Eyl
11
2011
0

Oruç Aruoba ve “Mor Köpük” Felsefe Dergisi

Bence, felsefi metinlerin ve yaşamsal tözün -böylesi sıkılığın- “Tüziad ya da Müziad” gibi kan emici sponsorlar veya ezilenlerin pedagojisini kendine retorik edinen şebekeci editörler ile liseleşmiş üniversitelerdeki geyikler olmaksızın yayınlanabildiğinin en önemli kanıtlarından birisi de 80’lerde çıkan “Mor Köpük” adlı dergidir.

Ustam Oruç Aruoba’nın kaleme aldığı,  “Mor Köpük” adlı felsefe dergisinde yayımlanan ve benim için “yaşamsal” önemi bulunan iki metni aşağıda paylaşıyorum:

İnsanın Kavram Bağlamları
Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:5-6 (Oyun Özel Sayısı), 1985
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/insaninkavrambaglamlari.jpg

Kierkegaard’ın İbrahim Öyküsü
Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:2, 1984
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/kierkegaardveibrahim.jpg

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Oruç Aruoba ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
07
2011
0

Oruç Aruoba’nın H. Hesse ve F. Kafka Çevirileri

“Yazko Çeviri” adlı derginin Ocak-Şubat 1982 tarihli 4. sayısını sıkı sahaf Celal Gözütok’un Kadıköy-Kafkas Pasajı’ndaki yeni ve geniş mekânında buldum. Yazko Çeviri 4. sayısında bir “Antonin Artaud” özel bölümü icra etmiş. (Önümüzdeki günlerde bu özel bölümden bazı yazıları Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.) Ayrıca, dergide Aruoba’nın çevirileri de yer alıyor… Hermann  Hesse’nin “Dilegeliyor Yeni Yaşam” adlı anlatı-düşünüsü ve Franz Kafka’nın üç kısa öyküsünü içeren bu çevirilerde, Aruoba’nın çeviri notu olarak sunduğu bilgiler çok ilgi çekici ve önemli… Çevirilerin -çeviri notlarıyla birlikte- tam metinlerine aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz:

Hermann Hesse/ “INCIPIT VITA NOVA”
https://zaferyalcinpinar.com/vitanovahesse.jpg

Franz Kafka/ Komşu Köy, İmparatordan Bir Haber, Aile Babasının Kaygısı
https://zaferyalcinpinar.com/kafkaoyku.jpg

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Oruç Aruoba ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
07
2011
0

“Masist Gül” Sergisi ( 8 Eylül – 8 Kasım 2011)

8 Eylül – 8 Kasım 2011 tarihleri arasında BAS taifesi çok sıkı bir sergiye aracılık ediyor… Masist Gül‘ün “Kaldırım Destanı”nın bir “serserilik erdemi” olarak İstanbul’un sokaklarında fısıldaşılacağından ve sıkı bir poetika olarak tarihte dimdik duracağından/yazılacağından hiç kuşkum yok. (Zy)

“MASİST GÜL Sergisi”
8 Eylül – 8 Kasım 2011

BAS

Necati Bey Caddesi no 32/ 2 – Karaköy İstanbul
*
Eyl
05
2011
0

Philosophische Untersuchungen: “Dil-Oyunları ve Felsefe Üzerine…” (Ludwig Wittgenstein) / Çev: Oruç Aruoba

(…)
103. İdeal, düşüncelerimizde, sarsılmaz bir biçimde oturmuş duruyor. Onun dışına çıkamazsın. Hep geri dönmek zorundasın. Dışarısı diye birşey yok; dışarıda yaşanabilecek bir hava yok. —Nereden geliyor bu? İde, gözlükler gibi burnumuzun üstüne takılı duruyor, ve neye baksak, onun içinden görüyoruz. Hiç aklımıza gelmiyor, onu çıkarmak.

104. Kişi, tasarımlama tarzında bulunan birşeyi, şeyin kendisine yüklemektedir. Bizi etkileyen bir karşılaştırma olanağını, en üst düzeyde genel olan bir olgu durumunun algısı sayıyoruz.

105. Bu düzeni, ideali, gerçek dilde bulmamız gerektiğine inanınca, şimdi de alışılmış yaşamda “tümce”, “sözcük”, “im” denen şeylerden hoşnut olmamağa başlarız.
Mantığın ele aldığı tümce, sözcük, saf ve keskinkes birşey olmalıdır. Ve şimdi de sahici imin neliği üzerine kafa patlatırız. —Acaba bu, imin tasarımı mıdır? Yoksa şu andaki tasarım mıdır?

106. Burada güçtür artık, sanki, kafayı suyun üstünde tutmak,— gündelik düşüncelerin yöneldiği  şeylere bağlı kalmamız gerektiğini görmek, ve bizi, elimizdeki araçlarla hiçbir biçimde betimleyemeyeceğimiz en uç incelikleri betimlemek zorunda hissettiğimiz bir yere götüren yanıltıcı yola sapmamak. Bize, yırtılmış bir örümcek ağını ellerimizle düzene sokmak zorundaymışız gibi gelir.
(…)

Ludwig Wittgenstein
“Felsefe Soruşturmaları (Philosophische Untersuchungen)” adlı kitabından…
Çeviren: Oruç Aruoba, “Mor Köpük” Dergisi, Sayı:5-6 (Oyun Özel Sayısı), 1985, s. 47

Hamiş: 1985 yılında, ustam Oruç Aruoba,  Mor Köpük Felsefe Dergisi’nin “Oyun Özel Sayısı” için Wittgenstein’ın Felsefe Soruşturmaları(Philosophische Untersuchungen) adlı kitabından bazı bölümler seçmiş ve çevirmiş. Aruoba’nın “Dil-Oyunları ve Felsefe Üzerine…” başlığını uygun gördüğü bu 14 sayfalık çeviriye https://zaferyalcinpinar.com/diloyunlarifelsefe.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (4 mb.)

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ludwig Wittgenstein ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
30
2011
0

Mücadelemizin Geçmişteki Envanteri (30 Ağustos 2011)

2006 yılından bu yana edebiyat ve sanat dünyasında oligarşik hareketlerle, muhterislerle ve haysiyetsizlikle mücadele ediyoruz.  (Eylül 2011 ile Haziran 2012 tarihleri arasında bu mücadele çetinleşecek…) 2006’dan bugüne kadar Yeni Sinsiyet tipolojisine, hilebazlara, fetbazlara karşı durarak açtığımız başlıkları, yaptığımız tartışmaları ve bazı ifşaatları aşağıda paylaşıyorum. Biliyorum ki bu envanter size biraz karışık gelecek… Endişelenmeyin; Eylül ayından itibaren her şeyi teker teker, sabırla, ayrıntılarla, yaşanan olaylarla, tanıklıklarlarla, yeni belgelerle ve özellikle de “isimler vererek”  yeniden -derinlemesine- ele alacağız.

