Karga Mecmua‘nın Ağustos-Eylül 2009 tarihli 30. sayısında yer alan “Sıkı Gitarist: Yavuz Çetin” adlı yazıma https://zaferyalcinpinar.com/k13.html adresinden ulaşabilirsiniz.
15
2009
Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı
Sıkı gitarist Yavuz Çetin’in ölümünün ardından sekiz sene geçmiş…
Bundan bir ay önce Batu Mutlugil’in katkılarıyla efsanevi “Blue Blues Band”in bazı canlı performansları gün ışığına çıktı. TRT arşivlerinde yer alan bu performanslar benim için büyük bir değer ve aynı oranda da önem taşıyor. Her şeyden önce Kerim Çaplı ve Yavuz Çetin’i birlikte seyretmek/dinlemek, onlardan yayılan “dehayı ve ruhu” sezmek ya da hatırlamak, günümüzün “dandik” müzik endüstrisine karşın büyük bir kazanımdır; akkor bir deneyimdir. Örneğin “Led Zeppelin-Moby Dick” cover’ındaki davul solosu -ki bence bu soloda Kerim Çaplı, D. Chambers’ı geçmiştir- çok önemli bir belgedir. Ardından, “Led Zeppelin –Rock’n Roll” adlı parçada, davul kadar vokalde de başarılı ve sıkı bir Kerim Çaplı’yla karşılaşıp tarif edilemez bir şaşkınlık ve hayranlık içine düşebilirsiniz…Dikkatli baktığınızda -kafanızı çalıştırdığınızda- Ece Ayhan ya da Kuzgun Acar ile Kerim Çaplı arasında bulunan teknik ve yaşamsal benzerlikleri -üzülerek- fark edersiniz… O akkorluğu görebilirsiniz.
Not: (Youtube’a erişemeyenler Kerim Çaplı’nın davul solusunu https://zaferyalcinpinar.com/kerimcaplimobydick.flv adresinden arşivleyebilirler.)
14
2009
Sefalet, durmadan sefalet…
Baudelaire’in annesine yazdığı mektuplardandır:
4 Aralık 1847
Son altı ayım acayiplikler, musibetlerle geçti ama ne aklımı, ne de bedenimi yok edebildi. (…) Düşüncesizlik; en basit makul işleri yarıda bırakma; sonuç ise sefalet, durmadan sefalet… İşte size bir örnek:
Kâh çamaşırsızlıktan, kâh odunsuzluktan üç gün yataktan çıkamadığım günler oldu. Ne afyon, ne de şarap para etti; üzüntüyü gideremedi; bu gibi şeyler insanı oyalıyor ama asla yaşamı tazelemiyor… Zaten kafa tütsülemek bile yine parayla oluyor. Bana on beş frank verdiğiniz o son günden, kırk sekiz saatten beri açtım. Neuilly yolunu durmadan arşınlıyor, M. Ancelle’e bir türlü suçumu açamıyordum. Bilirsiniz ispirtolu içkilerden tiksinirim, midem kavruluyor…(…)
(…)
5 Aralık 1847
Sağolun; hiçbir yardım böyle zamanında yetişemez. İnanın bu paranın kıymetini bileceğim. (…) Birgün gelecek, umarım hepsini ödeyeceğim. (…) Bana yazmak isterseniz, adresim: Babylon 36. Ne kadar yollarsanız o kadarla yetineceğim; çaresiz… Bu paranın değerini anlıyorum; yararlanmasını bilmeliyim.
Not: Adresimi kimseye vermeyin.
Charles Baudelaire Defayis
——————————–
29 Haziran 1855
Edebiyatçılar Kuruluna,
Sayın Başkan,
Ekmek paramı çıkardığım gazeteden atılmış bulunuyorum; sizden biraz para isteyeceğim. Kurula başvuruşumda -onsekiz ay önceydi sanırım- isteğim kesinlikle geri çevrilmişti; neden olarak da, kurula 180 frank borçlu olduğum, basılmaya değer romanlar yazmadığım ileri sürülmüştü. Kurulunuzdan para almak için biricik şart kitap basmak olsaydı, gösterdiğiniz neden akla uygun gelebilirdi. Ama bugün yarın, belki de pek yakında M.Godefroy için bir kitapçıdan ya da derginin birinden para almayacağım nereden belli? (…) Kurula borcumu elbette ödemem gerekiyor; kazancı tefrika romanlarına bağlı yazarlar takımından olmadığım için elimden ancak bu kadarı gelir.(…)
C.B.
