“Çoğunlukla Sıradanlık” kavramına karşı Koltukname taifesi, “farkındalık” çalışmalarıyla ön-plana çıkıyor.
Bkz: https://koltukname.com/2014/01/31/odullerde-goz-ardi-edilen-eserlerin-odulu/
“Çoğunlukla Sıradanlık” kavramına karşı Koltukname taifesi, “farkındalık” çalışmalarıyla ön-plana çıkıyor.
Bkz: https://koltukname.com/2014/01/31/odullerde-goz-ardi-edilen-eserlerin-odulu/
Sıkı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin poetika dolu retrospektifi 6-23 Şubat’ta İstanbul Modern’de başlıyor.
Bkz: https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/pek-yakinda/kieslowski-hakkinda-her-sey_1311.html
Rusya’da iki kişi arasında başlayan “Şiir mi daha üstündür, düz yazı mı” tartışması kanlı bitti.
Reuters‘in haberine göre, Sverdlovsk’un Irbit kentinde yaşanan olayda, iki arkadaş arasında başlayan “Şiir mi daha üstündür, yoksa düzyazı mı” tartışması cinayetle sonuçlandı.
Polis tarafından yapılan açıklamada, 53 yaşındaki emekli bir öğretmen olan şiir tutkunu kişi, alkolün de etkisiyle düzyazının daha üstün olduğunu savunan arkadaşını bıçaklayarak öldürdü.
67 yaşındaki düzyazı savunucusunu öldürdükten sonra kaçan emekli öğretmen, başka bir arkadaşının evinde saklanırken yakalandı.
Rusya’da daha önce de ünlü Alman filozof Immanuel Kant üzerine yapılan bir tartışmada, bir kişi arkadaşına silahla ateş etmişti.
Kaynak: soL haber portalı
Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/rusyada-siir-mi-duzyazi-mi-cinayeti-haberi-86864
Yıllardır icra ettiğimiz poetika çalışmalarını ve kavramsallığını ortaya koymaya çalıştığımız “imgelemin özgürleşmesi”, “imgesel alan derinliği” gibi ifadelerin sezgisel varoluşunu bize teyit eder nitelikte bir filmle karşılaştım sonunda… Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski’nin 2012 yapımı “Imagine” adlı şaheserindeki şiirselliği “görmeyenlerin”, şiirden bahsetmek yolunda kifayetsiz kalacağını düşünüyorum. Filme konu olan “geribildirimsel mekânlama/haritalama” (echo-location) yöntemini, sosyal bilimlerdeki “tahayyül” ya da fizikteki “işitim ötesi” (ultra-sound) kuramları kapsamında düşünüp “poetika” ile özdeşleştirerek, “Imagine” adlı filmi mutlaka ve ivedilikle izlemenizi/dinlemenizi öneriyorum. (Zy)
Filmin ayrıntılı tanıtımı için bkz: https://www.imaginethefilm.org/files/Presskit.pdf
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın WSJ (Wall Street Journal) gazetesine verdiği önemli röportajın tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.baskahaber.org/2014/01/fenerbahce-baskan-aziz-yldrm-bizim.html
“birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda! (…)”
*
Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
“Belediye Heykelciliği”, Türkiye’de park, meydan gibi tasarlanmış kamusal mekânlara ve çeşitli kurumsal yapılara yerleştirilen heykel, rölyef gibi sanat eserlerine istinaden bir kurmacadır. Bu gibi eserler zaman içerisinde, mekânların kullanımları farklılaştıkça, anlayışlar dönüştükçe yer değiştirir, tahrip edilir, kaybolur veya hızla aşınmaya terk edilir.
Program, geçmişten bugüne uzanan ve taşradan merkeze hareket hâlinde olan temsiliyet biçimlerine yönelik refleks, kabul ve alışkanlıkları mekânlar ve eserler üzerinden tartışmaya açmayı amaçlar.
(Basın Bülteni’nden…)
2014’ün ilk günlerinde -çok büyük bir çevrimsel dönemin bitip diğerinin başladığına inandığımız şu günlerde- evvel.org’un şiarlarını takipçilerimize hatırlamakta fayda görüyoruz:
1/ evvel.org, bir efemeratik edebiyat, kültür, sanat ve koleksiyon arşividir. Yaşamsal ilgileri doğrultusunda kapsamlı ve heveskârdır.
