Haz
14
2013
0

P.E.N.’den Uluslararası Destek Mesajları

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1824

PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul ile Türkiye PEN Merkezi Başkanı Tarık Günersel 40 dakika süren bir görüşme yaptı. Türkiye’deki süreçlerle ilgili bilgi alan Saul ifade özgürlüğü, çevre ve demokrasi mücadelesinin yanında olduğunu vurguladı. Geçen kasımda Uluslararası PEN heyeti ile Türkiye’ye gelen Saul AB Bakanı Egemen Bağış ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile tutuklu ve davalı yazar, çevirmen, yayıncı ve gazeteciler bağlamında görüşmüştü. Saul polis şiddeti ve insan hakları ihlalleri bağlamında tekrar gelebileceğini belirtti.

PEN Uluslararası YK üyesi Philo Ikonya (Kenya PEN) ile PEN Uluslararası Kadın Yazarlar Komitesi Başkanı Ekbal Baraka (Mısır PEN) de dayanışma mesajları iletenler arasında. Mısır PEN Merkezi önceki başkanı Baraka, “Yüce bir din olan İslam’ın siyasete alet edilmesini” kınadı.

PEN Uluslararası Sekreteri Hori Takeaki (Japon PEN), PEN Uluslararası Başkan Yardımcılarından Lucina Kathmann (Meksika), PEN Uluslararası YK Üyesi Antonio Della Rocca (İtalya), Arnavutluk PEN Merkezi Başkanı Entela Kasi, Alman PEN yönetiminden Christa Schuenke, Uygur PEN önceki başkanı Kaiser ÖzHun ve Avustralya-Melbourne PEN’den Judith Buckrich dayanışma halinde olduklarını belirttiler.

Avusturya PEN Merkezi Başkanı Helmuth Niederle dünyadaki bütün PEN merkezlerine çağrıda bulundu, Türkiye’deki anti-demokratik baskılara ve insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Niederle çevre ve demokrasi mücadelesinden yana mesajlar ve şiir-öykü gibi eserlerden oluşacak bir kitap için katkılar istedi. Bu kitap aynı zamanda Türkiye’nin kültür zenginliğine bir saygı ifadesi olacak ve protesto olarak elçilik ve konsolosluklara sunulacak.

B/ilginize, saygıyla.

PEN Türkiye Merkezi

Haz
13
2013
0

KESK’ten “Topyekün Direniş” Mesajı (13 Haziran 2013)

KESK: Gezi Parkına Saldırıya Cevabımız İşyerlerinden Başlayarak Topyekün Direniş Olacaktır!

Türkiye’de tam 17 gündür süren bir direniş yaşanıyor. Daha fazla rant için gittikçe betonlaştırılan İstanbul’un son yeşil alanlarından birisi olan Taksim Gezi Parkının etrafında oluşturulan sevgi çemberi tüm Türkiye’yi sarmalamış bulunuyor. Evet, her şey ‘3-5 ağaç’ için başladı. Ancak bugün eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebi o ağaçların yeşeren dalları gibi tüm ülkeyi sarmış durumda. AKP’nin baskı ve zulmüne karşı birleşen milyonlar her türlü baskıya rağmen kararlılıkla taleplerini savunuyor, teslim olmuyor.

Uyguladığı politikalarla bir korku imparatorluğu yaratmaya çalışan AKP’nin otoriter, dayatmacı ve baskıcı politikalarına karşı ayağa kalkan halk, ‘Artık Yeter!’ demiştir. Buna rağmen milyonların taleplerini görmemekte ısrar eden AKP; insanların öldüğü, yüzlerce insanın ağır biçimde yaralandığı ve sakat kaldığı bir kin ve vahşetle halka saldırmaya devam etmektedir. AKP iktidarı ve Başbakan, halkın demokratik taleplerine kulak vermek yerine “ezmeyi ve yok etmeyi” öngören bir dil ve politikada ısrar etmektedir. Her kürsüye çıktığında yalana sarılan, halkı ayrıştırmaya yönelik argümanlar kullanarak halkı aşağılayan Başbakan’ın hezeyanlarının kaynağı başına geleceklerden duyduğu korkudur. Direnişin asli bileşenlerini sürecin dışında tutmaya çalışarak “sahibinin sesi” kişilerle görüşmeler yapılmasının, medya üzerinden her türden dezenformasyon uygulanmasının sebebi tamda bu korkudan kaynaklanmaktadır. 

AKP’ye ve Başbakana bir kez daha sesleniyoruz: 

Yanlışta ısrar etmeyin. Ortada Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bir sorun vardır. Halk kararını vermiştir. Bu ülkeyi demokratikleştirmek için her türden bedeli göze almıştır. Sorunun çözüm iradesini temsil eden yapı, en başından beri Gezi Parkı direnişinin içerisinde yer alanların en geniş birlikteliğini sağlayan Taksim Dayanışması’dır. Hükümet hiç vakit kaybetmeksizin Taksim Dayanışması’nın temsilcileriyle görüşmelidir. Milyonları tatmin edecek çözüm ancak Taksim Dayanışmasının taleplerine cevap verilmesiyle mümkündür. Bunun dışındaki tüm çabalar ve oyalama taktikleri beyhudedir.

Özellikle son iki gündür Başbakan ve İstanbul Valisi tarafından direnişin merkezi olan Taksim Gezi parkına müdahale edileceğinin sinyalleri verilmektedir. Bilinmelidir ki, böyle bir girişim sorunu içinden çıkılmaz hale getirecektir. Ülkenin her yeri Gezi Parkına çevrilecek ve ortaya çıkacak tüm sorunların tek sorumlusu AKP iktidarı olacaktır.

KESK nasıl ki, kamu emekçilerinin iş ve ücret güvencesine 657 sayılı DMK’da yapılması planlanan değişikliklere karşı 5 Haziran için almış olduğu Grev kararını 4 Haziran tarihinde başlatarak Gezi Parkı direnişiyle buluşturmuş ve 4-5 Haziran tarihlerinde hizmet üretmeyerek tüm şehirlerde merkezi meydanlara akmışsa, Gezi Parkına müdahale tehditlerinin pervasızca dillendirildiği bugünlerde de tepkisini en üst düzeyde gösterecektir. Direnişin başından bu yana halkın yanında ve parçası olan KESK, tarihsel sorumluluğunun gereklerini yerine getirmekte tereddüt etmeyecektir. 