Baudelaire’in Mektupları, Çev:Bedia Kösemihal, Düşün Yayınevi, 1983
07
2009
Cehalet Günahı…
(…)
Heick, Kapperbrunn’un kendisini bu sözlerle yaraladığının farkında değildi, tam tersine kendisinde güçlü bir üstünlük duyuyordu. Kapperbrunn, aptalı oynuyordu, ama dilediğinden daha da aptaldı. Richard Hieck genellikle her insan önünde duyduğunu, daha az olsa da Kapperbrunn önünde de duymaya başlamıştı: Önemli olan ve dile getirilmesi gereken özü sezmeden, sözcükleri az-çok düzgün bir dil biçimine sokmak konusunda insanoğlunun ifade yeteneği… Cehalet günahı! Bilmemekte direnen dikkafalılık! Bu durum karşısında Heick, nefret dolu bir şaşkınlık hissediyordu.(s.35)
(…)
Bir odadaki ısının her zaman eşit bir biçimde yayılmaya çalıştığı, odanın bir yerinde aşırı sıcak, başka bir yerinde aşırı soğuk olmadığı, ısı kuramının ikinci kuralına göre dünyanın bir anda patlamadığı, güneşin yarın yeniden doğacağı, etlerin kemiklerimizden durup dururken birdenbire ayrılmayışı, beynimizin “normal” olarak adlandırabileceğimiz kurallara göre çalışması üzerinde bir yargıya varmamız mümkün olduğu oranda, tüm bunların inanılmaz bir rastlantının sonucu olduğunu da düşünebiliriz; tüm bunlar kesin değil ama büyük sayılar kuralına göre olasıdır.
Unutulmamalıdır ki, büyük sayılar kuralı da olasıdır ve her an başka bir kural onun yerine geçebilir.
Zira bu kural da insan beyinleri tarafından bulunmuş ve o beyinlerin normal oluşuyla ilgili kesin bir şey söylenemez.(s.44)
Hermann Broch
“Bilinmeyen Değer”, Çev: Gertrude Durusoy, Ada Yayınları, 1988
30
2009
Video: “Ben Etikçiyim!” (Ece Ayhan)
Ece Ayhan’ın -kendini anlattığı- bir video görüntüsüdür.
Videoyu https://zaferyalcinpinar.com/benetikciyim.avi adresinden indirebilirsiniz.
Hamiş: Daha önce Ece Ayhan’ın “Fayton” ve “Mor Külhani” adlı şiirlerini okuduğu başka videolar da gün ışığına çıkmıştı. Tüm bu videolar 1998 yılında yayımlanan “Yaşayan Türk Şiiri” adlı belgesel çalışmadan alıntılanmıştır. (Diğer videolara https://zaferyalcinpinar.com/fayton.avi ve https://zaferyalcinpinar.com/morkulhani.avi adreslerinden ulaşabilirsiniz.)
2. Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar
26
2009
26 Temmuz: “Ulusal Başkaldırı Günü”
Küba’nın en önemli ulusal bayramı olarak kabul edilen 26 Temmuz, yüz binlerce Kübalı tarafından coşkuyla kutlandı. Törene liderlik eden geçici Devlet Başkanı Raul Castro, Küba’nın ABD ile eşit ve medeni bir diyaloga hazır olduğunu dile getirdi.
Küba Devrimi için bir dönüm noktası anlamına gelen 26 Temmuz Moncada ve Carlos Manuel Kışlaları baskınının 54. yıldönümü Küba’nın doğusundaki Camaguey kentinde kutlandı. Ulusal Başkaldırı Günü adı verilen 26 Temmuz bayramını kutlamak üzere 100 binden fazla Kübalı kent meydanında bir araya geldi.
Mitingin yapıldığı meydan Fidel’in önderliğindeki 26 Temmuz hareketinin renkleri olan kırmızı ve siyah bayraklarla donatılırken, alana coşkulu ve kararlı bir kalabalığın damga vurduğu belirtiliyor.