2/ evvel.org içeriği ve taifesi, “açık kaynak” ile “özgür neşriyat” kavramlarını ve uzgörüsünü benimsemiştir. Bununla birlikte, binlerce yıldır süre gelen yayın ahlâkına da saygılıdır.
3/ evvel.org ve taifesi, edebiyat-sanat oligarşisi ile bu oligarşinin yarattığı “Yeni Sinsiyet” tipolojisine, ödüllendirme sistematiğinin tüm bileşenlerine, yayıncılık istismarlarına ve retorik arsızlıklarına karşıdır.
4/ evvel.org’un poetika çalışmaları “imgelemin özgürleşmesi” kavramının alan derinliğinde yürür.
5/ evvel.org ve taifesi, her devr-i daim, hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışına inanır. Haklılığın inadını (hak dirayetini ) kendine mihenk edinmiştir. Kapsama alanındaki hiçbir gaddarlığa sessiz kalmamayı kendine şiar edinmiştir.
6/ evvel.org taifesi, “eşya değildir ve insan olmaya çalışır.”
evvel.org
17 Ocak 2014
Foto: D. Ayyıldız
*
Dün, “Nâzım’a Armağan” adlı serginin NHKM Kadıköy’deki açılışına katıldım. İyi bir sergi; baykuş taifesinin (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar taifesinin) çoğu orda(ydı); ki 80’lerin ve 90’ların anlatımları ile birçok sanatsal tekniği sergide birlikte, omuz omuza görebiliyorsunuz…
Sergi 19 Ocak 2014’e kadar Kadıköy NHKM’de olacak.
Sahicilikle
ZyHamiş: Özel olarak, İsmet Değirmenci’nin fırçasıyla sergide yer alan Nâzım Hikmet portresinin beni çok -farklı- bir derecede/açıda etkilediğini de eklemem gerekiyor.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
Sansürsüz İnternet için; “Kullanıcı Hakları Bildirgesi”
Bkz: https://www.alternatifbilisim.org/wiki/Kullanıcı_Hakları_Bildirgesi
5651 Sayılı Yasa ve Özgürlüklerin Kısıtlanması
5651 sayılı yasanın yeniden yapılandırılması zaruri bir ihtiyaçtır. Fakat, mevcut hükümetin yasa yapma tekniğindeki kolaycılığı (birbiri ile alakasız onlarca maddenin torbaya doldurulup oldu bittiye getirilmesi tekniği) tekrarlanmakta ve Türkiye’de İnternet Özgürlüğü konusunda çok ciddi sıkıntılara neden olan 5651 sayılı yasa son derece yanlış amaçlar ile yangından mal kaçırırcasına yeniden yazılmak istenmektedir.
Bu yasanın sorunlu olan maddelerinin düzeltilmesi konusundaki toplumun beklentileri yine karşılanmamakta, uluslararası hukukun, anayasanın ve yasaların koruduğu özgürlükler tamamen rafa kaldırılmakta ve konunun uzmanı hukukçuların, bilişim uzmanlarının ve STK’ların görüş ve önerileri dinlenmeden ve yaptıkları uyarılar dikkate dahi alınmadan 5651 sayılı yasa torba teklif içinde yasalaştırılmaya çalışılmaktadır.
İnternet’in sansürlenmesini; katalog suçların bahane edilerek web sayfalarının ve sitelerinin toptan kapatılmasını; site kapatma ve erişim engellemelerinin denetime açık ve şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılma beklentisinin karşılanmamasını; Bakanlık ve TİB gibi siyasi kurumların hukukun da üstüne çıkarak İnternet’i yönetme ve kontrol etme yetkisini ellerine almasını; İnternet üzerinde servis, hizmet, yer sağlayıcılık vb. ticari faaliyetlerde bulunan özel şirketleri, Hükümetin kontrolündeki bir birliğin içine alarak otoriter ve despot bir yönetim tarzının getirilmesini; erişim engellemesini URL bazında yapmak için tüm Türkiye’nin İnternet trafiğinin denetlenmesini, gözetlenmesini ve hatta kayıt altına alınıp saklanmasını İSTEMİYORUZ.
İnternet üzerinden haberleşme, haber alma-verme ve iletişim özgürlüklerinin kontrol ve kayıt altına alınma çabasına karşı İnternet’in Özgür kalmasını İSTİYORUZ.
