Haz
22
2013
0

Taksim Dayanışması: ‘Ellerimizde karanfiller 22 Haziran’da Taksim’deyiz’

Bkz: https://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/taksim-dayanismasi-ellerimizde-karanfiller-22-haziranda-taksimdeyiz-haberi-75103

Taksim Dayanışması, tüm direnişçileri kaybedilenleri anmak, talepleri tekrar hatırlatmak ve tüm Türkiye’de yaşanan şiddeti kınamak üzere 22 Haziran Cumartesi günü saat 19.00’da karanfillerle Taksim Meydanı’nda buluşmaya çağırdı. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda elbirliği ile yaratılan demokrasi ve dayanışma cennetinden yayılan özgürlük şarkısının bütün engellemelere karşın tüm dünyaya dalga dalga yayıldığını vurgulayan Taksim Dayanışması, “Taleplerimizden ve kazanımlarımızdan vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Taksim Dayanışması tarafından yapılan eylem çağrısında şu ifadelere yer verildi:

“Yurdumuzun dört bir yanında parklarımız ve meydanlarımızda yeşeren ve ortak irademizi oluşturmak için gerçekleştirilen forumlar; demokrasi, dayanışma ve barış içinde yeni bir yaşam için zifiri karanlıkta yol gösteren umut ışıklarımız olmuştur.

Tekrar ediyoruz, bizi biz yapan bütün değer ve renklerimizle, sarsılmaz bir sağduyu, direnme gücü, kararlılık ve inanılmaz bir yaratıcılıkla, yaşamın olduğu her alanda hala bir aradayız.

Kayıplarımızı anmak, taleplerimizi tekrar hatırlatmak ve hala bugün Mersin’de, Ankara’da ve tüm Türkiye’de yaşanan şiddeti kınamak üzere Cumartesi günü saat 19.00’da karanfillerimizle Taksim Meydanımızda buluşuyoruz.

Yaşasın dayanışmamız…

Her yer Taksim her yer direniş…”

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
21
2013
0
Haz
21
2013
0

Bir Mimarın Değerlendirmesi

Mimar Ömer Kanıpak tarafından kaleme alınmış ve Gezi Parkı olaylarının neden bu noktalara geldiğinin irdelediği çok önemli bir yazı…

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=423940

Haz
20
2013
0

ITUC, IUL, ITF: “Yalnız Değilsiniz!”

Gezi Direnişi ’ne destek veren üç büyük uluslararası emek örgütü “Yalnız değilsiniz” çağrısı yaptı.

Dünya Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Dünya Gıda Sendikaları Konfederasyonu (IUL), Dünya Taşıma Konfederasyonu (ITF) tarafından yapılan çağrıda, “Taksim, İstanbul ve Türkiye’de demokrasi için ayağa kalkanlar dünya halkları ve uluslararası emek örgütleri sizinledir” denildi.

Üç emek örgütü 158 ülkedeki üye ve kardeş sendikalarına çağrı yaparak 21 ve 22 Haziran günlerinde Türkiye’deki demokratik protesto hareketine destek vermeye çağırdı.

Yapılan eylem planlarına göre mümkün olan başkentlerde büyükelçiliklere gidilerek hazırlanan mektupların verilmesi, alanlarda kitlesel gösteriler düzenlenmesi ve yapılan dayanışma hareketine güç verilmesi kararlaştırıldı. Söz konusu günlerde Avrupa Latin Amerika ve Uzak Doğu’da çok sayıda eylem planlanıyor. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde ise sendikaların da katılıp desteklediği yığınsal protesto eylemleri düzenlenecek.

(…)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/dunya-sendikalarinin-cagrisi-yalniz-degilsiniz-haberi-74950

Haz
20
2013
0

Uluslararası Popüler Müzik Araştırmaları Derneği’nin (IASPM) Bildirisi

Uluslararası Popüler Müzik Araştırmaları Derneği (IASPM) tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Türkiye halkının tencere, tava ve ıslıklarla yaptığı müzik, Türkiye’deki AKP hükümetinin çeşitli yönlerine karşı yapılan gösterilerin önemli bir parçasıdır.

Türkiye’de hükümetin otoriter tutumu, hukuki düzenlemelerde ve toplumsal konulardaki eğiliminin İslami bir eğilim olarak algılanması ve barışcıl göstericilere karşı saldırı ve gözaltıları da içeren, gösterilere karşı ser tutumu gibi muhtelif sıkıntılar mevcuttur.

Tencere, tava ve ıslıklarla müzik yapan Türkiye halkı ve aralarında öğrenci ve meslektaşlarımızın da bulunduğu müzisyenler tüm gün ve gece sokaktalar ve bir çoğu AKP adına hareket eden polis gücü tarafından gözaltına alınıyor veya zarar görüyor.

Gösterilerde caz, folk, klasik, geleneksel ve Latin müziği gibi, müziğin her türü hem canlı yapılıyor hemd e video kayıtları alınıyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. Bununla birlikte, Türkiye’deki yaygın pop ve rock müzisyenlerinin müziği gösterilerde hiçbir şekilde kendini göstermiyor. Gösterilerde, özellikle İstanbul ve İzmir’de daha çok amatör müzisyenlerin sesini duyduk. Bu amatör müzisyenler küçük rock grupları, bakır üflemeli grupları, perküsyon grupları, protest müzik grupları çok sesli ve tek sesli ya da heterofonik korolar olarak müzik yapıyorlar. Ancak, nadiren olmakla beraber Gezi Parkı’ndaki sahdene yapılan Gezi Band ve Gezi Parkı Filarmoni konseri gibi profesyonel performanslar da oluyor. Bazı tanınmış müzik grupları da, direniş için çıkardıkları profesyonel kayıtlarını internet üzerinden yayınlıyorlar.

Yine de her yerde duyduğumuz ses, hükümetin otoriter tutumuna direnen Türkiye halkının tencere, tava ve ıslıklarla yaptığı müziktir.

Müzik üzerine çalışan akademisyenler olarak bizler, tencere, tava ve ıslıklarla müziğini yapan Türkiye halkına, diğer müzisyenlere, meslektaş ve öğrencilerimize desteğimizi ilan ediyoruz.”

(Kaynak: soL Haber Portalı)

Haz
19
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması (19 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması, internet sitesinden yayımladığı bildiride Gezi Parkı direnişinin bitmediğini, İstanbul’un çeşitli parklarında her gece saat 21.00′da düzenlenecek toplantılarla devam edeceğini bildirdi:

“Yurdumuzun dört bir yanından, meydanlarımızdan, parklarımızdan, evlerimizden, odalarımızdan, sendikalarımızdan, partilerimizden, kısacası her neredeysek oradan sesleniyoruz.

Bizi biz yapan bütün değer ve renklerimizle, sarsılmaz bir sağduyu, direnme gücü, kararlılık ve inanılmaz bir yaratıcılıkla, yaşamın olduğu her alanda bir aradayız. Taleplerimizden ve kazanımlarımızdan vazgeçmiş değiliz.

Unutturmak isteyenler ve varsa hala duymayanlar için bir kez daha kez daha hatırlatalım.

  • Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda, toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını,
  • Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak, halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan; binlerce, insanın yaralanmasına, beş yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumluların, başta İstanbul, Ankara, Hatay ve Adana Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını,
  • Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
  • Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılması, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
  • Afet zamanlarında da toplanma ve korunma yerlerimiz olan Gezi Park’ı başta olmak üzere halkın kullanımına kapalı bütün parklarımızın bir an önce kullanıma açılmasını, önemle ve acilen talep ediyoruz.

Siz, yetkili ve ilgili makamları bizlerin adına işgal edenler biliniz ki bu talepleri yerine getirmekten ve dünyanın gözü önünde işlediğiniz insanlık suçu şiddetin hesabını vermekten; bazı siyasi grupları, taraftar gruplarını ve kişileri hedef göstererek kaçamazsınız. Bu talepler artık sadece bizlerin değil, dünyanın tüm duyarlı insanlarının da talepleridir.

Evrensel hukuka aykırı bir şekilde ev baskınlarıyla yüzlerce arkadaşımız gözaltına alınmıştır. Gözaltındaki ve hastanelerde tedavi altındaki dostlarımızın her türlü hukuki ve insani gereksinimlerinin karşılanabilmesi ve hepimizin desteğinin sunulması için ilgili bileşenlerimiz tarafından yapılan ziyaretler ve hizmetler sürdürülmektedir.

