Oca
30
2022
--

“Tipoloji” (Cemal Soykök)


Tipoloji
Cemal Soykök
Ocak 2022, 24 Sayfa
görmek/izlemek için: https://upas.evvel.org/tipoloji.pdf


Cemal Soykök’ün resim tekniği klasik portre yaklaşımını revize ediyor ve ifadelerin ağırlık noktasını bularak tipolojinin eskrimlerini öne çıkarıyor. Bu yalınlaşmış görme biçimi, anlam arayışların arasında kaybolan izleyiciye pürüzsüz ve sağlam bir çözümleme sunuyor. (Zafer Yalçınpınar)


Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Oca
28
2022
--

Charlie (Bird) Parker… Otel Odası’nda…


Charlie (Bird) Parker otel odası’nda…”
(Julio Cortázar‘ın ‘Takipçi’ adlı öyküsü için bir canlandırma)
Çizim: José Esteban Muñoz


Takipçi, Julio Cortázar , Çev: Pınar Savaş,
Deli Dolu Yay., 2016

Oca
26
2022
--

“Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk” (Zafer Yalçınpınar)

herzogbuzdayuruyus

Alman sinema ekolünün sıkı yönetmenlerinden Werner Herzog’un 1974 yılında kaleme aldığı “Buzda Yürüyüş” adlı günlükler, Şubat 2016’da Jaguar Kitap’tan yayımlandı. Ali Bolcakan tarafından dilimize çevrilen kitap, Werner Herzog’un bir ceket, bir pusula ve gerekli kamp malzemeleriyle birlikte 23 Kasım 1974 tarihinde Münih’ten yola çıkıp Paris’te ölüm döşeğindeki eleştirmen dostu Lotte Eisner’e yaya olarak erişmeye çalışmasının günlük notlarından ve yolculuk esnasındaki görüngülerden oluşuyor. Yürüyerek Paris’e ulaşabilirse Lotte Eisner’in hayatta kalacağına dair tuhaf bir gerçeklik katmanı ya da inanç Herzog’un zihninde yer almasaydı eğer, imgesel açıdan göz kamaştıran bu ilginç betik okuyucuyla buluşamazdı. Werner Herzog yürüyüşünün ilk gününde yolculuğunun amacını şöyle tanımlıyor:

“(…)Kendime dair derin düşüncelere dalmak dünyanın geri kalanının uyum içinde olduğunu açığa çıkarıyor.(…)Her şeye ağır basan tek bir düşünce var: Buradan uzaklaşmak. İnsanlar beni korkutuyor. Eisner’imiz ölmemeli, ölmeyecek, buna izin vermeyeceğim. Şu an ölüyor değil çünkü ölmüyor. Şimdi değil, hayır, buna hakkı yok. Kararlı adımlarımın altında yer sallanıyor. Dinlendiğimde bir dağ istirahata çekiliyor. (…) Paris’e vardığımda hayatta olacak. Ölmemeli.”

Herzog-1

Herzog’un Münih-Paris hattında 21 gün süren yürüyüş notları, birbiri ardına sıralanmış gerçek yaşantı parçaları olarak tuhaf bir varoluşa sahip: “Buzda Yürüyüş” esnasındaki gerçek yaşantı parçalarının betikte sinematografik bir yöntemle bütünlendiğini görüyoruz. Werner Herzog, Münih’ten Paris’e doğru çizdiği yürüyüş rotasını bir film şeridi olarak düşünüyor ve tutuğu günlük notlar -tıpkı sinema sanatında olduğu gibi- çeşitli ham görüntülerin, olayların, duygulanımların ve çevresel faktörlerin hızla devinmesini sağlıyor. Herzog, yolculuğu süresince yaşadıklarının anlatımını sinema duygusu veren özel, keskin ve ‘dış ses’ benzeri bir dile taşıyarak metnin akışkanlığını, canlılığını yönetiyor. İnsan zihninin algısal yeteneklerini kullanarak önce bir tür ‘alan derinliği’ni harekete geçiren Herzog, zaman zaman kadraj içerisindeki ilgisiz odaklanmalara yönelerek okuyucunun konumunu ‘edilgen bir izleyici’ye dönüştürüyor:

