Ağu
16
2014
0
Ağu
13
2014
0

“Blanchot’nun Bekleyiş Unutuşu’u Yahut ‘Dehors’un (Dışarının) Kırılganlığı Üstüne…” (Çağrı ULUĞER)

blanchi

M. Blanchot’un “Bekleyiş ve Unutuş” adlı eserine dair Çağrı Uluğer tarafından kaleme alınan ve Mesele Dergisi’nin 91. sayısında  yayımlanan derinlikli-sıkı bir yazının tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz: https://meseledergisi.com/2014/07/blanchotnun-bekleyis-unutusuu-yahut-dehorsundisarinin-kirilganligi-ustune/


Ayrıca bkz: https://evvel.org/kitap-bekleyis-unutus-maurice-blanchot

Ağu
02
2014
0

Kendini Anlatan: “Körüller” (2. Bölüm)

koruller4

“Körüller”

Fotoğraflar: Z. Yalçınpınar

koruller5

Körüller‘in 1. bölümüne ulaşmak için:
https://evvel.org/koruller

Ayrıca bkz: kendini anlatan

*

Haz
28
2014
0

Kitap: Bekleyiş Unutuş (Maurice Blanchot)

“Daha uzun bir yol var.”
“Fakat bizi uzağa götürmek için değil.”
“Bizi en yakına taşıyacak bir yol.”
“Yakın olan her şeyin her uzaklıktan daha uzak olduğu vakit.”

Maurice Blanchot


 

bekleyisunutus

“Bekleyiş Unutuş”
Maurice Blanchot

Çev: Ender Keskin
Monokl Yayınları, 2014

Bkz: https://www.pandora.com.tr/urun/bekleyis-unutus/352460


Maurice Blanchot’un yoğun tarzı ve “Bekleyiş Unutuş” adlı kitabı üzerine Emek Erez tarafından kaleme alınan güzel bir yazıya https://www.edebiyathaber.net/sessiz-yazilarin-ustadi-maurice-blanchotdan-bekleyis-unutus-emek-erez/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Haz
26
2014
0

Don Kişot’un Duvarları

donkisot2

“Yeldeğirmeni-Don Kişot Sosyal Merkezi ile merkezin duvarlarında yer alan eserlerin oluşum süreci, imgelemin özgürleşmesinin habercileridir” diyerek tahayyül edebiliriz. (Zy)

donkisot3

donkisot1

Fotoğraflar: Zy


Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/duvarda


 

Haz
17
2014
0

“İmgelemin Özgürleşmesi” sunum ve sohbetlerine devam… (18 Haziran 2014, Don Kişot Sosyal Merkezi)

donkisot

İmgelemin Özgürleşmesi / Zafer Yalçınpınar
18 Haziran Çarşamba, Saat: 20.00
Don Kişot Sosyal Merkezi, YELDEĞİRMENİ

Don Kişot Sosyal Merkezi şurada; https://4sq.com/166pvUp


“Mümkün-Hayata Geçen Ütopyalar” başlığıyla devam eden “Kargaşa 14” yan etkinlikleri kapsamında, 13 Haziran tarihinde ilkini gerçekleştirdiğimiz “İmgelemin Özgürleşmesi” sunum ve sohbetlerine devam ediyoruz: “İmgelemin Özgürleşmesi” sunumunun ikincisi, 18 Haziran Çarşamba, saat 20.00’da Yeldeğirmeni, “Don Kişot Sosyal Merkezi” bünyesinde gerçekleştirilecek…

Sahici dostları bekleriz.