Acımasız, hukuksuz, akıl ve vicdan tanımaz şiddet uygulaması nedeniyle hastaneler, ulaşabilen binlerce kişi tedavi altındadır. Ayrıca, son günlerde İstanbul sokaklarında çantalar aranmakta ve sağlıklarını, yaşamlarını korumak amacıyla insanların taşımak zorunda kaldıkları basit toz maskeleri ve gözlüklere, emniyet güçleri tarafından el konulmaktadır. Bazen de bu korunma malzemelerini taşıyanlar gözaltına alınmaktadırlar. Bu uygulama insanların en temel hakkı olan yaşam, beden ve ruh sağlığını koruma hakkını tehlikeye atmaktadır. Bu uygulamaya derhal son verilmeli, uygulayanlar hakkında işlem yapılmalıdır.

Bizler şimdilik afet halini alan ve tıpkı deprem gibi ne zaman, nereden ve neyin tetiklediği belli olmayan bu şiddete karşı, afet toplanma alanlarımız olan parklarımızda her gece saat 21.00’de kendi kararlarımızı verip bu kararlarımızı yaptığımız dayanışma toplantılarında ortaklaştırıyoruz. Ülkemizde demokrasinin yaralarını sarıyor ve barışıyoruz…

Bizi korkutmaya, bölmeye, yalnızlaştırmaya çalışanlar bilsinler ki hiç birimiz yalnız değiliz. Sokakta, yolda, işte, meydanlarda, mahallelerde birbirimizi korumaya kollamaya ve anlamaya devam ediyoruz.

Yaşasın dayanışmamız…

Her yer Taksim her yer direniş…

TAKSİM DAYANIŞMASI

(Kaynak: Sol Defter)

Haz
19
2013
0

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Bildirisi (19 Haziran 2013)

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Yönetim Kurulu, basına yönelik baskıları kınayan bir açıklama yaptı:

https://www.edebiyathaber.net/cagdas-gazeteciler-dernegi-basin-ozgurlugu-agir-tehdit-altinda/

*

Haz
18
2013
0

Alain Badiou’nun Gezi Parkı Değerlendirmesi

Bkz:  https://www.soldefter.com/2013/06/18/alain-badiou-turk-halki-ayaga-kalkiyor/

“Tüm Türkiye’de eğitimli gençliğin büyük bir bölümü şu anda hükümetin baskıcı ve gerici uygulamalarına karşı büyük bir harekete öncülük ediyor. Bu benim ‘Tarihin Yeniden Doğuşu’adını verdiğim önemli bir andır. Dünyada pek çok ülkede bir kısım entelektüel ve orta sınıf tarafından eşlik edilen ortaokul, lise, üniversite gençliği Mao’nun meşhur sözüne yeniden hayat veriyor: ‘İsyan etmek haktır.’ Alanları, sokakları ve sembolik yerleri işgal ediyorlar; yürüyorlar, özgürlük, ‘gerçek demokrasi’ ve yeni bir hayat arzuluyorlar. Hükümetin  muhafazakâr politikalarından vazgeçmesini yoksa istifa etmesini istiyorlar. Devletin polisinin şiddetli saldırılarına karşı koyuyorlar.

Bunlar benim ani ayaklanmanın özellikleri dediğim: popüler devrimci politik hareketin potansiyel güçlerinden biridir- eğitimli gençlik ve maaşlı küçük burjuvanın- kendi adına gerici hükümete karşı çıkmasıdır. Şunu içtenlikle söylüyorum: bunu yapmak haktır! Ama bunu yapmak önümüze bu başkaldırının süresi ve ölçeği sorununu çıkarmaktadır. Harekete geçmek doğrudur, ama düşünsel bağlamda ve gelecek için bunun asıl sebebi nedir?

Bütün sorun bu cesur kalkışmanın gerçek bir tarihi isyanın yolunu açıp açamayacağıdır. Bir ayaklanma  tarihidir- sadece Tunus ve Mısır’da gördüğümüz budur ki mücadelenin sonucu bu ülkelerde hala belirlenmiş değildir- ortak sloganlar altında yalnızca bir değil yeni devrimci politikanın pek çok aktörünü bir araya getirirse: örneğin eğitimli gençlik ve orta sınıf,  işçi sınıfı gençliğinin geniş kısmı, işçiler, kadınlar, düşük ücretli çalışanlar ve daha pek çoğu. Bu isyanın ötesindeki hareket kitlesel bir protestoya doğru  yeni bir tür organize politika olasılığı yaratıyor, sürdürülebilir bir politika, halkın gücüyle politik fikirlerin paylaşımını kaynaştıran ve böylece ülkenin genel durumunu toptan değiştirebilecek güce ulaşıyor. Biliyorum ki bir kısım Türk arkadaşlarımız bunun tamamen farkındadırlar. Özellikle şu üç şeyi biliyorlar: aykırılıklar konusunda hata olmamalı; hareket ‘Batı Arzusu’ yoluna girmemeli ve popüler kitlelerle yaratıma katılmalı, kendileri dışında insanlarla- işçilerle, küçük işverenle, kadınlarla, çiftçilerle, işsizlerle, yabancılarla ve daha fazlası- şu anda bilinmeyen politik örgütlenme türleriyle.

Örneğin bugün Türkiye’de asıl ayrılık muhafazakâr İslam diniyle ve düşünce özgürlüğü arasında mıdır? Böyle olduğunu düşünmenin tehlikeli olduğunu biliyoruz, ama her şeyin ötesinde kapitalist Avrupa’da genel kanı bu şekildedir. Tabi ki, mevcut Türk hükümeti baskın dine bağlılığını açıkça beyan ediyor. Bu İslam dini, fakat sonuçta bu bilindik bir olaydır: bugün bile, Almanya Hıristiyan demokratlar tarafından yönetiliyor, Amerikan başkanı yeminini İncil üzerine ediyor, Rusya’da başkan Putin sürekli Ortodoks din adamlarını tatmin etmeye çalışıyor ve İsrail hükümeti Yahudi dinini kullanıyor. Gericiler her yerde ve her zaman dini, popüler kitleleri yanlarına çekmek için kullandılar; bunun özellikle ‘İslam’la ilgisi yok. Ve bu hiçbir şekilde  din ve düşünce özgürlüğü arasındaki karşıtlık Türkiye’deki şu anki mevcut muhalefeti bu şekilde görmeye sebep olmamalıdır. Net olarak ortaya konması gereken dinin gerçek politik sorunları gizlemek için kullanılması, kitleler ve Türk kapitalizminin oligarşik yapılanması arasındaki temel çatışmanın gölgede bırakılmasıdır. Deneyimle sabittir ki, din kişisel, özel inanç açısından özgürlük politikalarına uyumlu değildir. Bu hoşgörü eğilimiyledir ki, din ve devlet erkinin karıştırılmaması ve insanların kendi içinde dini inanç ve siyasi kanaatleri arasında ayrım yapmaları, varolan ayaklanmayı tarihi bir başkaldırı niteliğine ve yeni bir politik yol icat etme yoluna sokmalıdır.

