Eyl
30
2013
0

Yassıada için dava dilekçesi…

Yassıada Forumu, 21.7.2013
Fotoğraf: Selah Özakın

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Yeşil Düşünce Derneği, Uğraş Salman, Av. Sennur Baybuğa’nın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 29.05.2013 tarih ve 5446 sayılı kararla onanan; İstanbul İli, Adalar İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının “Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve “İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nın iptali hakkında açtıkları davanın dilekçesi önemle sunulur kamuoyunun dikkatine…

Bkz: https://adalarpostasi.wordpress.com/2013/09/30/2731/

Eyl
29
2013
0

Bozcaada’nın Yanıtı

Belediye Başkanı Mutay’ın ithamlarına ve iddialarına Bozcaada Forumu’ndan yanıt geldi…
Bkz: https://direnisteyiz.org/haber/bozcaada-forumundan-belediye-baskanina-yanit/

Eyl
24
2013
0

çArşı’nın açıklaması (24 Eylül 2013)

“(…) Düşüncelerimizi gerçekleştirecek evvellerimiz ve geleneğimiz var olduğu sürece öylesine başı dik, alnı açık, onurlu ve gurur dolu tertemiz bir geçmişi geleceğe de aktaran ve gelecekte yaşatacak olan Beşiktaş’ımızın var olabilmesidir; zafer. Bizim için en adil hakem Şeref Bey, en dürüst sporcu Hakkı Yeten’dir. Bunlar böyle bilinsin. (…)”

Açıklamanın tam metni şurada: https://skorer.milliyet.com.tr/carsi-dan-son-dakika-aciklamasi/besiktas/detay/1767712/default.htm

Eyl
24
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması: “Suçluları biliyoruz, hesap soruyoruz!” (24 Eylül 2013)

Bkz: https://taksimdayanisma.org/suclulari-biliyor-hesap-soruyoruz

Daha onurlu, daha adil, daha kardeşçe ve daha güzel bir yaşam için mücadele ederken polis kurşunuyla öldürülen arkadaşımız Ethem Sarısülük’ün davası dün (23 Eylül 2013, Pazartesi) başladı.

Ethem’in ölümüne yol açan polis memurunun inanılmaz bir biçimde “meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı” gerekçe gösterilerek tutuksuz yargılanması yetmezmiş gibi, sorumluların son derece açık olduğu bir dava süreci dahi işlemez hale getirilmeye çalışılmıştır.

Hukuka, yasaya ve uluslararası bütün sözleşmelere aykırı olarak duruşmaların kapalı yapılabilmesi için kamuoyunun gözü önünde bir oyun oynanarak mahkeme salonu polisle doldurulmuş; avukatlara ve acılı ailelere şiddet uygulanmıştır. Bu duruma karşın duruşma salonunda her hangi bir tepki ve müdahale olmamasına rağmen duruşma iptal edilerek duruşmaların kapalı yürütülmesine karar verilmiştir.

Tekrar ve tekrar belirtiyoruz; demokratik ve meşru taleplerini ortaya koyar iken akıl almaz, vicdana sığmaz polis şiddeti ile canlarını yitiren tüm arkadaşlarımızın, yaralanan, kalıcı sakatlık yaşayan tüm yurttaşlarımızın vebalini taşıyanlar, onlara arka çıkanlar hesap verene kadar dayanışmamızdan ve haklı mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bütün sorumlu ve yetkilileri acilen evrensel hukukun kurallarını yerine getirmeye ve adalete davet ediyoruz.

Zira hepimiz gördük, hepimiz şahidiz! Polisin şiddetine, kurşununa ve sonrasında söylenen tüm yalanlara karşı Ethem’in ne kaskı, ne kurşun geçirmez yeleği, ne de silahı vardı.

Taksim Dayanışması
24 Eylül 2013

Eyl
21
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Basın Açıklaması (21 Eylül 2013)

Bkz: https://taksimdayanisma.org/taksim-dayanismasindan-basina-ve-kamuoyuna-duyuru

BASINA ve KAMUOYUNA,

Taksim Gezi Parkı’nda 27 Mayıs 2013 tarihinde başlatılan kaçak inşaat nedeniyle tarihi ve doğal değerimiz olan parkı ve ağaçları tahrip eden hukuksuz ve vandalca uygulamayı durdurabilmek için çabalayanlara uygulanan şiddetin ardından; Taksim Dayanışması’nın “sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebi, ülkenin milyonlarca yurttaşının daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşmiş; GEZİ PARKI ile simgeleşen toplumsal bir duyarlılık ortaya çıkmıştır.

