Ara
01
2010
0

“Şiirde şairane’ye hep karşı oldum…” (Turgut Uyar)

Gösteri Dergisi’nin Nisan 1981’de yayımlanan 5. sayısında Turgut  Uyar ile Tomris Uyar’ın gerçekleştirdiği bir söyleşiye rastladım. İşbu ilginç söyleşinin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/uyarlarsoylesi.jpg adresinden ulaşabiliirsiniz.

Kas
29
2010
0

“Köprü” (İlhan Usmanbaş)

Sıkı besteci Usmanbaş’ın “Köprü” adlı yazısı ilk önce “Opus” adlı derginin 1962’de yayımlanan ilk sayısında yer almış… Yazı, güncelliğini ve uzgörüsünü koruduğu için olsa gerek, Eylül 2010’da yayın hayatına başlayan “(yeni)” adlı sıkı ve sağlam dergi de işbu yazıya ilk sayısında yer vermiş… Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/usmanbaskopru.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Birtakım “Yedi Sekiz Hasan Paşa’lar” (yeni) adlı dergi üzerine “ileri-geri-geri-ileri” konuşmaktalar… Diğer taraftan, başka türlü Yedi Sekiz Hasan Paşa’lar ise (yeni)yi yok saymak, (yeni) üzerine sessizlik suikasti uygulamak için susmaktalar. Her iki Yedi Sekiz Hasan Paşa taifesine de cevap olsun diyedir, (yeni) dergisi üzerine bir yazı kaleme almaktayım. Yazı, Karga Mecmua’nın  Aralık sayısında yayımlanacak…(Zy)

Kas
20
2010
0

Beşinci Mektub (Nâzım Hikmet)

Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından tıpkıbasımı gerçekleştirilen
Çankırıdan Piraye’ye Mektublar” adlı defterden…

(…)
Gökyüzünün yarısında bulutlar dolaşıyor..
Böyle hışımla gelen
____________Zonguldak tirenidir.
(…)
Kalktı tiren.
Acı acı öttürüyor düdüğünü.
Kulak çınlaması gibi..
Senin de kulakların çınlasın karıcığım.

Başladı radyo.
Halkevinden verdiler hoparlöre…

Kalın kalın konuşuyor terziler.
Terzilerin makinası Singer.
(…)
Radyo alafranga havalar çalıyor.
Çok uzun sürerse
Belediye reisi kapatır mutlak.
Biliyorum:
Sevmiyor garb musikisini…

Yine sesini duydum o kadının.
Belki böyle bir ses yoktur.
Geliyor senin sesin kulağıma Pirayem.

Terziler 5 numara gazlambası yakıyor.
Gazı nerden bulmuşlar?

Radyo kemençeyle taksime başladı.

Dağlar bembeyaz.
(…)
Tiren işçileri geçiyor yoldan,
Yalnız onlar konuşurlar böyle bağıra bağıra…
Yol aydınlık…
Radyo şarkı söylüyor:
“Ne gelen var, ne haber..
Gün uzun, yollar uzak!”

Neden?
Halbuki ben,
halbuki biz
haber, her halde
ve çok yakında gelecek,
____________biliyoruz…

1-10-940

Nâzım Hikmet
“Çankırıdan Piraye’ye Mektublar”, Bilgi Üniv. Yay., 2010

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Nâzım Hikmet ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
19
2010
0

Yazarın Uğraşı (Elias CANETTI)

Tan Dergisi’nin Aralık 1982 tarihli 8. sayısında Ahmet Cemal’in çevirisiyle yayımlanan “Yazarın Uğraşı” adlı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/yazarinugrasi.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
17
2010
0

491 MÖS! (Müzayede Özel Sayısı)

491 MÖS! (Müzayede Özel Sayısı)

“Yoksulluğun harçlığından denkleştirilmiş duhuliyedir en iyisi!”

https://zaferyalcinpinar.com/491mos.pdf

*

Yokoluşlarının ağıtını yazan o kifayetsiz muhterislerle
senin ilgilenmeyişinin 2010’daki  yüzüdür 491
DÖRTDOKUZBİR “Evvel Fanzin” cakasıdır ve Kadıköy tribidir.