Bu kapsamda KESK; tüm kamu emekçilerini başta İstanbul olmak üzere tüm illerde Saat 21.00 itibariyle başlayacak eylemlerde direnişin aktif bir parçası olmaya çağırmaktadır. Yine bu gece Gezi Parkına müdahale edilmesi halinde yarın sabah itibariyle işyerlerine giderek tüm kamu emekçilerini direnişi sahiplenmeye çağıracak ve iş bırakarak şehirlerin merkezi meydanlarına yürüyecektir. Bu kararımız sadece bu gece için değil, Gezi Parkına saldırı yaşandığı an itibariyle de geçerli olacaktır.

KESK olarak; eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin kurulması mücadelesinde kamu emekçilerini, işçileri, gençleri, kadınları ve tüm halkımızı direnişin parçası olmaya ve mücadeleyi büyütmek için bir adım daha öne çıkmaya çağırıyoruz.

KESK Yürütme Kurulu

(Kaynak: www.kesk.org.tr)

Haz
13
2013
0

17. Gün: “Direnişe devam…”

Taksim Dayanışması son gelişmelere ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Gezi Parkı merdivenlerinde gerçekleştirilen açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın 1 Aralık 2009’da AKP Grup toplantısında söylediği “Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanın hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız” sözleri hatırlatıldı.

“Ülkemizin de imzaladığı uluslararası hukuk anlaşmaları ve Anayasa çerçevesinde sağlıklı çevrede yaşama hakkının referandum konusu yapılamayacağı açıktır” denilerek taleplerin hukuki ve meşru olduğu dile getirildi.

 “Yurttaşların her alanda yükselttiği taleplerin irdeleneceği, milyonlarca yurttaşın duygularını yansıtan, gerçek muhatap olarak Taksim Dayanışması’nın içerisinde yer alacağı diyalog kanallarının açılacağını umuyoruz. Bütün demokratik kurumları sanatçıları, aydınları ve medya taleplere yönelik somut adım atılması yönünde katkılarını arttırmaya davet ediyoruz. Tüm bu gerekçelerle, ilk oturduğumuz günkü gibi, yine türkülerimiz, kitaplarımız ve şiirlerimizle, çadırlarımız, uyku tulumlarımız ve tüm taleplerimizle birlikte Gezi Parkında olmaya devam edeceğiz”

Kaynak: soL Haber Portalı

 

Haz
13
2013
0

Öğretim Üyeleri’nden Destek Bildirisi

Üniversite Konseyleri Derneği çağrısıyla toplanan 9 akademisyen derneği tarafından Taksim Gezi Parkı Dayanışması’na destek bildirisi yayımlandı.

“Türkiye, hükümetin Taksim Gezi Parkı’nın ortadan kaldırılmasında halk ile inatlaşmasına karşı başlayan ve iş yerlerinde, meydanlarda, mahallelerde milyonlarca insanın katıldığı protesto gösterilerine sahne olmaktadır. Bizler biliyoruz ki bu protesto gösterileri, yalnızca bir çevre duyarlılığı veya hükümetin bugüne kadar elimizden aldığı en değerli şey Gezi Parkı olduğu için değil, 11 yıldır devam eden bir siyasi tarza, bir rejim inşasına karşı biriken öfkedendir.

Türkiye halkına dayatılan rejim değişikliğine, ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve geleceğinin garantisi olan tüm kaynakların yağmalanmasına ve mülk olarak sermayeye devrine karşı çıkan halkımız, ister yaşanan süreci bilinçle ve bilimsel temelleriyle kavrayarak, ister iktidarın giderek despotlaşan yaşam tarzı ve kimliği üzerindeki dayatmalarına karşı biriktirdiği naif öfkeyle olsun isyan etmekte haklıdır.

Biz, akademisyenler, ülkemizin yaşadıklarının aynısını üniversitelerde yaşadık, yaşıyoruz. Topluma ait üniversitelerimiz bu süreçte piyasaya alıştırıldı, şimdi özelleştirilmek isteniyor. İTÜ ve ODTÜ Asistanlarını direnişe götüren iş güvencesiz çalıştırmanın üniversitenin tüm bileşenlerine uygulanması amaçlanıyor. Üniversiteler Abdülhamit’e onursal doktora verecek kadar gericileştirildi. Tıpkı çeşitli toplumsal kesimlere karşı açılan davalarda olduğu gibi çok sayıda ilerici, yurtsever, aydınlanmadan yana olan akademisyen ve öğrenci hileli soruşturmalara uğradılar ve tasfiye edilmeye çalışıldılar. Üniversiteler kişiliksizleştirildi ve hükümetten yana tavır almaya zorlandı; kimi de bunu gönüllü olarak yaptı. Hatta Reyhanlı saldırısı gibi bu ülkenin yaşadığı en korkunç terör olayında bile, üniversite yönetimleri seslerini çıkarmayarak veya hükümetten yana çıkarak Reyhanlı saldırısının ve hükümetin diğer hukuksuz uygulamalarının vebalini paylaştılar.

Biz aşağıda imzası bulunan akademisyen dernekleri, Haziran Direnişi’ni koşulsuz destekliyor ve selamlıyoruz. Hükümetin ne Üniversite yasası ne Anayasa yapacak ehliyeti olmadığını ilan ediyoruz. Yeni bir ülkeyi kuracak Anayasa’nın ve özgür, bağımsız, bilimsel, toplumdan yana bir Üniversite Yasası’nın ancak direnen halkımız tarafından yapılacağını biliyor ve seviniyoruz.”

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Isparta Öğretim Üyeleri Derneği, İnönü Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Üniversite Konseyleri Derneği, Van Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Gazi Üniversiteli Öğretim Üyeleri Derneği

(Kaynak: soL haber portalı)

Haz
12
2013
0

Taksim Dayanışması: “Tüm Dünya’ya sesleniyoruz.”

Taksim Dayanışması, tüm şiddetiyle devam eden polis saldırısına ilişkin bir açıklama yayınlayarak, tüm dünyayı tepki vermeye çağırdı.