Törende söz alan Kübalı yöneticilerin birçoğunun Fidel’den ve Moncada Kışlası Baskınının Küba Devrimi için öneminden bahsettikleri ve Fidel’in pek yakında aralarında olacağı temennisini ilettikleri belirtilirken katılanların sık sık “Yaşasın Fidel, yaşasın Raul” sloganları attıkları ifade ediliyor.
Bkz: https://www.kubadostluk.org/cms/index.php?option=com_content&task=view&id=84&Itemid=82
22
2009
we must remain… perfect strangers…
“And if you hear me talking on the wind
You’ve got to understand
We must remain
Perfect strangers”
20 Temmuz 2009 Deep Purple İstanbul Konseri’nden çeşitli görüntülere https://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?cid=24889&p=1&rid=2368 adresinden ulaşabilirsiniz.
19
2009
Livar…
2007’de yayımlanan şiir kitabım “Livar” ile Bayram Balcı’nın bugünlerde yayımlanan kitabı arasındaki isim benzerliği üzerine çeşitli platformlarda çeşitli geyikler dön(dürül)üyormuş… Bu konuda Nisan 2007’de yaptığımız tartışmaları ve söylemleri tekrar etmeye gerek yok. Haziran 2007’de “Monokl” adlı derginin 3. sayısında yayımlanan, “Livar” hakkındaki bir şöyleşimden alıntıladığım şu metin de açıklayıcı olacaktır:
“Kitabın isminin kısa hikâyesi şöyle: Çocukluğumda, babamla balığa çıktığım
günlerden birinde kaşık oltasıyla bir Kofana yakalamıştık. Balığı oltadan
kurtarıp teknemizin Livar’ının içine koyduk. Ben de elime bir ıskarmoz alıp
livardaki kofanayla oynamaya başladım. Lüfer soylu balıklar çok vahşi
olurlar. Balık gelip elimdeki ıskarmoza kafa atıyor, bazen de gövdesini yarı
yarıya suyun üzerine çıkarıyordu. Vahşi, dinamik, canlı ve muhteşemdi… İşte
benim Livar’ımdaki şiirler de böylesine dinamik olanlar; anlattığım
hikâyedekine benzer bir canlılık ihtiva eden ve belki de debelenip duran
şiirleri aldım LİVAR adlı dosyama… ” (Monokl, Sayı:3, Haziran 2007)
Hamiş: Son iki sene içinde “Livar” adlı şiir kitabım hakkında yazılan yazıların ve yaptığım söyleşilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/livarhakkinda.pdf adresinden ulaşılabiliyor.
Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
17
2009
Umutsuzluğun dile getirilişi…
(…)
“Biliyor musunuz?” dedi Kapperbrunn. “Matematik insan ruhunun, bir tür umutsuzluğunun dile gelişidir… Aslında hiç gerekmez bize, oysa bir ahlâk adası gibidir, matematiği bu nedenle severim.”
Heieck’ın yanıtlayabileceği pek bir şey yoktu. Kapperbrunn, umursamaz görünüyordu, Kapperbrunn bir şeye ihanet ediyordu, fakat neye pek belli değildi.
(…)
Hermann Broch
“Bilinmeyen Değer”, Çev: Gertrude Durusoy, Ada Yayınları, s.10, 1988
16
2009
Dunning-Kruger Etkisi
Dunning-Kruger Etkisi; Cornell Üniversitesinde iki psikolog olan Justin Kruger ve David Dunning’in tanımladığı çok ilginç bir idrak eğilimidir. Kısaca özetlemek gerekirse: Yetkin olmayan insanlar, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir. Bunu biraz açalım :
İnsanların az ya da çok beceri sahibi olabilecekleri herhangi bir şey söz konusu olduğunda (satranç oynamak, bir alet kullanmak, okuduğunu anlamak gibi):
- Yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimindedirler.
- Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki sahici beceriyi farkedememektedirler.
- Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler.
- Eğer bu yetkin olmayan insanlar becerilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerini farkedip kabul etmektedirler.