491‘in tüm sayılarını https://zaferyalcinpinar.com/491.html
adresinden indirebilirsiniz.
(E-posta: dortdokuzbir@gmail.com)

Kas
15
2010
0

Tıpkıbasım: “Çankırı’dan Piraye’ye Mektuplar” (1940)

1940 yılında Nazım Hikmet Çankırı Cezaevi’nde yatarken çizgisiz defterine dolmakalemiyle şiirler yazdı. Deftere ‘Çankırıdan Pirayeye Mektublar’ başlığını koydu ve onu kendi elleriyle ciltledi. İçine şu notu iliştirdi: ‘Karıcığıma geç kalmış bayram hediyesi…’ Tek nüsha olan bu eser tıpkıbasımıyla yayımlandı.

Bkz: https://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1027824&Date=09.11.2010&CategoryID=40

Kas
09
2010
0

Sait Faik’in Maskesi

Sait Faik’in ölümünden kısa bir süre sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu öğrencisi Fatin Yılmaz’la birlikte bir hemşirenin yardımıyla Sait Faik’in maskını alır. Maskın pozitif kalıbı Eyüboğlu’nun atölyesinde çıkarıldıktan sonra, Güngör Kabakçıoğlu, maskı alarak Tünel’deki foto Süreyya’da maskın fotoğraflarını çektirir.
Bu fotoğraflar ilk kez Seçilmiş Hikâyeler dergisinin Nisan 1955’te Sait faik özel sayısı  olan 27. sayısında yayımlanır. Aradan geçen zamanda mask uzun bir süre ortadan kaybolur. Güngör Kabakçıoğlu, maskı 1994’te Darüşşafaka’nın Şişli Site Sineması’ndaki merkeziinde, tozlar içinde kararmış bir halde bulur.
Sait Faik’in maskı Güngör Kabakçıoğlu’nun ısrarlı girişimleri spnucunda, 1996’da 42 yıl gecikmiş olarak Sait Faik Abasıyanık Müzesi’ne konmuştur.

Sevengül Sönmez
A’dan Z’ye Sait Faik, YKY,2007, s.132

Kas
09
2010
0

Sait Faik ve Mercan Usta

Sait Faik’in “Gün Ola Harman Ola” öyküsünün kahramanı olan Mercan usta, kemik kakmalı sandığı ile Galata Köprüsü’nün altında ayakkabı boyacılığı yapmaktaymış. Bedri Tahmi Eyüboğlu, Sait Faik’le arkadaşlıklarına çeki düzen veren kişinin Mercan Usta olduğunu söylemektedir. Küçük bir kalabalık tarafından çok sevilen Mercan Usta, Sait Faik’in öyküsünden sonra Bedri Rahmi’nin tablosuna da kahraman olmuştur. Bedri Rahmi bu tabloyu 10 Aralık 1952 tarihinde “Mercan Usta’nın yüzü suyu hürmetine Sait Faik’e…” diyerek imzalamıştır.

Sevengül Sönmez
A’dan Z’ye Sait Faik, YKY,2007, s.134

Kas
09
2010
0

Yalnızca, Sait Faik…

491‘in müzayede özel sayısı için ısınma turlarına devam ediyoruz…

Burgaz Adası’nda, Kalpazankaya’da, yalnızca, Sait Faik…

“(…) Ben tek başıma. Milyonlar içinde tek başıma. Acı gitgide acıyor. Kavun acısı gibi, zehir gibi bir acı… Yalnızlık. Yalnızlık güzel. Güzel değil. Kavun acısı.”

Sait Faik
“Yalnızlığın Yarattığı İnsan” adlı öyküsünden…

*

Bedri Rahmi’nin Sait Faik deseni… Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafındanMercan ustanın yüzü suyu hürmetine… Sait Faik’e… 10/12/1952″ ithafıyla imzalanmış.