Şimdilik, bu arşivi sadece bir hazırlık olarak düşünüp, kısaca gözden geçirmekte fayda var:

EDEBİYAT VE SANAT OLİGARŞİSİNE KARŞIYIZ!
https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir

LOBUTLAR:
https://evvel.org/ilgi/lobut

ENVER ERCAN:
https://evvel.org/ilgi/enver-ercan

 

 

Ağu
28
2011
0

İstanbul’un Halk Dansları (Metin And)

Halkbilim profesörü ve sıkı koleksiyoner Metin And, Milliyet Sanat Dergisi’nin 20 Mart 1978 tarihli 269. sayısında İstanbul ahalisinin danslarına ilişkin bir arayışa çıkmış… “Bir zamanlar İstanbul’un da halk dansları vardı” başlıklı yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/istanbuldanslari.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
28
2011
0

İmzalı: “İlhan Berk’ten Nergis’e…”

28 Ağustos 2008′de vefat eden
sıkı şair ve uçbeyi İlhan Berk’i saygı ve özlemle anıyoruz…

Son zamanlarda oldukça ilginç imzalı kitaplar elime geçiyor. İlhan Berk’in kendi yaşantısını kaleme aldığı “Uzun Bir Adam” adlı kitabının YKY öncesi ilk baskısı bunlardan biri… İlhan Berk işbu kitabını “İlhan Berk’ten Nergis’e,  ‘evet’ “ şeklinde imzalamış… Kitabı 27 Ağustos 2011 tarihinde koleksiyonuma ekleyebilmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. (Zy)

Hamişler:

1/ Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümü https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinde bulunuyor.

Ağu
28
2011
0

İLHANBERKİĞNE… tüm zamanlarda…

28 Ağustos 2008’de vefat eden sıkı şair İlhan Berk’i saygı ve özlemle anıyoruz…

1. İlhan Berk’in vefatının ardından 4 Eylül 2008′de kaleme aldığım “ilhanberkiğne” adlı yazının tam metnine  https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkigne.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

 

2. İlhan Berk’in 1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan inceleme yazılarını Mart 2011’de “Bakmak” adlı e-kitapta topladım. Bu bütünü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950′den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz. Kitabın tamamına https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak.pdf adresinden PDF biçeminde ulaşabilirsiniz. (60 Mb.)

3. Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

4. İlhan Berk’in 1935-1978 yılları arasında yayımlanan şiir kitaplarının kapak görüntülerine https://zaferyalcinpinar.com/1935nilhanberk1978.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Zafer Yalçınpınar

Ağu
28
2011
0

Yavaşlık (Şerif Erginbay)

-İlhan Berk’e-

(…)
Tedirgin uyku:
tel üstünde
el sallayan uzaklık.

Tükenen yol:
y_a_v_a_ş_l_ı_k
-erdemi madencinin-
gülün zırhını erittiğinde;
yol, ayakları dönüyor
kendini her geçtiğinde.

Şerif Erginbay
18-28 Ağustos 2008

İlhan Berk’ten Şerif Erginbay’a…

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
08
2011
0

1973’ten İki Desen (Mengü Ertel)


Mengü Ertel’in 1973’te çizdiği iki desen…

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Buluntular (Efemeralar) | Etiketler:
Ağu
02
2011
0

İngilizce’de Ece Ayhan…

Ece Ayhan şiirlerini çevirmenin zorluğu ve “imkânsızın dili”, edebiyat dergilerimizde de kendini göstermiş… Yazko Çeviri’nin Kasım-Aralık 1982 tarihli 9. sayısında Fatih Özgüven’in gerçekleştirdiği bazı çevirilere rastladım. Çevirileri bütünsel olarak da imgesel olarak da “yeterince” başarılı bulmuyorum. Bu çevirileri, Murat-Nemet Nejat’ın “The Blind Cat Black and Orthodoxies”  (Los Angeles, Sun & Moon Press, 1997) çevirileri hakkında düşündüğüm gibi, birer “çeviri deneyi, salınımı” olarak niteleyebiliriz.

Fatih Özgüven’in Ece Ayhan çevirilerine https://zaferyalcinpinar.com/eceayhanpoems.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

1. Hamiş: “İngilizce’de Ece Ayhan” başlığı üzerine düşünürken aşağıdakilere de göz atmanız faydalı olacaktır:

Murat-Nemet Nejat ile… – Temmuz 12, 2010
Chris King’le “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı zombi filmi üzerine: “Solgun ve öksüren nalsız atlarıyla…” – Mayıs 12, 2010
Okuduğum En Kederli Kitap: “Bakışsız Bir Kedi Kara ve Ortodoksluklar” – Ekim 26, 2009
Ece Ayhan, ABD sokaklarında: “Blind Cat Black – Poetry Scores” – Aralık 30, 2008

 2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.

Ağu
01
2011
0

Söyleşi: “Evvel Üzerine…” (29 Temmuz 2011)

Geçtiğimiz Haziran’da sekizinci yılını tamamlayan, şu an okuduğunuz, göz gezdirdiğiniz ya da incelediğiniz, fakat amacının, kapsamının, tarihçesinin, biçemsel tercihlerinin ve birincil ilgilerinin ne/neler/kim/kimler olduğu, varoluşunun nedensel ve kavramsal arkaplanı pek de bilinmeyen, belirgin olmayan  “Evvel” hakkında, Emin Karabal çeşitli sorular sordu. Ben de cevapladım… (Söyleşinin tam metni aşağıdadır.) Yıllar boyunca Evvel’in içeriğinin oluşmasında harcadığım emeğe duyduğu ilgi, gösterdiği özen ve verdiği omuz/destek için Emin Karabal’a çok teşekkür ediyorum. (Zy)

Emin Karabal: Öncelikle Evvel Fanzin kendini ilk bakışta nasıl tanımlar? Bir şeylerin platformu mudur; öyleyse “neyin” veya “kimin” platformudur? Evvel Fanzin’in eklem noktaları nelerdir?