Tüm Dünya’ya sesleniyoruz.

Taksim Gezi Parkı’na 14. günü sabahında başlayan polis şiddeti, gece yarısı itibariyle devam ediyor.

Sabah saatlerinde polisin acemice senaryolaştırdığı provokasyon oyununun tutmaması üzerine sürdürdüğü gaz bombalı saldırı sonrasında yüzlerce yaralanma, bu yaralılar arasında çok sayıda beyin travması geçiren insan da bulunmaktadır. Yoğun gaz nedeniyle Taksim Meydanı çevresinde tüm hayvanlar ve kuşlar ölmektedir.

Taksim Meydanında ve Gezi Parkı’nda bulunan insanlarımız, çocuklarımız tüm saldırılara onurlarını korumak için ölümü göze alarak direnmeye devam etmektedir.

Hükümetin bizzat emriyle yürütülen polis şiddetinin durdurulması için tüm Dünyayı tepki göstermeye, halkımızı desteğe davet ediyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
12
2013
0

15. Gün: “İnsanım ben! Bende haklılığın inadı vardır!”

6

Taksim Gezi Parkı dayanışmasının 15. günü…
“Taksim Gezi Parkı’nda, iktidarın gaddarlığına karşı
haklılığın inadı mücadele etmektedir!”

takip ediniz: https://evvel.org/ilgi/taksim-gezi-parki

2

1

Taksim Gezi Parkı dayanışmasının 15. günü…
“Taksim Gezi Parkı’nda, iktidarın gaddarlığına karşı
haklılığın inadı mücadele etmektedir!”

490-551

takip ediniz: https://evvel.org/ilgi/taksim-gezi-parki

Haz
11
2013
0

14. Gün, 11 Haziran 2013: “Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.” (Taksim Dayanışması)

insanlik

Taksim Dayanışması’nın Basın Açıklaması
(14. Gün, 11 Haziran 2013)

Taksim Gezi Parkı’na 14. Günde, Gezi Parkı için direnenlere yanıt yine polis panzeri ve gazla geldi! 10 gün önce sabah 05.00’te Gezi Parkına yapılan polis baskını ile bugün yapılan arasında sadece saat farkı bulunuyor. Bu kez 07.00’de yapılarak fark yaratılan polisin Taksim’in fethi harekatında yine onlarca yaralı ve toplumu endişeye sevk eden bir polis ablukası var. Polis ablukasının olduğu yerde demokrasiden, diyalogdan söz edilemez.

Taksim Dayanışması’nın yurttaşlarımızın ortak dileği haline gelen taleplerine hiçbir yanıt verilmemişken, İki haftadır omuz omuza her türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı yapılmasından medet umuluyor. Kimse parkına ve yaşamına sahip çıkanları ayrıştırmaktan medet ummasın. Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz.

Oysa, Taksim Gezi Parkı’nı betonlaştıracak proje ortaya çıktığı günden bu yana kamuoyu oluşturma adına mücadele eden, parkına ve meydanına sahip çıkan, iş makinalarının önüne yatan, parkta sabahladığı için polis şiddetine maruz kalan; gece gündüz Taksim başta olmak üzere ülkenin her yanında parkı ve yaşam alanlarını savunanlara yönelik polis şiddetini kendisine yapılmış olarak kabul eden milyonlarca yurttaşımızın duygu ve taleplerini yansıtan TAKSİM DAYANIŞMASI olarak; mücadelemizin karalanmasına izin vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, Taksim Dayanışması heyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş ve taleplerini kendisi aracılığıyla hükümete iletmiştir. Bu görüşmenin ardından iletilmiş taleplere dair hiçbir açıklama yapılmamışken yeni ve nasıl oluşturulduğu belirsiz bir heyetle görüşmek, samimi bir diyalog çabasından ziyade kamuoyunu yanıltmaya ve milyonların günlerdir ülkenin dört bir yanında haykırdığı meşru ve demokratik taleplerin altını boşaltmaya yöneliktir. Bu gün yapılan polis çıkarması ise iktidarın niyetini ve halka karşı tutumunun en açık ifadesidir.

Talepler ortadadır. Muhatap bellidir. Taksim Dayanışmasıdır.

İki haftadır, şiirleri, şarkıları ve sloganlarıyla bir arada halay çeken, kadını genci, lgbt bireyi, emekçisi, inananı ve inanmayanıyla Taksim gezi parkı ve alanında demokratik tepkisini gösteren yüzbinlerin, başta Kızılay olmak üzere ülkenin 77 ilinde sokakta talepleri haykıran milyonlarca yurttaşımızın taleplerini reddeden, kendi yurttaşlarını tehdit eden, alternatif mitingler düzenleyerek toplumsal kutuplaşmayı arttırmaya çalışan AKP iktidarından endişeliyiz.

Parka karşı beton kışla, toplumsal barış talebine karşı polis saldırısı ve alternatif miting dışında somut adım atmayanların çok büyük bir vebal altına girdiklerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Bir kez daha yinelemek istiyoruz. Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla polisi karşı karşıya getirmekten vazgeçin. Gözaltına alınanları serbest bırakın, iki haftadır süren polis şiddetinin sorumlularını görevden alın ve ilk ve en temel talebimiz olan GEZİ PARKININ 1 METREKARE OLSUN BETONLAŞTIRILMAYACAĞINI, PARK OLARAK KALACAĞINI RESMİ OLARAK AÇIKLAYIN…

Ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sahip çıkılarak meşruluğu tartışılmaz bir hal alan, açtığımız davalar ve uluslararası evrensel hukuk kriterleri açısından da en temel insan hakları ve demokrasi kriterleri açısında hukukiliği tartışılamayacak olan taleplerimizin takibinde ısrarcıyız.

Gezi Parkına, Taksime sahip çıkan gençlerin, meydanları dolduran kadınların, gece gündüz nöbet tutanların, evinden kalbiyle destekleyenlerin yani halkın talepleri karşılanana kadar, toplumsal barışa yönelik adımlar atılıncaya kadar buradayız. Taleplerimiz görülünceye, somut adım atılıncaya kadar parkımıza ve meydanlarımıza tüm yurttaşlarımızla birlikte büyük bir dayanışma ile sahip çıkmaya devam ediyoruz.