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Sait Faik ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz. (Ayrıca Bkz:  Sait Faik’in Durumu)

Kas
05
2010
0

291’den Görüntüler…

Francis Picabia, John Marin, Picasso, Maurice de Zayas gibi isimlerin New York’ta  5. Cadde’de çevrelediği galeri 291, Mart 1915 ile Şubat 1916 tarihleri arasında “291” adlı bir dergi yayımlamıştır. 12 sayı boyunca yayımlandığı düşünülen, gerçeküstücü ve dadacı eserlerin yer aldığı bu özel derginin editörlüğünü Alfred Stieglitz üstlenmiş. Ardından Francis Picabia, 1917’de zengin bir şair, araştırmacı ve koleksiyoncu olan Walter Arensberg ile birlikte 291’in devamı olan “391” adlı dergiyi yayımlamaya başladı. Daha önce Evvel Fanzin’de 391’in kapak görüntülerinden bazıları paylaşmıştım. Şimdi de 291 adlı dadacı dergiden bazı görüntüleri aşağıda paylaşıyorum. Bu paylaşımı 491‘in müzayede özel sayısı için bir ısınma turu olarak düşünebilirsiniz. (Zy)

***

Picabia’nın 391 için hazırladığı kapak çizimlerinden  biri ya da “Thermométre Rimbaud


Kas
04
2010
0

“Canım kahve istemedi.” (Yaşar Nabi)

60’lı yıllardır. “Erol T.” adlı bir hukuk öğrencisi Yaşar Nabi’nin Cağaloğlu’ndaki bürosuna gider. Kızgındır, öyküsü Varlık’ta yayımlanmamıştır. Hesap soracaktır. Yaşar Nabi odasındadır; Yeni Harman sigarasıyla boğulmuş, kapalı pencereli odasındadır. Yaşar Nabi birkaç saat beklettikten sonra, bir el işaretiyle Erol’u karşısına çağırır. “Öykünü basmadım…” der. “Çünkü kurşun kalemle yazmışsın. Ama öykünü okudum. Eğer bir öyküyü okuduktan sonra canım kahve  istemezse o öykü henüz tam değildir. Zamanın var, daha çok çalış. Bir de yazdıklarını daktilo et de öyle gönder.” diye bitirir.

Editörlük teraneleri, bugün, 2010’da, hâlâ böylesine devam etmektedir.

Zy

Eki
30
2010
0

Ece Ayhan’ın “Mitoloji Bandosu”

Aphrodite: Nahit Hanım
Midas: Metin Üstündağ
Odysseus: Ahmet Oktay
Pan: Mehmet Müfit
Tahta At: Çanakkale Aşiretinden Fransız Hasan
Hades: ‘Çanakkaleli Baudelaire’ Ölü Orhan Talat
Orpheus: Rebetes Cengiz
Paris: Kırılgan Yücel
Ganymedes: İsmet Öktem
Penelope: Zeynep (Gümüş Talat ile Hamsi Ahmet’in annesi)
(…)
Babil Kraliçesi Semiramis: Feryal Çeviköz
İkaros: Enis Batur
Güzel Helen: Özay Erkılıç Hanım

Ece Ayhan
22 Eylül 1993

(Son Kişot Dergisi, Sayı:1, Kasım Aralık 2002)

Eki
24
2010
0

1979’da Ece Ayhan’la Söyleşmek (Arslan Kaynardağ)

“Somut” adlı derginin  Kasım 1979’da yayımlanan 11. sayısında Ece Ayhan’la gerçekleştirilmiş bir söyleşinin ilginç notlarına rastladım… Arslan Kaynardağ’ın kaleme aldığı notlara https://zaferyalcinpinar.com/eceayhankonusma.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
20
2010
0

Arif Damar ya da Ece Ovalı

(…)
Sığırgeçidi’nde Dolmabahçe’de sivil bir Ece Ovalı yazdı bu düzşiiri.
V. Mustafa’nın padişahlığının 10. yılında aylardan mayıstı.

