Eyl
10
2014
0

“…mi?” Retoriği

20 Ağustos’tan bugüne kadar medyada, TBMM’nde ve edebiyat platformlarında #kimbuyazarlar diye sorularak eleştirilen, “Devletin Edebiyat Teşvikleri” meselesinin baş aktörlerinden, yani sistemin kurulumundaki “hazırun”lardan (devletten para alacak yazarları ve sistemin işleyişindeki püf noktaları belirleyen seçici kurul üyelerinden) biri olan Metin Celal, bugün Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinden bir açıklama yapmış ve şöyle demiş: ‘Devlet Edebiyatı Teşvik Etmesin!’ mi?

Bu yazıya ve başlığa hiç şaşırmadık. Devletin dümen suyunda giden, devletin kamusal alanda bıraktığı bir boşluğu, -menfi amaçlarla- kendi iktidar alanına çevirmeye çalışan, son derece pragmatik ve oportünist bir dildir bu… (Zaten, Türkiye’deki çoğu STK yöneticisinde benzeri bir zihniyet/dil vardır.) Metin Celal, işbu savunu yazısında pragmatik-oportünist bir mantık düzlemi kurmaya çalışmış ve özet olarak şöyle demiş: “Bize güvenin, herkes kazanacak. Bu işte karşılıklı olarak “Kazan-Kazan” prensibi işleteceğiz, hepimiz bu işten kârlı çıkacağız. Hatta, bu işte ısrar edin ve devletten daha fazla para isteyin corciler!” 

Metin Celal’in ‘Devlet Edebiyatı Teşvik Etmesin!’ mi? başlıklı yazısındaki “…mi?” retoriğini 12  Eylül’den, Kenan Evren’in şu ünlü cevabından hatırlıyoruz:

“Asmayalım da besleyelim mi?”

Celal’in kullandığı “dişe-diş” pragmatik retoriğin ne anlamı, ne de faydası vardır. Bu tür retorikler geleceksizdir, bitmiştir. Sürümden kalkması da ân meselesidir. Bu retoriklerden sadece “haksızlık-gaddarlık” çıkar, dişe-diş bir “öfke/hırs/asabiyet” çıkar… Başka da bir şey çıkmaz.

Metin Celal adına üzüldük.

Artık, kendisi de üzülmeli içinde bulunduğu bu kötü duruma, retoriğe…


Hamiş: Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

Eyl
08
2014
0

Edebiyat Ödülleri Düzeneğinin Mezalimi

Taylan Kara ve Cengiz Gündoğdu, B. Sadık Albayrak’ın hazırladığı (7 Eylül 2014 tarihinde yayınlanan) “Edebiyat Cephesi” adlı tv programında, Yeni Sinsiyet oligarşisinin edebiyat ödülleri üzerinden uyguladığı “haksızlık yordamı”nı ve işbu yordamın oluşturduğu “mezalim ortamı”nı tüm ayrıntılarıyla anlatıyor…

Programın yaklaşık 1 saat uzunluğundaki video kaydının tamamı şu adreste yer alıyor: https://www.youtube.com/watch?v=9b8Pr6fTeXw

Cengiz Gündoğdu ile Taylan Kara’nın ayrıntılarını sunduğu haksızlık yordamını ve mezalim ortamını görmedik, duymadık, bilmiyorduk demeyin!

İyi seyirler…


Hamiş: Taylan Kara tarafından kaleme alınan ve edebiyat oligarşisinin -bile bile- uyguladığı haksızlıkları sayısal verilerle ifşa eden  “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı önemli eleştirel analize https://www.gunzileli.com/2014/06/30/taylan-karaturkiyede-edebiyat-odulleri-nasil-verilir/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
07
2014
0

#kimbuyazarlar Diyerek Edebiyatta Gizli Teşviğe Karşı TBMM’nde Soru Önergesi Veren Milletvekili Sayısı Dört Oldu.

HDP’li Sebahat Tuncel’in ardından HDP istanbul Milletvekili Levent Tüzel de “edebiyatta gizli destek”le ilgili soru önergesi verdi. Böylelikle “edebiyatta gizli destek” meselesinde TBMM’ne soru önergesi veren Milletvekili sayısı 4 oldu. Daha önce CHP’den Mahmut Tanal ve Melda Onur, “edebiyatta gizli destek”le ilgili soru önergeleri vermişlerdi.

Önemli bir hesap: Türkiye’de yaşayan yaklaşık 78 Milyon insanı, TBMM’nde 550 Milletvekili temsil ediyor. Bir Milletvekili’nin ortalama olarak temsil ettiği insan sayısı 141 Bin… Soru önergesi veren dört Milletvekili’nin temsil gücü toplamda 564 Bin insan… 564 Bin insana karşı bir haksızlık yordamı olarak “gizlilik” yürüten 10-15 kişilik bir edebiyat oligarşisinin(mutat/malum zevatların) bulaştığı sayısal kötülüğü, mezalimi anlayın, görün artık!


Hamiş: Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler: ,
Eyl
03
2014
0

“Dut Yemiş Bülbüller”in Suskunluğuna ve “Fasulyenin Faydaları”na Değgin Önemli Bir Açıklamadır.

20 Ağustos’tan beri takip ettiğimiz özel bir mesele var. Meselenin genel hatları şöyle: Devlet odakları -Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle- bazı edebiyatçılara parasal/maddi destek vermek için karar almış. Bu iş için ilk seferinde -temiz, net- 463.000 TL ayrılmış. Eh tabiî, böyle bir fon yönetimi hadisesinin -özellikle şu siyasal atmosferde- tartışmalara mahal vermemesi için bir “sistem” çerçevesinde yürütülmesi, en azından dağıtımın esaslarının sistemselmiş gibi gösterilmesi gerekiyormuş. Kurulacak “tuhaf” sistemin projelendirilmesi için Bakanlık’tan bir “özel ekip” görevlendirilmiş. Ardından, kötülükleri ve haksızlıkları herkesçe bilinen edebiyat piyasasının malum/mutat zevatları, danışman ve seçici olarak “sistemin kurulumu” aşamasına “hazırun” olarak eklenmiş. Başvurular toplanmış, “hazırun” zevatlar çalışmış ve 40 adet “şampiyon yazar” ile bu şampiyonların devletten alacakları para tutarları belirlenmiş.

“Marifet” beklentisiyle yola çıkılan bu teşvik meselesinin  “yeteneksizler oligarşisi”(L’Oligarchie des Incapables) tarafından “bir kötülük enstrümanı”na evrilmesinin aşamalarını medyadaki haberlerden üç aşağı beş yukarı biliyorsunuz:

463.000 TL maddi desteği devletten alanların isimleri ile dağıtılan paranın isimlere/eserlere oranı (kimin, ne kadar aldığı) gizleniyor. Ayrıca, parayı alacak yazarları seçen kuruldaki isimler de gizleniyor. Bu durumu eleştirmek amacıyla medyada bir ton haber yapıldı, köşe yazıları yazıldı, hatta bu “gizlilik” sorunsalı TBMM’nde dört Milletvekili (Sebahat Tuncel, Levent Tüzün, Melda Onur, Mahmut Tanal) tarafından “soru önergesi”ne dönüştürüldü.

1 Eylül 2014’te Bakanlık, Pekin Kitap Fuarı kapsamında bu meseleyle ilgili bir basın açıklaması yaptı. Açıklamaya göre; parasal destek olayındaki gizliliğin nedeni “duygusal”mış. Devletten “para almaya hak kazananlar ile para almaya hak kazanamayanlar rencide olmasın, aralarında kavga çıkmasın” diye tüm isimler ve dağıtılan paranın oransal yayılımı (kimin, ne kadar aldığı) gizleniyormuş. Seçici kurul ise “Rahat çalışalım!” diye isimlerinin gizlenmesini talep etmiş. Bu arada, daha ilk dağıtımın tartışmaları ve olayları bitmeden, 1 Eylül 2014 itibariyle ikinci yazar teşvikleri dağıtımının başvuruları başlamış filan…

Herkes şunu bilmeli; “Fasulyenin Faydaları” numaralarını çoktan geçtik biz… Söz konusu gizliliğin “hakiki” nedenini biliyoruz: Kurulmaya çalışılan sistem hakkaniyetsizdir. Çünkü sistemin kurulumunda yer alan seçici ve “hazırun” zevatların hepsi de hakkaniyetsizdir. (Bkz: “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?”) Aynı zamanda, seçicilerin çoğu liyakatsızdır. Sistemdeki ilk dağıtım başarısızdır, bin türlü eleştiriye/tartışmaya/hakkaniyetsizliğe neden olmuştur. Şimdi apar topar ikinci dağıtıma girişilmiştir. Eğer ikinci dağıtıma girişilmeseydi ve her şey gizli yürütülmeseydi, bu “edebiyatçı teşviği” sistemi çoktan çökerdi. Bunu azıcık matematiği olan (üçe kadar saymayı bilen) herkes görür, görüyor.

Şimdi, özellikle solda yer alan ‘ağır abi’lerin çoğu “dut yemiş bülbüller” gibi susuyorlar. Belli ki “Üç-beş de biz koparır mıyız acaba devletten?” diye düşünüp, hesaplayıp öyle susuyorlar. Hepsini görüyoruz, biliyoruz.

‘Dut Yemiş Bülbüller’e söyleyeceğim son şey şudur: “Edebiyatın özündeki haysiyete, hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışına birgün sizin de ihtiyacınız olur!”. O gün geldiğinde “Yeni Sinsiyet” olarak tanımladığımız oligarşi karşınıza çıkacak ve “Yazar-şair olmak için bize başvurman gerekiyor dasti! Öncelikle, eserlerinden şu ‘haysiyet’ kelimesini çıkar bakalım babalık!” diyecektir. Ama zaten, bugünkü suskun bekleyişinizden, sessiz yığınlara benzeyen şu zavallı duruşunuzdan anladığım kadarıyla, Yeni Sinsiyet’e başvurmaktan başka yolunuz/şansınız da kalmamıştır, şimdiden…


Hamiş: Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

 

Eyl
02
2014
0

Büyük gerçeküstücü ressam Tiraje Dikmen vefat etti…

“1930′lu yıllardı, Adalı bir kız denizde taş sektirdiğinde,
Aya Nikola Koyu’nda…”  Tiraje Dikmen Albümü’nden…
Fotoğraf: Muharrem Nuri Birgi

*


EVV3L kapsamında yayımlanan “Tiraje Dikmen” başlıklı ilgilere
https://evvel.org/?s=tiraje+dikmen adresinden ulaşabilirsiniz.