(…)Ormanın ilerisine doğru bakıyorum. Çamlar birbirlerine doğru sallanıyor, kargalar rüzgâra karşı uçuyor ve hiç ilerleyemiyor. Tüm köy bir buğday tarlasına kurulmuş, her buğdayın üzerinde bir ev. Evler sapların üzerinde görkemli bir biçimde sallanıyor, tüm köy eğilip bükülüyor. Bir karaca yola atlıyor ve asfaltta kayıyor, sanki asfalt yeni cilalanmış bir parke zeminmişçesine.(…)Yol kenarındaki sigara paketleri çok ilgimi çekiyor, özellikle de ezilmedikleri zaman; o zaman hafifçe şişip bir cesede benziyorlar, köşeleri artık o kadar sivri olmuyor ve nemin soğukta su damlacıklarına dönüşmesi yüzünden etraflarındaki naylon içeriden buğulanıyor.

Herzog, yürüyüş sırasında geçtiği köyleri, gördüğü nesneleri, yaşadığı doğa olaylarını, bedensel değişimleri, çeşitli zorluk ve kolaylıkları kısa cümlelerle, dolaysız ifadelerle sürekli ve hızlı bir şekilde betimliyor. Betimlemelerin zaman zaman eğretilemelere dönüşerek şiirsel bir boyut kazandığını ve zenginleştiğini de hissediyoruz.

Yolculuktaki en ilginç ânlar yolda karşılaşılan insanların içinde olduğu kadrajlardır. Herzog’un insanlarla karşılaştığı (kesiştiği) her mekânda önce bir yabancılaşma-çekince-gerilim ânı oluşuyor, ardından karşılaştığı insana ilişkin Herzog’un zihninde keskin bir izlenim dile geliyor ve umarsızlık duygusuyla sonlanan yaşantı parçasının hızla geçip gittiği izliyoruz:

(…)Yol hemen karla kaplanıyor. Tipide bir traktör tarlaya saplanıyor, farları yanıyor ve ilerleyemiyor; çiftçi yanında pes etmiş, ne yapacağını bilemez bir hâlde duruyor. Biz, iki hortlak, birbirimize selam vermiyoruz.(…)Benzincideki adam bana öyle gerçek dışı bir bakış fırlattı ki aynaya bakıp kendimi hâlâ insan gibi gözüktüğüme ikna edeyim diye hemen tuvalete koştum. (…)

Gerçek yaşamın ya da kurgusal edebiyat eserlerinin sinemaya uyarlandığını biliyoruz, böylesi çalışmalarla çok karşılaştık, ancak objektifleşmiş ya da kadrajlaşmış bir insan zihni ile zorlu bir yolculuğun hayata uyarlandığını ilk kez görüyoruz. Werner Herzog’un 1974’te gerçekleştirdiği Münih-Paris yolculuğunu edebiyata -hatta, yaşamın ta kendisine- uyarlanmış bir sinema filmi olarak düşünebiliriz. “Buzda Yürüyüş” adlı kitapta yaşam, Werner Herzog’un bakışının biçimini taşıyan bir yolculuğa dönüşüyor.

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016, s.5


Herzog-3


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/herzogbuzdayurur adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.


Ayrıca Bkz:

-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016

-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016

-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016

-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016

-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016

-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016

-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016

-MŞŞ’nin ‘Yalnızlık Çölü’nde; “Sayıklayanlar”
Tam metin: https://evvel.org/m-s-s-nin-yalnizlik-colunde-sayiklayanlar-z-yalcinpinar-aydinlik-kitap-2682016
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016

-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016

Oca
23
2022
0

Şiir: “Karda”

suskunluk —ne güzel çelişki
sabırla bir araya gelen sessizlik
____________ donması suyun suyla
kendisine birleşmesi düşüncenin
karların ağırlığımı yüklenmesi
boruların duvarları dönmesi
yaslandığım camın yüzü
geceyi beyazlatan kar
kendini bulan öz
ne güzel çelişki—

(…)

Zafer Yalçınpınar
“Çalmayan”, Kendi Yayınları, Eylül 2014

Oca
22
2022
--

Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde! Nâzım Hikmet 120 Yaşında!


Bugüne kadar yayımlanmış en özel ve kapsamlı Nâzım Hikmet arşiv çalışması M. Melih Güneş tarafından Ocak 2021’de büyük şairin doğumunun 119. yıldönümüne ithafen gerçekleştirildi. “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde” başlıklı 700 sayfalık bu “şölen kitap”, yalnızca 1100 adet basıldı ve hors commerce (ticaret dışı) olarak dağıtımı sağlandı. Şaheserin 278 no’lu nüshası Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’nda yer almaktadır.