Zafer Yalçınpınar: “Bakış” dedin ya, aslında çok güzel bir yerden yaklaştın… Evvel’i, geçmişin sıkı değerlerine yani geleceğe uzanan, uzanmakta olan değerlere doğru yaşamsal bir bakış olarak tasavvur etmek gerekiyor. Bu bakışı bir “anlamlandırıcı”, “sezinleyici” ya da “değerleyici” olarak ifade edebiliriz. Evvel’in bakışı ve süzülümü boşluğu rahatsız ediyor. Paul Valéry’nin çok sevdiğim bir dizesi vardır; “Boşluk, bakışlarımın biçimini taşıyor.” (Sessizlik…) Neyse… Sorduğun soruya fazlaca mistik yaklaştığımı fark ettim. Sonuçta Evvel -birincil olarak- edebiyat, yazar, şiir, şair ve sanat efemeraları ile belgelerini derleyerek insanlarla paylaşan, insanların edebiyat-sanat buluntularına erişebilecekleri bir platformdur. Kısacası Evvel, bazı konuların ve insanların “fan”ıdır. Edebiyat ile şiir konusunda son derece ilkeli, derli toplu, kendine güvenen, yerinde ağır ve poetik bir mekândır. Farklı sanat disiplinlerinde kendilerini kanıtlamış, ancak yaşantılarına bakıldığında içsel açıdan kardeş olan Ece Ayhan, Kerim Çaplı ve Kuzgun Acar ilk aklıma gelen isimler… Sait Faik, Bilge Karasu, Oruç Aruoba, İlhan Berk de Evvel’in önem verdiği isimler arasında… Bu insanlara ait her türlü efemerayı, şiiri, buluntuyu, dergilerde kalmış yazıları, kaynakları paylaşıyoruz. Evvel’e “fanzin” dememiz de bu noktadan kaynaklanıyor. Bununla birlikte, Evvel’in özellikle ilgilendiği birçok konu başlığı da var; dilbilim felsefesi, caz, sokak sanatı, fanzinler, bağımsız sinema, sahaflar, imzalı kitaplar, özgür neşriyatlar, adalar kültürü ve Marmara(Mermer) Adası, İstanbul-Kadıköy Kültürü, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihi, koleksiyonerlik kültürü, eski ve yeni edebiyat dergileri, edebiyat ve sanat oligarşisine karşı verilen mücadeleler, ikinci yeni şiir akımı… Peki, tüm bu konular ve ilgiler kimin için… Duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmayan, eşyadan çok insana benzeyen herkes için.

E. K.: “Evvel”, “Sonrasızlık” ve “P.A.T.”, daha da geriye gidersek “Kuzey Yıldızı” ile nasıl bir ilişki içinde? Bu dönüşüm süreçlerine, en çok da Evvel dönüşümüne etkeyenler nelerdir?

Z.Y.: Bu oluşumların ortak yanı şiir ve hakikat arayışıdır. Bu yolda çaba göstermek, inanç ve inattır. Kafamda sürekli çınlayan iki imge var. İlki kimin dizeleriydi şimdi hatırlamıyorum; “yıldızlara yakın olmak isteyenler, kasabalarını uçurumlara kurarlar.” İkincisi ise Nâzım Hikmet’in  dizelerinden… Demin de atıfta bulundum; “duvar saatleri gibi ahmak ve kibirli olmamak / eşyadan çok insana benzemek”. Bu iki imgelem ve duruş çok önemli… Bu duruş bir evrilme gerektiriyorsa, Evvel de evrilir.

E.K.: Evvel sadece internet tabanlı bir yapıya mı sahip yoksa bir baskı uzantısı var mı?

Z.Y.: Evvel, bilinçli olarak interneti kendine medya olarak seçmiştir. Edebiyat, şiir araştırmaları, arama, atıf, takip imkânları, arşivleme, tasarım ve maliyet avantajları, söylem-bağlam analizi kolaylığı, pdf paylaşımı ve özgür neşriyat düşüncesi, tenkit-cevap hızı açısından ve tüm editöryal enstrümanlarıyla internet çok verimli ve kuvvetli bir zemindir. Ben internet yayıncılığı için yaftalanan olumsuz düşüncelere katılmıyorum. İnternet yayıncılığının olumlu gelişmelere vesile olacağını düşünüyorum. Bakın, internette yazılanlar Marsça yazılmıyor! Yazanlar da Marslı değil! Tıpkı diğer medyalarda, matbu dergilerde olduğu gibi internette de kötü yazarlar, kötü eleştirmenler, üleştirmenler, kötü şiirler, cukkacılar, statükocular, sahici olmayan şairler filan var. Ama bunun tersi de yani iyileri ve sıkı olanları da var. Ve bence Evvel gibi platformlar arttıkça sahici edebiyat ve sıkı şiir, imgelemin özgürleşmesi adına çok önemli birer mihenk taşı haline gelecektir.

E.K.: Evvel’in deyimiyle “Aksak Kolaj”ı iskeletlendiren, tam dağınık bir cisim bırakmayan öğeler tam olarak nitelendirilebilir mi? Blog üzerinden yayın yapan Evvel’in biçimini bu “Aksak”lık mı oluşturuyor?

Z.Y.: Bu biçimi ve türevlerini benimsedim, göze aldım. Tıpkı müzikte, caz davulcularında ve caz cümlelerinde olduğu gibi… “Anlam”ın coşkusuzluğunu böylesi bir biçimle ve “aksak”lıkla azaltabilirsiniz ancak… Post-endüstriyel dönemin en önemli karakteristiğidir bu fragmante biçim… Evvel’de yer alan kılavuzda söz konusu fragmante yapının gerekçelerini uzun uzun yazdım, oradan okunabilir. Fakat şunu da ilave edeyim hemen; Evvel’in karakterini “standartlaşma, azamileşme, senkronizasyon, uzmanlaşma, yoğunlaşma ve merkezileşme” gibi endüstriyel aksiyonlardan kaçınması hatta bunlara karşı durması belirliyor… Belirleyecek de.

E.K.: Eski platformlardan bu yana gelen okuyucuları dışarıda bırakırsak Evvel, yeni okuyucuyu nasıl görüyor, kendisini nasıl göstermek istiyor? Önceki soruda sorduğum öğelerle yeni okuyucunun geneliyle arasında bir ilişki kurmak mümkün mü?

Z.Y.: Evvel, okuyucusunu ciddiye alan, önemseyen özenli bir platformdur. Okuyucusu da Evvel’i ciddiye alır, önemser, Evvel’e özen gösterir… (Sessizlik…) Tekrar edeyim; Evvel’in takipçileri ile destekçileri “kültür endüstrileri” karşıtı bir mizaçla sahici edebiyatı ve şiiri arayacak,  yeni sinsiyet tipolojisine ve kifayetsiz muhterislere karşı duracak, bazı değerleri “gözleri gibi” koruyacak özenli ve sahici insanlar olacaktır.