Saat 19.00’dan itibaren taleplere sahip çıkanları bekliyoruz.

Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

(Kaynak: soL haber portalı)

Haz
10
2013
0

Şiir Sokakta!

by Perşembe

Haziran 2013

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
10
2013
0

Alman Akademisyenlerden Taksim Gezi Parkı Çağrısı

Almanya’nın farklı üniversitelerinden 30’un üzerinde Alman profesörü, tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı eylemlerine dönük polis şiddetinin durdurulması için çağrıda bulundu.

Türkiye Yönetimine Çağrı,

Türkiye’nin tüm şehirlerinde ve bölgelerinde gündeme gelen halk protestolarına karşı uygulanan ölçüsüz polis şiddetini artan bir kaygıyla izliyoruz. Öğrenciler, akademisyenler, çevreci aktivistler, sendikacılar, aydınlar ve sanatçılar, müzisyenler ve gecekondu sakinleri, her yaştan kadın ve erkek 31 Mayıs tarihinden bu yana polis copları, polis panzerleri, biber gazı atağına maruz. Daha şimdiden ilk ölümler gündeme geldi, binlerce insan yaralı, yüzlercesi tutuklu.

Protestoların başlama sebebi, yönetiminizin neredeyse yüz yıllık ağaçları da keserek bir park alanına Alışveriş Merkezi, Topçu Kışlası ve cami yapma gibi hedefleriydi. Polis güçleri, bu park alanında protesto hakkını kullanan İstanbullulara sabah 5 civarında saldırdı ve ağır müdahalelerde bulundu. Barışçıl bir şekilde ağaçlarını korumak isteyen insanlara uygulanan bu ölçüsüz şiddet, Türkiye’nin her tarafında otoriter bir iktidar tarzına, toplumun giderek daha çok dinçleştirilmesine, özgürlük ve kişilik haklarının sınırlandırılmasına, basın sansürüne ve üniversitelerdeki özerklik eksikliğine karşı içten içe büyümüş bir öfkenin dışavurumuydu. 2000’li yılların başında toplumların barışçıl gelişmelerinin asgari ön koşulu, insanlığa ve insan haklarına, etnik ve inanç azınlıklarının haklarına, devlet ve din işlerinin ayrımına ve kadının kamuda ve toplumda eşitliğine sayıı gösterilmesidir. Bir hükümetin meşruluğu sonuçta bunlarla da ölçülür.

Protestolara katılan tüm toplumsal ve demokratik hareketlerin, bir çok sendikanın ve öğrenci kuruluşlarının, akademisyen ve aydınların özetle aşağıdaki taleplerde anlaştıklarını okuyoruz:

• Taksim Meydanı civarındaki Gezi Parkı yeşil alan olarak kalacaktır
• Ölçüsüz polis şiddetinin sorumluları istifa etmelidir, gaz kullanımı yasaklanmalıdır
• Tutuklular serbest bırakılmalıdır. Hükümet orantısız şiddetten dolayı halktan özür dilemelidir
• Taksim’de ve diğer alanlarda yürüyüş ve toplanma hakkına saygı gösterilmelidir

Sendikalar dahil muhalefet, talepleri gerçekleşinceye kadar protestoları sürdürmeye çağırmaktadır.
Biz, Alman üniversitelerinden ve yüksekokullarından bilim kadınları ve bilim adamları olarak, Türkiye’deki korkunç polis şiddetini kınıyor ve sizi giderek kitleselleşen protesto hareketiyle eşit ve insani bir diyaloğa çağırıyoruz.

Daha iki ay gibi kısa bir süre önce Kürt bölgelerindeki savaşın siyasal bir barış süreciyle bitirilme olasılığı ilan edilmişti. Tam da bu noktada anlaşılması mümkün olmayan bir otoriter sertlik duruşu sonucu Türkiye’nin batısındaki şehirlerin de bir savaş alanına çevrilmesi şaşırtıcıdır.

Türkiye’nin en ünlü şairi Nazım Hikmet ne kadar insani formüle etmişti:
“Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!”

Sizi sorumluluğa, akıllılığa ve diyaloğa davet ediyoruz!
Ölçüsüz polis şiddetini hemen durdurunuz!

Prof. Dr. Oskar Negt, Prof. Dr. Gazi Caglar, Prof. Dr. Seyla Benhabib (USA), Prof. Dr. Christiane Dienel, Prof. Dr. Axel Honneth, Prof. Dr. Lutz Finkeldey, Prof. Dr. Ulrich Harteisen, Prof. Dr. Dr. h.c. Martin Thren, Prof. Dominika Hasse, Prof. Dr. Gisela Hermes, Prof. Dr. Maria Busche-Baumann, Dr. Eva Kalny, Prof. Dr. Wolfram Stender, Prof. Dr. Heiko Geiling, Prof. Dr. Udo Wilke, Prof. Dr. Uwe Schwarze, Dr. Lisa Herzog, Dr. Haydar Gencer, Dr. Daniel Loick, Apl. Professor Dr. Herbert Breger, Dr. Christian Kaiser, Prof. Dr.Maria Macuch, Prof. Dr. Bernhard Borgetto, Dr. Jürgen Ebert, Dr. Andreas W. Hohmann, Prof. Dr. Martin Nonhoff, Prof. Dr. Dr. h.c. Dieter Senghaas, Prof. Dr. Klaus Schlichte, Dr. des. Frieder Vogelmann, Prof. Dr. Leonie Wagner, Prof. Dr. Otmar Hagemann, Prof. Dr. Gaby Lenz, Prof.Dipl.-Ing. Annegret Droste, Prof. Dr. Anna Wittmann, Prof. Dr. Heinz Lynen von Berg, Prof. Ursula Knecht, Prof. Bernd Echtermeyer

(Kaynak: soL Haber Portalı)
Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/30-alman-profesorden-gul-ve-erdogana-cagri-polis-siddetini-durdurun-haberi-74472

Haz
10
2013
0

Taksim Dayanışması’na Destek: “P.E.N. Türkiye Merkezi ile TYS’den Açık Mektup…”

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1823

“Bir insanı öldürürseniz katil, milyonlarca insanı öldürürseniz kahraman, tüm insanları öldürürseniz Tanrı olursunuz.”