 

IMG_3283058657120

Tiraje Dikmen’in “Mayıs 1968″ tarihli deseni…


 

TİRAJE (DİKMEN) 

1925 yılında İstanbul-Büyükada’da doğdu. Işık Lisesi’ni bitirdi, Olgunluk sınavını (Baccalauréat) Galatasaray Lisesi’nde verdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Doktora seminerlerini Prof. Kessler, Prof. Ricci, Prof. Ömer Lütfü Barkan’la tamamladı. İstanbul’da Kadın İşçilerin Çalışma Koşulları konulu doktora tezini Prof. Kessler’in yönetiminde hazırladı. 1947-48 yıllarında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Léopold Lévy atölyesinde resim çalıştı. 1949’da Fransız Hükümeti’nin öğrenci bursuyla Paris’e gitti. Paris’te Fransa Dışişleri Bakanlığı Kültürel İlişkiler Yönetimi’nin önerisiyle burslu öğrenci olarak Louvre Müzesi’nde stajyer oldu. Ecole du Louvre’da Sanat Tarihi ve Müzeoloji bölümlerini bitirdi; J. Cassou, G. Bazin’in öğrencisi oldu. Louvre Müzesi’nde Cabinet des Dessins ve Laboratoire bölümlerinde çalıştı. G. H. Rivières’in yönettiği Musée des Arts et Traditions Populaires’de (Halk Sanatları ve Gelenekleri Müzesi) 1 yıl staj yaptı. Resim çalışmalarını aralıksız sürdürdü, hiçbir özel atölyede çalışmadı. İngiltere, Hollanda, Belçika, Almanya, İtalya ve İspanya’da müzeleri gördü. Paris’ten ayrılmadı. 1956’da ilk sergisini ―siyah-beyaz desen sergisi― Paris’te Saint Germain des Près’de ―Max Ernst, Miro, Arp sergileyen― Edouard Loeb Galerisi’nde açtı. Max Ernst, bu sergiden Tiraje’nin bir resmini satın aldı. 1960’da Tiraje’nin ikinci sergisi de ―yağlı boya sergisi― aynı Galeri’de açıldı.

Bu yıllarda Paris’te, Giacometti, Braque, Derain, Chagall, Yves Bonnefoy, Blaise Cendrars, Tristan Tzara, Georges Duthuit, Charles Estienne ve Jacques Lassaigne gibi çeşitli sanatçı ve yazarlarla tanıştı.

1964’te davet edildiği ve bugün Gerçeküstücülük tarihinin en önemli sergilerinden biri sayılan “Gerçeküstücülüğün Kökenleri, Tarihi ve İlişkileri” sergisinin kataloğunda kendisinden “genç imgesel resmin en güçlü figürlerinden biri” olarak söz edildi. Türk modern resim sanatının, ününü ülke sınırları ötesinde kazanmış temsilcilerindendir.

Daha sonraki yıllarda eserleri, Fransa ve Türkiye’nin çeşitli sanat merkezlerinde açılan kişisel ve karma sergilerde izlenen Tiraje Dikmen, Ali Artun’un deyişiyle “yapıtlarıyla Batı sanat ortamlarında gerçekten dikkati çekmiş ama bunu olabildiğince az söylemiş bir ressam, ortalarda pek görünmeyen, orada burada sık sık söyleşileri yayınlanmayan, sessiz ve derinlerde çalışan, durmadan çalışan, ’has’ bir sanatçı.

İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel Müzeleri, Ankara Hacettepe Sanat Müzesi yanı sıra Türkiye, ABD, Almanya ve Fransa’da aralarında Max Ernst (Paris), Patrick Waldberg (Paris), Prof. Dr. Philippe Shwartz (Princeton), Muharrem Nuri Birgi (İstanbul), Ömer Koç (İstanbul)’un bulunduğu özel koleksiyonlarda resimleri yer almaktadır.

1994 yılında UNESCO AIAP Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği-Türkiye, “Onur Belgesi”ne layık görülen Tiraje Dikmen, 1999 yılında da “Cumhuriyetle Gelenler, Cumhuriyetimizin 75. Yılı” ve GESAM Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin ödüllerini almıştır.

Paris’te Comité de Défense de la ‘Cité Verte’ peşi sıra Ada Dostları Derneği’nin kurucularından olup gerçek bir Ada sevdalısı olarak Adalar’ın Kentsel ve Doğal SİT Alanı bütünü olarak tesciliyle korunmasında emeği büyüktür.

Hamiş: Tiraje Dikmen hakkındaki çeşitli bilgileri bize ulaştıran  Adalar Postası‘na çok teşekkür ederiz.


Tiraje Dikmen’in bir serigrafi çalışması.
Yalçınpınar Ailesi Koleksiyonu’ndan…


Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
31
2014
0

“Sözgelimi, edebiyatçı arkadaşlarımın yüzde 99’u pis herifler. Yaşayarak gördüm! Ya sahtekâr, ya hırsız. ” (Ece AYHAN)

(…)
Ahmet Soysal: İkisi nasıl bir arada olur. İçerikteki o iki unsur? Karanlıkla iyimserlik nasıl bir arada olur şiirde, sıkı örülmüş bir şiirde?

Ece Ayhan: Ama, insanın yarısı kötülüktür, bence.

A.S.: Yarısından fazlası hatta, diyorsunuz…

E.A.: Türkiye’de fazla. Yüzde 99. 60 yaşına kadar birtakım şeyler gördüm. Sözgelimi, edebiyatçı arkadaşlarımın yüzde 99’u pis herifler. Yaşayarak gördüm! Ya sahtekâr, ya hırsız. (…)

Ece Ayhan
“Ayıptır Söylemesi: Rimbaud” başlıklı söyleşisinden…
Aynalı Denemeler, YKY, 4.Baskı, s.66


EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
30
2014
0

Tüm zamanların en iyi gitar riff’i: “Whole Lotta Love” (Led Zeppelin)

(…) “BBC Radyo dinleyenleri ve ünlü plak şirketlerinin katılımıyla gerçekleştirilen Tüm Zamanların En İyi Gitar Riff’leri anketinde birinciliği Britanya’lı rock grubu Led Zeppelin’in ‘Whole Lotta Love’ parçası kazandı. ABD ’li rock grubu Guns N’ Roses’ın ‘Sweet Child O’Mine’ parçasının ikinci sırada yer aldığı ankette, Deep Purple’ın ‘Smoke On The Water‘ı da üçüncü oldu.” (…)

Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/gelmis_gecmis_
en_iyi_gitar_riffi_led_zeppelinden-1209320

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
28
2014
0

Duvarlara; “Şiir Baskını!”

durma

#şiirsokakta


“(…)Şiir Sokakta, ifade olarak çok eskidir aslında. Geçmişi Fransa 68’e kadar uzanır. O dönemin sloganlarından biridir. Özgürlüğün sokakla ve sokakta gerçekleşeceğini işaret eden bir slogan. Bizler bu slogana, 40 küsur sene sonra tarihin tekerrürü gibi 2013 Gezi Direnişi’nde rastladık, Fransız Kültür’ün ahşap kapısına ve Fransızca olarak. Müthiş şiirsel ve sarsıcıydı bu. Daha sonra aynı slogana Taksim civarında bir duvarda rastlandı. Bu sefer şöyle yazılmıştı: Defteri kapat… Şiir Sokakta!. Ve altında Ece Ayhan’ın bir şirinden alıntı yapılmıştı. “Düzayak çivit badanalı bir kent…(…)”

27/9/2014 tarihli BirGün Gazetesi’nde yayımlanan söyleşinin tam metnine https://birgun.net/news/view/sokagi-siirler-basmis/4493 adresinden ulaşabilirsiniz.



Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
28
2014
0

Edebiyat Teşvikleri: “Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde” (Taylan Kara)

Taylan Kara’yı “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı  eleştirel analiz ile bu analizin çevresinde gelişen tartışmalardan tanıyoruz. Bugün, Taylan Kara tarafından kaleme alınan ve “gizli/saklı” bir şekilde dağıtılması nedeniyle TBMM’ne “soru önergesi” boyutunda yansıyan -parasal- edebiyat teşviklerine değgin önemli bir eleştirel yazı daha yayımlandı. Kara, bu sıkı yazısında yazarlık onurunun ve haysiyetinin ne/nasıl olduğunu (ve tabiî ki ne/nasıl olmadığını) işaret etmiş. “Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde” başlıklı yazının tam metnine aşağıdaki adresten ulaşabilir ve “köprüden önce son çıkış” noktasında bir insan olarak meselenin neresinde/nasıl durduğunuzu da -son bir kez- düşünebilirsiniz:

https://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1521

 


Hamişler:

1/ Taylan Kara’nın yazısı, bugünkü (26 Ağustos 2014 tarihli) Aydınlık Gazetesi’nde de yayımlandı. Ancak yazının en düzgün/bütünsel biçemi yukarıdaki adreste yer alıyor.

2/ Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

Ağu
27
2014
0

“Ticari yazar, bekleme yapma.” #kimbuyazarlar

“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yıl edebiyat alanında 40 yazara 463 bin TL destek vermesi, ancak seçici kurulu ve ödenek alacak kişileri gizlemesiyle başlayan tartışma büyüyor.” (22/9/2014, Cumhuriyet)

#kimbuyazarlar meselesine yansıyan komik twitler:


@rakkasii: “Ticari yazar, bekleme yapma.”