Hamiş: E V V 3 L  kapsamında gerçekleştirilen “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
12
2014
0

Kargaşa 14: MÜMKÜN Etkinlik // “İmgelemin Özgürleşmesi” // Zafer Yalçınpınar (13 Haziran 2014 Cuma, KargART)

imgeleminozgurlesmesi

İmgelemin Özgürleşmesi / Zafer Yalçınpınar
13 Haziran Cuma, Saat: 20.30, KargART, Kadıköy

KargART şurada; https://4sq.com/uAzbxz


Facebook Etkinlik bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/1430236790574927/


11-30 Haziran 2014 tarihleri arasında “MÜMKÜN-Hayata Geçen Ütopyalar” başlığıyla KargART tarafından gerçekleştirilecek olan “Kargaşa 14” etkinlikleri kapsamında, “İmgelemin Özgürleşmesi” üzerine bir sohbet-sunum icra edeceğiz.

Sahici dostları bekleriz…


Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında gerçekleştirilen “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
11
2014
0

Mahzun

mahzun

“Mahzun”

Fotoğraf: Selmin Akar
Ezine, 2014


Ayrıca bkz: kendini anlatan


Haz
11
2014
0

Doğruları Yadsımak için 7 Taktik (Nikos A. Salingaros)

“Yapıcı yıkıcılığın” son birkaç yıldır kullandığı yordamın dilsel ayrıntılarını, anamalcı retoriklerin yeni salınımlarını, kısacası, günümüz söylemlerinin kötülük inşaatındaki(kötülüklerin temellendirilmesindeki) rolünü inceleyen müthiş bir yazıyla “DOXA” adlı derginin 2014/02 tarihli 11. sayısında karşılaştım.

Nikos A. Salingaros tarafından kaleme alınan “Bilişsel Uyumsuzluk ve Uyumsuz Mimari: Doğruları Yadsımak için 7 Taktik” adlı yazının  -pdf biçemindeki- tam metnine- aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:

https://norgunk.com/wp-content/uploads/2014/02/DOXA_11_TR_Nikos_Salingaros_100-117.pdf

Özel Not: Normal şartlar altında, dilbilimsel açıdan bu kadar kuvvetli ve aydınlatıcı bir inceleme yazısının felsefe, sosyoloji, edebiyat ya da en azından akademik bir dergide bulunması,  dil-bilişsel bir incelemenin oralardan gelmesi beklenir. Ancak, bu yazıyla ve “gözün vicdanıyla” bir mimari/tasarım dergisinde karşılaşmam, bahsettiğim sosyal alanlara ait yayın mecralarının -ya da bu mecralardaki editöryal devinimin- bir tür körlük/acz içerisinde olduğunu düşünmeme, dahası, böylesi bir düşüncenin teyidine neden oluyor. (Zy)


Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yer alan “Dilbilim” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sessizligin-dilbilgisi adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
08
2014
0

Bir Karşıt-Bilim Tezi Olarak Dilsel Görelilik: Wittgenstein, Kuhn, Rorty, Feyerabend

Ömer Faik Anlı tarafından kaleme alınan ve FLSF Dergisi‘nin 15. sayısında (Bahar 2013) yayımlanan “Bir Karşıt-Bilim Tezi Olarak Dilsel Görelilik: Wittgenstein, Kuhn, Rorty, Feyerabend” başlıklı makale, yıllardır önemini takipçilerimize sunmaya çalıştığımız ve imgelemin özgürleşmesi için gerekli olan “dilsel red” çerçevesini sıkı-bütünleyici bir şekilde ortaya koymuş. (Zy)

Makalenin -pdf biçemindeki- tam metnine https://www.flsfdergisi.com/sayi15/145-169.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

“Bu çalışmada 19. yüzyıldan bu yana modern insanın başat entelektüel uğraşı olarak görülen bilim, bir karşıt-bilim tezi olarak dilsel görelilik bağlamında incelenecektir. Özellikle Wittgenstein, Kuhn, Feyerabend ve Rorty’nin yaklaşımları çerçevesinde bilimin bir “dil oyunu” ya da tikel bir “gelenek” olarak konumu ve postmodern durum içerisinde olanağı sorgulanacaktır. Bu düşünürler bilimin gerçekliğin bilgisini elde eden tek yol olmadığını ya da bilimin dünyayı yansıtan biricik hakikat olmadığını öne sürerler. Bu durumda bilim ayrıcalıklı konumunu yitirir. Bu çalışma, dilsel görelilik tezi bağlamında bilimin alabileceği konumu sorgulamayı amaçlamaktadır.” (Makalenin özet metninden…)


Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Wittgenstein” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden, “Dilbilim” ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/sessizligin-dilbilgisi adresinden ulaşabilirsiniz.