Katil, kahraman, Tanrı…

Kentlerden ölüm haberleri geliyor ancak siz yine de öfke ve düşmanlık saçıyorsunuz..

Elinizdeki %50’yi iki yıldır “sandık kozu” olarak kullanıyor ve halkınıza zulmediyorsunuz.

“Kötülük eden, kötülük bulur.” diyorsunuz kötülük ediyorsunuz.

Yunus Emre’yi anarak “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı.” diyorsunuz ancak yıkıcı sözlerinizle “biz”ve “onlar” diye ayırıp halkınızı iç savaş için kışkırtıyorsunuz.

“Zulme karşı suskun kalan dilsiz şeytandır.” diyorsunuz, zulmünüze boyun eğmeyen halkınızızehirliyorsunuz.

Düşünce ve ifade özgürlüklerini savunmak, yaşam haklarını korumak için en doğal tepkilerini gösteren yurttaşları, “ayak takımı, eşkıya, çapulcu” diye aşağılayarak halkınızıyaralıyorsunuz.

Bu açıkça bölücülüktür.

Bu açıkça kışkırtıcılıktır.

Bu açıkça halk düşmanlığıdır.

Bu açıkça zulümdür.

Bu zulme karşı yazarak, düşleyerek kuracağımız yeni dünya, şimdi bir direnişin de yeni adımlarınıtaşımaktadır.

Bilmenizi isteriz ki bu ülkenin ev sahipleri, gelir geçer iktidarlar değil, halktır.

Bu inançla, Gezi Parkı’nın sermayenin kasalarına değil, İstanbul halkına bırakılmasınıistiyoruz.

Bunun için de biz yazarların Gezi Parkı’nda özgürlükleri için günlerdir direnen halkımızın yanında olduğunu size ve kamuoyuna duyuruyoruz.

Kızılderili Reisi Seattle’ın 1854 yılında ABD Başkanı Franklin Pierce’e yazdığı o ünlü mektubu size yeniden anımsatıyoruz. O başkana ne kadar da benziyorsunuz değil mi?

Beyaz adam, anası dünyaya ve kardeşi gökyüzüne satın alınabilen veya yağma edilebilen bir mal gibi, koyunlara ve parlak boncuklara davrandığı gibi davranır. Onun bu iştahı ve hırsı bir gün dünyayı yiyip bitirecek ve geriye yalnızca çorak bir çöl bırakacak.

Bu ülkeyi sizin, medyanızın ve sermayenin iştahına bırakmayacağız.

PEN YAZARLAR DERNEĞİ (P.E.N.)  ve
TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI (TYS)

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1823

Haz
08
2013
0

Taksim Dayanışması Platformu’nun Basın Açıklaması (8 Haziran 2013, 11. Gün)

Taksim Dayanışması olarak 11 gündür taleplerimizi her ortamda yükseltiyoruz. Hayatını kaybeden Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Mustafa Sarı’nın ailelerinin acılarını paylaşıyor, yaralanan binlerce yurttaşımıza acil şifa dileklerimizi iletiyoruz.

5 Haziran günü Taksim Dayanışması’nın ve alanın taleplerini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ilettik. O günden bu yana taleplerimizin hiçbiri karşılanmadığı gibi bu hususta herhangi bir somut adım da atılmadı. Polis şiddeti ülkenin birçok ilinde halen sürüyor.

Hükümet temsilcileriyle 5 Haziran günü gerçekleştirilen temas sonrasında tarafımıza herhangi bir görüşme talebi iletilmiş değildir. Hükümeti sorumlu davranmaya, taleplerimizi dinlemeye ve bu taleplerin gerçekleştirilmesi yönünde somut adımlar atmaya bir kez daha davet ediyoruz.

Dayanışma’nın talepleri nettir, bir kez daha tekrarlamak isteriz:

–  Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulması,

– Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, üç yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanması,

– Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılması,

– 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması

Hükümetin muhatabı bellidir. Talepler ortadadır. Hükümeti toplumsal tepkileri dikkate almaya, sorumlu davranmaya, ortaya konulmuş ve milyonlarca insan tarafından her gün dile getirilen taleplerin gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz.

Taksim Dayanışması olarak 9 Haziran Pazar günü saat 16.00’da Taksim Meydanı’nda gerçekleştireceğimiz mitinge, Gezi Parkı’na, kentine, tüm hak taleplerine sahip çıkan tüm yurttaşları bekliyoruz. Taleplerimiz karşılanana kadar burada olacağız.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
08
2013
0

“Akademİnsiyatif” Gezi Parkı Bildirisi

Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/yurtdisindaki-akademisyenlerden-gezi-parki-aciklamasi-haberi-74383

YURTDIŞINDAKİ GENÇ AKADEMİSYENLERİN
HÜKÜMETE VE TÜRK MEDYASINA ÇAĞRISIDIR!

Yurtdışındaki genç akademisyenler olarak hükümeti sağduyulu davranmaya, halk ile uzlaşı ve diyaloğa, medyayı ise gerçekleri tarafsız bir şekilde yayınlamaya çağırıyoruz!

Bizler, yurtdışında yaşayan genç akademisyenler olarak, son günlerde ülkemizde yaşanan olayları kaygıyla izlemekteyiz. Bu olaylarda hükümetin ve medyanın takındığı tavır bizleri herhangi bir ideolojik amaç ya da çıkar altında toplanmadan ve hiçbir politik oluşumun destekçisi olmadan bu açıklamayı yapmak zorunda bırakmıştır.

Türkiye’de 28 Mayıs 2013’te başlayan barışçıl Gezi Parkı eyleminin polis tarafından orantısız ve aşırı güç kullanılarak sonlandırılmaya çalışılması, eylemin büyüyerek sivil bir halk hareketine dönüşmesine neden olmuştur. Yakın çevremizden aldığımız doğrudan aktarımlar ve kişisel gözlemlerimiz bu hareketin hükümet tarafından iddia edildiği gibi siyasi veya ideolojik olarak değil tamamen toplumsal bir hareket olarak başladığını açıkça gözler önüne sermektedir.