Bu haklı ve barışçıl tepkiler sonucunda Taksim Dayanışması temsilcileri hakkında hukuksuz gözaltı süreçleri ile başlatılan soruşturma devam ederken; Savcılık, TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi çalışanı mimar Derya Karadağ, Beyoğlu Semt Dernekleri Sözcüsü Cem Tüzün ve KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan’ın ifadesinin alınması için talimat vermiştir.

27 Mayıs tarihinden bugüne yaşanan polis şiddetinin ve bu şiddet sonucunda hayatını kaybeden ve yaralanan arkadaşlarımızın failleri, gerçek suçlular hakkında hukuk kurallarına uygun herhangi bir soruşturma ve yargılama yapılmazken; Taksim Dayanışması temsilcileri gerçeklikle hiçbir ilgisi bulunmayan imalara, suçlamalara, ve soruşturmaya tabi tutulmak istenmektedir.

Gerçek suçlular ödüllendirilirken, yaşamı ve yaşam değerlerini savunmak için barışçıl yöntemlerle, demokratik tepkilerin meydanlarda ve kamusal alanlarda ortaya konulmasında yetkililer tarafından yaratılan şiddet ortamının sona ermesi için hassasiyet ve çaba gösteren Taksim Dayanışması temsilcileri; asılsız suç isnatları ile, düzenlenen düzmece soruşturma dosyalarında hiçbir suç isnadı bulunmadığı halde, ifadeleri alınmak üzere talimatlar düzenlenerek sindirilmek istenmektedir.

Taksim Dayanışması her şeye rağmen hukuki ve meşru talepleri iletmek, diyalog kanallarını geliştirerek demokrasi geleneğine güç katmak için elinden geleni yapmaya devam edecektir.

Taksim Dayanışması’ndan suç örgütü çıkarmaya çalışarak kendi hukuksuzluklarının üzerini örtmeye çalışanlara açıklıkla ve bir kez daha sesleniyoruz:

Taksim Dayanışması, çağrıcıları, bileşenleri, talepleri, basın açıklamaları, etkinlikleri belli, bilinen, aleni, meşru, yasal ve demokratik bir yurttaş ve kurum dayanışmasıdır. Kentine sahip çıkan meslek odalarını, onlarla dayanışma gösteren sendikaları, siyasi partileri, mahalle ve çevre derneklerini, taraftar gruplarını, “suçlu” göstermek ve “suç örgütü” haline getirmeye çalışmak hukuken suçtur.

Dayanışmamızın bileşenleri anayasal hak ve ödevlerini yerine getirmekte olup etkinliklerimiz ve çağrılarımız bütünüyle yasal, meşru ve barışçıdır. Bu süre içinde haklarımızı kullanmamızı hukuksuz ve zorla engelleyen, kamuoyunu yanıltan, halka şiddet uygulayan bütün kamu görevlileri suç işlemektedir. Buradan ilgili ve yetkililere bir kez daha sesleniyoruz: Asıl suçluları ortaya çıkarmak ve yargılamak üzere görevinizi yapın.

Bizler, haklı, demokratik ve meşru taleplerimizi barış içinde ve bir arada savunmaya devam edeceğiz. Anayasanın ve uluslararası insan hakları sözleşmelerinin tanıdığı haklar ve özgürlükler adına mücadele verirken gözaltına ve soruşturmaya alarak yargılanmaya çalışılan Taksim Dayanışması temsilci,  bileşen ve destekçilerine yapılan hayali suç isnatlarını ve suçlu gibi davranılmasını asla kabul etmiyoruz.

Yaşasın Dayanışmamız!

TAKSİM DAYANIŞMASI

Eyl
20
2013
0

Ne AVM, ne otopark, Kuşdili yeşil alan olacak!