May
19
2014
0

Gramsci’nin Külleri (Pasolini)

I
Mayısın değil bu kirli hava,
karanlık yabancı bahçeyi
daha da karartıp, kör pırıltılarla

ışıtan… Tevere’nin girintilerini,
Lazio’nun tepelerini
büyük bir yarı çember gibi

perdeleyen açık sarı damların üstündeki
köpüklü gökyüzü… Yazgılarımız gibi
sevgisiz bir ölüm indiriyor,

güz mavisi eski duvarların üstüne.
Dünyanın boğuntusunu taşıyor içinde,
bir de, yaşamı yenilemek için tüketilen içtenlikli

yoğun çabanın yıkıntılar içinde yittiği
on yılın bitimini;
sessizlik kısır ve nemli
(…)

P.P. Pasolini
“Gramsci’nin Külleri”, Çev:Rekin Teksoy, Nisan yay., 1993 s.5

Nis
23
2014
0

Özgür Bir İmgelem: “Codex Seraphinianus” (Luigi Serafini, 1976)

codexseraphinianus1

Biliniyor; E V V E L fanzin sularındaki poetika çalışmaları kapsamında “imgelemin özgürleşmesi” kavramı ve bu kavramın alan derinliği üzerine birçok paylaşım, araştırma ve inceleme gerçekleştirdik.  Şimdilerde, özgür imgelemin en sıkı örneklerini paylaşmaktan gurur duyuyoruz. 1976 yılında İtalyan sanatçı Luigi Serafini tarafından hazırlanan “Codex Seraphinianus” adlı eser “özgür imgelem” kapsamındaki büyük ve sıkı salınımlardan biri… Bu albüm-kitap, 2000’lerden beri çeşitli ülkelerde yayımlanıyor ve koleksiyonerlerin kütüphanesindeki en değerli, en popüler parçalardan birini oluşturuyor. Codex Seraphinianus‘un 2013 yılında “Rizolli” tarafından gerçekleştirilen yeni baskısı için Maria Popova’nın kaleme aldığı bir inceleme yazısını -İngilizce olarak- https://www.brainpickings.org/index.php/2013/10/29/codex-seraphinianus-rizzoli/ adresinden okuyabilirsiniz.

*

Codex Seraphinianus‘un 371 sayfa uzunluğundaki
2005 tarihli ABBEVILLE baskısının tamamına aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz:

https://issuu.com/eyat/docs/luigi.serafini.-.codex.seraphinianu
https://issuu.com/pauloverano/docs/luigi.serafini.-.codex.seraphinianu
https://issuu.com/webshare/docs/luigi-serafini-codex-seraphinianus
https://issuu.com/dylan_k/docs/luigi.serafini.-.codex.seraphinianus

*

codexseraphinianus7

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden, “gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne ise https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden erişmek mümkün…

Nis
17
2014
0

Canımıza Tak Demişliğin Önsözü (Feyyaz Kayacan)

I
İlkin birçok şeylerin çok olduğunu duyuyorduk çok uzaklara yazılı kafamızda. Sonra tak diye canımız geliyordu kapıya. Biz kapıyı hemen açıp eskiden kalma her nasılsa bir elimizle, soluğumuzu yoklayarak, bir şiire başlıyorduk. Kalktığımız şiiri bir yere kadar getiriyorduk.
Güvenimiz bir sırmalı sarmaşıktı göğsümüzde.
Ve siz getiriyordunuz şiirin sonunu. Bu hep böyle oluyordu. Beğeniyorduk da. Bizden daha yeni kopmuşa benziyordu çünkü. Sesimize gelince, uysal geçit resimlerini ortasından çatlatıyordu. Ve öylece yola çıktık. Çocuklar, büyük yürekler, erikleri çürütmeyen tanrılar bekliyorlardı bizden.
(…)