Benzer bir şekilde, arkadaşlarımız son derece emin oldukları, şu an Türkiye’de yaratılan  şeyin ABD, Almanya ya da Fransa gibi zengin ve güçlü ülkelerde hali hazırda var olan şeyin arzusu olamaz. ‘Demokrasi’ kelimesi bu bağlamda muğlâktır. İnsanlar toplumun gerçek bir eşitliğe yürüyen yeni bir örgütlenişini mi icat etmek istiyorlar? ‘Dini’ hükümetin kölesi olduğu, fakat Türkiye’de  Fransa’da da görüldüğü ve tekrarlanabileceği gibi din karşıtı kesimlerin  de hizmet ettiği kapitalist oligarşiyi mi yıkmak istiyorlar? Ya da merkez Batı ülkelerinde orta sınıfın yaşadığı gibi mi yaşamak istiyorlar? Hareket toplumsal eşitlik ve özgürlük fikriyle mi yönlendiriliyor? Yoksa Batı-tarzı bir ‘demokrasinin’ temel dayanağı olan ve sermayenin otoritesine tamamıyla bağlı olan yerleşik bir orta sınıf yaratma arzusu mudur? Gerçek politik anlamıyla bir demokrasi mi kurmak istiyorlar, zenginler ve toprak sahipleri üzerinde halkın gerçek gücünü uyguladığı, yoksa şu anki batılı anlamda en vahşi kapitalizm etrafında bir anlaşma, yeter ki orta sınıf da bundan payını alabilsin ve iş dünyasının temel işleyişlerine, emperyalizme ve dünyanın yokedilmesine karışılmadığı sürece istediği gibi yaşayıp konuşabilsin? Bu seçim şuanki başkaldırının sadece Türk kapitalizminin modernleşmesi ve dünya pazarına uyumlu hale gelmesi,  yaratıcı bir özgürlük siyasetine uyumlanıp  Komünizmin evrensel tarihine yeni bir hız verip vermeyeceğini belirleyecektir.

Ve bunun için nihai kriterler aslında gayet basittir: eğitimli gençlik onları tarihi bir ayaklanmanın diğer potansiyel aktörlerine yakınlaştıracak adımları atmalıdır. Hareketlerinin heyecanını kendi sosyal varlıklarının dışına yaymalıdırlar. Geniş kitlelerle birlikte yaşam, düşünce, yeni siyasetin pratik yeniliklerini paylaşım araçları  yaratmalıdırlar. Kendi çıkarları için içlerinde yükselen ‘Batı’ tipi demokrasiye uyum sağlama arzularını: yani dünya sermaye ve mal pazarına uyum sağlamış bir oligarşik gücün basit, kendine çıkarına hizmet eden, seçilen ve kusurlu bir demokrasinin müşterisi olan orta sınıfın varolmasını sağlamak-bırakmalıdırlar. Buna kitlelerle bağlantı denir. O olmadan, şu anki hayranlık uyandıran başkaldırı daha uyumlu ve köleliğin daha tehlikeli bir haline dönüşerek sona erer: bizim kendi kapitalist toplumlarımızda alışık olduğumuz gibi. Biz Fransa’nın emperyalist Batının diğer ülkelerinin entelektüel ve militanları sizden bizimkine benzer bir durumun ortaya çıkmasından sakınmanızı rica ediyoruz. Size, sevgili Türk arkadaşlarımıza diyoruz ki; bize yapacağınız en büyük iyilik  bu ayaklanmanızın  sizi bizim olduğumuzdan daha farklı bir yere götürdüğünü kanıtlamanızdır yani bugün bizim maddi ve entelektüel anlamda çürüyen yaşlı, hasta ülkelerimizin imkânsız kalacağı bir durum yaratmaktır.

İyi ki, modern Türkiye’de arkadaşlarımız arasında bizim gibi olmak  gibi bir yanlış hevesten uzak duracak etmenlerin olduğunu biliyoruz. Bu büyük ülke, uzun ve çileli tarihiyle bizi şaşırtabilir ve şaşırtmalıdır da. Politik ve tarihi bir yeniliğin hayat bulması için ideal yerdir. Yaşasın Türk gençliğinin ve yoldaşlarının başkaldırısı! Yaşasın gelecek siyasetinin yeni kaynağının yaratılışı!”

ALAIN BADIOU

Bkz: https://www.soldefter.com/2013/06/18/alain-badiou-turk-halki-ayaga-kalkiyor/

Haz
18
2013
0

Hacettepe Üniversitesi Akademisyenlerinin Bildirisi

Hacettepe Üniversitesi Öğretim Elemanları tarafından yapılan açıklama:

“Biz, aşağıda imzası olan Hacettepe Üniversitesi Öğretim Elemanları en temel demokratik hak ve özgürlükleri şiddet kullanarak engellemeye yönelik iktidar anlayışının ülkemizde yaygınlaştırılmasına kararlılıkla karşı çıkıyoruz.

Bu şiddete dayalı anlayış ve uygulamalar karşısında, ülkemizin her yanında, başta gençler ve kadınlar olmak üzere, temel insan haklarına sahip çıkan halkımızın ayağa kalkmasını destekliyoruz.

Yaşananların sorumluluğunun mevcut iktidarda olduğu gerçeğinden hareketle, direnişin, Taksim Dayanışması tarafından açıklanan haklı ve meşru taleplerinin kabul edilmesinin demokrasi ve hukuk devleti anlayışının asgari bir gereği olduğuna inanıyoruz.

Temel haklarını, yaşam biçimlerini, çevrelerini ve ülkelerini, insan olmanın gereği olarak, onurlu bir biçimde savunanlara tüm ülkemizde uygulanan devlet şiddetini kınıyor, bütün sorumlularının hesap vermeleri gerektiğini Kamuoyu’na bildirmeyi bir görev biliyoruz.”