BUnojm9CMAAilKS

Bkz: https://www.halkizbiz.com/gundem/ne-avm-ne-otopark-kusdili-cayiri-yesil-alan-olacak-h4405.html

BUnk9LnCMAAf9Es

Bkz: https://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/kusdili-cayiri-yesil-alan-olacak-haberi-79926

Basın açıklamasını Kuşdili Platformu adına mimar Arif Atılgan okudu:

“Bir süre önce ‘Kuşdili Kurtuldu’, ‘AVM yapılmayacak’, ‘Altı otopark, üstü yeşil alan olacak’ gibi manşetlerle yerel ve ulusal basına taşınan Kuşdili Çayırı konusunda ne yazık ki ciddi bir bilgi kirliliği mevcuttur. Söz konusu maşetler gerçeği yansıtmamaktadır.

Her şeyden önce bilinmelidir ki, Kuşdili Çayırı’nda yaklaşık 200.000 m2 kapalı alanı içeren ve AVM’yi öngören Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu 14/05/2012 tarihli imar planı hala geçerlidir. Bu planın durdurulması için Kuşdili Platformu olarak 5500 imzalı dilekçeye yanıt gelmemiştir.

Neden hâlâ Kadıköy’ün raylı sistemle Üsküdar ve Bostancı’ya bağlanmadığı, eski iskelelerinin kullanılarak deniz ulaşımının canlandırılmadığı, cevap verilmesi gereken sorunlardır. Zira halen Kadıköy toplu taşıma anlamında 100 yıl öncesini yaşamaktadır.

Kuşdili Platformu olarak bizler, altı da üstü de toprak olan Kuşdili Çayırı’nı ve yatağı değiştirilmemiş Kurbağalı Dere’yi istemekteyiz.

Sonuç olarak bilinmelidir ki burası Kadıköy’ün son kalan boş alanıdır, imar veya otopark rantına asla kurban edilmemelidir.”

Eyl
20
2013
0

Şiir: “yım yım örgütü 1. meşruniyet bildirgesi” (Müslüm Çizmeci)

(…)
ölülerimizi gömüyoruz doğduğumuz yere.
uzaya kadar minibüsle ayakta gidiyoruz
yıldızları soyuyoruz
susan bir kedinin tırnaklarını görüyoruz karaya vurduğumuzda
gözlerimiz bir açılıp bir kapanıyor
son kumsal da yitirilmiş
(…)

MÜSLÜM ÇİZMECİ

Şiirin tam metnine https://www.direngen.net/yim-yim-orgutu-1-mesruniyet-bildirgesi.html adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Eyl
15
2013
0

Binler Kadıköy’de; “Adalet, Özgürlük ve Barış” için buluştu.

IMG_7199

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=441512

Kadıköy’de, İstanbul Park Forumları tarafından birçok sanatçının da destek verdiği ‘Adalet, Özgürlük ve Barış İçin Eylül’de Gel’ festivali düzenleniyor.

Kadıköy Rıhtım’da düzenlenen etkinlikte Gezi direnişinde hayatını kaybedenler anıldı. Yurttaşlar, ellerinde Ahmet Atakan, Ali İsmali Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın resimlerini taşıdı.  Kadıköy meydanına “AKP’den hesap soracağız” yazılı direnişte hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının bulunduğu dev bir pankart asıldı.

CUMHURİYET GAZETESİ, 15 Eylül 2013

1379521062822

Eyl
14
2013
0

Acının Adı

ACININ ADI

Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği.

Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi.

Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş
yavaş acının uzun uzun yazılan adı.

İlhan Berk

Eyl
14
2013
0

Forumlar Çağırıyor: #eylüldegel

16363

FORUMLAR “EYLÜLDE GEL”E ÇAĞIRIYOR!

Forumlar; Adalet, Özgürlük ve Barış talebiyle hepimizi çağırıyor.

Ethem’in, Mehmet’in, Abdullah’ın, Medeni’nin, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Serdar’ın yitirdikleri hayatlarının, yaşanan tüm bu şiddet ve zorbalığın hesabını sormak için;

Daha demokratik, doğadan, barıştan, bilimden, insandan yana birarada yaşayabileceğimiz kentlerimiz ve yaşamımız için;

Taksim Dayanışması olarak defalarca dile getirdiğimiz taleplerimizin takipçisi olduğumuzu bir kez daha haykırmak için;

Forumların çağrısına ses veriyor

ve

15 Eylül, Pazar Günü, 15.00’da Kadıköy İskele Meydanı’nda düzenlenecek olan “Eylülde Gel” etkinliğinde

BULUŞUYORUZ!

