Eyl
22
2011
0

Evvel Fanzin’den Evvel Fanzin II’ye…

22 Eylül 2011 tarihi itibariyle Evvel Fanzin Facebook Profili (https://www.facebook.com/evvel.fanzin) kapanmıştır. Bu profilin yerine şu iki mekânı kullanabilirsiniz:

Yeni Profil:
https://www.facebook.com/evvelfanzin2

Evvel Fanzin’in Facebook Sayfası:
https://www.facebook.com/pages/EVVEL/122869847791951

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Eyl
22
2011
0

Bir Sonuçsuzluk Üzerine…

Boğaziçi Kitap Günleri kapsamında gerçekleştirdiğimiz poetik atraksiyona birkaç sıkı dostun dışında katılım sağlanmadı. Bu durumun birçok nedeni var. Her şeyden önce soruşturmayı ve duyurularını aceleye getirdik. Bununla birlikte, sorduğumuz soru da “kazık” bir soruydu:  “İmgeleminiz, imgelem, imge, im, özgür müdür?” Soruşturmaya başlarken muhtemel katılımcıların söz konusu devasa  soru karşısında, komik bir terminde (5-7 gün içerisinde) cevap veremeyeceğini, cevap vermekten imtina edeceklerini biliyorduk. Ama gene de “insan”ları poetika ve imgelem üzerine düşünmeye sevk etmekten, dürtmekten kendimizi alamadık. Bu içeriksel ve organizasyonel Son Kişot’lukların yanısıra “Google Dokümanlar/Formlar” uygulamasıyla ilgili teknik aksaklıklar da yaşadık. Mevcut aksaklıkları Google’a bildirdik ama bir sonuç ya da açıklama alamadık. Şaşırdık, garipsedik, içerledik filan…

Her şeye rağmen, kanımda, canımda ve tüm varlığımda -coşkuyla- hissederek şunu ifade edeyim:

İmgelemin Özgürleşmesi başlığı ve mücadelesi gelecek yılların başlıca poetik odağı/tözü olacak… Bu nedenle saatlerinizi kontrol ediniz; sıkı şiir ve sahici edebiyatla iştigal eden herkes “İmgelemin Özgürleşmesi” üzerinde sezinlemeye, düşünmeye, araştırmaya ve okumaya başlamalıdır!”

Sonuçta, ilginiz için de ilgisizliğiniz için de çok teşekkür ederim.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
22 Eylül 2011 Sabahı

Eyl
21
2011
0

Sıkı Bir Maksat: “EXDERGİ”

Exdergi ve taifesi için ne desem az… Sezar’ın hakkını Sezar’a, Spartaküs’ün hakkını da Spartaküs’e teslim etmek gerekiyor; son zamanlarda bu kadar heyecanla okuduğum ve takip ettiğim, içerik ve tasarım güzeli bir dergi -hatta, tabiî ya- yeni bir yayıncılık türü/kafası olmamıştı. Exdergi taifesinin işaret ettiği sıkı maksat, hem içerik hem de teknik olarak “mihenk taşı” sayılabilecek bir töz ve uzgörü ihtiva ediyor. Exdergi ve taifesi için “Şahane yahu, yürüyün be, kim tutar sizi!” demek geliyor içimden… (Bu coşkulu duyguduruma -inanın ki- ne zamandır kapılmamıştım.)

Ayrıca, Exdergi’nin 3. sayısı Oyun Güzel Eki’yle birlikte yayımlanmış. “Oyun Güzel Eki”ne ilişkin olarak bir iki noktayı özellikle vurgulamak gerekiyor; Exdergi taifesi, söz konusu Oyun Güzel Eki’ni oluştururken 1985 yılında yayımlanan “Mor Köpük” adlı felsefe dergisinin Oyun Özel Sayısı’ndan esinlenmiş. Böylelikle ortaya son yılların en zekice projesi ile “oyun irdelemesi”nin felsefi atraksiyonlarından/salınımlarından oluşan -tam da arşivlik- bir eser çıkmış. Bu bağlamda önce Ali Rıza Esin’i, sonra da Exdergi ve taifesini yerden göğe kadar tebrik ediyorum. 

Z. Yalçınpınar / 20 Eylül 2011

Hamiş: Exdergi’nin üçüncü sayısına ve Oyun Güzel Eki’ne şu adresten ulaşabilirsiniz:  https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-3/

2. Hamiş: Söz, Mor Köpük Dergisi’nden açılmışken, Evvel Fanzin kapsamında yayımladığımız bazı Oruç Aruoba ilgilerine de işaret etmek gerekiyor. Mor Köpük Dergisi’nde yayımlanan bazı Oruç Aruoba yazılarına şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6812

Eyl
18
2011
2

Atraksiyon: “Poetik Soruşturma”

15-21 Eylül 2011 tarihleri arasında Harbiye/İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek Boğaziçi Kitap Günleri süresince tek sorudan oluşan açık uçlu bir “poetik soruşturma” başlatıyoruz:

“Poetika” ile “Yaşantı” arasındaki “geçişsizlik veya geçişlilik” hakkında neler düşünüyorsunuz?
(“İmgeleminiz” veya “imgelem” veya “imge” veya “im”, özgür mü?)

Soruşturmaya cevabınızı zaferyal@gmail.com adresine e-posta olarak gönderebilirsiniz. (Son gönderim tarihi 22 Eylül 2011 sabahıdır.)

Soruşturmanın sonuçlarını, Boğaziçi Kitap Günleri’nin kapanışını takiben, bir e-kitap olarak yayımlamayı düşünüyoruz.

Katılımınız için çok teşekkür ederiz.

Sahicilikle / Zy

Boğaziçi Kitap Günleri kapsamında yer alan E V V E L standında gerçekleşen atraksiyonların ayrıntılarına şu adresten ulaşabilirsiniz:
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6848

Eyl
18
2011
0

Robust (Erkin gören)

Erkin Gören’in Kadıköy havalarındaki yeni albümü…

Bkz: https://erkingoren.bandcamp.com/album/robust

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Eyl
13
2011
1

Boğaziçi Kitap Günleri için “Isınma Turları”

Boğaziçi Kitap Günleri kapsamındaki “E V V E L” standımızda bazı atraksiyonlar gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bu atraksiyonlar/etkinlikler için, önceden, kısa bir ısınma turunun kimseye zararı olmaz.

Örneğin Aşağıdaki sorulara ve cevaplarına göz atmak yerinde olacaktır;

Soru: “E V V E L nedir, niyedir?”
Cevap: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6465

Soru: “E V V E L, kimlerle, hangi kavramlarla, hangi içerikle ve nasıl ilgileniyor?”
Cevap: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?page_id=2697

Soru: “İmgelemin Özgürleşmesi ne demek?”
Cevap: https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf

Hamiş: Gerçekleştireceğimiz etkinliklerin/atraksiyonların listesini ve ayrıntılarını 14 Eylül 2011 sabahı (yarın sabah) paylaşacağım.

2.Hamiş:
E V V E L’in Boğaziçi Kitap Günleri Facebook Etkinlik Bağlantısı şu adreste;
https://www.facebook.com/event.php?eid=201210123277854

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar

Eyl
12
2011
0

Tribünümüz kaldırımlarda; “milyonlarca taraftarın yanyana!”

MİLYONLARCA TARAFTARIN YANYANA:

sen sokaklarda oyna Fenerim
biz kaldırımları tribün yaparız
milyonlarca taraftarın yüreği

siper ediyor sana kendini

Çünkü sen,
Kara Deryalarda Bir Fenersin!

Eyl
11
2011
1

E v v e l (Fanzin) ve Boğaziçi Kitap Günleri

E V V E L, 15-21 Eylül 2011’de, İstanbul Kongre Merkezi’nde (Harbiye) gerçekleştirilecek olan Boğaziçi Kitap Günleri‘ne katılacak. İkincisi düzenlenen Boğaziçi Kitap Günleri’ni, sohbet edebileceğimiz, yüzyüze görüşebileceğimiz ve İstanbul’un kalbinde/kalbiyle soluklanan ferah bir mekân olarak tahayyül ediyorum.

Boğaziçi Kitap Günleri’nde standımıza uğramanızı, sizlerle tanışmayı, “özgür neşriyat” ve “imgelemin özgürleşmesi” kapsamında hem içerik hem de teknik olarak birlikte fikir üretmeyi, uzgörü geliştirmeyi, bildiklerimizi, izlenimlerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmayı, böylesi bir aktarımı çok önemsiyorum.
Umuyorum da…

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar

E v v e l (Fanzin) ve Boğaziçi Kitap Günleri
Facebook Etkinlik Bağlantısı:

https://www.facebook.com/event.php?eid=201210123277854

1. Hamiş: Gelene “git” demem, gidene de “kal” demem. Sonuçta, herkesi bekliyorum.

2. Hamiş: Boğaziçi Kitap Günleri’nin ilkine de katılmıştık.
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=bogazici+kitap+fuari

Eyl
07
2011
0

“Masist Gül” Sergisi ( 8 Eylül – 8 Kasım 2011)

8 Eylül – 8 Kasım 2011 tarihleri arasında BAS taifesi çok sıkı bir sergiye aracılık ediyor… Masist Gül‘ün “Kaldırım Destanı”nın bir “serserilik erdemi” olarak İstanbul’un sokaklarında fısıldaşılacağından ve sıkı bir poetika olarak tarihte dimdik duracağından/yazılacağından hiç kuşkum yok. (Zy)

“MASİST GÜL Sergisi”
8 Eylül – 8 Kasım 2011

BAS

Necati Bey Caddesi no 32/ 2 – Karaköy İstanbul
*
Eyl
07
2011
0

ERİM BAYRI Atölyesi/Sergisi (7-21 Eylül 2011)

ERİM BAYRI
Atölyesi/Sergisi

  7 – 21 Eylül 2011
Kumbaracı Yokuşu, Gezici apt. No:16 Dükkan 2
Tophane, Beyoğlu/İSTANBUL
TLF: 0 212 292 21 37

Hamiş: PDF biçemindeki atölye/sergi katoloğuna https://zaferyalcinpinar.com/erimbayri.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz:  https://sanatatak.blogspot.com/2007/06/erim-bayrnn-heykelcilii-birgn2006-11-26.html

Ağu
30
2011
0

Mücadelemizin Geçmişteki Envanteri (30 Ağustos 2011)

2006 yılından bu yana edebiyat ve sanat dünyasında oligarşik hareketlerle, muhterislerle ve haysiyetsizlikle mücadele ediyoruz.  (Eylül 2011 ile Haziran 2012 tarihleri arasında bu mücadele çetinleşecek…) 2006’dan bugüne kadar Yeni Sinsiyet tipolojisine, hilebazlara, fetbazlara karşı durarak açtığımız başlıkları, yaptığımız tartışmaları ve bazı ifşaatları aşağıda paylaşıyorum. Biliyorum ki bu envanter size biraz karışık gelecek… Endişelenmeyin; Eylül ayından itibaren her şeyi teker teker, sabırla, ayrıntılarla, yaşanan olaylarla, tanıklıklarlarla, yeni belgelerle ve özellikle de “isimler vererek”  yeniden -derinlemesine- ele alacağız.

Şimdilik, bu arşivi sadece bir hazırlık olarak düşünüp, kısaca gözden geçirmekte fayda var:

EDEBİYAT VE SANAT OLİGARŞİSİNE KARŞIYIZ!
https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir

LOBUTLAR:
https://evvel.org/ilgi/lobut

ENVER ERCAN:
https://evvel.org/ilgi/enver-ercan

 

 

Ağu
29
2011
0

5. Beyoğlu Sahaf Festivali (6-18 Eylül 2011)

Beyoğlu Sahaf Festivali’nin beşincisi, 6-18 Eylül 2011 tarihleri arasında Tepebaşı TRT binasının önündeki alanda gerçekleştirilecekmiş. Doğan Hızlan’a “tanıtım ve tutundurma çabaları nedeniyle teşekkür plaketi vermek” filan gibi gereksiz, anlamsız ya da aptalca atraksiyonlar olmasaydı, bu seneki festivale ben de başından sonuna kadar ziyaretçi olarak katılacak ve koleksiyonumu genişletecektim. Ama nasip olmadı. (Gerçi, çok da önemli değil, bir acelemiz yok nasıl olsa…)
Sadede gelirsek; Kadıköy’ün sıkı sahaflarından Korhan Akman, sahaf festivaline ve sahaflık ruhuna ilişkin bir söyleşi gerçekleştirmiş. Söyleşinin tam metnine https://www.demokrathaber.net/roportajlar/haydi-istanbul-sahaf-festivaline-h3400.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tüm kitapseverlere ve koleksiyonculara 5. Beyoğlu Sahaf Festivali‘nde “iyi avlar!” diliyorum.

Sahicilikle
Zy

Festivale katılan sahafların stand numaralarıyla birlikte listesi:

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı kitap” ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
28
2011
0

İLHANBERKİĞNE… tüm zamanlarda…

28 Ağustos 2008’de vefat eden sıkı şair İlhan Berk’i saygı ve özlemle anıyoruz…

1. İlhan Berk’in vefatının ardından 4 Eylül 2008′de kaleme aldığım “ilhanberkiğne” adlı yazının tam metnine  https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkigne.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

 

2. İlhan Berk’in 1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan inceleme yazılarını Mart 2011’de “Bakmak” adlı e-kitapta topladım. Bu bütünü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950′den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz. Kitabın tamamına https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak.pdf adresinden PDF biçeminde ulaşabilirsiniz. (60 Mb.)

3. Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

4. İlhan Berk’in 1935-1978 yılları arasında yayımlanan şiir kitaplarının kapak görüntülerine https://zaferyalcinpinar.com/1935nilhanberk1978.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Zafer Yalçınpınar

Ağu
26
2011
0

Cesur Adımlarınızın Yanındayız! Çünkü, Fenerbahçeliyiz! Ve sen de “kara deryalarda bir Fenersin!”

Bkz:  https://www.vamosbien.org/index2.php/2011/08/25/cesur-adimlarinizin-yanindayiz/

Türkiye Futbol Federasyonu’ nun UEFA gibi eyyamcı bir kurumun ayak oyununa alet olarak almış olduğu “Şampiyonlar liginden men” kararının akıl ve mantıkla bağdaşmadığı, bu kararın hiç bir hukuk kuralına dayanmadığı açıktır. Soruşturma sürecinin başından beri ne yaptığı belli olmayan bir kurumun almış olduğu bu karar, kendilerinin bulundukları koltuğu lüzumsuz olarak işgal ettiğinin açık göstergesidir.

Alınan men kararı sonrası tek vücut olan milyonlarca taraftarımız, bu hukuk tanımaz ve evrensel kuralları hiçe sayan anlayışa karşı Fenerbahçe’ nin dik durması gerektiği noktasında birleşmiştir. Kurgunun açık olduğu, niyetlerin rahatlıkla okunduğu mevcut ortamda, “figüran olarak” yer almak Fenerbahçe Tarihine ihanet anlamı doğuracaktır.

Bu düşünce ekseninde ortaya koyduğumuz tek seçenek olan “alt ligde oynama” önerisinin, Teknik Direktörümüz ve Futbolcularımız tarafından desteklenmesi ve Asbaşkanımız Sn. Ali KOÇ tarafından Yönetim Kurulu kararı olarak deklare edilmesi, 104 yıllık ulu çınarın onurunu yüceltmiştir.

Adı konamayan Fenerbahçe büyüklüğünün, başarı için her yolu mübah gören zihniyet karşısında galip çıkması; tamamen birlik, beraberlik ve tek vücut olma noktalarına dayanmaktadır.

Bu noktada Sn. Ali KOÇ nezdinde Yönetim Kurulumuz’ a verebileceğimiz en büyük güç tek kelime ile “cesarettir”

Camiamızın tek vücut olarak almış olduğu “alt ligde oynama” kararına Türkiye Futbol Federasyonu’ nun vereceği cevap herkesin malumudur. Hukuk kurallarını değil, ekonomik kaygıları ve Fenerbahçe dışındaki her öğeyi esas alan zihniyet, hiç şüphesiz ki Kulübümüzün bu kararını da sulandıracaktır.

Bu noktada Yönetim Kurulumuzun yapması gereken doğru yöntem, Divan Kurulumuzun çağrısına ivedilikle cevap verip “tek gündem maddeli olağanüstü genel kurul çağrısına” yönelmek olacaktır. Genel kurul üyelerimizle yapılacak istişare sonrası, bir alt lige düşmemizi sağlayacak hukuki sürecin uygulanması, Fenerbahçe Düşmanlarına verilebilecek tek cevaptır.

Karakterleriyle ve dik duruşlarıya gönüllerimizi bir kez daha feth eden Teknik Heyet ve Futbolcularımızın da söylediği gibi, bundan sonra hayata geçmesi gereken tek seçenek onurlu bir ligde gerçekleşecek mücadeledir.

Fenerbahçe’ yi Fenerbahçe yapan temel değerin milyonlarca taraftarından ibaret olduğundan yola çıkarak, bu süreçte yaşanacak olası ekonomik kayıpların “kaygı yaratmaması” ve milyonlarca taraftarın varlığının “güç olarak hissedilmesi” Yönetim Kurulumuzun karar yetisini hızlandıracaktır.

Normal süreçte 1 kombine alıyorsak, Feneriumlardan ayda bir alış veriş yapıyorsak, kulübümüze katkımızı normal seviyede tutuyorsak eğer, içerisinde bulunduğumuz süreçte bunu maksimum seviyeye çıkaracağımız ve ekonomik anlamda her türlü maddi desteği vereceğimiz, Kulübümüze sunduğumuz açık bir taahhüttür.

Fenerbahçelilik, eyyamcılar ve jurnalcilerin benimsediği taraftar olma anlayışından tamamen uzak olup, hepimizin hayatının merkezinde bulunan bir felsefedir. Hayat felsefesinin temelini Fenerbahçe üzerine oturtan kitle olarak, Fenerbahçe düşmanlarına bundan sonra meşru zeminde her türlü cevap artarak verilecektir.

Saygılarımızla,

Fenerbahçe Taraftarı

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
24
2011
0

24 Ağustos 2011: “Kara Deryalarda Bir Fenersin!”

“Hukuk Tanımaz Yaklaşımların Sorumluluğu  Bu Kararları Alan ve Aldırtanların Omuzlarındadır!”

Fenerbahçe Spor Kulübümüzün 24 Ağustos 2011 tarihli basın açıklamasına https://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=25606&utm_campaign=fbsk&utm_source=fbsk&utm_medium=fbsk adresinden ulaşabilirsiniz!

 

Ağu
22
2011
0

Gençlerin İlhan Berk’i… (27-28 Ağustos 2011)

Gençlerin İlhan Berk’i…
27-28 Ağustos 2011
Gümüşlük Akademisi, Bodrum

Bkz: https://www.gumuslukakademisi.org/?aid=188&wd=1
Bkz: https://www.facebook.com/event.php?eid=260433233976378

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm İlhan Berk ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
14
2011
0

Sıkı Gitarist Yavuz Çetin’i saygıyla anıyoruz…

15 Ağustos 2001’de vefat eden sıkı gitarist Yavuz Çetin’i, saygıyla anıyoruz…

Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/k13.html

“maviydi elleri / ben gördüm” (Zy)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Yavuz Çetin ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=yavuz-cetin adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
01
2011
0

(yeni) IV: “Modernizme ne oldu?”

Tanıtım Metni:

Modernizme ne oldu? Dergimizin bu sayısında dosya konusunu oluşturan soruyu, İngiliz yazar ve eleştirmen Gabriel Josipovici‟nin 2010 yılında yayımlanan, aynı başlıklı kitabından ödünç aldık. Josipovici, günümüz İngiliz edebiyatının, Martin Amis, Ian McEwan ve Julian Barnes gibi ünlü isimlerinin derinlikli, dişe dokunur yapıtlar veremeyen; modernist edebiyatın insan bilimleri, felsefe, müzik, resim, uygarlık tarihi gibi alanlara olan ilgisinden kaynaklanan düşünsel zenginlikten yoksun yazarlar olduğunu savlıyor. Josipovici, genelde günümüz dünya edebiyatında da önemli işler çıkmadığı, çok satanlara endeksli bir edebiyat piyasasının iyi işleri piyasadan kovduğu görüşünde. Josipovici‟yi, dosya konusu üzerine yapılan yuvarlak masa toplantısında, kendisiyle e-mektup yoluyla (yeni) için söyleşi yapan Kaya Genç‟in dediği gibi bir altın kase arayışı içinde görmek olası. Modernizm sonrası edebiyat ve sanatın, genelde, dünyanın 20. Yüzyılın son çeyreğinde yakaladığı küresel, kültürel ve toplumsal hızı; bireyin kendisi, çevresi ve tarihle olan ilişkisindeki dönüşüm derinliğini yakalayamadığını söylemek yanlış değil sanırım. Post-modernizmin, paradoksal bir biçimde, Avrupa‟da, Almanya Şansolyesi Merkel‟in bağıra bağıra duyurduğu, Hollanda ve İngiltere siyasetçilerinin de kuyruğa girdiği gibi, “çok-kültürlülük” görüşünün resmi olarak terk edilmesi sonucuna katkıda bulunduğu bile savlanabilir. Bu sorular yumağı çerçevesinde ve modernizmin Türkiye yansımalarını da göz önüne alarak, yuvarlak masa toplantısında, Emre Ayvaz, İsmail Ertürk, Selim Eyüpoğlu, Kaya Genç ve Murat Gülsoy, “modernizme ne oldu” sorusunu tartışıyorlar. Bu soruya koşut olarak, dosyada, Avrupa dışında, özellikle kentleşme ve sanayileşmede kendi modernizmini, küresel boyutta bir ilginin merceği altında yaşayan Çin‟i ele alıyoruz. Gündüz Vassaf‟ın girişimi sonucu Ceren Ergenç‟in organize ettiği bir dizi yazıyla, A. Mert Aydoğdu, Maïwenn Pirastru, Sanem Gemici ve Rajath Suri çağdaş Çin sanatı, tiyatrosu, sineması ve düşünce hayatını inceliyorlar. (yeni)ye mektuplarda, Orson Welles‟in Yurttaş Kane‟inin, 2011 yılında, 70 yaşına geldiğini bize anımsatan bir yazı var. Araştıran sinemanın, öncü sanatın bu önemli ör-neği 70 yıl sonra da güncelliğini koruyor. (yeni)den bölümünde de 33 yıl önce, 38 yaşında öldürülen Türkiye‟nin önemli sanat tarihi uzmanı ve eleştirmeni Bedrettin Cömert‟i anıyoruz. Türkiye‟nin geçmişiyle büyük gürültülerle hesaplaştığı bu günlerde, anımsama ve unutmanın siyaseti bu bağlamda insana pek umut vermiyor. (yeni)lerde, Emre Dündar‟ın Debussy, Erdal Uzak‟ın Kreutzer sonatı, Mustafa Yılmazer‟in Pink Floyd üzerine yazılarıyla müzikle olan eleştirel ilgimizi sürdürüyoruz. Bu bölümde ayrıca Nazlı Ökten‟in, hem Türkiye‟deki kasetler hem de IMF başkanı Strauss-Kahn‟ın New York‟ta tutuklanmasından yola çıkarak, Foucault‟un cinsellik kuramı çerçevesinde seks skandallarını tartıştığı yazısı da var. Yekta Kopan‟ın deneysel metni, Argun Okumuşoğlu‟nun deneysel resimleri, Su Polat‟ın „Vesaire‟ başlıklı yapıtı bu sayıdaki (yeni)lerde yer alan yaratıcı ürünler. Dosya konusu “şehir” olan gelecek sayımızda buluşmak üzere.

Bkz:  https://www.idefix.com/kitap/yeni-dergi-sayi-4-kolektif/tanim.asp?sid=MOZ8EO2S1D3DTKA48HUF

Ayrıca bkz: Yeni, sıkı ve sağlam…

Ağu
01
2011
0

Söyleşi: “Evvel Üzerine…” (29 Temmuz 2011)

Geçtiğimiz Haziran’da sekizinci yılını tamamlayan, şu an okuduğunuz, göz gezdirdiğiniz ya da incelediğiniz, fakat amacının, kapsamının, tarihçesinin, biçemsel tercihlerinin ve birincil ilgilerinin ne/neler/kim/kimler olduğu, varoluşunun nedensel ve kavramsal arkaplanı pek de bilinmeyen, belirgin olmayan  “Evvel” hakkında, Emin Karabal çeşitli sorular sordu. Ben de cevapladım… (Söyleşinin tam metni aşağıdadır.) Yıllar boyunca Evvel’in içeriğinin oluşmasında harcadığım emeğe duyduğu ilgi, gösterdiği özen ve verdiği omuz/destek için Emin Karabal’a çok teşekkür ediyorum. (Zy)

Emin Karabal: Öncelikle Evvel Fanzin kendini ilk bakışta nasıl tanımlar? Bir şeylerin platformu mudur; öyleyse “neyin” veya “kimin” platformudur? Evvel Fanzin’in eklem noktaları nelerdir?

