Herkes aşağıdaki tümceyi kendine şiar edinmeli
ve ölümlere/mezalime karşı sessiz kalmamalı:
“Karanlık, bizi, ölüme alıştıramayacak!” (Z. Yalçınpınar)
*
Herkes aşağıdaki tümceyi kendine şiar edinmeli
ve ölümlere/mezalime karşı sessiz kalmamalı:
“Karanlık, bizi, ölüme alıştıramayacak!” (Z. Yalçınpınar)
*
Dört kuş öttü sabahı
Yorgansız beklerken
Dolunayı söndürdüm en son
Kültablasına
Günlerden beridir
Sırt ağrısıyla
Saya yok
Sayma
Uyumadığın gece sabah
Dört kuş uçtu işte
Tayfun Polat
14 Haziran 2014, Sabahı
Bazı “bitik” zevatların “İkinci Yeni”yi kötülemek için ezbere yazdıkları yazıların arkasındaki garazı biliyoruz: Bu “bitik” adamlar son birkaç yıldır edebiyattan ve şiirden -istedikleri ölçüde- nemalanamamaktadır; bu adamların esamesi okunmamaktadır artık… Ece Ayhan’ın çağrılmadığı, dâhil edilmediği “POESIUM” (1991) rezaletinden beridir, onları tanıyoruz ve kaile almıyoruz. İkinci Yeni imgeleminin devasa alan derinliği karşısında -her geçen gün, biraz daha- küçülen ve “miniminnacık” kalan o kifayetsiz muhterislere “ince ince” gülüp, geçiyoruz. Onları çoktan geçtik, anlayacağınız…
GEZİ’nin bu sistemle mahkemelerde değil,
meydanlarda görülecek bir “DAVASI” var! (Ali Çerkezoğlu)
Bkz: https://direnisteyiz.org/haber/gezinin-bu-sistemle-mahkemelerde-degil-
meydanlarda-gorulecek-bir-davasi-var-ali-cerkezoglu/
#GEZİYARGILANAMAZ
Bkz: https://www.soldefter.com/2014/06/12/
taksim-dayanismasi-savunmasi-geziyargilanamaz/
“12 Haziran 1971’de, hiçbir şeyin yıldönümü olmayan bir sıkıyönetim gününde, karşısında oturan Demir Özlü, “Bezginlik verici, anlamsız bir gün. Bir şeyin yıldönümü de değil. Bugün senin olsun Oğuz. Hadi şerefe!” demiş. Masada bulunan Ayşe Nur Kocatopçu’nun da onayı ile 12 Haziran, Oğuz’un günü seçilmiş.”
Bkz: https://godotyokmusama.blogspot.com.tr/2014
/03/uyumayan-cocuklar-icin-bir-yasant.html
Mutlaka okuyunuz;
“Seni Sefiller’in yazarı yaptık, daha ne istiyorsun.” (Hayalet Oğuz)
*
1956: Dünya Sarsılıyor (Rock’n Roll)
İmgelemin Özgürleşmesi / Zafer Yalçınpınar
13 Haziran Cuma, Saat: 20.30, KargART, Kadıköy
KargART şurada; https://4sq.com/uAzbxz
Facebook Etkinlik bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/1430236790574927/
11-30 Haziran 2014 tarihleri arasında “MÜMKÜN-Hayata Geçen Ütopyalar” başlığıyla KargART tarafından gerçekleştirilecek olan “Kargaşa 14” etkinlikleri kapsamında, “İmgelemin Özgürleşmesi” üzerine bir sohbet-sunum icra edeceğiz.
Sahici dostları bekleriz…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında gerçekleştirilen “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.
“Yapıcı yıkıcılığın” son birkaç yıldır kullandığı yordamın dilsel ayrıntılarını, anamalcı retoriklerin yeni salınımlarını, kısacası, günümüz söylemlerinin kötülük inşaatındaki(kötülüklerin temellendirilmesindeki) rolünü inceleyen müthiş bir yazıyla “DOXA” adlı derginin 2014/02 tarihli 11. sayısında karşılaştım.