@trensess: “niye o listede yokum. o kadar yazarlık atölyesine gittim. tamam ödev yapmadım ama yatırım yaptım. hani kar anacım?”

@kaansezyum: “kültür bakanlığı seni dövmem için para verdi. o parayı badide eziyorum abi. biraz toplayayım dövecem seni. bakana söyleme.”

@baris_uygur: “Kültür Bakanlığı kısa öykü alım fiyatı ve destekleme primi açıklanmış mı?”

@Sebnemisiguzel: “Devlet bana verse verse bir daha yazmayayım diye para verir :)”

@Sebnemisiguzel: “Devlet kösteği’yle yazıyorum :)”

@sunayakin62: “Benim sorunum destek değil kardeşim, müzemi ayakta tutmak, yaşatmak konusunda karşıma çıkarılan “köstek”tir ;)”

@Mzlmmngc: “Kültür bakanlığı yazar destekleme projesi; Mahmıt al bu 10’bini ”Allah devlete zeval vermesin” adlı şiir kitabı yaz.”

@ahmakislatan: “Ben balayı tatilinde barış bıçakçı- bizim büyük çaresizliğimiz okuyan insanım. Aslında kültür bakanlığı bana da 3-5 bi şey atmalı”

@evvel_fanzin: “Devletten para alanlarin yeni kitaplar yazacagi ne malum, eski yazdiklarini yeni diye gosterirlerse ne olacak?”

@TekinDeniz_: “Ne desteği lov… Sanırsın memleketi TOKİ yapmış.”

@tirtgercekci:#kimbuyazarlar diye sorup duruyorsunuz iyi hoş da zaten okumadığımız yazarlardır onlar arkadaşlar tasalanmayın.”

@o_p_f:  “Kültür bakanlığı yazarlara maaş bağladıysa ulaştırma bakanlığı da bize bağlasın arkadaş. Parmak çürütüyoruz burda.”

@varostagey: “madem kimlere verildiği açıklanmayacak, verileceği de açıklanmasaymış, aralarında halletseydiler.”

@AtSinegiFanzin: kimse demiyor ki,”adamlar 12yıldır iktidar lan,tayyip cb seçilince bi’ anda ne desteği?”

@the_makar: “tamamdır artık gönül rahatlığıyla ve bimden aldığın helal sertifikalı ürünlerle kitabını yazabilirsin :) bim kültür bakanlığı!”

@Kerem_Dgt: “sonra bana neden bu kadar çok küfür ediyorsun diyorlar.”

@semrapelek: “Hâlâ ‘Beyoğlu Marjinalleri’ adında bir kitap, bir film yapılmamış olmasını kınıyorum. Kültür Bakanlığı desteği garanti.”

@kareleraklar: “Bakanlığın teşvik listesinde olmayan yazar doğru yoldadır.”

@cihatolog: “İki gece önce mum ışığında aşk şiiri yazıyorum, kapı çalındı, açtım, Kültür Bakanlığı birden içeri girdi. Mum getirmiş, masaya bıraktı.”

@Holybreath: “2015’te kitabı çıkacak yazar: yazmaaaa. Teşvik derler yazmaaaa”

@merveyakut: “Kardeşim, o yazar için Kültür Bakanlığı’ndan teşvik almış diyorlar ama yine de sen bilirsin.”

@GulenayB: “Ha bir de şu, yardım alan yazarların kendilerini açıklamaya başlamaları şeffaflık anlamına gelmiyor. Şeffaflık mekanizmanın açık olmasıdır.”

@uzakkultur: “yakında bilimum ‘ak’ gazetede görebileceğiniz ilan başlığının muhataplarıdır mevzu  bkz; “2071 Temalı ‘LİDER’ Makalesi”

@TekinDeniz_: “hoş geldin 3. köprü edebiyatı, duble edebiyat! bi sen eksiktin mk”

@evvel_fanzin: “sakin olun şampiyon yazarlar. not: bağlaç olan “de-da” ayrı yazılır la once onu ogrenin”

@fatihcunkioglu: “az önce kültür bakanlığı metrobüste sağımdan yanaştı abi usulca sağ cebime bi 20’lik dedim.”

@intihalbomb: “Kitabın kapağında “Kültür Bakanlığı’ndan Alınan Destekle Yazılmıştır” gibi bir ibare olacak mı acaba?”

@muslumcizmeci: “sen 3 milyar 750 milyon sen milyar sen bu parayı sen ne yaptın? evde aç cucuklar aç sen para vermiyorsun tub ev mutfak tüpi..”


Hamiş:

Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

Ağu
26
2014
0

Şampiyon Fener, en büyük Fener…

fenerbahceskr

2011’in Ağustos ayının ilk günlerini hatırlıyorum. Tüm dostlar burdaydı. 3 Temmuz operasyonu yürütülüyordu. Üzgündük, şaşırmıştık, anlamıyorduk. Sıkı bir dost, “Başladılar, birbirinize yakın durun!” demişti. Etrafımızdaki herkes Fenerbahçe Spor Kulübü’ne “giydirmeye” çalışıyordu. Buna karşılık olarak ben, çıkıp, “Yapmayın yahu, Nâzım Hikmet de Ece Ayhan da Fenerbahçeli’ydi.” dediğimde bana tepki yağmıştı, en yakın arkadaşlar bile “küfrederek” çekip, gitmişti. Hep birlikte çok üzgündük. Madem o günlerde birlikte üzüldük, şimdi de birlikte sevinebiliriz dostlar… O günlerde de söyledik, bugün de söylüyoruz: “evvel.org ve çevresi -çoğunlukla- Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarıdır.”

Şimdi, 26 Ağustos 2014 itibariyle, o günlerde söylediğimiz her şeye şunu da ekleyebilirsiniz: “Şampiyon Fener, en büyük Fener…”

Devamını biliyorsunuz.

Sahicilikle.

 

*

(…)birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda!  (…)

 


Hamiş: EVV3L kapsamında yayınlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilerin tümüne  https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
25
2014
0

“Küçük Enişteler’in Bize Dayılanmasına Değgin Önemli Bir Açıklamadır.”

Demokratik haklarımızı kullanarak #kimbuyazarlar diye sorduğumuz için iki-üç gündür bize kızan, kızışan, celallenen tuhaf bir tayfa var. İzan yoksunu retorikler aracılığıyla “şundan, ondan, bundan” konuşarak “Acaba şurdan mı vursak, burdan mı saldırsak?” diye düşünüp bizi fırçalamaya çalışıyorlar filan… Bu “küçük enişteler”in bize kızmaya hakkı yok. Edebiyattaki “Fon Yönetimi” işine biz bakmıyoruz. Biz bu ‘yazım desteği’ girişiminin bir kötülük enstrümanı, mertebesi olduğunu, olacağını biliyoruz. (Şu yazımızla meseledeki kök-nedenleri ifade ve ifşa ettik; https://evvel.org/yeni-bir-kotuluk-enstrumani-ve-baslangici-edebiyatta-fon-yonetimi)

Bize “atarlanan” tuhaf tayfa, gidip 463.000 TL’yi gizli bir şekilde üleştirmeye çalışan yeteneksizler oligarşisine (L’Oligarchie des Incapables) dayılansın. 24 Ağustos 2014 günü 13.00 saati itibariyle bu ‘yazım desteği’ geyiğinin çerçevesine baktığınızda, yürütülen “oligarşik rezalet” hariç her şeyin kapalı/gizli/saklı olduğunu fark edersiniz;

-Seçiciler gizli.
-Seçicilerin seçim kriteleri gizli.
-Kimin, ne kadar -kaç para- alacağı gizli.
-Seçiciler kurulunda, kimin kimi, kimin hangi eserleri desteklediği/oyladığı gizli.
-Dağıtım sisteminin kurulumundaki ön-hazırlıklar, toplantılar gizli.
-Dağıtım sürecinin hemen hemen her aşaması gizli.
-Dağıtım işini yürüten bürokratlar gizli.
-Edebiyat alanlarındaki parasal dağılımın oransal değerleri gizli.
-Parasal desteği alacak kişiler gizli.
-Parasal desteği alacak kişiler hepi topu 40 kişi.
-Parasal desteği alacak kişileri seçen kurul hepi topu 7 kişi.
-Seçicilerin liyakatı şüpheli.
-Seçicilerin hakkaniyeti şüpheli.
-Bürokratların hazırladığı dağıtım sisteminin uygulamadaki becerisi/deneyimi şüpheli.
-Bürokratların liyakatı şüpheli.
-Konu, “gazetta”lara yansımış.
-Konu, çoğu edebiyatçılar tarafından açık bir şekilde yadırganmış.
-Bazı fırsatçılar “Abi bana en az 100.000TL lazım! Daha azı beni kesmez…” filan demiş.
-Konu, TBMM’nde “soru önergesi” boyutunda tartışılma seviyesine gelmiş.

Yukarıda sıraladığım bu “kötülük dolu” şartlar altında bize atarlanmayın; bu işi beceremeyen “yeteneksizler oligarşisi” ile o oligarşinin 10 yıldır başında bulunan “Yeni Sinsiyet” tipolojisinin uygulamaya çalıştığı “haksızlık yordamı”na dayılanmanız, itiraz etmeniz gerekiyor. Bize değil.

Sahicilikle.


Hamiş:
Gelişmeleri şuradan takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar

Ağu
25
2014
0

viva kargamecmua!

mecmua

7 yılın ardından Karga Mecmua‘nın web tasarımı değişmiş ve
mecmua daha okunabilir olmuş… Viva!

Bkz: https://www.kargamecmua.org

*

Ağu
19
2014
0

Edebiyat Fonu’ndan Destek Alan İsimler Gizleniyor!