Zafer Yalçınpınar: “Bakış” dedin ya, aslında çok güzel bir yerden yaklaştın… Evvel’i, geçmişin sıkı değerlerine yani geleceğe uzanan, uzanmakta olan değerlere doğru yaşamsal bir bakış olarak tasavvur etmek gerekiyor. Bu bakışı bir “anlamlandırıcı”, “sezinleyici” ya da “değerleyici” olarak ifade edebiliriz. Evvel’in bakışı ve süzülümü boşluğu rahatsız ediyor. Paul Valéry’nin çok sevdiğim bir dizesi vardır; “Boşluk, bakışlarımın biçimini taşıyor.” (Sessizlik…) Neyse… Sorduğun soruya fazlaca mistik yaklaştığımı fark ettim. Sonuçta Evvel -birincil olarak- edebiyat, yazar, şiir, şair ve sanat efemeraları ile belgelerini derleyerek insanlarla paylaşan, insanların edebiyat-sanat buluntularına erişebilecekleri bir platformdur. Kısacası Evvel, bazı konuların ve insanların “fan”ıdır. Edebiyat ile şiir konusunda son derece ilkeli, derli toplu, kendine güvenen, yerinde ağır ve poetik bir mekândır. Farklı sanat disiplinlerinde kendilerini kanıtlamış, ancak yaşantılarına bakıldığında içsel açıdan kardeş olan Ece Ayhan, Kerim Çaplı ve Kuzgun Acar ilk aklıma gelen isimler… Sait Faik, Bilge Karasu, Oruç Aruoba, İlhan Berk de Evvel’in önem verdiği isimler arasında… Bu insanlara ait her türlü efemerayı, şiiri, buluntuyu, dergilerde kalmış yazıları, kaynakları paylaşıyoruz. Evvel’e “fanzin” dememiz de bu noktadan kaynaklanıyor. Bununla birlikte, Evvel’in özellikle ilgilendiği birçok konu başlığı da var; dilbilim felsefesi, caz, sokak sanatı, fanzinler, bağımsız sinema, sahaflar, imzalı kitaplar, özgür neşriyatlar, adalar kültürü ve Marmara(Mermer) Adası, İstanbul-Kadıköy Kültürü, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihi, koleksiyonerlik kültürü, eski ve yeni edebiyat dergileri, edebiyat ve sanat oligarşisine karşı verilen mücadeleler, ikinci yeni şiir akımı… Peki, tüm bu konular ve ilgiler kimin için… Duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmayan, eşyadan çok insana benzeyen herkes için.

E. K.: “Evvel”, “Sonrasızlık” ve “P.A.T.”, daha da geriye gidersek “Kuzey Yıldızı” ile nasıl bir ilişki içinde? Bu dönüşüm süreçlerine, en çok da Evvel dönüşümüne etkeyenler nelerdir?

Z.Y.: Bu oluşumların ortak yanı şiir ve hakikat arayışıdır. Bu yolda çaba göstermek, inanç ve inattır. Kafamda sürekli çınlayan iki imge var. İlki kimin dizeleriydi şimdi hatırlamıyorum; “yıldızlara yakın olmak isteyenler, kasabalarını uçurumlara kurarlar.” İkincisi ise Nâzım Hikmet’in  dizelerinden… Demin de atıfta bulundum; “duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmamak / eşyadan çok insana benzemek”. Bu iki imgelem ve duruş çok önemli… Bu duruş bir evrilme gerektiriyorsa, Evvel de evrilir.

E.K.: Evvel sadece internet tabanlı bir yapıya mı sahip yoksa bir baskı uzantısı var mı?

Z.Y.: Evvel, bilinçli olarak interneti kendine medya olarak seçmiştir. Edebiyat, şiir araştırmaları, arama, atıf, takip imkânları, arşivleme, tasarım ve maliyet avantajları, söylem-bağlam analizi kolaylığı, pdf paylaşımı ve özgür neşriyat düşüncesi, tenkit-cevap hızı açısından ve tüm editöryal enstrümanlarıyla internet çok verimli ve kuvvetli bir zemindir. Ben internet yayıncılığı için yaftalanan olumsuz düşüncelere katılmıyorum. İnternet yayıncılığının olumlu gelişmelere vesile olacağını düşünüyorum. Bakın, internette yazılanlar Marsça yazılmıyor! Yazanlar da Marslı değil! Tıpkı diğer medyalarda, matbu dergilerde olduğu gibi internette de kötü yazarlar, kötü eleştirmenler, üleştirmenler, kötü şiirler, cukkacılar, statükocular, sahici olmayan şairler filan var. Ama bunun tersi de yani iyileri ve sıkı olanları da var. Ve bence Evvel gibi platformlar arttıkça sahici edebiyat ve sıkı şiir, imgelemin özgürleşmesi adına çok önemli birer mihenk taşı haline gelecektir.

E.K.: Evvel’in deyimiyle “Aksak Kolaj”ı iskeletlendiren, tam dağınık bir cisim bırakmayan öğeler tam olarak nitelendirilebilir mi? Blog üzerinden yayın yapan Evvel’in biçimini bu “Aksak”lık mı oluşturuyor?