III
İçimizden çok biriydi. Yedi türlü girginliği vardı yaşamaya. En beyaz ekmeği o indirmişti denizlere. Bir iyiliği kaçıracak olsa, okumamışa dönerdi en sivri kitapları.
Öyle bir adamdı çok.
(…) Ayçiçekleri diktiydi bir gün bir çıkmazın ibiğine. Bir başka gün en olgun sözlüğü yazdığı görüldü, yüksek resimlerine bakaraktan. Bilmediği yoktu. Öyle bir adamdı işte.  (Ağaçlar geldiler ağaçlar gittiler.)
Kartallar tuğralarda aşındı, o adam da soluğundan silindi.
Kıyametleri devşirdi saksılar.
(…)

Feyyaz Kayacan
“Gibiciler”, Yeditepe Yay., 1967, s.5-7

Nis
17
2014
0
Nis
14
2014
0

“Engel Kafanda”

BlH0XCDIgAERB39

Caddebostan Sahili’nde görülmüştür.
by Seçil Y.

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
24
2014
0

Fanfaronade

Fanfaronade-731x1024

Fanfaronade: Caka satmak; boşa böbürlenmek;
küstah tavır ve davranışlar sergilemek; hava atmak.

Project Twins taifesi, 2011-2012 yıllarında İngilizce’nin kıyıda köşede kalmış, az kullanılan kelimelerini görselleştirerek bir illüstrasyon alfabesi yaratmış… Bkz: https://www.sanatblog.com/siradisi-kelimelere-resimli-sozluk/

 

Mar
16
2014
0

Saydamlık

(…)Bir başka deyişle, biraz uzak ve karışık şeylerle ilgilendiğimde, ortaya çıkarmak istediğim şey, ötelerinde bulunan ve apaçık mevcudiyetleri arkasında sakladıkları sır değil, onları bizden hem ayıran hem de bize bağlayan, onlardan kendi düşüncelerimiz, temsillerimiz, bilgimiz olmaksızın söz edebilmemizi sağlayan bu saydamlıktır. Dolayısıyla benim için yazının oynadığı rol araya mesafe koymak ve bu mesafeyi ölçmektir esasen. Yazmak bizi ölümden ve ölüden ayıran bu mesafeye yerleşmektir.(…)

Michel Foucault
Güzel Tehlike (Söyleşi, 1968), Çev: Savaş Kılıç, Metis Yay., 2013, s.54

Mar
08
2014
0

“Bence ölümün alternatifi hayat değil, hakikat.” (Michel Foucault)

Michel Foucault: (…)Batı şüphesiz Mallermé’yle birlikte yazının kutsal bir boyutu bulunduğunu, başlı başına bir etkinlik olduğunu, geçişsiz olduğunu öğrendi. Yazı kendi kendisinden yola çıkılarak kurulur; bir şey söylemek için, göstermek için, öğretmek için değil, sırf orada olsun diye. Bu yazı, şu an için bir bakıma dilin varlığının adeta anıtıdır. Kendi yaşanmış deneyimim açısından, yazının bana kendini bu şekilde sunmadığını itiraf edeceğim. Yazıya karşı neredeyse ahlaki bir güvensizliğim olmuştur hep. (s.28)

(…)

Yazma zevkini keşfedebilmem için yurtdışına çıkmam gerekti. İsveç’e gitmiştim ve iki seçenek vardı önümde: Ya İsveççe konuşacaktım ki çok az biliyordum, ya da İngilizce ki onu da konuşmakta çok zorlanıyordum. Bu dilleri iyi bilmemem haftalarca, aylarca, hatta yıllarca asıl söylemek istediğimi söylemekten alıkoydu beni. Söylemek istediklerimin ağzımdan çıkar çıkmaz gözğmğn önünde kılık değiştirdiğini, basitleştiğini, adeta küçük, komik kuklalara dönüştüğünü görüyordum. (s.29)