TAKSİM DAYANIŞMASI

Bkz: https://taksimdayanisma.org/forumlar-eylulde-gele-cagiriyor

Eyl
14
2013
0

Serdar Kadakal’ın Kalbi Bizim Kalbimizdir!

Kadıköy’de günlerdir yoğun polis gazına maruz kalan Serdar Kadakal dün gece kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. İşyerinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren 35 yaşındaki Kadakal’ın kalp rahatsızlığı olduğu ve 3 gündür evi ve iş yerinin yakınında yoğun gaza maruz kaldığı kaydedildi.

OdaTv’nin haberinde Kadıköy’ün ünlü konser mekânlarından Shaft Bar’ın Tonmaister’i olan Kadakal’ın hem evi hem de işyeri polisin yoğun gaz kullandığı bölgede yer alıyordu. Kalp yetmezliği nedeniyle kalp pili taşıyan Kadakal, sürekli gaz solumaktan şikâyetlerini arkadaşlarına söylüyordu.

Kadakal’ın arkadaşlarından  Eczacı G.T de Kadakal’ın ölümü ile ilgili şunları söyledi: “Önceki gece Serdar’ın evinin yakınındaki barda oturuyorduk.  Zaman zaman dışarıdaki hareketliliği görüyorduk. Ancak biz barda içki içip sohbet etmeye devam ediyorduk. Serdar evine giderken tesadüfen bizi gördü. Polisin attığı gaz nedeniyle işyerini erken kapatmak zorunda kalmışlardı. Serdar yanımıza gelip 5 dakika oturdu. Gazdan ‘mahvolduk. Nefes alamıyoruz’ diye şikâyet ediyordu. Düşünün biz orada otururken hiçbir şekilde bir eylemin içerisinde değilken 20-25 kişilik bir polis grubu dönüp ayağımızın dibine gaz bombası attı. Hepimiz oturduğumuz yerden kaçışmak zorunda kaldık. Serdar bu olayın yaşandığı sokakta oturuyordu. 3 gün boyunca bu gaza maruz kaldı. Kalp krizi geçirmesinde etkili olduğunu düşünüyorum.”

CUMHURİYET GAZETESİ, 14 Eylül 2013

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=441242

Eyl
12
2013
0
Eyl
11
2013
0

Atakan için Kadıköy’de…

 

“Antakya’da polis müdahalesi sırasında hayatını kaybeden Ahmet Atakan için binlerce yurttaş Kadıköy’de yürüyüşe geçti.”

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=440720

 

Eyl
11
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması: “Artık Yeter!” (10 Eylül 2013)

Taksim Dayanışması’nın önemli açıklaması aşağıdadır:

“ARTIK YETER !

Biz nasıl bilirsek gülmesini
Öyle biliriz yaşayıp ölmesini
Birimiz hepimiz için
Hepimiz birimiz için

Bugün bir kara haber daha aldık. Bir canımızı daha kaybettik, canımız yanıyor. Ahmet Atakan, Antakya’da onurlu ve güzel bir dünya için mücadele ederken polisin attığı gaz bombası ile vuruldu. Ahmet daha 22 yaşındaydı.

Türkiye tarihinin en önemli yaşam ve demokrasi mücadelelerinden biri olan Gezi Direnişinin ardından; Türkiye’nin her yerinde kamusal alanlarımızın işgaline, yaşamlarımız üzerindeki kurulmaya çalışılan tahakküme karşı mücadele ederken yedinci kaybımızı verdik, acımız ve öfkemiz çok büyük.

Kayıplarımız kolluk kuvvetlerinin akıl almaz, vicdana sığmaz şiddeti sonucu olmuştur ve sorumluların hiçbiri bugüne kadar hesap vermemiştir. Aksine bu şiddetin gerçek sorumlularını “aklama” yarışına girilmiştir. Bu vahşetin sorumlularının derhal hesap vermesini istiyoruz.

Taksim Dayanışması bileşenleri ve Gezi Parkı sürecinde Taksim Dayanışması’na destek veren tüm yurttaşlarımızca sürdürülen Türkiye’nin her yerindeki bu mücadelelerin haklılığı kamuoyunda, yargıda ve diğer tüm alanlarda defalarca kanıtlanmıştır. Her türlü baskı, engelleme, karalama ve zorbalık bizleri, mücadelemizden bir adım bile olsa geriye düşürmeyecek, dayanışmamızı yıldıramayacaktır.