A. Dürdal Us, Prof. Dr.-A. Gülden Pekcan, Prof. Dr.-A. Gülşen Hasçelik, Prof. Dr.-A. Ruhi Soylu, Doç. Dr.-Abdullah Kaygı, Prof. Dr.-Abdürrezzak İlge, Arş. Gör.-Adnan Köksal, Prof. Dr.-Alev Özön, Prof. Dr.-Ali Düzova, Prof. Dr.-Ali Emre Aksu, Doç. Dr.-Ali Emre Eysen. Arş. Gör.-Ali E. Şahin, Doç. Dr.-Ali Fuat Canpolat, Dr.-Ali Metin Büyükkarakaya, Dr.-Ali Osman Demirer, Yar. Doç. Dr.-Ali Rıza Taşkale, Dr.-Alp Çetin, Prof. Dr.-Alp Usubütün, Prof. Dr.-Altan Şahin, Prof. Dr.-Anıl Varel, Arş. Gör.-Arcan Tığrak, Arş. Gör.-Arzu Akkoyunlu-Wigley, Prof. Dr.-Arzu Özkan Ceylan, Dr. Öğr. Gör.-Arzu Şener, Prof. Dr.-Aslı Budak, Dr. Öğr. Gör.-Aslıhan B. Öztürk, Arş. Gör.-Asuman Özkara, Prof. Dr.-Aşkın Tümer, Prof. Dr.-Atila Yılmaz, Doç. Dr.-Atilla Çağdaş Değer, Dr. Öğr. Gör.-Atilla Hıncal, Prof. Dr. (E.)-Atilla Stephan Ataç, Prof. Dr.-Ayça Germen, Yar. Doç. Dr.-Ayçe Çeliker, Dr. Öğr. Gör.-Aykut Attar, Dr.-Aylin Gürbay, Prof. Dr.-Aylin Uluşahin, Prof. Dr.-Aynur Eray, Prof. Dr.-Ayşe Arslan, Arş. Gör.-Ayşe Karaduman, Prof. Dr.-Ayşe Kevser Özden, Prof. Dr.-Ayşe Livanelioğlu, Prof. Dr.-Ayşe Nil Altay, Prof. Dr. (E.)-Ayşe Ömür Atmaca, Dr. Öğr. Gör.-Ayşegül Altay Uğur, Dr. Öğr. Gör.-Ayşegül Tokatlı, Prof. Dr.-Ayşen Günel-Özcan, Doç. Dr.-Bahadır Nurol, Arş. Gör.-Bahar Güçiz Doğan, Prof. Dr.-Bahattin Aslan, Arş. Gör.-Bahtışen Kavak, Prof. Dr.-Bahtiyar Ünver, Prof. Dr.-Banu Şebnem Önder, Dr.-Barış Akçay, Uzman-Barış Mutluay, Arş. Gör.-Barış Tuğrul, Arş. Gör.-Belma Koçer, Prof. Dr.-Berfin Emre Çetin, Dr.-Berna Özsungur, Prof. Dr.-Berna Uluğ, Prof. Dr.-Bilge Çetintaş, Doç. Dr.-Bilge Ergen, Doç. Dr.-Birsen Saka, Prof. Dr.-Bora Maviş, Doç. Dr.-Buket Teneke, Arş. Gör.-Burak Günalp, Prof. Dr.-Burcu Can, Dr.-Burcu Canar, Dr. Öğr. Gör.-Burcu Hatiboğlu, Arş. Gör.-Burcu Korkmaz, Arş. Gör.-Burçin Şener, Prof. Dr.-Bülent Alten, Prof. Dr.-Bülent Saraç, Yar. Doç. Dr.-Bülent Sekerel, Prof. Dr.-Bülent Yılmaz, Prof. Dr.-Can Ömer Kalaycı, Prof. Dr.-Canan Akyüz, Prof. Dr.-Candan Terviel, Prof. Dr.-Cem Cemil Denk, Prof. Dr.-Cenk Ahmet Akcan, Yar. Doç. Dr.-Ceylan Özcan, Dr.-Ceylan Gündeğer, Arş. Gör.-Cumhur Özkuyumcu, Prof. Dr.-Çağatay Tavşanoğlu, Dr. Öğr. Gör.-Çağla Karabağ Sarı, Dr. Öğr. Gör.-Çağlar Başlamışlı, Dr.-Çiğdem Akın Arıkan, Arş. Gör.-Çiğdem Arpa Şahin, Doç. Dr.-Derya Güler Aydın, Yar. Doç. Dr.-Derya Kurtuluş, Arş. Gör.-Dicle Orhan, Prof. Dr.-Didem Kepir, Arş. Gör.-Didem Reyhanlıoğlu, Arş. Gör.-Dilek Ertoy Baydar, Prof. Dr.-Dilek İlhan Beyaztaş, Arş. Gör.-Dilek Türeli, Dr.-Dilşad Foto Özdemir, Yar. Doç. Dr.-E. Efecan Aktaş, Arş. Gör.-Ebubekir Aykut, Arş. Gör.-Ece Korkut, Prof. Dr.-Eda Beydili, Arş. Gör.-Eda Çetinkaya, Arş. Gör.-Edibe Özmen, Arş. Gör.-Elif Özmert, Prof. Dr.-Emek Çaylı, Yar. Doç. Dr.-Emel Sağlar, Arş. Gör.-Emel Uzun, Arş. Gör.-Emine Feyza Dinçel, Arş. Gör.-Emrah Keser, Arş. Gör.-Emre Canpolat, Arş. Gör.-Emre Çilden, Arş. Gör.-Engin Sune, Arş. Gör.-Engin Yılmaz, Prof. Dr.-Esin Atav, Doç. Dr.-Erdem Karabulut, Doç. Dr.-Eren Erdem, Arş. Gör.-Eren Özberk, Uzman-Erkin Gökçer Erdem, Uzman-Ergi Deniz Özsoy, Doç. Dr.-Ezel Berker, Prof. Dr.-Ezgi Nevruz, Arş. Gör.-Faruk Zorlu, Prof. Dr.-Fatih Mangıt, Arş. Gör.-Fatih Ünal, Prof. Dr.-Fatma Arıcı, Arş. Gör.-Fatma İnanıcı, Prof. Dr.-Fatma Uygur, Prof. Dr.-Figen Söylemezoğlu, Prof. Dr.-Filiz Bilge, Doç. Dr.-Filiz Can, Prof. Dr.-Filiz Günay, Arş. Gör.-Filiz Hıncal, Prof. Dr. (E.)-Fügen Dağlı Cömert, Prof. Dr. (E.)-Gaye Güler Tezel, Prof. Dr.-Gonca Çiffiliz Kınay, Arş. Gör.-Gonca Elçin, Prof. Dr.-Gonca Soygüt, Prof. Dr.-Gökçe Baydar, Arş. Gör.-Gökçe Zeybek Kabakçı, Arş. Gör.-Gökçer Özgür, Doç. Dr.-Gökhan Kabacaoğlu, Arş. Gör.-Göksu Uğurlu, Arş. Gör.-Görkem Akgöz, Dr.-Gözde Karabulut, Arş. Gör.-Gözde Koşarsoy, Arş. Gör.-Gül Baltacı, Prof. Dr.-Gül Erkin, Prof. Dr.-Gül Karakaya, Prof. Dr.-Gül Şener, Prof. Dr.-Gülay Mirzaoğlu Sıvacı, Prof. Dr.-Gülay Nurlu, Prof. Dr.-Gülen Güllü, Prof. Dr.-Güler Yavuz, Arş. Gör.-Gülsüm Depeli, Yar. Doç. Dr.-Gülşah Becerikli, Arş. Gör.-Gülümser Kublay, Prof. Dr.-Gümeç Karamuk, Doç. Dr. (E.)-Günay Kibarer, Prof. Dr.-Güven Şimşek, Arş. Gör.-Güzide Turanlı, Prof. Dr.-Güzin Emecen, Dr.-H. Cem Güngör, Doç. Dr.-Hacer Ünlü, Prof. Dr.-Hakan Akıncıbay, Prof. Dr.-Hakan El, Doç. Dr.-Hakan Mıhcı, Prof. Dr.-Haluk Özen, Prof. Dr.-Haluk Topaloğlu, Prof. Dr.-Haluk Utku, Prof. Dr.-Hamza Uygun, Prof. Dr.-Hasan Özen, Prof. Dr.-Hatice Karaçay-Çakmak, Doç. Dr.-Hatice Şule Oğuz, Arş. Gör.-Hayrunisa Topçu, Arş. Gör.-Hilal Onur İnce, Doç. Dr.-Hürcan Kabakçı, Arş. Gör.-Hüseyin Başar, Prof. Dr.-Hüseyin Özel, Prof. Dr.-Hüsnü Dokak, Prof. Dr.-Işık Çadırcı, Prof. Dr.-İbrahim Özkan, Doç. Dr.-İhsan Dağ, Prof. Dr.-İlken Kocadereli, Prof. Dr.-İmran Özalp, Prof. Dr. (E.)-İnan O. Şenses, Arş. Gör.-İnci Yüksel, Prof. Dr.-İsmihan Artan, Prof. Dr.-Kadir Dede, Arş. Gör.-Kadir Dirik, Prof. Dr.-Kadri Şafak Güçer, Prof. Dr.-Kadriye Sorkun, Prof. Dr.-Kaya Yorgancı, Prof. Dr.-Kezban Bayramlar, Prof. Dr.-Koray Boduroğlu, Prof. Dr.-Kubilay Varlı, Prof. Dr.-Leyla Dinç, Prof. Dr.-M. Özgür Uyanık, Doç. Dr.-M. Tijen Bozdemir, Prof. Dr.-Manolya Çalışır, Arş. Gör.-Mehmet Barış Gümüşbaş, Yar. Doç. Dr.-Mehmet Demirci, Prof. Dr.-Mehmet Tokat, Prof. Dr. (E.)-Melih Elçin, Doç. Dr.-Melike Mut Aşkun, Doç. Dr.-Melike Sayıl, Prof. Dr.-Meltem Kurtoğlu, Arş. Gör.-Meral Kanbak, Prof. Dr.-Meral Özalp, Prof. Dr.-Merih Aydınalp Köksal, Yar. Doç. Dr.-Mintaze Kerem Günel, Prof. Dr.-Miyase Bayraktar, Prof. Dr.-Muammer Kaymak, Doç. Dr.-Murat Köksal, Doç. Dr.-Mustafa Erman, Doç. Dr.-Mustafa Yiğit Saysel, Doç. Dr.-Müge Kınacıoğlu, Doç. Dr.-Mürvet Hayran, Prof. Dr.-N. Leyla Acan, Prof. Dr.-Nagehan Tokdoğan, Arş. Gör.-Nalan Örnek Çelebi, Doç. Dr.-Nazan Uçak, Prof. Dr.-Necla Rüzgar, Doç. Dr.-Necmiye Şahin Arslan, Arş. Gör.-Nergiz Kardaş, Arş. Gör.-Nesrin Tokay, Prof. Dr.-Nevin Ergun, Prof. Dr.-Nevin Keskin, Prof. Dr.-Nezire Saygılı, Doç. Dr.-Nilgün Atakan, Prof. Dr.-Nilgün Bek, Prof. Dr.-Nilgün Çokça, Öğr. Gör.-Nilüfer Aksöz, Prof. Dr.-Nilüfer Cihangir, Prof. Dr.-Nur Gökalp Akkerman, Doç. Dr.-Nuran Özyer, Prof. Dr.-Nurhak Tatar, Uzman-Nuri Barış İnce, Arş. Gör.-Nurten Akarsu, Prof. Dr.-Nüket Örnek Buken, Prof. Dr.-Okan Akhan, Prof. Dr.-Olgun Güven, Prof. Dr.-Onur Kartal, Arş. Gör.-Onur Yeni, Arş. Gör.-Orkun Tahir Aran, Arş. Gör.-Osman Abbasoğlu, Prof. Dr.-Osman İşçi, Arş Gör.-Osman Küçükşen, Arş. Gör.-Oya Hazer, Doç. Dr.-Ozan Çavdar, Arş. Gör.-Ömür Demirezer, Prof. Dr.-Özge Çaman, Dr. Öğr. Gör.-Özge Erişöz Kasap, Dr.-Özge Özbek, Dr. Öğr. Gör.-Özge Sanem Özataş, Arş. Gör.-Özge Şahin, Arş. Gör.-Özgün Bener, Prof. Dr.-Özgür Ekici, Dr.-Özgür Teoman, Doç. Dr.-Özgür Ünver, Dr.-Özlem Cankurtaran Öntaş, Doç. Dr.-Özlem Ertan, Arş. Gör.-Özlem Mete, Arş. Gör.-Özlem Sert, Yar. Doç. Dr.-Özlem Ulaş, Arş. Gör.-Özlen Çelebi, Yar. Doç. Dr.-Pelin Dinçer, Arş. Gör.-Pervin Dinçer, Prof. Dr.-Pınar Ekingen, Arş. Gör.-Pınar Zarakolu-Köşker, Prof. Dr.-Rahime Nohutçu, Prof. Dr.-Recai Ellialtıoğlu, Prof. Dr.-Rezan Topaloğlu, Prof. Dr.-Saadet Gökalp, Prof. Dr.-Sakine Göçer Şahin, Arş. Gör.-Sedat Yağcıoğlu, Arş. Gör.-Selcen Öztürk, Arş. Gör.-Selda Taşdemir Avşar, Dr. Öğr. Gör.-Selen Demirtaş Zorbaz, Arş. Gör.-Selim L. Sanin, Doç. Dr.-Selim Sualp Çağlar, Prof. Dr.-Selin Seda Doğan, Arş. Gör.-Sema Buz, Doç. Dr.-Serap Arslan, Prof. Dr.-Serap Emmungil, Yar. Doç. Dr.-Serap Kurbanoğlu, Prof. Dr.-Serap Saygı, Prof. Dr.-Serdar Bayarı, Prof. Dr.-Serdar Tekgül, Prof. Dr.-Sergül Duygulu, Yar. Doç. Dr.-Serpil Bağcı, Prof. Dr.-Sertaç Yazıcı, Doç. Dr.-Seval Güven, Yar. Doç. Dr.-Seval Şener, Arş. Gör.-Sevgi Bayarı, Prof. Dr.-Sevgi Turan, Dr. Öğr. Gör.-Sevginar Vatan, Arş. Gör.-Sevil Özçalık, Arş. Gör.-Sevim Dalkara, Prof. Dr.-Sevinç Mıhcı, Prof. Dr.-Sibel Aksu Yıldırım, Prof. Dr.-Sibel Ergüven, Prof. Dr.-Sibel Tekin, Uzman-Simten Coşar, Prof. Dr.-Suavi Aydın, Prof. Dr.-Sultan Soner, Arş. Gör.-Süheyla Özbey, Prof. Dr.-Şadiye Can Gül, Arş. Gör.-Şeniz Özusta, Dr.-Şenol Dost, Doç. Dr.-Şevkat Bahar Özvarış, Prof. Dr.-Şinasi Tek, Yar. Doç. Dr.-Şule Yalçın, Yar. Doç. Dr.-Şule Yiğit, Prof. Dr.-Tansel Çeber, Arş. Gör.-Taşkın Yücel, Prof. Dr.-Tayfun Ersöz, Prof. Dr.-Tezer Fırat, Prof. Dr. (E.)-Timur Gür, Prof. Dr.- Tolgahan Kocadağlı, Arş. Gör.-Tuna Çak, Dr. Öğr. Gör.-Tülay Bağcı Bosi, Dr. Öğr. Gör.-Tülay Üstündağ, Dr.-Tülin Düger, Prof. Dr.-Uğur Özçelik, Prof. Dr.-Umut Akyol, Prof. Dr.-Umut Al, Doç. Dr.-Umut Kara, Arş. Gör.-Utku Özmakas, Arş. Gör.-Ümran Uygun, Doç. Dr.-Vildan Adar, Prof. Dr.-Volkan Gülüm, Arş. Gör.-Yağmur Akdağ Çaylı, Arş. Gör.-Yakut Akyön Yılmaz, Prof. Dr.-Yaşar Tonta, Prof. Dr.-Yeşer Aslanoğlu, Arş. Gör.-Yeşim Gökçe Kutsal, Prof. Dr.-Yılmaz Kaptan, Prof. Dr.-Yusuf Bayar, Arş. Gör.-Yüksel Tarım, Arş. Gör.-Z. Yeşim Özbaş, Prof. Dr.-Zafer C. Çehreli, Prof. Dr.-Zafer Çalışkan, Doç. Dr.-Zafer Çepni, Dr. Öğr. Ör.-Zehra Çakır, Arş. Gör.-Zülal Akçayüzlü, Arş. Gör.-Zülfikar Sayın, Yar. Doç. Dr.