Nikos A. Salingaros tarafından kaleme alınan “Bilişsel Uyumsuzluk ve Uyumsuz Mimari: Doğruları Yadsımak için 7 Taktik” adlı yazının -pdf biçemindeki- tam metnine- aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:
https://norgunk.com/wp-content/uploads/2014/02/DOXA_11_TR_Nikos_Salingaros_100-117.pdf
Özel Not: Normal şartlar altında, dilbilimsel açıdan bu kadar kuvvetli ve aydınlatıcı bir inceleme yazısının felsefe, sosyoloji, edebiyat ya da en azından akademik bir dergide bulunması, dil-bilişsel bir incelemenin oralardan gelmesi beklenir. Ancak, bu yazıyla ve “gözün vicdanıyla” bir mimari/tasarım dergisinde karşılaşmam, bahsettiğim sosyal alanlara ait yayın mecralarının -ya da bu mecralardaki editöryal devinimin- bir tür körlük/acz içerisinde olduğunu düşünmeme, dahası, böylesi bir düşüncenin teyidine neden oluyor. (Zy)
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yer alan “Dilbilim” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sessizligin-dilbilgisi adresinden ulaşabilirsiniz.
Gezi’nin yıldönümüne odaklanan değerlendirmelerin içerisinde bizi en çok etkileyen/en tutarlı yazı Futuristika‘da, Ali Ersen Erol tarafından kaleme alındı… Bkz: https://www.futuristika.org/bir-yil-sonra-gezinin-gecmisi-ve-olasi-gelecegi/
Ömer Faik Anlı tarafından kaleme alınan ve FLSF Dergisi‘nin 15. sayısında (Bahar 2013) yayımlanan “Bir Karşıt-Bilim Tezi Olarak Dilsel Görelilik: Wittgenstein, Kuhn, Rorty, Feyerabend” başlıklı makale, yıllardır önemini takipçilerimize sunmaya çalıştığımız ve imgelemin özgürleşmesi için gerekli olan “dilsel red” çerçevesini sıkı-bütünleyici bir şekilde ortaya koymuş. (Zy)
Makalenin -pdf biçemindeki- tam metnine https://www.flsfdergisi.com/sayi15/145-169.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
“Bu çalışmada 19. yüzyıldan bu yana modern insanın başat entelektüel uğraşı olarak görülen bilim, bir karşıt-bilim tezi olarak dilsel görelilik bağlamında incelenecektir. Özellikle Wittgenstein, Kuhn, Feyerabend ve Rorty’nin yaklaşımları çerçevesinde bilimin bir “dil oyunu” ya da tikel bir “gelenek” olarak konumu ve postmodern durum içerisinde olanağı sorgulanacaktır. Bu düşünürler bilimin gerçekliğin bilgisini elde eden tek yol olmadığını ya da bilimin dünyayı yansıtan biricik hakikat olmadığını öne sürerler. Bu durumda bilim ayrıcalıklı konumunu yitirir. Bu çalışma, dilsel görelilik tezi bağlamında bilimin alabileceği konumu sorgulamayı amaçlamaktadır.” (Makalenin özet metninden…)
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Wittgenstein” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden, “Dilbilim” ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/sessizligin-dilbilgisi adresinden ulaşabilirsiniz.
Kargaşa 14 / 11-30 Haziran 2014
“Mümkün – Hayata Geçen Ütopyalar” // KargART //Kadıköy
Aslı Taner–Veysel Çolak, Aslı Dinç, AslieMk, Burcu Barakacı
Çağrı Saray, Deniz Mehmet Örnek, Emrah Bekdikli, Erhan Cihangiroğlu
DefterKazıyıcılarKooperatifi(Ali Mete Sancaktaroğlu,Cem Gezginti–Dilara Tekin)
Harun Töle, MAHAL, Melike Kılıç, Murat Mrt Seçkin, Nazım Serhat Fırat
Okay Özkan, Onur Kaçmaz, Rafet Arslan, Sedat Türkantoz, Seha Can
Tayfun Polat, Yonca Enderer, Zafer Yalçınpınar
KargART’ın geleneksel sezon kapanış sergisi Kargaşa, bu sene Gezi’den ilhamla ve Gezi’nin öğrettikleriyle, “Hayata Geçen Ütopyalar”ı hatırlamak ve “Mümkün,” demek istiyor.