Bugün (19 Ağustos 2014) Edebiyat Haber adlı web sitesinde yayımlanan “Kültür Bakanlığı Hangi Yazarlara Destek Verdi?” başlıklı haber, konuya uzak olanlar için ilgi çekici-çarpıcı görünüyor. Ancak, bu haberin sunduğu bilgiler ile haberde ayrıntıları anlatılan türden bir ‘hakkaniyetsizlik’, edebiyatta yıllardır uygulanan ‘haksızlık yordamı’nı bilen ve “Yeni Sinsiyet” olarak tanımladığımız kötücül oligarşiyle yıllardır mücadele eden sahici insanlar için beklenen, tahmin edilen, gerçekleşmesine ‘kesin’ gözüyle bakılan bir kötülük ânı olmalı sadece…

Konu basit; devlet tarafından belirlenen 463.000 TL toplamındaki bir parasal fon, “yazım desteği” olarak 40 kişiye üleştirilmiş. Bu 40 kişiyi seçenler ise mutat ve malum zevatlar… Konunun devamını haberdeki ifadeyle aktarırsak; “(…)toplam destek bedelini ve hangi türlere destek verdiğini açıklayan bakanlığın, hangi yazarların, hangi yapıtlarıyla ve ne kadar yararlandıklarını açıklamaması dikkat çekmiş.”

Edebiyat Haber taifesi haklıdır. Fakat meselenin “dikkat çekme”yi aşarak, “önlem alma” mertebesinde tartışılıyor olması gerekirdi. Söz konusu 463.000 TL‘nin dağıtılmasında görev alan seçici kuruldaki isimlerin mutat ve malum davranışlarından, şimdi de ‘parasal destek’ alan edebiyatçıların isimlerinin açıklanmamasından, saklanmasından, ‘hakkaniyetsizlik’ durumunun oluşacağı belli. Ayrıca, Taylan Kara’nın kaleme aldığı “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı  eleştirel analiz ile bu analizin çevresinde gelişen tartışmalar, son birkaç aydır tüm kalb ve vicdan sahibi insanların kafasında -bir alarm gibi- çınlıyor… Hakkaniyetsizlik apaçık ortada; artık, mızrak çuvala sığmıyor yahu!

Ancak toplam destek bedelini ve hangi türlere destek verdiğini açıklayan bakanlığın, hangi yazarların, hangi yapıtlarıyla ve ne kadar yararlandıklarını açıklamaması dikkat çekti. Destek verilecek kişileri belirleyen kurulun kimlerden oluştuğu da saklanmıştı. – See more at: https://www.edebiyathaber.net/kultur-bakanligi-hangi-yazarlara-destek-verdi/#sthash.hoavERzN.dpuf
hangi yazarların, hangi yapıtlarıyla ve ne kadar yararlandıklarını açıklamaması dikkat çekti. Destek verilecek kişileri belirleyen kurulun kimlerden oluştuğu da saklanmıştı. – See more at: https://www.edebiyathaber.net/kultur-bakanligi-hangi-yazarlara-destek-verdi/#sthash.hoavERzN.dpuf
463 bin TL
463 bin TL

‘Yazım Desteği’ olarak reklam edilen parasal fonun dağıtım sisteminde gördüğümüz açıkları, ihmalleri ve teknik hataları şimdilik eleştirmiyoruz. Meselenin o tarafını geleceğe sakladık. Fakat, konunun getirdiği/getireceği hakkaniyet yoksunluğunu -evvel.org çevresi olarak- bir hafta önce kaleme aldığımız “Yeni Bir Kötülük Enstrümanı ve Başlangıcı: “Edebiyat’ta Fon Yönetimi” başlıklı yazımızda ifade etmiştik. Bu yazıyı iyi/doğru okumak ve meselenin arka-planını araştırmak gerekiyor…

Sonuçta, Yeni Sinsiyet’in yeni enstrümanı olan “Fon Yönetimi”ndeki bu ilk hakkaniyetsizlikler sadece ufak birer başlangıçtır. Yeni Sinsiyet, elindeki ‘Fon Yönetimi’ enstrümanını bir  ‘mezalim alanı’na dönüştürecek: Gerçek edebiyat okurları ve sahici insanlar, önümüzdeki yıllarda, haysiyetli ve sıkı edebiyatçıları, yazarları, şairleri ve eserleri “mum”la arayacaklar…

Bugün, “Bu paradan bana da düşer mi, bana da verirler mi acaba?” şeklinde yaklaşarak hakkaniyetsizliği eleştirmeyen küçük ortaklar, yarın, “çıra gibi” yansalar da karanlığı dağıtamayacaklar.

Bunları böylece kafanıza mıhlayın: Aydınlık adına…

Ağu
13
2014
0

“Blanchot’nun Bekleyiş Unutuşu’u Yahut ‘Dehors’un (Dışarının) Kırılganlığı Üstüne…” (Çağrı ULUĞER)

blanchi

M. Blanchot’un “Bekleyiş ve Unutuş” adlı eserine dair Çağrı Uluğer tarafından kaleme alınan ve Mesele Dergisi’nin 91. sayısında  yayımlanan derinlikli-sıkı bir yazının tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz: https://meseledergisi.com/2014/07/blanchotnun-bekleyis-unutusuu-yahut-dehorsundisarinin-kirilganligi-ustune/


Ayrıca bkz: https://evvel.org/kitap-bekleyis-unutus-maurice-blanchot

Ağu
13
2014
1

Yeni Sinsiyet’e Karşı: “Sorular, sorular, sorular, sorular…” (11 Kasım 2011)

 