E.K.: Evvel’in statik olmaktan çok, eleştirileri ve bildirileriyle yeni bir arayış içinde olduğunu varsayıyoruz… Evvel, kendisinin ileride el vereceği teşkilin nasıl olduğunu sezinleyebiliyor mu?

Z.Y.: Evvel ve çevresi -senin de  ifade ettiğin gibi- durağan ya da etrafı çitlerle çevrilmiş bir oluşum değil. Evvel, kendini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışan, imgelemin özgürleşmesi için mücadele eden, korkusuz, ilgilendiği konulara ya da insanlara karşı sorumluluğunun ve yükünün bilincinde olan, yayımladığı poetik bildirilerde ve tenkitlerde hakikati arayan, mutat zevatların muhteris tipolojisi ile yeni sinsiyet’in retorik arsızlığına karşı olan, en önemlisi de sahici edebiyatın, sıkı şiirin, poetikanın ve sanatın haysiyetine -o “kalb ve vicdan” boyutuna- yerden göğe kadar inanan bir platformdur. Gelecekte de bu değerlerini, özelliklerini ve ilkelerini koruyacaktır. Söz konusu ilkeler kimde, nasıl tezahür olur, orasını bilemem. Kimse de bilemez. Ama tahminim, gene, yani gelecekte de “eşyadan çok insan olanların, insana benzeyenlerin” Evvel’i takip edeceğidir.

29 Temmuz 2011

Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın 2006-2011 yılları arasındaki tüm söyleşilerine https://zaferyalcinpinar.com/dilinkemigiyoktur.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
31
2011
0

Pazar Postası 1958: Ece Ayhan ve Ceyhun Atuf Kansu, yanyana, bir tersimlemeyi oluştururken…



2 Kasım 1958 tarihli “Pazar Postası” Dergisi’nin ilk sayfası…

*

2 Kasım 1958 tarihli Pazar Postası’nda
Ceyhun Atuf Kansu’nun şiiriyle Ece Ayhan’ın şiiri yanyana…

Geçenlerde Şükret Gökay’la birlikte Kadıköy’ün sıkı mekânlarından İmge Sahaf’a kısa bir ziyaret gerçekleştirdik. Şiir kitapları konusunda raflarına, arşivine hayran kaldığımız İmge Sahaf’ın, edebiyat dergisi bağlamında da çok güçlü olduğunu fark ettik… İmge Sahaf’ın edebiyat dergisi arşivinin içinde bir “Pazar Postası” gözümüze ilişti. 2 Kasım 1958 tarihli bu “Pazar Postası”nı incelediğimizde Ece Ayhan’ın “Neyyire Hanım” adlı şiirine rastladık. Kınar Hanım’ın Denizleri’nde yer alan bu şiirle beraber Ceyhun Atuf Kansu’nun bir şiirinin de yanyana yayımlandığını fark ettik. Bu yanyanalık bize çok ironik geldi. Çünkü 1966’da -yani söz konusu yanyanalığın üzerinden sekiz sene geçtikten sonra- Ece Ayhan, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı sıkı şiir kitabıyla, C.A. Kansu ise “Bağımsızlık Gülü” adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanı’na katılacak, sonuçta da C. A. Kansu şiir armağanını kazanacaktı. Ece Ayhan da -büyük ihtimal, zorda kalmadıkça- hayatı boyunca hiçbir şiir armağanına ya da yarışmasına katılmama kararı alacaktı.
Kısacası, “Şiiri yaşamak ve yazmak, kendisini oluşturan binlerce insanın, kavramın, tarihin, hikâyenin ve imgelemin tersimlemesiyle dolup taşıyor.” diye düşündük… Şükret’le…

Zy

 
27.01.1966 tarihli Milliyet Gazetesi’nden..

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden, “Bakışsız Bir Kedi kara” adlı Ece Ayhan web sitesi’ne ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
23
2011
0

“Niye Gitsin ki Felsefe Sinemaya” (Oruç Aruoba)

“…ve sinema” adlı derginin Nisan 1987’de yayımlanan 5. sayısında sıkı bir yazıyla karşılaştım: Ustam, Oruç Aruoba, “Niye Gitsin ki Felsefe Sinemaya” başlıklı bu yazısında felsefe ve sinema ilişkisini izleyici ile okuyucunun alan derinliği çerçevesinde ele almış… Sözkonusu yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/felsefesinema.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Oruç Aruoba ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
17
2011
0

“Kısa Lodos Hikâyeleri” (Fikret Ürgüp)

1968, İstanbul Matbaası, Özel Baskı”

 

Fikret Ürgüp’ün imzası”

 

1. Hamiş: İşbu kitabı koleksiyonuma ulaştıran sıkı sahaf Barış Bingöl’e çok teşekkür ederim.

2. Hamiş: Koleksiyon kataloğumu Temmuz 2011 itibariyle elden geçirdim. Ece Ayhan, İlhan Berk, Nâzım Hikmet, Oruç Aruoba, Sait Faik ve Oktay Rifat kitaplarının koleksiyonumda yer alan bazı baskıları eksik görünüyordu, kayıtlı değildi. Şimdi bu yazar ve şairlere ait koleksiyonumda yer alan kitapların tüm baskılarını kataloğa ekledim. Ancak -özellikle dergilerin envanterinde- hâlâ büyük eksiklikler var. Zamanla onları da düzenlemeyi, kataloğa eklemeyi planlıyorum. Ardından da “Diğer Kitaplar” bölümünü tamamlayacağım. (Zy)

3. Hamiş: Evvel fanzin kapsamında yayımlanan tüm imzalı kitap ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
15
2011
0

“O onursuz yaratıkları, çirkinliği, ilkelliği (…) kovalamamın iki temel nedeni var.” (Ece Ayhan)

“Eren Barış’ın yayıma hazırladığı ve 1982-84 yılları arasında Ece Ayhan’ın Akif Kurtuluş’a yazdığı mektupları kapsayan “Kardeşim Akif” adlı sıkı kitabı (Dipnot Yay., 2011) okumayanlar, Ece Ayhan ve geçmişi hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorlardır.” diyebiliriz, rahatlıkla… (Zy)