Taksim Dayanışma sürecinin başından beri defalarca tekrarladığımız taleplerimizin; polisin ve idarecilerin ısrarla çiğnedikleri Anayasal haklarımızın takipçisiyiz. Emek, alın teri ve acı ile elde ettiğimiz kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bugün ve bundan sonra hep birlikte, yaşam alanlarımıza ve yaşamımıza dair söz söyleme hakkımız için burada ve her yerde olmaya devam edeceğiz.

En temel demokratik hakkımız olan gösterilerimize yapılan hukuk ve insanlık dışı müdahaleler sırasında yitirdiğimiz, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mustafa Sarı, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş ve Ahmet Atakan’ımızı asla unutmayacak ve uğrunda hayatlarını kaybettikleri barışçıl ve şiddet içermeyen hak mücadelemizi bu kez onlar adına da kararlılıkla sürdüreceğiz.

Her Yer Taksim. Her Yer Direniş.”

TAKSİM DAYANIŞMASI

Bkz: https://taksimdayanisma.org/artik-yeter-2

 

Eyl
08
2013
0

Fazıl Say, Gezi Direnişi’ni Besteliyor…

Bkz: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/fazil-say-gezi-direnisini-besteliyor-haberi-79303

(…)

Fazıl Say: “Evet, Gezi’yi üç ayrı eserde anlatıyorum. İlk eserde 30 ve 31 Mayıs günleri yaşananları, ikincisinde 1 ve 2 Haziran günleri yaşananları. Üçüncü eserdeyse sonrasını, ardında kalanları. İlk eser, Gezi Parkı 1, iki piyano ve orkestra için. Ferhan ve Ferzan Önder kardeşler ekimde Hannover’de ilk kez seslendirecek. 30 ve 31 Mayıs ‘Parktaki bekleyiş’, ormanların sesi, çınarların rüzgârının topluma güç verişi, bin yılların dirilişi gibi. Ve sabah beşteki polis baskını, gaz bombaları, patlamalar, duman ve kaçışan insanlar… Ara sokaklara kaçıp son sözünü söyleyen iki insan. İki piyano bu iki insanı anlatacak, iki kardeşi ya da sevgilileri temsil edecek. İkinci Gezi Parkı eseri ise solo piyano için. Yani Fazıl Say kendisi çalacak konserlerde… Konumuz, 1 ve 2 Haziran direniş günlerinde sokaklardaki mücadele. Toma’lar, gaz bombaları, devinim, ritim, ses bombaları, bağırış çağırış, dramatik anlar, kırmızılı kadın gibi ögeler yer alacak içinde. Son eser ise bir şarkı olacak: The Ballade of Gezi Park”

(…)

Eyl
08
2013
0

Mermer Adası’nda İnat: “rengârenk hayat”

adamerdiven

Marmara Adası
Postahane Bölgesi

Ağustos, 2013

Foto: Zy

*

adamerdiven2

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Adalar Kültürü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
03
2013
0

Vamos Bien: “Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe Yıkılmaz!”

Bkz: https://haber.sol.org.tr/spor/fenerbahce-taraftarlari-ali-ismail-icin-sarki-besteledi-haberi-78944

“Fenerbahçe tribün gruplarından Vamos Bien üyeleri, tribün içinde grup olarak kendilerini feshetmiş olsalar da, hem yaratıcılıkları hem de üreticiliklerini devam ettiriyor. Fenerbahçe tribünlerinden Okul Açık’ta karşılaşmaları takip eden Vamos Bien üyeleri, Eskişehir’deki Haziran Direnişi eylemlerinde, polis ve siviller tarafından katledilen Ali İsmail Korkmaz için bir tezahürat yazdı.

Fenerbahçeli olduğu bilinen Ali İsmail Korkmaz için yazılan tezahüratın sözleri şöyle:

“Daha 19 yaşında, düşlerinde özgür dünya
Öptüğü çubuklu forma, yaşayacak anısında
Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz”

Ağu
25
2013
0

34 G 0216

Spor Toto Süper Lig’nin 2. haftasında oynanan Fenerbahçe Eskişehirspor  karşılaşmasının 34. dakikasında Gezi Parkı sloganları atıldı.

