmi filan… Toplum mühendisliğine maruz kalanların saflığı, öğrenilmiş çaresizlik duygusu… Bugünlerde, Yeni Kapitalizm’in Kültürü’nün içerisinde ne tuhafız yahu!

D.D.: İnternetin gelişimi fanzini nasıl etkiledi? Fanzin arşiv projeleri bu geleneğin devamlılığına nasıl bir etkide bulunabilir? Elektronik ortamdaki fanzin arşivleri, fanzinin fotokopi kokan aurasını zedeler mi? Ne tür önlemler alınabilir?

Z.Y.: Bakın, ben bu internet olumsuzlamalarına katılmıyorum. Blog sistematiğiyle yayımlanan yazılar, şiirler Marslılar tarafından, Marslıların alfabesiyle yazılmıyor! Çizilen resimler, çekilen fotoğraflar filan Marslıların fırçasından, objektifinden çıkmıyor. Gözün ve sözün ucunda insanın zihni var, insanın hakikati var, olmalı, olacak! İnternette de kaleminin, gözünün, sözünün ucunda kalb ve vicdan taşıyanlar var, olmalı, olacak! İnternette kullanılan imgelem başka evrenlerin filan imgelemi değil. Zaten, bence, sıkı fanzincinin fotokopi kokan bir aurası da yok artık. O fotokopi işleri 90’ların sonunun ve 2000’lerin başının medyasıydı, çoğalım tekniğiydi. Bugünün medyası, çoğalım tekniği, internet üzerindedir…

D.D.: Mevcut kültür-sanat eleştirmenliği, edebiyatın sektörleşmesinde nasıl bir tahakküm yaratıyor? Bu sistem yeni seslere hangi ölçülerde açık?

Z.Y.: Ben, titizlikle ve özenle  icra edilen bir kültür-sanat eleştirmenliği filan göremiyorum ortada… Ne yapısal, ne de post-yapısal olarak hakikat ihtiva eden, aydınlatıcı bir eleştirmenlik göremiyorum, yok. Kısacası, ortalıkta “eleştiri” yok, “üleştiri” var. Bugün, Yeni Sinsiyet tipolojisinin çeşitli oligarşik söylemlerini, menfaat çeşitlemelerini, cehaleti ve hodbinliği primlendirişini, yandaş/paydaş etkileşimlerini, tüm o “karakter aşınması”nı filan “eleştiri” diye okuyoruz. Tarihi bir hatadır, tarihi bir ilüzyondur bugün yaşanan şu “eleştiri” dansözlükleri, kıvırtmaları… Edebiyatın, sanatın özünü terketmesi ve endüstrileşme sürecine  yönelmesidir bu… Yeni Kapitalizm’in kendine yeni “çıkar yollar” bulma çabasıdır tüm o “eleştiri/üleştiri” numaraları…

D.D.: Düzensiz de olsa uzun yıllar yayımlanmış fanzinler var mı? Fanzin eyleminin uzun soluklu olmayışının nedenleri neler?

Z.Y.: Tözle, sahici olanla süreğen bir ilişki kuramazsın. Yanarsın… Kül olursun Kerem gibi… O noktaya geldiğinde, ya sahte bir tavırla “yola devam” diyeceksin ya da yayını, bahsettiğin o fanzin eylemini durduracaksın, dinleneceksin. Her şeyi yeniden düşüneceksin, göğe bakacaksın bir süre… Bu böyledir. Fakat, düşün ki sahtecilikle, statüko arayışıyla, yalanla dolanla 70 yıl boyunca yayın hayatını sürdüren “soluksuz, yaşamsız, içsiz kalmış” bazı “mezarlık dergiler” var tarihimizde… “Bir çöplüğe dönüşmektense varlığımı noktalarım” diye düşünüyor olabilir fanzin ve çevresi… Haklı da.

D.D.: Sokak şairleri, sanatçıları fanzincilerin ruh ikizleri mi? Ortaklıklar nelerdir?

Z.Y.: Benzerliğin kökeni, hakikat yolunda kalb ve vicdan arayışıdır: “Eşya olmak” yerine “insan olmak” arzusudur. Şiir ve şair özelinde başka benzerlikler de vardır; örneğin “imgelemin özgürleşmesi” açısından içsel olarak kardeştirler…

D.D.: Metropollerde (İstanbul, Ankara, İzmir) ve dışında, kültür-sanat endüstrisine karşı duruşunu önemsediğiniz bandrollü yayınlar var mı? Varsa, isim verebilir misiniz?