Bu etkinin sonucunda Charles Darwin’in de belirttiği üzere “cehalet, genellikle bilgi sahibi olmaktan daha çok özgüvene sebep olur”. Yani bir konu hakkında ne kadar az biliyorsak o konu hakkındaki az olan bilgimiz bizim aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğumuzu farketmemizi engellediği gibi, bu durum bize sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşuzcasına bir özgüven kazandırmaktadır.
(…)
Bkz: https://suphecimelek.wordpress.com/2009/07/05/dunning-kruger-etkisi/
Bkz: https://www.haberveriyorum.net/icerik/dunning-kruger-etkisi-ya-da-kifayetsiz-muhterisler
14
2009
Ece Ayhan, Çanakkale’de…
11-12 Temmuz 2009 tarihlerinde, Çanakkale’de, Ece Ayhan’ın anısına gerçekleştirilen etkinliğe ilişkin birtakım haberlere https://www.canakkaleicinde.com/ece-ayhan-canakkalede-anildi.html ve https://www.canakkaleolay.com/haber_detay.asp?id=50850 adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Şair Ece Ayhan’ın 7. ölüm yıldönümü anma etkinlikleri Saat Kulesi arkasında
bulunan Ece Ayhan Sokakta yapılan yürüyüş ile başlarken, Ece Ayhan
portresinin açılışı Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan tarafından
yapıldı. Ayhan, aramızdan ayrılışından sonra ilk kez böylesi büyük bir
etkinlikle anıldı.
Ece Ayhan buluşmaları 2009, 11-12 Temmuz tarihlerinde çeşitli etkinliklerle
gerçekleştirildi. Ece Ayhan dün de kabri başında anıldı. Şair Ece Ayhan’ın
7. ölüm yıldönümü anma etkinlikleri Saat Kulesi arkasında bulunan Ece Ayhan
Sokakta yapılan yürüyüş ile başlarken , Ece Ayhan portresinin açılışı
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan tarafından yapıldı. Ece Ayhan’ı
ölümünün yedinci yılında unutmadıklarını ifade eden Ece Ayhan Sivil
İnisiyatifi Sözcüsü Ulaş Önder, “Bu yıl daha geniş kapsamlı etkinliklerle
Ece Ayhan’ı anıyoruz. İlerleyen yıllarda bu etkinliklerimiz artarak daha
nitelikli devam edecektir” dedi. Sonrasında ise Ece Ayhan Yürüyüşü yapıldı.
Morabbin Park’ta ise ilk olarak sokak tiyatrosu ile şiir dinletisi yapıldı.
Ardından ise düzenlenen Bandista konseri ile katılımcılar büyük coşku ile
eğlendiler. Dün ise Ece Ayhan’ın Eceabat Yalova Köyü’nde bulunan mezarı
ziyaret edilerek yeni mezarının açılışı yapıldı.
10
2009
Ece Ayhan’ın Mezarı Yenilendi…
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan ve asıl adı Ece Ayhan Çağlar olan şairin mezarındaki yenileme çalışmaları, Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nin organizasyonu, Yalova köyü muhtarlığı ve oğlu Ege Çağlar‘ın destekleriyle gerçekleştirildi.
İzmir’de, 12 Temmuz 2002’de 71 yaşında vefat eden ve annesi Ayşe Deniz‘in yanına defnedilen şairin mezarının yeni tasarımını heykeltraş Fergül Yücel yaptı ve heykeltraş Mustafa Toygar tarafından bu tasarım hayata geçirildi.
Şair ve annesinin mezarları birlikte yenilenirken, mezarın yan bölümleri traverten taş, alın ve üst bölümü granit taştan yapılırken, bu taş üzerine şaire ait ”Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirinin ilk ve son kıtaları yazıldı. Şiirin son mısrasında yer alan ”Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek” mısrasından yola çıkılarak mezarın üst bölümüne soyut bronz güvercin figürü konuldu.