Yukarıdaki dizeler Ece Ayhan’ın “Bir Askeri Şairin Ölümü!” adlı şiirinin son dizeleridir. (Bkz: Ece Ayhan,”Son Şiirler”, 1993, YKY)

***

Arif Damar vefat etmiş… Yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Yaşantımla Arif Damar’ın yaşantısına ilişkin bazı kesişimleri madde madde açıklamakta fayda var;

2001-2002; Arif Damar’ın oğlu Nice Damar’ın yaptığı bazı şiir çevirilerini Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi‘nin çeşitli sayılarında yayımladık.
2003 Yazı; Kadıköy’de, Yazı Kitabevi-Cafe’de Arif Damar’la tanıştım. Cafe’de yer alan tüm masaları dolaşıp herkese istiridye kabuğu hediye ediyordu.
2004 Kışı; Arif Damar, Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi’nin 10. sayısında Oruç Aruoba’nın “Geç Çıtırtılar” adlı şiirini görmüş ve şiirde yer alan “Pembe parmaklı Tan” dizesi ilgisini çekmiş. Böylelikle Arif Damar, Şubat 2004’te, Cumhuriyet Gazetesi’nde kendisine ayrılan “Ayın Şiiri” bölümünde Aruoba’nın söz konusu şiirini alıntıladı. Ayrıca, Aruoba’yla bu şiir üzerine “söyleşmek” istediğini de belirtti.
2004 İlkbaharı; Gene Yazı Kitabevi-Cafe’de karşılaştık. Bana kendi elyazısıyla bir şiirini, daha doğrusu farklı şiirlerinden alıntılağını düşündüğüm çeşitli bölümleri bir kâğıda yazıp hediye etti. (Söz konusu bölümler, Damar’ın kendi el yazısıyla aşağıda yer almaktadır.) Aynı gün Ece Ayhan’dan da konuştuk. Damar, Ece Ayhan’ın annesini yakından tanıdığını ifade etti.
2008 Kışı; Kadıköy’de “Son Gemi” adlı meyhanede Arif Damar’ı son kez gördüm. Köşe masalardan birinde tek başına oturuyordu. Mutsuzdu. Yan gözle bana baktı. Tanıdı mı tanımadı mı, bilinmez…

Zy

Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…

Eki
15
2010
0

S. Zweig’dan M. Gorki’ye mektuplar…

19.12.1926

Sevgili ve büyük Maksim Gorki,

(…)Öyle sanıyorum ki, dünyamız dış görünüşü açısından tekdüzeleştiğinden, yaşamın çizgileri birbirine benzemeye başladığından bu yana yapılması gereken,ruhun içersinde, derinliklerde farkları aramak, serşnkanlı ve bu arada içten olmak. Bizim görevimiz, gözlerimiz önünde akıp giden sonrasız sürecin tanıklığını yapmak: düşünülebilecek en büyük yoğunluk düzeyinde  gerçeklik ve açıklık adına konuşabilmek, bundan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Balzac veya Dostoyevski gibi bir evren yaratabilecek gücümüz kaldı mı, bilmiyorum. Belki de tek bir bakışın alanına sığdırılamayacak kadar hareketli bir çağda yaşamaktayız. Ama tek tek eserler, belki de gelecekteki kuşaklara ruhsal konumumuza ilişkin derli toplu bir görüntü sunabilecektir.
(…)

Stefan Zweig


10.3.1927

Sevgili, büyük Maksim Gorki,

(…) Gerçek büyüklüğe erişmem için neyimin eksik olduğunu çok iyi biliyorum: büyük bir yalınlık ve uzun vadeli planlar üzerinde yoğunlaşabilmek. Eğer o korkunç yıllar yoğunlaşmamı engellemeseydi, belki de kapsamlı bir esere başlayabilirdim. Günlük olaylar için bir sanatçı olarak kalıcı eserler vermemizi olanaksız kılacak kadar çok çaba harcadık: son büyük çağın kahramanları, Dotoyevski, Tolstoy, büyük İngiliz yazarları sakin, tutkulardan uzak bir dünyada yalnızca eserleri için yaşadılar. Bizim çağımız ise eserlerimizin düşmanıydı.
(…)