  1. 2005’ten bugüne, Enver Ercan ve kurduğu oligarşik düzen, hangi edebiyat yarışmalarına hangi jüri üyelerini seçiyor? Yarışmaları düzenlenleyen kurumlar ya da “aileler” ile Enver Ercan’ın arasındaki bağlayıcı ilişkiler (hukuk) nasıldır? Edebiyat yarışmalarında “Jüri Üyeliği” hizmeti karşılığında alınan bir bedel var mıdır? İşin içindeki/amacındaki paranın meblağı ne kadar? Bir yazar/şair, jüri üyeliği müessesesinde jürilik yaparak ya da yarışma organizasyonlarında yer alarak bir senede ne kadar bir yekün kazanır, nerelere turistik geziler gerçekleştirebilir? Anadolu’daki bir ilimizde (lafın gelişi olarak, örneğin Kastamonu’da) gerçekleştirilen bir edebiyat etkinliğinin bütçesi nasıl belirleniyor? Mevcut yekünü ve “gezi hakkını” kazanmak için -diğer mesleklerle karşılaştırıldığında- “yoğun ve yorucu çalışmak” gerekiyor mu? Jüri üyeleri, yarışmalara katılan eserleri -gerçekten- okuyorlar mı, -gerçekten- değerlendiriyorlar mı? Türk Edebiyat Tarihi, sözkonusu jüri oligarşisinin -kolaylıkla- kazandığı bazı menfaatler neticesinde özünü nasıl kaybediyor, Türk Edebiyat Tarihi’nin özü nasıl, kimler tarafından değiştirilmek isteniyor?
  1. Enver Ercan’dan önce Varlık Dergisi’nin editörü kimdi? Enver Ercan, Varlık Dergisi’ne nasıl editör oldu? Varlık Dergisi’ne şiir gönderen genç yazar ve şairlere hangi “keramet”leri öğütledi, öğütlüyor? Bir yayın koordinatörü olarak Enver Ercan’ın, Varlık’a eser gönderenlere karşı tavrı nasıldır? Yaşar Nabi Nayır’ın kızı Filiz Nayır Deniztekin’in Varlık Dergisi’ndeki yönetsel konumu, tavrı ve söylemleri nasıldır?
  1. Doğan Hızlan ile Enver Ercan arasındaki bağın geçmişi nasıldır? Enver Ercan, Hürriyet Pazarlama’da “pazarlama elemanı” olarak çalışırken Doğan Hızlan’ın Hürriyet’teki pozisyonu/görevi neydi? Enver Ercan’ın elinden kim, nasıl tuttu? Enver Ercan’ı bir “kurtarıcı” olarak Varlık Dergisi’ne “kim”, “nasıl” yöneltti? Sözde kurtarılmış bir Varlık Dergisi’nin bugünkü yazar-şair tipolojisi ve edebiyat yayıncılığı tavrı nasıldır?
  1. İzmir’den endam göstermeye çalışan bazı şiir heveslilerinin Varlık Dergisi ile ilişkileri nasıldır?
  1. Hangi siyasal parti, 10-15 yıl boyunca, Varlık Dergisi’nin baş/lokomotif abonesiydi? Varlık Dergisi hangi siyasal partiden “abonelik”le destekleniyordu? Söz konusu siyasal partiyle taban tabana ters olan başka bir ideolojinin mutat yayın organı neden Varlık’a reklâm verir? Bu karşıtlıkta ve çelişkide neler gizlidir? Bu çelişkinin beslediği bir “Yayıncılık İstismarı” atmosferi, “karakter aşınması” var mıdır?
  1. Son 2-3 senedir Varlık Dergisi ile Zaman Kitap Eki arasındaki metinsel ve içeriksel ilişki nasıldır? Varlık Dergisi, içinde bulunduğumuz dönemin yozlaşı retoriğine nasıl kanalize oldu? Zaman Gazetesi, Varlık Dergisi’ne neden reklâm verir?
  1. 2000-2010 yılları arasında Varlık Dergisi oligarşisinde editör, düzeltmen, çevirmen ve koordinatör (junior seviyesinde birer edebiyat kâhyası) olarak çalışan şiir heveslileri kimlerdir? Zamanında kimlerden, hangi ödülleri almışlar? Edebiyat çevresinde hangi retoriği yaygınlaştırmakla görevlilerdi?
  1. Varlık Dergisi -sözde- “tarihsel önem”ine nasıl sahip oldu? 1940-1965 arası düşünüldüğünde “Dost”, “Yeditepe”, “Yeni Ufuklar”, “Yenilik”, “Seçilmiş Hikâyeler” ve “Türk Dili” gibi dergiler ile Varlık Dergisi arasındaki temel farklılık nedir? Tarihteki hangi statükocu oligarşi, Varlık Dergisi’ni nasıl desteklemiştir ve yönetmiştir? Varlık, mevcut statükocu tavrını hangi enstrümanlar aracılığıyla devam ettirmeye çalışmaktadır?
  1. Yaşar Nabi Nayır, bir editör ve yayıncı olarak hakikaten “çok önemli” miydi? Yeditepe Dergisi’nin editörü Hüsamettin Bozok ve çevresi hangi enstrümanlarla nasıl etkisizleştirilmiştir, unutturulmuştur?
  1. Komşu Yayınları’ndan çıkan ve sonrasında kapanan “Eşik Cini” dergisinin oligarşik çizgisi neydi? Nalan Barbarosoğlu kimdir? Kimlerden “danışmanlık” desteği aldı? Barbarosoğlu, hangi edebiyat yarışmalarında jüri olmuş, oluyor?
  1. YasakMeyve Dergisi’nde yayımlanan şiirleri kim, nasıl seçiyor?
  1. Geçmişte, 2000’li yılların ortasında İstanbul Uluslararası Tüyap Kitap Fuarı’na onur yazarı olarak seçilen ve “Tüyap Kitap Fuarı Onur Yazarlığı” kurumunu anlamsızlaştıran, içsizleştiren “köşe yazarı” kimdir? İtibarsızlaştırma yönündeki seçim bilerek mi yapılmıştır, bu seçimin içinde siyasal bir yönlendirme ya da erk uzantısı olmuş mudur?
  1. Enver Ercan ve Faruk Şüyun, 90’lı yılların başında Kadıköy Gençlik Kitabevi’nde hangi etkinlikleri düzenlediler?
  1. Feridun Andaç’ın bugünlerdeki duruşu, verdiği pozlar nasıldır?
  1. Edebiyat Turizmi’nin mucitleri kimler? İstanbul Şiir Festivali’ni kimler projelendirdi? Diğer festivalleri kimler, hangi kurumsal yapı aracılığıyla destekliyor, yönetiyor? Söz konusu etkinliklere katılacak konukları kimler, nasıl belirliyor? Yabancı konuklar hangi söylemlerle ve vaatlerle davet ediliyor? Bu organizasyonlara ilk kez kim onur konuğu oldu, kimler katılımcıydı? Bu festivallerin “şiire” hakiki bir katkısı oluyor mu? Bu festivallerin organizasyonundan nemalanan yan-müesseseler var mı?
  1. Türkiye’nin odak/konuk ülke olduğu  2008 Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’na ülkemizden katılacak yazar, şair ve yayınevlerini kim belirledi? Yazarlar ve şairler hangi yayınevi sahipleri tarafından nasıl puanlandı ve listelendi? 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’na katılan Türk Yayınevleri’nin çeviri/telif başarısızlığının maddi boyutları nedir? Fuara harcanan bütçe heba edildi mi? Enver Ercan, Zaman Kitap’a Frankfurt Fuarı öncesinde hangi açıklamaları yaptı?
  1. Kuru/derinliksiz/içsiz edebiyatın lideri Selim İleri, edebiyat dünyasına kimleri soktu, hangi yöntemlerle, kimleri, nerelerde piyasalandırdı? Selim İleri’nin piyasalandırdığı isimler hangi eserlerden, hangi intihalleri yaptı, yapıyor?
  1. Zafer Doruk’un oğlu Taner (Cin)Doruk kimdir? Hangi motivasyonla kimlere tehditvari konuşmalar savuruyor, kimleri korkutmaya çalışıyor? Hangi dizide oynuyor? Hangi retoriği kullanıyor? Yakın zamanda kimden, hangi ödülü aldı? Taner (Cin)Doruk’un babası Zafer Doruk, hangi edebiyat ödülünde jürilik yapıyor? Taner (Cin)Doruk kimle yüzleşmekten, nasıl kaçtı?
  1. Yayıncılık istismarlarının temel bileşenleri nelerdir? Hangi edebiyat heveslileri, hangi sözde editörler tarafından nasıl yemleniyor? Okuyucu bu durumun farkında mı? Okuyucu neler düşünüyor, neyi okumak zorunda kalıyor?
  1. Küçük İskender’in Varlık Dergisi’ndeki rolü/görevi nedir? Varlık Dergisi ve Enver Ercan, Küçük İskender’i nasıl görüyor? Küçük İskender’in Varlık Dergisi çevresine eklemlenmesine hangi olay neden oldu? Hangi olaylar Küçük İskender’i hâlâ Varlık’ta tutuyor?
  1.  Enver Ercan’ın 70’li yıllardaki özgeçmişinde yer alan önemli ifadeler nelerdir?
  1. TYS üyeliğimin askıya alınmasıyla sonuçlanan süreci (daha doğrusu “askılama işkencesi”ni) başlatan Salih Bolat kimdir? Salih Bolat hangi gerekçeyle benden şikayetçi oldu? TYS tarafından cezalandırılma sürecimi Enver Ercan nasıl yönetti? Bu dilekçeyi vermesini Salih Bolat’tan kim istedi? TYS’den bana hangi evraklar, hangi imzalarla gönderildi? Evrakların içeriği neydi? Ben suçlamalara nasıl karşılık verdim? TYS nasıl bir örgüttür, ne işe yarar? Edebiyat ödüllerinde ve jüri seçiminde TYS’nın rolü nedir? TYS üyeliğimin “askılanması” işkencesi daha ne kadar sürecek?
  1. TYS’nın yeni başkanı Mustafa Köz olayların neresinde durur, ne düşünür, nasıl durur? Kendisinin başkanlığından önceki dönemde -Enver Ercan’ın başkan seçilişinde- Mustafa Köz’ün rolü neydi? Enver Ercan’ın yönetimi döneminde Mustafa Köz’ün TYS’ndaki görevi neydi?
  1. Enver Ercan’ın genel başkan seçildiği 19-20 Mayıs 2007 tarihli  TYS Genel Kurulu’ndaki şaibeler nelerdi? Genel kurulun usulsüz olduğu iddisıyla kim TYS’na dava açtı? Davanın sonucu ne oldu? TYS’nın 2007 genel kuruluna ilişkin mahkeme kararı nasıldır? Kendisini eleştirenlere Enver Ercan, işbu konu hakkında hangi söylemlerle cevap verdi?
  1. Mevcut TYS üyeleri, TYS’nı nasıl görüyor? TYS bir “yazarlık-şairlik tescil merkezi” midir? TYS nasıl çalışıyor?
  1. “Düşle” İnternet Platformu’nun düzenlediği bir etkinlikte Enver Ercan, TYS için hangi acz ifadeleriyle birlikte hangi piyasalandırma çözümlerini önerdi?
  1. Kadavralaşmış yazar örgütleri var mıdır? Var ise bunların yönetim anlayışı, savunu söylemleri nasıldır? Üyelerine ve genç yazar-şairlere karşı davranış biçimleri nasıldır? Kadavralaşmış yazar örgütlerinin söylemleri ile eylemleri arasındaki büyük çelişkilerin nedenleri nelerdir? Hangi genç yazarlar hangi kadavra örgütlere hangi çözümsel önerilerde bulundu? Bu öneriler nasıl “sümen altı” edildi? Öneriler nasıl dışlandı?
  1. Başlangıçta, Şeref Bilsel edebiyat dünyasına kendini kabul ettirmek için hangi gazetenin kitap ekinde, ne tip yazılar yazdı? Şeref Bilsel, edebiyat kâhyalığı ve “üleştiri” denemelerine -bugünkü retorik arsızlığının temelini atmaya, şiir-şair değerlendirme yazıları yazmaya- ilk kez hangi edebiyat dergisinde başladı? Bu yazılardaki tavrı, yaklaşımı, söylemleri nelerdi? Şeref Bilsel’i kimler destekledi?
  1. Şeref Bilsel 2003 yılında yazdığı bir “değerlendirme” yazısında Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi ve yayıncıları için ne dedi, hangi övgüleri savurdu? Aradan iki sene geçtikten sonra, 2005 yılında, Şeref Bilsel,  Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi için ne dedi, hangi sövgüleri savurdu?
  1. Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi, özel bir Özge Dirik sayısı hazırladığında Şeref Bilsel, neden “Ölü edebiyatı yapıyorsunuz!” dedi? Hangi sövgüleri savurdu?
  1. 2-3 yıl boyunca Özge Dirik’i ve şiirlerini çeşitli sövgülerle dışlayan Şeref Bilsel, “Yasakmeyve” adlı derginin “Müntehir Şairler” sayısında neden Özge Dirik hakkında yazı yazmaya gerek duydu? Yeni Sinsiyet’in “fırsatçılık” ve “karakter aşınması” yaklaşımı nasıldır? Enver Ercan, Şeref Bilsel’in yazısını neden yayımladı?
  1. Artshop  Yayınevi tarafından, hatalarla dolu, özensiz, herhangi bir editöryal çalışma olmaksızın ve en önemlisi de Özge Dirik’in vasiyetini zerre kadar umursamadan basılan “Özge Dirik Şiirleri” adlı kitabın fikir babası kimdir? Artshop Yayınevi’ne Özge Dirik Şiirleri’ni yayımlaması yolunda kimler öneride bulundu?
  1. Artshop Yayınevi, “Özge Dirik Şiirleri” adlı kitabı yayımladıktan sonra hangi söylemlerle ve etkinliklerle işbu kitabı pazarlamaya çalıştı?
  1. Yeni Sinsiyet’in “Biz Söylemi”ndeki retorik arsızlığı ve karakter aşınması sistematiği nasıl çalışıyor, nasıl yaygınlaşıyor?
  1. Şeref Bilsel’in çelişkili ve tuhaf söylemlerinin nedenleri nelerdir?
  1. Cenk Gündoğdu ya da Özcan Erdoğan benzeri tiplerin Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ndeki önemi ve görevi nelerdir? Cenk Gündoğdu hangi gazetede “düzeltmen” olarak çalışıyor, bu gazetede hangi şairleri kimlere övüyor, Gündoğdu’nun öğrenim geçmişi, dergicilik geçmişi nasıldır, siyasi görüşü nedir? Özcan Erdoğan’ın dergicilik geçmişi nasıldır, siyasi görüşü nedir?
  1. Beni savcıya kim, hangi gerekçeyle ve delillerle şikayet etti?
  1. Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu ve Özcan Erdoğan üçlüsünün taşradaki yazar ve şairlerle ilişkileri nasıldır? Taşradaki şiir heveslileri hangi vaatlerle, nasıl yemleniyor?
  1. Şeref Bilsel ile Baki Ayhan T. arasındaki benzerlikler nelerdir? Yeni Sinsiyet’in paydaş/yandaş yelpazasinde (geniş meşrebinde) hangi yayınevleri, hangi kitaplar ve antolojiler yer alıyor? Yeni Sinsiyet’e nasıl biat edilir? Yeni Sinsiyet, hangi şiir kitaplarını piyasalandırmaya çalışıyor? Yeni Sinsiyet’in internetteki uzantıları kimler? Yeni Sinsiyet’in internet aktiviteleri ve kullandığı platformlar hangileri? Özcan Erdoğan’ın internet yayıncılığı bilgisi ve geçmişi nasıldır? İnternet’te hangi yazar ve şairler hangi mahlasları kullanıyorlar? Kim, kimi hangi araçlarla tehdit ediyor? Bu tehditlere ilişkin örnekler nelerdir?
  1. “Baki Ayhan T.” kimdir? Gerçek soyadı nedir? Baki Ayhan T., 80’li yıllarda neler yaptı, 90’lı yıllarda neler yazdı, 2000’li yıllarda neler yapıyor? Baki Ayhan T.’nin akademik hayatı ve çalışmaları nasıldır? Edebiyat öğrencileriyle akademik paylaşımları nasıldır?
  1. Şeref Bilsel ve Baki Ayhan T. hazırladıkları şiir yıllıklarında hangi dergilere ve isimlere yer veriyorlar? Yıllıkların kapsamında yer alan isimlerin, dergilerin, şiirlerin ve konu başlıklarının istatistiksel dağılımı nasıldır? Sözkonusu dağılım, hangi oligarşik ideolojinin kavramsal ve imgesel arkaplanına hizmet ediyor?
  1. Uzun yıllar boyunca Adam Yayınları için, ardından da Yapı Kredi Yayınları için şiir yıllığı hazırlayan M.H. Doğan’ın poetik ve politik görüşü nasıldı? M.H. Doğan’ın vefatının ardından YKY için şiir yıllığı hazırlamaya devam eden Baki Ayhan T.’nin poetik görüşü, bilgisi, sezgisi nasıl? Baki Ayhan T. hangi şairleri ve poetikayı tasfiye etmeye çalışıyor? Baki Ayhan T. ve planladığı tasviyeye karşı hangi eylemler gerçekleştirildi? Hangi gazetelerde hangi yazarlar ve şairler Baki Ayhan T.’ye karşı durarak ortak metinler imzaladı? Baki Ayhan T. kendisine karşı olan yazılara nasıl cevap vermeye çalıştı?
  1. “Üç Nokta” dergisinin yayımlanış amacı nedir? “Üç Nokta” dergisi hangi özel dosyalarla Türk Edebiyat Tarihi’nin yakın geçmişini biçimlendirmeye (daha doğrusu değiştirmeye) çalışıyor? Üç Nokta dergisinin “2000’li yıllar” konulu dosyasında kimler, neler yazdı? Dergide kullanılan retoriğin özellikleri nelerdir?
  1. Seyhan Erözçelik, 2009 yılında beni telefonla arayarak kimin “destur”unu/sözlü uyarısını iletti? Ne dedi?
  1. Enis Batur’un uzaklaştırılması sonrasında, Yapı Kredi Yayınları’nın görüntüsü nasıldır? Şiir ve edebiyat alanında hangi cemaatvari oligarşi, hangi masaları işgal ediyor? Yapı Kredi Yayınları, şiir ve edebiyat alanında itibar kaybetti mi?
  1. “Esrariler” kimdir? Günümüzdeki uzantıları kimler, oluşturdukları “ağ” nasıl çalışır?
  1. “Sıcak Nal” adlı dergiyi -gerçekte- kim yönetiyor? “Siyahi” adlı dergiyi -gerçekte- kim yönetiyordu? Bu iki dergi hangi görüşe hizmet ediyor?
  1. Haydar Ergülen ile Elif Şafak arasındaki tipolojik benzerlikler nelerdir? Radikal Gazetesi’ndeki köşe yazılarıyla yıldızı parlayan Haydar Ergülen, Radikal’in ardından BirGün’de oradan da Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmaya nasıl başladı? Haydar Ergülen’in Cumhuriyet Gazetesi’nden sonraki durağı neresi olacak? Haydar Ergülen neye, nasıl hazırlanıyor?

Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne karşı dile getirdiğim bu sorular “devede kulak” misalidir. 2012 yılı içerisinde yayımlamak üzere yukarıdaki soruların cevaplarını ve diğer her şeyi ihtiva eden bir yazı dizisi (kitapçık) kaleme almaktayım. 2000’den 2011’e kadar edebiyat ortalığında gördüğüm, duyduğum, şahit olduğum her şeyi, tüm yaşadıklarımı, tüm duyumsadıklarımı, tüm içtenliğimle, sahiciliğimle, teker teker isimler vererek, olaylarla, şiirlerle ve belgelerle -acele etmeden- anlatacağım.

“İnsanlık Tarihi” devam ettiği sürece birileri çıkacak ve böylesi sorular sormaya, direnen yazılar yazmaya devam edecektir. Üstelik söz konusu karşı duruşu, direnişi ve haysiyeti hiçbir menfaat gözetmeden, aksine, karşı olduğu Yeni Sinsiyet’in melanet zevatları tarafından yaşamına ve ailesine zarar geleceğini “bile bile” sergileyecektir. Gelecekte kalemim, gözüm, kalbim benden alınsa da -ki bu acz içine düşmem muhtemeldir- başka birileri her zaman olacak; sahici edebiyat adına, hakikate uzanan kalb ile vicdan yolu adına çıkacak ve “şiir”i savunacak: Kaleminin ucundaki gözünü, kalbini ve vicdanını savunacak, dile getirecek. Çünkü “haklılığın inadı” diye bir şey vardır ve bu direniş bitirildiğinde -biterse eğer- “İnsanlık Tarihi” de (tarih de) bitmiş demektir. Ve o günlerde -hâlâ nefes alıp verebiliyorsanız, becerebilirseniz- kendinize “Ben bir eşya mıydım, yoksa, insan mıydım?” diye yüksek sesle sorun. Cevap veremeyeceksiniz, kendinize… Hatırlamayacaksınız. Cevap uydurmaya gerek de kalmamıştır:- zaten, biraz önce dedim ya, insanlık tarihi bitmiştir ve soru sormanın -düşünüyor olmanın- bir anlamı yoktur. Sorular dile gelmeyecektir. Tarih de şiir de…

Dile gelmeyecektir.

Zafer Yalçınpınar
11 Kasım 2011 / İstanbul

zaferyal@gmail.com
www.evvel.org
www.zaferyalcinpinar.com

 

Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/davali

Ağu
12
2014
0

Yeni Bir Kötülük Enstrümanı ve Başlangıcı: “Edebiyat’ta Fon Yönetimi”

Taylan Kara tarafından kaleme alınan ve edebiyat oligarşisinin -bile bile- uyguladığı haksızlıkları sayısal verilerle ifşa eden  “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” başlıklı önemli eleştirel analizin -Gün Zileli’nin web sitesinde yer alan- hararetli yorumlarını okurken, edebiyat ortamında (ortalığında) eskisinden çok daha büyük ve yeni bir kötülük mertebesine geçildiğini fark ettim.

Yorumların birinde, yazarlara devlet tarafından verilecek parasal bir desteğe ilişkin gazete haberinden bahsediliyordu. (Bkz: https://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2014/08/06/kultur-bakanligindan-50-yazara-destek) Bu haberden anladığıma göre Kültür Bakanlığı, seçtiği 50 yazara, bir yıl boyunca, kişi-eser başına yaklaşık olarak 21.000 TL düşecek şekilde parasal destek vermeye başlamış. İşbu parasal desteğin kimlere dağıtılacağına ilişkin jürinin çoğunluğunu Taylan Kara’nın analizinde de yer alan mutat ve malum isimler oluşturuyor.

Şimdi, edebiyat oligarşisinin eline aldığı, öncekilerden daha etkili ve “yeni” bir enstrümanla karşı karşıyayız: 600.000 TL‘ye yakın bir parasal fon. (Muhtemelen bu yekûn önümüzdeki yıllarda artacaktır.) Ayrıca unutmayalım, bu fon ve dağıtım sistemi, müstahkem bir konumda, yani devlet erkinin koruması, kurumsallığı, logosu altında gerçekleştiriliyor.

Bu sistemde işaret edilecek çok büyük riskler ve kötülükler var. Fakat her şeyden önce, bu meselenin -kök- fotoğrafını ortaya koyalım: 1990’ların ortasından bugüne kadar Yeni Sinsiyet, edebiyat ortamındaki (ortalığındaki) manipülasyonunu “İtibar Yönetimi” enstrümanlarını kullanarak yürütüyordu: Yeni Kapitalizm’in bilindik ödüllendirme mekanizmasıyla; plaketlerle, ödül törenleriyle, alkışlarla, “A kişisi şu ödülü kazandı” şeklindeki gazete kupürleriyle veya kitap arka kapaklarına, afişlere yazılacak “A ödüllü şair-romancı” gibi ibarelerle… Yeni Sinsiyet, tüm bunların oluşturduğu yapay saygınlığı, cukkalanmış bir statükoyu dağıtarak,  insanları  “hakiki olmayan bir mertebeyle” yemleyerek manipülasyonunu başarıyla sonuçlandırıyordu. Edebiyat ödüllerinde doğrudan dağıtılan para birincil amaç değildi, gene “İtibar Yönetimi”ne destek olacak şekilde daha az ve simgeseldi. Eski yem temelde şu söylemle kurulmuştu: “Bu ödülü aldın ya, her yayıncı senin kitabını basar, her editör dergisinde sana yer verir, her okuyucu kitabını satın alır, sende ışık var, senin önün açık, yürü koçum!”