(…)Cerrah uyutulmuş bedende lezyonu bulur, bedeni kesip diker, ameliyat yapar; bunların hepsi suskunluk içinde, sözün mutlak yokluğu içinde olur. Sarf ettiği sözler, teşhis ve tedaviyle ilgili kısacık değinilerden ibarettir. Hekim tek kelimeyle hakikati söylemek ve reçeteyi yazmak için konuşur. Hiç şüphe yok ki  sözün bu klinik tıp pratiğinde işlevsel olarak çok değersiz olması, üzerimde uzun süre etkili olmuştur, bundan on-on iki yıl öncesine kadar söz benim için hep hava civaydı. (s.31)

(…) Söylem, şeylerle aramızda duran ve onları görmemizi engellemeyen saydam bir film değildir sadece, olanın ve düşünülenin aynası değildir sırf. Söylemin kendi kıvamı, kalınlığı, yoğunluğu, işleyişi vardır. Ekonomik yasalar gibi söylemin de yasaları vardır. Anıtlar gibi var olur söylem, teknikler gibi, toplumsal ilişki sistemleri gibi var olur. (s.32)

(…) Bence ölümün alternatifi hayat değil, hakikat. Ölümün beyazlığı ve ataleti içinde bulunacak şey, kaybedilmiş hayat ürpermesi değil, hakikatin titiz konuşlanmasıdır. (…) Yazmak, esasen başta görmediğim bir şeyi sonunda bulmamı sağlayan bir işe girişmektir. Bir inceleme, kitap falan yazmaya başladığımda nereye gideceğini, nereye varacağını, neyin doğruluğunu göstereceğini bilmem gerçekten. Neyi göstereceğimi ancak yazma hareketim içinde keşfederim, yazmak adeta yazmaya başladığım anda söylemek istediğimi teşhis etmektir. (s.37-38)

Michel Foucault
Güzel Tehlike (Söyleşi, 1968), Çev: Savaş Kılıç, Metis Yay., 2013

 

Mar
04
2014
0

Tahayyül ve İmgelemin Özgürleşmesi Üzerine…

2013 yılının Şubat ayında, Poetika 2013 Odaklanmaları kapsamında Hande Edremit ile birlikte önemli bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Söyleşinin odağını “tahayyül ve imgelemin özgürleşmesi” olarak belirlemiştik. İşbu önemli söyleşiden konuya ilişkin bazı vital bölümleri, 2015’te tamamlamayı düşündüğüm büyük analize dair ipucu vermek açısından aşağıda paylaşıyorum:

Z.Y.: “(…)tahayyül etmeye yöneldiğimiz şeyin yol açacağı meseleler, sanıyorum, önünde sonunda, şairin şiirine olan uzaklığıyla ilişkilenecek gibi geliyor bana… Ama bir şairin poetikasındaki ya da işte poetikadaki ontolojisini nasıl tanımlarız, nasıl başlatırız? Üstelik de tahayyül gücüyle birlikte sürekli genişleyen, yenilenen bir alan derinliğini (ya da Wittgenstein’ın ifadesiyle söylersek—bir “özel dili”) düşündüğümüzde, şair nereye, ne kadar uzaklıktadır? Onun imgelemi, imgebirimlere ayrıldığında hangi imge veya dize nereye, ne kadar uzaktadır? Bu imgebirimler geçişken/geçişli midir? Bir merkez var mıdır, yok mudur? Bu sorular karmaşasına çözüm bulmak için değil de, en azından “imgelemin özgürleşmesi” kavramına “yön” bulmak için, önce, şu biricik soruya bakalım:  İmge uzayı ve şairin şiir(sel) eyleyişi, mevcut dilin “t” anındaki sınırları açısından “içrek” mi, yoksa “aşkın” mı? Habermas, Lavinas, Weber ve tabii ki Kant (Bkz: Saf Aklın Eleştirisi) gibi düşünürler, tahayyülün değişkenliğini ve klasik bilgi teorisinin tersine olarak imgelemin “özel bir aşkınlık” gösteren varlığını (ontolojisini) araştırmışlardır. Etika ile poetika farkının -belki de birinin diğerine tercihinin- sorgulanarak, didiklenerek geçtiği koca bir yüzyıl bile vardır düşünce tarihinde… Bu doğrultuda düşündüğümüzde “görme”nin “içrek” bir bilgi teorisine sabitlendiğini, “bakış”ın ise “aşkın” bir imgelem pratiğiyle devindiğini söyleyebiliriz. “Bakışımıza sahip çıkmalıyız” ifadesini, bunlardan biraz daha farklı olarak, ama gene de doğru noktaya işaret ederek, anti-emperyalist bir eksende söylemiştim. Çünkü poetika kendini sınırsız kılarken, kapitalist ve endüstriyel unsurlar da P. Bourdieu’nun bahsettiği simgesel metalar ekonomisi gibi araçları kullanarak hareket alanını sınırsız kılmaya çalışıyor. Basitçe sorarsak, endüstriyel düşüncenin dağıttığı ya da somutlaştırdığı simgeler veya simgesel metalar ekonomisi (en basitinden bilgi teknolojisinde Facebook, endüstriyel logolar, kurumsal kimlik ve dükkânlar, sinema endüstrisinin hikâyeleri, müzeleşmiş, vitrinleşmiş tarih, galerilerle biçimsizleşmiş plastik sanatlar, yaratıcılığı körelmiş ve ezber dolu bir aktivizm vb) bizim tahayyül gücümüzün özgürlüğünü, aşkınlığını kısıtlıyor ya da olumsuz etkiliyor mu sence?

(…)

Z.Y.: Simge -felsefedeki “logos” bağlamında düşündüğümüzde- aşkın bir özüt-biçim ya da sağaltım-biçim olmalıydı. Husserlci düşünceye yakın bir bilinç fazı olmalıydı. Ama bugün geldiğimiz noktada -bırak öncüllüğünü, simgenin bizatihi kendisi bile- çelişkilerle dondurulmuş şekilde içkin ve kaotik! Nasıl desem, “sınırlı kaos” gibi bir şey bu… İnsanın, ama sahici insanın, kendine ve kendine dair olan her şeye -kendini tahayyül etmeye de- mesafesi sorununu araştırmak isteyen biri, mutlaka, Maurice Blanchot’un “Son İnsan” adlı kitabını okumalı… “Son İnsan”daki yerlem değişimlerinin, sürekli bir “insanlık” imgelemi değişimlerine -formüllerine- de “vesile” ya da ne bileyim, bir “tetik” olduğunu fark edersiniz. Bana göre o kitap, “bakıştaki” değişkenliğin ve arılığın dünyadaki en önemli kılavuzudur. Bir “kim” sonsuzluğu, insanın kendisi ile kendine uzanan sonsuz yollar arasında -ve hiçbirinde- kimsenin ve hiçbir şeyin bulunmaması… Bu arı kutbu “Blanchotvari hümanizm ve hakikat” diye adlandırırsak, diğer uçta da -üzülerek söylüyorum ki- “Facebookvari hakikat ve işler güçler” filan var! Şimdi, bence, karmakarışık ettiğimiz uzamsal bileşenleri bir kenara bırakalım da şu zamansallık içeren soruya cevap arayalım birlikte: Bir imgenin kuruluşu (tahayyül edilişi) zihnimizde nasıl, ne zaman oluyor? Apansız bir şey mi bu imge, yoksa öncesi ve sonrası var mı?

