10 Ocak 1896’da, Quartier Latin mahallesinde yağmur altında bir tabut geçti. Ardında zamanın en ünlü kişileri vardı. Vachette meyhanesinin patronu haykırdı: “Bu ayyaşın törenine Bakanlar da geldi ha!”. Bu cenaze töreni VERLAİNE içindi.
3 Ocak çarşamba günü Descartes sokağında Bayan Krantz’ın evinde ölmüştü. O, Krantz’ı biç sevmezdi. Bütün aşkı “kötü meleğim,,” dediği bir kaldırım kızı olan Esther’e karşıydı. Amansız bir sayrılığın pençesinde kıvranan VERLAİNE son gece yatağından düşmüştü. Bayan Krantz yerden kaldıramadı. Bütün bir geceyi yerde geçirdi. Bu yüzden sayrılığı daha da ağırlaştı ertesi gün. Esther son kez görmeye gelmişti onu. Kapıda Bayan Krantz ile kavgaya başladılar, istemiyordu Krantz, Esther’in girmesini. Yaşantısının son yılları bu iki kadının kıskançlıkları arasında geçmişti. Son soluğunda bile rahat bırakmıyorlardı VERLAİNE’i. Yalvarıyordu: “Susun. Çektiğim yetmiyor mu? Bırakın huzur içinde öleyim”. Montesquiou yaman bir söylev verdi Krantz’a: “Yüce bir görevi yerine getiriyorsunuz. Rolünüz ölümsüzdür. Büyük şaire özen gösteriniz!”
Akşam saat 7’de gözlerini yumdu VERLAİNE. Tören günü büyük bir şaşkınlığa uğradı bütün mahalle. Devrin en ünlü kişileri gelmişti cenaze törenine. Bu ne değişiklikti! Bütün bunlar bir sokak kadınının yanında yaşayan bu esrik insan için miydi?
Cenaze odadan çıkarılırken bağırmaya başladı Krantz: “VERLAİNE’in kutsal betiği çalınmış. Kim aldıysa versin, yoksa rezalet olur.” Sanat severlerden biri almıştı; ozandan bir anı saklamak için. Geri verdi. Bayan Krantz kilise töreninde bile uslu durmadı. Bu kez de Esther’in dua töreninde bulunmamasını istiyordu. Kiliseye girerse ölünün başında yaygarayı koparırım diyordu. Ona “VERLAİNE yalnız sizindi. Göreviniz yücedir. Ama şimdi ölünün kutsanması gerekir. Esther’in kiliseye girmesine engel olamazsınız. Kilisenin kapısı bütün insanlara açıktır” dediler. İster istemez sustu Krantz. Esther’in yüzü hüzün doluydu, karmakarışıktı. Düz, geniş, kapıyı gözeten, acıyla çarpılmış bir yüzdü bu. Yanında iki sokak kızı daha vardı. ‘Ah gözü yaşlı üç kaldırım çiçeği!
VERLAİNE’i toprağın kucağına verdiler. Esther mezarın üstüne eğildi: “VERLAİNE bütün dostların orda!” diye haykırdı. Yüce bir çığlıktı bu. Görülüyordu, belliydi VERLAİNE’in onu neden, bu denli sevdiği. Bu çocuksu çığlıklarda derin, yüce bir büyü vardı.
Copee, Barres, Mallarme, Mendes ve Moreas birer konuşma yaptılar. En gerçek ve hazin söylevler ilerde Mallarme ve Claudel’in yapıtlarında yer alacaktır:
“Verlaine? Gizlendi şimdi otların arasına.”
Philipe Barres
Journal de France