18 Haziran 1982

Kardeşim Akif,

(…) O onursuz yaratıkları, çirkinliği, ilkelliği (…) kovalamamın iki temel nedeni var, biri 1981 Şubat’ı sonlarındaydı, Eceabat’ın Yalova Köyü, ben artık ister istemez Ankara’ya döneceğim, ama 35 kiloya düşmüş annemi köyde bırakmak istemiyorum, hiç param pulum, belirli ufak bir olanağım olmadığı için kadını bir kente Ankara’ya İstanbul’a götüremiyorum, bir çeşit umarsızlık, köyden de İstanbul’daki Ankara’daki eski arkadaşlara bir iş bulabilir miyim? diyedir yazdım ama hiç karşılık alamamıştım.. uzatmayayım, bir-iki gün sonra Ankara’ya döneceğim  Mülkiyeliler Birliği’ne, annem bana şunu demişti, aşağı yukarı aynen “ben de insanım, hakkımı hakkımızı yere koyma, onların arkasını bırakma..” ve bana (ben Zürih’deyken annem benim Çubuklu’daki evimde oturuyordu) bildiğim ama ayrıntısını bilmediğim bir-iki olayı da anlattı O. ve G. üzerine (o zaman ikisi de komşumuzdu); öteki de şu, biliyorsun kim kime dum duma bir garip ortamda yaşıyoruz, insanlığa aykırı şeylere, olumsuzluklara bile yazın çevresi de toplum da hiç aldırmıyor, benim zaman zaman ‘Mekik’, zaman zaman ‘temel nitelik’, zaman zaman da ‘kötülük dayanışması’ dediğim olguları biliyorsun, böyle bir ortamda temel niteliği, bu genel geçerliliği vurguluyorum ki, az ya da çok izler kalsın kalabilsin. Sen mektubunda son, güzel bir şey yazmıştın, ‘hafızayı beşerin nisyan ile malul’ olduğu üzere; bu toplumun temel bir niteliği de evet unutmaktır, ‘belleksiz bir toplumdur’ hem de her alanda da. Biliyorum ben bir başıma bellek yaratamam, ama sergilemeyi sürdüreceğim içyüzleri.
Gerçek tehlike insana en yakınlardan gelir hep gelmiştir tarihte de bugün de. Söylentilere ne inan, ne de güven, uzun gerçekler ortadadır ve apaçıktır. İşte o yüzdendir ki tüm Türkiye’de benim anladığım anlamda sanatla uğraşan beş-altı insan vardır o kadar, gerisi hep fasa fisodur.(…)

Ece Ayhan

Kardeşim Akif (Ece Ayhan’dan Akif Kurtuluş’a Mektuplar), Hazırlayan: Eren Barış, Dipnot Yay., 1.Baskı, 2011, s.45-46

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.


Tem
13
2011
2

Santrfor Yaşar Yalçınpınar (1914-1998)

Fenerbahçe formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar.
Hava topuna çıkarken… (1938)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Aslında, büyükamcam (babamın amcası) Yaşar Yalçınpınar’ın futbolculuk geçmişine ilişkin fazla bilgi sahibi değiliz. Büyükamcam, garip bir şekilde, 1933-1945 yılları arasında futbol oynadığı döneme ilişkin hiç konuşmazdı. Mizacı böyleydi. Televizyonda bir futbol maçı izlerken kendini kaybedip futbolcuların davranışları, skor ya da oyunun gidişatı üzerine bir şey söylediğini de hatırlamıyorum. Her zaman sessiz sessiz oturur, dikkatlice maçı izlerdi. Ben okuduğum lisenin basketbol takımı ile D.S.İ.’nin basketbol takımında oynarken, birkaç kez beni yanına çekerek “Antrenmanlar nasıl gidiyor?” diye sorması ve arada bir “İyi antrenman yapmalısın. Çünkü basketbol yorucu oyundur, futbol gibi değildir. Futbolda top sende değilken dinlenebilirsin ama basketbolda hiçbir zaman dinlenemezsin!” demesinin dışında spor ya da futbol hakkında bana bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Bununla birlikte, 50’li yılların sonuna doğru futbolun endüstrileşerek değişmesini, büyükamcamın futbol geçmişini kayıt altına alacak (buna merak duyacak) bir evlâdının olmaması ile ailemin benden önceki kuşağının futbola ve tarihine yeterince ilgi duymamasını da büyükamcamın -özellikle futbol konusunda- takındığı içe dönük mizacın nedenleri olarak görebiliriz. Sonuçta, babamın büyükamcam hakkında aktardıkları dışında tutarlı bir bilgiye sahip değiliz.

Büyükamcam 1914’te Kadıköy’ün Kuşdili semtinde doğuyor. Santrfor Yaşar Yalçınpınar, 30’lu yılların ortasında genç bir delikanlıyken Kuşdili semtindeki arkadaşlarıyla futbol oynamaya başlamış. Kuşdili’nde, sokakta, bir duvarın önünde sürekli olarak duvara topu göndererek sağ ayak sol ayak paslaşma çalışması yaparmış. Arkadaşlarının arasında çok azimli, hırslı, içine kapanık, ters ve inatçı biri olarak tanınırmış gençliğinde… 1936 öncesinde semt takımları arasında oynanan birçok özel maça katılmış. Büyükamcamın Moda, Üsküdar ve Kuşdili’nin yanı sıra Büyükada, Heybeliada, Kınalıada semti takımları için forma giydiğini ve birçok kez İstanbul Karması’nda yer aldığını da ancak eski fotoğraflardan öğrenebiliyoruz.


1937’de İzmir Fuarı münasebetiyle oluşturulan İstanbul Karması.

(Soldan beşinci; Yaşar Yalçınpınar)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Santrfor Yaşar, 1934-35’te büyükteyzem Meral ile tanışıyor ve evlenmeye karar veriyorlar. Büyükamcamın evlilikten önce askerlik ödevini tamamlaması gerekiyor. Askerliği Ankara’ya çıkıyor ve İmalat-ı Harbiye fabrikasında kasatura kalıp ustası olarak çalışıyor. Orada büyükamcamın futbola olan ilgisini, kabiliyetini farkediyorlar ve Ankaragücü takımına alıyorlar. Santrfor Yaşar, Ankaragücü’nde çok başarılı maçlar çıkarıyor; 1935-36 sezonunda Ankaragücü formasıyla Ankara Ligi şampiyonluğu yaşıyor. 3 Mayıs 1936’da Ankaragücü’nün Galatasaray’ı 3-2 mağlup ettiği maçta Ankaragücü’nün gollerinden birini büyükamcam atıyor.


