20 Ağustos’tan beri takip ettiğimiz özel bir mesele var. Meselenin genel hatları şöyle: Devlet odakları -Kültür ve Turizm Bakanlığı marifetiyle- bazı edebiyatçılara parasal/maddi destek vermek için karar almış. Bu iş için ilk seferinde -temiz, net- 463.000 TL ayrılmış. Eh tabiî, böyle bir fon yönetimi hadisesinin -özellikle şu siyasal atmosferde- tartışmalara mahal vermemesi için bir “sistem” çerçevesinde yürütülmesi, en azından dağıtımın esaslarının sistemselmiş gibi gösterilmesi gerekiyormuş. Kurulacak “tuhaf” sistemin projelendirilmesi için Bakanlık’tan bir “özel ekip” görevlendirilmiş. Ardından, kötülükleri ve haksızlıkları herkesçe bilinen edebiyat piyasasının malum/mutat zevatları, danışman ve seçici olarak “sistemin kurulumu” aşamasına “hazırun” olarak eklenmiş. Başvurular toplanmış, “hazırun” zevatlar çalışmış ve 40 adet “şampiyon yazar” ile bu şampiyonların devletten alacakları para tutarları belirlenmiş.
“Marifet” beklentisiyle yola çıkılan bu teşvik meselesinin “yeteneksizler oligarşisi”(L’Oligarchie des Incapables) tarafından “bir kötülük enstrümanı”na evrilmesinin aşamalarını medyadaki haberlerden üç aşağı beş yukarı biliyorsunuz:
463.000 TL maddi desteği devletten alanların isimleri ile dağıtılan paranın isimlere/eserlere oranı (kimin, ne kadar aldığı) gizleniyor. Ayrıca, parayı alacak yazarları seçen kuruldaki isimler de gizleniyor. Bu durumu eleştirmek amacıyla medyada bir ton haber yapıldı, köşe yazıları yazıldı, hatta bu “gizlilik” sorunsalı TBMM’nde dört Milletvekili (Sebahat Tuncel, Levent Tüzün, Melda Onur, Mahmut Tanal) tarafından “soru önergesi”ne dönüştürüldü.
1 Eylül 2014’te Bakanlık, Pekin Kitap Fuarı kapsamında bu meseleyle ilgili bir basın açıklaması yaptı. Açıklamaya göre; parasal destek olayındaki gizliliğin nedeni “duygusal”mış. Devletten “para almaya hak kazananlar ile para almaya hak kazanamayanlar rencide olmasın, aralarında kavga çıkmasın” diye tüm isimler ve dağıtılan paranın oransal yayılımı (kimin, ne kadar aldığı) gizleniyormuş. Seçici kurul ise “Rahat çalışalım!” diye isimlerinin gizlenmesini talep etmiş. Bu arada, daha ilk dağıtımın tartışmaları ve olayları bitmeden, 1 Eylül 2014 itibariyle ikinci yazar teşvikleri dağıtımının başvuruları başlamış filan…
Herkes şunu bilmeli; “Fasulyenin Faydaları” numaralarını çoktan geçtik biz… Söz konusu gizliliğin “hakiki” nedenini biliyoruz: Kurulmaya çalışılan sistem hakkaniyetsizdir. Çünkü sistemin kurulumunda yer alan seçici ve “hazırun” zevatların hepsi de hakkaniyetsizdir. (Bkz: “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?”) Aynı zamanda, seçicilerin çoğu liyakatsızdır. Sistemdeki ilk dağıtım başarısızdır, bin türlü eleştiriye/tartışmaya/hakkaniyetsizliğe neden olmuştur. Şimdi apar topar ikinci dağıtıma girişilmiştir. Eğer ikinci dağıtıma girişilmeseydi ve her şey gizli yürütülmeseydi, bu “edebiyatçı teşviği” sistemi çoktan çökerdi. Bunu azıcık matematiği olan (üçe kadar saymayı bilen) herkes görür, görüyor.
Şimdi, özellikle solda yer alan ‘ağır abi’lerin çoğu “dut yemiş bülbüller” gibi susuyorlar. Belli ki “Üç-beş de biz koparır mıyız acaba devletten?” diye düşünüp, hesaplayıp öyle susuyorlar. Hepsini görüyoruz, biliyoruz.
‘Dut Yemiş Bülbüller’e söyleyeceğim son şey şudur: “Edebiyatın özündeki haysiyete, hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışına birgün sizin de ihtiyacınız olur!”. O gün geldiğinde “Yeni Sinsiyet” olarak tanımladığımız oligarşi karşınıza çıkacak ve “Yazar-şair olmak için bize başvurman gerekiyor dasti! Öncelikle, eserlerinden şu ‘haysiyet’ kelimesini çıkar bakalım babalık!” diyecektir. Ama zaten, bugünkü suskun bekleyişinizden, sessiz yığınlara benzeyen şu zavallı duruşunuzdan anladığım kadarıyla, Yeni Sinsiyet’e başvurmaktan başka yolunuz/şansınız da kalmamıştır, şimdiden…
–
Hamiş: Edebiyat teşviklerine ilişkin tüm tartışmaları şu adresten takip edebilir ve güdümlü edebiyata “direnmek” için “#kimbuyazarlar” diyerek sorabilirsiniz: https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar