Oca
04
2010

Anlatı: “Can” (Z. Yalçınpınar)

Babam’a,
Erikli bir oğul mektubu…

Öndeki iki ağaç, mürdüm ve can erikleriyle salkım salkım dolu… Ağaçların dalları -yüklerinin ağırlığına rağmen- iki katlı evin çatısını aşmış ve erikler gökyüzüne uzanmışlar. Evin arkasındaki “sarıerik” -ki bahçedeki en genç ağaç bu-  bile sahilden bakıldığında evin kendisinden daha çok dikkat çekiyor.
Babam bu ağaçların ve bahçenin çocukluğunu biliyor. Ağaçların hepsini kendi elleriyle dikmiş çekirdekten, sonra boylanmış, büyümüş ağaçlar zamanla, onların gelişimini izlemiş babam, sabah akşam, otuz yıl sürmüş. Geçen otuz yıl tek bir gün gibi gelmiş babama…
Mürdüm ağacı yorulmuş biraz, erikleri büyüteyim ve gökyüzüne uzatayım derken yaşlanmış, gövdesi genişlemiş ve bazı yerleri kurumuş. Sonra, ustalıkla budanmış. Nihayetinde en yüksek ağaç mürdüm. Dışı siyahla mor arası, içi bal bal… Mürdümden reçel de yapılıyor. Annem mürdüm reçelinin ustası…

***

Bahçenin önünden geçen herkesin gözü eriklere ilişiyor. Hatta “Birkaç tane erik toplayabilir miyiz?” diye soranlar bile var. Babam “Tabii…” diyor, “Buyurun, istediğiniz kadar toplayın. Allah’ın ağacı, isteyen toplar.”
Babam, büyük bir adam…

***

Can eriği ise salkım salkım, kırmızı kırmızı çoğalıyor. “Yaşamanın kanıtıdır can eriği, tıpkı istavrit ve hamsi gibi.” der babam.
Dedim ya, büyük adam.

(…)

“Can” adlı anlatımın devamına https://zaferyalcinpinar.com/a18.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar

1 Yorum »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com