Tem
16
2014
0

Efsane Başkan FARUK ILGAZ vefat etti…

2014-07-15_Farukilgaz538

Efsane başkan Faruk Ilgaz vefat etti…
Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=40785


Efsane başkan Faruk Ilgaz, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü büyük adımlarla ileriye götüren çok onurlu ve yaşam dolu bir insandı. Ben, Faruk Ilgaz’ı ilk kez 1998 yılında görmüştüm. Büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar‘ın vefatı sonrasında kardeşi Melih Ilgaz’la beraber evimize taziye ziyaretine gelmişti. Sonra, 2000’li yılların başında birçok kez kulüpte karşılaşmıştık, babamla sohbet etmişlerdi. En son 2009 yılında Lefter Heykeli’nin açılış töreninde görüştük, Faruk Ilgaz’ın elini öptük…

Sn. Faruk Ilgaz, 11 Şubat 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi’nde büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar’la birlikte yaşadıkları ilginç bir anıyı kaleme almıştı:

“Futbolcu arkadaşım Yaşar Yalçınpınar ve kız arkadaşlarımızla Belvü Gazinosu’nda oturuyorduk. Bir de baktık ki, o tarihte kulübümüz yönetim kurulunda vazife görmekte olan, sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı olacak  Hacı Bekir Bey orada idi. Biz utanç ve şaşkınlık içinde iken, nur içinde yatsın, Hacı Bekir Bey bize bir garson ile zarf içinde 40 lira göndermişti.. Hesabı ödememiz için!..”

Sahicilikle
Z
y


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilere https://evvel.org/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, “Yaşar Yalçınpınar” arşivine ise https://evvel.org/ilgi/yasar-yalcinpinar adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
12
2014
0

Ödülsüz Bir Şair Kara: ECE AYHAN (ve Ölüm Yıldönümü)

buluntu4

Bugün, 12 Temmuz; Ece Ayhan‘ın ölüm yıldönümü… Ödülsüz bir şairin büyük günü!

Bugünlerde, Türkiye’nin -“ortam” olarak görmediğimiz- edebiyat ortalığında, belki de ilk defa -yüksek sesle- çok önemli bir tartışma yaşanıyor: Taylan Kara isimli bir yazar cesurca “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Gün Zileli, insanca, bu yazıyı kendi web sitesine taşıdı ve söz konusu yazının okunurluğunu arttırdı. Tartışma, yazıya gelen yorumların çoğalmasının yanında Nihat Genç ile Kaan Arslanoğlu’nun Taylan Kara’ya olumlu katkı vermesiyle birlikte büyüdü. Taylan Kara, işbu yazıda sayılar, istatislikler ve tarih ortaya koyarak, edebiyat ödüllerini dağıtan kitlenin bir “oligarşi” olduğunu, edebiyat ödüllerinde büyük haksızlıklar ile özensizliklerin yaşandığını eleştirel bir dille ifade ediyordu. Tek tek isimler-sayılar verdi, kötülüğü ve kötülüğün kaynağını bize gösterdi: Müstahkem mevkiye sahip bir oligarşi tarafından geçerli kılınan statükoculuğun şeytansı kötülüğünü… Ece Ayhan’ın tüm eserleriyle bize anlatmaya, göstermeye çalıştığı şeyi; kara gerçeği…

“Edebiyat tarihimizde en çok haksızlığa uğrayan kimdir?” diye sorulsa, aklımıza hemen Ece Ayhan gelmeli. Sıkı şiirin efsanesi Ece Ayhan, bin türlü haksızlığa uğramıştır. Hem yaşamında, hem de poetikasında…

Bu sene, ölüm yıldönümünde Ece Ayhan’ın maruz kaldığı haksızlıklardan bazılarını okuyucuya hatırlatmak ve sıkı şair Ece Ayhan’ın ödülsüzlüğünün yüceliğini/büyüklüğünü bir kez daha işaret etmek istiyorum.

1991’de düzenlenen POESIUM adlı uluslararası şiir festivaline birçok şair dostu çağrılmışken Ece Ayhan çağrılmamıştır. Nedeni bellidir; düzünleme komitesinde (Özdemir İnce, Atilla Birkiye ve Yücel Demirel’le beraber) Hilmi Yavuz vardır… Bu olay 21 Mayıs 1991 tarihli Milliyet Gazetesi’nin sanat sayfasında yayımlanan bir bildiriyle Beyaz Dergisi çevresi (Ahmet Soysal, Turgay Özen, Mustafa Irgat) tarafından -ve haklı olarak- protesto edilir:

ŞİİR, ŞİİRİN DORUĞUNU YOK SAYARAK OLMAZ!