EVV3L kapsamında yayımlanan
NÂZIM HİKMET İlgileri:

1/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak
2/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/2
3/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/3
4/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/4
5/ https://evvel.org/ilgi/tas-ucak/page/5

Oca
21
2022
--

İlhan Berk Kitabı (Simurg Art Yayınları, 2021)


İlhan Berk Kitabı (Tıpkı Basım)
Simurg Art Yayınları, 2021

Detaylar şurada: https://www.simurgart.com/kitap-detay
/ilhan-berk-kitabi-tipki-basski-sairin-vefatindan
-sonra-ilk-kez-yayimlaniyor/


(Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan 26 No’lu nüsha…)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan İlhan Berk başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
20
2022
--

Charles Baudelaire (Seçilmiş Şiirler, 1936)


Charles Baudelaire, “Seçilmiş Şiirler”, 1936 Baskısı, Paris-Fransa



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan sahafiye ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
19
2022
--

Yabancı dile çevrilen ilk edebi metnim… (Zafer Yalçınpınar)


Bugün çok mutluyum. Yabancı dile çevrilen ilk edebi metnimin Kiril alfabesiyle olması -ve İngilizce olmaması- bana müthiş bir heyecan veriyor… Makedonya’nın en köklü edebiyat, kültür ve sanat dergisi STREMEJ’in (GERÇEK’in) Aralık 2021 tarihli son sayısında, en uzun geceden ile en kısa gündüzden adlı şiirlerim Filiz Mehmetoğlu‘nun özel çevirisiyle Makedonca olarak yayımlandı. Derginin ilkeleri gereği ilgili sayfaları ve çevirinin tam metnini önümüzdeki günlerde paylaşacağız. (Zafer Yalçınpınar)


Ayrıca bkz: https://evvel.org/?s=en+uzun+geceden

Oca
03
2022
--

Bağımsız Müzik’te “yerli” 2021 Dökümü (Tayfun Polat)


Tayfun Polat diyor ki;

“Yerli müzik aleminde olan bitenden bana kalanı kendime ve meraklısına not düşmek uzundur huy oldu bende. Hemen her yıl bu dökümü çıkartırken net bir durum ortaya çıkıyor, üretim çokluğu. Ancak pandemi etkisi ile canlı sahnenin 1,5 yıl boyunca durma noktasına gelmesi bu yıl önceki yılların çok çok daha üstünde bir üretime neden oldu. Bunu özellikle elektronik müzik ve hip hop gibi evde prodüksiyonunu yapmanın görece daha kolay türlerdeki üretim fazlalığından da anlayabiliriz. Sonuç olarak gelmiş geçmiş en kalabalık, en dolu “yerli” dökümü ortaya çıktı. Hepsini okumak ya da dinlemek gibi bir mesaiye gireceğinizi sanmıyorum açıkçası. Zaten saçmalık benim bu yaptığım. Ama ben başka türlü yapamıyorum. Aşağıdaki listelerde yer alan tüm kayıtları dinledim. İşin saçmalık olan tarafı, burada olmayan, beğenmediğim, seçmediğim kayıtlar. Buradakinin 2-3 misli daha fazla kayıt var. Üretim fazlalığını bir de buradan değerlendirin isterim. Tabii bu üretim fazlalığının büyük bir kısmı karbon kopya şarkılar. Çoğu şarkı en fazla 30 saniyede kendini ele veriyor, gerisini dinlemenize gerek kalmıyor. İtiraf ediyorum, dışarda kalan kayıtların tamamını dinlemedim. Eh, bana da yazık, değil mi?

Pekala, ilk kez yıllık dökümümle karşılaşanlar için son uyarılarımı yapıp sizi listelerle başbaşa bırakayım. Bu dökümdeki (25 Aralık 2020’de yayınlanan Baki Duyarlar albümü hariç) tüm kayıtlar 2021 yılında yayınlanan albüm, EP ve teklilerden benim eleğimin üstünde kalanlardır. Kendi kafama göre seçtiğimden, bir envanter çalışması değil, öznel listelerdir. Bu listelerde yer almayan isimlerin kayıtlarına ya hiç denk gelmemiş ya da beğenmemişim demektir. Ha, bu arada benim dökümlerimde eski kayıtların akustik versiyonları, cover’lar, remix’ler, yeniden sürüme verilen eski şarkılar vs. vs. çok çok nadiren yer alır. Yeni kayıtların izini sürmeyi tercih ediyorum.” (Tayfun Polat)