Galatasaray’ı 3-2 mağlup eden Ankaragücü kadrosu (1936)

(Oturanlarda soldan ikinci; Yaşar Yalçınpınar)


Ankaragücü formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar.
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)


“Fenerbahçe Tarihi” adlı kapsamlı ve sıkı kitabın yazarı Dr. Rüştü Dağlaroğlu, büyükamcamın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Üsküdar’daki “Anadolu” kulübünden 1938 yılında transfer olduğunu not düşmüş. Ancak bizim bu konuda -ailece- bildiğimiz ise büyükamcamın  Ankaragücü’nde oynarken, dönemin Fenerbahçe Başkanı Sn. Ali Muhittin Hacı Bekir tarafından kulübe transfer edildiğidir. Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Sn. Faruk Ilgaz Bey ise büyükamcamın Kuşdili’nde tanınan ve kabiliyetli bir futbolcu olduğunu, Ankaragücü’nden önce de Fenerbahçe tarafından bilindiğini ve takip edildiğini ifade ediyor.

Fenerbahçe formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar. (Fenerbahçe Stadı, 1939)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Fenerbahçe Spor Kulübü müze müdürü Sn. Alp Bacıoğlu’yla birlikte kulübün kayıtlarına baktığımızda, büyükamcamın 1938-1941 yılları arasında toplamda 75 resmi ve özel maçta Fenerbahçe forması giydiği,  toplamda da 60 golün sahibi olduğunu öğreniyoruz.  29 Ocak 1939 tarihinde Fenerbahçe Futbol Takımı, İstanbul Ligi maçında Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’ı  3-2  mağlup ederken gollerin ikisini Yaşar Yalçınpınar  ve birini de Esat Kaner atıyor. 30 Ekim 1939′da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçında, Fenerbahçe 1-0 gerideyken santrfor Yaşar Yalçınpınar üst üste iki gol atıyor ve skoru 2-1′e getiriyor. Bunun üzerine maçın 65. dakikasında olaylar ve arbede çıkıyor.  Maç tatil ediliyor, Fenerbahçe kupayı hükmen kazanıyor!* 30 Ekim 1940’ta, Fenerbahçe Futbol takımı, Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Vatan Kupası maçında Galatasaray ile  3-3  berabere kalırken Fenerbahçe’nin gollerini Esat Kaner, Melih Kotanca ve Yaşar Yalçınpınar atıyor. 1940 yılında Fenerbahçe formasıyla milli küme şampiyonluğu yaşıyor. Büyükamcam, en ünlü golünü Romanya’yla oynadığımız özel bir milli maçta atıyor: Milli takımımız 1-0 gerideyken 30-35 metreden çok sert bir şut, gol oluyor. Kaleci yerinden kıpırdayamıyor bile.

Sn. Faruk Ilgaz Bey, 11 Şubat 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi’nde dönemin futbolcularına ve futbol ruhuna ilişkin olarak şu satırları kaleme almış:

“(…)Eski günlerde Fenerbahçe Stadı ilkel olduğu zamanda Kadıköy’deki futbola meraklı gençler mahalleler asındaki çeşitli arsalarda maçlar yapıyorlardı. O tarihlerde Kadıköy’ün muhtelif semtlerinden: Moda, Kuşdili, Bakla tarlası, Kızıltoprak, Erenköy, Bostancı, Hasanpaşa, İbrahimağa mahallelerindeki çayır ve arsalarda yetişen gençler çoğunlukla Fenerbahçe kulübüne giriyorlardı.
Bu anlamda zaman içinde, Moda’dan; Esat Kaner, Kuşdili’nden; Yaşar Yalçınpınar, Bakla tarlası’ndan; Fikret ile Semih Arıcan ve Bülent Büyükyüksel, Erenköy’den; Fikret Kırcan, Erol Keskin ile Naim Şukal ve Hasanpaşa’dan; Halit Deringör, Müjdat Yetkiner, Sabri Kiraz ve Zeynel Üner temayüz ederek Fenerbahçe’ye gelmişler ve onun şampiyonluklarında emek vermişlerdi. (…)”


Fenerbahçe formasıylaYaşar Yalçınpınar futbolcu kartı… (1940)

(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

Santrfor Yaşar Yalçınpınar’ın 1938’de ve sonrasındaki senelerde Fenerbahçe takımındaki en yakın arkadaşları şöyle: Esat Kaner, Taka Naci, Fikret Kırcan, (Çingene) Lebib Elmas, Zeynel Üner ve Müjdat Yetkiner… Esat Kaner’le, Zeynel Üner’le ve Lebib Elmas’la dostluğu çok daha derin, çok daha sıkı dostlar… Büyükamcam, Zeynel Üner’e “Zogo” diye hitap edermiş, arkadaşları arasında Zeynel Üner’in lakabı “Zogo”ymuş. Zogo Zeynel ava çıkmayı çok severmiş, birkaç kez amcamla birlikte ava çıkmışlar. Böylesi dostlukları ve yaşantıları incelediğimizde, günümüzdeki endüstrileşmiş futbol ile o dönemdeki semt futbolu ruhunun çok önemli bir karşıtlık oluşturduğunun farkına varmaktayız.

Fenerbahçe’de 50 maçın üzerinde forma giyen futbolcular listesinden bir görüntü.
(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

1970’li yıllarda eşi Meral’in parkinson hastalığına yakalanmasının ardından büyükamcamın suskunluğunun arttığı ve yaşama sevincinin azaldığı da ailemiz arasında bilinmektedir. Büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar, hayatının son yıllarını Marmara Adası’ndaki yazlığımızda büyükteyzem Meral’le birlikte geçirdi. Büyükteyzem Meral  8 Aralık 1987’de,  santrfor Yaşar ise 18 Ağustos 1998’de vefat etti. (Büyükamacam vefat ettiğinde Sn. Faruk Ilgaz Bey, Erenköy’deki evimize taziye ziyaretine gelmişti. 2009 yılında -Lefter heykelinin açılışında- Sn. Faruk Ilgaz Bey’le karşılaştık ve babamla birlikte elini öptük. Sn. Faruk Ilgaz Bey, bize, amcamı ve futbolculuğunu çok sevdiğini ifade etti.)


Yaşar Yalçınpınar’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Üye Kimliği

(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

Sonuçta, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1/1/1933 giriş tarihli ve 582 numaralı üyesi olan büyükamacam santrfor Yaşar Yalçınpınar hakkında bildiklerimiz -şimdilik- bu yazıda aktarmaya çalıştıklarımızdan ibarettir. Eminim ki Sn. Faruk Ilgaz  ve Sn. Zeynel Üner, büyükamcamın futbol yaşantısı hakkında birçok şey biliyorlardır; çeşitli ayrıntılara, anılara, hikâyelere vâkıflardır.