Gelinen noktada bu toplumsal hareket çeşitli halk kitlelerince benimsenmiş olup; iktidarın bireyler üzerinde gittikçe artan baskısına, başta haber alma, ifade, adil yargılanma, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlükleri olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine ve tırmanan polis şiddetine karşı ortak bir tepkiye dönüşmüştür.

Hükümetin siyasal ve ekonomik boyunduruğundaki Türk medyasının bu süreçte özellikle ilk günlerde izlediği „yok sayma“ politikasını şiddetle kınıyoruz! Türk yazılı ve görsel basını bundan sonra asli görevini yerine getirerek kamuoyunun tarafsız haber almasını şartlar ne olursa olsun sağlamalıdır. Aksi halde Türk medyası bunun hesabını gelecek nesillere veremeyecektir.

Hükümet bu aşamada uzlaşıcı ve birleştirici bir tutum göstermeli ve olayların daha da içinden çıkılamaz bir hale gelmesine izin vermemelidir. Bu noktada bizler yurtdışındaki genç akademisyenler olarak, hükümeti sağduyulu davranmaya çağırıyor, aşağıdaki hususların vakit geçirmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz:

1. Bugüne kadar sivil halk üzerine uygulanan orantısız ve aşırı güç kullanımı kesinlikle kabul edilemez! Son zamanlarda her türlü barışçıl, toplumsal protestoya biber gazı ile müdahale etme alışkanlığından derhal ve kalıcı olarak vazgeçilmelidir.

2. Başta İstanbul ve Ankara Valisi ile Emniyet Genel Müdürü olmak üzere bu olayların bu şekilde orantısız ve aşırı güç kullanımı ile bastırılmaya çalışılmasında sorumlular tespit edilerek adalete sevk edilmelidir.

3. Gelişigüzel gerçekleştirilen göz altılara hemen son verilmelidir.

4. Hükümet, haber alma, adil yargılanma, ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlükleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlükleri derhal yasal bir çerçeveyle garanti altına almalı ve koşulsuz uygulanmasını sağlamalıdır.

5. Hükümet, olayların bu aşamaya gelmesine sebebiyet veren söylem ve politikalarını gözden geçirmeli, izlemekte olduğu politikaları bu özeleştiri ışığında düzeltmeli ve bunu kamuoyu ile paylaşmalıdır.

6. Özellikle, otokrasiyi andıran „Biz yaptık, oldu!“ yaklaşımından ve sadece seçime indirgenmiş plebisit yönetim ile çoğunlukçu demokrasi anlayışından vazgeçilmeli, kuvvetler ayrılığı, basının gerçek bağımsızlığı, muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin karar verme ve denetleme mekanizmalarına katılımı gibi demokratik araçlara tekrar işlevlik kazandırılmalı ve bu araçların korunması garanti altına alınmalıdır.

7. Toplumu ve yaşayışı ilgilendiren konularda şeffaflık ve tartışma ortamı sağlanmalı, çoğunluk olmasalar dahi toplumun farklı kesimlerinin duyarlılıkları dikkate alınmalı, toplumu ayrıştırıcı değil birleştirici söylem ve uygulamalara öncelik verilmelidir.

(Kaynak: soL Haber Portalı)

Haz
08
2013
0

Solcu Liseliler’den Bildiri

Solcu Liseliler’den “Yaşamın her alanında örgütlülük!” başlıklı açıklama:

Bkz: https://haber.sol.org.tr/liseliler/solcu-liseliler-yasamin-her-alaninda-orgutluluk-haberi-74382

Haz
08
2013
0

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nin (TODAP) Gezi Parkı Bildirisi

Gezi Parkı Direnişi ve Yaşanan Devlet Şiddeti Üzerine

İstanbul içerisinde hepimizin sayılı nefes alma yerlerinden biri olan Gezi Parkı’nın sermayenin talanına teslim edilmesinin ardından ağaçların kesilmesiyle başlayan protesto eylemleri ve direniş büyüyerek tüm Türkiye’ye yayıldı. Talepleri için sokağa çıkanlar, karşısında polisin oldukça sert müdahalesini buldu. Kararlı bir direniş ve dayanışma sonucunda Gezi Parkı’nın kapıları halka açıldı. Eylemler ve talepler burada bitmedi. Tüm Türkiye’de hükümet politikalarının ve artan devlet şiddetinin protesto edilmesine dönüşen eylemlere karşı uygulanan polis şiddeti ve yıldırma politikası sürmektedir. Her türlü basın açıklaması yapma ve toplanma özgürlüğünün askıya alındığı, taleplerin ve tepkilerin görmezden gelindiği, ciddi bedensel ve psikolojik yaralanmaların yaşandığı korkutucu bir süreç hükümet ve emniyet güçleri tarafından devam ettirilmektedir.

Süregelen bu şiddetin ve taleplerin görmezden gelinmesinin etkileri bizzat şiddete uğrayanları etkilediği gibi toplumda da kalıcı izler bırakmakta ve insanların yaşamını etkilemektedir. Savaş ve şiddetin olduğu her durumda olduğu gibi bu etkilerin ortaya çıkmasını engellemenin tek yolu vardır; o da şiddeti durdurmak ve şiddetle susturulan sözün ortaya çıkmasını engellemek yerine onu ciddiye almaktır. Aksi takdirde herkes hak ettiği yaşamdan daha fazla ve daha hızlı uzaklaştırılmaktadır.

Şunu belirtmeliyiz ki, tüm Türkiye’de devam eden eylemler hükümetin politikalarına karşı derin bir öfkeyi barındırmakla birlikte milliyetçi ve ırkçı bir eksene de kaydırılmak istenmektedir. Bu eksen de insan yaşamı, ülke ve dünya için bizzat hükümetin politikaları kadar tehdit edici ve tehlikelidir. Biz bu eksenle aramızdaki mesafeye dikkat çekerek, öncelikle Gezi Parkı için, sermayenin talanına ve hükümet politikalarına karşı yürütülmekte olan mücadeleyi destekliyor ve acilen insanlık dışı ve gayri meşru müdahalelerin son bulmasını istiyoruz.