(Kaynak: soL haber portalı)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hacettepeli-akademisyenler-de-direnisin-yaninda-haberi-74885

Haz
17
2013
0

Gezi Parkı ve P.E.N.

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1828

Haklı ve bütün dünyaya ilham veren Gezi Parkı Direnişi’nin yalnızca yanında değil, içinde olduk. Kurumumuzun herhalde bütün üyelerinin en azından gönülden desteklediğine eminiz. Gerek Yönetim Kurulu üyelerimiz gerekse pek çok üyemiz fiilen de katkıda bulunageldi.

Bu süreçte en baştan beri PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul ve Uluslararası Yönetim Kurulu ve pek çok kardeş PEN Merkezi ile iletişim ve dayanışma halinde olduk. Uluslararası PEN Hükümet düzeyinde protesto etti, çağrıda bulundu. Günde iki kere görsel malzeme ve bilgi ile çarpıtmalara karşı uluslararası kamuoyunun aydınlatılmasına katkıda bulunuyoruz.

Demokratikleşme (ya da demokratikleşememe) tarihimizin tam anlamıyla ‘şanlı’ ( /bu kelimeyi sanırım ilk defa kullanıyorum, ama galiba isabetli) yaratıcı mücadelesi iftiralarla ve sansürcü ana akım medya ile lekelenme saldırısı altında. Buna karşı el birliğiyle mücadeleye devam ettik, edeceğiz, kuşkusuz.

Gezi Parkı dünyamızın umut veren bir merkezi oldu. BBC’deki bir yazar onu Paris Komünü kadar önemli ve daha ilginç buldu. İkinci Başkan ve Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı arkadaşımız Halil İbrahim Özcan en yoğun ve fedakarca emek veren kişiler arasındaydı. TYS Başkanı Mustafa Köz ve pok çok üye ve üye olmayan yazar oradaydı. Moğolistan’dan TV ekibi pek çok duyarlı ekipten biriydi. Norveç’e davet edilen Zeynep Oral televizyonda etkili bir sunum yaptı. Mario Levi son polisin son saldırısından önce Roth ile görüşmüş, Alman TV’lerine bilgi vermişti. Sabri Kuşkonmaz Balkan PEN Konferansının odak noktasının Gezi Parkı olamsını sağladı. PEN Balkan Konferansından destek mesajı çıktı. Saymanımız Tülin Dursun her zamanki özverisiyle her bakımdan katkıda bulundu.Öykü Komitesi Başkanı arkadaşımız Zeynep Aliye’nin Öykü Atölyesi öğrencileri özerk Gezi Parkı’nda yaşananlarla ilgili anlatılar topladı. Pek çok başka üyemiz yer aldı, katkıda bulundu. Tabii çevre bilinciyle zenginleşmiş emekten yana bir demokrasi mücadelesi çok yönlü bir süreklilik gerektirir.