5651 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliklerin derhal geri çekilmesini, bu yasanın konusuna giren başlıklarda Uluslararası hukuka uygun, bireylerin Anayasal haklarını koruyan ve İnternet’in özgür kalmasını sağlayacak düzenlemelerin konu hakkında uzmanlığı ve faaliyetleri olan tüm tarafların katılımı ile yeniden ele alınmasını talep ediyoruz.
Linux Kullanıcıları Derneği
Yönetim Kurulu (11 Ocak 2014)Bkz: https://www.lkd.org.tr/2014/01/11/5651-sayili-yasa-ve-ozgurluklerin-kisitlanmasi/
#SansüreDurDe
#18OcaktaSansüreDurDe
imza kampanyası:
Bkz: https://www.change.org/tr/
internetime-dokunma-sansüredurd
*
Eksik olmasınlar, Facebook’ta oluşan “İkinci_Yeni” taifesinden(topluluğundan) sıkı bir buluntu geldi. Buluntuyla ilgili mesaj şöyle:
“Yaşayan Edebiyat, 1975 yılında TRT’de yayınlanan bir program. En sevilen en çok okunan yazarlar şairler bu programın konuğu olmuş. Edip Cansever, İlhan Berk, Necati Cumalı, Behçet Necatigil… Hepsi bu programdalar. Orhan Veli’nin kardeşiyle Reşat Nuri Güntekin’in ise eşiyle röportaj yapılmış. Orhan Veli’nin Anlatamıyorum şiirini kendi sesinden dinliyoruz programda. Şiirler okunmuş, canlandırmalar yapılmış ayrıca.”
Bkz: https://www.facebook.com/photo.php?v=699512796755058
Videoyu indirmek için:
https://evvel.org/yasayanedebiyat1975.mp4
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.
Gezi’nin Ritmi
bkz: https://www.baskahaber.org/2014/01/gezinin-ritmi-video.htmlİnternet Yasaklarına Karşı…
bkz: https://direnisteyiz.org/haber/internet-yasaklarina-karsi-sokaga-hesap-sormaya/Taksim Dayanışması’nın 27 Aralık 2013 Çağrısı Üzerine
bkz: https://taksimdayanisma.org/taksim-dayanismasinin-27-araliktaki-yagmaya-soyguna-talana-siddete-karsi-dayanismaya-devam-cagrisi-uzerine“Adını Söyle”
bkz: https://direnisteyiz.org/haber/londrada-gezi-direnisi-oyunu-adini-soyle/
Mehmet Aksoy’un 2012’de yontmaya başladığı ve 70 ton Afyon grisi mermer ile tamamlayarak “İki Kıtaya Nâzım Hikmet Köprüsü” adını verdiği Nâzım Hikmet heykelinin açılışı 15 Ocak Çarşamba günü saat 13.00’de Akatlar Sanatçılar Parkı girişinde yapılacak…
“Ortak bir tarihe ya da dünyaya tanıklık eden ve kullanım değeri taşıyan imajların gösterge taşıyıcısı değerini bozguna uğratarak karara-bağlanamamazlıkla oynamak, tıpkı Ranciere’in belirttiği gibi gitgide hızlanan gösterge tüketimiyle işleyen bir toplumda göstergelerin okunma protokollerinin anlamını askıya almak bugünün sanatçılarının bozgunculuk yöntemlerinden biri. Bu yöntemler içinde belki de en çok kullanılan kolaj tekniği Eda Gecikmez’in çalışmalarının temelini oluşturur.
“(…) Farklı çevre ve alanlardan topladığım, özellikle günlük hayat içerisinde sıkça görmeye alıştığımız reklam afişleri, moda dergileri, AVM, rezidans broşürleri gibi görselleri bir nevi yapısöküm uygularcasına kesip parçalayarak sembolik olarak iktidarın bütünlük oluşturan dilini yıkmaya girişiyorum. (…)”
Bkz: https://www.edagecikmez.com/2013/12/next-event-odunc-alnms-birliktelik.html
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/26043/Agnieszka_Cie_li_ska_grafik_sergisi.html
31 Ocak 2014’e dek Işık Üniversitesi’nde açık olan “Figuratio” grafik sergisi, Türk-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. yılını kutlama amaçlı kültür programı takvimindeki ilk etkinlik olarak Feyziye Mektepleri Vakfı, Işık Üniversitesi ve Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığıyla organize edildi.
Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/resmi_aciklama_miro_sergisi_sahte-1169266
Kült Sergi Organizasyonu’ndan yapılan açıklama şöyle: “20 Kasım 2013 tarihinde Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi ’nde açılan Joan Miro Sergisi’ne dair İspanya’da bulunan Miro Vakfı’ndan gönderilen ve sergilenen eserlerin bazılarının üzerindeki imzaların orjinalliğinden şüphe duyulduğunu belirten elektronik posta üzerine, Joan Miro Sergisi’ne 20 Aralık 2013 tarihinden itibaren ziyaretçi girişi durdurulmuştur. Koleksiyonun sahibi ARETE Sanat Galerisi ile Miro Vakfı arasındaki bu anlaşmazlık çerçevesinde 23 Aralık 2013’te Miro Vakfı’ndan konu hakkında yetkili uzman İstanbul ’a gelip sergide incelemelerde bulunmuş; inceleme sonucunda 3 Ocak 2014 tarihinde tarafımıza gönderilen teknik raporda eser imzalarının orjinal olmadığı öne sürülmüştür. Konuyu hukuki boyuta intikal ettirdiğimizden, gerekli yasal başvurları yaptığımızdan dolayı, Türk mahkemelerince atanacak bilirkişi incelemesinin ardından detaylı bir inceleme için Miro Vakfı’nın da talebi üzerine eserler İspanya’ya gönderilecektir. Öncelikle ziyaretçilerimize ve sergiye mekan sponsorluğu yapan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne üzüntülerimizi bildirir, söz konusu süreçle ilgili oluşacak yeni gelişmelerden kamuoyunu bilgilendireceğimizi belirtmek isteriz.”
Sağolsun, Koltukname taifesi, -bilerek ya da bilmeyerek- aşağıdaki yazıyla dehşet verici bir istatistik ortaya koymuş:
2013 boyunca, 23 edebiyat ödülünde, birden fazla jüri üyeliği yapmış isimlerle karşınızdayız.
Listenin başında 12 kere jüri üyeliği yapmış olan Doğan Hızlan yer alıyor. Hızlan’ı, 5 kere jüri üyeliği yapan Hilmi Yavuz ile 4 kere jüri üyeliği yapan Cevat Çapan, Egemen Berköz, Metin Celâl ve Refik Durbaş izliyor. 3 kere jüri üyeliği yapanlar Cemil Kavukçu, Enver Ercan, Eray Canberk, Faruk Şüyün, Nursel Duruel, Selim İleri, Semih Gümüş, Turgay Fişekçi, Turhan Günay ve Ülkü Tamer’den oluşuyor. 2 kere jüri üyeliği yapanların listesi ise şöyle: Adnan Binyazar, Ali Cengizkan, Emin Özdemir, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Güven Turan, Handan İnci, İhsan Yılmaz, İlknur Özdemir, İnci Aral, Leyla Şahin, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Murat Gülsoy, Müge İplikçi, Müslüm Çelik, Osman Şahin, Prof. Dr. Abdullah Uçman, Sennur Sezer, Sevin Okyay ve Tahsin Yücel.
23 ödülde toplam 115 jüri üyesi bulunuyor. Yukarıda adı anılan isimler ise bu toplamın yaklaşık %31′ine tekabül ediyor.