Bizler, TODAP olarak Gezi Parkı için sokağa çıktık ve elimizden gelen desteği verdik. Şimdi yine, devam eden direniş içerisindeki cinsiyetçi ve homofobik söylemden uzak, emekten ve insandan yana güçlerle dayanışmamızı sürdüreceğimizi bildiriyor, derhal tüm müdahalelerin son bulmasını, yaşanan şiddetin tüm sorumlularının istifa etmesini, protesto özgürlüğünün güvence altına alınmasını, Topçu Kışlası projesinin iptal edilmesini, kentlerin sermaye lehine kullanılmasının sona erdirilip insanların ve diğer canlıların yaşamını huzurlu kılacak şekilde yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz. Aynı zamanda biliyoruz ki toplumun ve insanların iyi olma halinin sağlanmasının ön koşulu otoriterlikten arınmış demokratik bir düzenin ve bireyin kendi yaşamı üzerinde söz hakkının varlığıdır. Bunun için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Diren Gezi Parkı!

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP)

 Bkz: https://eleps.info/

Haz
07
2013
0

ILO, ITUC ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun gündeminde; Gezi Parkı Eylemi…

Taksim Gezi Parkı eylemleri uluslararası emek dünyasına da damgasını vurdu. Eylemler, Cenevre’de başlayan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Konferansı’nda gündeme gelirken polis ve hükümet eleştirildi. Milyonlarca işçiyi temsil eden Uluslararası Sendikalar Konseyi de Başbakan Tayyip Erdoğan’a mektup gönderirken polisin aşırı şiddet kullanımını “ayıpladı.”

ILO’nun 102. Genel Konferansı İsviçre’nin Cenevre kentinde başladı. Konferansa katılmak için dünyanın dört bir tarafindan Cenevre’ye gelen Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) üyesi sendikalar, 4 Haziran’da ILO binasında toplandı. Değişik ülkelerden çalışan, işveren ve hükümet temsilcileri, Türkiye delegasyonundan eylemler hakkında bilgi aldı. Toplantıda, ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow, Türkiye’de sendikalara karşı baskı uygulandığını söyledi.

1 Mayıs’ta İstanbul’da maruz kaldığı baskı ortamına da dikkat çeken Burrow, Uluslararası Sendikalar Konseyi’nin Türkiye’deki üye sendikaları ile ortaklaşa çalışma kararı aldığını açıkladı. 36 Avrupa ülkesinde, 85 sendikayı temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) da Gezi Parkı eylemlerine destek bildirisi yayımladı. Bildiride, katlanarak devam eden olayların kaygıyla izlendiği ifade edildi. Polisin orantısız güç kullanımı kınanırken “Mevcut baskı 1 Mayıs’ı akla getirmektedir. ETUC sosyal demokrasi, sendikal haklara saygı ve Türkiye’de giderek büyüyen otoriteryanizme karşı kavga verenleri desteklemektedir. ETUC İcra Kurulu, Türk hükümetini temel uluslararası haklara ve Avrupa Temel Haklar Şartı’na saygıya davet etmektedir. ETUC, bu haklara Türkiye’de saygı gösterilmesini sağlamak için nasıl bir eyleme geçilmesi gerektiğini belirlemek için üyeleri ile yakın temas halinde kalacaktır” denildi.
 
İçerisinde, ITUC’nin da bulunduğu dünya genelinde milyonlarca işçiyi temsil eden Uluslararası Sendikalar Konseyi de Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mektup gönderdi. Mektupta, “ifade özgürlüğünün önemli bir parçası olan, insanların barışçıl bir şekilde toplanma özgürlüklerini kullandıkları sırada, Türk güvenlik güçlerinin acımasız ve aşırı şiddet kullanımından üzüntü duydukları ve ayıpladıkları” bildirildi.

Demokrasinin sadece seçim sandığından ibaret olmadığına işaret edilen mektupta şöyle denildi: “Küresel sendikal hareket hükümetinizin şiddete dayalı baskıyı düzenli bir uygulama haline getirmesinden endişe duymaktadır. İstanbul Taksim Meydanı’nda gerçekleşmesi beklenen 1 Mayıs kutlamalarının güvenlik güçlerinin göstericilere göz yaşartıcı gaz ve diğer baskı metotları kullanarak saldırması sonucu kanlı bir gün haline gelmesi hâlâ hatırlarımızdadır.”

Baskı ve anti demokratik önlemleri devam ettirmek yerine gösterilerin altında yatan nedenlerin görülmesi gerektiğine işaret edilen mektupta, şöyle devam edildi: “Sizi bir an önce vatandaşlar ve temsilcileri ile diyaloğa girerek mevcut durumu teskin etmek için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz. Sizi aynı zamanda barışçıl eylemlere katıldığı için gözaltına alınanları bir an önce serbest bırakmaya çağırıyoruz. Türk halkı daha iyisini hak etmektedir. Demokrasi ve sendikal hakları da dahil olmak üzere tüm insan haklarından faydalanmayı hak etmektedir.”

(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 7 Haziran 2013)

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=421276

Haz
06
2013
0

Taksim Dayanışması’nın 6 Haziran Basın Açıklaması

Taksim Dayanışması’nın 6 Haziran Basın Açıklaması:

Bugün Taksim Gezi Parkı Direnişimizin 10. Günü. Tüm çağrılarımıza kulakların tıkandığını ve polisin ilk günden beri uyguladığı vahşi saldırılarına devam ettiğini üzülerek görüyoruz. Kamu oyununun da bilgisinde olan bu saldırgan tutuma rağmen, her rengiyle, inancıyla, farklılıklarıyla özlediğimiz demokratik Türkiye’nin bir örneğini sunan Gezi Parkı Direnişini ve katılan milyonlarca yurttaşımızı selamlıyoruz. Buradayız, tüm güzellikleriyle halk burada.

Biz burada barışçıl amaçlarla dayanışmayı örüyorken; hükümetimiz Ankara’da, İzmir’de, Antakya’da, Rize’de, Tunceli’de ve daha pek çok yerde vahşi saldırılar sürüyor. Komplolar, provokasyonlar, tuzaklar devam ediyor.