Z.Y.: Bu biçimi ve türevlerini benimsedim, göze aldım. Tıpkı müzikte, caz davulcularında ve caz cümlelerinde olduğu gibi… “Anlam”ın coşkusuzluğunu böylesi bir biçimle ve “aksak”lıkla azaltabilirsiniz ancak… Post-endüstriyel dönemin en önemli karakteristiğidir bu fragmante biçim… Evvel’de yer alan kılavuzda söz konusu fragmante yapının gerekçelerini uzun uzun yazdım, oradan okunabilir. Fakat şunu da ilave edeyim hemen; Evvel’in karakterini “standartlaşma, azamileşme, senkronizasyon, uzmanlaşma, yoğunlaşma ve merkezileşme” gibi endüstriyel aksiyonlardan kaçınması hatta bunlara karşı durması belirliyor… Belirleyecek de.

E.K.: Eski platformlardan bu yana gelen okuyucuları dışarıda bırakırsak Evvel, yeni okuyucuyu nasıl görüyor, kendisini nasıl göstermek istiyor? Önceki soruda sorduğum öğelerle yeni okuyucunun geneliyle arasında bir ilişki kurmak mümkün mü?

Z.Y.: Evvel, okuyucusunu ciddiye alan, önemseyen özenli bir platformdur. Okuyucusu da Evvel’i ciddiye alır, önemser, Evvel’e özen gösterir… (Sessizlik…) Tekrar edeyim; Evvel’in takipçileri ile destekçileri “kültür endüstrileri” karşıtı bir mizaçla sahici edebiyatı ve şiiri arayacak,  yeni sinsiyet tipolojisine ve kifayetsiz muhterislere karşı duracak, bazı değerleri “gözleri gibi” koruyacak özenli ve sahici insanlar olacaktır.

E.K.: Evvel’in statik olmaktan çok, eleştirileri ve bildirileriyle yeni bir arayış içinde olduğunu varsayıyoruz… Evvel, kendisinin ileride el vereceği teşkilin nasıl olduğunu sezinleyebiliyor mu?

Z.Y.: Evvel ve çevresi -senin de  ifade ettiğin gibi- durağan ya da etrafı çitlerle çevrilmiş bir oluşum değil. Evvel, kendini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışan, imgelemin özgürleşmesi için mücadele eden, korkusuz, ilgilendiği konulara ya da insanlara karşı sorumluluğunun ve yükünün bilincinde olan, yayımladığı poetik bildirilerde ve tenkitlerde hakikati arayan, mutat zevatların muhteris tipolojisi ile yeni sinsiyet’in retorik arsızlığına karşı olan, en önemlisi de sahici edebiyatın, sıkı şiirin, poetikanın ve sanatın haysiyetine -o “kalb ve vicdan” boyutuna- yerden göğe kadar inanan bir platformdur. Gelecekte de bu değerlerini, özelliklerini ve ilkelerini koruyacaktır. Söz konusu ilkeler kimde, nasıl tezahür olur, orasını bilemem. Kimse de bilemez. Ama tahminim, gene, yani gelecekte de “eşyadan çok insan olanların, insana benzeyenlerin” Evvel’i takip edeceğidir.

29 Temmuz 2011

Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın 2006-2011 yılları arasındaki tüm söyleşilerine https://zaferyalcinpinar.com/dilinkemigiyoktur.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
01
2011
0

DÜDÜK Blues Band

DÜDÜK Blues Band

Yavuzcan Çetin /Gitar-Vokal
Fırtına Kıral/Bateri
Burak Güngörmüş/Bass

Her Çarşamba, 22:30’da
BILLARD BAR’DA…

İmam Adnan Sokak No:8/1, Taksim

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
01
2011
0

Bir kez daha, yüksek sesle, ayağa kalkarak, insanlık adına bağırıyorum: “ÖDÜLLER İNSANSIZDIR!”

“(…)Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor. ” Ece Ayhan

Toplu Fotoğraftakiler;

Mikrofoncu/Yemleyen: Enver Ercan (sağdan birinci)
Plaketçi/Yemlenen: Taner Cindoruk (sağdan beşinci)
Yardımcı Oyuncu/Pozcu: Feridun Andaç (sağdan ikinci)

Ayrıca bkz: https://oguzcanonver.blogspot.com/2011/07/sairlere-oduller-verilecegini-duyunca.html

Şiir-edebiyat ödüllerine, jüriciliğe, üleştirmenliğe ve genel olarak da “ödüllendirme sistematiği”ne karşı olarak  binbir türlü yazı yazdık, sıkı duruş sergiledik. Gerek Evvel Fanzin’de gerekse de diğer platformlarda yıllardır dile getirdiğimiz bu hakikatler, yeni sinsiyetin nemalanıcıları tarafından özel bir haysiyetsizlikle ve yüzsüzlükle anlamazlıktan geliniyor her defasında… Bu nedenle -aşağıda yazılanlarda olduğu gibi- bazı şeyleri sürekli tekrar etmek zorunda kalıyorum. Ve ne yazıktır ki tüm edebiyat kâhyalarına, kifayetsiz muhterislere, üleştirmenlere, haysiyetsizlere ve üçkâğıtçılara aşağıdaki sözleri tekrar etmek, hatırlatmak gibi bir haysiyete/göreve sahibim… Böylesi bir yükü yüklendim, istemeden:

Hande Edremit:“Denizaltı Edebiyatı” adlı bildirinizde “Ödüller insansızdır.” diyorsunuz. Ece Ayhan da “Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor.” demişti. Günlük hayatta da biraz bu şekilde var olmaya çalışıyoruz sanki. Fotoğraflarla önceden belirlenmiş bir sahneyi yaratmaya daha kötüsü yaşamaya çalışarak…

Zafer Yalçınpınar: Ödül konusu son derece karışık bir konu… Şimdi, her şeyi bir kenara bırakalım ve meseleye dil açısından bakalım: Bugün, “Ödül” dediğimiz anda imgesel olarak ödülü alan kişiyi ya da eseri değil “ödül sistematiği”nin kendisini ya da ödülün metasını işaret ediyoruz, yüceltiyoruz, ayrıcalıklandırıyoruz. Eskiden böyle değildi. Şimdilerde, rekabet, kazanmak, yarışmak, hırs, farklılık, üstünlük filan gibi şeyler doğrudan aklımıza geliyor. Ödüllendirme denen şey, Yeni Kapitalizm’in yönetim süreçlerinin içerisinde düşünüldüğünde bir “isteklendirme” türüdür ve iktidar heveslileriyle iktidar sahiplerinin buluştuğu bir podyumdur. Ödül, iktidarın, kendi iktidarını kuvvetlendirdiği bir araçtır. Ödüller sahici değildir. “Ödül Sistematiği” denen şeyden podyumu, ışıkları, jüriyi, ödülü takdim edeni, alkış seslerini, o kırıtışları, gazetelerdeki haberleri, duyuruları filan kaldırın, geriye ne kalır? Şiltler, plaketler filan kalır. Zaten, bu şiltler, plaketler filan birer “simge” değil midir? İmgelemi kuvvetli bir şair için “ödül” denen şeyin karşılığı böylesi bir “sıradan simge” olamaz. Çünkü ödül sistematiğinin demin saydığım bileşenlerinin hiçbiri de imgelemin özgürleşmesiyle bağlantılı değildir. Şairin ödülü sıkı şiir yazmak, yazabilmektir. Şairin ödülü; tüm baskılara rağmen özgür bakışını, imgeselliğinin biricikliğini kaybetmemektir. Derdi şudur şairin; töze nüfuz edebilmek, tözü imlemek… Şair, şiirinin sıkılığını, dizelerinin gücünü yarışmalarla, ödüllerle filan teyit ettiremez. Bakın, bugünün edebiyat ortalığını birazcık araştırdığınızda “ödülsüz” bir şair bulmakta zorlanırsınız. Herkesin bir yığın ödülü var yahu… Nerede kaldı bu adamların ayrıcalığı filan? Ama benim dediğim anlamda, yani imgelemin özgürleşmesi ve töze nüfuz edebilmek yönünde ödüllendirilmiş şair sayısı bir elimin parmaklarının sayısını geçmez. Bu nedenle “Ödüller insansızdır” dedim.

Ayrıca bkz: Damperli Ödül Furyası ve Saygınlık Cukkalamak

Evvel Fanzin, edebiyat ve sanat oligarşisine karşıdır:
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?page_id=2683

Tem
28
2011
0

Araştırma/Kitap: “Gebze; Küçük Türkiye’nin Göç Serüveni” (Tolga Tezcan)

“Gebze; Küçük Türkiye’nin Göç Serüveni”
Tolga Tezcan
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Temmuz 2011

Bu kitap, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği S-UN Fonu kapsamında desteklenen ve TÜBİTAK TÜSSİDE tarafından koordine edilen “Gebze’nin Göç Haritası” adlı araştırma projesinin çıktılarını içermektedir. İstanbul ve Kocaeli arasında konumlanan ve nüfusu giderek artan Gebze, uzun yıllardan bu yana özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu’dan göç alırken, son yirmi yıldır Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden göç almaktadır. Gebze’nin göç süreçleri bunlarla da sınırlı kalmayıp, özellikle son yıllarda İstanbul’da tutunamayan ailelerin de uğrak noktası haline gelmiştir. “Gebze: Küçük Türkiyenin Göç Serüveni” adlı bu çalışma, göç, yoksulluk, dışlanma, kentsel gerilim, sanayi, geleneksel dayanışma ağları ve daha pek çok önemli konuyu niteliksel ve niceliksel araştırma yöntemleriyle Gebze örneğinde irdelerken, metnin tamamı boyunca teori ve pratiği birlikte işleme becerisini de gösterebilmektedir. Bir yandan sosyolojinin objektivite hassasiyeti öte yandan antropolojinin araştırmacıyı özgürleştiren subjektivite hassasiyetinin aynı anda sergilendiği bu çalışma, okuyucuyu göç ile içiçe geçmiş Gebze’nin, diğer bir deyişle Küçük Türkiye’nin mahallelerinde ve sokaklarında bir gezintiye çıkarmaktadır. (Tanıtım Bülteni’nden)

Bkz: https://www.idefix.com/kitap/gebze-tolga-tezcan/tanim.asp?sid=MR7262J3HK4KCON1SZ1I

Hamiş: Sıkı sosyolog Tolga Tezcan’ı işbu önemli çalışması ve araştırıcı ruhu için yürekten tebrik ediyorum. (Zy)

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com