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=436936
Bkz: https://haber.sol.org.tr/spor/fenerbahceli-taraftarlardan-direnis-sloganlari-haberi-78545

Ayrıca bkz: kara deryalarda bir Fenersin

Ağu
19
2013
0

Oruç Aruoba’dan R. T. Erdoğan’a Açık Mektup

Oruç Aruoba’dan R. T. Erdoğan’a Açık Mektup (17 Ağustos 2013)
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=435480

E V V E L ‘in Özel Notu: Aşağıdaki metin, Oruç Aruoba’nın Cumhuriyet gazetesine gönderdiği, asıl metindir; yayımlanırken, gazete Aruoba’nın, kendine özgü noktalama düzeneğinin yer yer dışına çıkmıştır; ancak metinsel bir değişiklik yapmamıştır. Ayrıca, Oruç Aruoba’nın kaleme aldığı mektubun Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderilen orjinal metnine -pdf dosyası olarak- şuradan ulaşabilirsinizrtemektup.pdf

————————————————

RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A AÇIK MEKTUP

“Demokrasi bir matematiktir ancak aritmetik değildir.”
Metin Paşarel

GaSte, Mayıs 2007, s.17

Sayın Erdoğan,

İzmir, 17 Haziran 2013

Son iki gündür, ama aslında bu son iki haftadır, sizi düşündüm — nedense, aklım hep üniversite hocalığı yaptığım yıllardaki (1973-1983) eski anılarıma geri dönüp durdu. İlk birkaç gün içinde de bunun nedenini kavradım: Siz o yıllarda üniversite öğrencisiydiniz; benim de, kafaları sizinkine benzer biçimde çalışan birkaç öğrencim olmuştu. —Yani, o islamî ‘kafa’nın çalışma biçimini düşündüm, aslında — kendimi de sizinle birlikte bir üniversite anfisine geri dönmüş buldum… Birçok nokta da, aradan geçmiş 30 yılın ardından, yerliyerine oturdu. Bu noktaları size anlatmağa çalışmak için yazıyorum:-

O yıllarda, size benzer, ‘islamcı’ denilen öğrenciler de geliyordu üniversiteye. Biz, hocalar olarak, öteki; ‘devrimci’ ve ‘ülkücü’ olarak gelen öğrencilerin arasında, bunları kayırmağa eğilimliydik, çünkü o ötekiler arasında bir tür kıskaç içine düşüyorlardı.

‘Mağdur’ ve ‘mazlum’ oluyorlardı, sizin deyimlerinizle. Aslında, ideolojik olarak, en az ötekiler kadar ‘sıkı’ bir ‘kafa yapıları’ vardı — üstelik, eyleme de yatkındılar; ama, bazen kendilerine “Akıncı” ya da “Mücahit” deseler de, ötekiler kadar şiddet yanlısı değillerdi. Gerçi ötekilerin “Tek Yol Devrim”, “Tek Vatan, Tek Millet” gibi grafittilerine karşılık “Tek Yol İslâm” yazıyorlardı duvarlara; ama, ötekiler yazarken yakalamasınlar diye dikkat de ediyorlardı — ne de olsa ötekilerin çoğunlukla bıçakları, hatta tabancaları vardı; onlarınsa (galiba?) yoktu. Ötekiler silahları aslında biribirlerine ve ‘polis’e karşı kullanıyorlardı; onları ise, arada öylesine bir pataklıyorlardı — ama, olsun, ne olur ne olmaz…