(…)

Z.Y.: İnsanlığın zihnini düzlemsel olarak modellemeye çalışalım: Zihnimizi yatay eksende bir “yaşam” düzlemi -jilet gibi- kesip geçsin. Yaşam düzleminin üzerinde tüm gündelik veriler, bilindik nedensellik ilişkileri olsun -ne bileyim: iş, para, aile, eğitim, hesap, siyasa, şu, bu…  Bir de dikey eksende benim “poetika” ya da “imgelem” dediğim düzlem kessin zihnimizi… Bu dikey eksende de imgeler, kolaylıkla adlandıramayacağımız şeyler olsun, -ne bileyim; ara duygulanımlar(örneğin, sevgi ve öfke arasında bir duygu), nedensizlikler, ikinci yeni şiiri, atonal müzik, gayri resmi dünya tarihi, toplumsuzluk, rüyalar, dinler, mitolojiler… Bu iki düzlemin (poetika ve yaşam) kesiştiği yeri (ki bu yer bir çizgi olacaktır), şimdilik, “dil” olarak kabul edelim. Bu modelde, o dar dil çizgisi üzerinde düşünerek, düzlemler arasında çevirmeye çalıştığımız, anlama kavuşturmaya yöneldiğimiz her nokta herhangi iki düzlemden birinde kayıplara, mesafelere neden olacaktır. Bu durum çevrilemezliğin ilk ve bilindik senaryosu… Oysa kimse ikinci senaryoyu düşünmüyor; ikinci senaryo daha imkânsız bir “zamansallık veya fizik” ihtiva eder: Biz söz ettiğim bu çevirileri herhangi bir “t” anında, donuk ve durağan bir şekilde yaparız. Oysa düzlemler arasındaki muhtemel kesişimler, devinim halindedir (“t1″,”t2″,”t3”,…, “tsonsuz” gibi…). Düzlemler, görüngülerin fiziğine göre değişir ve sürekli hareket ederler. Bu ikinci senaryoda dil dediğimiz şey “sonsuzca” değişen ve eğrisel bir alan derinliği oluşturur, yani üçüncü ve yeni bir düzlem oluşturur. Bu devinimin riyaziyesi de fiziği de kimyası da henüz hesaplanamadı. Çünkü riyaziye de, fizik de, kimya da birer dildir! Şiir, bence nedir biliyor musun, hani ilk senaryoda düzlemlerin çevriminde yaşanan anlam kayıpları, anlam kaymaları vardı ya, o anlam kaymalarının dil çizgisine olan uzaklığından oluşan “hata”ların tümüdür. İşte buna “dördüncü” boyut diyebiliriz: Bu dördüncü boyut imkânı, bize, geleceği doğurur…”

Zafer YALÇINPINAR

Poetika 2013 Odaklanmaları’ndan…
Bkz: https://bit.ly/poetika2013
Şubat 2013

 

Şub
23
2014
0

Seminer: “Edebiyatı Felsefe ile Okumak” (Doğan Yaşat)

Bkz: https://www.akbanksanat.com/detay/06-03-2014/cagdas-sanat-atolyesi-edebiyati-felsefe-ile-okumak

“Edebiyat ile felsefe, dil ile derdi olan, dil aracılığıyla iş gören, şu veya bu şekilde dilin sınırlarını zorlayan, tüm bunları ise tam da dilin içinde gerçekleştiren iki alan. Bu sebeple olsa gerek, kimi felsefe metinlerinin edebiyata, kimi edebiyat metinlerinin ise felsefeye çokça yaklaştığını, hatta bunların birbirlerinin konusu haline geldiğini görmek olanaklıdır. Edebiyatçı ile filozofu yan yana düşünmek yeni bir buluş olmasa da dil bağlamındaki kesişme noktalarında kimin, hangisine ışık tutacağını düşünmek, yeni ve deneysel okuma olanaklarını içinde barındırmaktadır.