O zaman, başlayalım: https://www.tayfunpolat.net/muzik/yerli-2021-dokumu/

Oca
01
2022
--

Cemal Süreya Anma Etkinliği // 9 Ocak 2022, Saat: 15.30 // Gazeteciler Cemiyeti Cağaloğlu Lokali


Cemal Süreya Anma Etkinliği
9 Ocak 2022 Pazar, Saat: 15.30
Gazeteciler Cemiyeti Cağaloğlu Lokali, İstanbul

Google Haritalar Bağlantısı:
https://goo.gl/maps/jUcHpeE7dtPbBDyx9

İletişim için:
aydan55@hotmail.fr
0 539 347 43 32

Ara
22
2021
--

Vincent Van Gogh’un Yeryüzüne Son Dokunuşları! (Cavit Mukaddes)


“Her şeyin içinde güzelliği bulun”. Van Gogh

Yukarıdaki resim sanatçının son dönem yapıtlarındandır (1890), trajik ölümünden birkaç hafta önce resmedildiğini biliyoruz. Van Gogh, Saint-Rémy’deki tımarhanede gönüllü kalışının sonunda Mayıs 1890 tarihinde Provence’dan ayrıldı. Paris’in kuzeyinde Auvers-sur-Oise’a taşındı. 10 Haziran’da kardeşi Theo’ya ′′kırsalda iki ev çalışması yaptığını′′ yazar. Monet, Pissarro ve Cézanne, Auvers’in barışçıl tılsımını çoktan yudumlamışlardı. Burada Van Gogh, psişik yönden gerçek bir dönüşümü yaşar. O ruh hâli yapıtlarına da yansır. Tıpkı bu son yapıtlarından sayılan muhteşem resim gibi. Vahşi, girdap dizaynı çatıya meyilli, ağaç dallarının spirallerle yukarıya süzülüşü, bulutları bambaşka bir hâle getirmesi… Yeşili, maviyi, sarıyı olağanüstü bir ahenkle kullanması. Romantikler gibi ilham verici manzara karşısında bunalmadığı çok açık. Aksine, o ânın huzurunu, ihtişamını ve doğanın dilini kendi geniş merceğinden inanılmaz biçimde ve de etkili bir dille aktarır. Tıpkı “Yıldızlı Gece” tablosunda olduğu gibi, evrenle konuşur Van Gogh. Oluşturduğu kadrajda, tüm unsurlar kontürlerini çarpıtarak birleşiyor ve sahneye doğaüstü bir hava katıyor. Böylesine bir yeteneğin ve kalbin bu dünyadan kırgın ayrılması ise sanat tarihini elbet ki ilgilendirir. “Bana kalbim yokmuş gibi davranıldı. Sözcüklere gerek kalmadan beni anlayacaklarını sandım.” Evet, bizler bunca yıl sonra, onu renklerin diliyle anlamaya çalışıyoruz, bunu ne denli başarıyoruz? Bilinmez.

Cavit Mukaddes
simurgart@gmail.com
Aralık 2021

Ara
14
2021
--

Kapak: Çelik Yıldırım (Tevfik Kent, 1956)


“Çelik Yıldırım”, Tevfik Kent, Öykü Kitabı
1. Baskı, Mart 1956, Yeditepe Yayınları

(Kapak tasarımının ve çiziminin
kime ait olduğu bilinmiyor.)



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Yeditepe Dergisi ve Yayınları” ilgilerine https://evvel.org/ilgi/yeditepe-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
13
2021
--

Şiirde Yenileşim, Yeni Nesil Okur ve Şiirimizin Bozuk Toprakları! (Zafer Yalçınpınar)


Üvercinka Dergisi, Sayı:85, Kasım 2021

ŞİİRDE YENİLEŞİM, YENİ NESİL OKUR
VE ŞİİRİMİZİN BOZUK TOPRAKLARI!