Belediye çatısı altında ve yeterlilikleri Türk şiiri adına konuşacak ve karar verecek kadar kanıtlanmamış kişiler tarafından gerçekleştirilecek Poesium 1991’e, Ece Ayhan’ın çağrılmaması korkunçtur. Kurumları ve böyle bir organizasyonu ahkâm kesmek ve öç almak için kullanan kişilerin haysiyetinden şüphe etmeye hakkımız vardır. Protesto ediyoruz ve Poesium 1991’i boykota çağırıyoruz. Şenliğe katılacak olanlar, bu utanç verici durumu yaratanların suç ortağı konumuna düşeceklerdir. Şiir, şiirin doruğunu yok sayarak olmaz. Dorukla kişilerin arasına girip onu gizlemek isteyenler, bakışı ancak bir an için aşağıya çekebilirler. (21 Mayıs 1991, Milliyet Gazetesi)

Ece Ayhan’ın sıkı dostu İlhan Berk, Poesium’a davetlidir ve gösteriye de katılır; Poesium’un sahnesine çıkar, kendi şiirini okumak yerine bir Ece Ayhan şiiri okur!

İsim; Ece Ayhan olunca maruz kalınan haksızlıklar bitmez… Şiir tarihimizdeki en önemli kitap olan “Bakışsız Bir Kedi Kara”nın başına 1966 yılında “dünya kadar büyük” bir haksızlık gelmiştir. Ece Ayhan hayatında ilk kez bir edebiyat yarışmasına (Yeditepe Şiir Armağanı) katılır ve kaybeder. Çünkü jürideki üyelerin çoğunluğunun şiirsel bir uzgörüsü yoktur; jüri üyeleri şiirin geleceğini (geleceğin şiirini) görememiştir. 27 Ocak 1966 tarihli Milliyet Gazetesi kupürunda şunlar yazar:

Tahir Alangu, Asım Bezirci, Hüsamettin Bozok, Edip Cansever, Memet Fuat, Fethi Naci ve Behçet Necatigil’den kurulu Yeditepe seçiciler kurulu, “Yeditepe Şiir Armağanı”nı bu yıl, Ceyhun Atuf Kansu’nun “Bağımsızlık Gülü” kitabına verdi. Kansu’nun kitabı ile birlikte Metin Eloğlu “Türkiyenin Adresi”, Ülkü Tamer “Virgülün Başından Geçenler”, Ece Ayhan “Bakışsız Bir Kedi Kara” ve Ali Püsküllüoğlu “Sırtımızda Kızgın Güneş” kitaplarıyla yarışmaya katılmışlardı. (27 Ocak 1966, Milliyet Gazetesi)

Yaşarken para, saygınlık ve otorite gibi şeylerle değil de “sefalet, çeşitli sessizlik suikastları ve kötülük dayanışmaları”yla “ödüllendirilen” sıkı bir adamdan, Ece Ayhan Çağlar’dan bir alıntı yaparak işbu yazıyı sonlandırmak her zaman yerinde olacak:

“Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor. Hoşgörünün törel ve yasal sınırlarını paramparça ederek aşmış bir düşünceyi köşeli bir büyük ayraca, paranteze alacaklar. Alırlar! Daha dün, yaşayan şiir denince elleri tabancalarına giden adamlar, müessesenin küçük hisseli ortakları, şairlere iki paralık değer vermeyenler, gözlerinde tek bir şiir yaşatmayan kalem efendisi kentliler oturmuşlar, düşünmüşler, taşınmışlar, açık baskılar, gizli engellemeler yanında, böylesi bir Chester taslağını sunmuşlardır. Tarihten, kendi tarihimizden biliriz ki, kardeşlerini az önce boğmuş bir padişahın bile elinde uzak ve kokusuz bir gülle yaptırdığı minyatürleri, çağdaş padişahların ise basına dağıtılmak üzre çocuklarla çektirdikleri birçok fotoğraf vardır. Şimdi çocuklar ve güller dahi yüz vermedikleri için olsa gerektir, ‘müesses ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor’. Bunun böyle olduğu aydındır.(1970)”


ÖNEMLİ KAYNAKLAR:

1- Ece Ayhan İlgileri İndeksi 2007-2014: https://bit.ly/eceindeks

2- 2012 Sularında; Ece Ayhan Çağlar Adası(Zafer Yalçınpınar)

3- Ece Ayhan Web Sitesi:
https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html


Tem
12
2014
0

Charlie Haden yaşamını yitirdi…

charlie-haden

Sosyalist kimliğiyle bilinen ve cazın en iyi basçıları arasında sayılan 77 yaşındaki Charlie Haden, Los Angeles’da yaşamını yitirdi: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/charlie-haden-yasamini-yitirdi-haberi-94723

Tem
11
2014
0

Sait Faik Araştırma Atölyesi (3. Bölüm) // ‘Papaz Efendi’ üzerine… // 19 Temmuz 2014 Cumartesi // Sait Faik Müzesi // Burgaz Adası

afisvol3

Sait Faik’in edebiyatına ve yaşamına dair yeni bulgular ile bakış açıları elde etmek amacıyla, Sait Faik Müzesi çevresince gönüllülük esasında yürütülen “Sait Faik Araştırma Atölyesi” çalışmalarının üçüncü bölümü 19 Temmuz 2014 Cumartesi günü, Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nde devam ediyor…

19 Temmuz‘da, 13.00-17.00 saatleri arasında, Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nin bahçesinde yürütülecek atölye çalışmalarında, Sait Faik’in “Papaz Efendi” adlı hikâyesinin merkez olacağı bir forum gerçekleştirilecek ve forumun sonucunda elde edilen bulgular ile kavramsal ilişkiler, Sait Faik Odaklı Bilişsel Harita ve diğer türev haritalara eklenecektir.

“Sait Faik Araştırma Atölyesi”nin 25 Mayıs 2014′te gerçekleşen ilk bölümünde, Türkiye’de edebiyat alanında icra edilen ilk “Bilişsel Haritalama” deneyimi olan “Sait Faik Odaklı Bilişsel Haritalama” proje süreci, ortaya çıkan yeni bulgular, pilot bilişsel harita ve Mahmut Makal ile gerçekleştirilen “sözlü tarih” çalışması, Zafer Yalçınpınar, Canan Cürgen, Şükret Gökay ve Tekin Deniz tarafından atölye katılımcılarıyla paylaşıldı. Atölye’nin 22 Haziran 2014’te sürdürülen ikinci bölümünde ise Sait Faik’in “Lüzumsuz Adam” adlı hikâyesinin merkez alındığı bir forum gerçekleştirildi ve forumun sonucunda elde edilen bulgular yardımıyla “Lüzumsuz Adam Hikâyesi Ekseninde Bilişsel Harita” oluşturuldu. Ortaya çıkan 40’a yakın kavram ve bu kavramlar arasındaki nedensellik ilişkileri Sait Faik Odaklı Bilişsel Harita’ya da eklendi.

Sait Faik Araştırma Atölyesi’nin bilişsel haritalama ve odak çalışmaları yaz ayları boyunca, Sait Faik hikâyelerinin merkez alınacağı forumlarla Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nde devam edecek…


Sait Faik Müzesi şurada; https://4sq.com/nHDn4R

Facebook Etkinlik Bağlantısı: https://www.facebook.com/events/684832188263025


Hamiş: E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
09
2014
0

ISSUU’nun Türkiye’den Erişime Kapatılması Hakkında…

EVV3L’in sıkı takipçileri, hakiki dostlar,

Bugün itibariyle, “issuu.com” adresli dijital yayıncılık platformuna Türkiye’den erişim -henüz bilmediğimiz bir sebeple, bilinmeyen bir tarihe kadar- TİB tarafından mahkeme kararıyla engellendiğini öğrendik.

Bu olumsuz kararı “özgür düşünce”nin, “ifade özgürlüğü”nün ve bu iki kavramın ışığında yürüyen “özgür neşriyatlar”ın paylaşımı, dolaşımı, yaygınlaşması açısından son derece “vahim” buluyor, eleştiriyoruz.

Biliyorsunuz, evvel.org‘un kapsamında yayımlanan bazı metinler, fanzinler, efemeralar da issuu’da “derli-toplu” olarak arşivlenmiş/yedeklenmişti. (Bkz: issuuindeksi)

Şimdi, zerre kadar endişelenmeyin; issuu.com’un erişime kapatılması, bu neşriyatlara ulaşılamadığı anlamına gelmiyor. Hâlen “evvel.org” adresimiz yayındadır ve aradığınız her şey orada çeşitli biçemlerde (pdf, jpeg vb.) paylaşımdadır. Aradığınız her şeye https://bit.ly/evvelindeksi adresindeki indeksten veya “https://evvel.org” sitesindeki kısayollardan (linklerden) veya evvel.org’da bulunan “arama çubuğu”ndan ulaşabilirsiniz. (Çok başarılı bir yol da https://evvel.org/ilgi/pdf veya https://evvel.org/ilgi/e-kitap  sayfalarını alt-sayfalarıyla birlikte süzmektir.) Tabiî, tüm bu yollara en baba alternatif olarak VPN teknolojisini kullanabilir ve issuu.com’a rahatlıkla erişebilirsiniz.

Sahicilikle
Zy

Tem
08
2014
0

Bilişsel Uyum Mekanizmaları-1 (Nikos A. SALINGAROS)

(…)Solomon Asch (Asch, 2003; 2004), bir kişinin, akranlarının baskısı nedeniyle, kendi algılarına güvenmemeye ve bunun yerine yanlış bir inanışı benimsemeye hazır olduğunu bir dizi klasik deneyle göstermiştir. Deneylerden birinde denekler taraflı bir grup görüşüyle tutarlı bir biçimde yanıltılırlar. ve bir çizginin diğerine göre uzunluğunu daima yanlış bildirirler. İnsanlar, her ne olursa olsun, çoğunluğun görüşünü benimserler. Grup inanışına uyum, kişinin kendi duyum organlarından güçlüdür. Tabii, bu deneylerde grubun diğer üyeleri özellikle seçilmiş ve denekleri kasten yanıltmaları istenmiştir, ama deneklerin uzunluklarını karşılaştırmaları istenen çizgiler arasındaki fark herkesin rahatlıkla görebileceği kadar açıktır. Stanley Milgram bu uyum sağlama etkisini doğrulayan farklı deneyler gerçekleştirmiş (Milgram, 1961) ve ardından, daha da geliştirilmiş bir kurgu ile bu ilk bulguların kapsamı genişletilmiştir (Berns vd., 2005).

Sözde anketçilerin birtakım düzmece sorulara gayet açık ve net yanıtlar almaları, otorite algısı ve uyum baskısının yanılgıları nasıl geçerli kıldığını göstermiştir. Öğrenciler hayali yerlerle, olmayan yasa maddeleriyle, varolmayan siyasetçilerle ilgili soruları seve seve cevaplandırmışlar; hatta, o hayali yerlerin yolunu tarif ettikleri bile olmuştur (Prasad vd., 2009). Soruları cevaplandıran kişiler, varsayılan bir otoritenin soru sorma eylemini (bu sözde anketçiler yasal bir iş yaptıklarından kuşku duyulmamasını sağlayacak her şeyi hazırlamışlardır) yanlış algılamışlar ve o otoriteyi sorgulandıkları konuların gerçekten varolduğuna kanıt olarak değerlendirmişler. Bunlar, daha da ileri giderek, konulardan habersiz kalmış duruma düşmemek ve dolayısıyla herkesin paylaştığı bilgilere sahip olmadıklarından “grup” dışı görünmemek için, hayal ürünü açıklamalar uydurmuşlar. Bir başka araştırmada, yetişkin kişilerin öğrencilik yıllarında deri üzerinde yaptıkları bir tıbbi deneyle ilgili bazı ayrıntıları hatırlamaları istenmiş (Mazzoni & Memon, 2003). Böyle bir deney asla gerçekleşmemiş olduğu halde, denekler bu hayali deneyle ilgili ayrıntılı ve inandırıcı anılar uydurmuşlar.

(…)

II. Dünya Savaşı sonrası Stanley Milgram, hazırladığı deneylerle, savaş sırasında yaşanan vahşeti izah etmek için psikolojik bir temel keşfetmeye çalışmıştır. Araştırmacılar bu deneylerde sıradan, aklı ve zekâsı yerinde insanları, kendilerine emredildiği zaman çok kötü şeyler yapıp yapamayacaklarını görmek için, tereddütlü durumlara sokarlar. Sonuçlar korkutucudur: Evet, tamamen normal insanlar canavarlara dönüştürülebilir. Bu çok zor bir şey değildir. Deneklerin verilen emirlere uyarak çok feci şeyler yapmaları için, onları yetkili kılan sözde bir güç sistemi yeterlidir.

Milgram’ın deneylerinde bazı kişilere öldürücü düzeyde elektrik şokları vermeleri deneklere emredilir, onlar da bu emre uyarlar (Milgram, 2004). Şok verme eylemini gerçekleştiren denekler aslında elektrik akımının kesik olduğunu bilmezler ve kendisine şok verildiği zannedilen kişi de şokun etkisiyle çığlık atma rolü yapan bir oyuncudur. Aslına bakılırsa bu deneyden, yüzeysel bir değerlendirmenin ötesinde çok daha korkunç sonuçlar çıkar. Denekler bunların üniversite ortamında gerçekleştirilen laboratuvar deneyleri olduğunu biliyorlardı ama yine de insan ahlakının temel unsurlarına aykırı emirlere itaat etmişlerdi. Gerçek hayatta ise emirleri veren güç sistemi çoğu zaman deneklerin yaşam hakkını da elinde tutar ki bu, emirlere karşı herhangi bir itirazda bulunma olasılığını çok çok azaltır. Milgram’ın bu klasik deneyleri onlarca yıl sonra da yinelenmiş ve ne acıklıdır ki, benzer sonuçlar elde edilmiştir (Burger, 2009).

(…)

Uyum sağlama mekanizması, insanları yanlış bilgileri ve irrasyonel inançları kabullenmeye yönlendirir; ve bu aynı mekanizma, normal bir insanın, akranlarının baskısıyla ya da varsayılan bir otoritenin doğrudan emirleri doğrultusunda diğer insanlara çok feci şeyler yapmasına neden olabilir. Bütün bu birbirleriyle ilintili ama ayrı ayrı eylemlerde, bizim o çok umut bağladığımız özdenetim yeteneğimiz erir kaybolur. İnsanlar bir grup inancını benimsemeden önce oturup düşünmezler; kanıtları önlerine koyup, o inancın arkasındaki mantığın tutarlı olup olmadığını sorgulamazlar, tıpkı bir reklamda izlediklerini kabullendikleri gibi benimserler. Yetkililer ya da toplum, utanç verici bir eylem gerçekleştirmelerini talep ederse onlardan, genel ahlak kuralları ve şefkat duygusunun kazandırdığı bilincin yansıması olan öz ahlaki değerleri bir çırpıda silinir. (…)

Nikos A. SALINGAROS
“Bilişsel Uyumsuzluk ve Uyumsuz Mimari: Doğruları Yadsımak İçin 7 Taktik”
Çev: Yavuz Oymak, DOXA, Ocak 2014, Sayı: 11, ss. 101-104


Ayrıca bkz: https://evvel.org/dogrulari-yadsimak-icin-7-taktik-nikos-a-salingaros

Tem
03
2014
0

şiir okumayın diye bir ters kıyıdır: Zafer Yalçınpınar Kitapları (pdf)

iki             meydansiz


“İKİ” (2011-2013 şiirlerinden ara-imgelem)
Tam metin, pdf: https://bit.ly/2iki2


“MEYDANSIZ” (Şiir, 2009)
Tam metin, pdf: https://bit.ly/meydansiz2009


 kizgin         livar


“KIZGIN” (2009-2011 şiirlerinden ara-imgelem)
Tam metin, pdf: https://zaferyalcinpinar.com/kizgin.pdf


“LİVAR” (Şiir, 2007)
Tam metin, pdf: https://bit.ly/livar2007


kyuzu             dadaliada


“KELİMENİN YÜZÜ” (İç-sözlük, 2007)
Tam metin, pdf: https://bit.ly/kelimeninyuzu2007


“DADALIada” (Fotoğraf, 2000-2012)
pdf: https://bit.ly/dadaliada


*

Ayrıca bakınız;

Tüm kitapları; https://zaferyalcinpinar.com/d2.html
Tüm şiirleri; https://zaferyalcinpinar.com/siir.html


Tem
02
2014
0

Sıkı Eleştiri: Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir? (Taylan KARA)

Taylan Kara tarafından kaleme alınmış “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı sıkı bir “yazı-lobut”u yeni fark ettik. (Bu önemli eleştiri yazısının tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz:  https://www.gunzileli.com/2014/06/30/taylan-karaturkiyede-edebiyat-odulleri-nasil-verilir )

Taylan Kara, birçok sahici eleştiriyi/kınamayı yöneltmiş “günümüz edebiyat ortamına/ortalığına”… Yani, Türkiye’deki edebiyatın özünü değiştirmek için -yıllardır EVV3L ve çevresini de kültürel açıdan muzdarip eden- kötücül ortalamayı/vasatlığı  çok iyi analiz-işaret etmiş, eleştirmiş…

Taylan’ın yazısına gelen “online” yorumlara baktım; Yeni Sinsiyet‘in üleştirmenlerinin menfi gaddarlığı, yılanvari tipolojisi, kullandıkları retorik hiç değişmemiş. Yıllardır hep aynı çete, hep aynı fikir kelliği, hep aynı edebî körlük ve yaygınlaşan bir “haksızlık”…

Nihayetinde, Yeni Sinsiyet tipolojisine ve işbu tipolojinin yemlediği “gözübağlılar”a karşı verdiğimiz mücadelenin kalın arşivi (yani, haysiyetli duruşumuz) sabittir: EVV3L ve taifesi “piyasanın tüm edebiyat kâhyalarına karşıdır” (bkz: https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir)

2013 itibariyle, üleştirmenler ile jüriciliğin icra ettiği “mezalim istatistiği”ni çok iyi biliyoruz. (bkz: https://evvel.org/yuzde-otuz-bir-damperli-odul-furyasi-oligarsi-juricilik-ve-2013-istatistigi)

EVV3L taifesi olarak Taylan Kara’yı destekliyor ve edebiyat ortamına/ortalığına yönelttiği eleştirilere -sonsuz- katılıyoruz. Yıllardır her alanda -yüksek sesle- şunu söyledik; “Ödüller insansızdır!”

Hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışımıza sahip çıkacağız: Hırsızlığa, hilebazlığa, yalancılığa ve işbu kötülüklerle beslenen haksızlığa boyun eğmeyeceğiz.

Yeni Sinsiyet‘i ve her türlü haksızlık yordamını ifşa etmeyi sürdüreceğiz.