Z.Y.: Kültür-sanat endüstrisine karşı veya yancı duruşuyla olmasa da bazı özel ilgilerim nedeniyle önemsediğim ve takip ettiğim bandrollü yayınlar var. Ama isim vermek istemiyorum.

D.D.: Kültür-sanat endüstrisine mesafeli bazı muhalif dergiler, dağıtım şirketlerinin istediği yüksek fiyatlar nedeniyle bu ağdan çekildi. Bu durum fanzin kültürünün özgünlüğünün ve fanzinci duruşunun bir onayı olarak görülebilir mi?

Z.Y.: Görülür… Ama çevrimsel ya da iklimsel, yani “geçici” bir onaydır bu aslında… Bak, bir şeyi açıkça ortaya koymalıyız; “dağıtımdan çekilmek” dediğin şey, “yeni kapitalizmin kültüründen çekilmek” anlamı taşımıyor. Aslında, tersine, bu “çekilme” olayı okuyucu profiline ilişkin bir kapristir, şovdur hepi topu… Misal, dağıtımdan çekildiğini söyleyen dergilerin kaçının etiket fiyatı yarı yarıya azalmış? Eminim ki çok azdır…  Yani bu “çekilmek” hikâyesi sahici bir tavır değildir. Yarın öbürsü gün, dağıtımcılara ya da benzer bir “Yeni Kapitalizm” sistemine “Eyvallah” diyeceklerdir sanıyorum, eli kulağındadır. Görürsün…

D.D.: Bildiğimiz kadarıyla fanzin eylemi, kültür-sanat aleminin dışında konumlanmayı; günlük hayatın gerçeklerinden yola çıkarak, sisteme isyanı ve direnişi ifade eder. Hiç bu öze aykırı tutumlarla karşılaştınız mı, fanzinin bir basamak olarak görüldüğü durumlarla?

Z.Y.: Evet, defalarca böylesi şeylerle karşılaştım… Özellikle de 2009-2011 arası bu konuda çok belirleyiciydi, çok kritikti. Ama en üzücüsü şuydu bence: “Yeraltı Edebiyatı” denilen söylemin bir basamak ve menfaat enstrümanı olarak kullanılmasına, alt-kültür dilinin ve imgeleminin endüstrileşmesine (yani “imgelemin özgürleşmesi” yolundan çıkarak Yeni Kapitalizm söylemlerinde erimesine) böylelikle de o alt-kültürün anlamsızlaşmasına şahit oldum. Son 2-3 yıl içerisinde “Yeraltı Edebiyatı” denen şey fabrikalaştı…

14/12/2011

Bkz: https://www.dipdalga.net/makale/evvelorg’tan-zafer-yalcinpinara-sorduk.html

Hamiş: Z. Yalçınpınar’ın tüm söyleşilerine https://zaferyalcinpinar.com/dilinkemigiyoktur.pdf adresinden pdf dosyası biçeminde ulaşabilirsiniz.

Ara
06
2011
0

Bıyıklar… (Salâh Birsel)

Milliyet Sanat Dergisi’nin 1980’de yayımlanmaya başlayan “Yeni Dizi”sinin 7. sayısında, Salâh Birsel, “Bıyıklar” üzerine tipolojik bir yazı kaleme almış. Tarihsel tipolojileri merak edenler açısından önemli, tüm zamanların “ironi” okuyucuları açısından da sonsuz eğlenceli olan işbu yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/biyiklar.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
01
2011
0

Ney, Mey ve Neyzen Tevfik

Milliyet Sanat Dergisi’nden… (1973)

 

Milliyet Sanat’ın 26 Ocak 1973 tarihli 17. sayısında, Neyzen Tevfik’in yaşamına/yaşayışına ilişkin sıkı bir yazı, çok ilginç görsellerle birlikte yayımlanmış. Gültekin Tarı’nın kaleme aldığı “Ney, Mey ve Neyzen Tevfik”  başlıklı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/neyzentevfik.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
27
2011
0

1983: Kitap Kapakları Konusunda Bir Söyleşi

Kitap kapakları konusunda bir söyleşi… 1983 yılında Milliyet Sanat Dergisi’nde yayımlanmış. Söyleşinin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/kitapkapaklariuzerine.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
23
2011
0