Ödüllerin tam listesi şöyle:
Altın Portakal Şiir Ödülü, Behçet Aysan Şiir Ödülü, Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Cemal Süreya Şiir Ödülleri, Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, Duygu Asena Roman Ödülü, Dünya Kitap Yılın En İyileri, Erdal Öz Edebiyat Ödülü, Everest İlk Roman Yarışması, GİO Ödülleri, Haldun Taner Öykü Ödülü, Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü, Metin Altıok Şiir Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı, Orhan Şaik Gökyay Şiir Ödülü, Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması, Sait Faik Hikâye Armağanı, Sedat Simavi Ödülleri, Selçuk Baran Öykü Ödülü, Tanpınar Edebiyat Ödülü, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri, Yunus Nadi Ödülleri
Bkz: https://koltukname.com/2014/01/01/2013un-one-cikan-juri-uyeleri/
Geçmiş yıllarda, edebiyat ödüllerini (damperli ödül furyasını) ve edebiyat ödüllerinin çevresinde dönen statüko oyunlarını bin türlü eleştirmiştik:
bakınız:
Ödüller İnsansızdır! (2011)
Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları (2010)
Damperli Ödül Furyası ve Saygınlık Cukkalamak (2008)
Nisan 2011’de, Hande Edremit ile gerçekleştirdiğimiz bir söyleşide “jüricilik” mesleği hakkında şunları dile getirmişiz:
Hande Edremit: “Denizaltı Edebiyatı” adlı bildirinizde “Ödüller insansızdır.” diyorsunuz. Ece Ayhan da “Şairlere ödüller verileceğini duyunca, şunları düşündüm: Demek yasalar da yetmemiş, ölüm şairlerle toplu fotoğraf çektirmek istiyor.” demişti. Günlük hayatta da biraz bu şekilde var olmaya çalışıyoruz sanki. Fotoğraflarla önceden belirlenmiş bir sahneyi yaratmaya daha kötüsü yaşamaya çalışarak…
Zafer Yalçınpınar: Ödül konusu son derece karışık bir konu… Şimdi, her şeyi bir kenara bırakalım ve meseleye dil açısından bakalım: Bugün, “Ödül” dediğimiz anda imgesel olarak ödülü alan kişiyi ya da eseri değil “ödül sistematiği”nin kendisini ya da ödülün metasını işaret ediyoruz, yüceltiyoruz, ayrıcalıklandırıyoruz. Eskiden böyle değildi. Şimdilerde, rekabet, kazanmak, yarışmak, hırs, farklılık, üstünlük filan gibi şeyler doğrudan aklımıza geliyor. Ödüllendirme denen şey, Yeni Kapitalizm’in yönetim süreçlerinin içerisinde düşünüldüğünde bir “isteklendirme” türüdür ve iktidar heveslileriyle iktidar sahiplerinin buluştuğu bir podyumdur. Ödül, iktidarın, kendi iktidarını kuvvetlendirdiği bir araçtır. Ödüller sahici değildir. “Ödül Sistematiği” denen şeyden podyumu, ışıkları, jüriyi, ödülü takdim edeni, alkış seslerini, o kırıtışları, gazetelerdeki haberleri, duyuruları filan kaldırın, geriye ne kalır? Şiltler, plaketler filan kalır. Zaten, bu şiltler, plaketler filan birer “simge” değil midir? İmgelemi kuvvetli bir şair için “ödül” denen şeyin karşılığı böylesi bir “sıradan simge” olamaz. Çünkü ödül sistematiğinin demin saydığım bileşenlerinin hiçbiri de imgelemin özgürleşmesiyle bağlantılı değildir. Şairin ödülü sıkı şiir yazmak, yazabilmektir. Şairin ödülü; tüm baskılara rağmen özgür bakışını, imgeselliğinin biricikliğini kaybetmemektir. Derdi şudur şairin; töze nüfuz edebilmek, tözü imlemek… Şair, şiirinin sıkılığını, dizelerinin gücünü yarışmalarla, ödüllerle filan teyit ettiremez. Bakın, bugünün edebiyat ortalığını birazcık araştırdığınızda “ödülsüz” bir şair bulmakta zorlanırsınız. Herkesin bir yığın ödülü var yahu… Nerede kaldı bu adamların ayrıcalığı filan? Ama benim dediğim anlamda, yani imgelemin özgürleşmesi ve töze nüfuz edebilmek yönünde ödüllendirilmiş şair sayısı bir elimin parmaklarının sayısını geçmez. Bu nedenle “Ödüller insansızdır” dedim.
“İstatistikler(statistics)” dediğimiz şey “statüko”nun hem göstergesidir hem de yaratıcısıdır. Bir tür “çift taraflı/karşılıklı nedensellik”ten imtiyaz alır. İstatistik veriler ve “ödüllendirme mekanizması” birlikte düşünüldüğünde katmerli bir statükonun dehşet verici görüntüsüne ulaşırsınız. 2013 kapsamında bakıldığında, Koltukname taifesinin ortaya koyduğu istatistik, jüri oligarşisini ve bunun edebiyat ortamına verdiği/verebileceği zararı, bu topraklarda yazılan edebiyatın özünün nasıl ve kimler tarafından manüple edildiğini/edilebileceğini bir kez daha -hem de açık açık, sayılarla- görmemizi sağlıyor.