Doğan Yaşat düzenlediği bu seminerler dizisinde Batı yazınından ve Türkçe edebiyattan seçilmiş metinleri, modern felsefe, ağırlıklı olarak ise 20. yüzyıl felsefesi ile birlikte düşünerek yeni okuma biçimleriyle ele alacaktır.” (Seminerin tanıtım metninden…)

*

6 Mart Perşembe 18.30-20.30
Franz Kafka ve Derrida: “Dava”

7 Mart Cuma 18.30-20.30
Thomas Mann ve Nietzsche: “Venedik’te Ölüm”

13 Mart Perşembe 18.30-20.30
Samuel Beckett ve Adorno: “Watt”

14 Mart Cuma 18.30-20.30
Yusuf Atılgan ve Heidegger. “Anayurt Oteli”

20 Mart Perşembe 18.30-20.30
Sevim Burak ve Deleuze: “Ford Mach-I”

21 Mart Cuma 18.30-20.30
Bilge Karasu ve Agamben: “Göçmüş Kediler Bahçesi”

*

cagdas-sanat-atolyesi-edebiyati-felsefe-ile-okumak_1360

Şub
09
2014
0

Burnu Cama (Şükret Gökay)

Burnu Cama

sevgili mümtaz katreler,
değerli hafız
büyük başkan Emre Dündar’a
mümessil olmanız dileğiyle…

 

[camlar hazırlanır]

(…)

Masalcıya yoğurt alınır.
(…)
Masalcıyı yoğurduna dalmışken sesleyemezsiniz.

(…)

Sıklet, hakikatin bitiş noktası nere?

İşte böyle sevgili aks.
Biti.
Bitisi burda.
Al burda.

[genel şarkı biter -ya da- genel şarkı bitti]

(…)

Şükret Gökay

Şub
01
2014
0

Krzysztof Kieslowski Poetikası

Sıkı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin poetika dolu retrospektifi 6-23 Şubat’ta İstanbul Modern’de başlıyor.
Bkz: https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/pek-yakinda/kieslowski-hakkinda-her-sey_1311.html

Oca
26
2014
0

İmgelemin Özgürleşmesi’nin Filmi: “Imagine”

imaginefilm

Yıllardır icra ettiğimiz poetika çalışmalarını ve kavramsallığını ortaya koymaya çalıştığımız “imgelemin özgürleşmesi”, “imgesel alan derinliği” gibi ifadelerin sezgisel varoluşunu bize teyit eder nitelikte bir filmle karşılaştım sonunda… Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski’nin 2012 yapımı “Imagine” adlı şaheserindeki şiirselliği “görmeyenlerin”, şiirden bahsetmek yolunda kifayetsiz kalacağını düşünüyorum. Filme konu olan “geribildirimsel mekânlama/haritalama” (echo-location) yöntemini,  sosyal bilimlerdeki “tahayyül” ya da fizikteki  “işitim ötesi” (ultra-sound) kuramları kapsamında düşünüp “poetika” ile özdeşleştirerek, “Imagine” adlı filmi mutlaka ve ivedilikle izlemenizi/dinlemenizi öneriyorum. (Zy)

imagine_03

Filmin ayrıntılı tanıtımı için bkz: https://www.imaginethefilm.org/files/Presskit.pdf

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Oca
25
2014
0

Poetika Çalışmaları: “Matematiğin Şiir Yönü” (Prof. Dr. Cahit Arf)

Sıkı matematik ustası Prof. Dr. Cahit Arf’ın kaleme aldığı “Matematiğin Şiir Yönü” adlı makalenin, öncelikle Nisan 1960’ta Meydan Dergisi’nde, ardından 1993’te Matematik Dünyası adlı dergide yayımlanan tam metnini, şimdi, 2014’ün Ocak sularında E V V E L fanzin takipçileriyle paylaşmaktan gurur duyuyoruz. Bkz: https://issuu.com/adabeyi/docs/matematiginsiiryonu

Hamiş: Simgesel bağlamları ile yıllardır savunduğumuz “imgesel alan derinliği” kavramının tanımlanabilmesi açısından son derece önemli gördüğümüz bu makaleyi E V V E L fanzine haber eden Şükret Gökay’a çok teşekkür ederiz.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com