Siz de böylesi cenderelerden geçtiniz, tahmin ediyorum: Hem de, “Tek Yol” sayarak içinde yetiştiğiniz İslâm ve kafanızdaki ezber Kur’an karşısında, ‘kâfirlik’ olmasa bile ‘zındıklık’ saydığınız bu ideolojilerin arasında; üstelik, en büyük kâfirler saydığınız “iki ayyaş”ın izleyicileri olma iddiasındaki ‘silah sahipleri’nin tehtidi altında, yapabileceğiniz pek birşey yoktu. O ‘silah sahipleri’nin en sonuncuları, bereket versin (?!) o iki ideoloji sahiplerini doğradılar, astılar—siz de İmam-Hatip sonrası (bir lyceé’nin de kağıdını alarak) zar-zor girdiğiniz İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden devşirme, bir-işe-yaramaz diplomayla, kendinizi Kasımpaşa kaldırımlarında buldunuz. Gerçi, herhalde, genç bir yaşta girdiğiniz gençlik örgütleri ve bağınız olan ‘düşünsel’, yani islamî örgütler size göz-kulak oluyordu; ama, ‘lumpen proleter’diniz artık: Kısa bir süre ayaktopunu denediniz ama buna da yeteneğiniz olmadığını anladınız. Hayatınız boyunca, ‘politikacılık’ (‘resmi’ biyografinize göre limonata ve simit satmak?!) dışında, görünür bir ‘iş’ tutmadınız; bilgi sahibi olmak anlamında bir ‘meslek erbabı’ olmadınız.

O yıllarda, sizin dilinizden konuşur gibi görünen badem bıyıklı, rengarenk kravatlı bir makina profesörü, “din-iman” diye bağırıp çağırmağa başlamıştı; siz de onun yanına gidip ‘divan durup el bağlayarak’ rahle-i tedrisine çömeldiniz. (Mekanik falan değil, politika tedrisatı görmek için, tabiî…) Bu ‘kadayıf pişirici’ iyiydi-hoştu da, herşeyi yüzüne-gözüne bulaştırıyordu; ama sizi de Belediye Başkanı yaptırdı. Gene de, işte, partinizin oyları yüzde 20’nin üstüne çıkmıyordu bir türlü; boyuna da kapatılıp duruyordu. Siz de başka yolların denenmesi gerektiğine karar verip, ‘hoca’nızı da yüzüstü bırakarak, kendi ‘yol’unuzu yürümeğe başladınız. Yaptıklarınıza, kendi ilkeleri açısından, muarızlarınızdan hiçbirinin (tutarlı olarak) karşı çıkamayacağı yollar tuttunuz: İnsan Hakları ve Kişi Özgürlüğü’ne dayanmak; ‘demokrat’ olmak—Avrupa Birliği’ne girmek; çağdaş hukuk (“muasır medeniyet”—maazallah?!) normlarını yasalara sokmak…

Bu yollar işe yarıyordu—hem, demokratikleşiyormuşsunuz gibi bir görünüm veriyordu yaptıklarınıza, hem de popularitenizi, dolayısıyla aldığınız oyları artırıyordu. Böylece, o üniversite yıllarında sizi ezip duran ‘solcu’ ve ‘sağcı’ları (ve 12 Eylül’den artakalan herkesi) ‘sandık’ta altettikten sonra, asıl ‘muarız’ınız olan ‘silah sahipleri’ne yöneldiniz—tabiî tamamen hukuklu ve demokratik görünen yollar kullanarak… Gerçi arada bir islamî takıntılarınız ortaya çıkıp sırıtıveriyordu (“zina”, “idam” gibi); ama bunları hemen düzeltiyordunuz, ya da es geçiyordunuz. Böylece on yıl içinde ‘güçlü başbakan’ oldunuz. Artık önünüzde duracak hiçbir güç kalmamıştı ortada—ne sandıklı, ne tokmaklı, ne de silahlı… O zaman ‘fayrap’ ettiniz: Haydi bakalım; yok Osmanlı’ydı, yok altı minareli ‘selatin’ taklidi camiydi, yok ‘men-i mezkûrat’tı, yok ‘sünnilik-alevilik’ idi, yok ‘dindar-kindar’ gençlikti… ‘Yürüdünüz bu yollarda’; ne de olsa ‘istatistik’ sizden yanaydı.

Derken, birden birşey oldu: ‘Küffar’a karşı ‘cihad’ anıtı olacak (“iki ayyaş”tan ikincisinin yıktırdığı) bir garabeti ‘ihya’ edip, kenarına; “ilk ayyaş”ın ve ayyaşların hepsinin kurduğu cumhuriyetin de, anıtının karşısına, bir cami konduracağınız; solcuların da 1 Mayıs meydanı olan yeri, ‘kafa’nıza göre düzenleyeceğiniz sırada, birkaç “çapulcu” (yoksa “kemirgen” mi?) ortaya çıkıp, atacağınız ilk adımla ezmeğe çalıştığınız ağaçlara sarılıp, “Yeter artık” dedi size. Siz hemen ‘Urun Kellesin!’ diye ünlediniz; ama, heyhat, birdenbire, nereden çıktıklarını anlamadığınız yüzbinlerce ilave çapulcu çıkıverdi aynı alana, alanlara, bütün ülkeye…