Sahicilikle…

 

Haz
29
2014
0

Kafapresi: KABURGA #5

kaburga5

Kadıköy sularından yükselen “yeni efsane” Kaburga‘nın 5. sayısı yayımlandı…

Bkz: https://www.facebook.com/KaburgaZine

*

5. sayının içeriği/taifesi:  Kanat Güner, Grete Stern, Ulus Baker, Cenk Taner, Cleon Peterson, Carolee Schneeman, Patti Smith-Oliver Ray, Jürgen Klauke, Barış Akbalı, Metin Akdeniz, Antonie Bernhart, Nihan Şişli, Evrim Evren Önal, Müslüm Çizmeci, Eren Okur, Mary Fleneer, Mehmet Şenol Şişli, Deniz Cansever, Baran Öztürk, TenTen, Pierre Molinier, Zafer Yalçınpınar, Mustafa Yakışan, Johnny Cash, Gizem Aktan, Mehmet Çınar Devrim, Vedat Fatih Yaman, Uluer Oksal Tiryaki, Murat Mrt Seçkin…

Haz
28
2014
0

Kitap: Bekleyiş Unutuş (Maurice Blanchot)

“Daha uzun bir yol var.”
“Fakat bizi uzağa götürmek için değil.”
“Bizi en yakına taşıyacak bir yol.”
“Yakın olan her şeyin her uzaklıktan daha uzak olduğu vakit.”

Maurice Blanchot


 

bekleyisunutus

“Bekleyiş Unutuş”
Maurice Blanchot

Çev: Ender Keskin
Monokl Yayınları, 2014

Bkz: https://www.pandora.com.tr/urun/bekleyis-unutus/352460


Maurice Blanchot’un yoğun tarzı ve “Bekleyiş Unutuş” adlı kitabı üzerine Emek Erez tarafından kaleme alınan güzel bir yazıya https://www.edebiyathaber.net/sessiz-yazilarin-ustadi-maurice-blanchotdan-bekleyis-unutus-emek-erez/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Haz
27
2014
0

“İstanbul Kent Savunması” başladı…

1517640_1385331575088631_306623295470812127_n

https://www.facebook.com/IstanbulKentSavunmasi


 

İstanbul şehrini yağmaya karşı savunan direniş odakları arasındaki iletişimi, güç birliğini ve dayanışmayı büyütecek bir koordinasyon düzlemi yaratmak amacıyla oluşturulan İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşu ilan edildi.

Kuzey Ormanları Savunması , Kent Hareketleri, Park Forumları ile çok sayıda mahalle derneği, çevre örgütü ve Haziran İsyanı sonrasında İstanbul’un dört bir yanında ortaya çıkan kent dayanışmaları bugün (27 Haziran) Makina Mühendisleri Odası’nda İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşunu ilan etmek için bir araya geldi.

Bkz: https://www.sendika.org/2014/06/istanbulu-sonuna-kadar-savunmak-icin-bir-araya-gelenler-kent-savunmasini-kurdu/

Haz
26
2014
0

Çirkin’i kaybettik…

Clipboard02

Sergio Leone’nin yönettiği ve “Spagetti Western” türünün en önemli filmlerinden olan 1966 yapımı “İyi, Kötü, Çirkin” adlı filmde “Çirkin” karakterini canlandıran Eli Wallach, 25 Haziran 2014 tarihinde -98 yaşında- vefat etti.

Clipboard01

Haz
22
2014
0

Yeni Sinsiyet’in Haksızlık Yordamı (1 Haziran 2014)

 

Yaşadığımız bunca olaydan sonra yeni sinsiyet tipolojisinin emin adımlarla, tıkır tıkır ilerlediğini, tüm yeni sinsiyet enstrümanlarının [i] eşgüdümle çalıştığını söyleyebilir miyiz?

“Melanet” ortamına değin genişletilmesi bir “performans” olarak görülen, yandaş-paydaş etkileşimleri doğrultusunda, “muazzam kötücül” bir “biz” söylemiyle [ii] kalkınan cehalet ortamının muhterisleri, her alanda belirgin bir nicel üstünlüğü -hileli de olsa mizanı- ileri sürmenin kendilerine muktedir ya da müstahkem [iii] bir varoluş hediye edeceğini sanıyorlarsa, yanılıyorlar. Bu sanrının konforlu gözbağında ısrar eden herkesin telafisiz (ölümcül) “mezalim” merhalesinde “haksızlık zevatları” olarak türevleştiğini, hizmetkârlaştığını anlamadılar mı? Zulmün her yerde hâkim olduğunu, her şeye, herkese bulaştığını…

Bugünlerde, Yeni Sinsiyet tipolojisinin hile ve yalanla çeşitlendirerek yeni bir nitelik olarak sunmaya uğraştığı her farikada(logoda) görülen sahtelik, tözsüzlük, liyakatsizlik, retorik arsızlığı, “boğucu karanlık ve kin” gibi kötücül doğrultuda çoğalan etkileşimlerin hiçbir uzamda -özellikle de tarih ile şiirde- yücelmeyeceğini, ölümden başka bir şey getirmeyeceğini fark eden “haysiyet, kalb ve vicdan sahibi” (sahici) insanlar, yeni sinsiyetin gaddarlığını icra ettiği “mezalim ortamı”na karşı direnmektedirler. Ve hâlâ; yeni sinsiyet tipolojisinin -körül- muhterisleri, mezalim ortamına karşı direnen sahici insanları ezilecek, üzerine basılacak birer minik ucube/yaratık gibi görmektedir, mimlemektedir; icabında öldürmektedir de.