Tabiî, 2014’e gelince, bu toprakların kara gerçeğinde, sıkı, sımsıkı olmayan bir edebiyat heveskârının “Yürü koçum!” söylemleriyle karnının doymayacağı aşikârdır. Bununla birlikte, memlekette “ödülsüz yazar-şair” filan da kalmadı neredeyse… Yani, Yeni Sinsiyet’in kurduğu statükocu yemlerin simgeselliği, itibar değeri, “biricik” oluşlarından kaynaklanan piyasa değeri, ödüllü yazar-şair sayısı arttıkça sürekli azalıyor, azalıyordu. (Zaten, edebiyat ödüllerinin en büyük kazananları yarışmalara başvurarak dereceye giren ya da kendisine ödül verilen şairler-yazarlar değildir. Türkiye’deki edebiyat ödüllerinin asıl kazananları; edebiyat yarışmalarında jürilik yaparak kendilerini “edebiyatçı ve saygın”mış gibi gösteren, eleştirmen olmadıkları, hatta edebiyattan zerre kadar anlamadıkları halde kendilerini “eleştirmen-yazar” olarak piyasalandıran Yeni Sinsiyet ve lobisidir.)

Sonuçta, Yeni Sinsiyet’in yeni enstrümanı olarak tanımladığımız “Fon Yönetimi”, edebiyat heveskârlarını yemlemek açısından “İtibar Yönetimi”nden çok daha etkin ve doğrudandır: Devlet erki eliyle verilecek, gelecekte yekûnu artacak, başlangıç olarak 600.000 TL tutarında belirlenmiş bir parasal fon ile Yeni Sinsiyet oligarşisinin çevresinde militanlaşacak, kötülüğü yaygınlaştıracak, sıkı şiiri-edebiyatı kötüleyecek ve gelecekte de sayısı sürekli artacak “özellikle seçilmiş” 50 isim… Yeni Sinsiyet, “İtibar Yönetimi” enstrümanının yanına eklenen “Fon Yönetimi” fonsiyonuyla maddi ve manevi açıdan üssel olarak güçlenmiştir.

Üzülerek söylüyorum; haklılığın inadıyla haysiyetlerini savunan, hakikat yolunda kalb ve vicdan arayışını sürdüren sahici insanlar, Yeni Sinsiyet’e karşı verdikleri mücadelede “bir büyük adım” kadar gerilemiştir.

 

Ağu
11
2014
0

Fragman: Kapitalizmin Yarattığı “Cehennem”

Bağımsız Sinema Merkezi, “Kapitalizmin Yarattığı Cehennem” filminin fragmanını yayınladı. – See more at: https://www.bagimsizsinema.org/cehennemin-fragmani-yayinlandi/#sthash.4dldcciM.dpuf
Bağımsız Sinema Merkezi, “Kapitalizmin Yarattığı Cehennem” filminin fragmanını yayınladı. – See more at: https://www.bagimsizsinema.org/cehennemin-fragmani-yayinlandi/#sthash.4dldcciM.dpuf

“Red!” ve “Artık Yeter!” adlı çalışmalarıyla tanınan
Bağımsız Sinema Merkezi’nin “Cehennem” adlı yeni belgesel fragmanı yayınlandı.
Bkz: https://www.bagimsizsinema.org/cehennemin-fragmani-yayinlandi


Ağu
10
2014
0

Bir Ayna: “eceayhancaglar.tumblr.com”

efemera4

“Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi için
“tumblr” üzerinde temiz bir “ayna” oluşturduk.
Bkz; https://eceayhancaglar.tumblr.com

a74aebf8-f907-4bf2-9aa6-c6b39f2ecd07


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
06
2014
0

zaferyalcinpinar.tumblr.com

00

“Kendini Anlatan” fotoğraflar yayımlamaya başlayalı 15 yıl olmuş…

Bu vesileyle “Kendini Anlatan” fotoğrafları düzenleyip
https://zaferyalcinpinar.tumblr.com adresine taşıdık.

Güzel bir mekân oldu.

*

tumblrzy

*

Tem
31
2014
0

“Ece Ayhan’ın Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirleri ya da Tetiklenmemiş Başlangıçlar” (Zafer Yalçınpınar)

eceayhantunctayanc


Ece Ayhan’ın Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirleri ya da
Tetiklenmemiş Başlangıçlar

Tunç Tayanç’ın hazırladığı “Adım Ece Ayhan Çağlar…” (YKY, Haziran 2014) isimli sıkı araştırma sonucu elde edilen, Ece Ayhan tarafından kaleme alınmış 100’e yakın “yeni” şiirle (ve şiir taslağıyla) karşı karşıyayız bugünlerde… Tayanç’ın araştırmasının en önemli buluntu bileşenini, Ece Ayhan’ın lise çağında (1949-1953) yazdığı şiirleri ve şiir taslaklarını içeren “Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirler” başlıklı epizot oluşturuyor.

Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirler’in önemsenmediğini ve tuhaf bir “unutuş ya da red -psikolojik- mekanizması”yla bizzat Ece Ayhan tarafından “yok” sayıldığını Eren Barış’ın hazırladığı “Ece Ayhan Çağlar Anlatıyor” (Dipnot Yay., 2012)  adlı kitaptaki Özcan Yalım-Ece Ayhan söyleşisinden biliyoruz. Bu çıkarıma, söz konusu şiirlerin neredeyse tamamını ilk kitabı olan “Kınar Hanım’ın Denizleri”ne almamasından (ilk kitabına içkin görmemesinden) varabiliyoruz zaten. Ancak burada, bir tereddütü ifade etmek gerekiyor: Tunç Tayanç’ın hazırladığı tasnife göre Ece Ayhan’ın 1953-1959 dönemindeki şiirleri için -yani, 2. ve 3. kısım buluntular için- tamı tamına Ece Ayhan tarafından “gözden çıkarılmıştır” diyemeyiz sanırım:- Çünkü, 1953-1959 dönemindeki şiirlerin bazıları Ece Ayhan’ın “Bütün Yort Savul’lar!” (YKY, 1994) adlı toplu şiirleri ile genişletilmiş baskılarında vardır. Bu varlıktan/içermeden de Ece Ayhan’ın haberi olması -içermeyi görmesi, bilmesi, kabul etmesi- gerekir, diye düşünüyorum. (Ki zaten, benzer tereddütü “Adım Ece Ayhan Çağlar…” isimli kitabın 202. ve 203. sayfalarında Tunç Tayanç da -birkaç cihetten birden- ifade etmiş.) Demek ki “Islak” ile “Üç Gencin Kalbi” adlı şiirleri saymazsak Ece Ayhan tarafından “gözden çıkarılmış şiirler” diyebileceğimiz betikler çoğunluğu, “Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirler” tasnifinin içerisindedir.

Şimdi bugün, Ece Ayhan’ın poetikasıyla yoğunlaştığımızda, yani Ece Ayhan’ın şiir uzamına 2014’ten baktığımızda, gün ışığına yeni çıkan “Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirler” epizotunu, Ece Ayhan’ın diğer şiirlerine göre “zayıf” olarak  değerlendiren bir “şiir okuru kitlesi” de olacaktır. Gerçekten de Ece Ayhan’ın şiir kitaplarına istinaden 1959-1968 yıllarını kapsayan dönemin, “Devlet ve Tabiat”(1973) ve sonrası dönemine göre farklı bir imgesel ritim -çağrışımsal/gönderimsel bir farklılık- taşıdığını söyleyebiliriz. Ben bu farklılığın nedenini Ece Ayhan’ın “tarihsel avadanlık” meselesine bakışında, daha doğrusu bu bakışın bütünlenme ânında (son dönüşümünde) buluyorum: “Devlet ve Tabiat” adlı kitabıyla birlikte Ece Ayhan, ‘şiirinin kurgusunda/şiirinin zihninde’ tarihî gaddarlıkların -imgesel imkânlar açısından- lirik tuşelere göre “daha vazgeçilmez” olduğunu benimsemiştir. Yani, “Devlet ve Tabiat” adlı kitabıyla birlikte tarihî gaddarlıklar -ve gaddarlığın el değiştirmesi, yaygınlaşması, vurgulanması, ifşa edilmesi- onun şiirinin içinde “makro” bir sorgulama hâline gelmiştir; bir hijyen faktör olmuştur. “Devlet ve Tabiat” öncesinde ise tarihî gaddarlıklar, şiirin (şiirin zihninin, imgeselliğin) mihengi için en fazla diğer unsurlar kadar -örneğin, Ece Ayhan’ın hisleri ve dışlanmışlıkları kadar- vazgeçilmezdir.

Şunu demeye çalışıyorum; Ece Ayhan’ın “Devlet ve Tabiat”(1973) öncesi dönemini düşündüğümüzde, Tunç Tayanç’ın hazırladığı kitapta yer alan “Yeşil Mürekkep’le Yazılmış Şiirler” buluntusunda en az ‘Kınar Hanım’ın Denizleri’, ‘Bakışsız Bir Kedi Kara’ ve ‘Ortodoksluklar’daki şiirlerin oluşturduğu kadar sıkı-önemli bir imgelemle karşılaşıyoruz. Zaten, bu kısa ve zoraki değerlendirmeyi kaleme almamı da o şiirsellik sağladı. Ece Ayhan’ın uzamda kurduğu ‘şiir zihni’nin, yani, aradığı “iyi bir güneş” sisteminin yoğrulmamış, tetiklenmemiş başlangıçları olarak gördüğüm şiirler… Şunlar: “Herşey”, “Neden Yarın Patron”, “Hürriyete Gidiş” ve “Çivi Çakan Zenci”.