Stefan Zweig

Argos Dergisi, Sayı 12, Ağustos 1989
Çev: Ahmet Cemal

Eki
12
2010
0

Tarihlendirilen Zaman (Latife Tekin)

(…)Tarihlendirilen zamanın dışına kaçmak istiyorlar.(…) Zaman baş ağrısı gibidir, unutmazsan geçmez, ağrıya bırakacaksın kendini. (…)

Latife Tekin
“Gümüşlük Akademisi”, Nisan Yayınları, 1997

Written by in: Buluntular (Efemeralar) | Etiketler: ,
Eki
12
2010
0

Fahri Şişeler

“Bizden başka herkes fahri şişedir burda” diyor Londra ikametli Feyyaz Kayacan ve  Ahmet Haşim’in söyleyemediği üç dizeyi kaydediyor: “Akşam, akşam, yine akşam / Bu dem göllere / bir kamış atsam.”

Hatay Meyhanesi Defterleri’nden…

Written by in: Buluntular (Efemeralar) |
Eki
11
2010
0

Yeats, Pound ve James Joyce

James Joyce’un 1916 yılında bir edebiyat dergisine gönderdiği ve dergide Joyce’u tanıtmak için kullanılan yazıdan bir fragman:

8 Kasım 1916

(…) Daha öğrenimdeyken Yeats’in Kontes Cathleen’ini protesto eden bir mektubu imzalamayı reddetmiştim. İmzayı reddeden tek öğrenci bendim. Birkaç yıl sonra Bay W. B. Yeats’in tanışıklığını kazandım. Beni tiyatrosu için oynamaya davet etti ve on yıl içinde onun davetini kabul edeceğime söz verdim. (…) Paris’te tıp öğrencisiyken Bay Yeats’in Kontes Cathleen’ini İtalyanca’ya çevirdim fakat proje biz ilk biçimini çevirdiğimiz ve Bay Yeats bu biçimin İtalyan yayıncıya verilmesini istemediği için başarısız oldu.
1913’te Trieste’de Bay Ezra Pound bana yazarak yardımını önerdi. Romanın elyazısını sürekli yayınladığı The Egoist’e getirdi. Aynı zamanda Amerika ve İngiltere’de yayınını ayarladı. İngiliz ve Amerikan gazetelerinde (çok arkadaşça ve takdirle) makaleler yazdı. Fakat onun arkadaşça yardımları ve The Egoist’in yayıncısı Bayan Weaver’in girişimine karşı “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi” bütün yayıncılarca reddedildi ve halen romanım basılamadı.

James Joyce

“James Joyce’un Mektupları”
Düşün Yayınevi, 1983, Çev: Kudret Emiroğlu

Eki
05
2010
0

Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri” İçin Tasarladığı Önsöz

Kötülük Çiçekleri’nin -Baudelaire tarafından yapılan
tashihlerle birlikte- ilk baskısının kapak görüntüsü


Charles Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri” için yazdığı -fakat sonradan kitaba eklemekten vazgeçtiği- önsöz taslağının Türkçe çevirisiyle Adam Sanat Dergisi’nin Kasım 1997 tarihli 144. sayısında karşılaştım. Taslağın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/tasarionsoz.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Çeviri Gürhan Tümer’e ait…

Eki
04
2010
0

Hüseyin Cöntürk’ün Mektupları

Borges Defteri (https://borgesdefteri.blogspot.com), E-Kitap Projesi kapsamında altıncı özgün e-kitabını yayımladı.  Hüseyin Cöntürk’ün mektuplarından oluşan bu sıkı çalışmaya https://www.mediafire.com/?hhsjlrcfuuaguqa adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
03
2010
0