Ama artık, biliniyor; yeni sinsiyetin ikbal ezberi bozulmuştur.[iv] Yeni sinsiyetin cehalet ortamını yönetmek için kullandığı enstrümanların eskisi kadar hızlı ve pragmatik başarılar elde edemediği açıktır. Yeni kapitalizmin ödüllendirme sistemi, işbirliği yöntemleri ve kültürel sermayenin küresel etkileşim biçimi (vizyon arayışı) çürümektedir. Kullanılan enstrümanların sonuçları, hedeflenen çıkarlarla -istendiği ânda, eskisi kadar- kavuşmamakta, beklenen ve kurgulanan tüm sahte bağlamlarda beklenmedik/istenmedik çürükler oluşmaktadır. Şimdi mecburen, yeni sinsiyet tipolojisine, her pragmayı “muazzam kötücül” bir noktada lehimleyen, kolaylaştırıcı, yaygınlaştırıcı, kavuşturucu, ütüleyici, her şeyden her şeye hızlıca bulaşabilecek, dokunduğu her şeyin “töz”ünü “anlamsız” bırakacak şeytansı bir el yordamı gerekmektedir: “Haksızlık”.

El, kılık ve tabela değiştiren; haksızlık… Kendi ağzıyla değil, başkalarının ağzıyla konuşan; haysiyetsizlik… Her alanda, her yerde, tek çarenin nifak olması…

Yeni sinsiyet, “haksızlık yordamı”nı kültürel sermaye alanındaki birikimsel gerilimden başlayarak ticarileştirdiğinde -taşınabilir ya da taşınamaz eşyaya dönüştürdüğünde- kendini koruyan mezalim ortamını “sürdürülebilir” kılabileceğini düşünmektedir. Günahlarına yeni günahlar katarak, yani günahlarını haksızlık yordamıyla büyüterek; şirketleştirerek, plazalaştırarak, gökdelenleştirerek, kurumsallaştırarak ve endüstrileştirerek mezalim ortamının görünmez hale bürüneceğini sanmaktadır. “Devasa” -melanet gibi- bir yanılgıdır bu! Zahir anlaşılmıştır! Yeni sinsiyet, yüzyıllar sonrasından ve milyonlarca kilometre öteden dahi açıkça görülebilecek bir “baskı” yangınından geriye kalan susku molozlarını, yani, zihinsel ve yaşamsal olmayan “zahiri” bir şeyi “hakikat” diye göstererek sayısal mizanlar oluşturmaktadır: Yaşamdan yeşeren tüm hakikati ütüleyerek karartmak için yaşamı susturmakta (yani, nifakta -hırslardan hırslara coşmakta, bürünmekte-) ısrarcıdır.

Fakat biliyoruz ki yeni sinsiyet tipolojisinin haksızlık yordamını uygulamaya koyması ve mezalim ortamını genişletmeye çalışması “kendi sonunun başlangıcı” olmuştur. Mezalim ortamına işlerliğini kazandıran şeyin “eşyanın suskusu” olduğunu fark eden kalb ve vicdan sahibi (sahici) insanlar, haklılığın inadıyla, haysiyetle, yeni sinsiyetin yaygınlaştırmaya çalıştığı haksızlığın her türlü hamlesine üstün gelecektir. Gözlerimizin vicdanı bize bunu açık açık, pırıl pırıl göstermektedir.

Yüzyıllar öncesinden…

 

Zafer Yalçınpınar
1 Haziran 2014


[i]  Bkz: “Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları”, 2010
https://zaferyalcinpinar.com/i21.html

[ii] Bkz:“Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin ‘Biz’ Söylemi ve Retorik Arsızlığı”, 2010
https://zaferyalcinpinar.com/i22.html

[iii]Bkz: “Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı”, 2011
https://zaferyalcinpinar.com/i23.html

[iv]Bkz: “Yeni Sinsiyet’in İkbal Ezberi”, 2012
https://zaferyalcinpinar.com/i29.html


Hamiş:

-Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne karşı kaleme alınan yazıların ve sergilenen tavırların tüm envanterine https://yenisinsiyet.evvel.org adresinden ulaşabilirsiniz.

-Yazıya https://bit.ly/haksizlik adresinden pdf biçeminde ulaşabilirsiniz.

-Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/davali

 

Haz
20
2014
0

Sait Faik Araştırma Atölyesi (2. Bölüm) // ‘Lüzumsuz Adam’ üzerine… // 22 Haziran 2014 // Sait Faik Müzesi, Burgaz Adası

Sait Faik’in edebiyatına ve yaşamına dair yeni bulgular ile bakış açıları elde etmek amacıyla, Sait Faik Müzesi çevresince gönüllülük esasında yürütülen “Sait Faik Araştırma Atölyesi” çalışmalarının ikinci bölümü 22 Haziran 2014 Pazar günü, Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nde başlıyor…

“Sait Faik Araştırma Atölyesi”nin 25 Mayıs 2014’te gerçekleşen ilk bölümünde, Türkiye’de edebiyat alanında icra edilen ilk “Bilişsel Haritalama” deneyimi olan “Sait Faik Odaklı Bilişsel Haritalama” proje süreci, ortaya çıkan yeni bulgular, pilot bilişsel harita ve Mahmut Makal ile gerçekleştirilen “sözlü tarih” çalışması, Zafer Yalçınpınar, Canan Cürgen, Şükret Gökay ve Tekin Deniz tarafından atölye katılımcılarıyla paylaşılmıştı.

22 Haziran‘da, 13.00-17.00 saatleri arasında, Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nin bahçesinde yürütülecek atölye çalışmalarında, Sait Faik’in “Lüzumsuz Adam” adlı hikâyesinin merkez olacağı bir forum gerçekleştirilecek ve forumun sonucunda elde edilen bulgular ile kavramsal ilişkiler, Sait Faik Odaklı Bilişsel Harita’ya eklenecektir.

Sait Faik Araştırma Atölyesi’nin bilişsel haritalama ve odak çalışmaları yaz ayları boyunca, Sait Faik hikâyelerinin merkez alınacağı forumlarla Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nde devam edecek…

Sait Faik Müzesi şurada; https://4sq.com/nHDn4R


afis


Hamiş:  E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
20
2014
0

Tek Rimbaud, iki çeviri…

Rimbaud’nun “sensations” isimli şiirinin iki farklı çevirisi,
sağolsun bize durumu işaret eden; YABANCI taifesi…

Bkz: https://yaban-ci.blogspot.com.tr/2014/06/
rimbaudun-sensations-isimli-siirinin.html


Haz
18
2014
0

YAVUZ ÇETİN Gitar Festivali (5 Temmuz 2014, Küçükçiftlik Park)

yavuzfest


 

Hamiş: E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Yavuz Çetin” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
17
2014
0

“İmgelemin Özgürleşmesi” sunum ve sohbetlerine devam… (18 Haziran 2014, Don Kişot Sosyal Merkezi)

donkisot

İmgelemin Özgürleşmesi / Zafer Yalçınpınar
18 Haziran Çarşamba, Saat: 20.00
Don Kişot Sosyal Merkezi, YELDEĞİRMENİ

Don Kişot Sosyal Merkezi şurada; https://4sq.com/166pvUp


“Mümkün-Hayata Geçen Ütopyalar” başlığıyla devam eden “Kargaşa 14” yan etkinlikleri kapsamında, 13 Haziran tarihinde ilkini gerçekleştirdiğimiz “İmgelemin Özgürleşmesi” sunum ve sohbetlerine devam ediyoruz: “İmgelemin Özgürleşmesi” sunumunun ikincisi, 18 Haziran Çarşamba, saat 20.00’da Yeldeğirmeni, “Don Kişot Sosyal Merkezi” bünyesinde gerçekleştirilecek…

Sahici dostları bekleriz.


Hamiş: E V V 3 L  kapsamında gerçekleştirilen “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
15
2014
0

Şiar: “Karanlık, bizi, ölüme alıştıramayacak!”

Herkes aşağıdaki tümceyi kendine şiar edinmeli
ve ölümlere/mezalime karşı sessiz kalmamalı:

“Karanlık, bizi, ölüme alıştıramayacak!” (Z. Yalçınpınar)

*

Haz
13
2014
0

Onların garazını 1991’den beri biliyoruz…

Bazı “bitik” zevatların “İkinci Yeni”yi kötülemek için ezbere yazdıkları yazıların arkasındaki garazı biliyoruz: Bu “bitik” adamlar son birkaç yıldır edebiyattan ve şiirden -istedikleri ölçüde- nemalanamamaktadır; bu adamların esamesi okunmamaktadır artık… Ece Ayhan’ın çağrılmadığı, dâhil edilmediği “POESIUM” (1991) rezaletinden beridir, onları tanıyoruz ve kaile almıyoruz. İkinci Yeni imgeleminin devasa alan derinliği karşısında -her geçen gün, biraz daha- küçülen ve “miniminnacık” kalan o kifayetsiz muhterislere “ince ince” gülüp, geçiyoruz. Onları çoktan geçtik, anlayacağınız…

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com