Sezon sonlarındaki Geleneksel karma sergi alışkanlığımız, bu yıl ilk defa zengin bir yan etkinlikler programıyla destekleniyor. 22 isim altında 30’un üzerinde işin yer aldığı sergiyle paralel gerçekleştirilecek yan etkinlik programının bir kısmı, ayrıca Kadıköy’den iki dayanışmanın ev sahipliği yaptığı Don Kişot Sosyal Merkezi ve Caferağa Dayanışma Evi’nde de tekrarlanacak.
Yan etkinlikler (Belgesel Film Programı, DOCUMENTARIST Kısa Film Seçkisi, Performanslar, Sunumlar…) ve programı ayrıca duyurulacaktır.
Açılış: 11 Haziran, Çarşamba, 19:00
Açılışta, Gonca Gümüşayak’ın “Likit Politika” isimli performansı saat 20:00’da gerçekleştirilecektir.
DOCUMENTARIST, Don Kişot Sosyal Merkezi ve Caferağa Dayanışması’nın katkılarıyla…
Facebook Etkinlik Bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/457822721028886
*
“acaibulmalukat”
Bkz: https://instagram.com/p/o3sejSKHoX/
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
Slavoj Žižek (6 Mayıs 2014)
“Süpergüç-sonrası kapitalist dünya düzenini kim denetleyebilir?
Bkz: https://yersizseyler.wordpress.com/2014/05/09/superguc-sonrasi-
kapitalist-dunya-duzenini-kim-denetleyebilir-slavoj-zizek/
Alain Badiou (23 Nisan 2014)
“Şimdiki bir zaman yenik sayılır – kalabalık kendini ilan etmezse”
Bkz: https://yersizseyler.wordpress.com/2014/04/23/simdiki-bir-zaman-
yenik-sayilir-kalabalik-kendini-ilan-etmezse-alain-badiou/
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “3. Dalga” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/3-dalga adresinden ulaşabilirsiniz.
Kadıköy-Yeldeğirmeni’nde gerçekleştirilen “Common Experience” etkinliği kapsamında ortaya çıkan “İstanbul” (kültürlerin/savaşların/politikaların kesişimi) esinli mural çalışma da çok etkileyici… Çalışmayı Polonya’dan “Chazme ve Sepe“ adlı ünlü sokak sanatçıları ortaklaşa gerçekleştirmiş…
Hamişler:
1. Proje kapsamındaki diğer mural çalışmanın görüntüsüne https://evvel.org/yeldegirmenine-yeni-mural adresinden ulaşabilirsiniz.
2. E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
SOKAĞIN YAĞMURU
1. önce
ben bu sokağın yağmuruyum
her şeyin arasındayım
kaçılmaz ellerimden
____________ellerimin çizgilerinden
inanmazsınız ama ben bu sokağın kendisiyim
evlerinizi birbirine bağlarım
istersem
her şeyi düğümler
im
istersem
_____her düğümü açarım
tüm lambaların ışıklarını karıştırırım
ben bu sokağın yüzüyüm
_______________kırışıklarıyım
çamurdan çizgiler yapar
ağaçların dallarına
_____________uzanırım
ben bu yaprakların yerle olan ilişkisiyim
müziğiyim
duvarların ve kapıların
2. sonra
ben bu sokağın durgunluğuyum
her şey benim
durgunluğumu yüklenir
ben de onların altından
yürürüm her yere
___________köşelerin yanından
ben bu sokağın yağmuruyum
caddesiz
_____im
______yaşıyorum
Zafer Yalçınpınar
8 Aralık 2008
Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine https://zaferyalcinpinar.com/siir.html adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)
Nüfusun çoğunluğu açısından ekonomik bir özneye dönüşme (“insan sermayesi”, “kişisel girişimci”), sanki bütün bunlar bir şirketin nihai kâr-zarar hanesinin bir parçasıymışçasına, maaş ve gelirlerdeki azalma, iş güvencesizliği, işsizlik ve yoksulluğu yönetme talebinden öte bir şey değildir. Ve kapitalizm, tekrarlanan “finansal” bozgunların yarattığı krize daha da battıkça, giderek artan oranda bilgi ve veri toplumu ile görkemli özneleştirmelerine (bilişsel işçiler, simge manipülatörleri, mücadeleci yaratıcılar ve kazananlar) dair retoriğini terk etmektedir. Kriz, borcu ve boyun eğdirme kiplerini, yani borçlu insanı öne çıkarır.