Yeni nesil üzerine düşünmemizin, derinlemesine araştırmalar gerçekleştirmemizin zamanı geldi. Yeni nesil okuru herhangi bir kavramsal sentezin şekillendirebileceğine ya da buluşlu dahi olsa bir kavramsallığın yeni nesil üzerinde uzun süreli etki yaratacağına inanmıyorum, inanamıyorum pek… Yeni nesil -kısa süreli cazibe odakları ve kısa süreli iştahlar dışında- devamlılık gösteren bir kümelenmeye sahip olmak istemiyor. Bu çok tuhaf bir bilinç yapısı… Şöyle açıklamaya çalışayım: Yeni nesil kendini -herkesten çok- zamanın sonunda hissediyor; yani kronolojik olarak ‘zamanın sonunda bulunmak’ yeni nesil için hem acılı bir yük, hem de bir tür birikimli avantaj veya serbesti… Yeni nesil kendini ‘insanlık tarihinin ve yaşamın biricik kilidi, son çaresi ya da aksine, insanlığın son çaresizliği’ olarak görüyor. Bu noktada tuhaf, tepkisel ve riskli bir kopuş ortaya çıkıyor. Tarihsel açıdan bir tür reddiye hattı oluşuyor: Öyle tuhaf bir şey ki bu, eskisi gibi kuşaklar birbirleriyle çatışmıyorlar bile! Yani bizim ‘kuşak çatışması’ dediğimiz şey değil bu! Yeni bir tepkisellik… Yeni nesil kendinden önceki tüm insanlık tarihini topyekun reddediyor ve kendini ‘İnsanlık 2.0’ şeklinde nitelendiriyor. Bu yük, tabiî yeni neslin zihinselliğini de olumlu-olumsuz birçok noktadan ilkesel veya matematiksel değil de durumcu bir şekilde etkiliyor; yeni neslin zihinselliğinde sürekli anlam kaymaları, zik-zaklar ve çapraşık nedensellikler oluşuyor. Yani, yeni neslin zihnindeki bilişsel harita son derece karmaşık ve hareketli… Yeni nesildeki anlam arayışların ve belki de anlamı bulamayışların haritası da öyle. İmgesel seçeneklerin fazla olması yeni neslin kafasını karıştırıyor ve son derece çapraşık bir mantık işlemeye başlıyor. 1940’lardaki yapay sinir ağları çalışmalarındaki başarısızlıklara benzer bir durum, tuhaf bir kodlama problemi çıkıyor ortaya… Nasıl oluyorsa, ileri beslemeli mantık, benzersiz ve özgün hatalar üretmeye başlıyor. Peki, sıkı şiir bu çapraşık haritanın neresinde? Bir kere, sıkı şiirin oluşturduğu imgesel alan derinliği, kolaylaştırıcı bir unsur veya avadanlık değil. Sıkı şiirde, okurun anlama ulaşması kolay değil. En zoru bu hatta… Sıkı şiir, okurun araştırma icra etmesini gerektiriyor; okur, sıkı şiirin içerdiği tarihsel, sosyolojik ve imgesel arka-planı bulmak, çapraşık zihinselliğiyle ilişkilendirmek ve bir tür şiirsel derinlik oluşturmak zorunda… Yani, dilin sınırlarının genişletilmesi, marjinal imkânların -anlamlandırılarak- içselleştirilmesi gibi bir ön-koşul var. Bu durum yeni neslin çapraşık zihin yapısı için elverişli değil ve anlam arayış sürecinin herhangi bir aşamasında “İnsanlık 1.0” kodları baskın gelirse, zaten, yeni nesil okumayı veya çabalamayı kesinkes bırakıyor. Yapay sinir ağları modelleri, ileri beslemeli ve geriye yayılımlı öğrenme adaptasyonları gibi, bir ‘yapay zeka’ gibi çalışıyor yeni neslin zihni! Analitik yapısı buna benziyor. Ve fakat, sıkı şiir hâlâ güçlü: Şöyle ki analitik açıdan tükenen veya içselleştirilmeyen, vazgeçilen her şey, etkisini o kadim ‘sezgisellik’ noktasında bulmaya çalışıyor. Okur, sonuçta, günün sonunda bir insan… Sezgileri, duyguları, rüyaları olan bir insan… Bence, yeni şiirin bu noktayı iyi kullanması gerek, gerekiyor… Bilgisayar literatüründen bir analoji yaparak anlatmaya çalışayım: Eğer şiir ve teknoloji yenilik getirmek açısından birleşecekse, donanım, alet, makine vb’den önce söz konusu yazılım güncellemesini yapması gerek! Bu noktada Bergsoncu bilgi teorisi üzerinden buluşlar ve alaşımlar oluşturmak elzem…