Avusturya PEN Merkezi Gezi Parkı direnişçilerine polis saldırılarını ve Erdoğan hükümetini protesto ederek uluslararası bir kitap hazırlamaya başladı, kampanya açtı. Bağlantılı şiir ve öyküler rica ediyor çeşitli ülkelerden. Kitaplaştırıp elçilikler ve konsolosluklara iletecekler…

22 yıldır katkıda bulunan onur üyemiz Sara Whyatt dün Türkiye’ye geldi. Bugünkü KCK duruşmasına katılacak. Daha önce de Ergenekon duruşmasına katılmıştı. Yarınki Yönetim Kurulu toplantımıza davetli. Uluslararası Başkan Yardımcılarından Eugene Schoulgin ile birlikte -ki o da PEN Türkiye Merkezi Onur Üyesi.

İnsan haklarına saygının egemenliği dileğiyle.

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1828

 

Haz
17
2013
0

Subcomandate Marcos, Taksim Gezi Parkı için “Tüm dünya vatandaşlarına” başlıklı bir mesaj yayımladı. (17 Haziran 2013)

Bkz: https://www.edebiyathaber.net/subcomandate-marcostan-gezi-direnisine-selam/

Subcomandate Marcos, Gezi direnişi için “Tüm dünya vatandaşlarına” başlıklı bir mesaj yayımladı.

“Kardeşler, Kadınlar, Erkekler, Evsizler, Yoksullar…

Zapatalar kaç kişidir diye sormuşlardı bizlere ve biz, hakları, özgürlükleri, kendi gelecekleri için mücadele verilen her yerde yüz binler olduğumuzu söylemiştik. Şimdi bugün, buradan binlerce kilometre öteden duyuyoruz ki Anadolu topraklarında, Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Lazların, Çerkezlerin ve sayamadığım diğer halkların anayurdunda onurlu yaşamak isteyen yüzleri maskeli yüz binler sokaklarda özgürlük diye haykırıyor. Yıllardır Kürt kardeşlerinin onurlu bir yaşam mücadelesinde olduğu gibi. Mücadeleye başladığımız günden bu yana, yalnız olmadığımızı, milyonlar olduğumuzu ve her gün çoğaldığımızı biliyorduk. Bugün bir toprak daha çoğaldığımızı görüyoruz. Hükümetlerinin on yıllardır süren baskıcı yönetimine karşı onurlarını savunmak için Türkiye halklarının sokaklarda isyanda olduğunu, Ya Basta! diye haykırdığını işitiyoruz. Tarih boyunca efendilerin başkenti olmuş büyük İstanbul bugün isyanın başkentine dönüşmekte, ezilenlerin sesine ortak olmakta. Büyük İstanbul’un sokakları bugün kadınların, çocukların, erkeklerin, eşcinsellerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Hıristiyanların, Müslümanların başkentine dönüştüğünü; on yıllardır kendi hükümetlerince aşağılananların, bastırılanların, yok sayılanların bugün artık buradayım dediğini görüyoruz. Heyecan duyuyoruz!

İsteğimiz hiçbir zaman yeni bir iktidar, yeni bir yönetim, yeni bir hükümet, yeni bir başkan olmadı. Sadece saygı bekledik. Özgürlük, demokrasi ve adalet isteğimize saygı göstermesini bekledik hükümetlerden. Türkiye halkı da günlerdir süren direnişinde aynısını istiyor ve talep ediyor: Şu an iktidardaki hükümetten başlamak üzere, iktidara gelecek tüm hükümetlerden sadece özgürlük, demokrasi ve adalet isteğine saygı! Ve ekliyor: Bunu göstermediğiniz takdirde, hakların ve özgürlüklerin sahibi olan bizler, size karşı her zaman direneceğiz, saygılı olmayı öğreninceye kadar sokaklarda savaşacağız. Yeni bir şey, fazla bir şey değil sadece haklarımıza saygı duymanızı bekliyoruz. Çünkü bizler nasıl yaşamak istediğimizi biliyor, nasıl yönetmek ve yönetilmek istediğimizi çok iyi biliyoruz. Kendimizi yönetmek ve hakkımızda kendimiz karar vermek istiyoruz.

Ve bizler buradan, onurlu bir yaşam için mücadele eden Türkiye halklarına dostça selamlarımızı iletiyor ve isyanın ateşinin Chiapas’ı ısıttığını belirtmek istiyoruz. Tarihi geçmişten ve gelecekten kurtarıp şimdiye taşıyanlarla dayanışmayla.

Lakandon Ormanları – Subcomandate Marcos”

(Kaynak: edebiyathaber.net, 17 Haziran 2013)

Haz
17
2013
0

Joan Baez’den Taksim Gezi Parkı Dayanışması’na selam…

Dünyaca ünlü Amerikalı müzisyen, folk şarkıcısı ve aktivist Joan Baez, Fairfax-Virginia’daki Wolf Trap-Filene Center konser alanında binlerce kişi önünde verdiği konser sırasında Türkiye’ye mesaj yolladı.

Gün içerisinde kendine ait Facebook hesabından Türkiye’deki halk direnişine destek vermek istediğini belirten Joan Baez, konseri sırasında eski bir Kızılderili ilahisi olan “Swing Low, Sweet Chariot” adlı folk şarkısını seslendirmeden önce okuduğu mesajda, okuyacağı şarkıyı Türkiye’ye ithaf ettiğini söyledi:

“Sevgili Türkiye Halkı… Kültürünüzdeki çokrenkliliği, toprağınızdaki güzelliği, insanınızdaki iç zenginliğini canlı tutmak için verdiğiniz mücadeleye ve bu yürekli ve barışçıl mücadeleyi sürdüren vatandaşlara, avukatlara, doktorlara, gençlere, ailelere, öğrencilere, inançlı insanlara olan desteğimi tüm kalbimle ifade etmek istiyorum. Dünya sesinizi duydu ve ben de buradan sizleri selamlıyorum.”

Bkz: https://www.edebiyathaber.net/joan-baezden-direniscilere-selam/

Haz
16
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması: “Hükümet İnsanlık Suçu İşlemiştir!” (16 Haziran 2013)

BM6A69jCAAAPY4f.jpg large

BM6CnC9CEAEgEOk.jpg large

 

(…)

Hükümet, Gezi Parkı’nın yoğun olduğu meydanda hiçbir gösterinin olmadığı bir anda aynı zamanda diyalog sürecinin kurulduğu bir dönemde vahşi bir saldırı gerçekleştirmiştir. Parkı ve yaşamı savunduğumuzda bu bir bahanedir diyenler dün geceki tutumlarıyla gerçekten de AKP hükümeti için parkın bahane olduğunu göstermiş durumdadır. Parkı bahane ederek her durumda polis saldırısı gerçekleştirmek gerçek amacın halkı sindirmek hak talep edemez, ses çıkaramaz hale getirmek olduğunu herkese göstermişlerdir. Yapabildiğimiz tespitlere göre şu ana kadar hastanelere başvuran 150 civarında yaralı vardır, yüzlercesi hastanelere gidememiştir. İstanbul Valisinin inandırıcılığını yitirmiş tüm açıklamalarına rağmen ne yazık ki hayati tehlikesi olan yurttaşlarımız hastane yoğun bakımlarında yatmaktadır. Plastik mermi yaralanması söz konusudur. Seyyar revirler dağıtılmış, hastanelere su sıkılmış, yurttaşlarımızın kendilerini gazdan korumak için kullandıkları gaz maskelerine, ilaçlara el konulmuştur. Her zamankinden farklı olarak alerjik cilt reaksiyonuna neden olan tazyikli suyun içeriği yetkililer tarafından halen açıklanmamıştır.

Hükümet insanlık suçu işlemiştir.

Çok sayıda gözaltı gerçekleşmiştir. Gezi Parkı’nda insanların şahsi eşyalarına el konulmuştur. Basının izlemesine izin verilmeyerek, saldırının delilleri karartılmaya çalışılmaktadır. Polis kasklarındaki numaralar kapatılmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, başbakan diyalog esnasındaki saldırgan tutumunu bizzat bu ülkenin kolluk güçlerine suç işlettirerek devam ettirmekte ve diyalog yolunu tıkamaktadır. Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalıdır. Gezi Parkı, Taksim meydanı ve bütün deliller kamuya açılmalıdır.