(…)
Ayrıntılar için Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=12&hn=67874
08
2009
Wittgenstein ve Dil ve Godard (Robert MacLean)
Nisan Dergisi’in 1986 yılında yayımlanan 7. sayısında (sinema özel sayısı’nda) yer alan “Wittgenstein ve Dil ve Godard” adlı yazıya https://zaferyalcinpinar.com/wittgensteindilvegodard.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Robert MacLean’in yazısını Oruç Aruoba çevirmiş…
07
2009
Etkinlik: “Ece Ayhan Buluşmaları 2009 / Çanakkale”
Etkinliğin programına ve etkinlikle ilgili ayrıntılara
https://www.facebook.com/group.php?gid=115462685922 ya da https://www.canakkaleicinde.com/ii-ece-ayhan-bulusmalari.html adresinden ulaşabilirsiniz…
06
2009
Buluntu: Bir Resim Olarak Orhan… (Ece Ayhan)
Papirüs Dergisi’nin Ocak 1967 tarihli 8. sayısında (Orhan Veli Özel Sayısı’nda) bulunan “Bir Resim Olarak Orhan” adlı Ece Ayhan yazısına https://zaferyalcinpinar.com/birresimolarakorhan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Ece Ayhan için hazırlanan “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı web sitesine https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Sahicilikle/ Zafer Yalçınpınar
04
2009
Şiir: “Taşkın”
“Taşkın” adlı şiirime https://zaferyalcinpinar.com/s72.html
adresinden ulaşılabilir…
Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar
03
2009
İstanbul Günlükleri-1985- Ece Ayhan
10 Ocak Perşembe 1985
Dün Bilsak’a gittim. Mustafa kemal Ağaoğlu, Nejat Yardımcı, Cazcı Emin Fındıkoğlu. Heybeli. Ali evdeydi. Sınavı pek iyi geçmemiş. Ben çok ıslanmışım, hep yağmur yağmıştı.
11 Ocak Cuma 1985
Bostancı yoluyla Kızıltoprak. Ahmet Necdet’le buluşma. Aydın Ülken ve Emin Fındıkoğlu’yla telefon. Vagon’a gittik. Dük dö Cebeci-Ercüment Gençer de vardı.(Şişmatra ölmüş, dün cenazesi varmış.) Necdet Bey gitti, Cemal Süreya geldi, Vecihi Timuroğlu gelmiş Ankara’dan. Vecihi’yi, Fügen’i ve o tapucuyu gördüm Hatay’da.
19.50 vapuruyla ada. kadıköy’de kar vardı. Adada yok. Bir ekmekle arkadaşlık ediyorum bu akşam.
Ece Ayhan
Öküz Dergisi, Sayı: 43, 1997
02
2009
KRAVATSIZ
27 Aralık 1984
Yarın 10.20 vapuruyla Bostancı’ya geçiyorum. Nilgün Marmara’ya nikâh tanıklığı edeceğim, kravatsız.
Ece Ayhan
(Öküz Dergisi, Sayı: 43, 1997)
01
2009
Kuşları Örtünmek-2
30 Nisan 1974
Dün korkuyla düşündüm: Artık kimseler şiir üzerine bir şeyler yazmıyor. Bir zamanlar Orhan Veli, Melih Cevdet, Sabahattin Kudret, Oktay Rifat’ın şiir üzerine yazıları vardı. Başkalarının da vardır. Ama şimdiler, Cemal Süreya bir yana, görüyorum ki hiçbir ozan kafasını şiir üzerinde yormuyor.
Bu korkunç bir çağın eşiğinde olduğumuzun belirtileri midir?
Bir de şu var: şiir artık kendi dışındaki ölçülerle değerlendiriliyor.
(…)
Denilebilir ki, şiirden anlayan da kalmamıştır.
Genç ozanlar beğenilmek, pehpehlenmek için boşuna bekliyorlar.
(…)
29 Mayıs 1974
Dergi yönetenlerin çoğu Salazar’dır.
İpi kopmuş bir sandalla açıklara düşmüş bir Salazar.
(…)
Salâh Birsel
Kuşları Örtünmek’ten…
25
2009
İstanbul Günlükleri -1984- ECE AYHAN
23 Aralık Pazar 1984
Nilgün Marmara taksiye kadar bana yardım etti. Bostancı-Kızıltoprak 750 lira tuttu, (ama iskeleye yürümek zorunda kaldım) Filancadan 10, falancadan 15 almıştım. Nilgün bana masa örtüsü de verdi. Ali de çaydanlık getirirse, çay yaparız. Ali bana dün telefon ettiğinde akşam o kahvede 19.45’te buluşalım demişti. Vapur, Sirkeci’den 18.35’te kalkıyormuş. Ali şezlongu ve yorganı dün akşam getirecekti. Bakalım getirmiş mi?