Uyanışın Başlaması (Henri Michaux)

“Uyanışın Başlaması”, Henri Michaux

Eki
03
2010
0

Sonsuz ve Öbürü (Turgut Uyar)

En değerli vakitlerinizi bana ayırdınız
sağolunuz efendim
gökyüzününün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz
öğrendim
yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
zamanın boyutlarının sonsuzluğunu
ve havanın bazen kuşa döndüğünü öğrettiniz
öğrendim efendim
ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz
efendim
baskının zulmun kıyımın açlığın
bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın
aşk mutluluğunun ve eski hesapların
aritmetiğin bile
bunları bulmayı bana bıraktınız
size teşekkür ederim

18.5.82

İşbu şiir Borges Defteri arşivinde Turgut Uyar’ın kendi el yazısıyla bulunmaktadır.

Eki
02
2010
0

Efsane koleksiyoner; Şefik Atabey

Sahaf Nedret İşli, NTV Tarih’in Eylül sayısında efsane koleksiyoner Şefik Atabey’i anlatmış… Kitap koleksiyonu heveskârlığımda -ya da hastalığımda- bana yol gösteren, Marmara Adası’ndaki çocukluğumun ve yeniyetmeliğimin kahramanı, komşumuz;  Şefik Atabey’i saygıyla anarak:

https://zaferyalcinpinar.com/sefikatabey.jpg

Eyl
29
2010
0

Metin Eloğlu’nun Kapak Çizimleri

Metin Eloğlu‘na ait bazı kapak çalışmaları…

Cahit Irgat, “Ortalık”, 1952, Yeditepe Yayınevi, Şiir Kitabı

*

Muzaffer Buyrukçu’nun 1956’da yayımlanan “Katran” adlı ilk kitabı…
(Öykü, Yeditepe Yayınevi)

Eyl
28
2010
0

Oğuz Atay’la Konuşma (1972)

Oğuz Atay’la “Tutunamayanlar” üzerine yapılan bir söyleşiden;

(…)
Pakize Kutlu:
Tutunamayanlar’dan Selim Işık kimdir?

Oğuz Atay: Selim Işık, birçok tutunamayanın bileşkesidir. İntihar eden bir arkadaşım Ural var; ama bütünüyle Selim Işık o kadar değil. Belki ben varım. (Bu cümleyi yazmayın) Adlarını saymanın sakıncalı olduğu birçok arkadaşım var. Herkesin “tutunan” olmak istediği bir ülkede tutunamayanlığı seçen Selim Işık’la yakınlığı olmak birçok kimseye dokunur diye onların adlarını saymak istemiyorum. Selim öldü; Selimlik de ölmüştür. Başarının insanı sevimsizleştirdiğini yazmıştım bir yerde; fakat tutunamayanlığın sevimliliğine de kimsenin yanaşamadığını görüyorum. Neden yanaşsınlar? Bir arkadaşımın dediğine göre ben romanda herkesi bir bakıma tutunamayanlığa çağırıyormuşum. Henüz bir karşılık alamadım.

P.K.: Ya Turgut Özben?

O.A.: Turgut Özben’in durumu farklı bir bakıma. Turgut, bütün çabasına rağmen tutunamıyor. Bu açıdan Selim kadar akıllı değil. Belki de Turgut, bir kişinin, bir tutunamayanlar prensinin ortaya çıkarak hepsi adına sonuna kadar dayanmasını istediği için kata, arabaya ve küçük burjuva nimetlerine boş verip tutunamamayı seçiyor. Selim’le birlikte Selim öldükten sonra yola çıkıyor. Son olarak bir trende görmüşler onu. Belki yolculuğu bitmemiştir daha.
(…)

Yeni Ortam Dergisi, 30.09.1972

Söyleşinin tam metnine https://www.cafrande.org/?p=21435 adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com