Dün akşam Gezi Parkı’na yapılan saldırı ve gece boyunca dayanışma içerisindeki halkımıza yapılan saldırı siyasi iktidarın ülkeyi yönetemediğini, sorumluluklarını yerine getirmediğini halkını katletmek amacında olduğunu göstermiştir. Gece boyunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından ulaşım araçlarının yasaklanması yapılan saldırının boyutlarını göstermektedir. Hükümetin halka karşı düşmanca bir tavır içine girdiği görülmektedir.

İnsani ve haklı taleplerimizden vazgeçmiyoruz. Gezi Parkının park olarak kalmasını, polis şiddeti ile can alanların görevden alınıp yargılanmasını, biber gazı, plastik mermi vb. kullanımının yasaklanmasını ve yurttaşların başta Taksim olmak üzere ülkemizin her yerinde şehrin alanlarında özgürlük taleplerini haykırması önündeki engellerin sonlandırılmasını istedik. Bu talepler ilk günden sonra Taksim Dayanışmasının talepleri olmaktan çıkıp Türkiye’nin, milyonların talepleri haine geldi. Bu taleplere yönelik adım atılmaması yurttaşlarımızdaki öfke duygusunu arttırdı. Öncelik halkın tepkisinin görülmesi, çağrısının duyulması, beklentilerinin karşılanmasıdır. Acilen halka uygulanan şiddetin derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Bugün saat 16.00’da hükümetin halka uyguladığı şiddet sonucu hayatını kaybeden yurttaşlarımız için Taksim Meydanında anma töreni düzenleyeceğiz. Bütün gösteri ve törenlerimiz barışçıl ve şiddet içermemektedir. Şiddet hükümetin emri ile halka saldırarak gerçekleştirilmiştir. Emniyet güçlerinin müdahale etmediği her ortam barışçıl ve kardeşçedir. Dolayısıyla dün geceki saldırı, akabinde, hakkını talep eden, ülkemizde ve İstanbul’da sokakta olan yüzbinlerce insanımıza uygulanan bu terör biran evvel durdurulmalıdır. Ankara’da polis kurşunu ile öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenazesine saygı gösterilmelidir.

20 gündür yaşanan bu halk tepkisini ancak bu tepkiye yol açanların atacağı somut adımlar durdurabilir. Gezi parkında ağaçlardan başlayarak yurttaşların hayatına müdahaleye dönüşen bu saldırgan tutumdan geri dönüş yine Gezi Parkından başlayarak yurttaşların yaşamına müdahale edilemeyeceğine dair net tutumlarla hayata geçebilir. Halkımızı dünyanın bütün halklarını, bütün kurumlarını, halkımıza karşı uygulanan bu şiddetin durdurulması ve taleplerinin karşılanması için dayanışmaya çağırıyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI
16 Haziran 2013

Haz
16
2013
0

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’ndan Grev Çağrısı

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir açıklama yayınlayarak grev çağrısı yaptı.

“Başta konfederasyonumuz Türk-İş olmak üzere diğer işçi ve memur konfederasyonlarını, sınıf sendikacılığı yapmak iddiası ile ortaya çıkan Sendikal Güç Birliği Platformunu bu devlet terörü karşısında tavır almaya, polis terörüne seyirci kalmamaya çağırıyoruz.”
Taksim Gezi Parkında başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan halk direnişine karşı polis terörü devam ediyor. Dün akşam saatlerinde başlayan polis saldırısı İstanbul’un çeşitli ilçelerinde sürürken, olaylarda yüzlerce kişinin yaralandığı, onlarcasının da gözaltına alındığı ifade edilmektedir. Olaylarda bir çok gazeteci de polisin bu saldırısından nasibini almıştır. Polis halkın doğru bilgi almasının ötesinde bir çabası olmayan gazetecilere yönelikte saldırılarda bulunmuş, gazetecileri plastik mermilerle, gaz bombalarıyla yaralamıştır. Bazı gazetecilerin görüntüleri polis tarafından silinerek gerçeklerin kamuoyuna duyurulması engellenmiştir.

Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesine karşı başlayıp ve ülkedeki baskıcı otoriter yapının terk edilmesi, demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyulması talepleriyle birleşen halk hareketi karşısında hükümetin saldırgan tutumu devam ediyor.

AKP Hükümetinin ‘Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen’ insanları yok etme saldırısına dönüşen Taksim olaylarında, Başbakanın açıklamaları da halk arasındaki gerilimi tırmandırmanın ötesine gitmemektedir.

Ülkenin dört bir yanında halk sokaklara çıkıp taleplerini haykırırken maalesef sendikalar bu süreci sahiplenme konusunda eksik kalmıştır. Halkın taleplerini sahiplenmeden imtina eden konfederosyanlar patron örgütleriyle birlikte açıklama yapıp “Ekonominin bozulmamasını” istemektedirler.

Bizler Türk-İş’e bağlı sendikaların İstanbul Şubeleri olarak, başta konfederasyonumuz Türk-İş olmak üzere diğer işçi ve memur konfederasyonlarını, sınıf sendikacılığı yapmak iddiası ile ortaya çıkan Sendikal Güç Birliği Platformunu bu devlet terörü karşısında tavır almaya, polis terörüne seyirci kalmamaya çağırıyoruz. Sendikaların böylesine kitleselleşen ve demokrasi isteyen halkın mücadelesinin içerisinde olmaması kabul edilemezdir.

Konfederasyonları ve sendika merkezlerini iş yerlerinde Pazartesi gününden itibaren GREV yapmaya, grev kararı alan sendikalar ile ortak hareket etmeye davet ediyoruz.

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu

(Belediye-İş İstanbul Şubeleri, Yol-İş 1 No’lu Şube, Deri-İş Tuzla Şubesi, Haber-İş 1 No’lu Şube, Tez Koop-İş İstanbul Şubeleri, Basın-İş İstanbul Şubesi, TGS İstanbul Şubesi, TÜMTİS İstanbul Şubesi, Petrol-İş İstanbul Şubeleri, Selüloz-İş İstanbul Şubesi)

(Kaynak: soL Haber portalı)

Haz
16
2013
0

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDEN ACİL ÇAĞRI!

Türk Tabipleri Birliği dün ve bugün yaşanan olaylar üzerine Dünya Sağlık Örgütü Genel Merkezi ve Türkiye Temsiciliği ile Dünya Tabipleri Birliği’ne bir acil çağrı yaptı.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDEN ACİL ÇAĞRI !

Ülkemizde 31 Mayıs tarihinden bu yana meşru ve barışçıl toplumsal olaylarda güvenlik güçleri tarafından “gösteri kontrol ajanları” olarak adlandırılan kimyasal gazlar vahşice kullanılmaktadır.

15 Haziran gecesi yeniden başlayan polis saldırılarının alanda hizmet veren sağlık hizmetlerini işlevsiz kılması, yaralıların tümüyle yardımsız kalması öncesinde, savunmasız kitlelerin üzerine hedef gözeterek uygulanan kimyasal gazların sağlık etkilerini deşifre etmek için Türk Tabipleri Birliği bir çalışma başlatmış ve 1 hafta içinde 11 bin kişi gazdan etkilenme bilgilerini iletmiştir.

Profesyonel maske kullananların oranı sadece % 13 olan ve % 65’i 20-29 yaş grubundaki bu kişilerin biber gazı / göz yaşartıcı gaz bulunan ortamda toplam olarak bulunma süresi sorunun boyutunu işaret etmektedir.  Farklı zamanlarda farklı sürelerde maruz kaldığını belirten 11.164 yanıt vardır ve bu yanıtların sadece %10’u bir saatten az maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. %53’ü ise farklı zamanlarda toplam 1-8 saat arasında kimyasallara maruz kaldığını belirtmektedir. %11’i ise 20-24 saat maruz kaldığını belirtmektedir. Kimyasal gazların bulunduğu ortamlarda bir günden fazla kalmanın tüm sağlık belirtilerini arttırdığı saptanmıştır. Bu veriler yanıtlayıcıların farklı zamanlarda ve sürelerde toplamda saatlerce gazla karşılaştıklarına işaret etmektedir.