Ne eksik; çay, şeker, ekmek, tencere, tava, yağ, tuz, süzgeç, diş macunu, sünger.
***
25 Aralık Salı 1984
Sabah baktım Ali kalkıp gitmiş okuluna. Çalarsaat çocuk. sena uğradı bir tava ve sahan bıraktı. Bütün gün (dün de öyleydi) çalıştı durdu bir çırak banyoda.Koyulhisarlı’ymış. soba aldım, kurdurdum, yakmak için iki kasa aldım, muz kasası dedi manav. Park Restaurant’ın yanındaki berbere gittim, saç traşı için 300 lira aldı benden. Denizatı Kahvesi’ne baktım şöyle bir, beğenmedim. Masaları yeşil örtülü bir kahve.
“Otoriteye sığınmak alışkanlığı”
Nilgün Marmara üst kattaki ev sahibine telefon etti, iki mektup gelmiş bana. Postaya verecekler.
“Bu coğrafyada halk tümüyle birlikte ayaklanmaz. Bu coğrafyada halkın boynu merkezi otoriteye sürgit eğiktir.”
Bunları yazarken kapı çalındı, bir kız Cihat’ı sordu, “vallahi görmedim” dedim. Cihat’ı soran komşu sarışın genç.
Sena dün akşam onunla konuşmuştu.Ali’nin parasını bu akşam verecekmiş. Sokaktan sesler geliyor. Eksikler; orta boy kapaklı çöp kutusu, faraş, süpürge, peynirlik, naylon kapaklı kutu, alüminyum tencere, çukur tabak.
Pan “bütün”
“Herşeyi yapabilir bir tanrı.”
***
26 Aralık Çarşamba 1984
Denizatı kahvesi, çuha, örtü, sıcak, tül perdeler. Bize göre değil. Pazara gittim, Heybeli. Adada su olmadığı için (tankerlerle geliyor) su pahalıydı. Bu yüzden ıspanak almadım.
(…)
ECE AYHAN
(Öküz Dergisi, Sayı 42, Kasım 1997)
23
2009
Kuşları Örtünmek…
12 Aralık 1972
Ben palto tutan insanlardan çok korkarım. Paltocular, bir kez kızdılar mı –neden kızdıkları da belli olmaz- yıllarca palto tutmanın acısını başkalarından çıkarmaya çalışırlar.
***
23 Ocak 1973
Şimdilerde pehpehlenen yazarların çoğu edebiyatın dışında olanlardır. Edebiyat dışı yazarlar! Çoktur böyleleri. Bu gibilerin yazılarında sözcükler iğreti gibi durur. Askısı kopmuş pantolon. Ha düştü, ha düşecek. (…) İşin tuhafı, bu yazarların izleyip okudukları yazarlar da kendileri gibi edebiyat dışıdır.
***
29 Ocak 1973
Haşim, bir dostuna kızdı mı, fotoğrafını salondaki duvardan indirir, ayakyoluna asarmış. Resmin, yine eski yerini alması, ancak Haşim’in başına üşüşen cinlerin dağılmasıyla olurmuş. Ayakyoluna resmi asılmayan hemen hemen kimse kalmamış. Herkes sırasını savmış. Ne ki, buna Haşim’in kendini dizginlemek, dostlarına haksızlık yapmamak için bulduğu bir çözüm biçimi gözüyle bakmak yerinde olur.
Salâh Birsel
“Kuşları Örtünmek” adlı günlüğünden…
21
2009
Livar üzerine…
Livar hakkında yazılan yazılara ve yapılan söyleşilere https://zaferyalcinpinar.com/livarhakkinda.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
19
2009
“Saat Kulesine ve iskeleye çok yakın…”
***
***
Ece Ayhan’ın Nahit Hanım’a (Nahit Fıratlı Damar’a)
yazdığı mektuplardan…
(Öküz Dergisi, Sayı:40, 1997)