“yeniyazı”nın 11. sayısında İlhan Berk…

“yeniyazı” adlı edebiyat dergisinin 11. sayısında İlhan Berk için özel bir bölüm hazırlanmış. Bu bölümde İlhan Berk’in daha önce yayımlanmamış bazı günlüklerinden parçalar, Memet Fuat’la ve Hüsamettin Bozok’la yaptığı bazı yazışmalar, Sevengül Sönmez tarafından İlhan Berk ile -Sait Faik ve İstanbul üzerine- gerçekleştirilen bir söyleşi, Yavuz Tanyeli’nin fırçasından bir İlhan Berk portresi ve Ülkü Başsoy’un İlhan Berk’li anılarının devamı (2. parçası) yer alıyor. İlhan Berk’le ve onun poetikasıyla ilgilenen herkese “yeniyazı” dergisinin 11. sayısını öneririm.

Günlük’ten…

3 Ağustos 2005

(…)
Ölümün hiçbir biçimi yoktur: Ölüm belki de biçimsizliktir.

İlhan Berk
“yeniyazı” dergisi, Sayı:11, Güz 2011, s.35

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
21
2011
0

Fotojurnalizm (Ara Güler)

Ara Güler, Kasım 1977 tarihli “Yeni Fotoğraf” dergisinin 14. sayısında “Fotojurnalizm” üzerine yazmış ve tarihten önemli fotoğrafları tarihle paylaşmış… İşbu yazının tam metnine ve ilgili görseller öğelere https://zaferyalcinpinar.com/fotojurnalizm.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
21
2011
0

“Bende üç vesika var. Zannediyorum ki ömrümün üç büyük vesikası.” (Nâzım Hikmet)

Nâzım Hikmet ömrünün üç büyük vesikasını anlatıyor… Hıfzı Topuz’un aktardığı, Milliyet Sanat Dergisi’nin 4 Aralık 1978 tarihli 300. sayısında yayımlanan bazı yaşantı parçalarına https://zaferyalcinpinar.com/ucvesika.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Hıfzı Topuz’un yazısında bahsettiği ses kayıtları 1961 yılında kaydedilmiştir. Bu kayıtlar, oluşmalarından yaklaşık 48 sene sonra, NTV Tarih dergisine ilave bir cd olarak okuyucuya sunulabilmiştir.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
20
2011
0

1978: Milliyet Sanat Dergisi’nin “Özdeğerlendirme” Özel Sayısı

Son 1-2 yıl içerisinde, Milliyet Sanat Dergisi’nin Abdi İpekçi yönetiminde çıkan -80 öncesi- ilk dönem sayılarının hepsini didikledim, inceledim. (Bazılarını da koleksiyonuma kattım.) 1950-65 yılları arasındaki “keşmekeş”i ve sonrasında oluşan 1965-80 döneminin aurasını bütünsel olarak değerlendirdiğimizde, kitle ile sanat etkileşimi bağlamında, kitlenin toplum bilincine evrilmesindeki sanatsal etkenlerin görülmesi ve bu etkenlerin geribildirimlerinin derli toplu olarak ele alınması açısından Milliyet Sanat Dergisi’ni ve yazar çevresini eşsiz derecede önemli, günümüzdeki çevrimsel eğilimlerin/söylemlerin analizi yolunda da son derece hakikatli buluyorum.

Milliyet Sanat Dergisi’nin 4 Aralık 1978 tarihli 300. sayısı bir “özdeğerlendirme özel sayısı” olarak yayımlanmış. Bu özel sayı, ülkemizin edebiyat-sanat tarihini önemseyenler için okunması elzem bir sayıdır: Vedat Günyol‘un, Hüsamettin Bozok‘un, Tütengil‘in, Cemal Süreya‘nın, Şükran Kurdakul‘un “dergicilik ve sanat dergiciliği” eksenli özdeğerlendirme yazıları, bize, o günden bugüne (olumlu ya da olumsuz, nereden bakıyorsanız oradan) hangi merhalede bulunduğumuzu anlamamız için çok önemli çıkarımlar sağlıyor. (Hatta, biraz kendinizi zorlarsanız -eğer idrak kanallarınız bütünüyle tıkanmış değilse- söz konusu çıkarımların aydınlığında bir vizyon sahibi olmaya da çalışabilirsiniz.)