24 Saat dönüşümlü olarak ekranlardan aynı şeyi söyleniyor, aynı amaçla söyleniyor.

Farklı ağızlar aynı dilde konuşuyor. Verilen tüm mesajlar açıktır;

Ne zaman vatanı birlikte kurduk, dediklerinde, biliriz ki farklılıklarımızı bizi dağıtmak için kullanırlar.

Marjinaller, dediklerinde, geniş kesimlerin sahiplendiği ve kendi talepleri ile eklendiği bu mücadeleyi küçükmüş gibi, ülke yangın yerine dönmemiş gibi, meşru değilmiş gibi göstermek istiyorlar.

Samimi vatandaşlar, çevre duyarlılığı olan vatandaşlar dediklerinde, alanlarda taleplerini haykıranları tehdit ediyorlar.

Provokasyon dediklerinde, polis saldırılarını, devleti temsilen yapılan konuşmalarda kullanılan tahrik dilinin yarattığı etkiyi gizlemeye çalışıyorlar.

Dün Taksim Dayanışması olarak ortaklaştırdığımız talep ve tespitleri iletmek üzere Sn. Bülent Arınç ile yapılan görüşme, somut herhangi bir adım atılmayacağı izlenimini desteklemektedir.

Akabinde, birkaç saat sonrasında Ankara Kızılay meydanındaki eyleme uyarı yapılmaksızın şiddetli bir polis saldırısı gerçekleştirilmiştir. Bugün de Sn. Tayyip Erdoğan’ın Tunus’tan, Muammer Güler’in Ankara’dan gün içinde yaptıkları açıklama ve söylemler bizleri şaşırtmayan minvaldedir.

Günlerdir, hatta 1 Mayıs’tan beri yoğunlaşarak süren polis şiddetini haklı göstermek üzere geliştirilen söylemlerle, tepkiyle sokağa dökülen halk hedef gösterilmektedir. Marjinal, provokatör, illegal gibi yaftalamalar ile haklı ve meşru talep ve tepkilerin kamuoyundan gizlenmesi ve alanlarda yaratılmış dayanışma ruhunun zedelenmesi hedeflenmektedir.

Soruyoruz, şiddet uygulayan kimdir? Sabaha karşı uyuyan insanlara gazlarla, joplarla saldıran kimdir? Tomalarla, sivil araçlarla halkın arasına dalan kimdir? Lazerle hedef belirleyerek gaz fişeklerini gözlere ve kafalara sıkmak suretiyle, ağır yaralanmalara ölümlere sebep olanlar kimdir, kimlerden emir almaktadır? Portakal gazı ve gerçek merminin söylenti olduğunu söyleyen Muammer Güler bunlara cevap versin.

Hükümet dönemlerinde hakların ve özgürlüklerin genişlediği vurgusu eşliğinde giderek tırmandırılan polis şiddetine eşlik eden bu söylemler öfkeyi daha da yükseltecektir.

Dün Sn. Arınç ile olan görüşmemizin ardından yaptığımız açıklamada da söylediğimiz gibi bu olayı başlatan devlettir. Başta Taksim Dayanışması olmak üzere, halkın somut taleplerini karşılaması ve alanlarda yükselen tüm tepkileri hesaba katarak adımlar atması gereken de devlettir.

Bizler Taksim Dayanışması olarak gerek görüşmedeki yaklaşımı, gerekse ardından gerçekleşen açıklamaları, devletin insiyatif ve güvenilirliğini giderek kaybettiğinin bir göstergesi olarak görüyoruz.

Bizleri ayırarak güçsüz düşürmeyi düşünüyor iseniz, taleplerimizin net olduğunu, her söylem ve saldırının bu taleplere daha da güçlü sarılmamıza neden olduğunu bir kez daha belirtelim.

Başta Gezi Parkı ve Taksim olmak üzere ülkenin pek çok yerinde sokağa dökülenlerin talepleri haklı ve meşrudur. Buna gölge düşürerek dayanışmayı zedelemek ve sahip çıkılan ortak değerleri tahrip konusunda ısrarcı olmak çözüm değil çözümsüzlük üretecektir.

Bizler haklı ve meşru mücadelemizi sürdürürken, taleplerimizden geri adım atmayacağımızı bir kez daha ilan ediyor, herkesi sokakların bu kararlılığının geleceği aydınlatacak güç olduğunu göstermeye çağırıyoruz. Haklı mücadelemiz katılamayan tüm yurttaşlarımızı destek olmaya çağırıyoruz. Çünkü meşru, haklı ve doğru olan biziz. Bir kez daha devlete ve hükümete sesleniyoruz. Yanlış yapıyorsunuz, vazgeçin ve demokrasinin gereklerini yerine getirin.

BU DAHA BAŞLANGIÇ MÜCADELEYE DEVAM!

Taksim Dayanışması

Ayrıca bkz: https://evvel.org/taksim-dayanismasi-taleplerini-bildirdi

Haz
06
2013
0

Patti Smith: “hepimiz çapulcuyuz”

fft64_mf1489584

Fotoğraf: M. Önder

Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/patti_smith_hepimiz_capulcuyuz-1136522

‘Çapulcular’ arasına ABD ‘li ozan Patti Smith de katıldı. New York ‘ta gazeteci Elif Key’le görüşen Smith, söyleşi sırasında elinde “We are all capulchu” (Hepimiz çapulcuyuz) yazılı bir pankartla da poz verdi. Key’in ‘Annemlerde uyumuşum’ başlıklı bloğunda paylaştığı söyleşide “Uyanmaları gerekiyordu” diyen Smith, sözlerine şöyle devam etti: “Biz dünyadaki hiçbir yöneticiye, hiçbir sisteme inanmıyoruz, onların palavralarına karnımız tok. Teknolojiyle başedemedikleri için bizden nefret etme yolunu seçiyorlar. Teknolojiden hiç anlamasam da şunu biliyorum tek bir cümlemizle kalelerini başlarına yıkabiliriz. Ve bundan korkuyorlar. Korksunlar da, bu bir kültürel devrim, daha bu başlangıç, sonunda biz kazanacağız.”

(Kaynak: Radikal Gazetesi)

Haz
06
2013
0

Kardeş Türküler’den Gezi Parkı için geliyor: “Tencere Tava Havası”

Kardeş Türküler’in gezi parkı eylemi için destek şarkısı… “Tencere Tava Havası”

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com