Peki, Tunç Tayanç’ın Ece Ayhan’a ait şiir buluntularını tasnif ederken kullandığı “Ankara Günleri”(1953-1956)  döneminde (2. kısımda) işbu yazı boyunca önemsediğim türden şiirler yok mu? Var; “C”, “Harpte Ölen Biri İçin”, “Kapıların Kapanışı” ve “Katırtırnakları” adlı şiirleri de Ece Ayhan tarafından “tetiklenmemiş başlangıçlar” olarak içselleştiriyorum.

Görebildiğim kadarıyla…

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
24 Temmuz 2014


 

NEDEN YARIN PATRON

Hangi kapıyı açsam
ne güzel birdenbire karşımda
başka bir deniz başka bir cadde
açsam hangi kapıyı

Elbet şarkı söyliyen
başka kadınlar da vardır kentte
ve son şarkısını söylüyor biri*
_____-kendimi karıştırıyorum kendimle-

Neden yeni bir kapı açınca
yeni bir cadde ile yeni bir deniz
ve neden karanlıkta binlerce kesik baş
_____-içlerinden biri benimle alay ediyor
_____biliyorum

Patron yarın beni kovacak
patron yarın beni kovacak
binlerce patron yarın beni zevkle kovacak
_____-gece yarısı bakır ay batıyor
_____denizde boğuldum yine birdenbire
_____açarken başka bir kapıyı

Ve seni hâlâ seviyoruz kıskanç arkadaşımla
denizden bir şarkı dokuyoruz
yel eserken
devler uyurken dağlarda.

(tarihsiz)

Ece Ayhan Çağlar
“Adım Ece Ayhan Çağlar…”
Haz: Tunç Tayanç, YKY, 2014, 1.Baskı, s.75

* Ece Ayhan, önce, “Semerkantta biri” şeklinde yazmış, sonra üzerini çizmiş.


 

KAPILARIN KAPANIŞI

İki çizgi birleşti
Verdi kolayca yaşadıklarını
Sayılmayan kaçıncı kişi bu
Yani bütün insanlar
Üzerine kapıların kapanışı

(1954)

Ece Ayhan Çağlar
“Adım Ece Ayhan Çağlar…”
Haz: Tunç Tayanç, YKY, 2014, 1.Baskı, s.118


Hamişler:

1- “Adım Ece Ayhan Çağlar…” için Tebrik ve Teşekkür: https://evvel.org/adim-ece-ayhan-caglar-icin-tebrik-ve-tesekkur

2- Ece Ayhan’ın “Panik” adlı Şiirine İlişkin Önemli Bir Düzelti: https://evvel.org/ece-ayhanin-panik-adli-siirine-iliskin-duzelti

3- EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
22
2014
0

“Adım Ece Ayhan Çağlar…” için Tebrik ve Teşekkür

Ece Ayhan’ın 1949-1958 yılları arasında yazdığı şiirler ile şiir taslaklarını bulan ve “Adım Ece Ayhan Çağlar…” (YKY, Haziran 2014) isimli kitapta derleyen Tunç Tayanç’ı ne kadar tebrik etsek, bu özel -arkeolojik- çalışmaya değgin ne kadar coşkuyla dolsak azdır, diye düşünüyorum. Tayanç, Ece Ayhan’ın söz konusu dönemini “zanaatkâr bir özen” ve hassasiyetle düşünmüş, karşılaştırmış, araştırmış, bulmuş, anlamlandırmış ve büyük bir kaynak çıkmış gün ışığına…

Bilindiği gibi, Ece Ayhan’a ilişkin her buluntu, onun yaşamını ve poetikasını anlamayı daha da zorlaştırır, daha da karmaşıklaştırır. Ancak, Tayanç’ın çalışması ve elde ettiği bulgular böyle değil. Kitaptaki dipnotlar ve ara-söylemler araştırmanın orjini olan nedensellikleri gölgede bırakmıyor, aksine aydınlatıyor: Bu düzlemden bakıldığında, “Adım Ece Ayhan Çağlar…” isimli kitapla birlikte Ece Ayhan’ın poetikasındaki tarihsel başlangıç ânları, büyük tetiklenmeler “tüm hatlarıyla” belirginleşmiştir. (Şunu da ifade etmeden geçemeyiz: Tayanç’ın dipnotlara baktığımızda Eren Barış’ın hazırladığı  “Ece Ayhan Çağlar Anlatıyor…” (Dipnot Yayınları, 2012) adlı kitabın merkezi olan “Ece Ayhan-Özcan Yalım” söyleşisi, Tayanç’ın araştırma sürecindeki ilişkilendirmeler ile temellendirmeler için sıkı bir mihenk olmuş.)

Sonuçta, elde edilen, gün ışığında çıkan 100’e yakın “yeni” buluntu şiir, taslak ve elyazısı nüshalar son derece heyecan/coşku verici… Bunun yanı sıra bazı şiirlerin elyazısı nüshası ile daktilo edilmiş nüshası (ve yayımlanmış hâlleri) arasındaki dönüşümler bize (yani, diğer Ece Ayhan araştırmacılarına, şairlere, sıkı şiir okuyucusuna) Ece Ayhan’ın -başlangıçtaki, 1949-1958 dönemindeki- imgelemini “nasıl” kurduğuna, Ece Ayhan’ın imgelemindeki adımlarını/sıçramalarını nasıl büyüttüğüne, hareketine değgin çok önemli fikirler veriyor. Tayanç’ın araştırmasıyla sunduğu dönüşümler/karşılaştırmalar bu açıdan birer cevherdir: Ece Ayhan’ın şiirsel alan derinliğinin cevherleşmiş tetik noktalarıdır.

Ece Ayhan’ın şiirine ve poetikasına önem veren herkesin bu kitabı didik didik okumasını öneririm.

Ve tabiî ki, Ece Ayhan poetikasını genişletmek yolunda sağladığı kaynaklar ve “yeni” coşkular için Tunç Tayanç’a -içten bir saygıyla- teşekkür ederim.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
22 Temmuz 2014


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
20
2014
0

zaferyalcinpinar.blogspot.com

 Zafer Yalçınpınar’ın tüm kitaplarına (pdf biçeminde)
ulaşmak için derli toplu bir mekân oldu:
https://zaferyalcinpinar.blogspot.com

*

Tem
20
2014
0

Sait Faik Araştırma Atölyesi’nin üçüncü bölümü gerçekleşti…

10566302_770079649710817_1191755654_n

Sait Faik Araştırma Atölyesi’nin üçüncü bölümü 19 Temmuz’da Burgaz Adası-Sait Faik Müzesi’nde gerçekleştirildi.

Sait Faik’in “Papaz Efendi” adlı hikâyesinin merkez alındığı atölye çalışmasında iki aşamalı odaklanma yöntemiyle çeşitli sosyolojik, psikolojik, dilbilimsel ve edebî çözümlemeler etkileşimli olarak katılımcılar ve moderatörler tarafından dile getirildi. Forum sonucunda ortaya çıkan 30’a yakın kavram ve kavramlar arasındaki etkileşimler üç adet bilişsel haritayla temsil edilerek araştırma sürecine dâhil oldu.

Sait Faik Araştırma Atölyesi’nin dördüncü bölümü Eylül ayı içerisinde gerçekleştirilecek… Atölye çalışmalarına ilişkin gelişmeleri ve takvimi Sait Faik Müzesi’nin Facebook Sayfası’ndan takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/SaitFaikAbasiyanikMuzesi

Önemli Not: Atölye çalışmaları sonucunda elde ettiğimiz bulguları/bilgileri içeren kapsamlı bir web platformunu Eylül 2014 itibariyle Sait Faik okurlarının ilgisine sunacağımızı kıvançla ifade ederiz.

10559207_770096596375789_583468020_n

10566526_770096386375810_634433910_n


Hamiş: E V V 3 L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
18
2014
0

Kitap: “Adım Ece Ayhan Çağlar…” (Tunç Tayanç)

eceayhantunctayanc

Hazırlayan: Tunç Tayanç
YKY, Haziran 2014

Bkz: https://www.ykykultur.com.tr/kitap/”adim-ece-ayhan-caglar

*

Ece Ayhan, farklı söyleşilerinde, ortaöğrenim sıralarında yazmaya başladığını; ilk şiirinin, lisede teksir ederek çıkardıkları “dergi”de yayımlandığını ama hangi şiir olduğunu bilemediğini; 1956’ya kadar, zarfa koyup pulu yapıştırıp şiirlerini dergilere gönderdiğini; ilk kez bir dergide, Türk Dili’nde yayımlanan iki şiirin kendisinde bulunmadığını, adlarını da hatırlamadığını dile getirir ve ekler: “Kısaca 1956 sonlarına kadar ortada yokum, her anlamda yokum…”

1949’da yazdığı dört şiir “Geçen Zamanlardan”, “Yeni”, “Düşünüş”, “Dönüş”ten, arkadaşlarıyla teksir ederek çıkardıkları “Yeni” adlı “dergi”de yayımlanan “Lambalı Kadın”a, Türk Dili’nde yayımlanan “Üç Gencin Kalbi” ve “Islak”tan 1955’te –nedense hiç sözünü etmediği– Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayımlanan “Veda’lardan Birinde”ye uzanan yüzü aşkın şiir Ece Ayhan’ın geride bıraktığı karakutudan ses veriyor.

Yarım yüzyılı aşkın bir geçmişin izini sürerek Ece Ayhan’ın “ortada olmadığı” döneme ait şiirlerini ilk kez gün yüzüne çıkaran bu çalışma Ece Ayhan’ın benzersiz şiirini yaratma serüvenine ışık tutuyor.

(Arka kapak metninden…)


Hamiş: EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com