Bu kısa yazıyı Sn. Zeynel Üner Bey’in Sn. Faruk Ilgaz Bey’e aktardığı ilginç bir anıyla bitirmek yerinde olacaktır:

“Futbolcu arkadaşım Yaşar Yalçınpınar ve kız arkadaşlarımızla Belvü Gazinosu’nda oturuyorduk. Bir de baktık ki, o tarihte kulübümüz yönetim kurulunda vazife görmekte olan, sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı olacak  Hacı Bekir Bey orada idi. Biz utanç ve şaşkınlık içinde iken, nur içinde yatsın, Hacı Bekir Bey bize bir garson ile zarf içinde 40 lira göndermişti.. Hesabı ödememiz için!..”

Zafer Yalçınpınar (Zy)
23 Mayıs 2011

Hamişler ve Güncellemeler:

* 30 Ekim 1939’da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçına ilişkin ayrıntı 12 Temmuz 2011 tarihinde yazıya eklenmiştir.

İşbu yazının PDF biçemine https://zaferyalcinpinar.com/yasaryalcinpinar.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

“Fenerbahçe Tarihi” adlı web sitesinde yer alan “Fenerbahçe’nin Santrforu Yaşar Yalçınpınar” başlıklı incelemeye (pdf olarak) https://evvel.org/yasaryalcinpinarfbtarihi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. (Güncelleme: Mayıs 2020)

EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilere https://evvel.org/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, “Yaşar Yalçınpınar” arşivine ise https://evvel.org/ilgi/yasar-yalcinpinar adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
13
2011
0

Bir merhale…

Nâzım Hikmet: (…)”Kafatası” adlı eserimde ele aldığım birinci tez şu: Kapitalizm, ekonominin gelişmesinde öyle bir aşamaya varır ki, bu son aşamasında yalnız cansız eşya değil, fakat aşk, sanat, ilim ve benzeri gibi şeyler de tıpkı kundura, diş macunu, kumaş ve traktör gibi piyasaya bağlı, üzerinde ticari işlemler yapılan birer meta, mal haline gelirler. Bu aşama ekonominin, tröstler, hava ve deniz yollarının, borsaların uluslararası olmaya başladığı bir merhaledir.(…) Bu piyeste yer alan kahramanlarım, ulusal özellikleri soyutlanmış, bireysel psikolojilerinin ayrıntıları üçüncü plana alınmış, tarihin gelişimindeki belirli bir uluslararası dönemin, aşağı yukarı  bugün her kapitalist memlekette yaşayan tiplerdir. Bunlar arasındaki ilişkiler de böyledir.(…)

Ahmet Rıdvan’ın Nâzım Hikmet’le gerçekleştirdiği söyleşiden…
Darülbedayi Dergisi, Mart 1932

Tem
12
2011
0

Ece Ayhan ve Bernard Noel (Esat Başak)

Esat Başak’ın çizimlerinden..

(15 Kasım 2001 tarihinde, Fransız Kültür Merkezi’nde Bernard Noel ile
Ece Ayhan’ın birlikte gerçekleştirdiği bir söyleşiden çizimler…)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. Ece Ayhan Web Sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor…

Tem
11
2011
0

bakışsız bir kedi kara / geçti saatlerin denizinden

12 Temmuz 2002’de aramızdan ayrılan
sıkı şair Ece Ayhan Çağlar’ı saygıyla anıyoruz.

(…) Yaptıklarımı, ettiklerimi savunmuyorum burada; düşüncemin “iktidar”a geçmesini istemedim hiçbir zaman çünkü. Yalnızca, “şiir”in öyle kitaplarda, kitaplarınızda yazıldığı gibi olmadığı, doğrusu olamayacağıdır (…) “Son biçim”ini alıp almadığını anlamak sorununa gelince, şiirin, buna neden “son öz” denmemiş olduğunu da düşünüyorum, izin verin de bir kömürün bir elmasa dönüşmüş olduğunu artık anlayalım! Bir şiir kıpırdanıyorsa, deviniyorsa sonra ermiş demektir; sözgelimi herhangi bir şey eksikse kıpırdanmaz! Ustalar şunu çok iyi anlayacaklardır; şiir tam bir avadanlıktır, tarihsel bir avadanlıktır! (…)
Tekin değildir şiir pek, iyi gözle bakılmaz ona, taş atar durup durduğu yerde çok dalgalara; çünkü şiir, bir yerde, gerçeğin de yedilmesidir; yani, ortaya konuşuyorum, şiir gerçeği yeder.
İşte böylesi bir olumsuz yeri vardır şiirin toplumlarda. Sonuçlayarak diyebilirim ki, bir toplumda yeri olmayışı onun yeridir. (…)

ECE AYHAN

 Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.

Tem
11
2011
0

Yarım Ağızlı Bir Eceoğrafya

 

“Beni yaşatan insan sıcaklığı, dostlarımın ilgisi, gençlerin ve Öküz okurlarının sevgisi. TÜYAP Kitap Fuarı’nda bana gösterdikleri ilgi ve o büyük alkışı hâlâ unutamıyorum. İçim doluyor. İnsanım ben.

Birlikte yenilik yaptığımız arkadaşlarımı çok arıyorum. Çoğu çok genç öldü. Mesela, Sait Faik’i çok severim. (…) Çok yalnız bırakıldı ve sirozdan öldü. Oktay Rıfat’ı da çok seviyorum. Ondan da çok şey öğrendik. (…)”

Ece Ayhan
Nisan 2000 Çapa Hastanesi

Öküz Dergisi, Mayıs 2000,  Sayı: 72, S.7 

“Poetika evreninin kilit dehlizlerini ve işbu dehlizlerin akkorlaşmış anahtarlarının ilkini YKY’den yayımlanan “Dipyazılar” adlı kitabında sunmuştur Ece Ayhan… İkincisi ise 2000 yılında Öküz Dergisi’nde yayımlanan yazılarında bulunmaktadır.” (Zy)

Bir “12 Temmuz” anması olarak boş durmadık (çalıştık) ve Ece Ayhan’ın 2000 yılında Öküz Dergisi’nde yayımlanan yazılarını aşağıda listeledik;

“YARIM AĞIZLI BİR ECEOĞRAFYA”
(2000 yılında Öküz Dergisi’nde Yayımlanan Ece Ayhan Yazıları)

“Günce/ Yarım Aralık 99”
Öküz Dergisi, Ocak 2000, sayı:2000/1,  s.2

“Günce/Ocak 2000”

Öküz Dergisi, Şubat 2000, sayı: 2000/2,  s.2

“Günce/ Mart 2000”

Öküz Dergisi, Mart 2000, sayı:2000/3,  s.2

“Yeni Sesler, Çatlak”

Öküz Dergisi, Nisan 2000, sayı:2000/4,  s.2

“İçim Doluyor. İnsanım Ben.”