Anlamadınız: Kendinizi, o eski çapulcu kafir-zındıkların kapıştığı geçmişteki akademi anfisine geri dönmüş buldunuz—temizlediğinizden emin olduğunuz ‘silah sahipleri’ de sanki kapıyı yeniden zorluyorlardı, bile… Hiç anlam veremediniz olup-bitene: “Feshüpanallah bunlar elhamdülillah yokolmamışlar mıydı inşaallah?”…

Olmamışlardı. O ‘Baş Ayyaş’ın “emanet”iyle yetişmişlerdi bunlar ve şimdi emanetlerine sahip çıkıyorlardı bunlar; sizin de bol bol kullandığınız ‘hak’ ve ‘özgürlük’ söylemiyle, hiç anlayamadığınız tümceler kuruyorlardı, bunlar, hem de… Bunlarla nasıl başedebileceğinizi bilemiyordunuz artık—bir de, üstüne üstlük, bir ‘şaklaban’ çıkmıştı ortaya, kocaman anfinin en ortasında, ‘Baş Ayyaş’ın resminin önünde dikelip, size karşı duran. Ardından binlercesi… —Ne yapmalıydınız bu anfiden çıkıp kurtulmak için— bu otuz yıllık kâbus bir bitse… Ama çıkamıyordunuz; çünkü anlamamıştınız. Üstelik anfiden çıkmak da istemiyordunuz ki…

Artık tek bir yol kalmıştı: sandığa ve istatistiğe geri dönmek: o yol güvenliydi, kimsenin itiraz edemeyeceği bir yoldu, şimdiye dek de sizi hiç gücendirmemişti. Bunu anladınız; en azından, tek çıkış olduğunu. Ama gerisini hiç anlamadınız. —Şimdilerde de, o sandık için bağırıp duruyorsunuz. Eh…

Umarım burada yazdıklarım, size de, benim gibi, otuz yıl öncesinin anılarını geri getirir de bugün yaşadıklarınıza anlam vermenizi ve kâbustan kurtulmanızı sağlar. Ama, doğrusu, son günlerdeki tutumunuzdan, başlangıçta ‘iman’ ettiğiniz yolunuzdan başka bir yol tutacağınız konusunda, pek bir umut görmüyorum.

Gene de, son birşeyler söyleyeyim: Sandık ve istatistik makbul bilgi edinme yollarıdır; ama, görüyorsunuz, buna rağmen, oradan çıkan sonuçlara aldırmayan birtakım ‘çapulcu’lar ortaya çıkarak, o ‘Baş Ayyaş’a uyup, özgürlükten (‘istiklâl’den ve tabiî ‘gaflet, dâlalet ve hıyanet’ten…) falan dem vurabiliyorlar—boşverin hepsine; nasıl olsa bunları sandıkla birlikte gömersiniz… Onlar da birer ‘kul’ olduklarını anlarlar; sizin kendinizin bir ‘hizmetkâr’ olduğunuzu anladığınız (söylediğiniz) gibi…

Ama şunu, hiçbir sandıkla ya da sandıkta, gömemezsiniz:- Her bir insan, özgür bir kişidir; her bir yurttaş da, eşit hak sahibi, geçerli söz sahibi, bir bireydir. Bunu —bunları— da, hiçbir istatistik değiştiremez.

Size saygılar sunuyorum, gene de,

Oruç Aruoba

25 Haziran 2013

Not: Bu mektup verilen tarihlerde yazılmış; ancak gönderilmesi için, ‘belki umut vardır’ kuşkusuyla; sizin, “şiddete karşı şiddet” sözünü sarfetmenize dek bekletilmiştir. Sizin, Başbakanlık’ta ve Facebook’ta bulunan e-adreslerinize, sonra da yayımlanmak üzere, Cumhuriyet gazetesine, gönderilmiştir. Size, artık, ‘saygılar’ bile, sunmuyorum

O.A. / 24 Temmuz 2013

—————————————–

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Oruç Aruoba ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com