Sonuçta, içimden “Yuh!” demek ve şunu eklemek geliyor; “Binlerce okur ve binlerce edebiyat heveskârı bir oligarşi tarafından -sürekli, yıllardır- salak yerine koyuluyor…”
Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/londradaki_evi_muze_oluyor-1168814
Rock tarihinin en önemli isimlerinden biri kabul edilen Jimi Hendrix’in 1968 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da kiraladığı ve “hayatımda sahip olduğum tek ev” diye nitelendirdiği apartman dairesi, müze oluyor.
“Heritage Lottery Fund” adlı vakıf, Brook Street’deki çatı katı dairesinin, Hendrix’in 1968’de kız arkadaşı Kathy Etchingham ile birlikte yaşadığı ve haftalık 50 dolar kira ödediği dönemdeki haline benzetebilmek için yaklaşık 2 milyon dolar harcanacağını açıkladı.
Tüm zamanların en iyi gitaristlerinden biri olan Hendrix, 1966 yılında ABD ’den Londra’ya ilk geldiğinde henüz tanınmayan bir müzisyendi. Olağanüstü yeteneği kısa sürede Londra’daki müzik çevrelerinde kulaktan kulağa yayılmış, John Lennon, Eric Clapton, Pete Townshend ve Mick Jagger Hendrix’i çaldığı yerde dinlemeye gitmişti. Hendrix, grubu “Jimi Hendrix Experience” ile 1967’de “Purple Haze”, “Foxy Lady” gibi kendisini dünya çapında bir yıldız yapan şarkıların bulunduğu “Are You Experienced” albümünü yayınlamıştı.1968’te, tüm zamanların en iyi rock albümleri arasında gösterilen “Electric Ladyland” albümünü yayınlayan Hendrix, 1970’te henüz 27 yaşındayken bir otel odasında ölü bulunmuştu.
Ünlü müzisyenin müzeye dönüştürülecek evinde yaşamından, kariyerinden ve müzik mirasından kesitler sergilenecek.
1721’de inşa edilen binada Hendrix’ten 200 yıl önce de ünlü besteci George Frideric Handel yaşamıştı. Hendrix’in daire numarası 23, Handel’inki ise 25’ti. Ünlü müzisyenin “ Su Müziği” ve “Messiah” gibi eserlerini bestelediği ve 1759’ta yaşamını yitirdiği ev, 2001’de müzeye dönüştürülmüştü.Radikal Gazetesi
POETİKA 2013
“Odaklanmalar”
Haz: Z. Yalçınpınar
(pdf) indirmek için: https://bit.ly/poetika2013
*
*
ŞİİRLER:
Eksiltilmiş Yedili Şiir
https://zaferyalcinpinar.com/s104.htmlSol Kalbim
https://zaferyalcinpinar.com/s105.htmlGezi’deyim
https://evvel.org/siir-gezideyim-z-yalcinpinarGece Görüşleri
https://zaferyalcinpinar.com/s106.htmlTarihinsancısı Söyledi-2
https://zaferyalcinpinar.com/s107.html
*
*
“İKİ”
2011-2013 Şiirleri’nden Ara İmgelem
(pdf)indirmek için: https://bit.ly/2iki2
*
*
491′in “ADAKARASI”
4-5 Mayıs 2013 tarihlerinde Büyükada’da gerçekleştirilen
İstanbul Fanzin Festivali için özel sayı…
(pdf) indirmek için: https://bit.ly/491adakarasi
*
*
“ÇAKIR”
Sait Faik’in Burgaz Adası’nda yer alan müze-evi’nin
-yeniden- ziyarete açılışı anısına…
(pdf) indirmek için: https://bit.ly/cakirhikayeci
*
*
E V V E L ‘in issuu alanında yer alan neşriyatların
bağlantı adresleri ve indeksi
(pdf) indirmek için:
https://evvel.org/issuuindeksi.pdf
iyi okumalar!
*
İnsanlık onuru ve hak dirayeti için
27 Aralık Cuma günü saat 19.00’da Taksim’deyiz!
Bkz: https://taksimdayanisma.org/basina-ve-kamuoyuna-4
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com