Diyalektik materyalizm bize şunu söyler: Yanlış sorulara odaklanarak doğru cevaplara ulaşamayız. Şiir aurasına baktığımda, son 10-15 senedir yanlış sorulara odaklanarak ilerlenmeye çalışıldığını düşünüyorum. Yani senin ifade ettiğin panellerin, söyleşilerin, soruşturmaların, dosyaların, mikrofon arkası geyiklerin veya podyumlarda, parlak ışıkların altında sergilenen kırıtışların çoğu nafile uğraşılar, ıskarta atışlar benim gözümde… Sanıyorum, her şeyden önce, coğrafyamızdaki şiir tarihinin ‘iktisadi çeşitlemeler ve küresel yayılmacılık için bir taşıyıcı bileşen olmadığı’ gerçeğini kabul etmeliyiz. Ta ki 2000’lere kadar… Yani 2000’lere kadar şiir dünyasında ‘holdingcilik’, ‘masonik hizipler’, ‘kalkınma retoriği’ veya ‘parayı veren düdüğü çalar’ mantığı hâkim değildi. Fakat, 2000’lerin ortasından itibaren biriken -dahası, ekonomik genişlemesi holding medyasıyla planlanan- yayıncılık hamlelerinin neo-liberal girişimcilik mantığıyla ifrat seviyelerine ulaşması, edebiyat ve özellikle de şiir aurasındaki dengeleri bozmuştur. Bu neo-liberal girişimciliğin yücelttiği parlatılmış ‘ifrat akımı’, bireyciliği de, liyakatsızlığı da, promosyon edebiyatını da, hızlı tüketimsel süpermarketçilik (FMCG) mantığıyla çıkarılan popüler dergileri de körüklemiştir. 90’ların sonundan günümüze doğru ‘şair’ dediğimiz tipoloji egosantrik hezeyanlar içerisinde debelenen tuhaf bir görünüme bürünmüştür. Bu durumun nedeni bir tür ‘arz fazlası’dır. Ayrıca tüm sanat dallarında benzeri bir ‘aşırı endüstrileşme, aşırı sürüm’ desteklenmiştir. Altına boyalı ufak farklarla pazarlanan süpermarket ürünleri gibi… Herkes biraz şair, herkes biraz müzisyen, herkes biraz ressam, herkes biraz oyuncu, herkes biraz editör, herkes biraz dergici, herkes biraz yayıncı… Yani, herkes biraz her şey olmuştur! Hele hele ‘sosyal içerme’ kavramı öyle bir tüketilmiştir ki ‘sosyalleşme’ dediğimiz şeyin kendisi bile sanal bir tabana yayılmıştır. Açık havada veya deniz kıyısındaki bir cafede buluşup aynı masada oturan dört genç arkadaşın veya dört genç şairin sürekli cep telefonlarıyla uğraşarak, birbirleriyle hiç konuşmadan ya da doğayı gözlemeden, ya da şiir üzerine konuşmadan zaman geçirdiğini düşünün! Benzeri tablolarla her yerde karşılaşabilirsiniz bugün… Tabiî ki taşıma suyla çalışan endüstrileşmiş değirmenlerin bir sürdürülebilirliği yoktur, olmamaktadır: Herkes karakter aşınmasına uğrayan egosantrik bireylere evrilmiş ve aslında hiçbir şeye dönüşmüştür! Herkes şöyle bağırmaktadır artık: Hepimiz çokkültürlülüğe inanıyoruz şimdi! Sıçrama sağlayacak bir gelişim veya yenileşim icra edilememiştir, çünkü edebiyat endüstrileşmesinin yöneticileri tarafından pazarlama teorisinin ‘yaygınlaşma ve tutundurma fonksiyonları’ kullanılmıştır. Şiirsel içerik zerre kadar gelişmemiş, aksine gerilemiştir. Pazarlama, tasarım