Kredi ve finans aracılığıyla herkesin zenginleşeceğine dair vaatler bir kez çökünce, geriye kalan tek politika sadece kreditörlerin, yani sermaye “varlıklarının” sahiplerinin korunması olur. Özel mülkün merkezîliğini onaylamak adına, “üretim” ve “öznellik üretimi” arasındaki bağlantı, borç ve borçlu insan temelinde oluşturulur. Borç ekonomilerinde, sermaye her zaman bir özneleştirme noktası işlevi görür; ancak bu, yalnızca bazılarını “kapitalistler”, ötekileri “işçiler” olarak değil, aynı zamanda “kredi verenler” ve “borçlular” olarak imlemek amacıyla yapılır. Borçlu insanın negatif bir özneleşme süreci tecrübe ettiği açıktır; borçlu insan -sürekli peşlerinde koşulsa da- bilgi, etkinlik ve hareketlilik akışlarının, salt baskıcı ve geriye giden bir özneleştirmeye vardığı bir durumun semptomudur. Bu artık bir yenilikçilik, yaratıcılık, bilgi veya kültür meselesi değil, vergi vermeyi reddederek “refah devleti”nin faydalarından cömertçe beslenen sermaye sahiplerinin toplumun diğer kesimlerinden “ayrılması” meselesidir. Bunun sonucunda, üretim kavramının çok net olmasından, “finansal krizin” sırf ekonomik bir kriz değil; aynı zamanda her bireyi bir iş sahibi, bir işletme, bir hissedara dönüştürmeyi arzulayan ve ABD’de ipotek teminatlı menkul kıymetlerin çöküşüyle mutlak bir başarısızlığa uğrayan neoliberal yönetişimin bir krizi olduğu sonucu çıkarılabilir. Ekonomik başarısızlık ile iş sahibi, hissedar ve girişimcinin öznel imgelerinin üretimindeki başarısızlık arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bu başarısızlıkların kökeni, neoliberal öznel imgelerin iki katmanlı reddinden kaynaklanır: “insan sermayesi”ne dönüşmenin reddi ve krizle birlikte “borçlu insan”a dönüşmenin reddi.
(…)
Maurizio Lazzarato
“Mevcut Krizde İtaatsizlik ve Politik Özneleştirme”
Çev: Nâzım Hikmet Richard Dikbaş
İşbu yazının tam metnine https://saltprogramlar.blogspot.com.tr/2014/06/mevcut-krizde-itaatsizlik-ve-politik.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Skop Dergi‘nin bu yakınlarda tamamlanan “Sürrealizm ve Mimarlık” başlıklı dosyasını yeni fark ettim… Sıkı çevirilerin derlendiği dosyanın editörlüğünü Nur Altınyıldız Artun gerçekleştirmiş. Bazı yazıları ve bağlantı adreslerini aşağıda paylaşıyorum.