15 Haziran gecesi öncesinde gaz fişeği nedeniyle toplam yaralanma sayısı 788 (%7) olarak tespit edilmiştir.  Bu veriler gaz bombalarının insanları hedef alarak ateşlendiğini düşündürmektedir. Bunların önemli bir kısmı ölümcül olabilecek baş, yüz, göğüs, karın bölgesine yapılmıştır. Yaralanmaların % 20’si açık yara ve kırıktır.

Yanıtlayanların yarısı yardım almış, bunların ise sadece % 5’i hastanelere başvurmuştur. Hastaneye başvuranların fişleniyor olması bunda etken olmaktadır. Gönüllü hekimleri organize eden İstanbul Tabip Odamız hakkında bu davranışın suç oluşturduğu ileri sürülerek Sağlık Bakanlığınca soruşturma açılmıştır. Bugün İstanbul’da gönüllü sağlık hizmeti verirken bir hekim ve bir tıp öğrencisi elleri kelepçelenerek gözaltına alınmıştır. Hekimleri gözaltına alma girişimleri konusunda çok sayıda bilgi ulaştırılmaktadır. Türkiye bu cadı avını hak etmemektedir.

Türk Tabipleri Birliği yaptığı çağrılarla hükümeti sorumlu davranarak güvenlik güçlerinin uyguladığı bu vahşi şiddete derhal son vermeye çağırmaktadır. Türk Tabipleri Birliği olarak dünya kamuoyunu bu konuda bilgilendirmeyi görev biliyoruz, insanların demokratik taleplerinin şiddetle bastırılmasını durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

Haz
16
2013
0

Taksim Dayanışması: “İstanbul’un her yerinden on binlerce kişi Taksim’e yürümektedir. Halkımızın bu yürüyüşünün engellenmesi mümkün değildir.”

Taksim Dayanışması’nın 16 Haziran 2013 (Saat 01.20)  açıklamasıdır:

 

“Mahkeme sonuçlanıncaya kadar Gezi Parkının park olarak kalacağı sözünü veren yöneticiler, Gezi Parkını, İstanbul’u ve ülkemizi savaş alanına çevirdi!

15 Haziran akşam saatlerinde emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na yapmış olduğu baskını kınıyor, kadın, çocuk ve yaşlıların parkta olduğu sırada, plastik mermiler, yoğun gaz ve ses bombaları ile yaptıkları saldırının bir insanlık suçu olduğunu bildiriyoruz.

Saldırı an itibariyle başta Taksim Meydanı ve çevresi olmak üzere tüm yurtta devam etmektedir.

Savaş koşullarında dahi görülmeyecek bir şiddetle yapılan saldırı esnasında Gezi Parkı ve Divan Otel’indeki revirler dahi saldırıya uğramıştır.  Şu an ülkemizin dört bir yanında ve İstanbul’un her köşesinde halkımız hükümetin bu saldırısını protesto etmekte ve Taksim’e doğru yürümektedir.

Şu an itibarıyla yapılan saldırının bilançosunu tespit etmeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar defalarca güvenilirliğini yitirmiş valisinden, emniyetine kadar yapılan açıklamalar inandırıcı değildir. Sayısını henüz tespit edemediğimiz gözaltılar ve yüzlerce yaralı ilk elden tespit ettiklerimizdir. Plastik mermi ile vurulanlar, hastaneye gidemeyen onlarca yaralı vardır.

Dayanışma temsilcilerimizin Başbakan ile yaptığı görüşme akabinde; Taksim Dayanışması bileşenleri bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini demokratik ve açık bir biçimde tartıştıkları anlarda bu saldırı gerçekleşmiştir. Parkın içinde nasıl bir planlama yapılacağını kararlaştırmaya çalıştığımız ve Taksim meydanında hiçbir gösterinin olmadığı bir anda yapılan bu saldırı gösteriyor ki; Başbakan’ın niyeti bu ülkede toplumsal kutuplaşmayı arttırmak ve halkını ezerek otorite hırsını tatmin etmektir.

Çünkü Taksim Dayanışması olarak herkese açık olan karar alma süreçlerimizde hepsi de ülkemizin meşru ve yasal emek/meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve bütün gönüllü katılımcılarımız olarak haklı ve insani taleplerimizin takipçisi olacağımızı ilan etmiştik. Aynı zamanda Gezi Parkı’nda çadırlarımızı ve kalış biçimimizi düzenleme faaliyetleri ile meşguldük. Bu tablo gerek sanatçı ve gerekse milletvekilleri tarafından kamu görevlilerine iletilmişken yapılan saldırı, bu ülkede kamu düzeninin bizzat siyasi iktidar tarafından bozulduğunu göstermektedir.

Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki çağrıları acil olarak yapıyoruz;

1-Emniyet güçlerinin bu vahşi saldırısı durdurulmalıdır. Bu gece ve yarın olacak olaylardan bütünüyle siyasi iktidar sorumludur.

2-Basın kuruluşları açıklamalarımızın halkımıza duyurulması konusunda yardımcı olmalı, halkına savaş açan bir siyasi iktidarın dezenformasyonundan halkımızı korumalıdır.

3-Bu sert polis müdahalesi sonucunda yaralanan yurttaşlarımızın sağlığından endişeliyiz. Gönüllü hekimlerin engellemesi durdurulmalı, 112 ambulans başta olmak üzere mevcut kamu sağlık kurumları acilen güçlendirilmelidir.

4-İstanbul’un her yerinden on binlerce kişi Taksim’e yürümektedir. Halkımızın bu yürüyüşünün engellenmesi mümkün değildir.

TAKSİM DAYANIŞMASI
16 Haziran 2013, Saat: 01.20

Haz
15
2013
0

“Bu daha başlangıç, MÜCADELEYE DEVAM!” (15 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması’ndan yapılan açıklama şöyle:

“Taksim Dayanışması tarafından sabah saatlerine kadar süren toplantı ve forumlar sonucunda oluşan açıklamadır.

Taksim gezi parkında ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların onbir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Yüz binlerce insan sokaklarda direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.

Bu memleket topraklarının tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir süreç içindeyiz. Ancak bu zulüm; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi ve bir halk hareketine dönüştürdü.

Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden gelme tavrı aldı. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Yerel ve uluslar arası kamuoyu önünde iktidar meşruiyetini yitirerek amacına ulaşamadı. Haklı direnişimizin baskısıyla taleplerini muhatap alma ve tartışma noktasına geldi. Ancak bu daha başlangıç ve mücadele devam ediyor.

Bu direniş sırasında polis şiddetinin bir neticesi olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Öldürülen arkadaşlarımızın acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklarını kullanırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca polisin keyfi gözaltı politikası nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Bu süre içerisinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. Zayıflık olarak kabul edilen çoğulcu demokrasi, çoğunlukçuluğun karşısında bir direniş odağı oluşturmamızı sağladı. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında yüz binlerce insan gezi parkında ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerini savundular. Gezi direnişi bir özgürlük alanı olarak polis şiddetine karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.

Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir.

Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!”

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
14
2013
0

Taksim Dayanışması’ndan Önemli Açıklama (14 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması’ndan yapılan açıklama:

-Biz beraber karar alacağız.. Buraya Topçu kışlası değil, tek bir çivi çakılmayacak. Parkımız park olarak kalacak. Bugün kendi organizasyonumuzu kurma vaktidir.

-Tüm gözaltıların serbest bırakılmasını istiyoruz

-Tepkimiz Recep Tayyip Erdoğan’a dır.

-Biz barikatları zorladık. Biz Gezi Parkını ve Taksim’i kazandık. 15 gündür Gezi’de bekliyoruz.. Bu nedenle beraber karar vermek istiyoruz ve forumlar düzenleyeceğiz ve mücadelemizi nasıl devam ettireceğimize karar vereceğiz.

-Yağmaya izin vermeyeceğiz burada 3’üncü köprü ve havalimanı da konuşulacak. Yeşil alanlarımızın katledilmesine izin vermeyeceğiz. kentler bizimdir.

-Forumları bugün 16:00’da başlatacağız.

-Yarın saat 10:00’da basın açıklamasıyla sonucu duyuracağız…

TAKSİM DAYANIŞMASI

(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 14 Haziran 2013)

 

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com