ve markalaşma numaralarının yerine, tarih, bilim, sanat ve felsefeyi anlamak, ilerletmek, zenginleştirmek gerekiyordu aslında! Böylelikle şiir, imgesinden, tözünden ve tarihinden uzaklaştırılmaya, parçalanmaya ve popülerleştikçe kıymet kaybeden pazarlamacı bir iktisadi eksene yerleştirilmeye itilmiştir. Fakat, David Harvey’in de işaret ettiği gibi neo-liberalizmin göz alıcı tarihi dünyanın her yerinde -Şili’de de, Lübnan’da da, Ukrayna’da da ve sonuçta Türkiye’de de- çok kısa sürer. İfrat, ikbal avcılığı ve vurgunculuk dönemi -ya da post-truth kapsamıyla ilerleyen siyasal söylemler- her zaman çölleşmeyle, kısırlaşmayla sonuçlanır. Ülkemizdeki tarım veya tohum politikaları gibi… Sorumsuz üretim ile tüketim, mahsulün kalitesini bozmakla kalmaz, toprağı da bozar. Toprak tuhaf kimyasallarla, kötücül yöntemlerle o kadar bozulmuştur ki artık bir süre sonra o topraktan hiçbir şey yeşermez. Şimdi, bu bağlamda ben, ‘yenileşim’ hamlesinin ‘güdümlü edebiyat’ mantığının terk edilmesiyle başlayacağına inanıyorum. Güdümlü edebiyatın güttüğü, parlattığı tipler şiire ve edebiyata öyle bir zarar vermiştir ki şiirin beşiği olan coğrafyamız “şiir yazılmaz, şiir okunmaz, şiirle ilgilenilmez, şiir sevilmez, şair sevilmez” bir yere dönüşmüştür neredeyse… Şimdi, başından beri anlatmaya çalıştığım tüm bu analojik yaklaşımı bilmeliyiz, görmeliyiz ve fakat bir kenara bırakmalıyız. Aslında meseleyi çok da karmaşıklaştırmaya, yüzlerce kablo çekmeye gerek yok; 10-15 yılın yarattığı göz alıcı podyumlarda sürekli kırıtan bu şairler, çeşitli egosantrik hezeyanlarla debelenen aynı isimler, birbirlerini parlatmak için hizipçi bileşkeler kurmuşlardır. Ece Ayhan buna ‘kötülük dayanışması’ der. E tabiî ki böylesi kermesvari kafalardan ya da neo-liberal hizipleşmeden de ‘yenileşim’ falan bekleyemeyiz. En fazla şu olur; dışarıdan bir yerlerden, yabancı dilde bir eserden yenilik veya özgürlük ithal ederler! 2000’li yıllarla birlikte, birbirine, birbirlerinin kitaplarına, birbirlerinin dizelerine rozetler takmakla meşgul, birbirlerine dergi icat etmekle meşgul, egosantrik zihinsellikten beslenen ve süpermarketlerle çoğalan bir ‘Şiir A.Ş.’ kurulmuştur. Bunu kabul edelim artık! Şimdilerde ‘Şiir A.Ş.’ firması batmaktadır, kredisi bitmiştir, zarar açıklamıştır ve kendisine hizmet eden işçilerini firmadan çıkarmak istemektedir! Charles Bukowski’nin bir sözü vardır: ‘Kapitalizm komünizmi yedi. Şimdi kendi kendini yiyor!’ Maalesef neo-liberal dönemin ön-plana çıkardığı şairlerde de durum aynıdır. Şairler kendi kendilerini yemekle, şiire ve yaşamın şiirselliğine zarar vermekle meşguller şu an… O nedenledir ki şöyle dedim bir keresinde; ‘Şiir öldürülüyor, bu kez şairler marifetiyle!’ İşte, bizim coğrafyamızdaki şiirselliğin azalmasının kök-nedeni böylesine kötücül bir süreçtir.

Zafer Yalçınpınar
Kasım 2021


Not: İşbu yazı Emrah Sönmezışık‘la birlikte gerçekleştirdiğimiz Zor/Konuşma‘daki (Ekim 2019, Upas Yayın) temel beyanlardan derlenmiş ve Üvercinka Dergisi’nin Kasım 2021 tarihli 85. sayısında yayımlanmıştır.

Ara
13
2021
--

Kapak: “Yukarı Mahalle” (John Steinbeck, 1951)


John Steinbeck, Yukarı Mahalle
Varlık Yayınları, Şubat 1951, 1.Baskı
Çev: Orhan Azizoğlu

(Kapak tasarımının ve çiziminin
kime ait olduğu bilinmiyor)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
12
2021
--

İmza ve Söyleşi: ORUÇ ARUOBA // Usta Defteri // Kadıköy Buluşması // 11 Aralık 2021


11 Aralık 2021 Cumartesi günü, Kadıköy 6:45 Dükkan‘da buluşup ustamız Oruç Aruoba‘yı saygıyla andık ve Usta Defteri‘ne dair özel bir etkinlik gerçekleştirdik. Katılım sağlayan tüm dostlara teşekkür ederiz. (Zy)



Usta Defteri’ne dair özel bir söyleşi şurada;
https://upas.evvel.org/?p=1628

Usta Defteri’ni -pdf olarak- inceleyebilirsiniz;
https://bit.ly/ustadefteri


Usta Defteri’nin basılı nüshasını
satın almak için tıklayınız…


Hamiş: EVV3L kapsamında gerçekleştirdiğimiz Oruç Aruoba Arşivi çalışmalarına https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
08
2021
--

Çizgi’ler…


Çizgi‘ler…
(Bıçkı Yanı Köyü, Düzce, 2021)


Tüm fotoğraflar:
zaferyalcinpinar.tumblr.com

Ara
07
2021
0

Abidin Dino’yu saygıyla anıyoruz…

7 Aralık 1993’te vefat eden Abidin Dino’yu saygıyla anıyoruz…

1: https://evvel.org/ilgi/abidin-dino
2: https://evvel.org/ilgi/abidin-dino/page/2


11052477_963171683762488_5084523070545098841_o


EVV3L kapsamında yayımlanan
ABİDİN DİNO Başlıklı ilgilere aşağıdaki
adreslerden ulaşabilirsiniz:

1: https://evvel.org/ilgi/abidin-dino
2: https://evvel.org/ilgi/abidin-dino/page/2


Kas
23
2021
--

Alex de Souza… Londra sokaklarında…


Londra’da… Efsaneler yan yana…
John Lennon ve Alex de Souza (Kasım, 2021)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, Sokak Sanatı ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
22
2021
--

John Steinbeck’in Hikâyeleri için Canlandırmalar (İhsan İncesu)

“Dünyayı Düzene Koyanlar” adlı hikâye için…
Canlandırma: İhsan İncesu
(Kasımpatları, Çev: Memet Fuat,
Yeditepe Yay., 1.Baskı, 1953)


“Yılan” adlı hikâye için…
Canlandırma: İhsan İncesu
(Kasımpatları, Çev: Memet Fuat,
Yeditepe Yay., 1.Baskı, 1953)


Ayrıca bkz: https://evvel.org/yeni-kitap-kasimda-krizantemler-ya-da-kasimpatlari-john-steinbeck


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
21
2021
--

Susturucu Crespo!


21 Kasım 2021
GS:1 FB:2


“birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda!  (…)”


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
17
2021
--

Sessizliklerin Dokunuşu: Nâzım Hikmet Üzerine Konuşmalar’dan… (Ali Özgentürk)


“Sessizliklerin Dokunuşu”, Ali Özgentürk
Nâzım Hikmet Üzerine Konuşmalar
Ayrıntı Yayınları, 2021, 223 sayfa


“1995 yılında Fransız bir film yapımcısı Nâzım Hikmet ile ilgili bir sinema filmi yapmamı önerdi. İspanyol roman yazarı Jorge Semprun ile senaryo çalışmalarına başladık. Bir ara Moskova’ya gidip, 2 ay kadar Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova ile senaryo için konuşmalar yaptım. Nâzım Hikmet’in Moskova’daki Andrey Voznesenski ve diğer arkadaşlarının tanıklıklarını dinledim. Ayrıca Nâzım Hikmet’i çok yakından tanıyan Müzehher Vâ-nû, Avni Arbaş, Mehmet Ali Aybar ve Nail Çakırhan ile de görüştüm. Bazı nedenlerle bu filmi gerçekleştirmedik… Söylemedikleri, söylediklerinden fazla olan, konuşurken kullandıkları kelimelerin arasında hep sessizlik taşıyan bu 20. yüzyıl kahramanlarının düşünceleri tozlu kasetlerde kalsın istemedim.” (Ali Özgentürk) 


TARIK AKAN – MÜZEHHER VÂ-NÛ KONUŞMASINDAN…

(…)


ALİ ÖZGENTÜRK – ANDREY VOZNESENSKİ KONUŞMASINDAN…


ALİ ÖZGENTÜRK – VERA T. HİKMET KONUŞMASINDAN…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
16
2021
--

Birbirimize küfredelim: “Eleştirmen!”


Godot’u Beklerken…den..
Samuel Beckett


“Samuel Beckett ile beklerken…”
Z. Yalçınpınar

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com