-“Sürrealist Mimarlık Manifestosu” (Jean Arp, Çev: Nur Altınyıldız Artun)
Bkz: https://www.e-skop.com/skopdergi/surrealist-mimarlik-manifestosu/1949
-“Sürrealist Mimarlık Kuramları, Fantezi ve Tekinsiz”
(Anthony Vidler, Çev: Renan Akman)
Bkz: https://www.e-skop.com/skopdergi/surrealist-mimarlik
-kuramlari-fantezi-ve-tekinsiz/1963
-“Çözünür Kent: Sürrealist Paris Algısı” (Roger Cardinal, Çev: Nur Altınyıldız Artun)”
Bkz: https://www.e-skop.com/skopdergi/cozunur-kent-surrealist-paris-algisi/1964
-“Sürrealizm, Mit ve Modernite” (Dalibor Veseley, Çev: Nur Altınyıldız Artun)
Bkz: https://www.e-skop.com/skopdergi/surrealizm-mit-ve-modernite/1937
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sürrealizm” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
BantMag‘ın Haziran 2014 tarihli 31. sayısında, Andrea Bajani tarafından kaleme alınmış “Olur Böyle Şeyler” adlı çok etkileyici bir hikâyeyle karşılaştım. Hikâyenin imgesel düzlemi ve konuyu/odağı/haksızlığı işleyiş biçimi beni -yazınsal olarak- büyüledi. “Olur Böyle Şeyler”, 2008 yılında, İtalya’da yayımlanan “İşçilikten Ölmek” adlı derlemede yer almış. Annalena Di Giovanni’nin İtalyanca’dan İngilizce’ye, ardından da Doruk Yurdesin tarafından İngilizce’den dilimize çevrilmiş bu sıkı hikâyenin tam metnine https://bantmag.com/news/bant-mag-no31den-fitratinda-var adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)
Kuşlar, öldüklerinde sadece düşerler.
Çoğunlukla onları fark edecek kimse yoktur. Onu vuran avcı ve avlayacak olan köpek hariç, kimse. Sonra avcı kuşun gökteki kısa hikâyesini izler, böğürtlenlerden sıyrılıp geçen köpek onu buluverir. Uçaklar, bulutların üzerinde infilak ettiklerinde, sadece düşerler. Başta çoğunlukla onları fark edecek kimse yoktur. Uzaklardaki bir yerde, ekranındaki küçük bir ışık noktasının çıldırdığını gören bir radar görevlisi hariç, kimse. Ve bir de uçağın bulutları yırtıp gürültüyle ve bütün o yolcularıyla yerde patlarken gören biri.
Ve yıldızlar da. Öldüklerinde, sadece düşerler. Çoğunlukla gündüz vakti olur bu, kimse fark etmez. Ama gece olursa, iğne başı kadar bir ışığın uzaklarda karanlığı deldiğini ve yine karanlığa gömüldüğünü gören bir kimse hep vardır.
Ama sen, sen sadece öldün ve orada kaldın.
(…)
Andrea Bajani
Polonyalı sanatçıların işbirliğiyle devam eden “Common Experience” etkinliği kapsamında ortaya çıkan ilk mural çalışmayı, maruz kaldığımız mezalim ortamını tarif etmek açısından ve “sokak sanatı” imkânlarının “imgelemin özgürleşmesi” meselesinde vites arttırdığını fark etmek yolunda son derece önemli/yerinde/başarılı buluyorum. Mural, “Mariusz (M-city) Waras” tarafından gerçekleştirilmiş. (Zy)
Hamiş: E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
1 Ekim 2012 tarihinde yayın hayatına başlayan soL Gazetesi, bir buçuk yılın ardından günlük yayınına ara verme kararı aldı. Gazete, haftalık olarak yoluna devam edecek… Bkz: https://haber.sol.org.tr/medya/sol-gazetesi-yalan-soylemenin-suc-oldugunu-yine-hatirlatacagiz-haberi-93286
“Sanki Devrim”, Barış Yıldırım
Nota Bene Yayınları, 2014
Bkz: https://www.notabeneyayinlari.com/tur_detay.php?id=142
*
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com