Milliyet Sanat’ın 300. sayısı, dergicilik konularının yanı sıra “Tiyatro-Resim-Sinema Seyircisi” ve “Edebiyat-Dergi Okuru” tipolojilerinden de bahsediyor: Cemal Süreya, Ferit Edgü, Onat Kutlar, Muhsin Ertuğrul, Atilla Dorsay gibi isimler kendi hayat hikâyeleriyle birlikte konuya yaklaşıyorlar.

Hepsinden önemlisi; Milliyet Sanat’ın ilk 300 sayısında yer alan yazı dizilerinin ve soruşturmaların konu başlıklarını içeren listeler de bu özel sayıda yayımlanmış.

Sonuçta, Milliyet Sanat Dergisi’nin 1978 tarihli bu özel sayısındaki özdeğerlendirmelere ve diğer her şeye https://zaferyalcinpinar.com/ms300.jpg (11 mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Z. Yalçınpınar

 

Hamişler:

1- Milliyet Sanat’ın işbu özel sayısında, Varlık Dergisi ve çevresinde yer alan yazarlardan hiçbirinin bulunmaması (yer bulamaması) ve buna karşın Yeditepe’nin yayımcısı olan Hüsamettin Bozok’un fikirlerinin yer bulması edebiyat tarihimizin uzamında hem ilginç, hem de doğru bir editöryal tutum olarak dikkatimi çekti.

2- Özel sayıda, dosya dışı olarak “Nâzım Hikmet, ‘ömrünün üç büyük vesikası’nı anlatıyor!” başlıklı bir yazı da var. Önümüzdeki günlerde bu yazıyı ve içerdiği ilginç hikâyeleri de Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.

Kas
20
2011
0

Zaman ile vicdan yargıçtır: Saatlerinizi kontrol ediniz!

Koleksiyonumda bulunan kitaplardan yola çıkarak önemsediğim yayınevlerini ve işbu yayınevlerinin tarihsel arkaplanlarını, yayıncılık ilkelerini, desteklediği/yayımladığı yazarları, görüşleri, tavırları, “yazar, şair, grafiker, yayınevi sahibi-editör-okuyucu-eleştirmen ve süreli yayın ilişkisi”ni irdeleyen bir yazı dizisi kaleme alacağım.  Büyük bir terslik olmazsa 2012’nin ilkbaharında (Nisan-Mayıs 2012’de) yazı dizisini ve çalışmayı tamamlar, Evvel Fanzin kapsamında  yayımlamaya başlarım. (Yazı dizisinin içeriksel dengesine ve işbu çalışmaya gelecek tepki, teklif durumuna -hepsinden önemlisi de kafamın/zihnimin durumuna göre- 2013’ün ilk aylarında bu yazılar basılı bir kitap olarak yayımlanabilir… Bakacağız duruma…)

2012’de ele alacağım, mesai harcayacağım bir başka konu da şu hepimizin tanıdığı liyakatsız muhterislerin oluşturduğu “Yeni Sinsiyet Tipolojisi” meselesi…  Artık, herkes biliyor, duyuyor; yıllardır Yeni Sinsiyet’e karşı -kerhen- çalıştık, çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Daha önce kuramsal yazılar yazdık, bu ay da “Yeni Sinsiyet’e Karşı Sorular” sorduk.  2012’nin son aylarında, sorduğumuz bu soruların cevaplarını, Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne ilişkin kuramsal yazıları, bunca yıldır verdiğimiz mücadeleyi, olayları, tanıklıkları, yaşanan süreçleri yani her şeyin ayrıntılarını ihtiva eden bir kitap yayımlanacak. (Bugüne kadar Yeni Sinsiyet’e karşı mücadelemizde bize destek veren, bizim yanımızda olan herkese çok teşekkür ederim. Bundan sonra da bizi, hakikat yolundaki kalb ile vicdan duruşumuzu desteklemeye devam edin. Çünkü, bir istismar çetesinin ifşa edilişine, ardından da çöküşüne şahit olacaksınız. Ve şundan emin olun ki bu kitap, son 10 yıldır Yeni Sinsiyet’in manüple ettiği şiir ortalığına karşı, tek “sahici” ifade biçimi olarak vücut bulacak.)

2006’dan bugüne doğru kaleme aldığım “Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı”nın 2011 hazırlığı da devam ediyor. 2011 Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı, Aralık ayının ortasında, burada -Evvel Fanzin kapsamında-  yayımlanacak…

Sonuçta,  “Zaman ile vicdan yargıçtır; saatlerinizi kontrol ediniz!”

Zafer Yalçınpınar
19 Kasım 2011

 

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com