Öküz Dergisi, Mayıs 2000, sayı:72,  s.7

“Bir Yıl Daha Yaşamak İstiyorum.”

Öküz Dergisi, Temmuz 2000, sayı:74,  s.2

“Demek ki İnsanın  Hallerinde, Daha Binlerce Olasılık Varmış”

Öküz Dergisi, Ekim 2000, sayı: 77,  s.2

“Acıbadem Günceleri/1 – 23 Kasım 2000 Perşembe”

Öküz Dergisi, Arallık 2000, sayı: 79,  s.2

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.

Tem
11
2011
0

“bir koloratur inceltmesidir.” (Ece Ayhan)

(…)
Yazdığım ya da yazmakta olduğum öyle ciddi bir roman da değil hani yani. (…) sankim bir koloratur inceltmesidir, e o kadar!
(…)
Anlayacağınız , bu da bir ‘logaritmalı roman’ işte.
(…)
“iştecik; Bizans, basma entarili İzmirli Roza Eskanazi, Denizkızı Eftalya, (…)Şeyh Bedrettin’in sakalsız dedesi Abdülaziz Paşa, Acı Ece Gölü, en güzel bestelerini yatağında yatarak besteleyen Bimen Şen,(…) Hafız Burhan, Mecidiyeköy dutlukları, (…) vs karılmışlardır. ‘Dissonance’ gibi bir şey. Türkçe ‘kakışma’ deniyor ya da ‘kakışım’. Ne yapalım bizim de kendimize göre bir ‘requiem’imiz olsun istedik. Başarır mıyız orasını bilemem?”
(…)

Ece Ayhan
Sombahar Dergisi, Sayı: 26, Kasım-Aralık 1994, s.5-6

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.

Tem
11
2011
0

“…Ayrıca Adam Yayınevi’ne yüzüm ak çıkar. Bugüne kadar hiçbir kitabım satmamıştır çünkü; ki 1954’ten bu yana yazıyorum.” (Ece Ayhan)

“Sincan İstasyonu” adlı dergi Ece Ayhan’ın emekli vali Güngör Aydın’a yazdığı mektupları yayımlamayı sürdürüyor. Dergi, Haziran 2011 tarihli 46. sayısında Ece Ayhan’ın kaleme aldığı iki mektubu yayımlamıştı. Şimdi de Temmuz 2011 tarihli 47. sayısında Ece Ayhan’ın bir başka mektubunu yayımlamış. Bu mektupta Ece Ayhan, yazdığı şiir kitaplarına ilişkin düşüncelerini, beklentilerini ve yayıncılarıyla arasındaki ilişkileri açıkça ortaya koyuyor. Sincan İstasyonu’nun 47. sayısında yayımlanan -ve çok önemli olduğunu düşündüğüm- mektubun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eceayhangungoraydin2.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)

1. Hamiş: İşbu mektupların yayımlanışını Evvel Fanzin’e haber veren Şükret Gökay’a çok teşekkür ederim.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.

Tem
02
2011
0

Külden, yeniden…

“Bir şairin küllerini yakmaya geldim.”  (İlhan Berk)

Haz
29
2011
0

‘Umnibus Debutendum’dan vazgeçmem ben. (Ece Ayhan)

Hece Edebiyat Dergisi: Şiir-hayat ve şiir-etik ilişkileri bağlamında poetik görüşleriniz nelerdir?

Ece Ayhan: Türkçe’nin bütün zamanlarında, açıktan koyuya doğru, sıkı şairler de oldu olmuştur, kuru şairler de hep, ayrıca kurusıkı da.
(…) Ben tabiî tuzu kuru’yu ve kuru kalabalığı da ayrıca düşüneceğim. Ben böyle diyorum ya, yine de iyi ve büyük ve de cins şairlerin bunlardan çıkacağını biliyorum. Herkes kendi yörüngesinde ve nefesinde.
Evet, şiir, temelde her türlü belâya karşıdır.(…)
‘Umnibus Debutendum’dan kesinlikle vazgeçmem ben.(…) ‘Her şeyi’ kurcala anlamına geliyor Latince. Kurcala.
Hallac-ı Mansur da düşünceyi didik didik ettiği için ‘Hallac’ sıfatını aldı.(…)
Benim Eceabat’ta ece ovasında gizliden gizliye pamuk tarlalarım var. O ovada yetişen Maydos pamuğu çok sıkıdır. (…)
Geçenlerde “Çanakkaleli Melahat Troya Savaşlarında” diye bir yazı hazırlıyordum. Baktım Troya  Kralının oğlu Paris, Eleniyi Yunanistan’dan kaçırdığında kadın bir kocakarıymış. Samsat’lı latin yazarı Lukianos’a göre Troya’yı hiç görmemiş. Mısır’da ölüyor. Kuşatmanın on yıl sürdüğü söylenir Troya’da. Neden ise tamamiyle ekonomik. Çünkü boğazdan geçen zeytinyağı, şarap, kumaş, kürk, deri, ve baharat yüklü tüccar gemilerinden haraç (…) alınıyor. Altın Postu aramaya gidilirken bile. İsterse ufak bir yelkenli olsun.
Şimdi; diyebilirsiniz ki bütün bunların şiirle ne ilgisi var? Ama bizim anlayışımıza göre gerçek şiir budur işte. Etik budur.

Ece Ayhan
Hece Edebiyat Dergisi, Türk Şiiri Özel Sayısı (Sayı: 53-54-55)
Mayıs/Haziran/Temmuz 2001, s.470

1. Hamiş: Ece Ayhan, Hece Dergisi’nin soruşturmasına verdiği bu cevabı ölümünden bir sene önce kaleme almış…

2. Hamiş: 12 Temmuz 2011 tarihine yaklaşırken, Ece Ayhan’ın kitaplarına girmemiş başka yazılarını da Evvel Fanzin kapsamında yayımlayacağız.

3. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

4. Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise şurada; https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html


Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com