Oca
14
2010

Krallar da ölür…

MUHAFIZ— (Yüksek sesle) Tıp ilminin zirvesi, Kral’ın hekimbaşı, sarayın cerrahı, cellâdı, müneccimbaşı ve bakteriyologu.
(Doktor, sahnenin ortasına kadar yürür, bir şey unutmuş gibi geri döner ve aynı kapıdan çıkar. Muhafız, bir süre sessiz durur. Yorgun bir hali vardır. Kargısını duvara dayar, ısınmak için ellerine hohlar. Isınmak için garip jimnastik hareketleri yapmaya başlar, zırhı gıcırdar.)
MUHAFIZ— Halbuki sıcak olması gereken bir saat. Yansana kalorifer! Boşuna… Yanacağı yok. Haydi ısıtsana radyatör!.. Hep buz gibi. Kabahat bende değil. Ateş yetkisini elimden alacağını söyledi mi? Hiç olmazsa resmen? Kral’ın işlerine akıl sır ermiyor.
(Birden kargısını kapar. Kraliçe Marguerite, sol dipteki kapıdan görünür. Havası sertçedir.)
MUHAFIZ— Yaşasın Kraliçe!
(…)
MARGUERITE— Burası çok soğuk.
MUHAFIZ— (Radyatörü eliyle göstererek) Yakmaya çalıştım majeste, çalışmıyor. Radyatörlerin kimseye kulak astığı yok.
(…)
MARGUERITE— (Kral’ı göstererek, Doktor’a) Şimdi ona anlatmaya çalışın.
DOKTOR— (Kral’a) Majeste, yıllarca önce, ya da üç gün önce krallığınız güllük gülistanlıktı. Üç gün içinde kazanmış olduğunuz bütün savaşları kaybettiniz. Kaybetmiş olduklarınızı ise yeniden kaybettiniz.
(…)
MARGUERITE— Her şey artık dünün malı.
(…)
MARIE— Evet, açıkça gör Kral’ım, sevgilim. Artık kendini yiyip bitirme. Var olmak sadece bir kelime, bir kalıp; ölmek de öyle. Düşünce eseri şeyler. Bunu anlarsan hiçbir şey sana dokunamaz, erişemez. Kendine tutun, hep kendine. (…) Bitmeyen bir soru ol: bu nedir?, bu nedir? Cevap vermek imkânsızlığı cevabın ta kendisidir, kabından taşan ve yayılan varlığının ta kendisi.

Eugéne Ionesco
“Krallar da ölür”, Çev: Sermet Sami Uysal – Bülent Gürkut, 1968

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com